• Sonuç bulunamadı

A Case Study: Comorbidity of Reactive Attachment Disorder and Dissociative Disorder

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A Case Study: Comorbidity of Reactive Attachment Disorder and Dissociative Disorder"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

Tepkisel baðlanma bozukluðu zemininde disosiyatif bozukluðun geliþtiði bir olgu sunularak, baðlanma iliþkisi ve baðlanma bozukluðu kavramlarýnýn klinik kullanýmýnýn yararlýðý tartýþýl-maktadýr.

Anahtar Sözcükler: Tepkisel baðlanma bozukluðu, disosiyatif bozukluk, baðlanma.

KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 2000;2:203-208

SUMMARY

A Case Study: Comorbidity of Reactive Attachment Disorder and Dissociative Disorder

The clinical usefulness of attachment disorder concept is cussed by presenting a case diagnosed of reactive attachment dis-order and dissociative disdis-order comorbidity.

Key Words: Reactive attachment disorder, dissociative disorder, attachment.

GÝRÝÞ

Anne yoksunluðunun küçük çocuklardaki kötü etki-leri geçen yüzyýlýn baþýndan itibaren yazýnda yer alýrken, bakým sunumundaki niteliksel yoksunluk-larýn çocukyoksunluk-larýn geliþimini bozucu etkileri bundan yarým yüzyýl sonra ortaya konulmaya baþlamýþtýr.

"Baðlanma" yavrunun temel bakým verene yakýnlýðýný arttýrarak yaþamýný sürdürmesini kolaylaþtýran, ha-yatta kalma olasýlýðýný arttýran yaþamsal bir mekaniz-madýr. Anne-bebek iliþkisinde belirmeye baþlayan baðlanma davranýþý zamanla kararlýlýk gösterir ve kiþiliðin geliþimine yön verir. Güvensiz baðlanma eriþkinlerde kiþilik bozukluklarýyla iliþkili bulunmuþ; bu durumda tedaviye uyum güçlüklerinin olduðu bildirilmiþtir (Dozier 1990, Patrick ve ark. 1994). Baðlanma bozukluklarý taný kategorisi ilk kez DSM-III'de oluþturulmuþ; genellikle ilk kez bebeklik, çocuk-luk ya da ergenlik döneminde tanýsý konan bozukçocuk-luk- bozukluk-lar arasýnda “Tepkisel Baðlanma Bozukluðu” biçi-minde DSM-IV'de (1994) yer almýþtýr. 5 yaþýndan önce baþlayan ve hemen sadece saðlýksýz bir çocuk bakýmý-na baðlý olarak geliþen karþýlýklý iliþki kurmada ve diðer toplumsal etkinliklerde yaþýna uygun olmayacak derecede önemli bozulmalar vardýr. ICD-10'da da “Çocukluk Çaðý Tepkisel Baðlanma Bozukluðu” yer alýr; çocuðun sosyal iliþki örüntülerindeki sürekli anormallik, güvensizlik vurgulanýr. Eriþkinlerde bu konuda çok az araþtýrma olmasýna karþýn klinik kul-lanýmý yararlý görülmektedir (Dozier 1990, Patrick ve ark. 1994, Minnis ve ark. 1996).

Geliþimsel araþtýrmalardan edinilen veriler bozuk ebeveyn-çocuk iliþkisi çerçevesinde, baðlanmanýn niteliðine ve baðlanma bozukluðu tanýmlarýna kay-nak teþkil etmektedir. Bowlby'nin "baðlanma" teorisi disosiyatif bozukluklarýn oluþumunu açýklamakta kullanýlmýþtýr.

Tepkisel Baðlanma Bozukluðu ve

Disosiyatif Bozukluðun Örtüþtüðü

Bir Olgu Sunumu

Behiye ALYANAK*

* Uz. Dr., Ýstanbul Üniversitesi Týp Fakültesi Çocuk Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalý, ÝSTANBUL

(2)

Disosiyatif Bozukluk (DB) bazý klinik özellikleri açýsýndan "baðlanma bozukluðu" gibi görülmüþ ve dissosiyasyon, Bowlby'nin ebeveynlerini kaybeden çocuklarda tanýmladýðý ayrýlýk etkisine benzetilmiþ, birincil baðlanma figürlerinin kaybý veya ilgisizliðinin, aktif bir kötüyekullaným ile birarada DB'ye neden olduðu belirtilmiþtir. Liotti (1992) "D tipi" adýný verdiði özgül bir baðlanma bozukluðunun, DB geliþimine eðilimi arttýrabileceðini ileri sürerek bu alaný geniþlet-miþtir.

D tipi baðlanma, birincil bakým sunan kiþiye yönelen, anormal, dezorganize / dezoriyante bir baðlanmadýr. Anneden ayrýlma ve yeniden bir araya gelme sürecinde yaþanan sýkýntýyla baþedilemez. Bu bebek-lerin uzak durma ve bunu izleyen yakýnlýk arama görünümleri zýtlýklar içerir. Ya da bakým sunanla bir araya geldiklerinde dezoriyantasyon; þaþkýn bir ifade ve trans benzeri ani duraklamalar gösterirler. Bu durum baðlanma davranýþsal sistemindeki çatýþ-manýn, bakým sunana yaklaþma veya uzaklaþma kararsýzlýðýyla tetiklenen korkunun sonucudur (Carlson ve ark. 1989).

Annedeki patolojik dissosiyasyonun, bebeðin D tipi baðlanma göstermesi açýsýndan bir belirleyici olduðu, ayrýca kötüye kullanýlan çocuklarda %80 oranýnda D tipi baðlanma olduðu bulunmuþtur (Liotti 1992, Wolff 1987).

Tepkisel baðlanma bozukluðu zemininde disosiyatif bozukluðun geliþtiði bir olguyu burada tartýþacaðýz. Bu olgu sunumu dolayýmýyla, baðlanma iliþkisi ve baðlanma bozukluðu kavramlarýnýn klinik kul-lanýmýnýn yararlýðý tartýþýlacaktýr.

OLGU

Selda, 19 yaþýnda bekar, lise mezunu, kýz. Ýlkokul mezunu, ev hanýmý anne, ilkokul mezunu þöfor baba, kendisinden iki yaþ küçük erkek kardeþi ile birlikte yaþamaktadýr. Kendini iyi hissetmeme, baþaðrýsý, dal-gýnlýk, dikkatini toplayamama, unutkanlýk, baþarýsýz-lýk, üniversite sýnavýný kazanamama yakýnmasýyla psikiyatri genel polikliniðine baþvurmuþtu.

Görüþmede belirgin kaygýsý vardý, bakýþlarý delici idi, cümleleri eksik kalýyor, blokajlar oluyor, çaðrýþýmlarý gevþek izlenimi veriyordu. Düþünce ve algý bozukluðu yoktu. Günde 2 paket sigara kullanýmý dýþýnda nadiren alkol alýyordu. Madde kötükullanýmý yoktu. Özgeçmiþinde ve soygeçmiþinde belirgin bir özellik yoktu. Depresif elemanlar bulunmakla birlikte major

depresyon taný ölçütlerini karþýlamýyordu. Disosiyatif Yaþantýlar Ölçeði (DES) toplam puaný orta derecede yüksekti (32 puan) ve DDIS (Dissociative Disorders Interview Schedule) ile BTA-DB (Baþka türlü adlandýrýlmayan disosiyatif bozukluk) tanýsýný karþýlýyordu. Günde 5-8 saate varan gündüz düþleri (kendisi "yeniden canlandýrma" olarak tanýmladý) yaþýyordu. Bu süreçlerde küçük Selda (7 yaþýnda sürekli aðlayan bir kýz), Mandala (konuþan ses), Yolanda (olmak istediði gibi aþýrý rahat biri), Aleks (anne ve babasýna günah çýkaran erkek papaz) kiþilik durumlarý etkinlik gösteriyorlardý. Zaman zaman da neden veya nasýl öyle davrandýðýný kavrayamadýðý kýsa süreli yaþantýlara, unutkanlýklara sebep oluyor-lardý. Disosiyatif bozukluk terapisi "bir kiþilik temelinde ego durumlarý modeli"ne (Watkins ve Watkins 1997) uygun biçimde yürütüldü.

Terapistiyle "Sizi gördüðüm anda etkilenmiþtim" söz-leriyle baþlayan, ilk bir yýlda çok yoðun yaþadýðý aktarýmýn aslýnda yoðun baðlanma gereksinimini yansýttýðý anlaþýldý. Bu aktarým yorumlandýkça terapi süreci ilerledi. Deðiþen kiþiliklerin (ego durumlarý da denebilir) iþlevlerinin ortaya konmasý amacýyla dene-nen iki hipnoz uygulamasýndan sonra kendini iyi his-setmedi ve hipnozun gündüz düþlerinin yerini almasýndan korktuðu için bu teknikten yararlanýla-madý.

Selda'nýn güvensiz kiþilik yapýsý, seçtiði özdeþim figür-lerine aþýrý baðlanma özelliði ele alýnýrken, annenin kiþiliði, onunla saðlýksýz baðlanma yaþantýlarý ortaya çýkýyordu. Bu durum tepkisel baðlanma bozukluðu tanýsýný düþündürdü. Anneyle bir görüþme yapýldý, agorofobi ve obsesif kiþilik özelliklerinin olduðu görüldü.

Selda 12 yaþýndayken annesinin cinsel organýný okþadýðýný, erken çocukluk dönemindeki benzeri cin-sel kötüyekullanýmla ilgili aný/fantezileri terapinin ikinci yýlýnda tanýmladý. Bu esnada kaþýntýlý deri lez-yonlarý ve mide bulantýlarý ortaya çýktý. Evde anneyle çatýþmalarýn giderek arttýðý 10 aylýk bir dönemden sonra, bir aþýrý yakýnlaþma dönemi oldu. Annesini sepetin içinde yavrusunu yalayan anne kedi olarak görüyor, onu sýkýþtýrýyor, öpüyordu. Bu bir iki aylýk dönemin sonunda "artýk ona hastalýklý baðlanmak istemiyorum" dedi ve bir erkek arkadaþýyla saðlýklý, güvenli olmasýna özen gösterdiði bir iliþkiye baþladý. Gündüz düþleri de ikinci yýlda azalmaya baþladý, þimdi bazý günler 5-10 dakikalýk hayal kurmalar

(3)

ola-biliyor. Kiþiliklerin entegrasyonu 4. yýlýn ortalarýnda saðlanmakla birlikte kýsa sürdü. Ancak deðiþen kiþi-likler ev sahibi kiþilikle birlikte var oluþu yaþamakta-lar, kendisi bunlara kiþilik özellliklerim demeyi tercih ediyor.

Selda'nýn sosyal iþlevselliði giderek arttý. Kendini ifade ediþi kolaylaþtý, konuþmasýndaki duraklamalar, kop-malar yerini "anlatabiliyormuyum" ile baðlantýlanan ifadelere býraktý. Þimdi istediðini anlatabiliyor, iþini ve eðitimini keyifle sürdürüyor. Baþarýlý sýnav sonuçlarýný terapistine telefonla bildirmeyi ihmal etmiyor. Ailesiyle oturmaya devam ediyor. Annesini daha iyi anlýyor ve onunla iliþkisini sýnýrlayabiliyor. Erkek arkadaþýyla beraberliðini evliliðe taþýmayý planlýyor. Terapide ele alýnan bir kýsým materyal, teyp kayýt-larýndan, olgunun aðzýndan çýktýðý biçimde sunula-caktýr:

"Hayatýmda herþey yarým kaldý benim bölük pörçük, nedenlerini bilmek istiyorum. Kendine güvensiz, itilmiþ yetiþtirildim. Bunlarýn etkisi olabilir."

"Ýnsanlar bazen ne dediðimi anlamýyorlar, kopuk kalýyor. Ýnsanlarýn yanýnda konuþamýyorum. Soru sorulduðunda kesiliyorum. Eskiden bu daha çoktu. Hiçbir þey söyleyemez, susardým. Sýkýlýr, kýzarýr, bozarýrdým. Soru sorduðunuzda cevap verememek, düþündüklerimi ifade edememek sinirlerimi bozuyor. Bir kaç saat sonra dank ediyor. Yaptýðým þeylerin farký-na varýyorum; geçmiþteki durumlarý anlýyorum. Bebekliðimde annem beni tutarken bir yerime bir þey olacak diye korkarmýþ, bir seferinde beni doktora gö-türdüklerinde, annem dýþarda durmuþ, yengem beni içeri götürmüþ, doktor da anneme kýzmýþ. Çok huysuz bir çocukmuþum hep aðlarmýþým, çocukluðumda nasýl olduðumu sorduðumda annem bunlarý söylüyor, beni susturamazmýþ, pek meme emmemiþim.

Annemle ilgili duygularým dalgalanýyor, dalgalanýyor, duruluyor. Annem temizlik hastasý, korkuyor, dýþarýya çýkamýyor, midesi bulanýyor, kusuyor; “Selda ben ne yapacaðým” diyor. Ben evde kalmaktan sýkýlýyorum. Annemi karakýzým diye severdim. Gece caný beyaz leb-lebi, çukulata istese beni kaldýrýr, gider alýrým. Onu tu-tar böyle. Annemin de sevgiye ihtiyacý var. Ben çocuk-luðumdan beri herkese kendimi öptürürüm, onun ilgiye ihtiyacý var, bunun ilgiye ihtiyacý var diyorum. Annem hassas, silik bir insan. Ýnsanlar tarafýndan kullanýlýyor. Kimse hakkýnda kötü düþünmüyor. Çocukluðumdan bu yana annemi koruma görevini

üstlendim. Annemin de bana karþý ters tavýrlarý var. Her þeyime karýþýyor. Ýþten çýktýðýmda, iþ bulamaya-caksýn, kendinizi yetiþtiremediniz, amcanýzýn çocuk-larý iyi yetiþtiler diyor. Annemin neden böyle olduðunu anlýyorum. Anneannem çok güçlü bir kadýn. Annemi böyle yapan anneannem.

Annem 20 yaþýndayken babamla görücü usulüyle evlenmiþ. 2 sene babannemle oturmuþ, orada da ezilmiþ. Babam diktatörün teki. Evde kimseyle ilgilen-mez, sadece evdeki muhabbet kuþunu oðlum gel babana diye sever. Babamdan üç yýl önce þiddetli dayak yedim. Ben babannemlere erken gittim. Telefon açýp söylemiþtim. Babam habersiz gittim diye kýzmýþ. Geldiklerinde beni içeri odaya çaðýrdý. Annem engel olmadý. Orada beni dövdü, bacaðýmda sopa kýrdý. Annem iyi oldu dedi. Ben kendimi kaybetmiþim. Benim odam soðuk, soba yanmýyor. Ýçerisi sýcak annem orada kýsa kollu dolaþýyor. Geçen hafta has-taydým. Salonda yattým. Huzursuz oldum. Çorba yap-mýþtý. Bir kaþýk aldým, býraktým. Kendini yapmak zorunda hissettiðin için yapýyorsun dedim. Ne kadar art niyetlisin, sen hep böyleydin dedi. Annem toplum içinde de söylüyor. Bir þey yapamadýn hayatýný mahvettin diyor. Çocukluðumuzdan beri annem ve babam yetmiyormuþ gibi akraba çevremizden de aþaðýlanarak büyüdük.

Gazetede gayrimüslimlerin ölüm ilanlarýna bakardým, 7 yaþýndaydým. Bir kadýn ve çocuðunu öldürmüþler. Beni çok etkilemiþti. O kadýnýn annem olduðunu düþünmüþtüm. Michael Jackson'un çok güzel bir þarkýsý çalýyordu. Onunla özdeþleþtirmiþtim o kadýný. Adýný hatýrlamýyorum. Sýk sýk ölmüþ olduðumu, anne-min buna üzüleceðini düþünürdüm.

Çocukluðumdan beri kendimi ispatlama çabasýnday-dým. Ýlkokulda öðretmenimi hiç sevmezdim. Anneme senin kýzýn þöyle, böyle, ders dinlemiyor derdi. Konuþma zorluðu çekerdim. Ýlkokul 1. sýnýfta bucak kelimesine býçak diyordum bu 3-4 kez böyle oldu, öðretmen kýzdý. Bazen bildiðim þeyleri söyleyemez, devrik cümle kurardým. Yine birinci sýnýfta okuya-madým diye öðretmen bana vurmuþtu, burnum kanadý, öðretmen panik oldu. Sonra 2-3 yýl sýk sýk burnum kanadý.

Bir kez aþý olacaktýk, ben aþýyý görünce bayýldým; anneme bundan zaten hiç birþey olmaz aþýyý görünce bayýldý dedi. Annem hiçbirþey söylemedi. Çok üzüldüm. Ýlkokul 3'de kafama birþey mi düþtü ne oldu, sosyal, fen derslerine çok çalýþtým.

(4)

Yazlýktayken gündüz hiç dýþarý çýkmak istemez, o yaz sýcaðýnda battaniyenin altýna girer bütün gün hayaller kurardým. Çocuklarla oynamazdým. 7 yaþlarýndaydým, kral beni sarayýna kaçýrmýþ, tecavüz ediyorken düþünürdüm. Evde yalnýz kalmak isterdim, bahçeden sümüklü böcekleri toplardým çýplak tenimde gezinir-lerken baþlarýný çýkardýklarýnda elimdeki makasla keserdim onlarý. Bu hoþuma giderdi.

Orta 1'de tarih öðretmenimi annem olarak görüyor-dum. Gece yataða yattýðýmda böyle hayal ediyorgörüyor-dum. Birlikte bir evde oturuyorduk, katý bir insandý ama ben onun koyduðu kurallara uyuyordum, babam yoktu. Bu arada annemle aramýzda uçurumlar olmuþtu. Ona çok ters davranýyordum; senin gibi evlat olmaz olsun diyordu bana. Orta 3’de tarih öðretmenim dersimize gelmedi. Çok üzüldüm. Onu koridorda bir kere görmek için beklerdim.

Ortaokula giderken müzik eþliðinde yeniden can-landýrmalar baþlamýþtý. Anneannemin evine gidiyor, dayýmýn aldýðý müzik setini açýyordum, hayal kuruyor, kendimden geçiyordum. Okula gecikiyor, çöp toplama cezasý alýyordum. Defterlerimi tutamazdým, yaz-mazdým. Hiçbir teneffüs dýþarý çýkyaz-mazdým. Kendimle baþbaþa kaldýðým zamanlar teneffüstü. Tuvalete bile gitmezdim, kendimi sýkardým, bazen çiþimi altýma kaçýrýrdým.

Ben insanlarýn yanýnda rahat olamam. Ýçine kapanýk bir insandým. 2-3 sene öncesine kadar hiç konuþa-mazdým. Eve gelmek için sabýrsýzlanýrým. Evde perdeleri kapatýyorum. Karanlýðý severim. Müziði sonuna kadar açýyorum. Canlandýrmak istediðim ortamý detaylarýyla hatýrlayabiliyorum. Dans ederek canlandýrýyorum. Söyleyemediðim þeyleri söylüyo-rum. Rahat davrandýðýmý canlandýrýyosöylüyo-rum. Ayaklarým acýyor. Yeniden canlandýrmalarda evli olduðumu çok sýk canlandýrýyorum. Evlilik temasý beni çok etkiliyor. Normalde anlatmak istediklerimi anlatan, konuþan ses, Mandala oluyor. O sizinle konuþan Selda'ya ben-ziyor. Yolanda çok farklý. Kafamda yarattýðým kiþi Yolanda, ben onun gibi olmak istiyorum. Onu 3-4 sene önce farkettim ilk kez. O rahat bir insan. Saçlarýný tek tek örer, kýzýl saçlý, askýlý bluz, dar pantolon, sandalet giyer. Kolunda haç dövmesi var. O katolik. Yolanda erkekleri etkilemekten hoþlanýyor. Ortaokulda seyret-tiðim bir dizide Yolanda adýnda bir hemþire vardý. Pek güzel deðildi ama etkileyici idi. Yolanda adý oradan geliyor olabilir. Küçük Selda çok üzgün, sevilmediðini düþünüyor, hep annesini yanýnda istiyor.

Kafese konulan kuþ çýkmak ister ya çok sýkýntýlý, sevgisizdir. Ben de öyle kimse beni sevmiyor diye düþünüp aðlardým. Ani deðiþiklikler beni çok etkilerdi, alýþamazdým. Ben annemi anlayabiliyorum. Onun yapmak isteyip de yapamadýðý þeyler var týpký benim gibi. Üzerinizde bir perde gibi sizi engelliyor, hareket-siz, istekhareket-siz, mutsuz hissediliyor. Evdeyken böyle oluyorum ben de."

TARTIÞMA

Bakým sunan kiþi bir düzen içinde, bebeðin gereksini-mi oldukça yardýmýna geliyorsa, bebek bakýcýnýn ken-disini koruyabileceðini, yardým edebileceðini bilir. Böyle bir çocuk güvenli baðlanma iliþkisi içindedir ve hissettiði kaygý azdýr. Duyarlý ve karþýlayýcý bakým deneyimi yaþanmamýþsa, bakýcýnýn yardýmýna gele-ceðine inanmaz ve güvensiz baðlanma özellikleri ortaya çýkar. Bu çocuklar sürekli, hatta rahat ortam-larda da kaygýlýdýrlar. Anneler bu "zor" çocuklarla baþedemediklerinden sýk sýk yakýnýrlar. Anne-bebek iliþkisinde güvensiz, kararsýz yakýnlaþma uzaklaþ-malar anne-çocuk iliþkisinde de çatýþuzaklaþ-malarla sürebilir. Burada, anne-çocuk iliþkisinde yaþanan güçlükler, güvensiz baðlanma, annenin kendilik ve haz nesnesi olmak Selda'nýn benlik geliþimini sekteye uðratmýþtýr. Anne gibi olmak korkusu, ideal anne bulmak ya da annenin de annesi olmak modelleriyle çözümlenmeye çalýþýlmýþtýr. Annesine bakým sunmaya çalýþan çocuk olmuþtur. Yer yer annenin kendilik nesnesi bilgiç "konuþan ses", yer yer annenin cinsel nesnesi "Aleks" olmuþtur. Küçük Selda annesinden ilgi bulma hayali-ni umutsuzca sürdürmüþtür. Güvensiz, umutsuzca aranan baðlanma nesneleri, gündüz düþlerinde "ideal anne", "anlayýþlý, sevecen bir eþ", "þiddetli seksüel fan-tezilerin yaþandýðý biri" olmuþtur. Terapi sürecinde yakalanan baðlam ise Selda'ya "güvenli baðlanma iliþkisi" umudunu sunmuþtur.

Olgunun annesiyle yaþadýðý çatýþmalý iliþki deseni, güvensiz baðlanma özellikleri diðer insanlarla iliþki-lerini belirlemiþtir. Bu güvensiz baðlanma zemininin kiþilik bölünmesine yol açtýðý ya da duygusal, cinsel, fiziksel kötüyekullaným ve ihmal yaþantýlarýnýn baðlanma bozukluðu yanýsýra disosiyatif bozukluða neden olduðu düþünülebilir.

Minnis ve arkadaþlarý (1996) karþýt gelim özellikleri ve orta derecede öðrenme bozukluðu olan 22 yaþýnda bir olguda, güvensiz baðlanma özellikleri saptamýþ ve tepkisel baðlanma bozukluðu tanýsý koymuþlardýr. Bu olguda insan iliþkilerinde zýt tutumlar, dikkat eksikliði

(5)

ve bellek bozukluðu tanýmlanmýþ, bipolar ya da þizo-affektif benzeri profil göstermesine karþýn nöroleptik tedavisinden yanýt alýnmadýðý bildirilmiþtir. Anne, kýzýnýn doðduðu günden beri idaresi zor bir çocuk ol-duðundan sözetmiþ, olgu ise eriþkinler için baðlanma deðerlendirme formunu annesiyle iliþkisinin sorgu-lanmasýndan rahatsýz olduðu için yarým býrakmýþtýr. Ne yazýk ki, baðlanma ve kaygý iliþkisini araþtýran çok az deneysel araþtýrma vardýr. Manassis ve arkadaþlarý (1995) kaygý bozukluðu olan annelerde (eriþkin baðlanma sorgulamasýyla) otonom olmayan tipte baðlanma özellikleri ve çocuklarýnda güvensiz baðlan-ma saptamýþlardýr. Ayný örneklemi daha sonra incelediklerinde güvensiz baðlanan çocuklarda kaygý belirtilerini ve bozukluðunu daha fazla bulmuþlardýr. "Davranýþsal inhibisyon" çocuðun yeni durumlara yaklaþma eðilimi olarak daha tutuk, çekingen, sýkýn-týlý olmasýdýr. Yeni olanla karþýlaþmada fizyolojik uyarýlmýþlýk, sessizlik, davranýþsal kontrollülük hali olur (Kagan ve ark. 1988). Ýnhibe çocuklar oyun çocuklarý gibi utangaçtýr, okul öncesi dönemdeki çocuklar gibi yabancý insanlarla karþýlaþtýðýnda sessiz ve içe dönüktür.

Kendisine soru sorulduðunda ya da girdiði yeni ortamlarda Selda'nýn yaþadýðý sýkýntýlý durum davranýþsal inhibisyon olarak tanýmlanabilir. Annenin eleþtirel, tatmin olmayan yapýsý ile çocuktaki davranýþsal inhibisyonun iliþkili olduðu ortaya kon-muþtur (Hirshfeld ve ark. 1997). Rosenbaum ve arkadaþlarý (1988) inhibe çocuklarýn alýþkýn olmadýk-larý durumlarda yüksek düzeyde uyarýlmýþlýk hali gös-terdiklerini, desteklenmeye ve rahatlatýlmaya gereksi-nimlerinin fazla olduðunu öne sürmüþlerdir.

Selda terapistle seksüel ilgilerini paylaþamamasýna, küfürlü açýk saçýk konuþmalarý yapamamasýna ken-disi de þaþýrýyordu. Özellikle Yolanda alterinin ahlak-sýz tutumu belirgindi, diðer kiþilikler de bu durumu onaylýyordu. Aðýza alýnmayacak küfürlerle konuþ-masýndaki rahatlýðýn insanlarý þaþýrttýðýndan söz ediyordu. Gece ileri saatlerde dýþarý çýkabiliyordu. Ýki kez tecavüz tehlikesi atlatmýþtý.

Selda terapistine baðlýlýðýnda eþcinsel yönelimi olup olmadýðýný sorguluyordu. Aleks alteri annesiyle, yakýn

kýz arkadaþlarýyla iliþkisinde ortaya çýkabiliyordu. Öyle anlarda kendisini çok güçlü hissediyor, karþýsýn-dakini þaþýrtabiliyor ve cinsel haz duyabiliyordu. Ancak terapisti ile ilgili seksüel fantezileri yoktu, olan-lar "ideal anne" iliþkisini yaþatan fantezilerdi. Ýsteði, sýnýrlarý belirli, saygýlý, duyarlý, anlaþýldýðýný, sevildiði-ni hissetttiði bir baðlanma iliþkisiydi. Bu iliþki güçlendikçe kendini iyi hissediyordu. Otobüsün altýn-da kalýp ölme istekleri de ortaaltýn-dan kalkmýþtý. Ýlaçlara baðýmlý olmaktan korktuðu için depresif süreçler anti-depresan medikasyon kullanýlmadan atlatýlmýþtý. Baðýmlý olma korkusu hipnotik telkini alma zorluðun-da zorluðun-da ortaya çýkmýþtý.

Erickson (1993) bozuk, güvensiz baðlanma iliþkisi içindeki ailelerde bireyler arasý ailesel (tanýdýksal) çekimin yetersizlik gösterdiðini bunun cinsel baðlan-maya ve enseste yol açtýðýný bildirmiþtir. Selda'nýn bebekliðinde annenin bakým sunarken yaþadýðý tedir-ginlik, beceriksizlik, bebeði doktorun yanýna yenge-siyle göndermesinde göze çarpmaktadýr. Anne bebeði-ni bebebeði-nimsememiþ, uzak kalmýþtýr, tanýdýksal çekim yetersizdir. Bebeðin cinsel organýný kaþýma anýsý/fan-tezisi erken dönemde cinsel nitelikte baðlanmanýn (ensestin) baþladýðýný düþündürmektedir.

Kötüye kullaným öyküsü olan bir grup annenin çocuk-larýna bakým sunumu incelenmiþ; çocukçocuk-larýna kötü bakýmý sürdürenlerin travmatik deneyimleri hakkýnda konuþamadýklarý, disosiyatif yaþantý skorlarýnýn (DES) daha yüksek olduðu görülmüþtür. Bu anneler kendi kötü kullanýmlarýný çocuklarý aracýyla yeniden yaþayarak baþetmeye çalýþýyor olabilirler. Bu döngüyü kýran anneler kendi kötüye kullanýmlarýný destekleyi-ci bir kiþiye anlatmýþlardýr (Green 1998). Kadýnlar annelerinin baðlanma biçimini, mizaca ve depresif özelliklere baðlý olmaksýzýn benimserler ve nesiller boyu sürdürürler (Miller 1997).

Burada anne kendi güvensiz baðlanma deseni çerçevesinde, ensestiyöz tutumla, Selda'ya baðlan-mýþtý ve güçlüklerini tanýmlamaktan ve çözümlemek-ten kaçýnýyordu; psikoterapi önerimizi kabul etmemiþti. Buna karþýn, Selda büyük bir kararlýlýkla görüþmeleri sürdürdü. Selda'nýn gösterdiði geliþim saðlýklý varoluþ kaynaklarýna duyduðumuz inancý pekiþtiren güçte olmuþtur.

KAYNAKLAR

Carlson V, Cicchetti D, Barnett D ve ark. (1989) Disorganized/disoriented attachment relationships in mal-treated infants. Dev Psychology, 25:525-531.

Dozier M (1990) Attachment organisation and treatment use for adults with serious psychological disorders. Dev Psychopathology, 2:47-60.

(6)

Amerikan Psikiyatri Birliði (1994) Mental Bozukluklarýn Tanýsal ve Sayýmsal Elkitabý, 4. baský (DSM-IV), Washington DC, Çeviren: E Köroðlu, Hekimler Yayýn Birliði, Ankara, 1995. Green A (1998) Factors contributing to the generational trans-mission of child maltreatment. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 37(12): 1334-1336.

Hirshfeld DR, Biederman J, Brody L (1997) Associations between expressed emotion and child behavioral inhibition and psychopathology: A pilot study . J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 36 (2): 205 - 213.

Erickson MT (1993) Rethinking Oedipus:An evolutionary per-spective of incest avoidance. Am J Psychiatry, 150(3): 411-416.

ICD-10 (1992) Ruhsal ve Davranýþsal Bozukluklar Sýnýflandýrmasý, Dünya Saðlýk Örgütü, Öztürk O, Uluð B yöne-timinde çevrilmiþtir. Türkiye Sinir ve Ruh Saðlýðý Derneði, Ankara, 1993.

Kagan J, Reznick JS, Snidman N (1988) Biological bases of childhood shyness. Science, 240: 167-173.

Liotti G (1992) Disorganized/disoriented attachement in the etiology of dissociative disorders. Dissociation, 5:196-204. Manassis K, Bradley S, Goldberg S ve ark. (1995) Behavioural inhibition, attachment and anxiety in children of mothers with anxiety disorders. Can J Psychiatry, 40: 87-92.

Miller L, Kramer R, Warner V ve ark. (1997) Intergenerational transmission of parental bonding among women. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 36 (8): 1134-1139.

Minnis H, Ramsay R, Campbell L ve ark. (1996) Reactive attachment disorder: usefulness of a new clinical category. J Nerv Ment Dis, 184(7):440.

Patrick M, Hobson P, Castle D ve ark. (1994) Personality disor-der and mental representation of early social experience. Dev Psychopathology, 6:375-388.

Putnam FW (1996) Child development and Dissociation. Child and Adolescent Psychiatric Clinics of North America, 5 (2): 285-302.

Rosenbaum JF, Biederman J, Gersten M (1988) Behavioral inhi-bition in children of parents with panic disorder and agora-phobia. Arch Gen Psychiatry, 45: 463-470.

Silberg JL, Stipic D, Taghizadeh F (1997) Dissociative Disorders in Children and Adolescents. "Handbook of Child and Adolescent Psychiatry", JD Noshpitz (Ed), John Wiley & Sons, inc, 3. Cilt, s.329-353.

Stilwell BM, Galvin M, Kopta SM ve ark. (1997) Moralization of attachment: a fourth domain of conscience functioning. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 36(8):1140-1147. Warren SL, Huston L, Egeland B (1997) Child and adolescent anxiety disorders and early attachment. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 36(5): 637-644.

Watkins JG, Watkins HH (1997) Ego states: Theory and thera-py. New York, Norton and Company.

Wolff PH (1987) The Development of Behavioral States and the Expression of Emotions in Early Infancy. Chiago, University of Chiago Press.

(7)

Referanslar

Benzer Belgeler

yüksekliğini, tablonun dışında verilen sayılar ise o yönden bakıldığında daha yüksek apartmanların arkasında kalmayıp görülebilen apartman sayısını

資訊處舉辦「影片教材製作軟體 EverCam、觸控式電子白板及 My2tmu」等多 場教育訓練活動

Büyükşehir Belediyesi, içinde Piyerloti Kahvesi'nin de var olduğu tekke, sıbyan mektebi ve tarihi konakların bulunduğu semti yemden düzenlemek için iki yıl önce bir

Şöyle bir düşünelim: Büyük Türk sosyoloğu... Hürriyet mü­ cadelesi ve vatanı uğruna bü-j tün servet ve saadetini harcıyan insan... Bu büyük insanın

19’uncu yüzyılda “Lebon” adıyla açılan, daha sonra “Markiz” adım alan tarihi pastane, 1994 yılında yeniden hizmete girecek.. Pastanenin bulunduğu bina ve

Doç. Dr., SSK Ankara Eðitim Hastanesi Psikiyatri Kliniði, Ankara.. düþünme ya da düþüncelerini belli bir konu üzerinde yoðunlaþtýrma yetisinde azalma ya da kararsýzlýk

Panik ataklarý, Sosyal Fobi (örn. korkulan toplumsal durumlarla karþýlaþma üzerine ortaya çýkan), Özgül Fobi (örn. özgül fobik bir durumla karþýlaþma), Obsesif

Bu yayýnlarýn birinde venlafaksinin panik bozukluðunun kýsa dönem tedavisinde düþük dozlarda (ort. 47 mg/gün) panik ataklarýný önlediði bildirilmektedir.. Panik