Ustalar ustası Mimar Sinan yaşamı boyunca koca bir imparatorluğu, Selimiye (solda), Sûleymaniye (üstte ve sağ üstte) gibi şaheserlerle süsledi. Medreseden saraya, köprüden kervansaraya pek çok eser verdi. Sinan iç mimarî
alanında da bir dâhiydi. İşte Rüstempaşa Camii'nde bir vitray pencere...
D
AHA sağlığında, hakkında koca bir destan yazmış Şair-Nakkaş Mustafa Sai, sonradan mezar kitabesi olarak, Mimar Koca Sinan’ın ölümünün tari hini şöyle mısralaştırmıştı:“Geçti bu demde cihandan piri mimârân Sinan”
Arap yazısıyla ve ebced hesabıyla bu dize hicri 966 tarihini gösterir. Yani, 1588 yılını...
Türk yapımcılığının bu büyük ustasının
ölüm yılının ayı ve günü de bellidir. Mimarbaşı Koca Sinan 9 Nisan 1588 yılında doksan küsur yaşında ölmüştür. Doksan küsur yaşında diyoruz, çünkü doğum tarihi 1489 mudur, 1490 mı, ya da başka bir yıl mı, burası kesinlikle belli değildir ve tarihçiler arasında bu konuda görüş ayrılıkları vardır.
Mimar Sinan’ın doğum tarihi değilse de, doğum yeri kesinlikle bellidir. Sinan, Kayseri sancağının, Keşi nahiyesine bağlı Agırnas kö yünde bir Osmanlı tebaası olarak dünyaya gel miştir. 1512 yılına kadar da bu köy ve yöre sinde kalmıştır, yani 21 ya da 22 yaşına kadar...
Gerçek adı bilinmiyor
Ç
o c u k l u ğ u n d ayıllarında, Mimar Sinan’ın Müslüman, ve gençliğinin ¡ik adının da Sinan olmadığı hemen he men kesindir, ilk ve gerçek adının ne olduğu yolunda araştırmacılarımız konuya bir açıklık getirmemişlerdir. Pro fesör Afet inan ve daha başka bazı ta rihçilere göre, Sinan’ın ailesi, OsmanlI lardan ve hatta Selçuklulardan da önce Orta Anadolu’ya gelmiş, zaman içinde Hıris tiyanlığı kabul etmiş eski Türk boylarından birindendirler. Hatta Prof. Inan’a göre, neccar yani dülger olan Sinan’ın dedesinin adı Doğangüzelleştiren
yıldönümüdür
Ama o,
günümüze
139 yapıtıyla
çoktan
ölümsüzlüğe
ulaşmıştır
Yusuf Aga’dır.Babası ise Katip Aldülmennan... Ankara Vilayeti Vakıflarının kayıtlarında ise, Sinan’dan kalma bir “vakfiyye”de Sinan’ın babasından' “Abdurrahman” diye söz edil mektedir.
Abdurrahman, Abdülmennan, Abdülkerim, Abdülnak, Abdullah gibi adlar genellikle 15-18 yüzyıllar arasında, Hıristiyanken “devşirilen” ve Müslüman edilen, Müslüman adları verilen Hıristiyan çocuklarının babalarına yakıştırılan Müslüman adlarıdır.
Yavuz Sultan Selim’in padişahlığına ve 1512 yılına kadar, Osmanlı Yaya Ordusu Yeniçeriliğe, salt Rumeli eyaletlerindeki Hı ristiyan Osmanlı tebaasından devşirmeler alı nırken, 1512’de bu yöntem değiştirilmiş, Ana dolu eyaletlerindeki Hıristiyan tebaadan da devşirme yapılmaya başlanmıştır. İşte, Sinan da bu uygulamanın ilk ürünlerinden biri olmuştur.
Kayseri’nin Keşi nahiyesine bağlı Ağırnas köyünden devşirilmiş, İstanbul’a getirilip sün net edilmiş, Müslüman edilip, Sinan adıyla Enderunu Hümayuna alınmıştır. İstanbul’da
Atmeydanında İbrahim Paşa Sarayı’nın
yarısını işgal eden Acemi Oğlanları arasına katılan ve Prof. Inan’a göre, anadili Türkçe olduğu için ayrıca Türkçe öğretilmesine gerek görülmeyen Sinan dede mesleği olan dülger liğini bu okulda geliştirmiş, yeniçeri ordusu ile ve Padişah maiyetinde 1514’de Iran ve Mısır, 1521’de Belgrad, 1522’de Rodos, 1526’da Mo- haç, 1529’da Viyana 1532’de Alman, 1534’de Tebriz, Hemedan, ardından Bağdat, 1537’de
İtalya’da Korfu seferlerine katılmış, Atlı
Sekban iken, 1526’da Zemberekçibaşı,
1535’de Hasekibaşı, 1537’de Subaşı, 1539’da da Azerî Türklerinden Acemi Ali’nin ölümü üzerine Hassa Ser Mimarı olmuş ve ölümüne kadar 39 yıl bu görevde kalmıştır. Vize sancağı
da Sinan’a arpalık olarak tahsis olunmuştur. Gülruh ya da Mihri Hatun adında bir kadınla evlenen, Muhammet, Ommühan ve Neslihan adlı üç çocuğu olan, Agırnas’ta kal mış Hıristiyan kardeşlerinin iki çocuğunu da İstanbul’a getirtip Müslüman yapan Mimar Si nan, ölümünden sonra bunlara vakıflarının ge lirinden paylar bırakmıştır. Ankara Mirlivalığı na yükselen oğlu Muhammet, şehit olduğun da Fatı ma adlı bir kızı kaldığından Sinan, mi rasında ona da ayrıca pay verilmesini vakıf namesinde belirtmiştir.
Bugünü yaşayan 139 yapıt
B
AŞTA şaheseri olan Edirne’deki Selimiye, İstan b u l’daki Sûleymaniye1 olmak üzere, yaşamı boyu, Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş toprakları ü- zerinde 84 cami ve selatin cami, 51 mesçit, 57 medrese, 22 türbe, 7 darülkurra, 17 imaret, 3 darülşifa, 5 su yolu ve su kemeri, 18 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 8 köprü, 46 hamam yapan ya da yapılmışlarını onaranM im a r S in a n ’ ın, ahşap y a p ıla rın d a n
günümüze kadar kalmışı hemen hiç olmama sına karşılık, taş yapılarının 139 tanesi, gü nümüzde de dimdik duran dev sanat yapı larıdır.
Salt Anadolu ve Osmanlı mimarisinde de ğil, dünya mimarisinde iz bırakan bir mimar olan Koca Sinan, 1923 yılında, kendilerine
Sinan Muhipleri adı verilen ve aralarında
Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in de bulunduğu beş kişilik bir kurulun öncülüğünde her yıl 9 Nisan’da tüm Türkiye’de anılan, Kemal Ata türk’ün 1935 yılında kendi el yazısıyla, “Si nan’ın heykelini yapınız” buyruğunu verdiği ve yaptırttığı anısına yayınlar yapılan bir büyük usta olarak, yapıtlarıyla yaşamaktadır.
■ İLHAMI SOYSAL .
<5
A
-t'
. t /’5-aktüalite©
p • " L + S. * 5 - sfH r , i ' * ■ : Â - . s \ i -t »rh
r-MKişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi