• Sonuç bulunamadı

Doğumunun 99. yıldönümünde:Tevfik Fikret

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğumunun 99. yıldönümünde:Tevfik Fikret"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

. D O ÇüM UN ÜN 99. YILDÖNÜMÜNDE ;

/

9 6 ? s ^ I

*

<<:

&J-P

T E V F t K

F î K R E T

-T7- s r/U fr U

N U R E T T İ N

S E V İ N

A

ralık’ta, Türk inkilâbının

en büyük fikir önderi

Tevfik Fikret’in doğumu­

nun yüzüncü yılını kutlaya­

cağız.

Dünyanın korkunç bir bo­

ğuşmaya hazırlandığı silâhlan­

ma yıllarında, vicdanlara tahak­ küm eden bir baskı altında, ka­ pitülasyonların en aciz yabancı­ ya bile Türk vatandaşından çok fazla hak tanıyan zilleti içinde,

memleket gözü kapalı felâkete

sürüklenirken kardeşi kardeşe, babayı oğula, karıyı kocaya ca­ susluk ettiren hep «iki yüzlülük kiri, haset kiri, çıkarcılık kiri ve midelerin açlık zehri içinde her alçaklığı kabule hazır kadid ağız­ ların yaratıldığı bir muhitte» ye­ ni bir nesil, yeni bir millet; ku­

rup, yirminci asır uygarlığının

kavgacı çevresinde «başı dik,

fikri hür, irfanı hür, vicdanı

hür» bir nesil yetiştirmek için

Abdülhamit istibdadını devire

mek, fakat yeni nesli, SÎS devri­ nin kirlerinden kurtarmak için

bir muhit yaratmak Fikret’in

belli başlı düşüncesiydi.

O, ikinci meşrutiyetin ilk

günlerinde, bir taraftan çocuk

gibi sevinirken, yerinde durup

oturamazken, bir taraftan da

açık rejimin bütün güçlüklerini düşünüyor, çarelerini bir an ev­

vel yeni nesli, kadınıyla, erke­

ğiyle, yeni nesli yeni düzene gö­ re yetiştirmekte buluyordu.

Yeni kuşakları, ikiyüzlülük

çevresinden uzakta, fakat mo­

dern ve meşru bütün eğlence ve

ihtiyaçları içinde toplıyan, şe­

hir dışında bir yerde bir okul

kurmak ve orada yetiştirmek

için teşebbüslere girişti. Ve bir anonim şirketin esasını hazırla­ dı. O zaman için büyük bir ye­ kûn olan elli, altmış bin Osman­

lI altınına ihtiyaç vardı. İngiilz

dostlarından Mr. Allan Ramsay derhal bu meblağın beşte birini teşkil ederi on bin altını temin etti.

Fakat Fikret, böyle şeylere alışık olmayan o devir muhitin­ de yeni mektebi için anonim şir­

keti kuramadı. Bütün ümidini

tam o sırada kendisine teklif

edilen Galatasaray lisesine bağ­ ladı.

Fakat o devrin gençleri

memlekette tam bir gençlik sa­ yılamazdı. Kadın ayrı, erkek ay­ rı olursa yarının toplumumı ku­ racak gençlik nasıl anlaşabilirdi?

O sırada Abdülhamit Millet Meclisi Başkanı Ahmet Rıza be­ ye Kandilli’deki Adile Sultan Sa­ rayını vermişti. O da Fikretten, bunu nasıl faydalı hale getirmek gerektiğimi sorunca, Fikret bu­ nun Galatasaraya muadil bir kız lisesi olarak açılmasını teklif etti. Bu suretle Türkiyede ilk kız lisesi olarak şimdiki Kandilli li­ sesinin kurulması için iane top­

layıp okulun açılmasına karar

verildi. Fikret «Bir Kız Mekte­

bi için» manzumesini yazdı ve

başına «Kızlarını okutmıyan mil­ let oğullarını manevî öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir, hüsra­ nına ağlasın» sözlerini yazmak­ la asıl gayesini belirtti.

Evet, kızlarım okutmıyan

millet cahil anneler elinde yeti­

şen gayesiz, birliksiz, dirliksiz

oğullardan ibaret bir yığın de­

mektir. Anne bilgisinden, anne

terbiyesinden mahrum oğullar

inkilâba ne kadar hizmet edebi­ lir? Hele haremli selâmlıklı, er­

kek dışarda arkadaşlarıyle, ka­

dın içerde kafa denkleriyle ömür

sürdükçe karı kocanın, yalnız

terbiye sahasında değil, hiçbir

sahada küfv olmasına imkân

olamazdı. O, daha «Hemşirem

için» manzumesinde: ‘ «Elbet de­ ğil malekliğin ümidi zulmü şer, elbet sefil olursa kadın alçalır beşer.» demişti. Kadınlı erkekli aile buluşmalarına o zamanki toplum da hükümet de müsait görünmüyordu. Bu korkunç bir

şeydi. Toplumsuzluk demekti

bu. Toplumun, birbirinden ka­

çan, birbirini adeta düşman gibi gören, bu iki unsurunu mutlaka

(2)

birleştirmek lâzımdı. Bu suretle

toplum hayatımızı kemiren ve

toplumumuzun asırlarca kısır

kalmasına sebep olan en yıkıcı engele herkesten evvel o temas etmişti. Türk kızlarının orta ve yüksek öğrenimden mahrum ol­ duğu devirde: «Kızlarını okutmı-

yan millet, oğullarını manevî

öksüzlüğe mahkûm etmiş de­

mektir, hüsranına ağlasın.» de­

mişti.

Çocuğa ilk ve en tesirli insanlık

dersini toplısm içinde' dürüst

yaşama telkinlerini verecek olan anaların bilgiden mahrum olma­ sı çocukların manen anasız kal­

ması demektir; böyle bir çevre­

de, sosyal, ve ahlâka dayanan

ödevlere kayıtsız bir toplum ye­ tişir demek istiyor. Sözlerini bu­ günkü Türkçeyç çevirelim: «Asır

larm evrimlerine yabancı kal­

mak yıkılmaya doğru eğilmek­

tir; yücelmek kültürsüz olmu­

yor. Uygarlık ki en ulu bir ülkü­ dür, o ülküye koşmak ve ilkin millette kabiliyeti canlandırmak için, asil, verimli bir fikir çaba- sıyle hayatın beşiği, kurtuluşun

beşiği olan ana kucağı beslen­

mek ister. Evet anaların göğsü uygarlığın en kutsal cennetidir. En geri, en aciz, en feleğin

süle-sini yemiş milet, kadınlığı bilgi­ sizliğe kardeş eden millettir.»

Bu sözler Atatürk’ün «Ha­

nımlarımız, hattâ erkeklerimiz­ den daha çok münevver olma- • lıdır, eğer milletin hakikî anası

olmak istiyorlarsa.»

Şimdi Atatürk’ün çok sevdi­ ği bu büyük devrim önderinin yüzüncü yılında ona karşı şük­ ran borcumuzu yerine getirmek için, hiç olmazsa başkentte ve istanbulda onun admı birer mey­ dana vermek ve mutlaka Kandil­ li Kız Lisesine «Kandüli Tevfik

Fikret Kız Lisesi» ismini koy­

mak gerekir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Somyada kımıltısız yatan ka­ fa ninenindi: «Padişahımız ikin di divanından sonra Belgrad’a dönmüştü. Odanın içinde bir boydan öbür boya konsol denli

Dolayısıyla ana çekirdekte ve ikincil çekirdek- te bir sızıntı olsa bile, binanın basıncı dış basınçtan daha düşük olduğu için hava sadece içeri sızar, dışa-

ABD’de bilimsel çal›flmalara finansman sa¤layan Ulusal Bilim Vakf› (NSF), 2015 y›l›na kadar nanoteknoloji alan›- na 1 trilyon dolar destek sa¤layacak.. Nanoteknoloji,

H alk ın gözü

Deyimini din ve devlet ay rılığında bu­ lan laiklik, milli ordu, eşitlik ve özgürlük, Fransız Devrimi’nin gözbebeği olan bu kavramlar, bugünkü Türkiye’de günde­

TR T’de 19 M art 1993 tarihinde yer alan “ Bir Başka Gece” programına Nâzım Hik­ met Kültür ve Sanat Vakfı Başkam ve Nâzım’ın kızkardeşi Samiye Yaltınm

Çallı hocamızın yaşantısı im­ rendirici başarılar, mutluluklar içinde ve Bohem davranışlariyle ardında ışıklar bırakarak geçip gitmiştir. Ta o zamanlar

Nitekim çocuklardan ziyade büyükler bu temsil­ lere rağbet göstermişler, oynanan oyunlarla günümüzün olayları arasında paralel kurma imkânı bu rağbeti daha