• Sonuç bulunamadı

Türkiye Selçuklularında İdari Birim ve Bununla İlgili Meseleler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye Selçuklularında İdari Birim ve Bununla İlgili Meseleler"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türkiye Selçuklularında

tdarîBirim ve Bununla İlgili

Meseleler

Doç. Dr. Tuncer BAYKARA

1. İ d â ı î B i r i m i T e s b i t Y o l l a n * :

ürkiye Selçuklularına ait kaynaklar, X I I . yüzyılın son çeyreklerine kadar ülkedeki idarî (mülkî) bölünmeye dâir her hangi bir bilgi vermezler. Türkler, gerçi, X I . yüzyıl sonlarından itibaren, fethettikleri bu ülkede, kendi idârelerini kurmuşlardır. Fetih geleneklerine uygun bir bi­ çimde cereyân eden bu idarede, belirli bir Sel­ çuklu siyâseti aramamak gerekiyor. Zira Türk­ lerin oturduğu saha, Selçuklulardan başka, Daniş-mentli ve Mengüçlü ailelerinin d e idâresinde i d i .

Türkler, X I I . yüzyılın ikinci yarısında, özel­ likle merkezî Anadolu'da birliği sağlayan Selçuklu idâresi çevresinde toplandılar. Bu yıllardadır ki kaynaklar, 11. Kılıçarslan'ın onbir o ğ l u n u , ülkenin muhtelif şehirlerine gönderdiğinden söz eder.d) Bu olay, bir bakıma Selçuklular tarafından ülkenin idârî bölünmesine atılan i l k adım olarak da yorum­ lanabilir.

I I . Kılıçarslan ülkenin 11 şehrine oğullarını (veyâ kardeşi ile yeğenlerini) gönderirken, şu iki düşünce kendisini etkilemiş olmalıdır:

a. Şehzadelerin gittikleri yerler, genellikle Selçuklu ülkesine yeni katılan şehirlerdir. Dola­ yısıyla buralardaki halkı Selçuklu idaresine ısın­ dırmak gereklidir. Hem bu arada gelecekteki merkezî idâreye de bir hazırlık dönemi söz ko­ nusu olabiIir.(2)

b. Ülke, hükümdar ve ailesine ait okluğun­ dan, Türk hâkimiyet telâkkisinin bir gereği olarak Kılıçarslan, ülkeyi oğulları arasında paylaştırmış-tır.(3) Bu oğulların gittikleri yerlerde ayrı birer

" d i v a n " yâni idare mekanizması kurmaları ve hayli büyük yetkileri bulunması da dikkati çekiyor.

Ülkenin hükümdar ailesine ait olması sebe­ biyle hâkimiyetin paylaşılmasına tarihimizde çok rastlanıyorsa da, Kılıçarslan'ın hareketinde ilk husus da etkili o l m a i ı d r . Olaylar, dağınık gibi

bir göriinümü olan bu durumdan, kuvvetli bir merkezi idâreye gidildiğini gösterecektir.

•Kısaltmalar:

.\bul-Farac: G . Abû'f-Farac (tere. ö . R . D o ğ r u l ) ,

.\bû'l-Fa-racTarihi, I I . A n k a r a , 195 0

.\kuLra>f: KertmOddln Mahmud bin M u h a m m e d , Müıame-retB'K\hbar, Neşreden O . T u r a n , A n k a r a , 1 9 4 4

.\nonini-. Tevârih4 .Kl-i Selçuk, (FJv4. U z l u k , cevlrl ve

t ı p k ı b a s ı m ı ) , A n k a r a , 1 9 5 2

C a h e n , Turkry: C . C a h e n , Prcottoman, Turkey, L o n d o n ,

1 9 6 8

Eflâkî: A . EflâkT, Manaklb at.\rifin, 2 cilt, n e s r : T . Y a z ı ­ c ı , A n k a r a , 1959-61

H o y î , Guny-e: Hasan bin 'Abdü'l-mü'min e l - H o y l ,

Gunye-tu'HCâdb ve Munyctu't-tâKb, neşr: A 3 . E r z i ,

A n k a r a , 1 9 6 3 .

HoyT, Rüsum: A y n ı müellif, Rusumu'rresâil ve N u c û -m u ' l - f a z â l l , neşr: A . S . E r z i , A n k a r a , 1 9 6 3

İbn Bibi: Nâsirii'd-dTn Hüseyin bin M u h a m m e d bin Al i

el-Ca'ferî er-rugedT, El-Evâınirü'l-.\lâî\-\e fi'l-Umuri'l

'.\lâ1>-ye, ( T T K tıpkıbasımı), A n k a r a , 195 6 İ j \ . : i s l â m Ansiklopedisi

Nigidî: K a d ı A h m e d Nigidr, el-Vcltdü'ş-Şefik. Y a z m a , Süleymaniye ( F a t i h ) Kütüphanesi. N u : 4 5 1 8

TemirAI^acaoğhı: A . Temir, Kırşehir Emin Caca oğhı Nur al-Dîn'in 1272 tarihfi .\rapça-MoğoIca Vakfi->-esi, A n k a r a , 1 9 5 9

T u r a n , Türkiye: O s m a n T u r a n , Sclçukkılar Zamaıunda Türkiye,İstanbul, 1 9 7 1 .

T u r a n , Vcnkalar: O . T u r a n , Türkiye Selçukluları Hakkın­ da Retnu V'eakalar: metin, tercüme ve araştırmalar,

A n k a r a , 1 9 5 8

Clküta^ır, Sinop. M. S a k i r ülkütasır. " S I n o p t a SelcukTTer

Zamanına ait tarihî eserler", Türk Tarih .\rkeok>gya ve Etrwgrafya Dergisi, V ( 1 9 4 9 ),s. 112-151 (1) İbn Bibi, s . 2 2 ; Aksaravî, s. 3 0 ; NigidT, s . 147a; Bu

k o n u d a ayrıca bk. P. Wlttek ( M . E r e n ) , "Bizanslı­ lardan Türklere gecen yer a d l a n " , Selçuklu Araşt»--malan Dergisi I ( 1 9 6 9 ) , s. 1 9 3 - 2 4 0 ; keza bk. T u r a n ,

Türkiye, s. 2 1 6 - 2 2 0 ; C a h e n , Turkey, s. 111.

(2) C a h e n , Turkey, s. 236 da bu noktaya temas eder. (3) T u r a n , Türkiye, s. 2 1 6 - 2 1 7 ; B u olayı 1 1 8 2 - 1 1 8 8

arasında g e c m i j kabul ediyor ve 1186 tarihini ter­ cih ediyor. B u n u n l a berâber, Ilgın'ın Mahmud-hisar k ö y ü n d e k i 5 7 6 / 1 1 8 0 tarihli bir k i t i b e d e Gıyaseddin Keyh(isrev, âdetâ bağımsız gibi zikredilmiştir: b k . I. A r t u k , " A b b a s i , Selçuk. A r t u k ve B u r c u Memlûk­ larına alt nadir sikkelerden b i r k a ç ı " , ^'• Türk Tarih

(2)

Türkiye Selçuklularında ilk idâıî bölünme­ nin sezildiği olayda, Kılıçarslan'ın şehzadeleri ve gönderildikleri yerler aşağıda gösterilmiştir: Bu­ rada daha ç o k , İ b n Bibi esas alındı.

1. Rükneddin Süleyman-şah: Tokat ve tevâbii 2. Nasireddin Berkyaruk-şah: Niksar Maa

muzâ-f â t (Koyluhisar)

3. Mugiseddin Tuğrul-şah: Ablistan 4 . Nureddin Sultan-şah: Kayseriye 5. Kutbeddin Melik-şah: Sivas ve Aksara(y) 6. Muizüddin Kayser-şah:Malatiye 7. (Şücâeddin)(4) Sencer-şah:Erâkliye 8. (lVluzafferüddin)(5) Arslan-şah:Nigide 9. Nizâmeddin Argun-şah: Amasya 10. Muhyiddin Mes'ud-şah: Ankara 1 1 . Gıyaseddin Keyhusrev: Borgulu

Bu şehzadelerin gittikleri yerlerdeki idârî teşkilâtın başına geçtikleri muhakkaktır. Fakat kaynağımızda genellikle idâri görevlilerin de berâberlerinde götürüldüğü bildirilir.(6) Bu arada ilk bahsedilen şehzâdelerin görev yerlerine dâir daha çok bilgi vardır. ' T o k a t ve tevâbii", "Niksar maa muzafat" gibi ifâdelerden anlaşılıyor k i , burada açık olarak bir idâri mıntıka söz ko­ nusudur. Nitekim İbn Bibi; Berkyaruk-şah'ın idare sahasına Koylu-hisar'ın da dahil olduğunu, aynı sahifenin daha altında belirtir. Sivas ve Aksara(y) ifâdesi de dikkati çekiyor. Bunların ayrı iki idârî merkez olup, bir kişinin mi idâresine verildiği, yoksa Aksaray'ın önemi dolayısıyla mı zikredildiği belirsizdir.

Diğer isimler ise genellikle birer şehri ifâde ediyor. Tabiî ki bu şehirlere de ayrı mıntıkalar bağlı bulunuyordu. Yukarda sayılan onbir isim, Türkiye Selçuklu lan'nda, isimlerini bildiğimiz idârî merkezlerden bir kısmı olabilir.

Türkiye Selçukluları'nda taşra idârî teşkilâtını belirlemek için başka hususlar da dikkati çekiyor. Selçuklular bir yeri fethedince, hemen teşkilâtını da düzenlerlerdi. Meselâ Antalya 603/1207 tari­ hinde fethedilince, Mübarizüddin Ertokuş "emâret ve Serleşkerî-i Antalya''ya tayin edilmişti.(7) Antalya'nın gerçekleşen ikinci almışında da aynı kişi görevine devam etti.(8) Sinop ta 1214'de fethedilince ismi zikredilmeyen, fakat askerT yönü ağır basan bir "serleşker" tâyin edilerek,!^) "şehir ve vilâyet"e dikkat etmesi istenmişti. Bu bakımdan kaynaklardaki "emâret ve serleşkerlik"-1er birer i d â r î b i r i m i yansıtmış olabileceklerdir.

Bazı kitâbeler de, ülkedeki idârecileri bilmek­ te bize faydalı oluyorlar. Bu bakımdan Sinop'un fethinden hemen sonra şehrin savunmasını güçlen­ dirmek için yapılan tamirat önemlidir. Zira bu devirde, böyle inşaat ülkedeki görevli idâreciler eliyle yapılıyor; bu kişiler de yaptırdıkları beden

ve burçlara durumu bildiren kitâbeler koyuyorlar­ dı. Nitekim Sinop kalesindeki tamirata katılan yöneticiler de yaptırdıkları inşaata kendilerine ait kitâbeler koydurtmuşlardır. Genellikle 6 1 2 / 1215 senesine ait olan bu kitâbeler sâyesinde, bu tarihlerde Selçuklu ülkesindeki idârî b i r i m ­ leri ve bunların başındaki kişilerin bir kısmını öğrenebiliyoruz.

Bize kadar ulaşabilen Sinop kitâbelerinde,(io) kaledeki tâmirata katılan beylerden dikkati çe­ kenler şunlardır:

1. Zeynüddin Beşâre el-Gâlibî, "Sahib-i Mahrusa-i Nakitave v i l â y â t " . < ı i )

2. Hüsâmeddin Yusuf-üs-Sultânî, "Emir-ül-İsfehsalar", Malatya.

3. Bedreddin Ebubekir, "Sahib-i S i m r e " . ( i 2 ) 4. Bahaeddin Kutluğca, "Subaşı be Kayseri­

ye ve v i l â y â t " .

5. Emît İmameddin Ayas, Celâleddin Kaysar ve Siracüddin Ömer ve " V u l â t - ı Sivas". 6. Mübâriz'ed'devle ve'd-dîn Behramşah bin

Kaymaz ve"Ümerâ-i Amasya"

7. Esedüddin Ayas'ül-Galibî, "Sahib-i Mah­ rusa-i Honas ve vilâyat".

8. Şücâeddin Ahmed-Beg,(i3) "Sahib-i Ara-kiliye".

9. Zahireddin Seyfeddin İldeniz, "Sahib-i Mahrusa-i Kırşehir Aksara(y)".

(10) K o n y a ve Sivas kalesi kitabeleri bize kadar pek az ulaşmıştır. Sinop bu bakımdan talihlidir; b i r ç o k neşri olan bu kitâbeleri en son IVI.Ş. ü l k ü t a ş ı r neş­ retti. "Sinop'ta Selçukiler zamanına ait tarihi eser­

ler", Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi,

V ( 1 9 4 9 ) , s. 1 1 2 - 1 5 1 .

(11) C a h e n , Nikita yı T o k a t kabul etme e ğ i l i m i n d e : Turkey, s. 2 4 0 ; O y s a Z . Beşâre, K e y k â v u s devri başlarında Niğde'de idi:İbn Bibi, s. 1 1 9 .

(12) Dlkiitaşır'a göre Simre "5ahib"i, S i n o p ' a bırakılmış olmuş, 615 tarihine ait kitabesi bunu gösteriyor, s. 1 1 4 .

(13) Ereğli, daha bu dönemde " U c " sayıldığından " s a -hlb"l " b e ğ ' diye anılmış olsa gerek.

keza bk. Y . A k y u r t , Kesimi Türk Abideleri, I, T ü r k Tarih K u r u m u kitaplığı, n u : 595

(4) Diğer kaynaklarda Unvanı bulunmadığından N e ş r i ' -den tamamladık. (M. Neşri, Kitâb-ı Cihân-nümâ ( N e ş r T T a r i h i ) , ( h a z : F . R . Unat-Mehmet A . K ö y m e n ) , I, A n k a r a , 1 9 4 9 , s. 3 3 . Nigidî, burasının "vilâyet-i u c â t " olduğunu belirtir, vr. 147 a.

(5) Aksarayî'de ismi, İbn Bibi'de unvanı yine y o k ; NigidT, "Aleaddin Tuğrul-arslan" d i y o r ; mahalli hatıraları yansıtmış olabileceğinden daha doğru olmalıdır.

(6) İbn Bibi, s. 2 2 ; T u r a n , Türkiye, s. 2 1 7 - 2 1 8 . (7) İbn Bibi, s. 9 9 ; İ b n Bibi'nin Muzafferüddin E r t o

-kuş'u bir defasında "subaşı" diye zikretmesi (s. 2 4 4 ) de önemlidir. Böylece "serleşker" ile "subaşı"nın aynı olduğu anlaşılıyor.

(8) İbn Bibi, s. 146.

(9) İbn Bibi, s . 1 5 4 ; burada sadece "serleşker" var, " e m â r e t " y o k t u r .

(3)

T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İ D A R İ B İ R İ M . 51

Burada sayılan yerlerin birer Selçuklu mülkî teşkilâtına ait olduğu düşünülebilir Sadece bu mülkî teşkilâtın başındaki kişi ve kişilerin un­ vanı dikkati çekiyor. Bunlar arasında en ç o k kul­ lanılan "sahib", bir defasında zikredilen "subaşı"-dır. Diğerlerinde böylesine açık bir ifâde bulunma­ makla berâber, "emîT", " v u l â t " veyâ "emir ul-isfehsalar" da, muhakkak ki idârî birimde görevlil-leri yansıtmaktadır.

Sinop kitâbelerinden kesin o arak anlıyoruz k i , X I I I . yüzyıl başlarında Türkiye S Içukluları'nda idârî birimdeki yöneticiler "sahib" \ 3 y â "subaşı" diye de anılabilmektedir. Yukarda İbn B i b i n i n Antalya ve Sinop fethinden sonraki kaydında "ser-leşker" terimini görmüştük. Bu ise zaten kelime olarak "subaşı"yı karşılamaktadır. Kaynaklarda nâdiren ' s a h i b " , ı ı * ) fakat gerek "serleşker" gerekse "subaşı" olarak, bu terim hayli çok geçmektedir. Şu halde Selçuklu ülkesindeki

'•sahib"Ier, "subaşı" ve serleşkerliklerin bilinme­ si de, bizi Selçuklu taşra teşkilâtına götürebile­ cektir.

Selçuklular bir şehri fethedince, oraya hemen bir de kadı t â y i n ederlerdi.dS) Böylece kadıların bulundukları şehirler dolayısıyla da Selçuklu idârî teşkilâtına g i d i l e b i l i r . d s ) Selçuklular dö­ neminde bazen bir kadı, birkaç şehre birden t â ­ yin edilebildiğinden,! 17) Osmanlı dönemine kı­ yasla akla gelebilecek mahzurlar da ortadan kal­ kıyor.! ı»)

Kaynaklarda kullanılan " v i l â y e t " terimi de, Selçuklu idârî yapısını ortaya çıkarmak için dik­ kati çekiyor. Kaynaklarda bu t e r i m i n , bir Selçuklu bağımsız idârî birimini ifâde edebilecek şekikie kullanıldığı görülüyor.!19) Ancak, ilerde tafsilâtı ile görüleceği üzere, meselâ Sinop kitabelerinde hep çoğul olarak zikredilmesi de dikkati çekiyor. Bu bakımdan " S u b a ş ı " Bahaeddin Kutluğca "Kayseri ve vilâyetleri"nin başında bulunuyordu. Bu durum Niğde ve Honaz için de geçerlidir. " V i -l â y â t " veyâ " V İ J İ â t " , yâni vi-lâyet yönetici-leri bir Selçuklu İdâıî biriminde, birden fazla olabile­ ceğinden, bu konuda dikkatli olmak gerekiyor. Bu sebepten "vilâyet ' teriminden hareket ede­ rek, Selçuklu taşra idâresine ait isimleri tesbit etmek hatalı olsa gerektir.

Sinop kitabeleri, Selçuklu taşra idâresinin birimi hakkında da ipucu veriyor. Buradaki ör­ neklere göre, idârî birimde "şehir" kesinlikle esas unsurdur. K e n d i s de yeni bir şehir olan Simre dahil, diğer idârî birimlerin birer şehir adı taşıması, Selçuklu idârî biriminde şehirin esas alındığını belirtiyor.

Kaynak, Osmanlı dönemine ait olmakla beraber, X I I I . yüzyıl sonlarına ait bir olay, şehrin

unsurlarını belirlemekte faydalıdır. Aşıkpaşazâde, Karacahisar'm fethi (1291), şehrin şenlenmesi ve Cuma namazı kılınmasını anlatıp, meseleyi şu şekilde hulâsa ediyor: "Kadı konildı ve subaşı konildı ve bazar durdt ve hutbe o k ı n d r ' . ! 2 0 )

2. İdarî Birimin İç Yapıa:

I I . Kılıçarslan, oğullarını gönderdiği idâKTbi­ rimlerden birisi, daha sonra hem "subaşı", hem "serleşker" diye zikredilenlerin idâresinde bulunan bir yer, ElbisUn dikkati çekiyor. Elbistan'ın iç yapısı, Selçuklu idârî birimin bünyesini bilmek için en güzel bir örnektir. Bunu şu vesile ile öğreniyoruz:

Gıyaseddin Kcyhüsrev, n % ' l a r d a Konya tahtını ağabeyi Rükneddin Süleyman-şah'a bırak­ tıktan sonra, gurbete çıkarak Elbistan'a gelmişti. Burada bulunan bir başka ağabeyi, Tuğrul-şah, hükümdarlıktan düşen kardeşi Keyhusrev'e, vaktiy­ le babalarının kendisine verdiği bu yöreyi dev­ retmekte bir sakınca görmedi. Bu münâsebetle yapılan şer'i toplantıda durumu ikrar ederek "bugünden itibâren kimsenin kendisine ait top­ raklara, "şehir, vilâyât, kasabat ve zay'aân"a müdahelede bulunmayacaklarını" belirtti.

Mugiseddin Tuğrul-şah bu ifâdesi ile, kendi idâresindeki Elbistan'ı, yâni bir Selçuklu idârî birimindeki daha alt birimleri göstermiş oluyor. Bunları daha belirli bir sıraya sokarsak şöyle olu­ yor, bir Selçuklu idârî mıntıkasında:

1. Bir şehir 2. Birçok vilâyet 3. Birçok kasaba 4. Birçok çiftlik

bulunabilecektir. Yukarda da belirttiğimiz gibi, burada dikkâti "bir şehir" çekmektedir. Şimdi kesinlikle ifade edebiliriz k i , her idârî birimde "bir şehir" bulunabileceğinden, bu şehir

isimle-( 1 4 ) İbn Bibi dc sadece "Sahib-i M a r a s ' d a n söz edilir; s. 1 8 5 , 1 8 7 .

(15) A n t a l y a için t>k. İ b n Bibi, 9 9 : S i n o p i ç i n , aynı eser, s. 1 5 4 . ( 1 6 ) T u ı a n , Vcsikalaı. n u : X X X V I I I . s . 5 1 - 5 3 : " K a d ı ve h â k i m - i S a m i s u n ve v i l â y e t " ; H o y i / R ü s u m , s . 3 4 - 3 6 : tanrif-ı k a z a . ( 1 7 ) T u r a n . Ncnkalar, n u : X X X V I . s. 4 6 - 4 9 : T o k a t ve E r z i n c a n dahil K o n y a .

(18) Osmanlı döneminde içinde şehir b u l u n m a y a n kazalar da vardır.

( 1 9 ) İbn Bibi, s . 3 2 ; s . 87'deki " V i l â y e t - I T o k a t " İse sUp-tıelidir.

( 2 0 ) A ş ı k p a ş a z â d e . ne$r: N. Atsız. Osmanh Tarihkri, i s t a n b u l 1 9 4 9 , s. 1 0 3 - 1 0 4 .

(21) İbn Bibi, s . 4 0 ; m u h U u r ' d a bu terimler y o k ; Yâzıcı-oğlu da çevirirken bu dört terimi i k i y e İndirmiş:

A b l l s t a n ' a ve »n» taalluk kasabalarına ve kOylerine" (s 2 7 ) . T u r a n . T S H ü y t , s. 268.

(4)

rinden, Selçulclu idâri birimlerinin isimlerine de kolaylıkla ulaşabiliriz.

Şehir, Türkiye Selçuklulan'nda idârî birimin esası olarak göriilmektedir. Hattâ denilebilir ki şehir adının zikredilmesi, çoğu zaman şehrin temsil ettiği idârî birimi de yansıtmaktadır.(22) Bu durum bazı konularda kesinlik göstermemek­ te, yâni bir şehir isminin hangi hallerde idârî birimin merkezi olan büyük iskân yerini, hangi hallerde ise geniş çevresi ile birlikte idârî birimi kasdettiği belirsiz olmaktadır.(23)

Şehir ismi zikredildiği zaman, her ne kadar şehirin iki anlamı da akla geliyorsa da, bu iki kavramı ayrı ayrı ifâde etmek gereklidir. Sinop kitâbeleri ile diğer kaynaklarda bu hususta kesin­ lik bulunmamaktadır. ' Mahrusa", yâni bir iskân yerinin korunmuş olduğunu belirten ifâde, belki bir dayanak olabilir; ancak tek başına yine de yeterli olmadığını, Sinop kitâbeleri gösteriyor/

Netice olarak şu ortaya çıkıyor k i , Selçuklu idârî biriminde iki esas söz konusudur: birisi şehir, diğeri de bir veyâ birden fazla olabilen vilâyettir. Bu bakımdan kaynaklarda sık sık ge­ çen "şehir ve vilâyet" deyimini, Selçuklu idâri" birimini yansıtan terimler olarak görebiliriz.(24) Bu ikisi birbirinden apayrı özellikler taşıyan,(25) fakat Selçuklu idârî biriminde karşılıklı olarak her biri diğerini tamamlayan unsuriar olmalıdır. Kaynaklarda bazen, benzer anlamda "bilâd u vilâyât" diye de rastlanır.(26)

Kaynaklara göre, bir Selçuklu idâıî birimi "şehir ve vilâyet"den ibâret olunca, "şehir ve vilâyet"ler de ülkenin tamamını kapsamakta-d ı r . ( 2 7 ) Bu arakapsamakta-da bazı Türkçe kaynaklar "vilâ-y e t " i n Türkçe karşılığı olarak " \ \ " \ kullanıp, ülkeden "şehir ve i l " diye söz etmektedirler.(28) İlk Osmanlı dönemine ait kaynaklar da, "şehir ve el ( i l ) " i sık sık kullanarak bu dönemin hatırasını aksettirirler.{29)

a. Şehir: Şehir, Selçuklu idârî biriminin en belirgin hususiyeti olup, bu idârî birime de adını veren en önemli iskân yeridir. Bu özelliği iledir k i ; o, idârî birimin de merkezidir.OO) Farsça menşeli olan şehir'de aynı zamanda bir idâıî mıntıka anlamı da bulunduğu belirti-l i r . O D Bununbelirti-la berâber, çevreanin idârî merkezi oluşu, o iskân yerinin "şehir" diye anılmasında et­ kili olmuştur. Bu bir bakıma "şehir 'in umumi anlamına da uygun düşmektedir. Böylece üretime dayalı iskân yerlerinden ayrılmakta, bir kısım idâreci ve askerler burada kalmaktadırlar. Bun­ ların gıda ile ilgili üretime katılmaları söz konu­ su olmayıp, sadece tüketici okluklarından, o is­ kân yerinin gelişmesinde de etkili bulunmakta­ dırlar.

Kaynaklarm, bütün kalabalık iskân yerlerine değil, sadece belirli özellikler gösteren yerlere "şehir ' demelerini daha önce de belirtmiştik. Nü­ fus bakımından kalabalık bazı iskân yerleri şehir değil, kasaba diye anılacaktır. Şehrin en belirgin özelliğinin idârî merkez oluşu dikkati çekiyor. Za­ ten şehir bundan dolayı öteki meslek gruplarını o iskân yerine çekmiş olacaktır.

(22) Bir misâl: T u r a n , Vesikalar, n u : V r i , s. 1 9 : " D i h - i fular» ra, ez vllâyet-l fulan s e f i r " .

(23) Meselâ, Anonim, s . 73: " Ş e h r - I L â d i k , S a h i b ( A t a Fahreddin)in l<ızının kücUI< oğluna g e ç t i " . B u r a d a söz konusu olan L a d i k şehri o l m a y ı p , L â d i k ' i n ismini taşıyan Selçuklu idâri birimi olsa g e r e k t i r . Zirâ Selçuklu ve G e r m i y a n kuvvetleri arasındaki savaş, " v i l â y e t " d e k l Günler köyü y a k ı n l a r ı n d a o l ­ m u ş t u . Y i n e Anonim S c l ç u k n â m c ' d e k i s u k a y ı t da dikkati ç e k i y o r : K e y h a t u ' n u n 6 9 0 / 1 2 9 1 ' d e k i T e d i p seferi sırasında şu isimler z i k r e d i l i y o r : V i -lâyet-i Herakllye, Şehr-i L â r e n d e , V i l â y e t - i E ş r e f , Vilâyet-i K a r a m a n , Şehr-i L â d i k ( s . 8 7 ) , V i l â y e t - i Menteşe ( s . 8 8 ) . B u r a d a sözü geçen iki " ş e h r " , belki büyük birer iskân yeri o l d u k l a r ı n d a n b ö y l e zikredilmiş olmaları ilk akla gelen i h t i m â l d i r . A n c a k diğerlerinin " v i l â y e t " olmaları y a n ı n d a bu iki ismin "şehr" yazılmasında bunların "bir S e l ç u k l u idâri b i r i m l " n i , y â n i "şehir" esas olan b i r i m i akset­ tirmiş olmaları da m u h t e m e l d i r . S e l ç u k l u i d â r i birimi, şehir ile vilâyet arasındaki ahengi t e m i n edeceğinden, bu dikkate değer bir ö r n e k t i r . G ü n ü ­ müz Türkiye'sinde de v i l â y e t isimleri i l e , b u v i l â y e t e merkezlik eden iskân yerinin isimleri ç o ğ u z a m a n karıştırılmaktadır. S a k a r y a v i l â y e t i m e r k e z i A d a -pazan'na da sık sık S a k a r y a denmesi gibi. Nasıl ki A y d ı n idâri mıntıkasındaki Güzel-hisar'ın a d ı u n u ­ tulmuş, bugün A y d ı n o l m u ş t u r .

. (24) İbn Bibi, s . 1 5 4 , 2 1 2 , 5 4 6 ; Aksarayi, s. 4 1 , 2 1 8 ,

2 4 3 , 2 4 8 , 2 5 6 , 2 5 7 , 2 6 0 ; Anonim, s . 7 0 : " Ş e h r i Lârende ve v i l â y e t e s " , s . 7 1 ; Bczm u R e z m , s . 1 0 0 , 110, 1 1 2 , 1 3 1 , 1 5 9 , 1 8 3 , 2 3 6 v b . ; H o y i / R ü s u m , s. 2 9 : " K â f f e - i ehl-i sehr ve v i l â y e t " ; s . 4 2 : "ahali-i şehr ve vilâyet-i mahrusa-i f u l a n " ; Eflâki, I I , s . 7 1 6 : " H o c a Y a k u t ki hâkimi vilâyeti şehr ve E r z e n ' ü r -rum ve levâhık-ı a n " . G a z a n H a n da 7 0 3 tarihli fermanında " u m u m reaya ve ehali-i şehirhâ ve

vi-l â y â t " a hitab e d i y o r d u : Câmi-üt-tevârih, N e ş r i Alizâde, B a k u , 1 9 5 7 , s. 4 6 6 .

(25) A n k a r a kalesi giriş kapısı üzerindeki E b u S â l d B a ­ hadır Han'ın kitâbesinde " v i l â y e t " ve " ş e h i r " i n vergileri ayrı ayrı gösterilmiştir; k i t â b e için b k . P. Wittek, ;Ankara'da bir ilhanlı k i t a b e s i " , Türk Hukuk ve İktisat T a r i h i Mecmuası ( T H İ T M ) , ı ( 1 9 3 1 ) , s. 1 6 1 - 1 6 4 ; ancak o n u n tercümesini Z e k i Velidi Togan hatalı bulur ( b k . Umumi Türk Tari­ hine Giriş, İ s t a n b u l , 1 9 7 0 , s . 4 8 0 ) ; W . H i n z de bu konuda Zeki Velidi nin tercümesini esas alır: ( O r t a ­ çağ Yakınşarkına ait vergi k i t â b e l e r i " . Belleten, X I I I ( 1 9 4 9 ) , 5. 7 7 1 - 7 9 3 ) . B u n a göre " v i l â y e f ' i n vergisi " y a s a m a " , "şehr"in ise " t a m g a " d ı r .

(26) T u r a n , Vesikalar, n u : I I I , s. 1 0 - 1 3 ; Aksarayî, s . 1 0 5 , 2 1 7 : şehir'e iskân yeri anlamı ağırlık verilerek z i k r e ­ dilmişler.

(27) Aksarayt, 5. 4 1 .

(28) Meselâ bk. SaUuknâmc ( F . i z neşri). H a r v a r d , 1 9 7 4 , I, s. 1 2 4 .

(29) A h m e d î ( ö l . 1413)'de " E l ve Ş e h i r " ( b k . A t s ı z neşri, Osmanb Tarihleri, istanbul 1 9 4 9 , s . 1 3 , 1 9 ) ; Neşri, ( T T K y a y ı m ı ) , 1, s. 8 7 .

(30) Akdağ,Türkiye, s. 1 1 2 ; o n a g ö r e "Selçuki idâresinde her büyük şehrin, etrafındaki köyler ve kasabalarla birlikte bir vilâyet teşkil etmesi usulü esas o l m a k l a berâber", Selçuklu taşra İdâresinde daha büyük bölgeler de olmalıdır: Uçlar v i l â y e t i . Y u n a n vilâ­ y e t i , D a n l s m e n d i y e vilâyeti v.s. gibi.

(5)

T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İ D A R İ B İ R İ M . 53

Bu dönemde ' Ş e h i r " i n Türkçe kaynaklarda " k e n d " olarak değil, 'şar' diye göriilmesi de dikkati ç e k i y o r . ( 3 2 ) Bu dönemde '•kend"de, daha ç o k k ö y , belki büyük k ö y anlamı ağır bas-maktadB-.(33) Diğer taraftan, 'şehir" son etkiyle yapılan isimler arasında bazen, k ö y adlarına da. rastlıyoruz . ( 3 ^ )

b. V i l â y e t / İ l : Gerek Tuğml-şah'ın Elbistan ile ilgili sözleri, gerekse Sinop kitabeleri, bir Sel­ çuklu idârî biriminde " v i l â y e t " veya "vilâyet"ler bulunduğunu açık olarak göstermektedir. Nitekim bazı idârî birimlerinde birden fazla vilâyet olabile­ ceğinden, kaynaklarda isimleri geçen her vilâyeti, bir Selçuklu idârî birimine işâret sayılamayaca­ ğını belirtmiştik.

Bir Selçuklu idârî b i r i m i n i , "şehir ve v i l â y e t " şeklinde yaygın olarak göKiyoruz. Burada sözü edilen "vilâyet' i n . Selçuklu idârî biriminde mer­ kez olan, şehrin dışındaki alanın bir genel adı okluğu, bu itibârla ayrı bir terim anlamının söz konusu olamayacağı da akla gelebilir. Bir idârî birimde birden fazla " v i l â y e t " olabilmesi, "'vilâ y e t " i n anlamında ayrı bir hususiyet olabileceğini gösteriyor. Meselâ Sinop kitâbelerinde sözü edilen

" v u l â t " , yâni vilâyet y ö n e t i d l e r i , Sivas'da üç veya daha çok vilâyet olabileceğinin de i ş â r e t i d i r . o s )

Konya'nın genel anlamlı " v i l â y e t " i n d e de, birden fazla "vilâyet" bulunduğu kesindir. Bun­ ların bir kısmının isimlerini nisbeten geç döneme ait kaynaklardan öğreniyoruz. Sâid-eli gibi. Yine bu yöredeki Kır-eli de bir " v i l â y e t " olmalıdır.oe) Bu arada Hatun-saray bölgesinin de bir " v i l â y e t " olması gerekmektedir. Zira bu yörede bir "vali"nin yaptrdığı " h a n " d a n , b u ^ n e kadar gelen kitâbesi vasıtasıyla haberdarız.O^)

Netice olarak bir Selçuklu idârT biriminde bir şehir bulunmakta, fakat vilâyetler birden

fazla olabilmektedir. Fakat bu ik i temel unsur,

birbirlerini tamamlamaktadırlar.

3. İdârî Birimin A d ı .

Türkiye Selçuklulan'nda, şehir ve vilâyetten teşekkül eden idârî b i r i m i n " a d ı " bir mesele olarak görülmektedir. Kaynaklarda bu konuda bir belir­ ginlik bulunmaması, bu idârî birime verilecek ad hususunda tereddütler yaratıyor. Bunun için de kaynaklarda bu konuda geçen terimleri kısaca görelim.

a. A m â l / Â m i l l i k :

 m â l , Selçuklu idârî birimini karşılayacak terimlerin ilk akla gelenlerinden birisidir. Zira kaynaklar(33) ve özellikle v a k f ı y e l e r . O ^ ) ü | . kedeki küçük iskân yerleri, k ö y , kasaba

v.s.'-den idârî birim merkezi olmak icabev.s.'-den şehrin " â m â l " i n d e n olarak zikretmektedirler. Bu te­ r i m bir vergi birliğini mi aksettiriyor? Çünkü Selçuklu idârî biriminde de yer alan " u m m â l " yâni vergi memurları ile ayrı kökten gelen bir isimdir.

A m i l , Ortaçağ İslâm dünyasında ve Büyük Selçuklular'da en önemli taşra yöneticilerinden birisidir.("O) Buna karşılık, Türkiye Selçuklu-lan'na ait kaynak ve kitabelerde hiçbir yönetici böyle anılmamaktadır. Bu bakımdan, kaynaklarda bir yerden söz edilirken, şehrin " â m â l i " olarak söz edilmekle berâber, Selçuklu idârî birimini bu şekilde veyâ " â m i l l i k " olarak adlandırmaya imkân yoktur.

b. KGre:

615/1218 tarihli İzzeddin Keykâvus vakfiye­ sinden b a ş l a y a r a k , d a h a geç Urihli ( X I V . yy.) vakfiyelerde " k ü r e " diye bir terim kultanılr. Vakfiyelerde iskân yeri olarak şehrin içinden veyâ surları dışından söz edilirken, şehir ile birlikte " k ü r e " de zikredilir. Küre, genellikle şehir mânâsında olmakla berâber,("2) Yahut ûa

( 3 2 ) A k - s e h i r yerine Ak-şar, daha X I V . y y . b<$ın« ait k a y n a k l a r d a zikrediliyor (Dk. Grographie d'.\bul-F c d a , Paris, 1 B 8 3 . 11/2. s. 1 3 6 . .^hmedî. A l a 5»r der (Atsız ne$ri, s. 2 1 ) . Diğer örnekler için b k . Tarama Sözlüğü. A n k a r a . 1 9 7 1 . V , 3 6 4 7 - 3 6 4 9 . ( 3 3 ) 1 3 2 6 tarihli Cakırcaoğlu vakfiyesinin uygurcasında

k o y anlamrndadır; A . T e m i r . " D i e Arat>isch-ui-gurische vakf-urkunde von 1 3 2 6 des E m i r s 5ere1 el-Din A h m e d bin Çakırca von S i v a s " , WZKAI, 5 6 , ( 1 9 6 0 ) , s. 2 3 2 - 2 4 0 ; nitekim ünkı O ğ u z j e h r i Y e n i - K e n d de farscaya ' d i h " , a r a p c a y a " k a r y e " diye ç e v r i l m i ş t i r : W. B a r t h o l d , Turkestan, L o n d o n , 1 9 6 8 , s. 1 7 8 ; " k e n d " için geniş bilgi: B . ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş. A n k a r a 1978 , I, s. 2 1 5 - 2 3 9 . ( 3 4 ) Meselâ Karaca-sehir k o y u Icin b k . 7 0 6 / 1 3 0 7 tarihli

Hoca Bey \'akfiyesi. Vakıflar G e n e l Muduriuğu, nu . 6 0 7 , s. 10.

( 3 5 ) Clkütaşır, s. 1 2 7 ; bazılarının isimlerine ilerde temas edilecek.

(36) F . N . U z l u k , Fatih devrinde Karaman Eyâleti vakıf­

ları fihristi, A n k a r a , 1 9 5 8 , s. 2 2 ve ( 8 8 1 / 1 4 7 6 ta­ rihli).

(37) i . H . K o n y a l ı , .\kşehir. i stanbuı 1 9 4 5 , s. 5 7 5 . (38) B k . İbn Bibi, s. 3 6 : " D i h i L a d i k , ez âmâi-i K o n y a " .

B u n u n l a berâtjer burası daha aşağıda (s. 37) "vilâ­ y e t " de sayılıyor; .A-ynı eser, s . 4 9 9 : " D i t ı i ez i m â l i A m a s i y e " j s . 5 4 3 : " K a r a y u k ez i m i H A k j e h r - i K o n y a " ; Ibn Bibi. daha ilerde (s. 6 3 7 ) burayı da

A k ş e h i r v i l â y e t r ' n d e gösterir. " V i l â y e t " ile " â -m â l " i n eşanla-mlı olduğuna bir isâret de su: İbn Bibi "Kervansaray-ı A ı â i ' y i A k s a r a y â m i l i n d e n sayarken (s 6 2 6 ) . .\ksaravî " v i l â y e t " d e gösterir (S. 4 2 ) .

(39) ö r n e k l e r i pek ç o k t u r ; sadece bir m i s i l : T e m i r / Cacaoğtu, s. 2 3 , st. 9 2 : " A m i l - i i s k i l i p " ; ancak

•iskilip ili • diye çevrilmiş, (s. 1 0 6 ) .

(40) İ A . , A m i l m » d . ( M . F . KOprülü); M e y h e n l , Dcftûri Dcblrt ( n e s r : A S . E r z i ) , A n k a r a 1 9 6 2 , s. 1 1 2 ; m i l i y e m e m u r u anlamı i c i n , Z . V . T o g a n . Giriş. 1 9 7 0 , s. 2 3 8 . ( 4 1 ) V a k ı f l a r G e n e l Müdürlüğü, D. n u : 5 8 4 , s. 2 8 8 : K Û r e - i K o n y a .

(6)

bir idârT mıntıka anlamında da kullanılıyor.(43) Fakat Türkiye Selçuklu ları'na ait vakfiyelerde ve bâzı kaynaklardaki (44) görünümü de, şehiri bü­ yük bir iskân yeri olarak karşılamaktadır.

Küre, bu sebeple vakfiyelerde ve kaynaklarda geçmesine rağmen, Türkiye Selçuklulan'na ait i d â ı î b i r i m i karşılayan bir terim olamaz.

c. Şehir:

Şehir'de, belirli bir idârî çevre anlamı da bu­ lunduğunu y u k v d a bahsetmiştik. Devrimize ait kaynaklarda bazen "şehir" terimi, tam anlamıyla Selçuklu idârîbirimini yansıtmaktadır.(45) Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, şehirin iki anlamı da ihtiva etmesi karışıklık yaratacağından, Selçuk­

lu idârîbirimini ifâde etmek için kullanılamaz.

ç. Vilâyet:

" V i l â y e t " bazen kaynaklarımızda Türkiye Selçuklulan'na ait idârî birimi aksettiren terim­ lerden birisidir.(46) Bunun yanında aynı idârî birimdeki daha küçük alt birimleri ifâde etmek için de kullanılmış olması, bu terimin Selçuklu idârî birimini ifâde etmesi için yetersiz olacağını gösteriyor.

" V i l â y e t " , bazen bağımsız Selçuklu idârî birimlerini ifâde edebiliyor. Bunlar genellikle "şehir" unsuru nisbeten eksik " U c " idârî mıntı­ kaları ile "Kubadâbad" gibi ayrı bir özelliği olan yerlerdir.

d. Subaşılık:

Selçuklu idârî biriminde en yüksek görevli, " m e l i k " , "sahib" gibi adlar da taşımasına rağmen, farsçası ile "serleşker", yâni subaşı idi.(47) Bu arada " v i l â y e t " adı taşımasına rağmen, Kubad­ âbad gibi, idârî birimlerin yöneticilerinin de "subaşı" ünvanı taşıdıkları da dikkati çekiyor.t*^)

"Subaşı" ünvanı bütün yaygınlığına rağmen, Moğol idâresi döneminde etkinliğini giderek kay­ betmiştir. Herhalde idârî bakımdan daha geniş alanlar söz konusu edilmekte, bir kişiye (meselâ Muineddin Pervâne'ye) bir kaç yerin subaşılığı verilebilmektedir.{49) Diğer taraftan, X l l l . y y . sonlarına yaklaştıkça, tâyin menşurlarında "ser-leşkerî" zikredilmemektedir.(50) Bunun da olağan sayılması gerekmektedir. Zira subaşıların asıl özelliği askerî olduğundan, ülkenin iç ve dış askerî güvenliğini İlhanlılar sağladıktan sonra bunlara gerek y o k t u .

Bu arada Selçuklu idârT biriminin doğuşunda önemli bir yeri olan "şehzâde" idârelerinin "subaşılık" deyimi ile uyuşmayacağı da muhak­ kaktır, önceleri büyük yetkilere sahip olan şeh-zâdelerin idâresi, çok daha sonraları "subaşı" yetkisine inebilmişti.Oi) Subaşılık, bu idârî

birimi yansıtacak en iyi adlardan birisi olmasına rağmen, şimdilik kaydıyla bu adı vermeye kanaat getiremedik.(52)

Bütün bu saydığımız olumsuz özellikler gözönüne alınırsa, Selçuklu İdârî birimine verile­ bilecek tek bir ad kalıyor k i , o da Eyâlet'dir. Nitekim O. Turan da bir makalesinde " E l b i s t a n " için bu deyimi kullanmıştır.(53) Eyâlet, b u dö­ nemdeki vesikalarda " v â l i " n i n idâre ettiği b i r i m olarak zikrediliyor.(54) " E y â l e t " vesikalarında

(42) Mütercim Asım E f e n d i , Burhan-ı Katı, 1 2 5 1 , B u l a k , s. 5 0 6 .

(43) Meselâ A v n l k kalesi "Pasin k ü r e s i " d a h i l i n d e d i r : naklen b k . F . Sümer, " S a l t u k l u l a r " , Selçuklu A r a ş -tırmalan D e r g i a , İ l i , 1 9 7 1 , s . 4 2 4 , " P a s I n " E r z u r u m vilâyetlerinden birisi İ d i : B k . I . H . K o n y a l ı , E r z u r u m Tarihi, İstanbul, 1 9 6 0 , s. 3 2 4 ; Kûre- I K a p a d o k d a geçer.

(44) E b u B e k r Ibn z e k i ' n i n Ravzat al-Kuttab adlı e s e r i ­ nin Paris nüshası, "KÛret'üs-sugOr A n t a l y a t ' ü r - R û m "-da İstinsah edilmişti (bk. A . S e v i m n e ş r i , A n k a r a , 1 9 7 2 , s. 69);Eflâ](î, II, 964:K£lre-i A k s a r a ( y ) . (45) HoyT/RüJum, s . 8 ; H o y ^ A î u n y e , s . 9 ' d a " d i v â n - ı

şehir" vardır; fakat bu divanda " v â l l " de m e v c u d olduğundan, b u n u n bir S e l ç u k l u idâri birim d i v a n ı olduğu seziliyor.

(46) İbn Bibi, s. 3 2 ; E a â k î I, s. 2 5 .

(47) Burada aynı kaynakta bir şahıs, a y n ı görevde o l d u ğ u halde farklı yerlerde h e m " s u b a ş ı " , h e m " s e r l e ş k e r " diye anılmaktadır. Meselâ E m i r Z a h i r e d d i n M a n s u r Tercüman, İbn Bibi'de önce "serleşker" ( s . 4 8 7 ) , f a ­ kat daha ilerde (s. 4 9 5 - 9 6 ) " s u b a ş ı " olarak z i k r e d i l i ­ yor. B u bakımdan İki terim arasında p e k f a r k o l m a s a gerek.

(48) Kubadâbad vilâyetine t â y i n edilen Y u s u f " s u b a ş ı " ünvanlıdır: T u r a n , Veakalar, n u : X , s. 2 0 - 2 1 ; k i t â b e s i vasıtasıyla haberdar o l d u ğ u m u z B e d r e d d i n d e , Sav-Taş değil, " S u b a ş ı " o k u n a b i l i r : b k . M . Z e k i O r a l , " K u b a d â b â d b u l u n d u " , Anıt, 1/10 ( 1 9 4 9 ) . (49) E r z i n c a n için mücâdele ettiği biliniyor ve m u h t e m e ­

len başarmıştı: İbn Bibi, 5 9 9 ; N . K a y m a z , Pervâne Mu'inü'd-din Süleyman, A n k a r a 1 9 7 0 , s . 3 3 - 3 4 , Niksar İçin b k . K a y m a z , A y n ı eser, 7 3 ; S i n o p da fetihten sonra onun İktaı o l m u ş t u r ; E r z i n c a n ' ı 6 7 5 / 1 2 7 6 V a kadar "naib"leri ile idâre e t m i ş t i r : Baypars tarihi, ( Y a l t k a y a tercümesi) İ s t a n b u l

1 9 4 1 , s. 8 4 .

(50) A h m e d L â k u ş î ' y e verilen menşurda " f u l a n şehrin emâret, server! ve h ü k ü m e t i n d e n " söz e d i l i y o r . G e ­ nellikle "serleşkeri"de b u l u n u r d u : T u r a n , Vesikalar, n u : I, s . 1 6 ; aynı eser, n u : I V , s . 1 3 - 1 5 : 6 8 8 / 1 2 8 9 tarihli "zeâmet ve serveri-i mahrusa-i D â r ' u l - f e t h K a y s e r l y e " . K e z a bk. Hoyi/Rüsum, s . 2 6 - 2 7 : " z e â ­ met ve serveri-i ecnâd-ı mahrusa-ı f u l a n " .

(51) II. Kılıçarslan'ın oğullarının yetkileri p e k ç o k t u ; O . T u r a n ' a göre, 1. Gıyaseddin K e y h u s r e v ' i n ş e h z a ­ deleri Malatya ve T o k a t ' a "sadece bir vâli mevki ve selâhiyeti ile t â y i n " edilmişlerdi ( İ A . , " K e y k â v u s I" mad.); II. Gıyaseddin K e y h u s r e v babası t a r a f ı n d a n Erzincan'a gönderildiğinde, yanına senelerce A n t a l y a subaşı'sı olan Ertokuş atabek olarak v e r i l m i ş t i :

Ibn Bibi, s. 359.

(52) Kafesoğlu ( l A . , " S u b a ş ı " m a d . ) " m u h t e m e l e n " diye zikrediyor; Uzunçarşılı (Medhal, s . 1 0 4 ) " S e r -leşkerllk" diye adlandırmış.

(53) İ j \ . , "Süleymanşah" m a d .

(54) Hoyf/Rüsum, s . 2 9 - 3 0 : ' T a k r i r - I e y â l e t " a d ı y l a ; " U l u ğ Has V â l i B e g " , "eyâlet-i mahnjsa-ı fulan " a t â y i n edilmiştir. Burada " e y â l e t " , eğer Büyük S e l -çuklular'dan gelen bir klişe takrir değilse, b i z i m " v i l â y e t " diye adlandırdığımız küçük birimi ihtiva etmektedir; aşağıdaki notta da bu hususta a y r ı bir işâret var.

(7)

T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İ D A R İ B İ R İ M . . 55

sözünü edeceğimiz anlamda pek kullanılmamakla beraber, içinde b i r ç o k " v i l â y e t " ihtiva edebilecek bir idârî birimi karşılayacak bir başka ıstılah da yoktur. İ l k Osmanlı dönemine ait bir kayıt, bu " e y â l e t " i , bizim sözünü edeceğimiz " v i l â y e t " anlamında g ö s t e r i y o r . o s )

Sözünü ettiğimiz bütün hususları göz önünde tutarak, Türkiye Selçuklulan'nda idâri birimi göstermek üzere, şöyle bir şema ç ı k a r a b i l i r i / :

E Y A L E T

Ş E H İ R V İ L A Y E T

4. E y â k t l e r i n Doğuşu ve Gelişmesi :

Türkiye Selçuklulan'nda taşra idârT teşkilâtı hakkında ilk bilgileri, I I . Kılıçarslan'ın 11 oğlunu ülkenin çeşitli yörelerine göndermesiyle edindiği­ mizi yukarda belirtmiştik. 1180'lerde gerçekleşen bu olaya göre, vazife yerlerine giden şehzâdeler, oralarda babalarının divanından ayrı bir teşkilât, divan kurmuşlardır. Gerçi bunların önemli bir kısmı, geç Bizans devrinin ünlü şehirlerine gitmiş­ lerdi. Bu şehirler, Danişmentli ve Mengüçlü dö­ nemlerinde de parlaklıklarını devam ettirmişlerdi. Niksar, Malatya ve Sorgulu bunların başında gel­ mektedir. Bununla beraber, bütün şehirler böyle bir mirasa sahip görülmemektedir. Bunların başın­ da Türk devrinde kurulan Aksaray geliyor.

Aksaray, I I . Kılıçarslan'ın kurduğu belirtilen bir şehirdir.f56) X I I . yüzyılın ikinci yarısında hemen gelişmemiş olacak k i , Sivas ile birlikte zikredilmiştir.(5 7) 1180'lerdeki d u m m , X I I I . yüzyıl başlarında değişmemiş olmalı k i , Sinop kitâbelerinde (1215) bu defa Kırşehir ile birlikte anılmıştır.{58) Herhalde Sivas ile aradaki uzun mesâfe buna başlıca sebep olmalı. Bu arada "Aksaray" bu dönemde, gerek Sivas, gerekse Kırşehirln bir " v i l â y e t " i olarak da düşünülebilir. Ancak I I . Kılıçarslan'ın kurduğu bir yer olması, onun bağımsız bir idârî birim olarak düşünülme­ sinde etkili olmalıdır. Aksaray, ancak X I I I . yüz­ yılın ortalarına d o ğ r u , çevresiyle birlikte bir eyâlet olarak düşünülmüş olmalıdır.(^9)

Honaz'ın ismini taşıyan (Sinop kitâbelerinde) eyâlet, ilk zamanlardaki merkezinin değişmesi ile başka bir gelişme göstermiştir. Yukarı Men­ deres Havzası X I I I . yüzyıl başlarında Türk idâre-sine geçince, bu yörede teşekkül eden eyâlet, geç Bizans devrinin yine b u yöredeki en önemli kastra-şehri Honaz'ın adıyla anılmıştır.(^o) Bu sırada nisbeten küçük bir yerleşme olan Laodi-keia ise, 1211'lerden sonra Türk-Bizans münâse­ betlerinin gelişmesi ve ticâretin artması ile daha da

canlandı.<6i) Bu arada Laodikeia, gelişen şehrin gittikçe artan nüfusuna yetişecek imkânlardan mahrum bulunduğundan, X I I I . y y . ortalarına doğru daha güneyde, şimdiki Denizli'nin bulun­ duğu yere bir kale yapılarak halk peyderpey

buraya taşındı.(62) Bu yeni şehir, resmî kayıt­ larda Laodikeia'nın Türkçeleşmişi olan Ladik diye anılmışsa da, Türkçe Tonguzlu adını da al­ mıştır.(6 3) Bu sırada eyâletin merkezi de Ho-nas'dan buraya taşınmış, bununla berâber adı bir süre ikili isim taşımıştır: "Ladik ve Honas".(64) Bununla berâber, X I I I . yy. sonlarında artık sa­ dece Denizli/Tongulzu diye anılmış, Honaz ise

bir kasaba olarak varlığını sürdürmüştür.c^s) Borgulu, Kılıçarslan'ın şehzâdelerinden birisi­ nin gittiği bir yer olmakla berâber, daha sonra idârî görünümü değişmiş olmalıdır. Geç Bizans dönemindeki etkinliğini devam ettiren Borgulu, sarp ve mahfuz kalesi ile dikkati çekiyor.(66) Bu özelliği ile, Selçuklu şehzâdelen için elverişli bir sürgün yeri i d i . ( 6 7 ) Bu yöre, X I I I . yüzyılın ikinci yarısında, artık "Melik'üs-sevâhil"in idâ-resinde bulunmaktadır.(68) Bu yüzdendir k i , burasını sade bir " v i l â y e t " olarak görebiliriz.

Ereğli, hem Kılıçarslan'ın oğullarından biri­ sine merkezlik etmiş, hem de Sinop kitâbelerinde

( 5 5 ) Hüseyin, Bcda\i-üKckâ\-i, Moskova 1 9 6 1 , s. 6 3 : "Eskişehir ve İ n ö n ü E y â l e t l e r i " . Buraları Neşrî'ye göre ( T T K Y a y ı m ı , I, 73) Sultan-oyüğü'ne tabidirler; y â n i " v i l â y e t " d i n e r .

( 5 6 ) .\norürn, s. 3 8 : ( I I . Kılıcarslan) "saltanatının başlan­ gıcında Aksaray'ı binâ e t t i ; kervansaraylar, pazarlar y a p t ı " ; Aksara>-î, s. 3 0 ; .Nigidl, 1 4 6 a ; Aksaray'ın taf­ s i l â t l ı , fakat metodsuz tarihi ve kitabeleri için b k . I . H . K o n y a l ı , Aksaray, 3. cilt, i s t a n b u l , 1 9 7 4 - 7 5 .

(57) İbn Bibi, s. 22, .\ksara\'î, s. 3 0 . (58) ODtütaşır, s. 1 3 1 .

(59) Aksaray'î, s. 3 2 : kadısından hatjerdanz; İbn Bibi, s. 3 1 : " m a h r u s a '

(60) Clkütaşır, s. 1 3 0 : "Mahrusa-ı H o n a z ve v i l â y â t " . ( 6 1 ) L â d i k bu d ö n e m d e , X I I I . y y . baslarında da Selçuklu

kaynaklarında zikredilir: .Aksaray'f, s . 3 2 ; Anonim, s. 12; İbn Bibi, "Honas ve L â d i k " d e n söz ederken (s. 8 1 ) biraz aşağıda " L â d i k ve H o n a s " d i y o r . Bu sekil daha yaygındır.

(62) K e y h u s r e v İ b n K e y k u b a d devrine alt kale kitabesi için bk. l.H U z u n ç a r ş ı l ı , Kitabeler, II, istanbul 1 9 2 9 , s. 1 9 1 .

( 6 3 ) T u r a n , Vcnkalar, n u : X V I I , s. 2 5 - 2 6 ; T o ğ u z o ğ l u için

bk. Aksarav'î, s. 1 3 2 ; Abul-Faraç, l ı , s. 6 3 9 . (64) İbn Bibi. s. 6 5 7 , 7 2 9 .

( 6 5 ) H o n a z ' ı n Selçuklu devrindeki durumu için bk. T . B a y k a r a , " H o n a z şehri ve Selçuklu devrindeki

ö n e m i " , İslâm Tetkikleri EnstitÜJÜ Dergisi, V I I / 3 - »

( 1 9 7 9 ) , s. 2 0 7 - 2 1 0 .

(66) İbn Bibi, s. 6 2 3 .

(67) İbn Bibi. s. 4 7 2 , 6 1 6 ; .Anonim, s. 5 3 , 9 0 ; .Vksarayî,

bu ismin yerine genellikle hep " B u r d u l " d a n söz et­ m e k t e d i r . B u n d a n X I I I . y y . sonlarında Borgulu'nun giderek u n u t u l m a y a başlandığı da anlaşılıyor. ( 6 8 ) R C E A , X I I , s. 2 6 3 - 2 6 4 , n u : 4 7 9 8 : Melik'us-Sevâhll

(8)

beyi " s a h i h " Unvanıyla geçmektedir. Buna rağ­ men " e y â l e t " özelliğini X l l i . yüzyılda pek sürdü­ rememiş olmalıdır. İdârecisi 1215'lerde " B e ğ " Unvanı taşıyan bu yöre " U c " itibâr edilmiş olup, "vilâyet-i u c " sayılmış olmalıdır.(69)

Ankara'da Muhyiddin Mes'ud-şah'dan sonra "subaşı" veyâ bir başka yöneticiye rastlanmaması dikkati çekiyor. Bunun yanında bâzı Beylerin burada inşaat kitâbeleri biliniyor.(70) Anlaşılı­ yor k i , burası da X I I I . yüzyılda "Uc vilâyeti"n-den birisi olarak sayılmıştır.

Simre, Sultan Mes'ud'un X J I . yüzyılın i k i n d çeyreğinde kurduğu bir şehir olup, Selçuklu idarî teşkilâtında daha X I I ! . yy. başlarında görü-l ü y o r . ( 7 i ) Sinop-Samsun yöresinin muhafazası ile görevli olduğu anlaşılan bu "eyâlet", Sinop'un fethinden sonra giderek önemini kaybetmişse de varlığını X I I I . yy. sonlarına kadar korumuştur.(72) Bu arada artık ülkenin savunması, daha batıdaki Kastamonu Ucu'na ait olmuştur.

Borgulu, Ereğli ve Ankara gibi, X H . yüzyıl sonlarının önemli üç eyâleti, X I I I . yüzyılda etkin­ liklerini büyük ölçüde yitirirken, yeni bir oluşum kendisini göstermektedir. Biri Selçuklu idârî yapısındaki bir diğer gerçeği, Uc Vilâyetleri'ni ortaya koymaktadır. Ancak "şehir ve vilâyet"in ahenkli birliğinden kaynaklanan Selçuklu eyâleti yanında, bir kısım "vilâyet"lerde şehir unsuru eksik bulunmaktadır. "Uc Vilâyetleri" ülkenin başka şartları ile de ilgili bulunmaktadır.

5. Selçuklu Döneminde Anadolu'daki Eyâletler :

Buraya kadar Selçuklu ülkesindeki taşra teş­ kilâtının bulunması için gerekli bilgileri toplamaya ve esasları belirtmeye çalıştık. Bu teşkilâtın nerelerde olduğunun ilk ve açık işâreti, I I . Kılıç­ arslan'ın oğullarınm gittikleri yerlerdir. Hem bun­ ların yetkileri de fazla olup, kendi eyâletlerini babaları döneminde büyük selâhiyetle idâre ede­ rek, idârî teşkilâtlanmaya zemin hazırladılar.(73)

Selçuklu ülkesindeki eyâletlerin isimlerini çağdaş kaynaklar bildirmemektedir. Bu arada meselâ İbn Sâid, herbirisinde idârecisi, kadısı, câmi, hamam ve bezzazistanı bulunan 24 eyâlet şehrinden söz eder.(74) Bir diğer çağdaş kaynak, Simon de Saint-Ouentin, ülkede kasaba (villis), kal'e (castris) ve küçük iskân yerlerinden (casa-libus) başka yüzden fazla şehir yerleşmesi (civi-tates) bulunduğunu belirtir.(75) Herhalde İbn Sâid idârî merkezi esas almış, buna karşılık Simon de Saint-Quentin ise kalabalık iskân yerle­ rini "civitates" altında toplamıştır. İbn Sâid'in verdiği bilginin dışındaki kaynaklar, Selçuklu ülkesindeki bu şehirlerin tam bir listesini ver­ miyorlar.

Selçuklu ülkesinde "eyâlet"lerin gelişmesi bakımından bazı oluşumları, yukarda belirtmeye çalıştık. Bu bakımdan İbn S â i d i n 24 eyâlet şehri doğru görünmekle berâber, bir kısmı geri­ lemiş, bu arada yeni fetih veyâ diğer hususlarla da gelişerek bir eyâlet olmuş, yeni şehirler olabilir. Biz, daha çok yerli kaynakları esas alarak suba-şılık, serleşkerf ve kadılıkları toplayacağız. Bu arada Kılıçarslan'ın oğulları tabif ki esas hareket noktamız olacaktr. Bu liste şüphesiz k i , t a m değildir.

Bir kısmı küçük, yine bir kısmı, belirli bir süre için Türkiye Selçukluları ülkesine dahil olanlarla birlikte tesbit edilen, Akşehr-i Erzin­ can, Bayburt ve Tercan hariç bu 33 isimden birisi (Honas) aynı eyâlet bir başka isimle de­ vam ettiğinden, Zile ise zaten Tokat'a tâbi sayıla­ bileceğinden, eyâlet sayısı 30 civarında o l m a k -tadır.(76) Böylece İbn Sâid'in sözünü e t t i ğ i 24 eyâlet şehri pekâlâ doğru olabilir. Diğer ta­ raftan, zaten bu isimlerden bâzılarının X I I I . y y . gelişmeleri içinde "vilâyet"den sayılabileceklerini de yukarıda belirtmiştik.

Bu arada bir eyâlet merkezi olması gereken Divriği'yi, kaynaklarımızda yukarıdaki esaslar i ç i n ­ de göremedik.(77) Bunun gibi " ş e h r " o l d u ğ u kaydedilen, fakat diğer özellikleri dolayısıyla "vilâyet"i olup olmadığını kesin olarak belirleye-mediğimiz TurhaK^s) b u listeye alınamamıştır. Aynı şekilde, Sultanöyüğü de, kaynaklarda rastla­ namadığı için alınamadı. Halbuki Sultanöyüğü'-nün bir eyâlet olması kuvvetli bir ihtimâldir.

(69) DlküUşB:, s . 1 3 0 : Şücâeddin A h m e d B e g ; Nigidî, 147 a : Sençer Şah'ın " v l l â y e t - i u c a f ' d a o l d u ğ u n u söyler; Anonim, s . 8 7 : vllâyet-i H e r a k l l y e .

(70) Kızıl-Bey için bk. İbn Bibi, s . 1 3 7 , 2 2 0 ; A n k a r a câmi ve türbesi vardır; 6 9 9 / 1 3 0 0 ' d e m i n b e r i n i G e r -miyaniı Alişir yenilemiştir. B k . Z e k i O r a l , " A n a ­ dolu'da sanat değeri olan ahşab m i n b e r l e r , k i t a b e l e r i ve tarihçeleri". Vakıflar Delgisi, V ( 1 9 6 2 ) , s . 2 3 - 7 8 . (71) Olkütaşır, s . 1 2 4 , Burası için b k . H . H ü s â m e d d i n ,

Amasya T a r i h i , I, istanbul 1 3 2 8 - 1 3 3 0 , s. 4 0 9 ve d v . ; ancak Amasya olamayacağı a ç ı k t ı r .

(72) İbn Bibi, s. 6 4 3 : "Serleşker"lik.

(73) T u r a n , Tüıkiye, s . 2 1 7 - 2 1 8 ; N . K a y m a z , o n l a r ı n b ü ­ yük yetkilerine bakarak "11 d e v l e t " d e y i m i n i k u l l a ­ nır ("Anadolu Selçuklu Devletinin i n h i t a t ı n d a i d â r i mekanizmanın r o l ü " , T A D , 11/23 ( 1 9 6 4 ) , s . 1 1 3 -1 -1 4 ) ; O y s a i . Kafesoğlu'nun belirttiği gibi, A n a d o l u hiç de 11 devlete ayrılmayacak, tersine K o n y a ' d a olan en küçük kardeş birliği t e m s i l e d e c e k t i r (Türk

MilB Kültürii, A n k a r a , 1977, s. 3 0 8 ) .

(74) Nakleden C . C a h e n , Turkey, s . 1 8 9 .

(75) Ifistoire des Tartares, ( J . R i c h a r d ) , Paris 1 9 6 5 . s. 6 6 .

(76) İ . H . Uzunçarşılı da otuzdan fazla o l d u ğ u n u b e l i r t i r :

Medhal, s. 119.

(77) İbn Bibi, s. 6 8 0 - 8 1 ; Vakfiyelerde de " â m â l " i geniş bir alana yayılmaktadır.

(9)

T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İ D A R İ B İ R İ M . . 57

Şehir/Eyâkt Adı Tarih Ünvanı

Ki^nin Adı

Kaynak

Âb-ı Germ Ablistan Ahlat Aksaray Akşehr(i Konya) -Bk. Ilgın Bk. Elbistan 630 Serleşker Kadılık 698 " H ü k ü m e t " Bk. Sivas, Kırşehir Serleşker 730 Subaşı Akşehr-i Erzincan Amasya 576? 612 638 Amid (Diyar-ı bekr) Ankara Antalya Bayburt Borgulu Çorumlu Develü Diyarbakır Elbistan 638 659? 674 576? 635 603 620 622 675 576? 680 651? 652 576? 608 639 652 Engüriye Ereğli Ermenistan? Erzen'ür-rum Erzincan Dâr-ün-nüzhe Melik Serleşker Subaşı Serleşker Serleşker Mükta Melik Mükta Serleşker Subaşı Serleşker (hâkim?) Serleşker Melik Melik'üs-Sevâhil Serleşker Subaşı Bk. Â m i d Melik Subaşı Serleşker 675 Bk. Ankara 576? Melik 612 Sahib 675? Serleşker Bk. Erzurum Sahib 625 650? 652? Melik Serleşker Serleşker Sinâneddin Kaymaz Nusretüddin Çelebi Çaylak

Seyfeddin Emîr Ahmed

Nizâmeddin Argun-şah Behram-şah bin Kaymaz Hacı Armağan-şah

Mübarizüddin İsa Candar Şemseddin Bahaeddin Bîcar Muhyiddin Mes'ud-şah Tâceddin Pervine Mübarizüddin Ertokuş Mübarizüddin Ertokuş Mübarizüddin Ertokuş Sâdeddin Yunus Dâru'n-necât (?) Gıyaseddin Keyhusrev Bedreddin Ö.mer

Hatırüddin Zekeriya Sücasî Nusretüddin

Mugiseddin Tuğrul-şah Mübârliziddin Çavlı Hüsâmeddin Emîr-i Meydan Feleküddin Halil

İlyas Kamereddin

Seyfeddin Ebu Bekr Candar Sencer-şah

Şücâeddin Ahmed Beg Bedreddin İbrahim Fahreddin Behram-şah Gıyaseddin Keyhusrev Şerefüddin Mahmud Seyfeddin Turumtay (İbn Bibi, s. 429) (Aksarayî, s. 90) (Aksarayî, S.248) (İbn Bibi. 5. 700) (Kitâbesi için bk. I.H. Konyalı, Akşehir, s. 410) (İbn Bibi.s. 22) (Ülkütaşır.s. 127) (İbn Bibi. s. 501) (Turan, Vesikalar. n u : X V I , s . 24-25) (İbn Bibi. s. 498) (İbn Bibi. s. 655) ( Y u n î n î . l l l , s . 1 1 6 ) (İbn Bibi. s. 22) (İbn Bibi. s. 472) (İbn Bibi. s. 99, 146) (İbn Bibi. s. 244) (İbn Bibi. s. 343) (Baybars/Valtkaya) (Turan, \ csikalar. n j : I X , s . 19-20) (İbn Bibi. s. 22) (kitabe: RCEA. X I I , s. 263-264, m. 4798) (İbn Bibi. s. 579) (İbn Bibi. s. 610) (İbn Bibi. s. 22) (İbn Bibi. s. 119) (İbn Bibi. s. 496) (İbn Bibi, s. 613) ( İ A . Elbistan) ( İ A . Elbistan) ( İ A . Elbistan) (İbn Bibi. s. 22) (Ülkütaşır.s. 130) (İbn Bibi. s. 688) (İbn Bibi. s. 74, 103) (İbn Bibi,s. 359, 458) (İbn Bibi, s. 558) (İbn Bibi. s. 599)

(10)

Şehir/Eyâkt Adı Tarih Ünvam

Kişinin Adı Kaynak Erzurum Harput Honas Ilgın Kayseri Kırşehir Lâdik Lârende 652 674 600 625? 629 640 640 631 634 Serleşker (naib) Melik Sahih Sipeh-salar Serleşker Şahne Serleşker Subaşı 638 Subaşı 1276 M . -612 676 687 Karahisar (Devle) 606 674? 576? 607 608 612 616 620 632 641 652? 652 675 688 Sahih Bk. Lâdik Serleşker Subaşı Serleşker Melik Subaşı Hâkim ve şahne şahne Subaşı Subaşı Vâli Subaşı Serleşker Subaşı Subaşı Serleşker Za'im ? 612 Sahih

Aksaray ile birlikte. 645 Serleşker ve mükta 674? Serleşker

Honas ile birlikte. — Serleşker 688 625? Sahih Kadılık Subaşı Subaşı Muineddin Süleyman Kutbeddin Mahmud Mugiseddin Tuğrul-şah Rükneddin Cihan-şah Mübârüziddin Çavlı Sinâneddin Yakut Şeref DiVînî Şemseddin Bayram Sinâneddin Yakut Bişar

Esedüddin Ayas ul-Galibr

Bedreddin Ömer Saka

Ebu Hâmid Hacı Mehmed b. İlyas

Nasreddin Hasan Nureddin Sultan-şah Yakub Kabakulak Celâleddin Kaysar Celâleddin Kaysar Bahaeddin Kutluğca Seyfeddin Ebu Bekir Mecdeddin İsmâil Kemâleddin Kâmyar Fahreddin Ayaz

Seyfeddin Türkeri Çaşnigir Samsameddin Emir-i arız Taceddin Kiyu

Rükneddin Keyumers Seyfeddin İldeniz

Şemseddin İsfahanî Tâceddin Hüseyin

(Fahreddin Ali'nin kızının oğlu) Musa Hoca Yunus (îbn Bibi, s. 599) (Baybars/Yaltkaya, s. 84) (İbn Bibi, s. 73) (İbn Bibi, s. 354) (İbn B i b i , s. 419) (İbn Bibi, s. 514) (İbn Bibi, s. 514) (İbn Bibi, s. 446) (İbn Bibi, s. 4 6 9 ; A b u l Farac, I I , s. 5 3 7 : Subaşı Bairamiz) (İbn Bibi, s. 4 9 6 , A b u l Farac, I I , s. 5 4 1 : Subaşı Sinan) (Abul Farac, I I , s. 596) (Ülkütaşır,s. 130) (İbn B i b i , s. 700) ( A n o n i m , s. 71) (S. Gencer, A f y o n Tarihi, İzmir 1 9 7 1 , s. 263) (İbn Bibi, s. 657) (İbn B i b i , s. 22) ( A n o n i m , s. 42) (İbn Bibi, s. 115) (İbn B i b i , s. 116) (Üikütaşır, s. 125) (İbn Bibi, s. 212) (İbn Bibi, s. 269) (Turan, Vesikalar, n u : L X I I I , s . 8 9 - 9 3 ) (İbn Bibi, s. 529) (İbn Bibi, s. 604) (İbn Bibi, s. 610) (İbn B i b i , s. 662) (Turan, Vesikalar, n u : I V , s . 13-15) (Ülketaşır, s. 131) (İbn Bibi, s. 543) (İbn Bibi, 657) (Turan, Vesikalar, n u : X V I I , s . 25-26) ( A n o n i m , s. 73) (Eflâkî. I I , s 934) ( E f l â k î , ! , s. 25) (İ.H. Konyah, Karaman, s. 480)

(11)

T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İ D A R İ B İ R İ M . 59

Şehir/Eyâlet Adı Tarih Ünvanı

Kişinin Adı

Kaynak

Malatya Malatya Maraş Niğde Niksar Samsun Simre Sinop Sivas 576? 601 608 612 619? 623 634 634 638 638 Kadılık Melik Melik Melik Serleşker Serleşker Subaşt , Serleşker Subaşı Serleşker 638 652? 652 1243 M . Subaşı 1258 M . -608 Melik, sahib Sivas 576? 608 612 631 655? 664 576? 638 650? 655? 612 664 611 652? 675 576? 612 614 633? 634 637 Melik Sahib Serleşker Serleşker Melik

Koylu-hisar ile birlikte.

Muizeddin Kaysar-şah İzzeddin Keykâvus Hiisâmeddin Yusuf Hiisâmeddin Yusuf Bahaeddin Kutluğca Esedikidin Ayas Kundestabl Seyfüddevle Ertokuş Seyfüddevle

Zahireddin Mansur Tercüman Zahireddin Mansur Tercüman Muzafferüddin?

Seyfeddin Turumtay

Reşideddin Ebu Bekr Cuveynî Reşidüddin

Fahreddin Ayaz Nusretüddin Hasan Arslan-şah

Ze\ nüddin Beşâre

Ze> nüddin Bcşâretül-Galibî Tâceddin Pervânc Sclçuk-şah oğlu Hatiroğlu Şcrefüddin Nasircddin Berkyaruk-şatı Subaşı Serleşker Serleşker Kadılık Sahib Serleşker Serleşker Reis ul-Bahr Kadılık Melik

Aksaray ile birlikte. Vulât-ı Sivas ?

Mübârüziddin Yavtaş Çaşnigir Şcrefüddin Mahmud Muineddin Perkine Bedrcddin Ebûbckir Şalvmclik Şücâeddin Abdurrahman Taybuga (Subayı) Serleşker Kutbeddin melik-şah 1. Emîr İmâdeddin Ayas 2. Celâleddin Kaysar 3. Sirâceddin Ömer

Mübârüziddin Behram-şah, Emîr-i Meclis

Fahreddin Ayaz Şarab-salar Kayır-han (gerçekleşmedi) Hüsâmeddin Karaca Emîr-i Candar

(Turan, Vesikalar, n u : X L , s . 56) ( İ b n B i b i , s . 2 2 ) (İbn Bibi. s. 90) (İbn Bibi, s. 119) (Ülkütaşır, s. 123) (İbn Bibi. s. 264) (İbn Bibi. s. 282) (İbn Bibi. s. 468) (Abûl F a r a c . l l , s. 537) (İbn Bibi. 5. 487) (İbn Bibi. s. 495, 96) (İbn Bibi, s. 500) (İbn Bibi. s. 590) (İbn Bibi. s. 598) (.\bû'l F a r a c . l l , s. 543) (.\bû'l Farac. I I , s. 564) (İbn Bibi. s. 112, 185) (İbn Bibi. s. 22) (İbn Bibi. s. 119) (Ülkütaşır. s. 120) (İbn Bibi.s. 441) (İbn Bibi. s. 627-28) (İbn Bibi. s. 644) (İbn Bibi. s. 22) (İbn Bibi.s. 491) (İbn Bibi. s. 567) (İbn Bibi. 629) (Turan, Vesikalar. n u : X X X V I I I , s. 51-53) (Ülkütaşır. s. 124) (İbn Bibi. s. 643) (İbn Bibi. s. 154) (İbn Bibi. s. 597) (İbn Bibi. s. 729) (Eflâkî. I I , s. 860) (İbn Bibi. s. 22) (Ülkütaşır. s. 127) (İbn Bibi. s: 175, 254) (İbn Bibi, s. 458) (İbn Bibi. s. 458) (İbn Bibi. s. 480)

(12)

Sehir/Eyâkt adı Tarilı Ünvam

Kişinin Adı

Kaynak

Tercan Tokat 638 652 576? 601 601 Zile Subaşı Dânı'l-emân (?) Melik Mökta Melik Kadılık Serleşker

Mibârüziddin Çavlı Çaşnigir Seyfeddin Türken Riikneddin Siileyman-şah izzeddin Kılıçarsian Alâeddin Keykubad

(tbn Bibi, s. 491)

(İbn Bibi, s. 590)

(tbn Bibi, s. 22)

(tbn Bibi, s. 87,

Aksarayi.s. 32)

(tbn Bibi, s. 90)

(Turan, Vesikalar,

nu: XXXVI,

s. 46-49)

(Turan, Veakalar,)

Referanslar

Benzer Belgeler

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy&#34;ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

Bir tarafta siyasal iktidar gücünü ve meşruiyetini tüm kolluk kuvvetleriyle simgelerken, diğer taraftan toplumun daha çok özgürleşme talebiyle kamusal alanda var olma

Erzincan'ın İliç ilçesinin çöpler köyünde altın çıkarmaya hazırlanan çokuluslu şirketin, dönemin AKP'li milletvekillerini, yerel yöneticileri ve köylüleri gruplar

En katı şeriat kurallarını egemen kılmak için mücadele eden bu güçler Suriye ve bölgede de ayn ı amaç için savaşmaktadır” diyen Özaydın, AKP Hükümeti’nin en kısa

Öte yandan, hemen her konuda &#34;bize benzeyeceksiniz&#34; diyen AB'nin, kendi kentlerinde yüz vermedikleri imar yolsuzluklar ını bizle müzakere bile etmemesi; hemen tüm

do ğalgazlı, çift katlı ve özürlüler için otobüslerin kendi döneminde hizmet vermeye başladığını anlatan Sözen, Erdo ğan'ın &#34;İstanbul'da CHP iktidardayken

İstanbul'un ulaşım sorununu çözmek adına Kadir Topbaş'ın büyük proje olarak sunduğu metrobüs, şubat ayı sonunda Anadolu yakas ına erişecek.. Bir &#34;tercihli