• Sonuç bulunamadı

Es-Seyyid Abdulvahhab Ed-Derizbini fetvalarının tahlili ve redaksiyonu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Es-Seyyid Abdulvahhab Ed-Derizbini fetvalarının tahlili ve redaksiyonu"

Copied!
229
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel Ġslam Bilimleri Anabilim Dalı

Ġslam Hukuku Bilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

ES-SEYYĠD ABDULVAHHAB ED-DERĠZBÎNÎ

FETVÂLARININ TAHLÎLĠ VE REDAKSĠYONU

Ġbrahim Halil ġĠMġEK

(2)

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel Ġslam Bilimleri Anabilim Dalı

Ġslam Hukuku Bilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

ES-SEYYĠD ABDULVAHHAB ED-DERĠZBÎNÎ

FETVÂLARININ TAHLÎLĠ VE REDAKSĠYONU

Ġbrahim Halil ġĠMġEK

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Aydın TAġ

(3)

TAAHHÜTNAME

SOSYAL BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Dicle Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğine göre hazırlamıĢ olduğum “es-Seyyid Abdulvahhab ed-Derizbînî Fetvâlarının Tahlîli Ve Redaksiyonu” adlı tezin tamamen kendi çalıĢmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin kağıt ve elektronik kopyalarının Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arĢivlerinde aĢağıda belirttiğim koĢullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım. Lisansüstü Eğitim-Öğretim yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederim.

Tezimin tamamı her yerden eriĢime açılabilir.

Tezim sadece Dicle Üniversitesi yerleĢkelerinden eriĢime açılabilir.

Tezimin 1 yıl süreyle eriĢime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için baĢvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin tamamı her yerden eriĢime açılabilir.

26/07/2013

(4)

YÖNERGEYE UYGUNLUK SAYFASI

“es-Seyyid Abdulvahhab ed-Derizbînî Fetvâlarının Tahlîli Ve Redaksiyonu” adlı yüksek lisans tezi, Dicle Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi‟ne uygun olarak hazırlanmıĢtır.

Tezi Hazırlayan Ġbrahim Halil ġĠMġEK

DanıĢman Yrd. Doç. Dr. Aydın TAġ

(5)

KABUL VE ONAY

Ġbrahim Halil ġĠMġEK tarafından hazırlanan “es-Seyyid Abdulvahhab ed-Derizbînî Fetvâlarının Tahlîli Ve Redaksiyonu” adlı çalıĢma, 26/07/2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda jürimiz tarafından Temel Ġslam Bilimleri Anabilim Dalı, Ġslam Hukuku Bilim Dalında yüksek lisans tezi olarak oybirliği ile kabul edilmiĢtir.

Yrd. Doç. Dr. Nihat TOSUN (BaĢkan)

Yrd. Doç. Dr. Oktay BOZAN (Üye)

Yrd. Doç. Dr. Aydın TAġ (DanıĢman)

Enstitü Müdürü .…/…./20..

(6)

I

ÖNSÖZ

Rahmân ve Rahîm olan Allah‟ın adıyla;

Bizleri yaratan, lehimize ve aleyhimize olan Ģeyleri bize bildiren, Kuran‟ı, beyânı, kalemle yazmayı ve insana bilmediğini öğreten Yüce Allah‟a hamdolsun.

Ġçimizden biri olan, Nebiyy-i Muhterem Muhammed s.a.v.‟e, O‟ndan önceki tüm peygamberlere, O‟nların âline, ashâbına, etbâına salât ve selâm olsun.

Ġslam hukuku Müslümanların ana rahmine düĢtükleri andan baĢlayarak ölümüne kadar ve ölümden sonraki zaman dilimleri de dâhil olmak üzere bütün hukukî ihtiyaçlarını karĢılayıp düzenlemektedir. Fert ve toplulukların hukuksal ihtiyaçları Ġslam‟ın doğuĢundan günümüze kadar hep aynı seviyede ve ölçülerde kalmayıp zamanın değiĢimine göre değiĢebilmektedir. Bu değiĢen ihtiyaçlara cevap verebilmek için kitap, sünnet ve icma gibi kaynakların yanı sıra bu kaynaklardan istifade ederek çözümler ortaya koymuĢ olan geçmiĢ âlimlerimizin eser ve fetvalarından da yararlanmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz. Önceki âlimlerimizin hukuksal problemleri çözümlemedeki yöntemlerini anlayıp, gerekiyorsa geliĢtirerek ve sentezleyerek günümüze aktarılmak suretiyle Ġslam hukukuna zenginlik ve esneklik kazandıracaktır. Bu itibarla yapmıĢ olduğumuz çalıĢmanın konuyla ilgilenenlere fayda sağlayacağı kanaatini taĢımaktayız.

ÇalıĢmamız bir giriĢ, üç bölüm ve bir sonuçtan oluĢmaktadır.

GiriĢ bölümünde, tezin konusu ve amacı belirtilmiĢ, tahkik ve tahlilde izlenen

metodun tanıtımı yapılmıĢtır. Ayrıca kısaca fetva ve tarihçesi hakkında bilgi verilmiĢtir.

Birinci bölümde araĢtırma konumuz olan fetvaların müellifi Derizbînî‟nin hayatı

ve eserleri hakkında bilgi verilmiĢtir.

Ġkinci bölümde Derizbînî fetvalarının tahlili yapılmıĢtır. Üçüncü bölümde tahkikli metin verilmiĢtir.

Sonuç bölümünde ise çalıĢmamız neticesinde, vardığımız sonuçlar zikredilmiĢtir.

Bu çalıĢmada konunun tespit edilmesi ve çalıĢmanın tamamlanmasına kadar yapıcı ve yol gösterici uyarı ve alâkalarıyla yardımlarını esirgemeyen danıĢman hocam Yrd. Doç. Dr. Aydın TAġ‟a ve çalıĢmada kendisine ihtiyaç duyulduğu konularda yardımlarını ve bilgi birikimlerini esirgemeyen Derizbînî‟nin oğlu Muhammed AYDIN hocaya teĢekkür ederim. Tezimize görüĢ ve temennileriyle katkıda bulunan Prof. Dr. Abdülaziz BEKĠ, Yrd. Doç. Dr. Nihat TOSUN, Yrd. Doç. Dr. Orhan CANPOLAT, ve Yrd. Doç. Dr. Oktay BOZAN‟a da teĢekkür ederim.

Ġbrahim Halil ġĠMġEK Diyarbakır 2013

(7)

II

ÖZET

Bu tez 1912 -1967 yılları arasın da yaĢamıĢ olan; es-Seyyid Abdulvahhab ed-Derizbînî Hoca Efendinin, hayatı ve eserleri, fıkıh konuları hakkında verdiği fetvaların tahkîki ve tahlîli, atıfta bulunduğu eserler, tercih nedenleri ve müellifleri hakkında bilgi verme konularını kapsamaktadır.

AraĢtırma giriĢ ve üç bölümden oluĢmaktadır.

GiriĢ bölümünde araĢtırmanın konusu, amacı, tahkik ve tahlilde izlenen metot,

fetva ve tarihçesi açıklanmıĢtır.

Birinci bölümde Derizbînî‟nin hayatı, eserleri ve yaĢadığı dönem hakkında bilgi

verilmiĢtir.

Ġkinci bölümde Derizbînî fetvalarının muhtevası, konuları ve metodu

zikredilmiĢ, atıfta bulunulan kaynaklarla fetvalarda zikredilen Arapça ibarelerin karĢılaĢtırılmasından örnekler verilerek yapılan yöntem hataları ele alınmıĢtır. Ayrıca, Derizbînî‟nin fetvalarında atıfta bulunduğu müellifler, eserleri ve tercih nedenleri hakkında da bilgi verilmiĢtir.

Üçüncü bölümde tahkikli metin verilmiĢtir.

Sonuç bölümünde ise çalıĢmamız neticesinde, vardığımız sonuçlar zikredilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler

(8)

III

ABSTRACT

This thesis, includes es-Seyyid Abdulvahhab ed-Derizbini Hodja Efendi‟s, who lived betweed 1912-1967, life and Works, the verification and analysis of fatwas about canon laws, works refered to them, the reasons of choices and authors.

The research consists of introduction and three parts.

In the introduction part, the theme, purpose, the methot of verification and analysis, fatwa and history are mentioned.

In the first part, the life, works, and the period he lived of Derizbini are informed.

In the second part, the contents, subject and methots of Derizbini‟s fatwas are refered and the technique mistakes are handled by giving examples of comparisons Arabic expressions which are told in fatwas. Besides, the authors who are refered by Derizbini‟s fatwas, their works and reasons choices are informed about.

In the third part, verification text is given.

In the last part, the results of our research are mentioned. Keywords: Derizbini, fatwa, verification, analysis

(9)

IV

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa No ÖNSÖZ ... I ÖZET ... II ABSTRACT ... III ĠÇĠNDEKĠLER ... IV KISALTMALAR ... XI GĠRĠġ ... 1

I.TEZĠNKONUSUVEAMACI ... 1

II.TAHLÎLVEREDAKSĠYONDATAKĠPEDĠLENMETOD ... 2

A. Tahlîlde Takip Edilen Metod ... 2

B. Redaksiyonda Takip Edilen Metod ... 6

III.FETVÂVETARĠHÇESĠ ... 7

A. Fetvâ ... 7

B. Ġftâ TeĢkilatının Tarihçesi ... 7

BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 10

ES-SEYYĠD ABDULVAHHAB ED-DERĠZBÎNÎ‟NĠN HAYATI, ESERLERĠ VE YAġADIĞI DÖNEM ... 10

1.1.DERĠZBÎNÎ‟NĠNHAYATI ... 10

1.1.1. Adı, Künyesi, Lakabı ve Nisbeti... 10

1.1.2. Doğumu ve YetiĢmesi ... 11

1.1.3. Tahsil Hayatı ve Ġlmî Görevleri ... 12

1.1.3.1. Hocaları ... 13

1.1.3.2. Talebeleri ... 14

1.2.DERĠZBÎNÎ‟NĠNESERLERĠ ... 15

1.2.1. Fıkıhla Ġlgili Eserleri ... 15

1.2.1.1. Muhtasaru‟l-Fetâvâ‟l-Kübrâ el-Fıkhiyye ... 15

1.2.1.2. Muhtasaru Fetâvâ‟l-Ġmam en-Nevevî ... 15

1.2.1.3. Muhtasaru Fetâvâ Muhammed b. ġeyh Süleyman el-Kürdî ... 16

1.2.1.4. Muhtasaru‟l-Îdâh ... 16

1.2.1.5. es-Seyyid Abdulvahhab ed-Derizbînî‟nin Fetvâları ... 16

1.2.2. Akaitle Ġlgili Eserleri ... 16

1.2.2.1. Ġbtâlu‟t-Teslîs fî‟r-Reddi „Alâ‟n-Nasârâ ... 16

1.2.2.2. Te‟yîdu‟l-Hak Fî‟r-Reddi „Alâ‟n-Nasârâ ... 17

1.2.2.3. Seyfu Ehli‟s-Sünne Fî‟r-Reddi „Alâ‟Ģ-ġî‟a ... 17

1.2.3. Diğer Eserleri ... 17

1.2.3.1. KeĢfu‟l-Murâd Min Mebânî Bânet Su‟âd ... 17

1.2.3.2. Resâilun Hamsun ... 17

(10)

V

DEĞERLENDĠRME ... 21

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 23

DERĠZBÎNÎ FETVALARININ TAHLÎLĠ ... 23

2.1.DERĠZBÎNÎFETVÂLARININMUHTEVASITERTĠBĠVEMETODU ... 23

2.1.1. Fetvâlarının Konuları ve Tertibi ... 23

2.1.2. Fetvâların Dili ve Üslübü ... 24

2.1.3. Fetvâların Derizbînî‟ye Nisbeti ... 25

2.1.4. Derizbînî Fetvâlarının Metodu ... 25

DEĞERLENDĠRME ... 26

2.2.FETVÂLARINKAYNAKLARIVETERCĠHNEDENLERĠ ... 26

2.2.1. Derizbînî‟nin Fetvâlarında Atıfta Bulunduğu Eserler ... 26

2.2.2. Derizbînî‟nin Fetvâlarında Atıfta Bulunduğu Eserlerin Tercih Nedeni 28 2.2.2.1. Derizbînî‟nin Nevevî Öncesi Eserlere Atıfta Bulunmama Nedeni .. 28

2.2.2.2. Derizbînî‟nin Nevevî ve Sonrası Eserler Arasındaki Tercih Nedeni ... 35

2.3.FETVALARINKAYNAKLARLAKARġILAġTIRILMASIVEYÖNTEM HATALARININĠNCELENMESĠ ... 38

2.3.1. Fetvalarda Zikredilen Ġbarelerin Kaynaklarıyla KarĢılaĢtırılması ... 38

2.3.1.1. Arapça ibarelerin karĢılaĢtırılmalarından örnekler ... 38

2.3.2. Kaynak Gösterilirken Yapılan Yöntem Hataları ... 40

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 45 خٓلوٓ ... 45 REDAKSĠYONLU METĠN ... 46 ةبزً حهبٜطُا ... 46 ٌْؽ ءٞظُٞا ٖٛلث ىبـُا ... 46 ٌْؽ ءٞظُٞا ءبٔث نِطُٔا ّوؾُٔا ُٚبٔؼزٍإ ... 47 ةبث ءٞظُٞا ... 48 ٌْؽ ءٞظُٞا ءبٔث تع ٠وُأ ٚ٤ك ماهٝأ قؽبصُٔا ... 48 ٌْؽ ََؿ ٚعُٞا َجه خ٤ُ٘ا ٠ك ءٞظُٞا ... 49 خٌٔؽ غ٣وشر ٖ٤زِوُا ... 49 ةبث خٍبغُ٘ا بٜزُاىإٝ ... 50 ٌْؽ و٤ٜطر دبؼئبُٔا و٤ؿ ءبُٔا ... 50 ٌْؽ ٌثك غهٝ ٚ٤ك َعه شؾع ... 51 ٌْؽ ٍبٔؼزٍإ لِع ٕاٞ٤ؾُا ىٌٞشُٔا ٠ك ّلاٍإ ٚؾثام ... 51 ٌْؽ سٝه ٕاٞ٤ؽ خٍب٣لُا ... 51 ٌْؽ خز٤ٓ ٕال٣ك ءبُٔا ... 52 حهبٜغ وؼشُا ٕبجُٔا ٖٓ ًٍٞأٓ ْؾُِا ... 52 ةبزً حلاصُا ... 53 َعكلأا ٠ك ذه حلاص وصؼُا ... 53 ٌْؽ حلاصُا ل٘ػ ءاٞزٍلإا ... 54 ةبث ٕاملأا خٓبهلإاٝ ... 55 ٌْؽ حلاصُا ٠ِػ ٢جُ٘ا َجه خٓبهلإا بٛلؼثٝ ... 55 ةبث خلص ا حلاصُ ... 55 ٌْؽ و٤فأر خئاٞلُا ٖٓ حلاصُا ... 55 بٓ ّيُ ٠ِػ همبٗ حلاصُا لؼث ُّٞ٘ا ... 55

(11)

VI ٌْؽ خئاووُا خٓٞعوزث ٕآووُا ... 56 ٌْؽ ِْؼر طئاولُا ... 56 ٌْؽ وٜع خئاوه ٕآووُا غٓ ش٣ٞشزُا ٠ِػ ٖ٤ِصُٔا ... 56 ٌْؽ ِْؼر طئاولُا غٓ ش٣ٞشزُا ٠ِػ ٖ٤ِصُٔا ... 56 ّلػ ٕلاطث حلاصُا خئاووث غاوصُا ٖ٤َُبث ... 57 ٌْؽ ٖٓ ٠ِص ةٞضث ٌغ٘زٓ ب٘غبث ... 57 ةبث ٠ك حلاص َلُ٘ا ... 58 ٌْؽ حكب٣يُا ٠ِػ سلاضُا لؼث بٓ ٠ِص سلاص دبؼًه ٖٓ ورُٞا ... 58 ةبث حلاص خػبٔغُا ... 58 ٌْؽ ءالزهإ ٠ل٘ؾُا ٠ؼلشُبث ٠ك حلاصُا ... 58 ٌْؽ عاٞٗأ حلاص ّبٓلإا ٝ ّٞٓأُٔا ٠ك لغَُٔا ٚوؽاُٞٝ ٚعهبفٝ ... 60 ٌْؽ حلاصُا ٠ك غٓبع كلؼزٓ خ٤٘ثلأا ... 62 ٌْؽ حلاص ٠ٓلأا و٤ـُا وصؤُا ... 64 ٌْؽ و٤جٌزُا ٖٓ حهٍٞ ٠ؾعُا ٠ُا ًبُ٘ا ٠ك حلاصُا ... 64 ٌْؽ كلؼر سلاص دبػبٔع ٠ك لغَٓ ٠ك ٕآ لؽاٝ ... 65 ٌْؽ هٞعؽ ءبَُ٘ا خػبٔع لغَُٔا ... 65 َٛ َعكلأا ُِْٜأ ٠ٗوعأ كاوكلإبث ٝا بٗوعأ غٔغُبث ... 66 كلػ هبًملأا لؼث حلاصُا ... 66 ةبث حلاص خؼٔغُا ... 67 ٌْؽ حلاص وٜظُا لؼث خؼٔغُا ... 67 ٌْؽ خؼٔغُا ٠ِػ ٖٓ ّبهأ ٕبٌٔث زهؤٓ ب ... 70 لؽ َؾٓ كٝلؼُٔا ٖٓ حلِجُا غٝوشُٔا خٓبهلإ خؼٔغُا ... 71 خٌٔؽ ةٞعٝ خجطقُا ّٞ٣ خؼٔغُا ... 72 ٌْؽ حلاص خؼٔغُا غٓ فب٘ؽلأا ... 72 مولُا ٖ٤ث تٛنٓ ٠ؼكبشُا ٠ل٘ؾُاٝ ٠ك حلاصُا ... 72 ٌْؽ َزلُا ٠ك خجطقُا بٜٗبًهأٝ ... 73 ٌْؽ كلؼر خؼٔغُا ل٘ػ خعبؾُا ... 73 ػثبظ خؾص كلؼزُا خؼٔغُِ ... 73 ٌْؽ ٣ٞطر َ عػُٞا َِقزُٔا ٖ٤ث ٕبًهأ خجطقُا ... 73 َعك حلاصُا ٠ِػ ٠جُ٘ا ّٞ٣ خٔغُا ٠ِػ بٛو٤ؿ ٖٓ هبًملأا ... 74 ةبث حلاص ٖ٣ل٤ؼُا ... 75 خ٤ػٝوشٓ داو٤جٌر ل٤ؼُا ... 75 ةبث يئب٘غُا ... 75 حلاص حىب٘غُا ل٘ػ خ٤ل٘ؾُا ... 75 خٜع غظٝ ًأه ذ٤ُٔا ٠ك حلاص حىب٘غُا ... 76 ٌْؽ ءب٘جُا خثبزٌُاٝ ٠ِػ وجوُا ... 77 َعكأ عٝ ٚ ٠ك َٔؽ حىب٘غُا ... 77 ةبث ٠ك غبوٍا داهبلً ذ٤ُٔا ... 78 خ٤ل٤ً غبوٍإ حهبلً ذ٤ُٔا ... 78 ةبزً حبًيُا ... 79 ٌْؽ ءبطػإ حبًيُا خئؤُِ ءاٝلُِ ... 79 ٌْؽ ءبطػإ حبًيُا ٠ُا ٖٓ طبزؾ٣ ٠ُإ طٝيزُا ... 79 ٌْؽ ءب٘ث لغَُٔا ٍاٞٓأث حبًيُا ... 79 ٌْؽ ءبطػإ حبًيُا لُُِٞ َوزَُٔا ... 79 ٌْؽ حبًى خػهائُا ٗٝ ةبص ت٘ؼُا و٤ـُا تثئُا ... 79 ةبث حبًى ٍبٓ حهبغزُا ... 81 مولُا ٖ٤ث ٍبٓ حهبغزُا ٍبٓٝ خ٤٘وُا ... 81 ٍبٓ حهبغزُا تعاُٞا ٚ٤ك حبًيُا ل٘ػ خ٤ل٘ؾُا خ٤ؼكبشُاٝ ... 83

(12)

VII حبًى ٕبٔصلأا خ٤ههُٞا ... 84 ةبث حبًى وطلُا ... 85 ٌْؽ طاوفإ لغُا حوطك كلاٝأ ٙلُٝ ... 85 هالوٓ حبًى وطلُا ... 85 تعاُٞا ٠ك حوطلُا ... 86 ةبث ٠ك فهبصٓ حبًيُا ... 86 ٌْؽ ءبطػإ حبًيُا َٛلأ ذ٤ث ٠جُ٘ا ٠ِص الله ٚ٤ِػ ٍِْٝ ... 86 ٌْؽ ءبطػإ حبًيُا ءاوولُ ءبثوؿ ٕٝوظبؽ ٖٓى ْ٤َوزُا ... 88 ٌْؽ ضبجهإ حبًيُا خُبًُٞبث ... 88 ٌْؽ ٍٞفك طاوقُا ٝا شٌُٔا ٠ك ظٞٓ غ حبًيُا ... 90 ةبزً ّٞصُا ... 90 ق٣وؼر ّٞ٣ يشُا ٠ك ّٞصُا ... 90 ٌْؽ َٔؼُا ث ةبَؾُب ٠ك ٕبعٓه ... 90 ٌْؽ ّٞصُا ٖػ ذ٤ُٔا ... 90 غٝوش ّٞصُا ... 91 ٌْؽ ٔؼزٍإ ٍب حوثلإا خ٤جطُا ْئبصُِ ... 91 ةبزً طئاولُا ... 92 ساو٤ٓ ذ٘جُا ٠ك ٍبُٔا ٟنُا تٛٝ ٖٛٞثأ ٖٜرٞفلإ ... 92 ٌْؽ خ٤صُٞا خصهُِٞ ... 92 ساو٤ٓ ٟٝم ّبؽهلأا ... 93 ش٣لؽ طئاولُااٞوؾُأ بِٜٛأث ... 93 ةبث ب٣بصُٞا ... 94 ّبٌؽأ فوصر ٠صُٞا ... 94 ةبزً دلآبؼُٔا ... 96 ةبث عٞ٤جُا ... 96 فلازفإ ٖ٤ؼ٣بجزُٔا ... 96 ٌْؽ ءاوشُا ئ٤شث ٌغٗ ... 96 طثبوزُا ٠ك غ٤ث تٛنُا غاٞٗلأبث ... 97 خُأَٓ ٠ك ن٣ولر خولصُا ... 97 ٌْؽ حهبغزُا ٠ك دبػبعجُا خػُٞ٘ٔٔا ... 99 ةبث ٕبٔعُا ... 101 ٌْؽ ٕبٔعُا ٠ِػ ٖٓ قِر ةاٝلُا ... 101 عٞعه ِّٞظُٔا ٠ِػ ُْبظُا ... 101 ةبث خًوشُا ... 102 خ٤ٌِٓ ٍٞصؾُٔا ٠ك خًوش خػهائُا ... 102 ةبث خُبًُٞا ... 102 ٌْؽ خُبًُٞا ٠ك يِٓ و٤ؿ كٞعٞٓ ... 102 ةبث حهبعلإا ... 103 ٌْؽ هبعأزٍلإا لزٍلإ ءب ٕب٤ػلأا الصه ... 103 هب٤ف وعأزَُٔا امإ وٜظ ٠ك وعأزَُٔا ت٤ػ ... 103 حهبعلإا ٠ك خئاوه ٕآووُا ... 104 مبوؾٍلإا ٠ك خِثبوٓ ّب٣ا ىور خل٤ظُٞا ... 104 بٓ ٠٘ضزَ٣ ٖٓ ٖٓى حهبعلإا ... 104 ةبث قهُٞا ... 105 ٌْؽ حهبٔػ ءب٘جُا مٞك لغَُٔا ... 105 ٌْؽ َوٗ طوٗ لغَُٔا ٠ُإ و٤ؿ ٚػٞٗ ... 105 ٌْؽ فوص ٕبٔصلأا مٞفأُٔا لغَُِٔ ٠ك ٙو٤ؿ ... 106 لؽ خجؽه لغَُٔا ٚٔ٣وؽٝ ... 106

(13)

VIII ٌْؽ حهبٔػ ذ٤جُا ّبٓلإُ ٖٓ ٍٞصؾٓ قهٝ لغَُٔا ... 106 ٌْؽ كلاٝا ٕاٞ٤ؾُا فٞهُٞٔا ٠ِػ لغَٓ ... 107 ٌْؽ خ٤لهٝ تزً ٠زُا تزً بٜ٤ِػ بٜٗأث قهٝ ... 107 ٌْؽ قهُٞا غوشث ... 107 ٌْؽ فوصزُا ٠ك ْ٣وؽ لِجُا ... 107 ٌْؽ َؼع لغَُٔا بو٣وغ ٌٌؼُبثٝ ... 107 ٌْؽ ٖ٤٤ؼر فٞهُٞٔا ٚ٤ِػ ... 108 ٌْؽ نفأ ءبُٔا ٖٓ ظ٣هبٜص لغَُٔا ... 108 ٌْؽ غ٤ث ءبُٔا َظبلُا ٠ك ظ٣هبٜص لغَُٔا ... 109 ةبث خجُٜا ... 110 ٌْؽ خُالؼُا ٠ك خ٤طػ كلاٝلأا ... 110 ةبزً ءب٤ؽإ داُٞٔا ... 111 َٛ خ٤ٌُِٔا ٟٝنُ ٟل٣لأا ٝا ذ٤جُ ٍبُٔا ٠ك ٠ظاه٥ا خ٤ؽبُ٘ا خ٣لٓ٥ا ... 111 ٌْؽ خ٤ٌِٓ ٠ظاهلاا داُٞٔا ٠زُا بٜؼطهأ ّبٓلاا ... 117 ٌْؽ غ٤ث ْ٣وؽ خ٣ووُا ٠ُإ غٓبغُا ... 118 ةبث خطوُِا ... 118 ةبزً ٕبٔ٣لأا ... 119 ّبٌؽأ طؼث ؾ٤ص ٕبٔ٣لأا ... 119 ةبث هنُ٘ا ... 120 ٌْؽ هنُ٘ا ٍبٔث ىوزشُٔا لاث ٕمإ ي٣وشُا ... 120 ةبزً ػبٌُ٘ا ... 120 ٌْؽ طاٝى و٤ـصُا ٌ٤ُٝ ُٚ بٓ ٠لٌ٣ مالصُِ ... 120 ٌْؽ ٣ٝير ظ َ٤ًُٞا ذ٘جُا مالصث صهبٗ ٖػ ٖ٤ؼُٔا ... 121 ٌْؾُا غٝوشُاٝ ٠ك ظ٣ٝير ذ٘جُا حو٤ـصُا ... 122 ٌْؽ نفأ ةأ خعٝيُا حٞشوُا ٖٓ طٝيُا ... 122 ٌْؽ طاٝى نٍبلُا حو٤ـصث ... 123 ٌْؽ ػبٌٗ نٍبلُا امإ ةبر ... 124 ٌْؽ ػبٌٗ ذ٘ث حو٤ـص ٖٓ ٠٘ث ْشبٛ طٝيث و٤ؿ ٠شوه ... 125 ْ٣وؾزُا خػبظوُبث ... 126 ٌْؽ طاٝى حأؤُا دٞجضث وجف دٞٓ بٜعٝى دلا٥بث خ٤ٗٝوزٌُلأا ... 127 ٌْؽ خ٣لاٝ ّلأا ٠ك طٝى حو٤ـصُا ... 127 ٌْؽ ػبٌٗ خـُبجُا و٤ـث ٠ُٝ ... 127 ػبٌٗإ حأوٓإ ٞطوٓ ع بٜٓك ... 127 ٌْؽ ظ٣ٝير ْؼُا ذ٘ث ٚ٤فأ خـُبجُا ٚ٘ثلإ و٤ـصُا ... 127 ٌْؽ ّلػ كٞعٝ ٖ٣لٛبشُا ٠ك لوػ ػبٌُ٘ا ... 128 خٌٔؽ كلؼر دبعٝيُا ٠ك ّلاٍلإا ... 128 ةبث غِقُا ... 128 و٤فأر خثبعلإا ٠ك غِقُا ... 128 ةبث ملاطُا ... 129 ٌْؽ ءبػكإ حأؤُا بٜو٤ِطر هبٌٗإٝ طٝيُا ... 129 ٌْؽ هاوهلإا ملاطُبث ... 130 ٌْؽ ملاغ ٕبجعـُا ... 130 ىاٞع ػبٌٗ ل٣لع نِطُِٔ سلاضُبث ٟنُا ٕبً ٚؽبٌٗ لاث ٠ُٝ ... 130 ّبٌؽأ طؼث ؾ٤ص ملاطُا ... 131 ءب٤ُٝأ و٤ـصُا حو٤ـصُاٝ ل٘ػ خ٤ل٘ؾُا ... 149 عاٞٗأ دبجصإ ملاطُا ... 149 دبجصإ ملاطُا ٚزـ٤صٝ ... 150 ٌْؽ ءبػكإ حأؤُا بٜٗأث خ٤ِف ٖػ ػبٌُ٘ا حلؼُاٝ ... 150

(14)

IX ةبث حلؼُا ... 150 ٌْؽ حلػ حأؤُا ٠زُا ذٍِٔأ ... 150 ٌْؽ حأؤُا خوِطُٔا ٠زُا لا لزؼر ... 152 حلػ حأؤُا خِٓبؾُا ... 153 حلؼُا ل٘ػ فب٘ؽلأا ... 153 ةبث ـَك ػبٌُ٘ا ةٞ٤ؼُبث ... 153 ٌْؽ خعٝى ٠زُا سلؽ ٠ك بٜعٝى ٕٞ٘غُا ... 153 غٝوش ـَك ػبٌُ٘ا حأؤُِ ٠زُا ٖع بٜعٝى ... 154 ٌْؽ ـَك ػبٌُ٘ا ٟٞػلث خئؤُا ٠ِػ َعوُا بج٤ػ ... 154 ةبزً ؼئبثنُا ... 154 ّبٌؽأ ؼثنُا ... 154 ٌْؽ خؾ٤ثم َُِْٔا ىهبشُٔا ٚؼٓ ٖٓ لا َؾ٣ ٚؾثم ... 155 ٌْؽ ؼثم هٞضُا ط٣ؤُا ٠ك وفآ ٚوٓه ... 156 هالوٓ حب٤ؾُا حووزَُٔا ... 156 ٌْؽ كب٤طصلإا ن٣كب٘جُبث بٜزز٤ٓٝ ... 156 ةبزً خ٤ؾظلاا ... 157 ءبعوُا ٠ك خ٤ؾعُا ... 157 َُٖ٘ا ٠ك خ٤ؾظلأا ... 159 ةبزً ءبعوُا ... 159 ٌْؽ ءبزكلإا ٍٞوث َثبؤُا وٜظلأُ ... 159 مٞلٗ ٌْؽ ًْبؾُا َٔػٝ لِؤُا ٚث ... 161 ةبزً ٟٝبػلُا ... 161 ٌْؽ قِؾُا ٠ِػ مبوؾزٍإ نؽ اكبٔزػإ ٠ِػ ٓآ داهب ... 161 ٟٞػك ٠جصُا لؼث ؽِٞجُا ٠ِػ ٖٓ ٠ُٞر ٙوٓأ ... 161 ةبزً خؽبثلإا وظؾُاٝ ... 162 ٌْؽ ٕبفلُا ٖ٤فلزُاٝ ... 162 ٌْؽ ٖ٤فلزُا ... 163 ٌْؽ و٣وٌر وظُ٘ا ٠ُإ ٚعٝ حأؤُا ٠ك دلآبؼُٔا ... 164 ٌْؽ ٖجغُا ٟنُا غهٝ ٚ٤ك سٝوُا ... 164 ٌْؽ ٌجُ خهٞشُا ... 165 ٌْؽ هٞصُا ٍب٤فٝ َظُا ... 165 ٌْؽ و٣ٞصزُا ٠َٔشُا ... 166 فلازفلإا ٠ك ّلػ ٍٞفك خٌئلأُا بز٤ث ٚ٤ك حهٞص و٤ؿ خٓوؾٓ ... 167 ٌْؽ ٌٌُٔا ... 167 ٌْؽ خٓٞعور ٕآووُا ب٤كوؽ ... 167 ٌْؽ ٍيؼُا ءبوُاٝ خلطُ٘ا ... 169 ٌْؽ لٍ ْؽوُا ًَأث ءاٝلُا ... 169 ٌْؽ طٝوف ءبَُ٘ا ٖٓ ٖٜرٞ٤ث ٠ُإ ذ٤ث ٠ج٘عأ خٔزقُِ خ٤ٗبٌعٞقُا ... 169 شؾجٓ لئبوؼُا ... 171 امإ ٕبً الله ب٘وِف ، امبِٔك انٛ ةانؼُا لثؤُٔا ٟأٝ خٔؽه ٚ٤ك ... 171 َٛ ٠كب٘ر بز٣آ لاٝ لغر ب٘زَُ٘ لا٣ٞؾر ، ُٖٝ لغر خَُ٘ الله لا٣لجر دٞجص حيغؼُٔا ا ٝ لا ... 171 َٛ ٌٕٞ٣ ُٚبٍهإ ٠ُبؼر ٍَوُِ حهبٓأ ٠ِػ ٙيغػ ٖػ ٙهبٜظإ ّبٌؽلأا ... 172 َٛ ٌٖٔ٣ ٕأ ٍٞوٗ ٍبؼكأ الله خِِؼٓ ضاوؿلأبث ... 173 خٌٔؽ نِف ةبجٍلاا ءب٤شلأُ ... 173 دبجصإ غٗبصُا قصزُٔا دبلصث ٍبٌُٔا ... 173 خ٣بػه ا خ٤ثبُٛٞ َْوُا ٠جَُِا ٖٓ ّلاٍلإا لا ٠ثبعلإا ... 174 ّلػ ق٤ُأر ٕآووُا ٖٓ حاهٞزُا َ٤غٗلإاٝ ... 174 ٕبٛوجُا ٠ِوؼُا ٠ِػ ٕأ خؼ٣وشُا خ٣لٔؾُٔا أ َعك غئاوشُا ... 175

(15)

X خُكلأا خ٤ٗآوه ٚزػبلشُ ٚ٤ِػ ّلاَُا ... 176 َئبَٓ ٠زش ... 176 لؽ ل٤ِوزُا ٚٓبٌؽأٝ ... 176 ٌْؽ كبشهإ تُبغ َٔؼُا ٍٞوث ٝا ٚعٝ ... 177 ٖٔ٤ك أوو٣ ٕآووُا ٞٛٝ َٛبع ل٣ٞغزُبث َٜك ةبض٣ ٚ٤ِػ ... 177 خئاوه ٌئث ٍْلاا مَٞلُا ... 177 بٓ ٠ٛ دلاٞؤُا حوشؼُا ٠ك خلَِلُا خٔ٣لوُا ... 178 وُا ٕآو ْ٣وٌُا ةكلأاٝ ٚؼٓ ... 179 ٌْؽ ٚئالٗ ٠ِص الله ٚ٤ِػ ٍِْٝ ٍٚٔئث ػوك ... 180 EK 1 ... 181 ىٞٓه ءبٍٔأ ٖ٤لُؤُٔا ٠ك ٟٝبزلُا ٠٘٤ثي٣و٣لُا بٜؼعاوٓٝ ... 181 EK 2 ... 183 دبؽلاطصا تزٌُا بٜٔعاورٝ ٠ك ٟٝبزلُا ٠٘٤ثي٣و٣لُا ٓٝ بٜؼعاو ... 183 ٢ك ق٣وؼر ْعاور تزٌُا ٠ك ٟٝبزلُا ٠٘٤ثي٣و٣لُا بٜؼعاوٓٝ ... 188 EK 3 ... 190

ORĠJĠNAL METĠNDEN ÖRNEKLER ... 190

SONUÇ ... 205 KAYNAKÇA ... 208 KITAPLAR ... 208 ANSIKLOPEDI MADDELERĠ ... 210 MAKALE VE TEBLĠĞLER ... 211 SÖZLÜKLER ... 211 ÖZGEÇMĠġ ... 213

(16)

XI

KISALTMALAR

a.mlf Aynı müellif b. Ġbn, bin Bkz. / bkz. Bakınız c. Cilt

DİA Türkiye Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi h. Hicrî Hz. Hazreti m. Milâdî md. Madde nr. Numara s. Sayfa

s.a.v. Sallallâhu aleyhi ve sellem ss. Sayfa sırası

thk. Tahkîk

ts. Tarihsiz

v. Vefat vb. ve benzeri yy. Yayın yeri yok

(17)

1

GĠRĠġ

I. TEZĠN KONUSU VE AMACI

Her insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden zaman dilimi içinde uygulamak zorunda olduğu dinî hüküm ve kurallar peygamberler aracılığı ile gönderilen ilâhî kitaplarda belirtilmiĢtir. Ġslâm toplumunda ideal olan, her Müslümanın günlük hayatında uygulayacağı hüküm ve kuralları dinin asıl kaynağından yani Kur'an ve Sünnetten öğrenmesi ise de bunun pratikte bütün fertler bakımından pratikte gerçekleĢmesi mümkün değildir. Zira insanların sahip oldukları kabiliyet ve imkânlar, ekseriyetle onların dinî hüküm ve esaslara ayrıntılı Ģekilde vâkıf olmalarına ve kendi hayatlarını buna göre düzenlemesine imkân vermez. Bu imkânı olmayanlar müftülere yahut fıkıh ve fetvâ kitaplarına müracaat ederek ihtiyaç duydukları bilgileri edinir ve bunu uygulamak suretiyle kulluk görevlerini yerine getirmiĢ olurlar.

Ġslam dünyasında mezheplerin oluĢtuğu Hicrî ikinci ve üçüncü yüzyılda, müctehidler tarafından Ġslâm hukuku tedvin edilmiĢ ve fıkıh kaynaklarına intikal etmiĢtir. Ancak fıkhî bir problemin hükmünü fıkıh kitaplarından çıkarmakda kimi zaman güçlük vardır. Dolayısıyla herkesin daha rahat istifade edebileceği fetvalara ve fetva eserlerine ihtiyaç duyulmuĢtur. Bu nedenle Ġslam âlimleri ihtiyaçlara binaen, içtihat ederek veya mevcut fıkıh kitaplarından istifade ederek fetvalar vermiĢlerdir.

Fetva verme hizmetini çoğu yerde, çevrelerinde saygın olan âlimler yerine getirmiĢlerdir. Âlimlerin verdiği bu fetvalar bazen kendileri, bazende öğrencileri tarafından yazılarak müsvedde halinde bırakılmıĢ bazende kitap haline getirilmiĢtir. Fetvaların bu Ģekilde yazıya geçirilmelerinin en önemli sebeplerinden birisi, ihtiyaç duyan herkesin bunlardan rahatlıkla istifade etmelerini sağlamak ve daha kullanıĢlı hale getirmektir.

Fetvaların yazılması Hicrî üçüncü yüzyıldan zamanımıza kadar devam etmiĢtir. Bize müsvedde olarak ulaĢan ve araĢtırma konumuzu teĢkil eden Derizbînî fetvaları da bunlardan birisidir. Derizbînî‟nin döneminde ve yakın çevresinde yaĢayan insanların,

(18)

2

özellikle de hocaların dinî ve sosyal hayatla ilgili soru ve sorunları olduğunda, Ģifahi veya mektupla kendisinden fetvâ istemiĢler o da cevap vermiĢtir. Bazen de kendisini hakem yapmıĢlar, o da aralarında hüküm vererek problemi çözmüĢtür. Çevresindeki insanlar Derizbînî‟nin dini kiĢiliğine saygı duyduklarından onun verdiği fetva ve hükmü uygulamakta azami gayret göstermiĢlerdir. Derizbînî verdiği fetvaların hepsini yazıya geçirmemiĢtir. Yazıya gerçirdiklerinin bir kısmı ise maalesef bize ulaĢmamıĢtır1

. Bu çalıĢmamızda ondan bize intikal eden fetvaları inceledik.

ÇalıĢmamızın ana amacı; Derizbînî‟nin sorulara yanıt olarak kendi elyazısıyla yazdığı fetvaların; tahkîki, fetvalarında zikrettiği ibarelerin dayandığı kaynaklar ile karĢılaĢtırılması, kaynaklardan yaptığı alıntılarda hata yapıp yapmadığını tespit etmektir. Bunlar fetvaların metin incelemesi ve kaynaklarıyla karĢılaĢtırılması sonucunda ortaya çıkacaktır. Bu kısım çalıĢmamızın önemli tarafını oluĢturacaktır. Ayrıca Derizbînî‟nin hayatı, eserleri, fetvalarının tahlili ve fetvalarında atıfta bulunduğu kaynaklar ve tercih nedenlerini de açıklamaya çalıĢacağız.

Günümüzde birçok değerli âlim ve bunlara ait önemli yazma eserler tanınmamaktadır. Bunların ilim dünyasının istifadesine sunulması araĢtırmacıların himmetini beklemektedir. Bizi bu çalıĢmaya sevk eden esas unsur da bilim dünyasında bize çok kıymetli eserler bırakan âlimlerimizden birisinin değerli bir çalıĢmasını gün yüzüne çıkarıp istifade edilebilecek hale getirildikten sonra istifade edecek olanların hizmetine sunma düĢüncesi ve bildiğimiz kadarıyla daha önce böyle bir çalıĢmanın yapılmamıĢ olmasıdır.

II. TAHLÎL VE REDAKSĠYONDA TAKĠP EDĠLEN METOD A. Tahlîlde Takip Edilen Metod

Fetvaları tahlil ederken takip ettiğimiz metodu Ģu Ģekilde ifade edebiliriz:

ÇalıĢmamız giriĢ, üç bölüm ve bir sonuçtan oluĢmaktadır.

1 Mesela: Oğlu Muhammed Aydın‟ın bildirdiğine göre amcazadesi Ģeyh Fahreddin‟in kendisine, aslı

(vakıf olup olmadığı) hakkında ihtilaf edilen bir arazi içinde caminin yapılmasının caiz olup olmadığı hakkında ondan fetva istemiĢ ve O‟da ona fetva vermiĢtir. Ancak o fetvanın metni bize ulaĢamamıĢtır. Yine oğlu Muhammed‟in bildirdiğine göre eski Diyarbakır müftülerinden Molla Halil Hoca Efendi ona ferâiz konusunda derin meseleler sorup cevaplarını aldığı halde, bunlarda bize ulaĢmamıĢtır.

(19)

3

1) Birinci bölümde, es-Seyyid Abdulvahab ed-Derizbînî‟nin hayatı, eserleri ve yaĢadığı dönem hakkında bilgi verilmiĢtir.

2) Ġkinci bölümde, fetvalar Ģekil yönünden incelenmiĢ ve referans verilen kaynaklarla karĢılaĢtırılmıĢtır. Derizbînî sorulan sorulara cevaben verdiği fetvayı, ekseriyetle hangi kaynağın metnine dayarak verdiğini belirtmiĢtir. Biz de, fetvalarda zikredilen kitaplara ulaĢarak onun fetvalarda zikrettiği ibarelerle kaynak kitaplardaki ibareleri karĢılaĢtırdık.

Derizbînî‟nin kaynak gösterirken zikrettiği ibarelerin gerçekten atıfta bulunduğu kaynakta olup olmadığını kontrol ederek yaptığı bazı hataları örneklerle açıklamaya çalıĢtık. Bu incelemeler sonucunda Derizbînî‟nin yaptığı yöntem hatalarını da tespit ederek bu tespitlerimizi açık bir Ģekilde ifade ettik.

Ayrıca bu bölümde fetvaları, muhteva, metod ve konuları açısından inceledik. Derizbînî‟nin fetvalarında atıfta bulunduğu müellifler, eserleri ve tercih nedenleri hakkında bilgiler verdik.

3) Üçüncü bölümde, tahkikli metni verdik.

4) Sonuç bölümünde ise, fetvaların metin incelemesi sonucunda ortaya çıkan neticeleri verdik. Ayrıca Derizbînî‟nin fetvalarında atıfta bulunduğu kaynakların tercih nedenlerini kısaca belirttik.

Fetvaların Arapça metnini incelerken takip ettiğimiz metodu Ģu Ģekilde ifade edebiliriz:

1) Bir kaynağa dayandırılan fetvaların metnini, alıntı yapılan kaynakların metniyle karĢılaĢtırarak tahkik etmeye çalıĢtık.

2) Derizbînî, fetvalarını yazdıktan sonra, onları herhangi bir tasnife tabi tutmamıĢlar. Fetvaları, konusunu dikkate almadan gelen sorulara göre kaleme almıĢlardır. Bu durum da okuyucunun onlardan istifade etmesini zorlaĢtırmaktadır. Biz, okuyucuya kolaylık olsun diye ana konulara دخظً, alt konulara ise دخر baĢlıklarını ekledik. Konuların sıralanmasını, klasik fıkıh kitaplarının konu sıralamalarına göre tasnif ederek tanzim etmeye çalıĢtık. Ayrıca bizce uygun görülen yerleri paragraf baĢı

(20)

4 yaparak sayfalardaki yoğunluğu gidermeye çalıĢtık.

3) Fetva baĢlarını belirtmek için her konu içerisinde bir numara verip tire (-) iĢaretini kullandık. Fetvaların içeriğine baktığımızda, bazen sorular açık olarak zikredilmiĢ, bazen cevap içerisinde “elhasıl”, “hasilu suâlikum” vb. kelimelerden sonra sorunun özeti verilmiĢ, bazen ise hiç soru belirtilmemiĢ veya elimize ulaĢamamıĢtır. Biz bunları tasnif ederken, konu sıralamalarını gözönünde bulundurarak konu baĢlığının altında, tire iĢaretinden sonra - eğer bulunuyorsa- önce soruyu, sonra hemen akabinde cevabını yazdık. Ġkinci safhada özet olarak sorusu zikredilenleri cevaplarıyla beraber yazdık. Üçüncü safhada ise hiç sorusu zikredilmeyenleri almaya çalıĢtık. Bunların örneklerini elyazması orijinal metinlerden tarayarak eklemeyi uygun gördüğümüz ek 3‟te 2

belirtik.

4) El yazma metinde, noktalama iĢaretleri çok az kullanılmıĢtır. Bu da metnin muğlâklığına ve yoğunluğuna sebep olmaktadır. Biz elimizden geldiğince -uygun gördüğümüz yerlerde- noktalama iĢaretlerini kullanarak metindeki kapalılık ve yoğunluğu gidermeye çalıĢtık.

5) Fetvaların, anlama problemini oluĢturacak nitelikteki eksik yerlerine -kaynaklardan da istifade ederek- köĢeli parantez içinde uygun kelime veya cümleleri ekleyerek, eksiklikleri gidermeye çalıĢtık. Ayrıca kaynaklardan nakiller esnasında, alıntıların meramı tam ifade etmediğini düĢündüğümüz bazı yerlerde, eksiklikleri giderecek metinleri de, köĢeli parantezle fetvaların metnine dâhil ettik.

6) Kaynaklardan naklettiği metinlerin bazılarında, alıntı esnasında manada problem oluĢturacak Ģekilde hatalar yapılabilmiĢtir. Biz bu gibi yerlerde asıl kaynaktan doğru metni alarak, dipnotta vermeye çalıĢtık.

7) Derizbînî, bazen fetvasını dayandırdığı kaynağın adını, cilt ve sayfa numarasını, çoğu yerde kaynağın sadece adını zikretmiĢtir. Bazen ise kaynak adını da belirtmemiĢtir.

Biz Derizbînî‟nin verdiği ve bizim de tahkik edebildiğimiz eser ismi, cilt ve

2

(21)

5

sayfa numarasını dipnota belirttik. Ayrıca çoğunluğu oluĢturan, sadece eser ismi vermekle yetinilen ve özetlenmeyerek alıntı yapılan yerlerin de -elimizden geldiğince- cilt ve sayfa numaralarını kaynaklardan bularak dipnotlarda belirtmeye çalıĢtık. Böylece fetvalardaki bu eksiklikte ortadan kaldırılmıĢ oldu.

8) Derizbînî‟nin fetvalarında tespit edebildiğimiz yazım hatalarını düzeltmeye çalıĢtık ve yaptığımız düzeltmeleri dipnotta (... : دحُٜٞحٝؤ طه حٌٛ) diye belirttik.

9) Dipnotta ayetlerin numaralarını verirken sure numarası ve ayet numarasını birlikte verdik. Mesela Bakara 228. ayeti 2/228 Ģeklinde yazdık.

10) Dipnotlarda kaynak adlarını ilk kez geçtiği yerlerde tam olarak, daha sonra ise uzun eser adları için mantıklı kısaltmalar yaptık. Mesela “Tuhfetu‟l-Muhtâc Bi

ġerhi‟l-Minhâc” isimli eseri “Tuhfetu‟l-Muhtâc” Ģeklinde, “HavaĢey eĢ-ġirvânî ve‟l-„Abâdî „Alâ Tuhfetu‟l-Muhtâc Bi ġerhi‟l-Minhâc” isimli eseri ise “HavaĢey eĢ-ġirvânî ve‟l-„Abâdî ” Ģeklinde belirttik.

11) Dipnotlarda ؽ (cim) harfi cildi, ٙ (sâd) harfi ise sayfayı göstermektedir. 12) Eserlerin basım yerlerini ilk geçen dipnotta gösterdiğimiz gibi kaynakçada da gösterdik.

13) Derizbînî fetvalarında çok az hadis kullanmıĢ ve ekseriyetle hadisin kaynağını belirtmemiĢtir. Biz hadislerin geçtiği kaynakları tespit edip dipnotta belirttik. Eğer hadis metni, kaynaklardakine uymuyorsa, dipnotta hadisin orijinal metnini verdik ve “٠ُح غؿحٍ” ifadesi ile müracaat edilecek kaynağı zikrettik.

14) Derizbînî‟nin fetvada dayandığı kaynağın ismini zikrettiği halde, bizim arayıp bulamadığımız yerleri dipnotta “ٚ٤ِػ قه ” ifadesi ile belirttik. أُْ

15) Derizbînî, alıntı yaptığı kaynaklarda kısaltmalı (rumuzlu) olarak geçen Muhammed er-Remlî, Ġbni Hacer, Ali eĢ-ġebremillisî vb. musanniflerin isimlerini, kendisi de ٕ ع ، ؾك ، ٍ ّ vb. rumuzlarla yazmıĢtır. Biz de bunları olduğu gibi yazdık. Ancak tüm rumuzların (kısaltmaların) ne manaya geldiklerini bir ekte yazmayı uygun gördük. Bunları kaynaklardan bularak, tümünün açılımlarını orijinal Ģekliyle yazarak -mesela “ٍ ّ” rumuzunu ٠َُِٓح ئلٓ olarak- ek 1‟de belirttik.

(22)

6

16) Derizbînî fetvalarında, kaynak gösterdiği eserlerin ve müelliflerinin ıstılahları (terimleri) hakkında, açıklayıcı bir beyanda bulunmadan alıntı yapmıĢtır. Bu durum okuyucunun fetvalardan istifade etmesini zorlaĢtırmaktadır. Bu sorunu halletmek için, ıstılahları ve manalarını kaynaklardan tespit ederek ek 2‟de belirttik.

B. Redaksiyonda Takip Edilen Metod

ÇalıĢma konumuz olan Derizbînî‟nin yazılı fetvaları, oğlu Muhammed Aydın hocadan temin edilmiĢtir.

Derizbînî, mektupla verdiği fetvaların bir nüshasını yazıp yanında bulundurmayı kendine adet edinmiĢti. ġifahî olarak verdiği fetvaya birileri tarafından itiraz edildiğinde veya itiraz edilme ihtimali olduğunda da, fetva verdiği kiĢinin delil olarak gösterebilmesi için fetvayı isteyen kiĢiye yazıp verirdi. Bazen de ihtiyaç halinde müracaat edilmesi için ondan bir nüsha yazarak yanında bırakırdı. Derizbînî fetvalarının, az bir kısmı soru soranlar tarafından kaleme alınmıĢtır. Bu ve benzeri Ģekillerle konumuzun kaynağını teĢkil eden fetva varakları oluĢmuĢtur.

ÇalıĢmamız Ģu safhalardan geçerek ĢekillenmiĢtir:

Ġncelemeye aldığımız Derizbînî fetvalarında, fıkıh konularının birçoğuna değinilmiĢtir. Bu fetvaların bazıları kısa, bazıları ise daha hacimli varaklar üzerine yazılmıĢlardır. Fetvaların bir kısmı düz yazı ile bir kısmı ise kufî kitabetiyle yazılmıĢtır. Farklı konuları içeren varaklar üzerine yazılı Derizbînî fetvaları belli bir tasnife tabi tutulmadıkları gibi üzerlerinde sıralamayı gösterecek herhangi bir numarada bulunmamaktadır. Bu durum hem bir fetvanın ayrı varakta bulunan devamını bulmayı, hem de genel olarak çalıĢmamızı daha da tekellüflü hale getirmektedir.

Biz yazma fetva varakları içinde fıkıh ve akaitle ilgili olmayan kısımlara değinmedik. Bunlarla ilgili olanları ise elimizden geldiğince düzenli olarak tasnif etmeye çalıĢtık. Bu tasnifi yaparken klasik fıkıh kitaplarının konu sıralamalarını göz önüne tuttuk. Fetva varaklarının çoğu birden fazla fıkhî konuları içermektedirler. Biz bunları arka arkaya gelecek Ģekilde sıraladık ve her bir varaka bir belge numarası verdik. Eğer varakın her iki tarafı da yazılı ise iki belge numarası verdik. Bunun sonucunda numaralanmıĢ “üç yüz yetmiĢ bir” varak oluĢtu. Bunları tahkik edip düzenli

(23)

7 bir tasnifle bilgisayar ortamına aktardık.

Derizbînî‟yi tanıyanlardan aldığımız bilgilerle beraber, fetvaların alt kısmında yazılan -ilmin hizmetçisi es-Seyyid Abdulvahhab- ibaresi fetvaların Derizbînî‟ye nispetini pekiĢtirmektedir. Bildiğimiz kadarıyla bu fetvaların farklı kiĢiler tarafından yazılmıĢ nüshaları bulunmamaktadır. BaĢka nüshaları bulunmadığından ibareler kaynak olarak atıfta bulunulan kitapların metinleriyle karĢılaĢtırılarak tahkikatları yapılmıĢtır.

III. FETVÂ VE TARĠHÇESĠ

AraĢtırmamızda fetvaları ele aldığımız için, Ġslam hukukunda fetva ve tarihçesi hakkında kısaca bilgi vermeyi, konumuz açısından faydalı gördük.

A. Fetvâ

Sözlükte “bir olayın hükmünü açıklayan veya hükmünü koyan, güçlükleri çözen kuvvetli cevap” anlamında kullanılan fetvâ kelimesi, “yiğit, delikanlı” anlamındaki Arapça fetâ kelimesinden türemiĢtir. Fıkıh terimi olarak fetvâ, “fakihin sorulan fıkhî bir meseleye yazılı veya sözlü olarak verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm” demektir. Örfte ise sorulan dinî sorulara din âlimi tarafından verilen cevaptır.

Fıkhî bir suale cevap vermeye iftâ denir. Fetva istemeye, bir meselenin fıkhî hükmünü müftiden sormaya istiftâ denir. Hükmü soran Ģahsa müsteftî, fetva veren Ģahsa da müftî denir. Ġslâm hukuku metodolojisinde müftî, müctehid anlamında kullanılmıĢtır. Kendisi bizzat ictihad edecek durumda olmayıp diğer müctehidlerin söz ve fetvalarını aktaran ilim sahibine ise mecâzen müftî denir.3

B. Ġftâ TeĢkilatının Tarihçesi

Ġfta, Hz. Peygamber zamanından itibaren, Ġslam toplumunda önemli bir yer iĢgal etmiĢtir. Hz. Peygamber hem bir kadı ve hem de bir müfti idi. Kendisine sorulan hukukî ve dinî sorulara bizzat cevap veriyordu. Hatta O‟na sorulan bazı sorular ilâhi vahiyle cevaplandırılıyordu. Rasûlullâh (s.a.v.)‟ın rahle-i tedrisinden geçen ashabın bir kısmı,

3 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku Ġslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhıyye Kâmusu, Ġstanbul 1967, c. VII, s.

(24)

8

dinî konularda fetva verecek dereceye yükselmiĢlerdir. Tâbiîn ve daha sonraki dönemlerde de ictihad edecek, yeni meselelere yeni çözümler üretecek âlimler ve müctehidler yetiĢmiĢtir. Müctehid imamlar ve âlimler kendilerine sorulan sorulara cevap veriyor, halk da bu cevaplara göre davranıyordu.4

Sahabe, tabiîn ve tebeu't-tâbiîn dönemlerinde müftülük resmî bir memuriyet niteliği taĢımıyordu. Fetva verme yeteneğine sahip bulunan herkes resmî görevi olsun veya olmasın fetva veriyordu. Ancak halifeler ictihad mertebesine ulaĢmayanlara bu izni vermiyorlardı. Müftülüğün resmî bir makam olması ise fıkıh mezheplerinin teĢekkül edip gerek devlet gerekse halk nezdinde kurumlaĢmasıyla birlikte baĢlamıĢtır.5

Fıkıh mezheplerinin oluĢum ve geliĢimini tamamlamasından sonra baĢlayan taklit ve duraklama döneminde ictihad mertebesini elde etmiĢ çok sayıda âlim yetiĢmiĢse de bunların büyük çoğunluğu kendilerini müstakil müctehid olarak görmeyip Ebû Hanîfe, Ġmam ġâfıî, Ġmam Mâlik gibi müctehidlerden birine tâbi olmayı tercih etmiĢtir. Ancak her asırda az sayıda da olsa herhangi bir mezhep imamına tâbi olmayarak ictihad yapan âlimler de çıkmıĢtır. Bu devirdeki müftüler fetva verirken, kadılar hükmederken genellikle tâbi oldukları mezhep imamının prensipleri dıĢına çıkmamaya özen göstermiĢlerdir. Abbasîler döneminde ortaya çıkan, adlî iĢlere kadıların, dinî iĢlere müftülerin bakması ilkesi daha sonraki dönemlerde de ana çizgisini korumuĢ, Ģer'î mesele ve ihtilâflar bu kaza-fetva ikilemi içinde çözülmeye çalıĢılmıĢtır.6

Osmanlı Devletinin ilk döneminde resmî olarak atanmıĢ müftiler yoktu, onların devlet teĢkilatı içinde resmî bir yeri olmaktan ziyade halk ve devlet adamları nazarında manevî bir konumu söz konusuydu. XV. yüzyılın baĢlarında Ģeyhülislâmlık (meĢihat) makamı kuruldu. Fetva yetkisi Ģeyhülislâmlık makamına aitti. Zaman içinde bu konuda özel bir prosedür ve teĢkilât geliĢtirilmekle birlikte meĢihat makamına bağlı olarak vilâyet, sancak ve kazalarda halkın sorularına cevap veren müftüler de bulunmaktaydı.

4 Fahrettin Atar, Ġslam Adliye TeĢkilatı, Ankara 1999, s. 122-123.

5 Fahrettin Atar, “Fetva” DĠA, TDV Yayınları, Ġstanbul 1995, c. XII, ss. 486-496, s. 490 6 Atar, “Fetva”, c. XII, s. 490

(25)

9

Ġftâ iĢleri, gayri resmi olarak da dini en iyi bilen âlim ve fakih kiĢilerce de devam ettirilmiĢtir.7

Türkiye Cumhuriyeti'nde Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı'na bağlı müftülük teĢkilâtı vardır. Bu teĢkilât diğer resmî ve idarî görevleri yanında halkın dinî sorularını cevaplandırmakla da görevlidir. Ancak Ģu anda Türkiye‟de kanunlar dine dayanmadığından, müftülerin verdikleri fetvaların resmî bir bağlayıcılığı yoktur. Dolayısıyla günümüz Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı'na bağlı müftülük teĢkilâtlarının etkinliği tarihte olduğu gibi değildir.8

7 Atar, “Fetva”, c. XII, s.490

8

(26)

10

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ES-SEYYĠD ABDULVAHHAB ED-DERĠZBÎNÎ‟NĠN HAYATI,

ESERLERĠ VE YAġADIĞI DÖNEM

1.1. DERĠZBÎNÎ‟NĠN HAYATI 1.1.1. Adı, Künyesi, Lakabı ve Nisbeti

Derizbînî‟in adı Abduvahhab‟dır. Künyesi, Ebu Muhammed‟tir.9 Derizbînî, Molla, Seyda ve Seyyîd10 (Arapça‟da es-Seyyîd) lakaplarıyla da anılmaktadır. Molla lakabıyla anılmasının sebebi, yaĢadığı yörede âlim olanlara “molla” denilmesinin adet olmasından kaynaklanmaktadır.11

“Seyda” lakabı, âlim olmakla beraber talebelere ders vererek müderrislik yapanlara “Seyda” denilmesinin adet olmasından dolayıdır. “Seyyîd” lakabıyla anılma sebebi ise, soyunun peygamber efendimiz Hz. Muhammed‟in torunu olan Hz. Hüseyin‟e dayanmasından gelmektedir.12

Bu soydan gelen kiĢilere “Seyyid” denilmektedir.

Derizbînî, fetvalarının alt kısmına “ilmin Hizmetçisi es-Seyyid Abdulvahhab” yazdığından, bizde çalıĢmamızda es-Seyyid lakabını kullanmayı uygun gördük.

9 Bu künyeyle anılma sebebi, Muhammed adında tek oğlunun olmasıdır. Oğlu Muhammed, Batman

merkezde ikamet etmekte olan emekli bir imamdır.

10

Hz. Peygamber'in soyundan gelenleri ifade eden bir terim. Sözlükte "efendi, bey, önder, sahip, faziletli, kerim" gibi anlamlara gelen seyyid kelimesi çoğulu sadat‟tır Kelime Hz. Peygamber'in hadislerinde sözlük anlamında sıkça kullanılır. Seyyid terim olarak "Ģerefli, asil soylu, onurlu, kutsal, mübarek" manasına gelen Ģerif ile (çoğulu eĢraf, Ģürefa) birlikte "nesl-i pak-i Muhammedi'ye mensup olup yüceltmiĢ olan" anlamında Hz. Peygamber'in Hz. Ali ile Fatınıa'dan doğan torunlarıyla onların soyundan gelenler için unvan olarak kullanılmıĢtır. Hem baba hem anne tarafından Hz. Ali'nin soyundan gelenlere aynı zamanda "seyyidü's-sadat" denilir. (Mustafa Sabri KüçükaĢçı, “Seyyid”, DĠA, TDV Yayınları, Ġstanbul, c.XXXVII, ss 40-43, s.40).

11 Molla, bazı Ġslâm toplumlarında tanınmıĢ din âlimlerine veya belirli seviyede öğrenim görmüĢ

kimselere verilen unvandır. Arapça'da "efendi, sahip, âmir" mânasmdaki mevlâdan geldiği kabul edilmektedir. Molla unvanını alan kiĢinin bilgiyle dolu olduğu kabul edilerek mollanın "doldurmak" anlamındaki mel' köküne dayandığı da ileri sürülmüĢse de bu ihtimal zayıf görülmektedir. Tarih boyunca çeĢitli Ġslâm toplumlarında görülen molla kelimesi günümüzde en çok Ġran'da kullanılmaktadır (Hamid Algar, “Molla”, DĠA, TDV Yayınları, Ġstanbul 2005, c.XXX, ss.238-239, s. 238).

12 Aile Ģecerelerine göre Derizbinî‟nin soyağacı Ģu Ģekilde zikredilmektedir: Molla Abdulvahhab b. Molla

Abdurrahman b. Salih b. Habib b. Abdulaziz Arnaslı b. Ali b. Kasım b. ġaban b. Ġbrahim b. Musa‟dır. Bunlar bölgelerinde Kartmin Seyitleri olarak bilinirler. Bunların soyağacı peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin‟e dayanır. Peygamberimize kadar dayanan soy Ģecereleri (silsilesi) akrabaları ve çocukları yanında mevcuttur.

(27)

11

Derizbînî‟nin, fetvalarında ve eserlerinde çeĢitli isimlere nisbet edildiğini görmekteyiz. Dedesinin doğduğu yere nisbetle el-Kartmînî, babasının doğduğu yere nisbetle el-Mervânî, yaĢadığı yerlere nisbetle ez-Zekôvî ve ed-Derizbînî ve soyunun peygamber efendimiz Hz. Muhammed‟in torunu Hz. Hüseyin‟e dayanmasıyla da el-Hüseynî nisbeleriyle anılmaktadır. Biz bunlar arasında en meĢhuru olduğunu düĢündüğümüz “ed-Derizbînî” nisbetini çalıĢmamızda esas aldık.

1.1.2. Doğumu ve YetiĢmesi13

Seyyid Abdulvahhab Hoca Efendi, aslen Mardin ilinin Midyat Ġlçesinin Kartmin köyünden olup babası Molla Abdurrahman Hoca Efendi (v. 1914), annesi Neslihan (v. ?) hanımdır. Dedesi ġeyh Salih, Kartmin Köyünden, Batman ilinin GercüĢ ilçesine bağlı olan Mervanî‟ye köyüne taĢınır ve burada imam olarak hizmet verir. Burada sırasıyla Kasım, Ġbrahim, Habib ve Abdurrahman adında dört oğlu olur. Günün Ģartlarına göre, her dört oğlu da medreselerde ilim okuyarak hocalık yapabilecek seviyeye geldikten sonra, birbirlerinden ayrı köylere yerleĢip fahrî imamlık görevini yaparlar. Derizbînî‟nin babası Molla Abdurrahman, Diyarbakır ilinin Bismil ilçesinin “Melle Feyata” adlı köyüne yerleĢir ve burada imam olarak hizmet verdiği esnada 1912 yılında Derizbînî dünyaya gelir.

Derizbînî daha iki yaĢındayken, babası Molla Abdurrahman 1914‟te baĢlayan Birinci Cihan Harbi cephesine gönüllü olarak gider14 ve Hasankale‟de Ģehit düĢer. Bunun üzerine Derizbînî, annesiyle beraber Diyarbakır ilinin Bismil ilçesine bağlı Seko (Zeko) köyüne dayılarının yanına yerleĢip medrese okuyabilecek yaĢa gelene kadar küçüklüğünü orda geçirir. Bir Ģehit oğlu olan Derizbînî, yetim olarak medreselerde büyür. Mutad olan medrese ilimlerini bitirdikten sonra bir müddet Bismil civarındaki

13 Derizbinî‟nin hayatı hakkında ne kendi yazdığı eserlerde, ne de baĢka kaynaklarda doyurucu bir bilgiye

vakıf olamadık. Onun için onun hayatıyla ilgili bilgileri, eserlerinden, tek oğlu Muhammed Aydın‟dan, talebelerinden, tanıyanlarından ve sevenlerinden aldığımız bilgilere dayanarak kaleme aldık.

14 O tarihte devlet tarafından savaĢa katılmaktan muaf olduğununu gösterir vesika verilenlerden olmasına

rağmen gönüllü olarak birinci cihan harbine gitmeye karar verir. O zaman tek çocuğu olan Abdulvahap, daha iki yaĢında idi. Molla Abdurrahman‟ın kardeĢleri kendisine, daha “senin oğlun küçüktür gitme” diye diretip vazgeçirmek için ısrar ettikleri halde, onu savaĢa gitmekten vazgeçirememiĢlerdir.

(28)

12

köylerde fahrî imamlık ve müderrislik yapar. Daha sonra Midyat ilçesinin Derizbin15 köyüne yerleĢir, fahrî imam ve müderris olarak vefat edene kadar, kalan hayatını burada geçirir. Ġtikatta EĢ‟ari amelde ġâfiî olan Derizbînî düĢünce ve fetvalarında buna sadık kalmaya özen gösterir. Fıkhî fetvalarını ekseriyetle ġâfiî mezhebinin, çok nadir olarak da Hanefî mezhebinin16 içtihadıyla sınırlı tutar. Derizbînî 1967 yılında 55 yaĢındayken siroz hastalığından vefat eder, cenazesi Bismil‟de defnedilir.

1.1.3. Tahsil Hayatı ve Ġlmî Görevleri

Derizbînî, hayatında herhangi resmî bir görev yapmamakla beraber hasbî olarak imam ve müderrislik yapmıĢtır. Onun eserler vermesi ve talebeler yetiĢtirmesi yaĢadığı bölgede ilmî faaliyetler içerisinde olduğunu açıkça göstermektedir. Derizbînî fıkıh ve akait konularında telif ettiği eserleri ile de ilim dünyasına katkıda bulunmuĢlardır. Ayrıca onun yöredeki medreselerde okutulan sarf, nahiv, belagat, akait ve usulu‟l-fıkıh kitaplarına not ve haĢiyeler yazması ve haĢiyelerin bazılarında bu kitapların musanniflerine ilmî itirazlarda bulunması, konulara vukufiyetini ortaya koymaktadır.17 YaĢadığı zaman diliminde, yörede ilmî ve tasavvufî yönden otorite kabul edilen ġeyh Mahsum el-Haznevî (v. 1958), ġeyh Alaaddin el-Haznevî18 (v. 1969), Cizreli ġeyh Seyda (v.1968)19 ve Diyarbakır Müftüsü olan Molla Halil20 vb.lerinin,21 fıkhî soru ve fetvalarda Derizbînî‟ye baĢvurmaları, onun ilmî seviyesini açıkça göstermektedir. Bulunduğu yörede halkın onu - aralarında çıkan problemlerde - hakem tayin etmeleri ve onlar arasında ki sorunları - adeta bir hâkim gibi - çözmesi de, onun halk tarafından da

15 Midyat ilçesinin yanı baĢında bulunan Derizbin, eskiden köy iken Ģimdi Midyat ilçesinin bir beldesidir. 16 Örneğin bkz. Tez metni, s. 58, 65, 71, 73, 74, 81, 123, 146.

17

Bu not ve haĢiyeler, ders vermiĢ olduğu ve Ģu an oğlu Muhammed Aydın‟ın yanında bulunan kitaplarında mevcuttur.

18 Midyat-Estel‟de bulunan “Emin Bedir” adındaki zat bu konuda Ģu bilgileri bizimle paylaĢmıĢtır: ġeyh

Ahmed el-Haznevî (v. 1950)'nin oğulları ġeyh Mahsum ile ġeyh Alaaddin‟in ondan bilgi alıyorlardı. Hatta bir gün Derizbinî‟yi ziyarete gittiğimde etrafında kitapların olduğunu, meselenin ne olduğunu kendisine sordum. O Derizbînî de, “ġeyh Mahsum ile ġeyh Aladdin‟in acil cevap bekledikleri bazı soruları vardır onları hemen çözüp onlara göndereceğim” dedi.

19 ġeyh Seyda hakkındaki bilgileri, Batman‟da yaĢayan Molla Hafız Muhammed Ali vermiĢtir. 20

Diyarbakır müftüsü Molla Halil, günümüz ilahiyatçılarından Nihat Hatipoğlu‟nun dedesidir. Molla Halil kendisine lazım olan feraizla ilgili sorularını Derizbinî‟ye yöneltip cevabını alınca, “Cebrail sana vahiy mi getirdi” diyerek Derizbinî‟nin ilmî vukufiyeti karĢısındaki hayretini açığa vurmuĢtur.

21 Midyat‟ta ikamet eden “Molla Zübeyir GüneĢ” Hoca Efendi bize Ģunu ifade ettiler: Derizbinî‟nin

amcazadesi ve ġeyh Seyda‟nın halifesi olan ġeyh Fahrettin (v. 1972), takıldığı fıkhî konuları Derizbinî‟ye muracaat ederek çözüyordu.

(29)

13

iyi bir âlim olarak kabul edildiği anlaĢılmaktadır.22

Ġncelediğimiz fetvaları arasında, kendisine soru yöneltenlerin bazılarında açıkça ifade ettikleri gibi23, yaĢadığı bölgede onun seviyesindeki âlimlerin çok az olduğunu anlamaktayız.

Derizbînî‟nin zamansal olarak hizmet ve tahsil hayatının kesitlerine baktığımızda, Ģunlarla karlaĢmaktayız: Derizbînî, 1935-1938 yılları arasında Seko‟da, 1938-1949 yılları arasında Bahçeli Köyünde24 ve 1949-1954 yılları arasında Yukarı Dolayı25 köyünde fahrî imamlık ve müderrislik yapmıĢlardır. Kalan diğer ömrünü (1954-1967) Mardin ilinin Midyat ilçesine bağlı Acırlı26 (Derizbin) köyünde fahrî imam ve müderrislik yaparak geçirir.27 Bu bilgiler Derizbînî‟in ilimle ne derece alakadar olduğunun göstergeleridir. Acırlı köyündeki hayatı genel olarak, baĢta hepatit B hastalığı olmak üzere çeĢitli hastalıklarla geçer. YaĢadığı dönem ve yörede tıbbî imkânlar kısıtlı olduğundan iyi bir tedavi imkânı bulamaz.

1.1.3.1. Hocaları

Derizbînî‟nin ders aldığı ve yanlarında tahsil gördüğü hocalarından yalnız iki kiĢinin ismini, fetvalarından ve tanıyanlarından öğrenebildik. Bunlar, Molla Hasan et et-Tılmızî ve Molla Abdullatif el-„Amûdî‟dir. Bu iki âlim dıĢındaki baĢka hocalardan da okuyup okumadığına vakıf olamadık.

Öğrenebildiğimiz kadarıyla, Derizbînî‟nin Batman‟ın Tilmiz köyündeki medresede, Molla Hasan et-Tılmızî Hoca Efendi‟nin yanında tahsil gördüğüdür. Tahsilinin çoğunluğunu burada yapmıĢtır. Hocası Tilmizî günün birinde talebesi olan Abduvahab‟a, artık seviyesinin yükseldiğini ve bundan sonra ona ders vermede zorlanacağını îma eder. Bunun üzerine tahsil için, medresesi Âmude‟de28

bulunan ve Ģeyh Ahmed el-Haznevî‟nin halifesi olan Abdullatif Hoca Efendi‟nin yanına gider. Kısa

22 Mesela, babam H. Nuri‟nin ifade ettiğine göre; Batman ili GercüĢ ilçesine bağlı “Kasırke”(Konak) adlı

köyümüzde iki taraf arasında çıkan bir arazi anlaĢmazlığında Derizbinî‟ye gidilmiĢtir. O da hakem olarak fıkhın gereklerine göre iki tarafın aralarını bularak meseleyi çözmüĢtür.

23 Örneğin bkz. Tez metni s. 117.

24 Köyün asıl ismi “Mara Köyü” dür ve halk arasında daha ziyade bu isimle bilinir. 25

Köyün asıl ismi “Fetle Jor Köyü”dür ve halk arasında daha ziyade bu isimle bilinir.

26 Günümüzde belde olmuĢtur.

27 Derizbinî‟yi tanıyanlardan bu tarihler ilgili bilgileri öğrenmeye çalıĢırken, bunların bazılarında bize

farklı ve çeliĢkili tarihler verildi. Biz bunlar arasında doğru olduğuna kanaat getirdiğimiz tarihleri buraya yazdık.

28

(30)

14

zaman içinde ilmî seviyesi ve zekâsıyla hocası Abdullatif‟in teveccühünü kazanır. Bundan sonra Abdullatif Hoca Efendi yirmi beĢ dolaylarında olan talebelerine kendi yerine ders okutma görevini Derizbînî‟ye vermiĢtir. Böylece Derizbînî‟nin müderrislik hayatı baĢlamıĢ olur.

1.1.3.2. Talebeleri

Derizbînî‟nin medresesinde, devamlı surette en az onbeĢ dolaylarında talebe bulunduğu bilgisine sahibiz. Birçok talebesi olmasına rağmen ismlerini tespit edebildiklerimiz çok azdır. Bunlar hakkında edinebildiğimiz bilgiler kısaca Ģöyledir:29

1. Molla Halil GÖNENÇ30

“Türkiye Müftüsü” lakabına layık görülmüĢ, müderrislik ve müftülük yapmıĢ ayrıca eserler vermiĢ ve zamanımızın tanınmıĢ âlimlerindendir. Aslen Mardin ilinin Savur ilçesine bağlı Hırba Haci köyünden olup ana dili Arapça olan Günenç hoca, emekli olmakla beraber halen ilmî çalıĢmalarına devam etmekte ve Ġstanbul‟da ikamet etmektedir.

2. Molla Musa (Celalî) GEÇĠT

Müderris ve Arapça eserler veren zamanımızın tanınmıĢ âlimlerindendir. Aslen Doğubeyazıt‟lı olup, halen de Doğubeyazıt‟taki medresesinde telif ve tedrisle ilmî hizmetlerine devam etmektedir.31

3. Molla Salahattin KAPLAN (v. ?)

29

Bu isimler oğlu Molla Muhammed ile yapılan röportajdan ve bazı talebelerinden alınmıĢtır.

30 “Türkiye Müftüsü” unvanına layık görülen, Halil GÖNENÇ hocayla görüĢmemizde, kendisinin 1948

yılında Bahçeli (Mara) köyünde iken Derizbinî‟nin medresesinde talebelik ettiğini bildirdiler. Derizbinî‟nin özellikle ġâfiî fıkhında çok iyi bir fakih, âlim ve muttaki biri olduğuna Ģahitlik ettiklerini söylediler. Gönenç Hoca Mardin Savur'da 1930‟da doğdu. Özel medrese öğrenimi ile yetiĢti. Küçüklüğünde Suriye'ye giderek 8-9 yıl kadar M.Latif Amudî'den Türkiye'de ise her ikisinin de ismi Abdulvehhab olan Hocalar‟dan ve NurĢin'de ġeyh MaĢuk Efendi'den ders aldı. Halfeti, Kızıltepe (1959-1966) ve ġanlıurfa (1966-197676) müftülükleri görevinde bulundu. Haseki Eğitim Merkezi'nde Fıkıh ve Tefsir hocalığı yaptı. Eserleri olmakla birlikte çeĢitli gazete ve dergilerde makaleleri yayımlanmıĢtır.

31 Kendisiyle görüĢmemizde, 1963 yılında Derizbin (Acırlı)‟de, Derizbinî‟nin yanında okuduğunu,

Derizbinî‟nin çok tekvalı olduğunu, fıkıh, sarf, nahiv, tefsir vb. tüm ilimlerde mahir olduğu kanaati taĢıdığını bize ifade ettiler. GörüĢme tarihi: (27.3.2013).

Referanslar

Benzer Belgeler

Şüphesiz her divan şairi gibi kendi devrinin edebî kültürüne sahip ve divan şiirine tamamen hakim bir şair olan Seyyid Vehbî, Nabî’den çok etkilenmiş, Nedim tarzını

Anahtar Sözcükler: Serebral arterio venöz malformasyon, Serebral arterio venöz fistül, Endovasküler tedavi, Cerrahi tedavi. Dosya Bilgileri

Siyasal ve kültürel içerikli küçücük bir ekolden yola çıkarak, siyasal iktidarların en önemli uğraşı durumuna gelen iletişim, toplumsallaşma sürecinin

Bizim yaptığımız çalışmada ise NK3 reseptör antagonisti SB 222200, izole kobay ileumu longitudinal kas preparatlarında elektriksel alan stimülasyonunun neden olduğu

dizisi, kuvvetli Cesàro yakınsaklık, kuvvetli p-Cesàro yakınsaklık, lacunary istatistiksel yakınsaklık, fark dizi uzayları, genelleştirilmiş fark dizi

• Tanrı (Krişna) bu eserde, Sankhya Yoga (bilgi yolu), Karma Yoga (eylem yolu), Dhyana Yoga (Meditasyon yolu), Jnana Yoga (Hakikat ile Hakikat olmayanı ayırma Yolu),

[r]

purpurea kurutulmuş herba ve köklerinin kikorik asit değerlerine olan etkileri incelendiğinde; aksam açısından herbadaki (toprak üstü kısım) ve kökteki kikorik