14 MART 1992
EVET-HAYIR
BİR IŞIK KAYNAĞI...
OCUKLUĞUNDAN anımsadığı iki oyun cağı var: Biri lantern majik, öbürü mu kavvadan Karagözle Hacivat. “ Düşünü
lecek olursa yaşamımda sonradan seçeceğim meslekle bu oyuncaklar arasında bağlantı ku ruyor İnsan. Biri sinemanın, öteki tiyatronun ağababası olan bu oyuncaklar benim yazgım dan da yol gösteren öncüler oldu” diyor Muhsin Bey...
Yaşasaydı yüz yaşında olacakmış! 1892’den 29 Nisan 1979’a uzanan bir ömür. Seksen yedi yıl. Bunun yetmiş yılı bir düş dünyasında geç miş. Sahnede, perdede. Hep sanat uğraşı için de... ölümünden birkaç gün önce İzmir’de 70. sanat yılı kutlanmamış mıydı! Yetmiş yıllık bir sanat uğraşı. Oyuncu, yönetmen, öğretmen, yö netici olarak...
Bir arkadaş derdi ki “Türkiye Cumhurlyetf’-
nin kendi alanlarında öncü olan, birer sanat kül tür Atatürk’ü saydığım İki kişisi var, biri Muhsin Ertuğrul, biri Nurullah Ataç.”
Muhsin Ertuğrul, bizim kuşağın tanıdığı ad la, Ertuğrul Muhsin... İstanbul Belediyesinin düzenlediği anma günleri büyük bir ilgiyle geç ti. İstanbul Anakent Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı bu konuda birde kitap yayınladı. Gü zel baskılı, kalın, belgesel bir yapıt. Muhsin Bey'in anısına yakışır bir nitelikte. “Doğumu
nun 100. Yıl Armağanı”... Belediye Başkanlıği- nın değerbilirliğine örnek bir çalışma.
Bundan seksen yıl önce, 1913 yılında bir sa lon ararken Şehzadebaşinda bir sinemanın ki ralık olduğunu öğrenir. Sonradan Milli Sinema adını alan bu salonu gezerken arka odalardan birinde bir mumun sürekli yandığını görür Muh sin Bey. Meğer sinemanın sahibi Musevi bu mumun hep yanmasını, hiç sönmemesini ister miş. Muhsin Bey bunu örnek almış kendine, şöyle anlatıyor: “ Pek hoşuma gitmişti, sonra
ben de Adet edindim oyundan önce mum yak mayı.”
Kitabı düzenleyen Gökhan Akçura, Önsöz’ü şu sözlerle bitirmiş:
“Elbette Muhsin Ertuğrul da kuliste yanan bir mumdu sadece. Işığı pek güçlü ve ateşini yeni yakılan mumlara geçirmek İçin sonuna ka dar direnen bir mum. Muhsin Ertuğrul, Türkiye’ de tiyatro sanabnın kurulmasında kurumlaşma sında, yeniliklerle tanışmasında ne denil yararlı oldu diyenlerin, bir tek soruya cevap aramaları yeter: Bu mum yanmasaydı, Türkiye’de tiyatro sanatı açısından neler eksik kalırdı? Bu mum yanmasaydı Türk seyircisi kimleri tanıyamaya- caktı? Muhsin Ertuğrul bir somun tüketicisi ola rak geçmedi dünyadan. Kulislerde birbiri peşi sıra yanan; biteviye çevresini aydınlatmaya ça lışan mumları görmüyor musunuz yoksa?”
Kitapta Muhsin Bey'in bütün sanat ve ya şam serüveni var. Bir film gibi izliyorsunuz yıl yıl... Tiyatro atılımı, oyunculuğu, yöneticiliği, si nema çalışmaları, filmleri, ortaya çıkardığı yeni değerler... Türk tiyatro edebiyatına katkılarını da unutmamalı. Bugün ün kazanmış tiyatro ya zarlarının pek çoğunun elinden tutan odur. Nâzım Hikmet’ten, Necip Fazıl’dan Sabahattin Kudret’e Necati Cumalı’ya, Recep Bilginer’e, daha gençlere kadar tiyatro yazarlarının yetiş mesinde, başarısında Muhsin Bey’in etkisi yok tur diyebilir misiniz?
Ben kitabın yapraklarını çevirirken bütün bir yakın geçmişi yaşadım. ’Bir Millet Uyanıyor’,
‘Karım Beni Aldatırsa’, ‘İstanbul Sokaklarında’
gibi Türk sinema dünyasına kazandırdığı ilk filmler... Biz 40’ların gençlerini Şehir Tiyatro larında geçmişin ve günümüzün en ünlü yapıt larıyla tanıştırması... Tiyatro seyircisi olmanın ne demek olduğunu, tiyatronun bir ulusun yetiş mesindeki gücünü anlatan yazıları... Muhsin Bey bir tek yanıyla anılamaz. O çok nitelikli bir öncüdür, sözcüğün tam anlamıyla bir yaratıcı...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi