• Sonuç bulunamadı

Balzac kahveden mi öldü?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Balzac kahveden mi öldü?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet

__________________________________ KURUCUSU: Y U N U S NADİ (1924-1945) BAŞYAZARI: NADİR NADİ (1945-1991)

SIFIR NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR

• •

Balzac Kahveden mi Öldü?

Balzac, çok kahve içen yazar­

lar arasındaydı. Ünlü Fransız yaza­ rın elinden kahve fincanının düş­ mediği anlatılır. Balzac, 51 yaşın­ da ölüm döşeğinde kıvranırken şunları söyler:

“Ölümüme yegâne sebep olan, elli bin fincan kahvedir. ” Balzac’ın gerçekten kahveden ölüp ölme­ diği bilinmez. Muhtemelen bir abartma. Ama onun bir kahve tir­ yakisi olduğu da gerçek. Elimde

Taha Toros’un, İletişim Yayınla-

rı'naan çiKan “Kşhvenin^Ö^kü^ü” kitabı duruyor.

Türkiye’de kahve yetiştirilmedi- ği halde, dünyanın birçok yerinde “Türk kahvesi” adı verilir kahveye. Bundan 23 yıl önce Arnavutluk’ta bir dağ başında, kahve istemiş­ tim, garson “Haa! Türk kahvesi" dediğinde hem şaşırmış hem de merak etmiştim.

Neden Türk kahvesi? Kahve ilk kez Habeşistan’da bulunuyor.

Ancak Habeş kahvesi yerine, Ye­ men kahvesi ünlü. Çünkü kahve­ nin güzelinin o dönemde Ye­ men'de yetiştiği söylenir. “Kahve Yemen’den gelir... ” eski bir türkü. OsmanlI Imparatorluğu’nun bu bölgelerde egemen olduğu dö­ nemde kahve dünyaya yaygınla­ şır.

Rivayete göre kahveyi ilk keşfe­ den Şazili adındaki bir Arap şey­ hi. Kahveye bir dönem bu neden­ le Şazili denir. Keçi ve deve sürü­ lerinin çobanları; rivayete göre güttükleri hayvanların garip bir ağacın meyvelerini yedikten son­ ra, fazla canlılık gösterdiklerini, hatta keçilerin mehtapta rakset­ tiklerini görmüşler.

Durumu dervişlerine anlatmış­ lar. Ünlü bir derviş olan Şazili gös­ terilen ağacın meyvelerini kayna­

tarak suyunu içmiş.

Kendisi de aynı canlılığı duymuş ve kahvenin meziyetlerini böylece keşfetmiş.

Kahveyi dünyaya ve Avrupa’ya yayan iseTürkler. Kahvenin Avru­ pa’ya girişi ise renkli öykülerle do­ lu. Kahvenin Avrupa’da tanınma­ sı 17. yüzyıl. Türk elçileri ve Türk savaşçıları yanlarında getirdikleri kahveyi AvrupalIlara tanıtırlar. Kahvenin her şehre girişinde fark­ lı bir neden olduğu söylenir. Örne­ ğin Londra’ya ilaç olarak girerken, Paris’e moda, Viyana’ya harp ga­ nimeti şeklinde girer.

Türk elçisi Süleyman A ğ a ’nın Paris’e OsmanlI Padişahı’nın mektubunu götürmesi ve orada kahveyi tanıtması, uzun bir öykü. Çok büyük ihtişamla 1669 yılında Paris’e gelen Süleyman Ağa’nın

tanıttığı kahveyi ilk tadanlardan bi­ risi de ünlü komedi yazarı Moliere olur.

Her yeni şey gibi kahvenin de kendisini kabul ettirmesi zaman alır. Daha da önemlisi, kahve, her yerde dinsel gericiliğin ve din adamlarının engelleriyle karşılaşır. 17. yüzyılda Fransa’nın Marsilya kentine gelen kahve, bir türlü hu­ zurlu bir ortam bulamaz. Bir taraf­ tan din adamları, öte yandan tıp adamları, kahveyi kötüleyen bir kampanya geliştirirler. Kahvenin zararlı olduğunu ilan ederler.

Kahveyi dünyaya yayan Türkle- rin, kahveyi kabullenmesi de ko­ lay olmaz. Kahve yüzünden din adamları arasında ayrılık çıkar. Kahveyi dünyada ilk kez yasakla­ mak şerefi(!) de bize ait. İlk kez Ka­

nuni devrinde uygulanan yasağın

b

a

0 )107.4

raovo

Cumhuriyet

İSTANBUL VE ÇEVRESİNDE YAYINDAYIZ

16 A Ğ U STO S 1998 PAZAR

arkasında din adamlarının fetvala­ rı yer alıyordu. Zaman zaman kal­ dırılan, zaman zaman süren kah­ ve yasağı üzerine çıkarılmış çok fetva var.

Örneğin III. Murat 1578 yılında kadılara gönderdiği bir emirle kah­ velerin kapatılmasına karar verir: “Kahvelerde fesatçı toplantılar ya­ pıldığı, gene çocuklara türlü elbi­ seler giydirilip leventlerle gezdiril­ dikleri, hatta din adamlarının kah­ velere devam ettiği, kahvelerde içki içildiği, afyon kullanıldığı, ma­ cun satıldığı, tavla ve satrancın kumar aracı olarak bulunduruldu­ ğu, bu durumun bilim adamlarına yakışmadığı, halkı tembelliğe alış­ tırdığı, cahilliğe yönelttiği, milleti kötü yola götürdüğü..."

Padişahın bu emirlerinden güç alan din adamları ise kahveye ve­ rip veriştirirler. Bazıları daha da ile­ ri giderler ve şöyle söylerlerdi: “Kahve içmek öylesine haramdır

ki her kim buna helaldir derse, kendisi kâfir, avradı boş olur!"

Bizim şimdi keyifle içtiğimiz kahvenin özgürleşmesi bile asırla­ rın geçmesini gerektirmiş.

Kahvenin yaygınlaşmaya baş­ laması ve kahvelerin açılması, en çok kadınların canını sıkmış. Er­ kekler, erkek toplulukları halinde evlerini terk edip bu kahvelere tü ­ nemişler. Bu nedenle bir keresin­ de kadınlar Mekke’de topluca ka­ dıya gidip bir süre kahveleri ka­ pattırmayı başarmışlar.

Kahvenin özgürleşme macera­ sı uzun. Balzac’ın kahveden öldü­ ğü İse tartışmalı. Kahve bütün ya­ sakları aşarak bugünlere geldi. Dansı diğer anlamsız yasakların başına.

Bir pazar sabahı, bu yazıyı bel­ ki de bir kahve eşliğinde okuyor­ sunuz. Mis kokulu, nice kahveler içmeniz temennisiyle iyi pazarlar diliyorum.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Son işlerinde, renk diğer resim eleman- larından daha çok ilgilendiriyor sanatçıyı, Rengin gücüne olan köklü inancını çeşitli.. malzeme olanaklarını zorlayarak renge

Diğer güzel sanat kollar arasında yüksek bir sanat atmosferi içinde, ahenkli bir şekilde çalışan Akademiye memleket mimarlığında yapmakta oldu- ğu görevle ölçülü bir

Orantılı iki çokluktan biri artarken diğeri de aynı oranda artıyorsa ya da biri azalırken diğeri de aynı oranda azalıyorsa bu iki çokluk doğru orantılıdır denir.. x ifadesine

Suyun canlılığın temel öğelerinden biri olarak kabul edildiği düşünülürse, belki de Eu- ropa gibi buzullarının altında büyük okyanus- lar olan uydularda

Bu yaz döneminde Alman toplumu, lider olarak Almanya Şansölyesi Angela Merkel yerine, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Cumhurbaşkanı Recep

Çocuğun beş duyusl!nU tamamen kullan- maya başlamasını terbiye için başlangıç noktası kabul eden Ahmed Midhat 3 yaşından 6 yaşına kadar olan devreyf evde resim

Hacı Mustafa Kaplan’ın oğlu Hafız Kâmil Bey ile Hasene Hanım’ın evliliğinden ise; Nuri’nin babası Hacı Ahmet Bey (Paşa) doğar (1860-1947). Nuri Paşa’nın; biri