P A Z A R , 2 H a z ira n 1996
P A Z A R - M E L O D I
Z
eliha Berksoy, Tiyatro Festivali kapsamında Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera”, “Mahagonny”, “Happy End” müzikallerinden ve Kurt Weill’m şarkılarından yaptığı derlemeyi sundu. Berksoy’a piyanoda eşlik eden ünlü şef Erol Erdinç’ti. Başarılı bir Brecht yorumcusu olan Berksoy, Brecht’in 20. yüzyılın önemli bir kilometre taşı olduğuna inamyor. Epikoyunculuk çizgisindeki sanatında, otuz yılı geride bırakan Zeliha Berksoy, Brecht’e düşünsel bir yakınlık duyuyor. İstanbul Tiyatro Festivali sürerken, sanatçı sorularımızı cevapladı. *Başanlı Brecht yorumculuğunu uzun yıllardır sürdürüyorsunuz. Neden, epik tiyatro?
-Jeremy Irons, Anthony Hopkins sinema oyunculuğunda çok başarılı iki isim. Bu sanatçılar tiyatroda Sheakespear yorumcusu olarak ünlenmiş, bir tarz yaratmışlardır. Sheakespear de çok büyük bir felsefecidir. Ben, Brecht’in 20. yüzyılın çok
önemli bir kilometre taşı olduğuna inanıyorum. O’nu kendime öğreti olarak, tavır olarak yakın buldum. Sanatçının çağma tanıklık etmesi. Brecht bunun altım çiziyor. İnsanlara “Gelecek on yıl içinde 60 yaşıma basmış olacağım ve umutsuz olmak istemi yorum. Sanatın önünün açıldığını görmek istiyorum." heyecan verebiliyorsunuz böylece, yaptığınız işin bir işlevselliği oluyor.
Vahşi bir kuşak
yetişiyor
*Eski eşiniz Yıldırım Aktuna politikanın içinde. Peki, siz, reel politikayı denemeyi hiç düşündünüz mü?
-Ben, gündelik siyaseti asla düşünmedim. Bakırköy’de belediye bünyesinde ödenekli bir tiyatro kurdum. Beş sene bu tiyatronun genel sanat
yönetmenliğini yaptım. Bu sürede yerel yöneticilerin akıl almaz engellemeleriyle karşılaştım. Sonunda, gerekçesiz bir şekilde görevden
uzaklaştınldırn Çağdaş sanat yaptığım için üstelik. Topluluğumuz, Uluslararası Tiyatro Festivali’nin açılışını yaptı. Ulusal ve uluslararası bir çok başarılı oyuna imza attı. Bu nasıl bir zihniyet? O sırada Ali Talip Özdemir Bakırköy Belediye Başkam idi, şimdi aynı kişi devlet bakanı. Genç kuşaklar evrensel sanatla yetiştirilmek istenmiyor mu? *Devleİ ya da yerel yönetimler sanatı ve sanatçıyı desteklemek adına engel yaratıyor diyorsunuz?
-Devletin belli bir sanat politikasının olmadığı ortada. Sanata yatırım yapmak gibi bir planı da yok. Genç kuşaklar adına yapılan hiçbir şey yok. İnsamna sahip çıkmayan, onu yetiştirmek ve uygarlaştırmak için
Zeliha
Berksoy,
devletin
güdümlü
sanat
yapılmasını
istediğini,
evrensel
sanatın
gelişmesini
engellediğini
düşünüyor.
O'na göre,
devlet hem
adaletsiz hem
hoşgörüsüz.
çabalamayan bir devlet bu. Güdümlü,
propagandist sanatı tercih ediyorlar. Bizim sorumluluğumuz evrensel kültüre ve sanata belli bir plan ve program dahilinde destek sağlamak. Vahşi bir kuşak var ortada ve bunun suçu
yönetenlerde. Karşı çıkışı, diyaloga dönüştüremiyorlar. Yönetenler hem adaletsiz, hem de kaba davranıyor ve çocuklar da vahşileşiyor. İnsan ruhunu terbiye eden yegane şey sanat ve kültürdür. Bu nedenle yönetenlerin hem adaletli, hem de hoşgörülü olmak zorundadır. *Bildiğim kadarıyla, bir oğlunuz var. O’nun yetişmesinden memnun musunuz? -Oğul 25 yaşında. Amerika’da Yöneticilik ve Pazarlama eğitimi gördü. Sanata hevesli ama izleyici olmayı seçti. Sanatla soluk alıp verilen bir ortamda büyüdü. Belki de, kendine göre bir tepki geliştirdi. Şimdi de trompet çalmak istiyor. Kendi dünyası, projeleri olan kişiliği sağlam bir
genç. Eskilerin deyimiyle aklı selim sahibi bir doğası var. O’na bir çok şeyimi danışırım, eleştirilerini alırım. Çocukken de doğruyu çabuk bulan bir çocuktu. Babasıyla ayrıldığımızda üç yaşındaydı. Benim yaramda büyüdü, ama babasıyla da özellikle lisede uzun süre birlikte yaşadı.
Evlilik
gerekmiyor
*Bir kez evlendiniz. Evlilikle ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
-Evliliği demode buluyorum. Kim olursa olsun insanın bireysel varoluşu önemli olan, kendisiyle mutlu olması. Ben evcilik oyununu oynadım, ama feodal bir olaydı. Evlilik kurumunun dayattığı yaşama biçimini benimseyemedim. Ayrıldıktan sonra mesleki kariyerimde farklı açılımlar oldu, amansız bir çalışma içerisine girdim. Oğlumun anne olarak bana yüklediği sorumlulukları da yerine getirdim elbette. Şimdi geriye
baktığımda güzel ve doğru şeyler buluyorum. Bu da insanın yüreğine su serpiyor.
*Kadınlarm
mutluluğu orta yaşta yakaladığı doğru mu?
-Anne ve babam sanatın ateşini hissetmiş insanlardı. Çocukları bu ateşe doğru yürüyordu. Sanatçı olacağım kaçınılmaz biçimde ortaya çıkmıştı. Onlar da destekliyorlar, ama aynı zamanda acımasız davranıyorlardı. “Sıradan bir sanatçı olacaksan, hiç olma!” diyorlardı. Kendimi kanıtlama meselesinde çok güç zamanlar yaşadım. Çocukluğum ve gençliğim kuşku ve hesaplaşmalar içinde geçti. Sanatın coşkusunu hissediyordum, yine de güvensizlik duygularıyla melankolik ve hüzünlüy düm. Dinginliği orta yaşta yakaladığım söylenebilir. Nihal METE
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi