• Sonuç bulunamadı

Temsil sanatı hakkında bir kaç düşünce

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Temsil sanatı hakkında bir kaç düşünce"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Piyes muhaçr±£lekiyle rejisör ve akliör ara- sında-Ga&ton Bati ve Sarabernar-aktör nasıl Olmalı ?-îs>cçLikl eri zamapr-guzel olan

ak-¿T trisler-Temsil san’atinin heyecanlardan yene hu sütunlarda vaktiyle bahsederken»bunlarda hayatın hakiki facia­ ları karşısında duyu­ lan teheyüclerden baş­ ka ve teraamiyle bediî bir mahiye* bulunması lüzumunu söylemiştim. Bunu temin edecek olan anasırın en mühimin

de mümessilin kudre­ ti addediyorum. Bunun­

T T - 5 T b To)

v

Temsil sanatı hakkında Bir kaç

düşünce

Yazan:Nahit Sırrı

la beraber»aktörün kud­ ret ve selâhiyeti hak­ kında birbirine katien

zıt iki noktainazar mev­ cuttur. Bazı şöhretli pi­ yes muharrirlerince»sah-

%

nede her şey piyesten ibarettir ve gerek re­ jisör ve gerek mümessi­ lin tekmil ehliyetleri» muharririn emrine tam ve mutlak bir inkıyatla kaimdir.Netekim meşhur sahne nazımlarınca da

alelekser muharrir de mümessil de kendi emir­

lerine şartsız bir itaat göstermeğe mecbur,adeta s ait olmazsa ağzın te-* - laftuz bile edemediği bir takım samit harf­ lerdir. 1922 senesi kışında Parisde henüz

şimdiki kadar maruf olmamakla beraber Jem— yenin sahne nrüdirli- ğinden ayrılarak ilk tiyatrosu olan.

(2)

*

f ■ 2

Laşimeri tesis etmiş ve san' at mahafilinde fikirleri büyük bir alâka uyandır -mış olan Gaston Batiyi

tanınış olduğum zaman, kendisini işte temamen bu içtihatta bulmuştum. Bu içtihat mucibince, aktör ancak başka ve zengin kadınların beğen­ meleri için sırtına ge- ranbaha elbiseler geçi­ rilen terzihane mankeni, yahut da hıfzettiği söz­ leri istenen dakikada söyleyüp sonra susan bir gramofondur.Diğer nokta- inazare,yani büyük sanat­ kârların hükümlerine na­

zaran da,rejisör tema­ men talî bazı işlerle tavzif edilmiş bir memur, piyes muharriri ise el-/,*

HrtniTettyk «t -uı4Ukvn « İ t zem olsa bil& hatt£ ka­ bili münakaşa bir unsur­

dur. Ve piyes muharriri adi bir âlet derekesin­ de kalmak istemezse »bü­ yük aktör »Abdülhamit zamanının mektepler ol­ masa Maarif Nezar^fcibi pek iyi idare edeceğini

söyleyüp dertlgşen ve­ ziri gibi düşünür ve şekva eder.Pek çokla­ rınca, yeryüzüne gel­ miş aktrislerin en büyüğü olan Saraber- narı,hayat inin en son senelerinden bi­ rinde sahnede gördü­ ğüm zamah * oynadığı piyesin mutlak değer­ sizliğine şaşmıştım. Filvaki bir bacağı kesildiği için ancak değneklerle yürüyebi­ len o İlâhî sanatkâr, bütün perdenin devamı müddetince kendisinin sahnede kalması icap eden temamiyle hususî şekilde piyesler oyna­ mağa mecburdu,ve oyna­ dığı piyeslerdeki huşu siyetin de kıymetleri üzerinde tesir icra

etmesi zarurî idi.Fa­ kat medit ve eşsiz şan ve şereflerle dolu ha­ yatında, S a r a bernarm, ehemmiyetsiz piyesle’re

bütün zaferi kendine maletraek için,meclÛbi yeti mahsusa göstermiş

olduğu muhakkaktır. Fakat ifrat ve tefri te giden bu iki iç­ tihat ve iddiadan birine iltihak et-miyerek temsil san* atinde aktörün mevki ehemmiyetini kabul edinee,onun hüviye­ tini ve yapacağı işi kati surette bilmek istiyor ve o zaman da bu suallerle kar­ şılaşıyoruz.

Sahnede temsil et­ tiği şahsın şekli muhayeline ne derece­ ye kadar san'atkâr uygun olmalıdır?Yani

ihtiyar bir erkek rolündeki aktör mut­ laka gerçekten ihti­ yar, ve genç bir ka - din rolü yapan akt­ ris behemehal rolü­ nün yaşında mı Olma­ lı?

Aktör muvaffak olmak için oynadığı rolün ma 'hiyetini tamamiyle kav

•ramak ve en mutlak şe­ kilde müteheyiç olmak mı icâp eder?

(3)

K u í,;/ «Mk 7ñf* ' ¿ Mmk^'É0éí:-. ^&jh<U*fik~ AmMía' -yİ * - - * :

tit x>t/^ÂAAJL

r G ' «f "

y Evel emirde şunu söylemek

olmayan şekli eisma-isterim ki,kendi hiç bir şey

nısi bile sanatkârın duymadığı halde,aldığı tali­

mata körkörüne inkiyat,şek­ linin uygunluğu ve hafıza sayesinde muvaffak olan sanatkârın sanati,hariku­ lade hüsnüyle muzaffer ol­ muş bir ahmak kadın için

çıldırmağa benzer.Şu ka­ dar ki,pek fazla mütehe- yiç olan sanatkâr da asa­ bına tabii tamamen halcim o lamıyac ağından; içinde kinden nevmidiye,nevrai~ diden ümide,ümitten zafere ve zaferden hüsrana geçi­ lerek beşerin bütün tahas-stfsat ve ihtisasatını bir

â . i

kaç dakika içinde ifade eden sahnelerde hiç muvaf­ fak olamamak tehlikesine

r' <v' maruzdur.

azmü iradesi karşı­ sında ramolur.Düze­ nin vefatından beri

î t a l y a n m en büyük kadın sanatkârı olan Emma Gramatika'yı ilk defa sahnede gö­ rüşümü hiç unutamam. Batayın(Lafalen) isimli ve kahramanı­ nın behemehal güzel olması icabeden bu ,/H / piyeste,sahnede per-1 t .'I.

denin yarısına doğru göründüğü

zaman,ken-bernar için demiş oldu­ ğu gibi,büyük bir sanat­ kâr istediği zaman da­ ima güzel olabilir.

Hakiki sahne artisti bence her ruhun esrarına nüfuz ve her mahlûkun hal ve tavrunu tasavvur ede­ bilir. 7e onun hal ve tav- unu okadar sıhhatle tak­ lit edebilir ki,maddî şeklinden makiyajlara rağ­ men uzak kalsa bile ehem­ miyeti yoktur.Ve elbette oynarken sanatın ulvî’ heyecanını ruhunda duya­ rak, sırf ekmek parası 7 dişili tanıtmamak için kazanmak için tüccar

def-pşk fakirane bir kıya- teri dolduran bir kâtip

Aktörün kendi

hüviye-■

y

â

'

!

tiyle temsil ettiği şahsı muhayel arasında benzeyiş­ ler istemeğe başlayınca, katil rolüne hapishane mah­ kûmlarından ve kral rolüne sakıt hükümdarlardan mümes­ sil aramağa kadar bu işin tahâmmülü vardır.

İnsanın tepdilj^e liCÜ-dreti

fetle bir hasbahane­ den dönüp karşımıza çıkıyordu.Ve sefil kıyafetiyle yaşlı ve kuru yüzü öyle çir­ kindi ki,bu intiba­ ın homurtuları sıra­ ları dolaştı»belki kendisine de vardı, hâkin bir az sonra

gibi çalışmaz.Fakat ulvî bir vazifesi olduğu»*} dü­

şünerek gemisini idare ederken bütün soğukkanlı­ lığını muhafaza eden bir kaptan gibi,kendisini heye­ canların pençesine kaptır­ mamak ve şaşırmamak için bu heyecanlariyle mütemadîbir cidal içlnde,teyekkuz ve artık çirkin olduğu- basiret halindedlr. nu unutmuş,onu hayran dinliyor ve seyredi- yorduk.Hâmitin.

Sara-i

' VMdiWü

Nshit— S ı m . n Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Referanslar

Benzer Belgeler

Devamında, eğitimi ve meslek hayatı, öğretmenliği, muhabirliği ve tercümanlığı, aile hayatı, edebi şahsiyeti, Kosova’ da Türk Edebiyatı, Ahmet (Saffet)

S öz sanatı, söz ve sanat kelimelerinden oluşan bir tamlama… Söz, genel anlamda bir düşünceyi ifade eder; sanat ise duygudan kurallara, us- talıktan uygarlığa kadar

Bu şekilde, Küba, Brezilya’daki Curitiba ve Porto Alegre ve Hindistan’daki Kerala, en fazla Doğanın Sonu adlı eseriyle tanınmış Bill McKibben gibi en sorumlu

j U [sam Zeynep Hotiç (Ataç), Akbank Bebek Sa­ nat Galerisi’ndeki kişisel sergisinde sulu boya tekniği ile ilginç doğa yorumlamalarını izleyiciye sunu-

Gizli bir gururla konuşuyorlardı, çünkü Nazım Hikmet gibi milletlerarası bir şair yetiştirmenin gururunu açıkça belirtmek bugün Türkiyede hattâ Türkiye

Meclis'in azasından Musa Kazım Efendi'nin her ne kadar müdafaa vekili ve savcının beyanatın da kemal erbabından ve ilmiye ricalinden olmaları mümtaz vasıfları

Sabahattin ve Lûtfullah Beyler, Ahmet Rıza, İsmail Kemal (1), bi­ lâhare Amasya mebusu olan İsmail Hakkı Paşa (2), «Kanunu Esasi* gazetesi sahiplerinden Hoca

Sultan Murat'a ait altın üzerine mücevher işlemeli şaheser Kuran-ı Kerîm kapağı, Sultan Aziz' in şehzadesi Mahmut Celâleddin'in çocukluğuna ait üzeri