œ
Teröre terörle mukabeleyi teşvik de, icra da bir hukuk devleti için tedbir değildir.
Türkiye, Batı dünyası içinde, devlet terörizmini kullanan ilkel bir yönetim
görüntüsüne de düşürülmemelidir
n
s 3
S »
CRMCNİ TERÖRÜNE KARŞI
E
RM ENİ terörünün her cinayetinden veya kit lelere, müesseselere karşı bombalı saldırılarından sonra ‘ ‘Etkili karşı tedbir” talepleri gündeme gelir. Pek tabiî olarak halk, devletler hukuku ve siyasî ilişkileri derinliğine düşünmeden cinayetleri işleyen teröristlerin eylemlerine son vermek üzere devletten bazı mukabil tedbirler bekler, şikâyetler yapılır, sert beyanlar manşetlerde yer alır.Aşırı teessürle, “Şehitlerimi zin kanı yerde kalmayacaktır” , veya “ Katliamın hesabı sorula caktır” gibi bugüne kadar sözde kalan tehditler de ileri sürülür.
Bütün bunların bir yararı ola cağına ne kadar inanmıyor, aksi ne bu gibi sözlerin karşılığı fiilen g ö s t e r i l m e d i ğ i t a k d i r d e kam uoyu nda hayal kırıklığı doğuracağına ve hatta doğurdu ğuna ne kadar inanıyorsak, hal kın da, basının da hükümeti içte ve dışta devlet terörüne zorlar m ahiyette düşünm elerini ve yayın yapmalarını doğru bul muyoruz.
Zira, devlet bir şeyi yapmaya hazır ve kadir olmadan konuş- maz.Yaptığım ve yapacağını da ilân etmez. Gerektiğinde sadece yapar. Devletin yapacağı işler sokakta tartışma konusu edile mez.
Zira, teröre terörle mukabe leyi teşvik de, icra da bir hukuk d evleti için ted bir değ ild ir. Türkiye Batı dünyası içinde, devlet terörizmini kullanan ilkel bir yönetim görüntüsüne de düşürülmemelidir.
GERÇEKLER NEDİR?
Bu meselede, devletten evvel, aydınlarımızın yapacakları çok şey vardır. Yapılması gerekeni de meselenin esası dikte eder ve bunu gerçekler ve iddialar tayin eder. Bu gerçekler kısaca aşağı daki gibidir:
I. Milletlerarası terörizm bazı unsurlardan kaynaklanır ve bü tün Batı dünyasını tehdit eder. Bu ortak bir tehlike ve tehdittir. Bu unsurlar: — Azınlık milliyetçiliği, — Sosyal anarşizm — ihtilalci Marksizm, — Sol sendikalizm, — R e a k s iy o n e r N e o - Faşizmdir.
Ermeni terörünün gerisindeki zahiri fikriyat “ Azınlık milliyet ç iliğ i” ve “ ih tila lci Marksizm” dir.
2. Ermenilerin kendilerinin yarattığı bir Ermeni meselesi yoktur. Zamanın emperyalist devletleri tarafından Osmanlı împaratorluğu’ nun parçalan ması politikası üzerine kurulan sun'î bir “ şark meselesi” içinde açılan bir dosyadır. Bariz batla rıyla 1877-78 Türk - Rus savaşı so nunda OsmanlIlara mağlubiye tinden sonra ortaya çıkmış ve 1921’ de Moskova ve Kars antlaş malarıyla kapanmıştır.
Bu d osya , 1975 yılın da m illetlerarası terör içinde Türkiye’ nin hissesi olarak tekrar açılmıştır.
Dikkat edilecek nokta, bu dosyanın her zaman Türkiye'nin zaafa uğradığı veya dışta zayıf duruma düştüğü kanaati uyan dığı zaman açılmaktadır.
Bu dosyanın açılmasını iste yenler, yine, Ermeniler değildir. Dosya yine, jeopolitik neden lerle emperyalist güçlerce açılmış tır. Yine, Ermeni milliyetçiliği nin zahiri maskesi arkasında giz lenen ve söylenmeyen amaç, veya zaman zaman Ermeni militanla ra söyletilen amaç, Türkiye’nin çok önemli istikametlere açılan coğrafyasının parçalanmasıdır.
Bir tarafın bu parçalanmış coğrafyaya el atarak gelecekteki daha büyük hedeflere atlama taşı yapma isteği, diğer tarafın da bir parçalanma olursa bu parçalan mış topraklarda Batıklara müza hir Hıristiyan bir tampon devlet kurulması imkânını araştırması dır.
100 yıl evvel ne istenmiş, na sıl bir oyun kurulmuş ise, bu gün de diğer bir zaman dilimi içinde aynı şeyler tekrarlan maktadır.
Ermeniler, yine bu oyun için de ipleri çekilen kukla durumuna getirilmiştir.
3. Bu dosyanın açılmasından sonraki olaylar ve yıllar içinde, dünyada belki de, başka bir
AYDININ GÖREVİ
m-
m . AMİRAL SEZAİ ORKUNT
Emekli Tümamiral Sezai Orkunt, 1918 yılında İstanbul'da doğdu,. 1932’de Deniz Kuvvetleri'ne katıldı, çeşitli iç ve dış_ görevlerde bulundu. 1961'de Washington’da NATO Askerî Komitesi'nde Türk Askerî Temsil Heyeti Başkanlığı yaptı ve sonra sırasıyla Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Donanma K. Yardımcılığı ve Deniz Eğitim Kolordu K .’lığı görevlerinde bulundu, 1967’de emekliye ayrıldı. (Türk-Amerikan Askerî İliş kileri) adlı bir kitabı yayınlandı. 1969'da İstanbul milletvekili oldu. 1973’te siyasetten çekildi. 1975-1978 yılları arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliği de yaptı. Siyasî ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (SlSAV)’ın kurucularından ve Yönetim Kurulu üyesidir. Evlidir ve bir kızı vardır.
örneği bulunam ayacak olan çarptırılmış, yoğun propaganda larla gerçekleri unutturulmuş, yalanlarla bezenmiş bir Ermeni tarihi ortaya çıkarılmış ve bu ta rihe inanılır olmuştur. Bugün Batı'da bu konuda yazılmış bin lerce kitap vardır ve Türk görüşüne, tarihî belgelere da yalı değerlendirmelere ise çok az rastlanır.
Propagandanın tariflerinden biri, insanları inandırarak kan dırmak sanatıdır. Tek taraflı ya zılmış olan Ermeni tarihi de bunun tipik örneğidir ve başarılı da olmuştur... Ermeni teröristler bunu istismar eder.
4. Türkler, iddia edildiği gibi tarihin ilk soykırımını Ermeni- lere karşı uygulamamıştır. S oy kırım veya bugün literatüre ge çen ve yakılarak yok edilen an lamına gelen (Jenosit) bir hükü metin topraklan üzerinde yaşa yan, vatandaşı olan, fakat azın lık durumunda bulunup da dev lete baş kaldırmamış bir azınlığa karşı herhangi bir fanatik inanç la kastî olarak uygulanan bir imha hareketidir. OsmanlIlar böyle bir fiili işlememiştir, işlen memiş bir fiil için de ne tarziye verilir, ne tazminat ödenir, ne de bir zamanlar Doğu Anadolu'da nüfusun ortalama % 15’inden fazlasını aşmayan ve bugün ora da yaşamayanlara toprak tavi zinde bulunulabilir.
Kilise, zamanın güçlü devlet lerinin desteğini sağlamaya ça lışarak ve Balkanlardaki çözül melere benzer haklar elde etmek isteğ iyle devlet aleyhinde milliyetçilik meşalesini yakmış, Ermeni çeteleri isyan etmiş, dev let de başkaldıranlan tedip ve tenkil etmiştir. Her devletin bu tabii ve meşru hakkı Türklere ge lince vahşet ve soykırım olmuş tur.
Osmanlı Devleti parlamento sunun üyeliğini yapanlar çete başı olmuş, Birinci Dünya Sa vaşı içinde Rus Ermenileri ile birlikte cephe gerilerinde türlü mezalim yapm ış, bu arada V an’ da isyan çıkarm ışlardır. Devlet de bu ihanet unsurlarını mecburî göçe tabi tutmuştur. Savaş şartları içinde yollarda aç lık, hastalık, yorgunluk ve eş kıya saldırılarından insanlar öl müştür. Savaşlarda, her devletin kullandığı bu meşru hak Osman lIlara gelince barbarlık, soykırım olarak gösterilmiştir. Bu savaşta yok olan trnce zorlanan ve her
varlığını kaybeden 3 milyona ya kın Türkün, Müslümanın ve Er meni çetelerinin mezalimi ile öl dürülen 100 binlerin hesabını so ran, veren var mıdır? Bunu so rarsanız, H ıristiyan dünyası başını başka tarafa ç e v ir mektedir.
Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı’ nda Amerika’da yaşayan Japon ları mecburi g öçe sevkederken, Sovyetler Birliği 1943 yılında bir günde 234.000 Kırım Tatarını Sibirya’ ya tehcir ederken ve bunlardan 130.000 kadarı m u h telif sebeplerle yollarda telef olmuşken bunlara kim senin bir itirazı olm uş mudur? Hangi tarihçi bu gibi göçlere soykırım adını vermiş tir?
Türkler, yalana bulanmış bir tarihin şamar oğlanı değildirler.
Türk kamuoyu ve aydınları devletten evvel kendilerine düşe ni yapmalıdırlar. Bunu yapacak müesseseler vardır. Gerekeni de henüz yapmamışlardır.
Bunlar:
— Basın ve yayın organları, — Türk Tarih Kurumu, — Üniversiteler,
— Meslek odaları, barolar g i bi hukuk müesseseleri,
— ilgili bilim demekleri ve vakıflar,
— Siyasî tarihçi ve araştır macılar,
— Eli kalem tutan ve fikri olan bütün aydınlar
Basın, kendisine düşeni kıs men yapmıştır. “ Haber” dışında yapacağı daha pek çok şey var dır.
TRT'nin, bu konuda imkân larına oranla ciddî ve bilinçli bir görev yaptığı iddia edilemez. Türkiye’de yaşayan Ermeni top- lumunun cinayetler karşısında gösterdiği tepkileri içe ve dışa en iyi yansıtacak araç televizyon dur. Bu meselenin detaylarını yakinen bilen bir kişi olarak biz TRT’ nin bu alanda yaptıklarını hiç de yeterli . ve bilinçli bulmamaktayız. Halbuki bunun dıç dünya üzerinde paha biçilmez etkileri olacağı kuşkusuzdur.
Türk Tarih Kurumu’nun bu alanda devamlı olarak yapacağı çok şeyler vardır. Sadece mec buri göç emirleri, savaş içinde ve ihanet halinde bulunan kitlelere karşı gösterilen müsamahanın şaheserleridirler. Sadece bunlar, insan hakları savunmasını tekel altına almaya çalışan devletlerin yüzlerini kızartmaya yeterlidir.
Üniversiteler, özellikle olay ların cereyan ettiği bölgelerdeki üniversiteler, araştırma enstitü leri kurarak, bölgelerinde halen yaşamakta olan kişilere müra caat ederek yazılı olmayan tarihi değerlendirmeli ve belgeli araş tırmaları yapmalı, milletlerarası düzeyde seminerler düzenlen meli ve her dilde neşriyat yap malıdır. En büyük ve tarihî üniversitem iz olan İstan bu l Üniversitesi’nin kitaplığında bile şu anda bu konularda ciddî dene cek bir kaynak yoktur.
Siyasî tarihçiler, araştırma cılar, hukuk müesseseleri, ilgili bütün dernek ve vakıflar, eli ka lem tutan ve fikri olan aydınlar bu konuda kendilerine düşeni yapmalıdırlar ve bu çalışmalar daha ziyade dışa dönük olma lıdır. U yan dırılacak insanlar Türkiye’de değil, Batılı dünya dadır.
Devlet kapışım çalmadan, ondan birtakım polisiye tedbir ler istemeden evvel herkes bu alanda ne yaptığını, ne yapabile ceğini kendisine sormalı, hare kete geçmelidir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi