• Sonuç bulunamadı

Ö. Asım Aksoy'la söyleşi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ö. Asım Aksoy'la söyleşi..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3 EKİM 1993 PAZAR

ANKARA NOTLARI

MUSTAFA EKMEKÇİ__________

0. Asım Aksoyla Söyleşi..

Dil Bayramı’nın 61. yılında, 95 yaşındaki Ö m er Asım Aksoy'a gittim. Amacım, ondan Dil Bayramı için bir ileti almak, konuşmaktı. Görünce öyle sevindi ki:

-

Ekmekçi, bayramı sen yapıyorsun! Tadını çıkarıyor­ sun!dedi. Dil Bayramı iletisi elinde hazırdı bile.

Ataç’la ikisinin zaman zaman Arapça, Farsça sözcük­ lerle dalga geçtiklerini, buna ilişkin sözcükler uydurduk­ larını yazmıştım ya, Ö m er Asım Bey:

-

Mustafa bir daha gelirse, bunları söyleyeyim, dedim

diye başladı konuşmasına; örneğin şu; vaktiyle bir Özen

Pastanesi vardı...

- Biliyorum, Kızılay’da şimdiki Mola Oteli’nin orda. -sAtaç,"Mezun ne demek?” diye sordu. Tabii, ben bi­

lemedim! “özen Pastanesi’nde oturan demek" dedi. (Kahkahalar)

- Çok güzel! Başka var mı?

-

Ben de ona bir şey sordum, o bilemedi! - Neydi?

-

Dedim ki; sen tek kelimeler üzerine soruyorsun, ben bir kelimeler topluluğu içerisinde soracağım.“Söyle ba­ kayım!” dedi."Mebsuten takdis (uzun uzadıya anlatılan

kutsallık)ne demek?” Ataç, tabii bir şey çıkaramadı bun­

dan. O sırada Ticaniler Atatürk'ün heykelini kırmışlardı.

“ Büst kırdığından kodese koymak!" dedim. (Kahkaha- lart

Ömer Asım Bey’e sordum:

-

Efendim, ilk kurultaylara ne zaman katıldınız, anlatır mısımz?

- Ben, Türk Dil Kurumu’na 1940’ta girdim. Bütün kurul­

taylarda bulundum. Biliyorsunuz, kurultaylarda yönetim kurulları seçilir. Her seçimde bazı arkadaşlar yeniden seçilir, bazı arkadaşların yerine de başkaları gelir. Ben, bütün kurultaylarda değişmeden seçilen sanıyorum ki, tek üyeyim. Onun için baştan aşağı bütün kurultaylarda bulundum.

-

Bu kurultaylarda sizin gülerek anımsadığınız neler var?örneğin, 1950'den sonra çok mücadelen geçti değil m i?

- Efendim, bütün kurultaylarda mücadeleler oldu. Bu mücadeleleri iki yönden değerlendirmek lazım. Birisi, davamıza gerçekten inanmış olan arkadaşların görev yarışı şeklinde. “Aman ben de gireyim, Yönetim Ku-

rulu'nda ben de bulunayım"diye, yarış dolayısıyla yeni listeler ortaya atıldı. Hepsi de davamızı benimseyen ar­ kadaşların düzenledikleri listelerdi. Bunlar içerisinde, benim başta katıldığım yönetim kurulunun yeni kurultay için "Şu arkadaşları önerelim’’diye tasarladığımız öneri listeleri de vardır. Bu listelerde daima, bizim önerdiği­ miz listeler kazandı. Tabii öteki arkadaşları da beğeni­ yoruz ama, “Nöbet değişikliği olacak, bu sefer de şu

arkadaşlar girsin", "Bu sefer de öteki arkadaşlar girsin"

demişizdir.

-

Efendim, 1983'te Türk Dil Kurumu kapatıldı. Devlet dairesi haline geldi. Ama, ondan sonra da iktidarlar de­ ğişti. İktidarlar değişmesine karşın, hâlâ Türk Dil Ku- rumu'nun hakkı verilmiyor...

- Evet, bu sanıyorum ki, iktidarların uyuşamamasın-

dan ileri geliyor. Gelen iktidarlar içerisinde, davamıza bağlı olan iktidarlar da var, davamıza bağlı olmayan ikti­ darlar da var* 1982 Anayasası 'ndaki 134. madde, ondan sonra Tahsin Şahinkaya'nın önerisiyle çıkarılan özel yasa, ortadan kalkmadıkça, Atatürk’ün vasiyetini kurtar- •maJumkânaızoluyor. Bugün hâlâ bu hava vardır. Bugün -hâlâ vardır ve-d*yeceğim ki; iktidarın en güçlü kanadı,

Atatürk’ün vasiyetini çiğnenmekten kurtarmak için çaba harcamıyor. Daha ileri giderek şunu da söyleyebilirim; eski Cumhurbaşkanı

özal’ı

bırakın, tabiatıyla o da aynı olumsuz düşüncedeydi, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı­ mız, Sürekli Dil Kurultayı nda bir konuşma yapmış, ga­ zetelerde okudum, onun içerisinde bile, diyordu ki: “Ku­

şaklar arasında kopukluk yaratılmamak koşuluyla..."

gibi bir laf ediyordu. İşte bu laf ortalığı karıştırıyor. Bu laf, hiçbir temele dayanmıyor aslında Bunu söylerken bile

(2)

- tvei, ÜU SdMiyurum M , I M I U d l l O l i n u y u ^ a m o m t t o n r dan ileri geliyor. Gelen iktidarlar içerisinde, davamıza bağlı olan iktidarlar da var, davamıza bağlı olmayan ikti­ darlar da var. 1982 Anayasası'ndaki 134. madde, ondan sonra

Tahsin Şahlnkaya'nın

önerisiyle çıkarılan özel yasa, ortadan kalkmadıkça, Atatürk’ün vasiyetini kurtar- makimkâostzoluyor. Bugün hâlâ bu hava vardır. Bugün •■hâlâ vardtr ve-diyeceğim ki; iktidarın en güçlü kanadı, Atatürk'ün vasiyetini çiğnenmekten kurtarmak için çaba harcamıyor. Daha ileri giderek şunu da söyleyebilirim: eski Cumhurbaşkanı

özal'ı

bırakın, tabiatıyla o da aynı olumsuz düşüncedeydi, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı­ mız, Sürekli Dil Kurultayımda bir konuşma yapmış, ga­ zetelerde okudum, onun içerisinde bile, diyordu ki: "Ku­

şaklar arasında kopukluk yaratılmamak koşuluyla..."

gibi bir laf ediyordu. İşte bu laf ortalığı karıştırıyor. Bu laf, hiçbir temele dayanmıyor aslında. Bunu söylerken bile yeni türetilmiş sözcükleri kendisi kullanıyor. Ama, eski bir alışkanlığın egemenliği altında kalıyorlar, kafalarını değiştiremiyorlar. Eylemleriyle, bu davanın yanında gi­ bi görünüyorlar, fakat sözleriyle, gene eski kafayı sürdü­ rüyorlar. Kuşaklar arasında kopukluğu yaratan, yeni dil akımı değil, bundan evvel yüzyıllarca sürmüş olan eski OsmanlIca dili idi. örnekler veriyorum: Kuşaklar arasın­ da "müntehip"diyen mi, "seçmen"diyen mi, "mahru­

kat"diyen mi, "yakıt"diyenmi? Şimdi bu ikisini karşılaş­ tırdınız mı, yeni kuşak eskiyi hiç benimsemez, yeni türetilmiş sözcükleri hemen bağrına basar. Neden? Çünkü, ötekine yabancı. Esasen, kendisinin olmayan sözcükler onlar, öyleyse, eskiden kuşaklar birbirlerini anlamıyorlardı. Şimdi, "birbirini anlamayan kuşaklar" diye bir şey yok, herkes anlıyor, en eğitimsiz yurttaştan tutun, en yüksek eğitimli olan kişiye kadar, herkes benli­ ğinde bulunan duygu ile yani Türklük duygusunun ge­ rektirdiği kimlikle elbette Türkçe sözcüklere sarılıyor. Onun için iktidarda bulunsalar da "kuşaklar arasında

kopukluk yaratılıyor"diyenler ve de ondan evvel

Kenan

Evren'in "Baba evladı, evlat babayı anlamaz oldu!"söz­ leri de hiçbir temele dayanmayan, gerçeğe aykırı olan iddialardır. Onun için Atatürk’ün vasiyetini geri getirmek kolay olamıyor. Ama, bu demek değildir ki, olmayacak­ tır, kuşkusuz gelecekte, Atatürk’ün vasiyetini geri getir­ mek isteyen akım daha çok güç kazanacaktır. Şimdi eylemli olarak zaten kazanmıştır. Fakat bunun yasal for­ malitesi var, işte o çeşitli partilerin çekişmesinden, anla­ şamamasından dolayı gerçekleşmiyor.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Osmanlının, İstanbul’un Fethi başta olmak üzere, tüm önemli savaşlarını, silah sanayiindeki yenilikçiliğine ve üstünlüğüne bağlı olduğunu anlamak için, ilköğretim

Trakya bölgesinde bulunan kömür madeni hala üretimi yapılmakta olup enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Özellikle doğalgaz bulunmayan yerleşim yerleri için

Nazım Hikmet “ Olmasına olurum ama, kefili benim diye ço­ cuğun başına gelm edik bela kalmaz” dedi.. Ortaya bir sessizlik çöktü, ardından bir ses

İşte artık Koço gitmiş de olsa eskilerden bir Tanaş bile kalsa eski havası­ nı, eski temizliğini, eski servisini, mezeleri­ nin eski lezzetini, balıklarının

PV’un aynı zamanda sistemik lupus eritematozus ve romatoid artrit gibi kronik inflamatuar ve otoimmün hastalıkların patogenezinde rol oynadığından şüphe edilmektedir.. Bu

Sonuç olarak, bu çalışma ile Kayseri’deki köpeklerde CAV seropozitiliği ile cinsiyet, ırk ve yaş arasında istatistik açısından önemli bir fark olmadığı,

Geliflen hastane infeksiyonlar›n›n %50’si üriner sistem infeksiyonu, %23.7’si cerrahi alan in- feksiyonu, %18.4’ü kan dolafl›m› infeksiyonu olarak belirlenmifltir..

Siklus ortası inek corpus luteumlarından izole edilen küçük ve büyük luteal hücreler toplam progesteron üretimi bakımından karşılaştırıldığında, birlikte