• Sonuç bulunamadı

DISCUSSION ON EUTHANASIA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DISCUSSION ON EUTHANASIA"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ötenazi Tartışmaları

FARUK AŞICIOGLU al, JALE BAFRA b), ÇETİN SEÇKİN a) a) Adli Tıp Kurumu, İstanbul.

b) İstanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsü, İstanbuL

Adli Tıp Dergisi son sayısı 163-166 sayfalarda "Editöre Mektup" köşesinde, A.T.D. 1995, c.11, s.1-4 'te yayınlanmış olan "Yaşamsal Desteklerin Kesilmesi ya da Sınıflandırılması (Pasif Ötenazi): Bir Olgu Sunumu" başlıklı yazımız nedeniyle eleştirel

bir yazı yayınlanmıştır. Sayın eleştirmen bu yazısında öncelikle Euthanasia kavramının tanımında hata yapıldığını, olgumuzun bir Euthanasia olgusu olmadığını ve okuyucuyu kavram kargaşasına düşürecek yorumlar yapıldığını ifade etmektedir.

Euthanasia, Aristo ve Platon' dan beri konuşulup tartışılmış ve açık ya da kapalı

olarak pek çok tanımı yapılmış ve hukuki, tıbbi, etik ve sosyal boyutlarıyla hemen hemen bütün yazar ve düşünürlerin ilgisini çekmiş, eserlerinde yer almış bir gerçektir ve tek bir tanıma bağlanması doğru ve mümkün değildir. Ömeğin ceza hukuku ders

kitaplarında yapılan ötenazi tanımı şöyledir. "Şifası mümkün olmayan bir hastalığa tutulmuş bir kimsenin ıztıraplanna son vermek maksadıyla ve kendi talep ve ısrarları üzerine öldürülmesine denilmektedir." cı). Diğer bir tanıma göre ise "iyileşmesi

imkansız bir hastanın acısına son vermek için öldürülmesi" ötenazidir (2). Tıp

mensuplarının yaptığı tanımlara göre de "Sağaltımı tıbbın o günkü olanakları dışında olan, ağrılı ve ağrılarının dindirilemediği ölümcül bir hastalığa yakalanmış hastalarda rahat bir ölüm sağlamaya aktif ötenazi" denilmektedir (3). "Ötenazi; ümitsiz vakalarda

kişinin ıztırap çekmesi ya da çekme ihtimali olduğunda kendi yararı için ölümünü kasten

hızlandırmaktır" (4). Bu tanımları çok daha arttırmak ve yeni yorum ya da yaklaşımlar

getirmek mümkündür. Ayrıca ötanezinin "Dar anlamda ötenazi-Geniş anlamda ötenazi", "ırkın iyiliği için (toplum uğruna ötenazi)-Birey ötenazi-involunter ötenazi" gibi pek çok

ceşit ve sınıflandırması yapılabildiği gibi, özellikle son yıllarda önem kazanan "Yaşamsal desteklerin kesilmesi ya da sınırlandırılması" ve "ölme hakkı" gibi bir takım

kavramları da aynı konu içerisinde inceleyip değerlendirmek mümkündür. Kaldı ki

yazımızın başlığı "Yaşamsal Desteklerin Kesilmesi ya da Sınırlandırılması" olup, parantez içerisinde, yakınlığı ve çoğu kez eş anlamda kullanılması nedeniyle (pasif ötenazi) denilmiştir. Yazımıza eleştiride bulunan Sayın Yazar'm vermiş olduğu tanım ise

değerli bir hocamızın bir makalesinde, kendi fikir ve yorumları çerçevesinde yapmış

olduğu aktif ötenazi tanımı olup, tarafımızdan çok iyi bilinmekle beraber, olgumuzla

doğrudan bir alakası bulunmamaktadır. Ayrıca bu tanımın "yaygın olarak kabul edilmekte olduğu ... " beyanını da hayretle karşılamakta ve yukarıda verdiğimiz çok

Adli Tıp Derg., 13, 65-68 (1997)

ADL

İ TIP DERGİSİ

Journal of Forensic Medicine

(2)

66 F AŞICIOGLU, J. BAFRA, C SECKİN sayıdaki ötenazi tanımı karşısında dayanaksız ve gerekçesiz bulmaktayız. Cok kompleks, çok yönlü ve tartışmalı bir kavram olan ötenazi konusunda tek bir tanıma bağlı kalarak onun sınırları dışına çıkmamak bilimsel tutuculuğun bir ifadesi olup, yenilik ve gelişmelerden uzak kalmak ve bir kısır döngü içerisine giımekten başka bir sonuç getirmez.

Sayın yazar, hastanın yaşamını destekleyen tedavinin kesilmesi eyleminin bir hekim ya da sağlık personeli tarafından değil de babası tarafından gerçekleştirilmesini klasik ötenazi tanımının dışında kabul etmektedir. Olgumuzun taşıdığı bu özelliğin ilgi çekici olduğu yazımızda (74. sayfa, 4. paragraf) belirtilmiş bulunmaktadır. Zaten klasik bir bilgiyi teyit eden ve tartışmasız herkes tarafından kabul edilebilecek bir olayın olgu bildirisi olarak sunulmasının hiçbir orijinal, eğitici ve düşündürücü yönü olamaz. Ayrıca yukarıda verdiğimiz tanımlardan ve literatürde rastlanan vakalardan da anlaşıldığı üzere ötenazi mutlaka doktorlar tarafından gerçekleştirilen bir eylem değildir. Ünlü kalp cerrahı C. Barnard anılannda dayanılmaz acılar içerisinde kıvranan annesinin yalvarmalarına dayanamayarak ölümüne yardımcı olduğunu açıkladığı zaman fırtınalar kopmuştur (5). Bu olayda Dr. Barnard'ın hekim kimliği ile değil evlat kimliği ile hareket ettiği açıktır. Halen ötenaziyi gündemde tutan en önemli kuruluşlardan Hemlock Society'nin kurucularından olan Derek Humpry hasta karısının intiharını asiste etmiştir (6). Bu gibi olayları görmezlikten gelmek ve bu kişileri adi katil statüsüne sokmak vicdanen rahatsızlık vericidir. Kaldı ki Sayın yazarın kaynak gösterdiği literatürlerden birinde dahi ötenazi "Bir tanımlamaya göre acısız ölüm ve bir başkasının aracılığı ile (hekim denilmiyor) kararlaşıınlan ve uygulanan ölümdür" (7,8) şeklinde tanımlanmıştır. Bu da eleştirinin haksızlığını ortaya koymaktadır. Yine sayın yazarın, komadaki hastaların çocuk ve yaşlıların ihmali, ölüme terkedilmesi olgularının ülkemizde küçümsenemiyecek bir sıklıkta görüldüğü ve bazı toplumsal ya da hukuksal kaygılarla hoşgörü ile karşılanmakta olduğu görüşüne ise katılmak mümkün değildir. Aksine, dini. ahlaki ve toplumsal değerlerin halen sıkı sıkıya korunduğu ve aile bağlarının batı toplumlarına oranla çok daha kuvvetli olduğu ülkemizde bu gibi olaylar çok ender ve istisnaidir. Olayımız zaten taşıdığı pek çok özellik bakımından sıradışı ve çarpıcı olması nedeniyle sunulmuş bulunmaktadır. Yazarın, "hasta yakınlarının bilimsel bir temele dayanmayan duygusal yaklaşımlardan ve hatta miras ve benzeri nedenlerden ötürü

yaşamsal desteklerin sonlandırılmasına karar vermeleri hiç de küçümsenmemesi

gereken bir tehlike oluşturmakta olduğu" görüşüne. literatürde, "aileler en iyi karar verici vekilidir, çünkü ailesi hasta için en iyisini bilir ve hastanın sağlığı açısından en iyi değerlendirmeyi yapar." şeklinde görüşler de olmakla beraber, kısmen katılmaktayız. Böyle bir tehlike her zaman için ötenazi dışındaki durumlarda da söz konusudur. ancak sanıldığı ölçüde büyük değildir ve insanların en yakınının ölümüne karar veımesi en zorlu ve acımasız şartlar altında dahi hiç de kolay değildir. Hukuk kötüniyet ve istismar ihtimalini daima gözönünde bulundurmalı ancak, gerek hukuk düzeninin gerekse sosyal yaşamın dinamizmini bu nedenle engellememelidir.

(3)

Ölenaz

i

Tartı~maları 67 Sayın yazar beyin ölümü konusunda da yanılgıya düştüğümüzü ifade etmekte ve

beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişiye sunulan yaşamsal desteklerin hasta yakınlarına

bildirilerek kesilebildiğini savunmaktadır. Gerçekten de ilk defa 1959 yılında P. Mollaret

ve M. Goulon tarafından "Coma De'passe" adı ile tıp literatürüne giren beyin ölümü

tanımı ıüm Dünya'da taraftar bulmuş ve 1968 yılında Harvard Ad Hoc Committee

tarafından beyin ölümünün tanı kriterlerinin yayınlanmasını takip eden yıllarda Fransa,

İngiltere gibi bircok ülkede beyin ölümünün (beyin sapı ölümü), ölüme eşit olduğu lojik olarak kabul edilmiş iken yine bazı ülkeler buna karşı çıkmıştır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri 'nde bazı eyaletlerde beyin ölümü hukuki ölüme eşdeğer kabul edilmekte, diğer bazı eyaleılerde ise kabul edilmemektedir. Beyin ölümüne en büyük reaksiyon gösteren ülke ise Danimarka olmuş ve Danimarka Etik Konseyi 1989 yılında yayınladıkları bir deklarasyonla, ölüm kriteri olarak beyin ölümünü reddetmişlerdir.

Deklarasyonda hala sıcak ve pembe olan bir vücudun ceset olarak kabul edilemiyeceği

vurgulanarak, beyin fonksiyonlarının kaybının ineversibilitenin başlangıcı, kardiyak

fonksiyon kaybının ise ölüm sürecinin sonu olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir

(9, LO).

Ülkemize gelince ölümün tesbiti sadece "Organ ve dokuların alınması, saklanması ve aşılanması hakkında" ki 2238 sayılı kanunda ve diğer ülkelerden farklı olarak tıbbi ölüm ibaresi altında yer almış ve sırf bu kanunun uygulanabilmesi için zorunluluk nedeniyle ve istisnai olarak kabul edilmiş bir kavramdır. Organ Transplantasyonu dışındaki durumlarda ise genel kurallara göre hareket edilir ve hukuki sonuçlar doğuran ölüm hali "beyin ölümü" değildir. Nitekim 2238 sayılı kanunun ll. maddesinde "Bu kanunun

uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm haii ... saptanır" denilmekle konuya açıklık

getirilmiştiL Keza Yargıtay kararlarında da "Ölümün gerçekleşmesi için tüm ana

organların görevlerini yitirmiş olmaları" şartı aranmaktadır (ll). Organ transplantasyonu

söz konusu olmayan ve beyin ölümü tanısı konulmuş bir hastaya ölmüştür diye rapor

vermek hukuki açıdan cinayet işlemek demektir. Kaldı ki hekimin görevi tıbbın

olanaklarını sonuna kadar kuııanmaktır. Bu nedenledir ki beyin ölümü tanısı koyulduktan sonra dahi resüsitasyona devam edilir ve ölüm raporu, defin ruhsatı gibi hukuki sonuçlar doğuran işlemler yapılmaz. Her ne kadar beyin ölümü hasta için geri dönülmez bir süreç ve sinir sisteminin ardından diğer büyük hayat fonksiyonlarının dunnası da kaçınılmaz olsa dahi bu sürece müdahale etmek hukuken ancak çok özel durum ve şartlarda mümkündür. Zaten olgumuzda hekimler, hastaya daha fazla müdahale edilmemesini isteyen babaya ısrarla hastanın aletten ayrılması halinde

öleceğini, onun artık kendilerine ait olduğunu, yakınlarının isteğiyle dahi taburcu edilemeyeceğini söylemiştir. Bu da kişinin yaşamının henüz sona ermediğini göstermektedir. Ülkemizde 1994 ve 1996 yıllarında farklı yazarlar tarafından yapılmış

iki ayrı ankette çeşitli ihtisas dallarından sırasıyla 50 ve 273 hekime sorulan sorulardan bir tanesi şöyleydi: Beyin ölümü belirlenen ve reanimasyonla yaşamını sürdürebilen bir hastanın tedavisinin a) sürdürülmesi mi gerekir, b) durdurulması mı gerekil". Bu

(4)

",

.~~

.. ltnkn

I:>",n.",...ı.: ~Lt,v,ntn d,ıtd"ıulm~" ~~'~llıt,n,

...

111

... "

.11ı hd.ııntkıı .~

uç"

ka" ... ",

o

l

u

,~,'

I

n,""

f/"I\'"".,ı,n; ,l~tı

.

U

''''U\IU'

I~,nc i ." l,'ıır

'"

l,emUlde JIIe,ınL~"ı.'j'

,

t

'ca:ıi,,';U)On u"n~nl:ın""ı d~ b<Jluı..ıu~u ~

'

_i

('Iıl

t",

hek,ın

1'01"'

1

"

y<>II" )-

'IUr

oksıtkk""

tc"lmC\' ....

ı,r~, ('''nı,,,r

(

i

ı

_

\ ,;

S~r'"

y&L..&lln

htı"",kıc ~_rn I;~ıııı"d'i' ~ır SQ<Uml"lııi!,m ,-ıil.lc'..ı.~,. ı<!tklll

~,'''')''''1''''''

O\:'M

~~kLld, kı,

..

,

r.

"

.

I

,1.

U\cıı.ı.ı,ı ı."h~n

"JduH."

"ic:"",,,,'"

)

~r.'Hlo:Iı~"

"ıı"ı.kl.,

)""rum '"

<l<t~rknd"md=,u,e d~

bu

,,,lanı

,..",h,I"",

1.

",,,,ıılun <k~,ldır (ıııı\.li ,,,,,Iı,,,Ld~

I\(

k

,mk

,

;

W\ı~).,aı.. ıd; bır

CUrn'

C

)'>

,i.

"

,,

"

bulunm><h~, ~,bı.

'uı\Jujl

.. muL

vl~u <I.'I!Iı hr~"" ı.ur,,"'

....

ı:<'rç~l.leslır' Im;ı <k~il,l"

fl

u.,un

"~t"n

Wn)3

" ~'4>ml~1

d""rkk"

"

kc"lm""

)~ d~ 5In"lan,lınlm,."" h,ı'ı'

..

..ıı

t>v

t"·tUr.,m,,~,,, haıı" dunınıI3,d

•.

"a"ycı~"m"

Ll

e

nH

y;.lı3 ,~L,i "''''3''~

b m.

> ....

/Lu

y.

rl~

)">1.110

bOl

ıı.-,

.. .,

ık

"'i.

nı ~ıhı ic,iic! ~YGuı.ru.l,~,,,,, wnr:ı ~";ııl.ı.bılc-..c~ı. IIlıI>ı ıcd

.. '

,n

"

,

h"n~ı ,qııkr"ıı" ~nikh,I",;cı,. Iıuıı.ı

l

ll"'"

~:u;ı,

yererel,

h~~u'ı dıj/.cn:~ı""n,n "~,,,\,~dc

"I;ı;:a~,

"N <10:13)1."

,~,i'ı"

~,,n

.

IwIJI:lf3.

h"

ı

. ~

.""

'I"f

H\'

ulu",

h~ın' ı

~ıı~"'''4

"

""u<u""'" ,d."",h""I.,

duı~nl()"r.

'.,

,,

u

,,l

,,

coh,..I1~'"

b",m

hu

~n"

b .... ", 'C

t<nn,nol"j'

~"Cl,~nıdc" ,ç,~ ıı,nnem"

"",n'U

_

"

,"",J"

1>0,. ... ..,... ~

1

'

'>111.

,i .. ' . " " ı."·',

c"., """4"'''111.--''''

ı.; !.' to,o",.

'.'''''

1

''''.,''

~O

:

~

.... m

.'

.

"

...

~'" S

,'9!<'

..

r.,.ı-.:~Iı,;..'·,".',ı".;_

...

,

.~.", LO,

,

\ "

"

,

1.,,)"

~ ' i ... ' 11"""' •• 0' .... 11>&1.,0,." ... • '.,."i,.-~

..

"

~.i . . '.' 1,·.",11> .. ,,_, i~' , .. ,.. .ın; II

""",,

,ı_)o.,

...

~"",\;'"

...

k(lı ... , .... "lhl""'"

i'f'{'i""''' ..

'/,

•.••

w o....ı. ~"""'.I!. I~ ~

f

..

ı",'. J rA' 1'111, H<,'><~' ., I'". rık~.ı .. ~ ı~.uı A>p«:' _. , ... , ... " \IooJ,,>ı I'""" ! ,'><

~.~."

.

.,

J_.~"""~

ii

'.;, ",.

.

"''''_,

""

~i VOL • ')!>l. i· ':' 091, o-~lI."'. T""L~, ~, ... , •• i ""'" ~,J. 1),." .. ,

I

.

'

,

II

7

....

N.

'"

1'

;

,..'1

u...

...

H,

I

, ...

r.~ t,,~

""'I'

I

,

,.

~~ ~ !I •• c .... ~i J il ,. ...

"K

\"101 "~:II.J;~.a.' .. ~,·"",i

,,..,,.,..1

rı...",< l/.l"",,:·,. ,- " ' - " }L ... ~ "prJ.:ı.ı->~

... C

,"',,(11-..,.

,<~,

"

'"-",

.,..'1.

(" ..

)

'

,1'./1

i ,ı..-ı

10 M·.~"'.

J"

<"ch ~ ~ ,,~. '1.,.,1

t....

-.! M,.i.. .. '

roJ..· •

it «I' S ... <i~ •• , •• , ... ,.ı..."

.'" '"

ii b<~'I'" o ~

C

K"':'"

T

l( ... ı:c~'

•. "

"""

T'r.

1"'1~' "h~ ~::,.,rı,;.", Q~,," ' ~':".<I<"

J.-... ~", I"·I-Y. ı

....

i ,

o.:j" '\

11 ... 1' (LO ... , ••

0.,'"

N.ıI.l 'AA t .. i r,'ı,,_ I:""·~'

, , 0,.1 ... , ii .: i 'm1 00,."" "

'''''''"''l'

F' ~ ~,,"-""...,., \!< 'ca 1 \;

i,""

...

I'" f ... "'''',

"""".,"!'

"

T,p i...,h

LO."

[)

Referanslar

Benzer Belgeler

• Ekonomik koşullar yeterli olmasına rağmen bir çocuk için gerekli olan tıbbi bakımın temin edilmesinde yetersizlik, bir çocuğun zarar göreceği biçimde temel

birimlerine mağdur olarak gelen veya getirilen 158.343 çocuk bulunmaktadır.. • Bu çocukların 16.877’si cinsel suçlar nedeniyle mağdur olmuş çocuklardan

• Duygusal tepkiler: Korku, konfüzyon, utanma, öfke, suçluluk duygusu, çaresizlik, aşırı ayrılık endişesi, yalnız kalamama, anneye aşırı

• Daha nadir olarak çocuğun bir başka şahsa cinsel istismar hakkında bir şey söylemesi ile gün ışığına çıkmaktadır.. Cinsel istismar olayının açığa çıkması

• Tüm bu süreçlerde, sağlık kuruluşlarının ülke çapında kurulacak çocuk istismarı ve ihmali ulusal gözlem sistemine dahil edilmesi, saptanan olguların ise Çocuk

ifade verilme sırasında ifadesinin kayıt edilmesi; mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi

• Çocuğun temel haklarının korunabilmesi, bedensel, sosyal, duygusal ve psikolojik olarak sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için gerekli olan beslenme, barınma,..

Aslında meraklı ve zeki bir çocuk olan Kaan, sık sık okula devamsızlık yapıyor.. Kaan’ın babası bir üniversitede öğretim görevlisi, annesi ise