• Sonuç bulunamadı

Neuroimaging Techniques in Eating Disorders

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Neuroimaging Techniques in Eating Disorders"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeme Bozukluklarýnda Beyin Görüntüleme

Yöntemleri

Esra Güney1, Aslý Çepik Kuruoðlu2

1Dr., Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalý, 2Doç.Dr., Psikiyatri Anabilim Dalý, Ankara

SUMMARY

Neuroimaging Techniques in Eating Disorders

Eating disorders that are commonly encountered during puberty or early adulthood period, are associated with significant mortality and morbidity. Recent advances in the neuroimaging techniques made an impact on this area. Although research has been limited compared to other psychiatric disorders, results seem promising in paving the way to better understand the etiopathoge-nesis, by way of identifying the responsible brain regions. Many studies conducted in anorexia nervosa (AN) demonstrated loss of gray and white matter, which partially recuperates during recovery, as well as an increase in the cerebrospinal fluid volume. These find-ings were supported by similar outcomes from magnetic resonance spectroscopic investigations. Functional imag-ing methods have been utilized to obtain insight to the serotonin receptor binding, regional cerebral blood flow or glucose consumption. In these studies the association of AN with affected cingulate, frontal, temporal and parietal cortices has been demonstrated. Data support-ing partially ongosupport-ing malfunction after recovery, suggest the possibility that constitutional features may render the individual liable to the development of an eating dis-order. A small number of studies performed on bulimia nervosa and binge eating disorder showed dysfunction in similar brain regions. In this paper, we aim to review the newly developed neuroimaging methods that have gained importance in the field of research conducted on the etiology of eating disorders.

Key Words: Eating disorders, CT, fMRI, SPECT, PET.

ÖZET

Yeme bozukluklarý sýklýkla ergenlik ve genç eriþkinlik döneminde ortaya çýkar ve anlamlý mortalite ve mor-biditeyle baðlantýlýdýr. Beyin görüntüleme tekniklerinde son yýllarda görülen geliþmeler yeme bozukluklarý alaný-na da yansýmýþtýr. Yapýlan çalýþmalarýn sayýsý diðer psiki-yatrik bozukluklara göre daha az olduðu halde, sonuçlar yeme bozukluklarýnda etyopatojenezin daha iyi anlaþýl-masýna yönelik olarak, olasý beyin bölgelerinin saptan-masý yolunda önemli adýmlar atýlsaptan-masýný saðlamaktadýr. Anoreksiya nervozada yapýlan birçok çalýþma hastalýk sýrasýnda, iyileþmeyle kýsmen düzelen beyaz ve gri cevher hacminde azalma ve beyin omirilik sývýsý (BOS) hacminde artýþ olduðunu göstermiþtir. Benzer örüntüler manyetik rezonans spektroskopi yöntemi ile desteklenmiþtir. Ýþlevsel görüntüleme çalýþmalarý serotonin reseptör baðlanmasý, bölgesel serebral kan akýmý veya serebral glukoz metabolizmasý ile ilgili iþlevsel bilgi saðlamak için kullanýlmýþtýr. Bu çalýþmalarda AN ile singulat, frontal, temporal ve pariyetal korteksin iliþkisi gösterilmiþtir. Bu bozukluklarýn iyileþme sonrasý kýsmen kalýcý olduðunu destekleyen bazý veriler, bu kiþisel özelliklerin yeme bozukluklarýnýn geliþimine yatkýnlýk oluþturma olasýlýðýný ortaya çýkarmaktadýr. Bulimiya nervoza ve týkýnýrcasýna yeme bozukluðunda yapýlan daha az sayýdaki çalýþmada benzer beyin bölgelerinde bozukluk olabileceði göste-rilmiþtir. Bu makalede yeme bozukluklarýnýn etiyolojisine yönelik yapýlan araþtýrmalarda, geliþtirilen son tekniklerle giderek önemli yer tutmaya baþlayan beyin görüntüleme yöntemlerinin gözden geçirilmesi amaçlanmýþtýr.

Anahtar Sözcükler: Yeme bozukluklarý, BT, fMRI, SPECT,

PET.

(2)

GÝRÝÞ

Yeme bozukluklarý, yüksek morbidite ve mortalite oranlarý ile seyreden ve yaþamý tehdit eden kronik hastalýklardýr. DSM-IV'de yeme bozukluklarý anoreksiya nervoza (AN), bulimiya nervoza (BN) ve baþka türlü adlandýrýlamayan yeme bozukluklarý (BTA-YB) þeklinde sýnýflandýrýlmaktadýr. Toplum-da görülme sýklýklarý yaklaþýk %1-3'dür (Yüksel 2006). Yakýn dönemlere kadar yeme bozukluk-larýnýn modern toplumlarýn zayýf görünüm ve beden egzersizlerine verdiði önem gibi sosyolojik etkenler veya ergenlik döneminin daha baðýmsýz olma beklentisine karþý bir tepki ve bedenlerinin anne babanýn kontrolü altýnda olduðu duygusu nedeniyle kendilerini tahrip yoluyla özel bir kiþilik olarak deðer kazanabilmek için gösterilen bir çaba þeklindeki psikolojik etkenler sonucunda ortaya çýktýðý düþünülmüþtür (Cankat 1997). Bu güne kadar etiyolojide ön planda olan sosyokültürel kuramlar, beden görünümü ile ilgili standartlara tüm kadýnlar maruz kaldýðý halde neden hepsinde yeme bozukluðu görülmediðini açýklayamamak-tadýr. Bunun üzerine araþtýrmalar etiyolojide psikolojik ve sosyolojik etkenler yanýnda yapýsal yatkýnlýðý destekleyen biyolojik etkenler üzerine yoðunlaþmýþtýr. Son 20 yýlda yapýsal görüntüleme yöntemleriyle birlikte iþlevsel beyin görüntüleme tekniklerinde de kaydedilen önemli ilerlemeler, yeme bozukluklarýnýn biyolojik temellerinin anlaþýlmasýnda önemli katkýlar saðlamaktadýr.

Yapýsal Görüntüleme Çalýþmalarý

Bilgisayarlý Tomografi (BT) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG):

Yapýsal anormallikler hakkýnda bilgi saðlayan BT ve MR görüntüleme çalýþmalarýndan düþük kilolu AN hastalarýnýn sulkus ve ventriküllerinde geniþleme ve beyin hacminde azalma olduðu bilin-mektedir. Katzman, AN'li kadýnlarda hastalýk sýrasýnda gri ve beyaz cevher hacminde azalma yanýnda BOS hacminde artýþ bulmuþtur. Bu sonuç-tan farklý olarak Husain ve ark., MR ile yaptýklarý bir çalýþmada orta beyin ve talamusta azalmayla birlikte gri cevherde deðiþiklik olmadýðýný göster-miþtir Beyin hacmindeki deðiþiklikler kilo alýmý sonrasýnda normale doðru gerilerken tamamen normale dönüp dönmediði net deðildir (Frank ve

ark. 2004). Bir yýldan daha uzun süredir týkýnýrcasý-na yeme, boþaltma veya kýsýtlayýcý davranýþý olmayan ve tedavi almayan hastalarda yaptýðý bir MRG çalýþmasýnda Wagner, uzun dönemli iyileþme sonrasýnda yapýsal beyin anormalliklerinin geriye döndüðünü, BOS hacmi yanýnda total veya bölgesel gri ve beyaz cevher hacimlerinin kontrol guru-plarýndan farklý olmadýðýný bulmuþtur (Wagner ve ark. 2006).

MR ayný zamanda yeme bozukluðu olan hastalarda hipofiz bezinin ayrýntýlý incelenmesine de olanak vermiþtir. Doraiswamy, AN ve BN'li hastalarda hipofiz alanýnda anlamlý bir küçülme bildirmiþtir. Bu hipofiz boyutundaki küçülmenin, beslenme ve endokrin iþlev bozukluðuna ikincil olarak geliþtiði düþünülmüþtür (Ellison ve Foong 1998).

Beyin hacmindeki deðiþikliklerin nedeni bilin-memekle birlikte, dehidratasyon ya da malnütris-yona ikincil geliþen nöronal hasarýn bu deðiþiklik-lere yol açabileceði ileri sürülmektedir (Ellison ve Foong 1998). Ayrýca kortizolün de beyindeki bu deðiþikliklere olasý katkýsýndan söz edilmektedir. Katzman, üriner serbest kortizolün BOS hacmi ile pozitif fakat gri cevher hacmiyle negatif iliþki gös-terdiðini bulmuþtur. AN'de görülen BOS kortizol artýþýnýn, bu hastalardaki azalmýþ beyin hacminde rol oynamasý olasýdýr (Frank ve ark. 2004).

Yapýsal anormallikler ve klinik deðiþkenler arasýn-daki iliþkiyi inceleyen az sayýda çalýþma vardýr. Lankenaue, kilo kaybý hýzýnýn AN'da ventrikül/be-yin oraný ile, Hoffman ise kronik istemli kusmanýn AN ve BN hastalarýndaki ventriküler geniþleme ile iliþkili olduðunu göstermiþtir. Diðer çalýþmalarda yapýsal anormalliklerin uzamýþ açlýk ve malnutris-yonla iliþkili olduðu belirtilmiþtir ancak bu beyin hacmindeki deðiþikliklerin biliþsel durum ve duygudurum deðiþikliklerine etkisi net deðildir. Akut evredeki hastalarýn dikkat ve bellek sorunlarý gösterdikleri ve ayrýca problem çözmede eksiklik-leri olduðuna iliþkin kanýtlar vardýr (Ellison ve Foong 1998). Kingston yapýsal görüntüleme yön-temlerini, anksiyete, depresyon, dikkat ve belleði içeren psikolojik deðerlendirmelerle birleþtirmiþ ancak anlamlý bir iliþki bulmamýþtýr (Kingston ve ark. 1996). Connan, düþük kilolu AN'lý hastalarda hipokampüs hacminin küçüldüðü ve bu küçül-menin hipokampüs-baðýmlý biliþsel iþlevlerde bozulmayla iliþkili olduðu hipotezini ileri sürerek

(3)

yaptýðý MRI çalýþmasýnda, AN'da hipokampal hacimde bilateral azalma (%8.2 sað, %7.5 sol) sap-tamýþtýr. Fakat hipokampüs hacmindeki bu deðiþik-likler, AN'nýn klinik özellikleri ve hipokampüs-baðýmlý biliþsel iþlevlerde bozulma ile iliþkili bulun-mamýþtýr (Connan ve ark. 2006).

Özet olarak bu yapýsal görüntüleme çalýþmalarý, hastalýk sýrasýnda gri ve olasýlýkla beyaz cevherde kayýp olduðunu ve bunun en azýndan kýsmen kilo alýmýyla düzeldiðini göstermektedir (Frank ve ark. 2004).

Ýþlevsel Çalýþmalar

MR spektroskopi (MRS) çalýþmalarý:

Parankim deðiþikliklerini daha iyi görüntülemek için çeþitli MRG teknikleri geliþtirilmektedir. Dokuda meydana gelen kimyasal deðiþimlerin belirlenmesi yoluyla dokunun metabolik özellik-lerini gösteren MRS tekniði, aktif nörodejeneratif süreci olan hastalarý ayýrt edebilmede kullanýlmak-tadýr. Yani, MRG beynin anatomik görüntüsünü saðlarken, MRS altta yatan dinamik fizyoloji ile iliþkili iþlevsel görüntüyü verir. Proton MRS ile, N-asetil gruplarý, kolin-taþýyan fosfolipidler, kreatinin (kr) ve fosfokreatinin, lipid ve laktat düzeyleri ölçülebilir. N-asetil aspartat (NAA), nöronal bütünlüðün bir belirleyicisi olup, düþük NAA/kr oraný nöron kaybý ya da hasarý ile iliþkilidir. Kolin, hücre membran bütünlüðünü yansýtýr ve artmýþ kolin düzeyi ya da kolin/kr oraný artmýþ hücre yýkýmý, myelin yýkýmý, gliozis ya da inflamasyonu gösterir. Kreatinin ise beyinde hücresel enerji metabolizmasýnýn görece sabit bir elemaný olup, bazen bir standart olarak kullanýlýr (Kuruoðlu 2005).

Juvenil AN hastalarýnda yapýlan MRS çalýþmalarýn-da beyaz cevherde total kreatinine oranla çalýþmalarýn-daha yüksek kolin, koline oranla daha düþük NAA oran-larý bulunmuþtur. Bu deðiþiklikler iyileþmeyle geriye dönebilecek hücre membran döngüsündeki deðiþikliklerle açýklanmýþtýr (Frank ve ark. 2004). Rzanny ve ark. tarafýndan yapýlan bir çalýþmada beyin fosfolipidlerindeki azalmanýn AN'de beden kitle indeksindeki (BKÝ) azalmayla iliþkili olduðu gösterilmiþtir. BKÝ'ndeki azalma beyin fosfolipid-lerinde niteliksel deðiþikliklere yol açmakta ve bu

da hareketli fosfolipid fraksiyonunda azalmayla sonuçlanmaktadýr (Rzanny ve ark. 2003). Sonraki çalýþmalar BKÝ'nin ayný zamanda frontal korteks miyoinozitol düzeyiyle de iliþkili olduðunu göster-miþtir. Frontal korteks miyoinozitolü, 5-HT ikincil ulak nörotransmisyon sisteminin bir parçasýdýr ve frontal korteks myoinozitol düzeylerindeki azalma, AN'da azalmýþ 5-HT aktivitesiyle tutarlýdýr (Frank ve ark. 2004).

AN'li hastalarda biliþsel iþlevlerdeki bozulmayla serebral metabolitlerin iliþkisini inceleyen malar oldukça sýnýrlýdýr. Yapýlan bir MRS çalýþ-masýnda AN'li hastalarýn sözel öðrenme ile dikkate dayalý ve yürütücü görevlerde zayýf performans gösterdiði gözlenmiþtir. Bölünmüþ dikkat görevin-deki (divided attention task) performans dorsola-teral prefrontal korteksteki NAA ve keratin/fos-fokreatin ile iliþkiliyken, yürütücü iþlevler ve depre-sif belirtiler, anteriyor singulat korteksteki gluta-mat/glutamin ile iliþkili bulunmuþtur. AN'li hasta-lardaki biliþsel deðiþikliklerle ilgili yürütülen yapýsal görüntüleme çalýþmalarýnda anlamlý bir iliþ-ki gösterilemezken MRS, bu hastalarda prefrontal korteksteki serebral metabolizma ile baðlantýlý olan biliþsel bozulma için kanýt saðlamýþtýr (Ohrmann ve ark. 2004).

Genç adolesan hastalarla yapýlan az sayýda çalýþma vardýr. Castro-Fornieles ve ark. tarafýndan, 11-17 yaþlarýnda 12 AN'li hastada yapýlan bir MRS çalýþ-masýnda, frontal gri cevherde NAA, glutamat/glu-tamin ve myoinositol düzeylerinin düþük olduðu ve özellikle NAA'ýn bazý beslenme ile ilgili deðiþkenler ve biliþsel parametrelerle iliþkili olduðu saptan-mýþtýr. Bu deðiþikliklerin genç hastalarda tersinir olabileceði vurgulanmýþtýr (Castro-Fornieles ve ark. 2006)

Ýstirahat sýrasýnda PET ve SPECT çalýþmalarý:

SPECT yöntemi bölgesel serebral kan akýmýna iliþkin bilgi saðlar ve bölgesel serebral glukoz metabolizmasýyla iliþkili olarak beynin kan akýþý haritasýný sunar. Bölgesel kan akýmýndaki bir azal-ma hipometabolizazal-mayý ve dolayýsýyla beyin iþlev-lerindeki bir hasarý yansýtýr (Lask ve ark. 2005). Ýstirahat sýrasýndaki çalýþmalar, yüksek kalorili yiyecek göstermek ya da yemelerini istemek gibi herhangi bir uyaran olmaksýzýn, sýrtüstü yatar

(4)

pozisyonda yürütülmektedir. Bu sýrada konuþma, okuma ya da herhangi bir aktivite istenmemektedir (Bartenstein ve ark. 2002). AN'de 'istirahat' beyin aktivitesinin deðerlendirildiði birçok çalýþmada hastalýk sýrasýnda temporal, pariyetal ve singulat korteks deðiþiklikleri olduðu gösterilmiþtir. AN'li iki hastada SPECT ile frontal, temporal ve pariyetal bölgelerde, remisyondan 3 ay sonra nor-male dönen olan bilateral hipoperfüzyon saptan-mýþtýr (Kuruoðlu ve ark 1998). Takano ve ark., medial prefrontal korteks ve anterior singulat kor-tekste (ASK) hipoperfüzyon ve talamus ve amigda-lo-hipokampal komplekste hiperperfüzyon sap-tamýþlardýr (Frank ve ark. 2004). Rastam ve ark. tarafýndan erken baþlangýçlý AN'li hastalarda yapýlan çalýþmada uzun dönemli tekrar beslenme sonrasýnda bile, temporopariyetal ve orbitofrontal bölgelerde serebral hipoperfüzyon olduðu ve bölgesel serebral kan akýmýnýn beden kitle indeksi (BKÝ) ile baðlantýlý olmadýðý gösterilmiþtir (Rastam ve ark. 2001). Farklý bir SPECT çalýþmasýnda, kýsýt-layýcý tip AN'li olgularda tedaviden önce, ASK'i de içeren bilateral anterior loblarda, sað pariyetal lobda, insula ve oksipital loblarda bölgesel serebral kan akýmýnda azalma olduðu gösterilmiþtir. Rastam ve ark.'nýn sonuçlarýnýn aksine bu çalýþmada kilo alýmý ve yeme davranýþýnda anlamlý düzelmeyle bir-likte sað pariyetal lobda bölgesel kan akýmýnda artýþ ve bazal gangliyon ve serebellumda bölgesel kan akýmýnda azalma olduðu ancak ASK alanýndaki hipoperfüzyonun kalýcý olduðu gösterilmiþtir. BKÝ ve oksipital lobdaki bölgesel kan akýmý arasýnda pozitif korelasyon saptanmýþtýr. Bu bulgular bazý beyin bölgelerinde serebral kan akýmýnýn kilo alýmý ile iliþkili olduðunu, fakat ASK'deki düþük bölgesel kan akýmýnýn tedaviden etkilenmediðini göster-mektedir. ASK'nýn yüksek beyin iþlevlerinin kont-rolünde önemli bir rolü olduðu bilinmektedir ve bu alandaki bozukluðun AN'li hastalarda anormal yeme davranýþýnýn ortaya çýkmasý ve sürdürülme-siyle iliþkili olabileceði düþünülmektedir (Kojima ve ark. 2005).

SPECT çalýþmalarýnda elde edilen sonuçlarla da uyumlu olarak Delvenne ve ark. tarafýndan yapýlan bir PET çalýþmasýnda, AN'li kiþilerde kontrollerle karþýlaþtýrýldýðýnda kilo alýmýndan sonra normale dönen frontal ve pariyetal hipometabolizma sap-tamýþlardýr. Ýstirahat sýrasýndaki bulgular birlikte

deðerlendirildiðinde hastalýk esnasýnda temporal, pariyetal ve singulat korteks deðiþikliklerinin olduðu ve daha az sayýdaki çalýþmada bu alanlarda-ki deðiþikliklerin kalýcý olduðu gözlenmektedir. Mesial temporal korteksin emosyonel iþleme ile iliþkili olduðu ve AN'de artmýþ anksiyetenin amigdala iþlev deðiþiklikleriyle iliþkili olabileceði göz önünde tutulursa bu bulgular önemlidir (Frank ve ark. 2004).

AN'de gözlenen bu global ya da bölgesel lerin uzamýþ açlýkla iliþkili nörofizyolojik deðiþiklik-lere baðlý veya anksiyete ve depresyon belirtileri ile iliþkili olabileceði de düþünülmüþtür. Nitekim AN hastalarýndaki anksiyete düzeyleri kontrollere göre yüksektir ve artan anksiyeteyle beyin kan akýmýnda azalma olduðunu gösteren iþlevsel çalýþmalar vardýr. Panik bozukluklu hastalarda sol inferiyor pariyetal bölgede azalmýþ metobolizma tanýmlan-mýþtýr. Bu görüþten farklý olarak Delvenne, pariyetal hipometabolizmanýn AN'de birincil sereb-ral iþlev bozukluðunu temsil edebileceðini belirt-miþtir. Anoreksik hastalarýn pariyetal lobla iliþkili olduðu düþünülen bazý matematiksel görevlerde zorluk yaþadýðý bulunmuþtur. Bu bölge ayný zaman-da beden imgesi algýlamasýyla iliþkilidir (Ellison ve Foong 1998).

Erken baþlangýçlý AN'da iþlevsel beyin görüntüleme çalýþmalarý limbik sistem iþlev bozukluðuna iliþkin kanýtlar saðlar. Temporal bölge kan akýmýnda tek taraflý azalma ile görsel-uzamsal yeteneklerde bozulma, görsel hafýzada bozulma ve bilgi iþlem hýzýnda artýþ arasýnda anlamlý bir iliþkinin ortaya çýkarýlmasý bu olasýlýðý desteklemektedir (Lask ve ark. 2005). Goethals ve ark. SPECT kullanarak AN ve BN'de zayýflýk için aþýrý çaba, doymama, beden memnuniyetsizliði, mükemmeliyetçilik, verimsizlik, kiþiler arasý güvensizlik, olgunlaþma korkusu gibi yeme bozukluðu belirtileriyle beyin perfüzyonu iliþkisini araþtýrmýþlardýr. Beden memnuniyetsizliði ve verimsizlik skorlarý ile prefrontal ve pariyetal korteks perfüzyonu arasýnda pozitif iliþki gözlenirken, diðer yeme bozukluðu belirtileri ve beyin perfüzyonu arasýnda iliþki gösterilememiþtir (Goethals ve ark. 2006).

AN'li bir hayvan modelinde kronik besin kýsýtla-masýnýn etkilerini deðerlendiren mikroPET çalýþ-masýnda besin kýsýtlamasý yapýlan farelerde 2-deok-si-2 (18F) fluoro-D-glukoz (18FDG) tutulumunun

(5)

serebellumda artmýþ, hipokampus ve striatumda anlamlý olarak azalmýþ olduðu, talamusta ise azal-ma eðiliminde olduðu gözlenmiþtir. Bu bulgular serebral glukoz hipometabolizmasýnýn bildirildiði klinik popülasyondaki önceki verilerle uyumludur (Barbarich-marsteller ve ark. 2005).

BN'de de benzer þekilde istirahat durumunda bölgesel glukoz metabolizmasý özellikle pariyetal kortekste belirgin olarak azalmýþtýr. Depresyonla yapýlan karþýlaþtýrmalý bir çalýþmada BN hastalarýn-da sað frontal aktivasyonhastalarýn-da azalma bulunurken depresyonda ise bazal ganglion aktivitesinde azal-ma olazal-masý, BN ve depresyon için farklý patofizyolo-jiyi desteklemektedir. Hastalýk sýrasýnda gözlenen bölgesel glukoz metabolizmasý ve kan akýmý deðiþiklikleri iyileþme ile gerilemektedir (Frank ve ark. 2004).

PET, SPECT ve fMRI: Görevle etkinleþtirme çalýþ-malarý

AN patofizyolojisi için özgül olabilecek beyin akti-vasyon alanlarýný araþtýrmak amacýyla iþlevsel görüntüleme yöntemleri çeþitli görevlerle birlikte yürütülmüþtür. PET ve SPECT ile yapýlan birçok görevle etkinleþtirme çalýþmasýnda AN için farklý bulgular elde edilmiþtir. Bazý çalýþmalarda, anorek-sik hasta ve kontroller arasýnda iþlevsel farklýlýklar bulunmazken, diðerlerinde kortikal ve subkortikal deðiþiklikler saptanmýþtýr. Bölgesel özgüllük net olmasa da, anoreksik hastalarda yiyecek uyaraný, beyin kan akýmý artýþýnýn güçlü bir nedenidir (Ellison ve Foong 1998).

SPECT kullanarak yapýlan bir çalýþmada, kremalý kek yemekle AN'de frontal, oksipital, pariyetal ve temporal bölgelerde hiperperfüzyon gösterilmiþtir (Nozoe ve ark. 1995). Yine benzer bir PET çalýþ-masýnda, yüksek kalorili yiyeceklerin AN'de anksiyeteyi provoke ettiði ve daha büyük temporo-oksipital aktivasyona neden olduðu bulunmuþtur (Frank ve ark. 2004).

fMRI kullanýlarak yapýlan bir çalýþmada, görsel yüksek kalori sunumunun AN'de sol mesial tempo-ral yanýnda sol insular ve bilatetempo-ral anteriyor singu-lat korteks aktivitesiyle birlikte yüksek düzeyde anksiyete ortaya çýkardýðý bulunmuþtur. Bu sonuçlar, amigdala aktivasyonunun anksiyete provakasyonu ile iliþkili olduðunu ve deneyimlerin

emosyonel deðerinin amigdalada saklandýðýný gösteren önceki çalýþmalarla uyumludur (Frank ve ark. 2004).

Çeþitli çalýþmalarda saptanan artmýþ ASK ve medi-al prefrontmedi-al korteks aktivitesi, kontrol grubuyla karþýlaþtýrýldýðýnda hasta ve iyileþmiþ AN'li kiþilere özgü bir belirleyici olabilir. Bunlar yönetici iþlev, karar verme, hata denetimi ve ödül beklentisi ile ilgili alanlardýr (Frank ve ark. 2004).

Beden algý bozukluðu AN'nýn ayrýlmaz bir parçasýdýr. fMRI kullanýlarak yapýlan bir çalýþma-da, bilgisayarlý video tekniði kullanýlarak çarpýtýlmýþ kendi beden görünümleri ile yüzleþti-rilen AN'li 3 hasta ile 3 kontrol gurubu karþýlaþtýrýlmýþtýr. AN'li hastalarýn beyin sapý, sað amigdala ve fusiform giruslarýnda aktivasyonun daha yüksek olduðu bulunmuþtur ve bu bulgular vücut deneyimi ile baðlantýlý anksiyetenin amigdala aktivitesiyle iliþkisini göstermektedir (Seeger ve ark. 2002). Yani bu ön çalýþmaya göre, anoreksiya nervozada beden algýsýyla iliþkili anksiyetenin amigdala aktivitesiyle baðlantýsý olduðu halde, kontrol kadýn grubuyla yapýlan bir baþka çalýþmada, bedenle ilgili hoþ olmayan kelimelerle baðlantýlý olarak sol amigdala aktivasyonu yanýnda kontrala-teral parahipokampal aktivasyon bulunmuþtur (Frank ve ark. 2004). Sonuç olarak bu bulgular anoreksiya nervozaya özgün görünmemektedir ve gerek kontrol gerekse AN'lý genç kadýnlarda beden algýsýnýn çarpýtýlmasý benzer anksiyete reaksiyon-larýna yol açýyor gibidir. Daha geniþ ve daha homo-jen bir örneklemde ise Wagner ve ark., amigdalada aktivasyon olmadýðýný fakat frontal görsel sistem ve dikkat aðýna ait beyin alanlarý [Brodmann alaný (BA) 9] yanýnda inferiyor pariyetal lobda aþýrý yanýtlýlýk durumunun olduðunu (BA 40) bul-muþlardýr. Özellikle görsel uzamsal iþlemlerle ilgili olan bu alanlarýn ayný zamanda ihmal fenomeni patogenezinde de etkisi olduðu tartýþýlmaktadýr. Bu nedenlerle anoreksiya nervozada elde edilen bu bulgularýn, beden görünümüyle ilgili görsel uzam-sal iþlemlemedeki bir bozukluðun biyolojik göster-gesi olabileceði düþünülmektedir (Wagner ve ark. 2003).

Ferro ve ark., beyin perfüzyonu ve stroop interfe-rans görevi (SIT) arasýndaki iliþkiyi inceleyerek AN'li hastalarda yürütücü iþlevlerin fizyolojik subs-tratlarýný araþtýrmak amacýyla hastalara SIT ve

(6)

SPECT uygulamýþ ve SIT deðerleriyle her iki hemisferin süperior frontal girus aktiviteleri (her iki hemisferde BA 6 ve sað hemisferde BA 8) arasýnda anlamlý iliþki saptamýþlardýr. SIT deðeriyle ASK aktivitesi arasýnda ise iliþki bulunmamýþtýr. BA 6, BA 8 ve ASK'nýn, Stroop testiyle ölçülen hata saptanmasý ve bu hatanýn hemen düzeltilmesinde yer alan temel bölgeler olduðuna inanýlmaktadýr. AN'li hastalarda BA6 ve BA 8 aktivitesinin bu yürütücü görevi de yansýttýðý, ancak ASK ile korelasyonun olmamasýnýn, AN'li hastalar-da bu bölgenin körelmiþ aktivitesini gösteriyor ola-bileceði vurgulanmýþtýr. Nitekim ayný durum ayýklýk dönemindeki madde kötüye kullanýmý, þizofreni ve depresyon gibi bozulmuþ yürütücü iþlevlerle karak-terize diðer durumlarda da gösterilmiþtir (Ferro ve ark. 2005).

Çalýþmalardan elde edilen farklý bulgulara raðmen AN'li hastalarda temporal ve singulat aktiviteler sýklýkla kontrollerden farklý olarak deðer-lendirilmektedir. Bu bölgeler, emosyon/anksiyete iþleme aðýnýn bir parçasýdýr. Anksiyete AN'de hastalýktan önce varolan bir özelliktir ve bu alan-lardaki bozukluk birbiriyle iliþkili olan biyolojik özellikleri yansýtýyor olabilir. Benzer þekilde pariyetal kortikal alanlar, AN'yi kontrollerden ayýrt etmektedir. Farklý çalýþmalarda obsesif kompulsif bozuklukta da ASK ve temporo-pariyetal aktivas-yon gösterilmiþ olup her iki hastalýk için ortak bir nöronal að olup olmadýðýnýn araþtýrýlmasýna gereksinim vardýr (Frank ve ark. 2004).

BN'de Nozoe, SPECT çalýþmasýnda özellikle sol temporal ve sað inferiyor frontal bölgelerde yemek öncesi kan akýmýnýn arttýðý ve yemek sonrasýnda bilateral inferiyor frontal, sol temporal ve sað pariyetal bölgelerde artýþýn gerilediðini bulmuþtur. Bu çalýþmada bulimik hastalarda temporal lob hipermetabolizmasý olabileceði ve ayný zamanda frontal alan deðiþikliklerinin beslenme kontrolünü etkileyebileceði ileri sürülmüþtür. Frontal hasarý olan kiþilerde hiperfaji görülmesi bu bölgenin beslenmeyi baskýlayan bir alan içerdiðini düþündürmektedir ve Nozoe, beslenme sonrasý görülen aktivite azalmasýnýn BN'de hiperfajiyle sonuçlanabileceðini ileri sürmüþtür (Ellison ve Foong 1998).

BN'li kiþiler kontrollerle karþýlaþtýrýldýðýnda tatlý uyaranlardan daha fazla hoþlanýrlar ve bu nedenle

lezzet uyaranýnýn iþlenmesinde farklýlýk gösteriyor olabilirler. Frank ve ark. (2004) glukoz yüklemesi ile yapýlan fMRI çalýþmasýnda, iyileþmiþ BN hasta-larýnda, kontrollerle karþýlaþtýrýldýðýnda, ASK aktivitesinde azalma bulmuþlardýr. ASK ödül bek-lentisiyle ilgili olduðu için bu paradigma, BN grubuna göre, kontrol grubunda daha yüksek ödül beklentisi olabileceðini düþündürmektedir (Frank ve ark. 2004).

BED'da beyin aktivitesi hakkýnda çok az þey bilinir. Karhunen BED'da görsel besin sunumuna yanýt vermede sað hemisferle karþýlaþtýrýldýðýnda, sol hemisferde daha yüksek aktiviteyle birlikte, kan akýmýnda lateralizasyon olabileceðini ileri sür-müþtür (Frank ve ark. 2004).

Reseptör görüntüleme çalýþmalarý

AN ve BN, beden algý bozukluðu, anksiyete, obsesyonalite ve anormal yeme tutumu gibi ortak özellikleri paylaþýrlar. Bu ortak belirtilerin, hastalýklarýn patofizyolojisine katkýda bulunan beyin iþlevindeki bir bozukluðu yansýttýðý düþünülmektedir. Beslenme, duygudurum ve dürtü kontrolünün düzenlenmesinde etkili olan 5-HT yolaklarýndaki bir bozukluðun hastalýk geliþiminde rol oynadýðýna iliþkin kanýtlar vardýr ve 5-HT üzerinden etki eden tedaviler bu hastalarda etki-lidir (Kaye ve ark. 2005). Bu konuda en fazla çalýþýlan reseptör, beslenme, duygudurum, anksiyete ve antidepresan etkiyle de iliþkili olan 5-HT2A reseptörüdür. Çeþitli çalýþmalarda AN'li kadýnlarda 5-HT2A reseptör baðlanmasý deðer-lendirilmiþ ve sol frontal, bilateral pariyetal ve oksipital kortekste azalmýþ baðlanma gösterilmiþtir. Ýyileþmiþ kýsýtlayýcý tip-AN'de mesial temporal ve pariyetal kortikal alanlar yanýnda anterior singulat kortekste azalmýþ 5-HT2A baðlanmasý gözlenmiþtir (Frank ve ark. 2004).

Ýyileþmiþ bulimik tip AN'li kiþilerde 5-HT2A resep-törünü incelemek için özgül 5-HT2A antagonisti altanserin kullanýlarak yapýlan bir PET çalýþmasýn-da, iyileþmiþ bulimik tip AN'de sol subgenual singu-lat, sol pariyetal korteks ve sað oksipital kortekste altanserin baðlanma potansiyelinin azalmýþ olduðu gözlenmiþtir. Ýyileþmiþ bulimik tip AN'de singulat ve temporal bölgelerde altanserin baðlanma potan-siyeli zarardan kaçýnma davranýþýyla pozitif, yenilik

(7)

arama davranýþýyla negatif iliþkilidir. Ayný zamanda birçok kortikal bölgede altanserin baðlanma potan-siyeli ve zayýflýk isteði arasýnda negatif iliþki saptan-mýþtýr. Bu bulgular, özellikle subgenual singulat bölgelerdeki deðiþmiþ 5-HT nöronal sistem aktivitesinin bulimik tip AN'nýn iyileþmesi sonrasýn-dada kalýcý olduðunu ve yeme bozukluklarýnýn patofizyolojisine katkýda bulunan yapýsal bir özellik olabileceðini göstermektedir (Bailer ve ark. 2004). Bu bulgular, AN'da ASK ve mesial temporal kor-tekste bozukluk olasýlýðýna ýþýk tutmaktadýr. Bu bozukluklarýn iyileþtikten sonra da kalýcý olmalarý nedeniyle, kiþisel özelliklere baðlý olduklarý düþünülebilir. ASK, afferentlerini amigdaladan alýr ve premotor frontal korteks ve diðer limbik böl-gelere doðrudan projeksiyonlar gönderir ve gir-iþkenlik, motivasyon ve hedefe yönelik davranýþlar yanýnda ödüllendirmede de kritik bir role sahiptir. Amigdala, korkunun yorumlanmasýna ve emosy-onel uyaranlarýn öneminin temsil edilmesine aracýlýk eder. AN hastalarýnda emosyonel uyaran-larýn deðerini iþlemede bozulma olduðu ve bunun da, bu uyaranlarýn tehlikesini deðerlendirme esnek-liðinde ve yeni uyaranlara adaptasyonda azalma ile sonuçlandýðý ileri sürülmüþtür (Frank ve ark. 2004). Son zamanlarda, dopamin (DA) metaboliti homovanilik asidin (HVA) beyin omirilik sývýsýnda düþük düzeylerde olduðunun gösterilmesinin ardýndan, DA'nin AN'nin patofizyolojisiyle iliþki-sine olan ilgi giderek artmýþtýr. Frank ve ark, iyileþme döneminde hem

kýsýtlayýcý hem de bulimik tip AN'de, ödüllendirme ve öðrenmeyi kapsayan bölge olan nükleus akkum-bensi içeren anteroventral striatumda DA D2/D3 reseptör baðlanmasýnda artýþ olduðunu bul-muþlardýr. 5-HT ve DA nörotransmisyon sistemi birbirleriyle iliþkilidir. Ayrýca 5-HT ve DA reseptör aktivasyonu NMDA reseptörü aracýlýðýyla gluta-materjik nörotransmisyon gibi diðer santral nöro-transmitter sistemleri üzerinde rol oynayabilir. Böylece 5-HT ve DA reseptör deðiþikliklerinden farklý olasý anlamlar çýkarýlabilir (Frank ve Kaye 2005).

BN'li kiþilerde 5-HT reseptör deðiþiklikleri davranýþ üzerinde özgül etkiye sahip olabilir. Kaye ve ark., iyileþmiþ BN'li kiþilerde orbitofrontal

5-HT2A reseptör baðlanmasýnda azalma

bul-muþlardýr. Orbitofrontal deðiþiklikler BN'de dürtüsellikle iliþkili davranýþsal bozukluklarý yan-sýtabilir. Borderline kiþilik bozukluklarýnda olduðu gibi deðiþmiþ orbitofrontal aktivite dürtü kontrol bozukluðu için genel bir alaný iþaret edebilir (Frank ve ark. 2004). Ek olarak saðlýklý kadýnlarda yaþ ve 5-HT2Abaðlanmasý arasýnda görülen yaygýn korelas-yonun BN'li kadýnlarda gözlenmemesi, bu hasta-larýn 5-HT sisteminin geliþimsel düzeneklerinde deðiþiklik olma olasýlýðýný artýrmaktadýr. Bu hasta-larda iyileþme sonrasýnda da devam eden azalmýþ 5-HT2Areseptör aktivitesi, duygudurum, anksiyete ve dürtü kontrolündeki deðiþimi de yansýtan kiþisel bir özellik olabileceðini gösterir (Frank ve Kaye 2005). Son zamanlarda, Tiihonen, BN'de PET kullanarak baskýn olarak prefrontal, singulat ve pariyetal kor-teks alanlarýnda olmak üzere çalýþýlan tüm beyin bölgelerinde 5-HT1A reseptör baðlanmasýnýn art-mýþ olduðunu bulmuþlardýr. BN'da santral 5-HT iþlevi azalmýþtýr ve artmýþ 5-HT1 reseptör baðlan-masý negatif geribildirim upregülasyonu yansýta-bilir. Yüksek 5-HT1Abaðlanmasýnýn ayný zamanda, depresyon nedeniyle tedavi edilen hastalara oranla, BN'li hastalarda daha yüksek SSRI dozlarý gerek-tiði þeklinde iyi bilinen bir fenomenle baðlantýlý ola-bileceði ileri sürülmektedir (Frank ve ark. 2004). Týkýnýrcasýna yeme bozukluðunda (BED) beyin aktivitesi hakkýnda bulgular oldukça azdýr. Karhunen ve ark., görsel besin sunumuna yanýtta sað ile karþýlaþtýrýldýðýnda sol hemisferde yüksek aktiviteyle birlikte kan akýmýnda lateralizasyon ola-bileceðini bildirmiþlerdir (Frank ve ark. 2004). Ayný grup araþtýrmacý SPECT ile obez týkýnýrcasýna yeme bozukluklu hastalarla bozukluða sahip olmayan obez kontrol hastalarýný karþýlaþtýrdýklarý çalýþmada BED'da orta beyinde 5-HT taþýyýcýsý baðlanmasýnda azalma olduðunu bildirmiþlerdir (Kuikka ve ark. 2001). Fluoksetin ve grup psikote-rapilerinin ardýndan bu bulgularýn düzeldiði gözlenmiþtir (Tammela ve ark. 2003).

SONUÇ

Beyin görüntüleme çalýþmalarý, yeme bozukluk-larýnýn nörobiyolojisini anlama çabalarýmýzda önemli bir yer tutmaktadýr. Ýþlevsel beyin görün-tüleme tekniklerindeki ilerleme ile beyin iþlevlerini ve bunun davranýþlarla baðlantýsýný deðerlendirme

(8)

olasýlýðý artmýþtýr. Bu çalýþmalarda genel olarak AN'de, iyileþme sonrasýnda da kýsmen kalýcý olan singulat, frontal, temporal ve pariyetal korteks deðiþiklikleri gösterilmiþtir. Ayrýca ASK alanýndaki bozukluðun AN'li hastalarda anormal yeme davranýþýnýn ortaya çýkmasý ve sürdürülmesiyle iliþkili olduðunu düþündüren bulgular vardýr. Görevle etkinleþtirme çalýþmalarýnda ise yiyecek uyaranýnýn, bu hastalarda beyin kan akýmý artýþýnýn güçlü bir nedeni olduðu gösterilmiþtir. Ancak, yeme bozukluklarýnýn yaygýnlýðýnýn düþük olmasý ve hastalýkla iliþkili hormonal deðiþiklikler gibi ek fak-törlerin bulunmasý çalýþma sayýsýný kýsýtlamakta ve sonuçlarýn yorumunu güçleþtirmektedir. Ayrýca beyindeki nörotransmitter sistemlerinin karþýlýklý

karmaþýk etkileþiminin olmasý da, reseptör görün-tüleme çalýþmalarýndan elde edilen sonuçlarý tartýþ-malý kýlmaktadýr. Elde edilen verilerin hastalýktan önce bulunan hastalýkla iliþkili kiþisel özelliklere mi baðlý olduðu yoksa hastalýk sonrasýnda mý geliþtiði-ni deðerlendirmek ve morbidite oranlarýný azalta-cak daha etkili tedavi yöntemlerini geliþtirebilmek için bu alanda yapýlacak yeni çalýþmalara gerek vardýr.

Yazýþma adresi: Dr. Esra Güney, Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalý, Ankara, dresraoz-can@yahoo.com

KAYNAKLAR Bailer UF, Price JC, Meltzer GC ve ark. (2004) Altered

5-HT(2A) receptor binding after recovery from bulimia - type anorexia nervosa: relationships to harm avoidance and drive for thinness. Neuropsychopharmacology, 29(6):1143-55

Barbarich-Marsteller NC, Marsteller DA, Alexoff ve ark. (2005) MicroPET imaging in an animal model of anorexia nervosa. Synapse, 57:85-90

Bartenstein P, Asenbaum S, Catafau A ve ark. (2002) European association of nuclear medicine procedure guidelines for brain imaging using [(18)F]FDG. Eur J Nucl Med Mol Imaging, 29 (10): BP43-8

Cankat S (1997) Anoreksiya nervoza etyopatojenezi. Ergenlik Döneminde Beslenme ve Yeme Bozukluklarý, F Çuhadaroðlu (Ed), Çocuk ve Gençlik Ruh Saðlýðý Derneði Yayýnlarý:1, Ankara, s.39-41

Castro-Fornieles J, Bargallo N, Lazaro L ve ark. (2006) Adolescent anorexia nervosa: cross sectional and follow up frontal gray matter disturbances detected with proton magnetic resonance spectroscopy. J Psychiatr Res, (basýmda)

Connan F, Murphy F, Connor SE ve ark. (2006) Hippocampal volume and cognitive function in anorexia nervosa. Psychiatry Res, 146 (2):117-125.

Ellison ZR, Foong J (1998) Neuroimaging in eating disorders. Neurobiology in the Treatment of Eating Disorders. WH Hoek, JL Treasure, MA Katman (Eds), England, Jonn Wiley & Sons Ltd, s.255-270

Ferro AM, Brugnolo A, De Leo C ve ark.(2005) Stroop inter-ference task and single photon emission tomography in anorex-ia nervosa: a preliminary report. Int J Eat Disord, 38:323-329 Frank GK, Bailer UF, Henry S ve ark. (2004) Neuroimaging studies in eating disorders. CNS Spectrum, 9(7):539-548 Frank GK, Kaye WH. (2005) Positron emission tomography studies in eating disorders: multireceptor brain imaging, corre-lates with behavior and implications for pharmacotherapy. Nuc Med Biol, 32(7):755-761

Goethals I, Vervaet M, Audenaert K ve ark. (2006) Does region-al brain perfusion correlate with eating disorder symptoms in anorexia and bulimia nervosa patients? Journal of psychiatric research, (basýmda)

Kaye EH, Bailer UF, Frank GK ve ark. (2005) Brain imaging of serotonin after recovery from anorexia nervosa and bulimia ner-vosa. Physiol Behav, 86(1-2):15-17

Kingston K, Szmukler G, Andrewes D ve ark. (1996) Neuropsychological and structural brain changes in anorexia nervosa before and after refeeding. Psychol Med, 26(1):15-18 Kojima S, Nagai N, Nakabeppu Y ve ark. (2005) Comparison of regional cerebral blood flow in patients with anorexia nervosa before and after weight gain. Psychiatry Res, 140(3):251-258 Kuikka JT, Tammela L, Karhunen L ve ark. (2001) Reduced serotonin transporter binding in binge eating women. Psychopharmacology (Berl), 155(3):310-314

Kuruoðlu AÇ (2005) Alkol baðýmlýlýðýnda beyin görüntüleme yöntemleri. DahiliTýp Bilimleri Psikiyatri, 1(47):28-34

Kuruoðlu AÇ, Kapucu, Atasever T ve ark. (1998) Technetium-99m - HMPAO brain SPECT in anorexia nervosa. J Nuucl Med, 39:304-306

Lask B, Gordon I, Christie D ve ark. (2005) Functional neu-roimaging in early onset anorexia nervosa. Int J Eat Disord, 37 (Suppl):49-51;discussion 87-90

Nozoe S, Naruo T, Yonekura R ve ark. (1995) Comparison of regional cerebral blood flow in patients with eating disorders. Brain Ress Bull, 36(3):251-255

Ohrmann P, Kersting A, Suslow T ve ark. (2004) Proton mag-netic resonance spectroscopy in anorexia nervosa: correlations with cognition. Neuroreport, 15(3):549-553

Rastam M, Bjure J, Vestergren E.( 2001) Regional cerebral blood flow in weight-restored anorexia nervosa: a preliminary study. Dev Med Child Neurol, 43:239-242

(9)

31P-MR Spectroscopy of the brain in patient with anorexia nervosa: characteristic differences in the spectra between patient and healthy control subjects. Rofo, 175(1):75-82

Seeger G, Braus DF, Ruf M ve ark. (2002) Body image distor-tion reveals amygdala activadistor-tion in patients with anorexia ner-vosa - a functional magnetic resonance imaging study. Neurosci Lett, 326(1):25-28

Tammela L, Rissanen A, Kuikka JT ve ark. (2003) Treatment improves serotonin transporter binding and reduces binge eat-ing. Psychopharmacology, 170: 89-93

Wagner A, Greer P, Bailer UF ve ark. (2006) Normal brain tis-sue volumes after long-term recovery in anorexia and bulimia nervosa. Biol Psychiatry, 59(3):291-293

Wagner A, Ruf M, Braus DF ve ark. (2003) Neuronal activity changes and body image distortion in anorexia nervosa. Neuroreport, 14(17):2193-2197

Yüksel N (2006) Ruhsal Hastalýklar. 3.baský. Ankara, MN medikal&Nobel Ltd., S325-337

Referanslar

Benzer Belgeler

The dispute resolution games in this book are designed to enable team members to develop their capacity to resolve conflict and ultimately transform conflict into

Chronic idiopathic back pain (CIBP) is most important cause of physical insufficiency that can be seen mostly 30-50 age group. It effects 85% of people any time of their lives

Şöyle bir düşünelim: Büyük Türk sosyoloğu... Hürriyet mü­ cadelesi ve vatanı uğruna bü-j tün servet ve saadetini harcıyan insan... Bu büyük insanın

Zambak Sokak'ta 29 Ekim 2012 günü başlatılan çalışmaların Beyoğlu esnafı tarafından Taksim Projesi'ne karşı çıkan çeşitli platformlara haber verilmesi

Örneğin, Lazaro ve arkadaşları (2011) tarafından bu yöntemlerin kullanıldığı yeme bozukluğu tanısı almış 13 ve 18 yaş arası ergenlerle yürütülen bir çalışmada 160

Erkek ergenler için bu konuda fazla bilgi olmamasına rağmen artan oranda devam ettiği söylenebilir (Strober ve ark. AN bulguları aylar ya da yıllar sürebilir, profesyonel

Uykuyla ilișkili yeme bozukluğunda, gece yemelerinin yarıdan fazlası, ge- cede en az bir kez olmaktadır.[62] Yeni bir çalıșmada gece yemesi olan 35 hastadan 25’inin gecede

Although the HS is the most common structural abnor- mality found in TLE, there are many other causes that may lead to TLE such as tumors (Figure 7), gliosis, vascu- lar