2
63
fft
t
B
UNDAN seksen yıl önce TürkZ İ Y A G O K A L P
Üniversitelerine ve Türkiye-ye sosyoloji ilmini getirmiş olan Ziya Gökalp Diyarbakırda doğmuş tu. Gökalp hakkımla bu sütun
larda birçok vesilelerle birçok ya zılar yazdık. Fakat garplı Türk dü şüncesindeki bu en güzide fikir adamının doğum yılı dolayısiyle ondan yaptıklarından ve ondan sonra bu çığırda yapılanlardan tekrar bahsetmekten büyük haz duyuyoruz.
Gökalp’dan önce sosyoloji mera kı yalnızca kımıldanma hâlindey- di: Ahmet Şuayıp’ın, Şâtı Beyin yazılarında '‘Ulûm-u İçtimaiye Mecmuası” nda Spencer sosyoloji si hüküm sürüyordu. Aynı sıralar da (hattâ birkaç yıl önce) Prens Sabahattin Le Play mektebine da yanarak memlekette. içtimai., bir hareket uyandırmak istiyordu. Sa bahattinin çığırı ile Gökalp'm çı ğırt birbirine tamamen zıddı. Bun dan dolayı ilimde olduğu gibi po litikada da bu iki görüş çarpıştı. Sabahattinin sosyoloji anlayışı Da rülfünuna giremedi.. Mensupları kenarda bucakta kendi kendileri ne çalıştılar. İttihat ve Terakkiye
dayanan Gökalp ise Durkheim sos yolojisini yalnız Darülfünunda hâ kim kılmakla kalmadı. O sıralar da fırkanın himayesiyle neşredil mekte olan beş altı mecmuada bu fikirleri yaymağa çalıştı. Esa sen 1910 - 18 yılları arasında Sor- bonne’de de Durkheim hâkim ol duğu için, o sırada Fransada tah sil ederek memlekete dönen genç ler Gökalp'ın başladığı bu fikir hareketine katıldılar.
Gökalp’dan önce Edebiyat Fa kültesinde bir “ İlm-i-içtimaî” kür süsü vardı. Burada Ahmet Şuayıp ders vermişti. Gökalp Selânikten Istanbula geldikten ve bâzı arka- daşlariyle Darülfünuna hâkim ol duktan sonra bu dersi aldı. Önce “ ilm-i-içtimaî” . daha sonra “içti maiyat” dedi. Gökalp mütareke ba şmda diğer ittihatçılarla beraber İtilâf kuvvetleri tarafından Mal- taya nefyedilinceye kadar bu kür süden fikirlerini yaydı. Kendisin den başka içtimaiyat muallim ve müderrisi yoktu. Yeni gelmiş olan Necmeddin Sadık muavini idi. Zi ya Bey ayrılmazdan biraz önce Necmeddin Sadık muallim oldu. Akşam gazetesindeki başmakalele riyle Kuvvai Milliyeye yardım eder ken bir yandan bu dersleri veri yordu. Anadoluya geçtiği zaman açık kalan kürsüyü iğreti olarak ahlâk müderrisi M. İzzet, daha son ra kısa bir müddet vekâleten M. Servet, bir sene kadar müderris muavini Orhan Sadettin, ondan sonra profesör Baltacıoğlu işgal et tı. Baltacıoğlu 1933 de Darülfünu nun lâğvma kadar içtimaiyat mü derrisi idi.
Kürsünün kuruluşundan Darül fünunun lâğvma kadar aynı yer de daima bir muallim veya mü derris bulunmuş, bâzaıı ve nâdi- ren onun yanında bir de müderris muavini olmuştur. O zamanki kad rolara göre asistanlık yoktu. Bu nun için kürsünün kurulduğu za- mandanbeıi içtimaiyat asistanı ol madı. Bununla beraber gerek Fıan şada gerek Tiiıkiyede o yıllarda Durkheim sosyolojisinin yavgm 1e sıri olması yüzünden başka kür sülerdeki hocalardan bâzılarında da bu temayül görülüyordu. Me
selâ Türk Edebiyatı Tarihi müder risi Fuat Köprülü, ahlâk müder risi Mehmet İzzet. Tarihte Usûl müderris muavini Kâzım Şiııasi. Dinler Tarihi müderrisi M.
Sem-Yazan:
Hilmi Z iya Ülken
settin sosyolojik metoda iştü-âk ve kendi sahalarmda bunu tatbik edi yorlardı. Sosyolojinin yayılmasın da bu muhtelif ilim dallaı-iyle meşgul âlimlerin ayrı ayrı rolleri olmuştur. O zamanki “Yeni Mec mua” , “İslâm” . “Millî Tetebbu- lar” , “Edebiyat Fakültesi Mecmua sı” gibi dergilere bakılacak olur sa, bu görülür.
Bütün bu çalışmalarda Gökalp’ m terkipçi kafasının çok büyük rolü olduğunu da derhal işaret etmeli yiz.
Halbuki aynı mütareke senele rinde tecrübi sosyoloji cereyanını açan Sabahattin mensupları pek fakirane çalışmakta idi. Mehmet Ali Şevki Gala tada Tünel Hanının ikinci katında bir daire tutarak “Meslek İçtimai” cemiyetini kur
muş. Anadoluya soru eedvelleri göndermeğe başlamıştı. Ne hükü metten, ne zenginlerden hiçbir hi maye görmediği için ferdi gayret ve himmetleri ancak beş altı yıl dayanabildi. Hükümet kuvvetiyle Durkheim’ci sosyoloji lise ve mual lim mektepleri öğretimine kadar sokulduğu sıralarda öteki cereya nı kimse tanımıyordu; tecrübi araş tırmalan büyük maddî yardıma muhtaç olduğu için yarıda kal mağa mecbur oldu.
Gökalp’ ın kürsüsünü işgal eden ler neden onun kadar kuvvetli değildi diye bir sual sormak saç
ma olur. Hâdiseler tarihin malıdır ve ne ise o olmuştur. Siyaset ilim le birleşir mi, birleşmez mi? Bir leşirse bundan ne gibi kuvvetler doğar? gibi mücerı-ed sualler her zaman sorulabilir. Hakkında yine de mücerred birçok cevaplar verile bilir. Fakat tarihin malı olan bu hâ diseleıde ilim siyasetle birleşmiş ve bundan mühim bâzı başarılar elde edilmiştir.
Darülfünunun lâğvından sonra yeni kurulan kadroda sosyoloji kürsüsü yoktu, yalnız muvakkat bir içtimaiyat ve ahlâk doçentliği vardı ki, o da bir müddet sonra başka fakülteye nakledilmişti. 1936 dan 40 a kadar bu dersi kürsüsüz olarak ve mukavemetlere uğraya rak biz okuttuk. On beş yıldan-
beri muhtelif Vekillere bir Sos yoloji Enstitüsü veya Vekâlete bağlı- bir “araştırma merkezi” nin kurulması için müracaat ettik. Ancak Maarif Vekili Haşan Ali Yücelin himmetiyle bu ders 1941 de kürsü hâline konabildi ve 1942 den sonra güçlükle bir doçentlik ve daha sonra bir asistanlık elde edildi. Bir müddet Mehmet Ali Şevki fakültede resmen öğretim göıevliği yaptı. Bugün bir profe sörlük. iki doçentlik, iki asistan lıkla kürsü genişlemiş bulunmak tadır. Sekter bir sosyoloji görüsü hüküm sürdüğüne göre ilerde da ha da genişliyecektir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi