• Sonuç bulunamadı

Yüz metrekarede çalgı müzesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yüz metrekarede çalgı müzesi"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a

: ' m

w İh

(2)

Öyle bir aşk ki, 50 yıl önce başlamasına karşın

heyecanından yitirmek bir yana artarak sürü­ yor... Aşka düşen, etnomüzikolojik araştır­ malarıyla uluslararası üne sahip Etem Ruhi

Üngör; peşinde 20 bin 796 kilometre (2765 mil) yol kat ettiği, şehir şehir, köy köy

dolaştığı ise Türk çalgıları. Yüz metrekarelik evinin her santimi kitapla ve çoğu kişinin ismini da­

hi duymadığı benzer­ siz 700 çalgıyla beze­ li. Paha biçilmesi zor

e s e rle r arasın d a

T an b u ri Cem il

B e y ’in 1887

A

passion which began 50 years ago has lost none of its exu­ berance, but instead has gained momentum with the passage of time. Ethnomusicologist Etem Ruhi Ungor, whose research in this field is known worldwide, has travelled thousands of miles over the years, from city to city and village to village in search of traditional Turkish musical instruments. Every inch of his tiny flat is filled with books and his collection of 700

musical instruments, includ­ ing many w ho se app ear­ ance and even names are u n fam iliar. A s w e ll as obscure folk instruments,

Türkiye’de ve dünyada tek olan 700 parçalık koleksiyonun sahi­ bi Etem Ruhi Üngör, çalgılarıyla birlikte (üstte). Ünlü tanburi Ce­ mil Bey’e ait tanbur (en solda). Göğsü yıldız motifli $am udunun Türkiye’de bir eşi de Şerif Mu­ hittin Targan’da bulunuyor (sol­ da). / Etem Ruhi Üngör’s col­ lection of 700 Turkish musical instruments is the largest in Turkey and the world (above). A tanbur which belonged to the famous tanbur player Cemil Bey (far left). A Damascus ud with a star motif on the sounding board (left).

(3)

Sultan Abdiilaziz'e ait lav­ ta (üstte). Köylü el yapısı iki kemane ve keman (en solda). Köylü el yapısı ke­ man ve klasik musikide kullanılan eski bir rebab (solda). / A lavta which belonged to Sultan Abdü- laziz (above). Two kema- nes and a violin made by Turkish rural craftsmen (far left). A violin made in a Turkish village and an antique rebab used in classical Turkish music (left).

Uzunyan yapısı tanburu, Sultan Abdüla-1 ziz’in 1840 Kosti Ventura yapısı lavtası, Neyzen Tevfik, Neyzen Şevki Sevgin ve Giriftzen Asım Bey’e ait giriftler, 18. yüzyıl­ dan kalma altı burgulu ve beş burgulu iki santur, koşneyler (çifte), kemençeler, rebablar bulunuyor.

Sahiplerinin alışkanlıklarını ele veren bu yapıtlar arasındaki metal bir ney belki de parçaların en ilginci. Neyzen Tevfik’in alkol komasına girdiği yıllarda kaldırıldığı Bakırköy’de, neylerinin diğer hastalar tarafından kırılmasından bıkıp da karyola demirinden yaptığı ney, yine Neyzen’e ait bir baş­ ka ahşap neyin yanında asılı.

20 yıl boyunca kanun çalan ve çalmaktan öte bir zevk olamayacağını düşünen Üngör, tek başına ve hiç karşılık beklemeksizin Türk çal­ gılarını biraraya toplama, son üretilen etnik yapıtlara ulaşabilme pahasına her şey gibi kanun çalmaktan da vazgeçm ek zorunda kalmış. Kimi zaman teneke bir kemanenin peşinde, İstanbul’dan geldiği için kendini maliyeci sanan bir çiftçiyi saatlerce tarlada beklemiş, kimi zaman da şans yüzüne

gül-his remarkable collection includes a tanbur (classical long necked lute) made in 1887 by Uzunyan belonging to Tanburi Cemil Bey, a lavta (lute) made by Kosti Ventura in 1840 which belonged to Sultan Abdülaziz, girifts (reed instruments with eight holes) which belonged to the girift player Asım Bey and the famous ney players Tevfik and Şevki Sevgin, two 18th century dulcimers, rebabs (spike fiddles made o f coconut shells), and kemençes (Black Sea fiddles). An unusual metal ney (classical Turkish reed flute) is one o f the most interest­ ing pieces in the collection, It was made by Neyzen Tevfik when he was staying at a psychiatric hospital undergoing treatment for alcoholism. The other patients kept breaking his wooden neys, and in desperation he removed a length of metal piping from his bed and fashioned a sturdier instru­

ment for himself.

Etem Ruhi Üngör has also spent 4 1 years publishing the Journal of Music, which was founded in 1948 by th e c o m p o se r Sadettin Arel, and is one of the tw o oldest periodicals on m u sico lo g y in th e world, But although he has not given up writ­

ing for the sake of his c o lle c tio n , he has given up the kanun (a type o f zith er) after playing this instrument fo r 20 years. O n one occasion, in search o f a

w kemane (five-stringed violin)

m ade o f tin , th e fa rm e r w ho owned It kept him waiting in the fields for hours under the mis­ taken impression that Ü n g ö r w as a ta x inspector! But he did n o t alw ays have to

(4)

Bektaşi tarikatına ait nefirler (solda). Gagavuz Türklerine ait okarina (altta). Zonguldak böl­ gesine ait kaplumbağa kabuğundan yapılma curanın önden ve ar­ kadan görünüşü (en altta). / Horns used by Bektaşi dervishes (left). An okarina used by the Gagavuz Turks (below). The front and back of a cura made from a tortoise shell in the province of Zonguldak (bottom).

müş, merakını bilenler ona gelmiş. Sultan Abdülaziz’in torunu Gevherin Sultan methini duyduğu Etem Ruhi Üngör’ü evine davet ederek dedesinin

lavtasını hediye edivermiş.

Dünyanın en uzun süre yayımlanan iki müzik bilim i dergisinden biri olan ‘Musiki Mecmuası’m, kurucusu Sadettin Arel’in ölümünden sonra 41 yıldır tek başına çıkaran Etem Ruhi Üngör’ün sevgili çalgılarının yoğun olarak yer aldığı salonunun en göze

çarpan eşyası ise eski Türkçe bir levha.

Levha, 1891-1982 y ılların d a yaşayan

ünlü Hattat Hamid Ay- t a ç ’a ait ve b ir

travel long distances in search o f instruments. Often he was approached by owners who knew o f his research and collection, as in the case of Gevherin Sultan, the granddaughter o f Sultan Abdulaziz, who presented her

late grandfather's lavta as a gift. O ne of the most fascinat­

ing objects in his sitting room is not an in stru ­ m en t, h o w e v e r, but a framed inscription in Ot- w toman Turkish by the callig­ rapher Hamid Aytu (1891- 1982). The inscription relates a Turkish myth about how the angel G abriel becam e the patron saint o f musicians: 'When God Almighty had created the mould of Adam, the first man, he commanded the soul to enter the body. However, the soul was fearful and hesitated. Then God commanded Gabriel to fetch his ko§ney from heaven and play. W hen Gabriel began to play, the soul, enraptured by the music, entered the body of Adam.' (from Usta Mehter Kofi Risalesi, 191 I),.T h e ko§ney, o f which there are several examples in Ungor's collection, is a wind instrument made of an eagle's wing bone.

A n o th e r unusual

22

(5)

Koleksiyonun değerli parçalarından kartal kanadı kemiğinden yapılma koşneyler (üstte solda). Çeşitli neyler ve kavallar (üstte sağda). Ünlü hattat merhum Hamit Aytaç'ın levhası: ‘Ehl-i musikişina pîrî ya hazret-i Cebrail’ (altta). / Koşneys, also known as çiftes, made from eagle’s wing bones are among the most precious pieces in the collection (above left). Various neys and flutes (above right). An inscription by the calligrapher Hamit Aytaç relating the myth about how the angel Gabriel came to be the patron saint of musicians (below).

Türk efsanesine göre Cebrail’in musikişinasların piri oluşunu anlatıyor: “Yüce Allah ilk insan olarak bilinen Adem’in kalıbını

y arattık tan son ra ruha,

‘Adem’in ruhuna gir’ diye em­ reder. Ruh girmeye korkar. O zaman Tanrı, meleği Cebrail’e ‘Cennetten koşneyi getir ve çal’ diye em reder. Bu yüce emir üzerine Cebrail cennetten alıp getirdiği koşneyi çalar ve mest olan ruh bedene girer.” (Usta Mehter Koçi Risalesi, 1327). E fsan e d e b ah si g e ç e n k oş- neylerin en ilginç örnekleri de Ü ngör’ün k işisel m üzesinde. Bunlar bir asır önce kartal ka­ nadı kemiğinden üretilmiş. Si-

nekeman, nefir, kanun ve ke- «*

2 5

S K Y L IF E KASIM -<J^. N O V E M B E R 2001

instrument to be seen Is a long­ necked stringed instrument called a cura.

There are bells from almost every part of Turkey, and a nefir dating from 1859 made from the horn of a wild goat and used to call w or­ shippers to the ceremonies o f the Bektaşi dervishes. A rectangular drum o f a kind no longer made today comes from the Mediterra­ nean town o f Silifke, and there is even a conch shell o f the type known as a triton, which sailors used to co m m u n icate at sea. These shells were also blown by circumcisers to announce that the operation was over,

T h e many w ind instrum ents in Ü ngör's co llectio n include the

(6)

manların arasında dikkat çeken kaplumbağa kabukla­ rından yapılma çalgı ise bildiğimiz cura.

Üngör’ün kişisel müzesinin hemen her köşesinde Türki­ ye’nin farklı yörelerinden çanlar da yer alıyor. O, zaman zaman bunları çalarak uçsuz bucaksız kırların ve or­ manların hayalini kuaıyor. Bektaşi zikirlerinde kullanı­ lan ‘nefir’ adlı aletin doğal malzemesi dağ keçisi boynu­ zu. Boru şeklindeki nefir, inananları zikre davet ediyor. Artık üretilmeyen dört köşeli davul ise Silifke’de kulla­ nılırmış. Triton adıyla bilinen clenizkabukları denizcile­ rin haberleşme aleti imiş. Bir zamanlar sünnetçiler de sünnet işleminin tamamlandığı haberini tritonu öttüre­ rek duyumrlarmış.

zurna (Turkish oboe), the longest type o f which is made in western Turkey, and which becomes shorter as it crosses the country eastwards. Ungor explains that this reflects variations in musical tastes from region to region, the people o f western Turkey finding the sound o f the small zurna too piercing, and those o f the east the sound o f the long zurna too deep. Ungor explains that no country in the world has such a great range o f musical instruments, including 25 types o f zurna

Anadolu’nun çe§itli bölgelerinden davul tokmakları (üstte). Üstünde ‘Darülelhan’ yazılı def (solda). Merhum Reşadi Baba (Turgut Çağlar) tarafından bir def üzerine işlenen desen ve yanında Silifke’ye ait köşeli davul (altta). / Drum sticks from various regions of Turkey (above). A tambourine inscribed with the word Darülelhan, the former name of Istanbul Conservatory of Music (left). Decoration on a tambourine made by the late Turgut Çağlar, alias Reşadi Baba, and an unusual square drum from Silifke (below).

(7)

Bektaşi tarikatine ait ‘nefir’ 1859 yapımı. 1882 yapımı ‘girift’ ise Gi­ riftzen Asım Bey’e ait. Ney, dilli kaval, dilsiz kaval, madeni kaval, ka­ mış kaval, bağlama serilerinin yanı sıra Üngör’ün koleksiyonunda bir de zurna serisi bulunuyor.

Zurna serisinin ilginçliği boyutların yöreye göre planlanmış gibi küçülmesinden ileri geliyor. Trak­ ya, zurnası en uzun olan bölge. Batı’dan Do- ğu’ya doğru gittikçe boy da kısalıyor. Üngör, bunun nedeninin yalnızca müzik zevkinin her bölgede değişiklikler göstermesi olduğunu söylüyor. Trakyalı küçük zurnanın sesini ‘cırtlak’ bulurken, Karslı Trakyalı’nınkini fazla kalın buluyor. Büyükten küçüğe geçildikçe zurnanın sesi inceliyor. Türk çalgılarının dünyada en fazla çeşidi olan çalgılar olduğunu söyle­ yen Üngör, 25 farklı türde zurna olduğunu belirtiyor. Modernizmin folkloru öldürdüğünü gözlemleyen Etem Üngör, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Mesela yüz se­ ne önce adam para verip keman alamıyor, ne yapsın? Eline geçirdiği yağ tenekesine bir sap takıyor ve onu keman olarak çalıp müzik zevkini tatmin ediyor. Şimdi­ ki zamanın çobanları artık

kaval çalmıyor, alıyor pilli radyosunu eline onu dinli­ yor. T e k n o lo ji g e liştik ç e folklor ölüyor. Benim çocuk­ luğumda her evde bir kişi bir enstrüman çalardı, bu ya ud, ya da tanbur olurdu.” Bir ömrü Türk çalgılarının peşinde, müzik dünyasının gizli değerlerini keşfederek, ortaya çıkarm akla geçiren Üngör’ün artık iki dileği var; ilki elbette ki binbir emekle topladığı çalgılarının gerçek bir müzeye kavuşması, diğe­ ri ise biraz şaşırtıcı; Arjan­ tin’e gitmek ve doyasıya tan­ go dinleyip, tango yapanları

seyretmek. •

...

-r -"¡O

|b n e . He regrets Wie passing of local ""tradition in our mod­ em world. ‘A century ago,’ he says, ‘people could not afford to buy a violin, for example, so they would improvise from the materials available. A man would take a large tin, attach a neck to it, and play it like a violin. Shepherds today no longer play pipes, but take a battery-operated transistor along with

them and listen to that. As technology advances tra­ dition dies. In my child­ hood som eone in every fam ily played a m usical instrument, usually an ud or a tanbur,'

A fte r devoting a lifetime to collecting and research­ ing Turkish musical instru­ m ents, Ü n g ö r now has tw o unfulfilled wishes, one being to open a museum for his collection. But his other wish took us by sur­ prise: H e w ants to visit A rg e n tin a to listen to tango m usic and w atch

tango dancers! •

Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama, şehrin iki yakasından birinin kenar- cığına bir rozet gibi takılmış bu kaleciğin, adı ve imajı, karşıdan seyrettiği şehir ile, ne kadar da

Zira Anday, san at ve edebiyatın halkın bilincini yükseltmek, halkı eğitmek gi­ bi bir misyonu olması gerektiğine inanıyordu: “Geri bırakılmış halkın beğeni

Bu çalışmada; göz içi sıvısında Sodyum ve Klor ortalama değerlerinin travmatik nedenle ve travmatik olmayan nedenle ölenlerde farklılık arz ettiği, Sodyum ve

lini Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesindeki tanıma dayanır. Bu görüşe göre madde metninde geçen ‘bu oranın altında olsa dahi yönetim kurullarına üye belirleme

antioxidant acetylcysteine, along with hydration, reduces the acute renal damage induced by a contrast agent in patients with chronic renal insufficiency undergoing a

57 Biddle and Milor, “Economic Governance in Turkey: Bureaucratic Capacity, Policy Networks, and Business Associations”; Buğra, State and Business in Modern Turkey; Heper, The

Neyse, Ayaspaşa Lokantası’nm kurulduğu yıllara dönelim: Avru­ pa’yı sarsan savaş, karartma gece­ leri, gündüz Pera’da yürüyüş, ak­ şamüstü önce Park Otel

In the Strong Mayor or Mayor-Council Model applied in Turkey, in metropolitan municipalities instead of a professional city manager, there is a secretary general that is appointed