U ilS LA$r$UM / /
J
B r Z E Y Y A T S E L İM O Ğ L U P/jofew H A K A N A Y D O Ğ A N
M
nisos’un adı işte böylece H eybeliada’ya m aledilip adanın ilk adı “Dimoniso” olarak nüfus kütüğüne ge çirilir.
Eski gün dile gelirken bi zim Evliya Çelebi de sıra sını savacaktır elbette: Sul tan Deli İbrahim’in ilk Pa dişahlık yıllarında, 1641 yı lında, gezginim iz Evliya Çelebi yılları devirecek ge zisine çıkarken, bindiği
gemi ilk durağı Heybeliada’ya yapar ve Çelebi, Hey- beliada’yı şöyle över: “Ab-ı hayat gibi suyu, gönül açıcı bağları vardır.” Sonra sürdürür anlatıyı: “Bu Adanın bir manastın olup, senede bir, Rumlar ka yıklarla gelerek Adaya vâsıl olur, manastırı ziyaret ederler, Ada halkının ekseriyeti (çoğunluğu) zengin Rum balıkçı reisleridir, bir bostancıbaşı tarafından idare edilirler.”
Bizans döneminde devletin suçlu bulduğu prens ve rahiplerin sürgün edildiği Prens Adaları’nın üçüncü- sü Heybeliada, günümüzde bir yazlık kimliğini eni konu koruyor. Ünlü bir mimar dostumuz vapurda şöyle demişti bir gün: “Artık dünyanın hiçbir yerin de kentteki iş merkezine bir saatlik yolda bir yazlık kalmamıştır.”
Heybeliada'nın, günümüzde hâlâ yazlık karakterinin başlıca öğeleri, gürültüden uzak olması, Akdeniz ik limi kökenli bitki örtüsü, çamlarının insana yakınlı ğıdır. Öteki Prens Adaları’nın hiçbirinde çamlar
in-o f call was Heybeliada, which Evliya Çelebi praised fo r its “water like the water o f life, and delightful vineyards. ” He went on, “This island has a monastery which is visited by Greeks who come to the island in caiques once a year. Most o f the inhabitants are prosperous Greek fishing captains. ”
In Byzantine times princes and priests fo u n d guilty o f various crimes were sent into exile to the Princes Islands, o f which Heybeli is one o f the largest. Today many Istanbul families spend their summers here. As a well known architect friend said on the ferry one day, “There are no other summer resorts ju st one hour’s journey away from a city’s business centre left anywhere else in
the world. ”
Heybeli is fa r from the city crowds a nd noise, with a Mediterranean flora despite its situation in the Marmara Sea, a n d shady p in e woods which on no other o f the Princes Islands have such a mood of warmth and approach ability, o f
sana böylesine yaklaşamamış, böylesine Hir sıcakkanlılıkla insanla özdeşleşem em iştir. Heybeliada’da yerleşim bölge si ile çam ormanı birbirine kol açar, birbiriyle kucaklaşır. Denen odur ki, Heybeliada’ya önce gezmek için gelirsiniz, ardından, yazı geçirmek üzere kiracı olarak! Ondan sonra da sıra, bir ev sahibi olmanıza ge lir Heybeliada’da. Bu saptama nın örnekleri öteden beri sık sık görülür, görülmektedir. Bu yazı aıtık son satırlar sınırı na ulaşırken, Heybeliada, bazı çiçeklerini sizlere sunmaktan geri kalmıyor: Gül, karanfil, yasemin, zakkum, salkım, pa patya... ve Heybeliada’lı ağaç lar selâm yolluyor: Palmiye, yabani hurm a, ıhlam ur ve akasya, çam, b o d u r m eşe, mandalina, hatta muz -meyve
uzatmasa da! •
* Zeyyat Selimoğlu, hikayeci, ro mancı.
identification with human beings. On Heybeli the hous es and the woods are linked in an inseparable embrace. It is said that you first come to Heybeli fo r a day out and end up renting a house fo r the summer! The next step is to become the owner o f your very own house. This is a
com m on p h en o m eno n
which has been going on since the last century. Hey beliada is a mass o f flowers through spring and summer: roses, carnations, jasmine, oleanders, wisteria a n d daisies. A n d the arboreal
p o p u la tio n is equally
diverse: palms, wild dates, lindens, acacias, pines, d w a r f oak, m a n d a rin e oranges and even bananas, although the last does not
produce any fruit. •
* Zeyyat Selimoğlu is a short story
a n d novel writer.
2 6