Î3 • 7 • 948 T % 5 * 3 3 ^
İNKILÂP TAÉiHiM fe^
Birinci “Jön Türkler,,
kongresindeki kanaatler
— ıı —S snat edilen cürümler bir
“ hiçten ibaret olduğu halde alâkadarlarm cinayetle ithamları na ve haksız mahkûmiyete uğratıl malarına cevaz veriliyor ve Adli ye makamları bir âlet gibi kulla nılıyordu.
Vaktile Sultan Abdülmecit dev rinde belirmeğe başlıyan fikir hür riyeti, Sultan Abdülâziz saltanatın da mücadele yapabilecek bir du ruma girmişti. Sultan Abdülhami- din ilk günlerinde mevcudiyetini muhafaza eden bu serbesti yavaş yavaş durmuş, gazeteler padişaha dua eden rütbe ve nişan tevcihini ilândan başka bir işe yaramıyan varakpareler haline sokulmuştu.
Meşrutiyet olarak başlıyan Ab- dülhamit saltanatı, yavaş yavaş mutlakıyete çevrilmişti. Matbuata kuvvetli sansür konmuş, kitap neş ri resmî tetkike tâbi tutulmuş ve hususî müsaade istihsali şartı ko nulmuştu. İşte bu halin mevcudi yeti münevverleri çileden çıkarı yor, gençleri korkutmaktan ziyade onların gayretlerini büsbütün art tırıyordu.
Bununla beraber gayeye ulaşma uzadıkça da memleketin hayatı günden güne sönüyor ve tehlike de o nisbette fazlalaşıyordu. Bu hissedildiği için de muhalefet kuv vetleniyor ve fedakârlar çoğa lıyordu. O tarihlerde yalnız Ra- dos adasında 200 kadar menfi bu lunuyordu.
İşte bundan dolayıdır ki Saba hattin Bey bir an evvel müsbet bir netice istihsal etmek ve istib dadı ortadan kaldırmak çareleri ni bulmak maksadile bir kongre akdini gaye edinmişti.
*
Birinci «Jön - Türk
>kongresi
i_Sabahattin Bey, Parise geldikten sonra bütün meşguliyetini bir «Jön Tijrk» kongresi akdine has retmiş ve bu hususta binbir çare ye baş vurmuştur. Kongrenin top lanması muhtelif memleketlerde bulunan bütün OsmanlI hürriyet- perverlerinin bir araya toplanma sına bağlı idi. Halbuki bu inkılâp çıların bir kısmı seyahat yapmak imkânlarından mahrum, hattâ gün lük ihtiyaçlarını teminden âciz bu lunuyorlardı. Bu vaziyette olanla rın yol masraflarını ve kongre de- vamınca maişetlerini düşünmek lâ zımdı. Bundan dolayı Sabahattin Bey, evvel emirde bu cihetin em niyet altına alınmasını lüzumlu görmüş ve şahsı namına bir istik raz yapmıştır. Bu mesele halledil dikten sonra da herkese seyahat masrafları ile birlikte davetname ler gönderilmiştir. Fakat Fransa hükümeti, umumî mahallerde böy le bir kongrenin toplanmasını tas vip etmiyor, bütün kâinata hür- riyet dersi veren Fransa payitah tında «Jön Türk» kongresinin ya pılmasına Sultan Abdülhamidin teşebbüslerine kapılarak müşkülât çıkarıyordu. Bu yüzden kongre toplantısı, şubat 1902 günü için ta karrür ettirildiği halde, Paris po lis müdürünün fuzuli müdahalesi- le içtimaa ancak 4 şubat 1902 ta rihinde âyan âzasından Türk mu hibbi ve hürriyet dostu (Lafevre Contalis) in hususî ikametgâhında yapılabilmiştir.
Kongrede Osmanlı unsurlarını teşkil eden bütün milletler hemen hemen temsil edilmişti. 60-70 kişi ye varan kongreciler «Jön Türk» âleminin ve Sultan Abdülnamit muhaliflerinin en tanınmış simala rı arasından seçilmişti. İnkılâp ta rihimizde mühim bir dönüm nok tası teşkil eden bu birinci «Jön Türk» kongresine iştirak etmiş bulunan Osmanlı ihtilâlcilerinden bazıları şunlardır:
Sabahattin ve Lûtfullah Beyler, Ahmet Rıza, İsmail Kemal (1), bi lâhare Amasya mebusu olan İsmail Hakkı Paşa (2), «Kanunu Esasi* gazetesi sahiplerinden Hoca Kad ri, Halil Ganem, Esbak Ankara mebusu Mahir Said, sabık İstan bul mebusu Yusuf Akçora, Tokyo sefirliği yapan Ferid, Babanzade Hikmet, Mithat Paşazade Ali Hay dar, Hüseyin Tosun, Ali Fahri, Şair Hüseyin Siyret, İbrahim Te- mo, Derviş Hima, Doktor Nazım, Doktor Refik Nevzat (3), Kemal (4), Abdülbalim Memduh
<#) S e y lâ p Şeyh Şevki Efendi,
Ce-Yalnız propaganda ve neşriyat ile inkılâp yapılamaz, Bunun içindir ki askerî kuvvetlerin de ihtilâl harekâtına
iştirâkini temine çalışmalıdır.
lâl, Abdurrahman Beder han, Kâ zım, Yaşar, Hamdi, Zeki, Nuri, Ali Fehmi, Lûtfi, Salih, Nüzhet ve Çerkeş Kemal Beyler.
Kongreye iştirak edenlerin bir kısmı Mısırdan, Kıbrıstan ve Bul- garistandan gelmişlerdi. Ermeni- ler namına Sisliyan, Rumlar na mına da eski Posta Nazırı Musi- ris Gidiş ve Avukat Doktor Fardis hazır bulunuyordu.
*
«Jön -
Türkler» ikiye
oynuyor
Kongre Sabahaddin Beyin güze! bir nutkile açılmıştır. Müzakere es nasınd'a şu iki nokta üzerinde du rulmuştur.
a — Yalnız propaganda ve neş riyat ile inkılâp yapılamaz. Bun dan dolayıdır ki askerî kuvvet lerin de ihtilâl harekâtına iştirak lerini temine çalışmalı.
b — Ecnebi hükümetlerin mü dahalesini davet suretile memleket te ıslahat icrasına tevessül edilme li..
Birinci noktayı İsmail Kemal ‘ Bey ortaya atmıştı.
İkinci teklif Ermenilerden geli yordu. Onlar, Sultan Abdülhami din vadettiği ıslahatın şimdiye ka dar yapılmadığını ve bundan böy le de yapılmıyâcağını, memlekette hakiki inkılâbın ecnebi müdahale si ile kabil olabileceğini iddia e- ' diyorlardı, Hattâ Berlin muahede sinin 6i inci maddesinde yazılı 11 ma yıs 1895 tarihli müfiTırahiri l'aîBî- kini istiyorlardı.
Bu vadide söz uzadığından kon gre âzalaı ı arasında anlaşma olma sı gayri kabil bir şekil aldığı es nada Prens Sabahaddin Beyin mü dahalesi meseleyi tarafeynin meni nuniyetini mucip bir duruma sok muştur.
Sabahaddin Bey, ecnebi müda halesinin memleketimiz için daima zarar verdiğini ve bu defa da za rar vermesi melhuz bulunduğunu ve böyle bir talepte bulunmanın aklı selim kârı olmadığını söyle dikten soın-a, ancak ecnebi müdaha leşine de ihtiyaç bulunduğunu ve bunu memleketimiz nef’İne çevir mek lâzım geldiğini anlatmış ve düşüncesini şu suretle hülâsa et miştir:
Biz memleketimizde bir ihtilâl yapftıak maksadile toplanmış bulu nuyoruz. Lâkin dahilde ihtilâl çı karmağa muvaffak olduğumuz takdirde bu hareketin hüsnü suret le neticeleneceği muhakkak değil dir. Kargaşalık esnasında herhan gi ecnebi bir hükümetin kendi menfaati namına, işlerimize mü dahale etmesi muhtemeldir. İşte biz bu müdahaleyi önlemek için menfaati menfaatimize uygun bir hükümetle daha evvelden anlaş mış olmalıyız. Yâni dahilde bir ha reket vücude getirdiğimiz vakit bundan istifade etmek emeline dü şecek hükümetlerin müdahalesini bertaraf eyliyecek hür ve demok rat hükümetlerle şimdiden uyuşma lıyız ve bundan sonra ihtilâl ha rekâtına geçmeliyiz.»
Müzakere salonu bir müddet bu münakaşalarla çalkandıktan son ra şu yolda iki noktai nazar hasıl olmuştu: «Müdahaleci» ve zama nın dili ile «ademi müdahaleci» Sabahattin Beyin izah ettiği şekil de müdahaleye taraftar olanlar ek seriyeti teşkil ediyordu. Bu hizbi İsmail Kemal Bey temsil ediyor du. Ademi müdahaleci ekalliyet hizbine de Ahmet Rıza Bey baş olmuştu. Bu suretle kongre iki kıs ma ayrılmıştır.
Müdahaleci grup liderlerinden Sabahattin Bey memleketin selâ metini basit bir vatanperverlik iddiasından ziyade etnografik ve sosyal düşüncelerle mütalâa etti ğinden hıristiyan unsurlar tarafın dan ileri sürülen taleplerin derhal reddedilmemesini ve meselenin u- mumun menfaatine uygun bir şek le sokulmasını istiyordu. Halbuki icabında ve memleket menfaati mevzuu bahis olduğu yerlerde mü dahale talebinde bulunmaktan sar fı nazar bu gibi emel besliyenleıe karşı tek başına müdafaaya geç mekte tereddüt bile
göstermiyor-du. Nitekim bazı Ermeni neşriya tını Türk menfaatlerine aykırı bul duğu için 1905 eylülünde Ermeni komitecilerine hitaben açık bir mektupla takip ettikleri yolun bü tün OsmanlIlar hakkında muzır neticeler vereceğini söylemekten çekinmemiştir. O sıralarda Ame rika Reisicumhuru Mösyö Roose- velt’e verilmek üzere Fransa Ha riciye Nazırlarından M. Berthelot tarafından Ermeniler lehine bir be yanname hazırlanmıştı. (Beyanna meyi, münderecatı millî benliğimi zi rencide eder mahiyette olduğun dan buraya koymadım.) Sabahat tin Bey 5 kânunusani 1906 tarihli Matin gazetesinde neşrettiği bir mektupla yalnız bu beyanname münderecatını tenkid etmekle kal mamış, Ermenileri de hırpalamış ve çıkmaz bir yola saptıklarım söylemiştir. Ayni zamanda bazı e- kalliyetler lehine yapılacak müda halelerin mânasızlığını mantıkî de lillerle ispat ettikten sonra Yakın şarkta sulhün muhafazası için Av rupa hükümetlerinin, evvelemir de, «Osmanlı İmparatorluğu top rakları, OsmanlIlarındır» düsturu nu kabul etmeleri lâzım geldiğini din ve milliyet tefrik etmeden bü tün OsmanlIlar lehine İnsanî yar dımın esirgenmemesi lüzumunu alâkadarlara hatırlatmıştır. Bun dan başka İngiltere Hariciye Nazı rı Sir Edward Grey’in Avam ka marasında mevzuu bahis ettiği «Panislâmizm» iddiasını 13 ağus tos 1906 tarihinde neşrettiği bir . mektupla, yalanlamıştır.
Görülüyor ki Sabahattin Bey yalnız Sultan Abdülhamide mu halefet etmekle iktifa etmem,ştir. Bilâkis vaziyete göre daima hassas davranmış, diğer «Jön Türk» ele manlarının kayıtsızlığına rağmen lüzumunda vatan hukukunu r.ıü dafaada müsamahaya kapılmamış tır. Bütün bunlar gösteriyor ki «Müdahaleci» ve «ademi müdaha leci» tâbirlerde ikiye ayrılan kon gre âzalaıı hakikati halde ve dü şünce bakımından, yekdiğerlerin- den uzak değillerdir. Ancak bazı larının benlik iddiası bu ayrılığa âmil olmuştur. Ve buna da müca hede kahramanı Ahmet Rıza Beyin reis seçilmesi sebebiyet vermişti.
★
«Osmanlı Terakki ve
İttihat» Cemiyeti
Bütün bunlara rağmen kongrede fikir mücadelesi olmuş ise de yek diğerini incitecek çirkin hareket ler vuku bulmamıştır. Bu itibarla kongre sükûnet içinde dağılmış; gruplar kendi gprüş ve düşünüşle rine uygun teşebbüslere girişmek üzere yekdiğerlerinden dostane ay rılmışlardır.
Kongrenin ekseriyet hizbi gizli tutulan fikirle mütenasip bir proğ ram etrafında çalışmağa ve organ olarak da (Folkston) da intişar e- den «Osmanlı» gazetesini Şair Hü seyin Siyret Beyin Başmuharrirli ği altında çıkarmağa karar vermiş ti.
Ekalliyet hizbinin hareketi ise «Osmanlı İttihad ve Terakki» is mini «Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti» ne tahvil ve Ferit Beyin nezareti altında Mısırda «Şurayı Ümmet» gazetesinin neşrine karar vermek olmuştur.
«Osmanlı Terakki ve İttihad Ce miyeti» adını alan bu hizbin bü tün gayesi meşrutiyetin elde edil mesi cümlesinde toplanıyordu. Lâ kin bunun ne suretle temin edile ceği katiyen mevzuu bahis olmu yor ve varmak istedikleri netice için neşriyattan başka da muay yen bir hedef takibi düşünülmü
yordu. (Arkası var)
(1) Sabık Avlonya mebusu (2) Erkânı harp zabitlerimizden diı-. İngilterenin Transuval harbi ni kazanması üzerine tebrik mak- şadile İngiliz sefarethanesine git tiği için Rodosa nefyedilnıişti. Ora dan Şevket Bey isminde bir feda kâr kendisini sandık içinde kaçır mıştır. İsmail Hakkı (Paşa) Erzin can askeri mektebi müdürü iken zekâlarını takdir ettiği Doktor Ab- duHah O vd et ve Doktor İshak