clîasim
Ferruh Başağa’nm
soyutlamaları
Ahmet KOKSAL fw VİLKEMİZDE soyut resmin öncülerinden-I j sayılan Ferruh Başağa, üç yıllık bir ara-L ~ara-L.Jdan sonra Vakko Beyoğlu Galerisi’nde düzenlenen sergide yeni yapıtlarından yirmiye yakın yağlıboyayı bir araya getirdi. Bu sergi ne deniyle sanatçının gelişim çizgisi üzerinde kı saca durmak istiyoruz.
Bizde 1943'lerden sonra Picasso ve Bra- que’ ın bireşimci kübizmi çevresinde soyut res me ilgi gösterenler arasında Nurullah Berk, Re fik Epikman ve Salih Urallı’nın adı anılmaktadır. Cumhuriyetin İlk döneminde “ D Grubu” (1933-1947) ile başlayan ve önceki akademik, İz lenimci anlayışa tepki olarak beliren eğilimler, II. Dünya Savaşı sonrasında çağdaş akımların resmimizi etkilemesiye daha da hızlanmıştı. 1959/60 yıllarında Zeki Faik Izer, Sabri Berke!, Halil Dikmen, Şemsi Arel, Ercüment Kairnık, Fer ruh Başağa, Adnan Çöker, Cemal Bingöl, Lütfü Günay, Adnan Turani soyut resmin çeşitli gö rüşlerini benimseyen ressamlarımız arasındadır. 1935/36'da Nazmı Ziya ile resme başlayan Ferruh Başağa, bir süre “Yeniler Grubu”nun top lumsal gerçekçi görüşüne katılmakla birlikte, o dönemde yaygınlaşan soyut akımlara duyduğu yakınlıkla figürsel anlatımdan ayrılıyor. Onun 1949 Devlet sergisinde yer alan “Aşk” adlı tab losu figür soyutlamasına duyduğu ilginin İlk ör neğidir. Sanatçının bunu İzleyen resimlerinde kabartılı, zengin boya dokuları üzerinde uyum lu lekelerin değerlendirildiği dışavurumcu, lirik bir yaklaşım görülür. 1952'de kendisiyle yapılan bir konuşmada Ahmet Hamdl Tanpınar, “ Fer ruh çok gizli güzelliklerin peşinde. Kendisine güçlükler icat ediyor” demişti. Nurullah Berk ise onun ilk soyutlamalarını şöyle tanımlıyor: “Fer ruh Başağa, belki de hocası Löopold Lövy’nln etkisiyle öğrencilik döneminde güzel görünüm ve gravürler meydana getirdikten sonra, gitgi de usluplaştınimış denemelere girişti. Yağlıboya resimlerinde beliren eğilim, bir merkez çevresin de toplanan, hârelenen bir temel ahenk çevre sindeki renk lekelerinin toplanışı." (x)
Sanatçı resmin yanı sıra mozaik, vitray ve fresk tekniklerinde de anlatım yollan aramış, ba şarılı uygulamalar yapmıştı. Yapıların iç ve dış bölümlerini soyut biçimlerle süsleyen uygula maların en ünlüsü 1958’de Heybeliada Deniz Harp Lisesi’ne yaptığı büyük mozaik panodur. Bu panodaki kalyonlar, yelkenler, kanat vuruş ları gibi motiflerden esinlenen çok ölçülü ve rit mik biçim konstrükslyonu 1960'lı yıllardan sonra geometrik soyutlama biçeminde geliştiriliyor. Önceleri ılımlı, doğal ve lirik bir soyutlama yön temiyle başlayan bu tutum, giderek, sanatçının “neo-kübizm” ya da “konkre-kübizm” diye ta nımladığı non-figüratif (figürsüz) bir doğrultuda yoğunlaşıyor. Başağa soyut resmi benimseyişini şöyle savunuyor: “Soyut resimde, reslmsel dü zenlemeye ilişkin salt reslmsel mantık ön pla na çıkıyor. Bana göre bugün soyut resim çağı mıza uygun düşmektedir. Çağımızın dinamizmi ni, akılcılığını, geniş görüşlülüğünü simgelemek tedir.”
Son yıllarda yarım yüzyılı aşkın bir resim se rüveninden edinilmiş birikimlerin güveni, karar lılığı içinde, başlangıçta yerel motiflerin, doğal varlıkların soyutlamasından gelen eğri çizgiler, İç içe geçmiş kıvrımlı biçimlerden arınmağa, ka çınmağa yönelmekte. Yaratıcılığa ilişkin saydı ğı düz ve yatay çizgilerle konstrüktif nitelikli ge ometrik, biçimsel düzenlemelere ağırlık veriyor. Mavi, beyaz, mor ve eflatun değişimlerin geniş yer tuttuğu yeni sergisinde de aydınlık, sınırsız bir uzam içinde prizmalardan süzülmüşcesine blrbtriyle kesişen, birbirine yansıyan geometrik biçimler örgütlemesinde oldukça yalın, arınmış ışık ve espas çözümlerini irdeleyen, özgün bir soyutlama disiplini çeşitleniyor.___________ (x) 50 Yılın Türk Resim ve Heykeli (İstanbul 1973, __sf. 73) _________________________