• Sonuç bulunamadı

Turing'den bir masal rüyası: Kız Kulesi'nin kitabı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Turing'den bir masal rüyası: Kız Kulesi'nin kitabı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

O K U R L A R A

"Çağımız insanı malideler evreninde yalnız, tek boyuta indirgenmiş, kendisini sonsuzlaştıracak bir tanrısı da yok, ölüm karşısında güçsüz. Kalıplaşmış, kim i yerde ise saptırılmış görüşler içeren yürürlükteki din sistemleri, çağdaş insanın tinsel gereksinimlerini doyuracak nitelikte değil, inançların, özümsenmeden ritüelleştirilerek yaşandığı toplumlarda, tinsel alanda da yalnız olan çağ aydım, farklı bir mistisizm peşinde. Son ytllarda

parapsikolojik ve metafiziksel konulara ağırlık veren, aşkın Doğu felsefelerini odak alan kitaplar ve film lerdeki artış, bu yeni boyut arayışının bir göstergesi. ” Sayın Yıldız Ecevit bu noktadan ve bu konuda üst üste baskı yapmış

kitaplardan hareketle bu farklı mistisizm arayışını yazdı. İlginç bulacağınıza inanıyoruz. Yazın sıcak günlerinde de bol bol kitap okumanız dileğiyle.

İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Basan ve Yayam Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.S. Genel Yayın Yönetmeni: Özgen Acar Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Cetinkaya Genel Yayın Danışmanı Orhan Erinç Yazı İsleri Müdürü Celal Başlangıç Yayın Yönetmeni: Turhan Günay GraflkYönetmeniDilek İlkorur Reklam Reha ışıtman

Turing den bir masal rüyası

Kız Kulesi'nin Kitabı

Son zamanlarda basınımızı hayli

meşgul eden konulardan biri de

Kız Kulesi. Şiir Cumhuriyeti ilan

edildi, sergiler açıldı ve söyleşiler

yapıldı İstanbul’un bu en eski

mekânında. İstanbul âşığı Çelik

Gülersoy ve yüksek mimar Ülkü

Altınoluk da geçmişten

günümüze her yönüyle Kız

Kulesi’ni yazdılar. Çelik

Gülersoy’un kitaba yazdığı sunuş

bölümünü sunuyoruz sîzlere.

ÇELİK GÜLERSOY

D

enizin biraz ortasında, daha çok da kenarında bir taş tümseğe oturtulmuş bir kuleciğin, size anlatacak fazla nesi olabilir ki?

Karadenizden kopup gelen bir su akıntısı­ na göğüs vererek, yılın bütün günlerinde rüzgârla haşır-neşir, güz ve kış aylarında ise yağmurlar ve karlar altında geçen, uzun, ama yapayalnız ve kendisiyle haşhaşa, akıp giden bir ömrün, yalın bir hikâyesi olur sa­ dece.

Onu insanlar yap­ mışlar, ama çoğu va­ kit unutmuşlardır.

Yassı ve kocaman bir doğal taş set üze­ rinde yükselen, şeh­ rin görkemli surlarına ve kulelerine oranla bovu-bosu, eni-boyu mütevazı kalan bir kulenin, dostları, din­ lenmek bilmeyen de­ niz akıntısıdır, bir; çoğu kez uğuldayan rüzgârdır, bir; durup durup inen yağmur­ lar ve karlardır; bir de, hiç şüphesiz, çev­ resinde çığlık-çığlığa dönüp duran, o bem­

beyaz martılardır.

Ama, şehrin iki yakasından birinin kenar- cığına bir rozet gibi takılmış bu kaleciğin, adı ve imajı, karşıdan seyrettiği şehir ile, ne kadar da kaynaşmıştır! Görüntüsü İstan­ bul’un peyzajı ile bunca bütünleşmiş bir baş­ ka yapı da var mıdır, acaba?

Uzaktan bakıldığında tam bir biblo gibi duran bu kulecik, yüzyıllar var ki, bu ıssızlı­ ğına ve yalnızlığına karşılık, yine de İstan­ bul’un simgesi olmuş durumdadır.

Üsküdar kıyılarından İstanbul tarafına bakıldığında, ön planda biraz barok ve di­ limli kulesi ile bu figür, arka plandaki İstan­ bul’un minareli ve kubbeli silueti ile, en gü­ zel bir armoniyi sergiler. Onun için şehrin bir özetini vermek isteyen fotoğrafçılar, ob­ jektiflerini hep buradan ayarlayan pozlar seçmişlerdir. Özellikle güneşin batışı anla­ rında, karşıdaki bu peyzaj, olağanüstü renk­ ler kazanır ve insanın handiyse, nefesini ke­ secek kadar da güzelleşir.

Bu, Asya kıyılarından bakıldığında, görü­ len tablo. Bir de, kulenin oturduğu kayalığa ayak basıldığında insanın karşısına açcılan, resim var. Bu, tam anlamıyla bir panorama­ dır.

19. yy. in ilk yıllarında İstanbul’un en ku­ sursuz gravürlerini çizmiş olan Alman res­ sam Melling, kulenin balkonunu, “İstan­ bul’un kendisini en iyi sunduğu ve en geniş bir açıdan, alabildiğine seyrettiği yer” olarak tanımlıyor. (1)

Bir Fransız baronu da, payitahtın bu nok­ tadan görünüşü için, “gerçekten hayran olu­ nacak görüntü” deyiminikullanıyor. (2)

Böylece, karşıdan ona bakıldığında da, oturduğu kayaya ayak basıp Boğaz ve şehir onun balkonunda seyredildiği zaman dâ, deniz üstündeki bu biblo kule, hep ilginçtir, hep çok sevimlidir ve iç açıdır.

t

Yüzyıllardır, öyle ya da böyle, yerinde durduğu ve Karadeniz den gelen hızlı akın­ tılara hiçbir zaman kapılıp gitmediği için, romancı ve hikayeci Retik Halici, onu “sol­ mak bilmeyen bir nilüfer e" benzetmiş.

İstanbul’un, ölümsüz demeyeyim de, uzun ömürlü yapıları ile, bu şehir sakinleri­ nin ilişkisi, biraz tuhaftır.

Kimi yapılara karşı bu hemşehri, ya ilgisiz­ dir, ya duyaısızdır. Ünlerinden kayıtsızca geçilir. Bazı binalar, üstelik antipati çeker. Bir kısmının, kötü anılarla karışmışlığı var­ dır, onun için sevilmezler. Adlarını verme­ yeyim ama, bu bövledir.

Kız Kulesi ise, herkes için, bir sevgi odağı halindedir.

Dostlarınız, hatta hısımlarınız vardır, on­ ları pek sık görmezsiniz, eliniz olup da uzun süredir ziyaretlerinde bulunamazsınız. Ama bilirsiniz ki, onlar orada yerli yerindedir ve bir yerleri de, kalbinizin tâ içindedir.

Kız Kulesi ne böyle duygularla bağlıyız. Onu sevemeyen de, hiç yok gibidir.

Ama ona âşık olan, onu ailesinden biri gibi gören, hiç değilse, onsuz bir İstanbul düşü- nemeyen insan, pek çok.

Biri de, bu satırların yazarı.

Çocuk yaşlarında, Yıldız’daki ahşap evin en üst katından, elimi çeneme dayayıp uzak­ taki limanı seyre daldığım, o yıldızlı ve önce maviye sonra lâciverte boyanan gecelerde, uzaktaki Adalardan kıyıya Tophaneye doğru ışıltılı bir yol halısı gibi döşenmiş ya­ kamoz parıltısının tam orta yerinde, bir pe­ rinin biblo sarayı gibi duran, sevimli ve sev­ gili kulecik!

Seni hiçbir zaman unutmadım. Seni artık seyredemediğim semtlerde oturmak zorun­ da kaldığım uzun yıllar boyunca da, hiç unutmadım seni.

Gözlerime bir masal rüyası gibi sinmiştir benim, o yıldızların kıpır-kıpır oynaştığı de­ nizin ortasındai, siluet resmin.

Cumhuriyet bayramlarının gecelerinde seni ampullerle -tâ direğinin en ucuna kadar donattıklarında, bir gelinin -meselâ da abla­ mın- düğününde, başından ayaklarına ka­ dar gümüş telleri asılmış duruşu gibi süslen­ miş, karanlıklarda ışık­ tan çizgilere dönüşmüş o resmin, belleğimde ol­ duğu gibi saklıdır. Göz­ lerimi yumarak, yeni­ den görürüm, senin “gelin olduğun” o gece­ leri, inan bana.

Bu eser -senin de, ilk kitabın- ömrümün âhir devrinde, o mutlu yılla­ rın anısına, gönlümden kopan, bir küçük arma­ ğan, sana. ■

Kız Kulesi’nin Kitabı /

Çelik Gülersoy -Y.M. Ülkü Altınoluk / Türki­ ye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları180s.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y İ 1 7 5 S A Y F A 3

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca, birinci mertebeden Cesàro ortalamasını mutlak toplanabilme kavramıyla birleştirmek suretiyle tanımlanan | | (Sarıgöl 2020) mutlak çift seri uzayının

This study was designed to obtain baseline data regarding self-reported body image, attitudes toward overweight people, and dietary behaviors of normal-weight and obese women

Method: The medical records of 169 cases of pediatric cochlear implants from 1991 to 2002 with a follow-up period of 3-11 years were reviewed for demographics and complications.

Tedarik zinciri yönetimi; ne kadar ürünün üretilmesinin gerekli oldu unun belirlenebilmesi için geçmi teki performansa ve e ilimlere bakan talep planlaması,

Yolda Tristan ve Isolde kraliçe- nin kendi k›z› ve Kral Mark için haz›r- lam›fl oldu¤u aflk iksirini yanl›fll›kla içerler.. Böylece bütün güçlüklere kar- fl›

Ge­ rilerde kalan bir imparatorluk baş­ kenti içinde yaşanılan hayatı, geç­ mişteki her tabaka ve mezhepten in­ sanlarını, yapılarını en iyi tanıyan­

Fouchier’e göre bu iki mutasyon ve başlan- gıçta kasıtlı olarak oluşturulan üç mutasyon, yani toplamda sadece beş mutasyon, virü- sün deneyde kullanılan kokarcalar arasında

Nitekim Mahmut Şevket Paşanın öl­ dürülmesi üzerine çarçabuk kurulan yeni bir harp divanı, Binbaşı Remzi Bey’in (Paşa) başkanlığında verdiği ilk idam