• Sonuç bulunamadı

Eskilerden ses getiren bir moda:Moda'nın Koço'su

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eskilerden ses getiren bir moda:Moda'nın Koço'su"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O F R A Bekri Çeşnici

/

M oda’nın Koco’su

Eskilerden sés getiren bir moda

H

er şey değişmişti. Son kalan evler de yı­ kılıyordu. Kadıköy’de ona bakarak ne­ rede olduğumuzu kesinlikle kestirecek eskiden tanıdığımız bir tek yer kalmamıştı ki. Bir tek çarşı inanılmaz biçimde, bu yenilik­ ler ortamının, apartmanlar ormanının orta­ sında durup direniyordu.

Kadıköy’den, eskiden kumluk denen yer­ den Moda’ya iskeleye kadar uzanan yol üze­ rinde ise Mühürdar Caddesi’nde bir iki eski apartman kalmıştı, bir de Moda Caddesi’nde

Sarıca Ailesi’nin büyük kâgir konakları.

Onun dışında başka, bambaşka bir ülke­ ye gitmiş gibiydim.

Yeniliğe karşı koymak ve kızmak değildi tepkim, yalnızca şaşırıyor ve biraz da çeyrek yüzyılı geçirmiş olduğum bir ortamın yok ol­ masından hüzün duyuyordum.

Arabayı parka koyup bu duygularla gir­ dim Koço’dan içeri.

Ve birden, yeniden eski günlere ve eski Moda’ya dönmüş gibi oldum. Yaşadığım çer­ çevenin içinde, hele hele sırtımı Kalamış ko- yuna döndüğümde Moda İskelesi, Moda De­

niz Kulübü’nün artık kullanılmayan eski bi­

nası biraz ötede, koyun karşı kıyısında Fe­

nerbahçe Burnu ile her şey yerli yerindeydi

ve ay tam on dördündeydi. Bu durumda kar­ şımda pırıl pırıl deniz, insanın içini ivil ivil

eden eski bir sevgiliydi sanki. Moda Koyu'nun kıyısındaki "K o ç o '', Adalar'ı ve Fenerbahçe'yi kucaklayan bir görüntüye sahip.

Koço’nun önünden ilk geçişim kuşkusuz çocuk arabası içinde olmuştur. O zamanla­ rın bugünkü gibi kalabalık olm ayan Modası’nda, Kadıköy’ünde iskele dolayları anı zamanda gezinti yerleriydi.

«f

Kendimizi bildiğimiz yıllarda ise bizim için Koço’nun hemen yanındaki dondurmacı çok daha çekici gelirdi ve kimilerimiz, Koço’ya anneler, teyzeler ve anneanneler ile birlikte Koço’nun altındaki Ortodoks azizlerine mum

Vapurların artık tek tük uğradığı iskele'nin hemen üstünde bir "K o ç o ".

yakmaya gitmişliğimizi anımsardık. O dönemde, cemaatler bir arada yaşarlar­ dı. Kimi zaman Hıristiyan kadınlar, Müslü­ manların evliyalarının mezarlarına mum di­ ker, kimi zaman Müslüman kadınlar Hıris­ tiyan ayazmalarına giderlerdi. Azizler ve din­ ler ayrı, dilekler aynıydı.

Silkinip anılardan kurtuldum. Bahçenin denize en yakın masalarından birine doğru yürürken, Tanaş’ı gördüm. Artık saçları be­ yazlanmış bile olsa Tanaş, dondurmacıları, vurdulu kırdılı filmleri, Moda çocuk bahçe­ sini, arnavutkaldırımı sokaklarda yapılan futbol maçlarını geride bırakıp o zamanlar eteklerinin altına giydikleri jüponları henüz çıkarıp çekingen adımlarla mini eteğe yönel­ miş kızların kaçamak ve her gece içilmeyen akşam rakılarının yaşamımıza yeni girmeye başladığı sıralarda, Koço’nun kapısından içe­ ri ilk adım attığım altmışlı yıllarda tanıdığım Tanaş’tı.

O altmışlı yıllar ki Fenerbahçe’de Lefter’- in yanında artık Can da oynamaya başlamış­ tı, Mehmet Ali Has futbolu bırakmaya ha­ zırlanırken, ailenin yeni bir ferdi Şeref, Sarı-

'Lacivertlilerin'yeni yıldızlarından biri olma­

ya hazırlanıyordu. Eski beklerden yeni ida­ reci Ahmet Erol akşamları mutlaka Koço’- da içerdi. Arada, saha içinde olduğu kadar dışındaki davranışıyla da sempati toplayân,

Basri Dirimlili ya da Mehmetçik Basri de se­

vimli haliyle Moda iskelesine çıkar, kimi za- man Koço’nun kapısından içeri girip arka­

daşlarına takılırdı.

1960 yılında kızlar ve genç delikanlılar, bir aşk hikâyesini (Histoire d ’un amour) geride bırakmışlar, aşklarını Portofino da bulmuş­ lardı (I found my love in Portofino).

Alaturkacılar ‘ gözleri aşka gülene” takıl­ mışlardı. “ Hatırla ey peri, o mesut günle­

ri ” nden sonra

Yeni Melek Sineması’na gidilir, kulüpte

oturulur ve hâlâ Beyoğlu’na çıkılırdı. Kadı­ köy’deki ahşap binalar, hatta bütün cumba­ lı binaları bir örnek önü bahçeli evlerin bu­ lunduğu sokaklar dururdu. Gerçi Fenerbah­ çeli Dr. Ömer Lütfü Bey ölmüştü ama köş­ kü biraz da harap olsa bile hâlâ duruyordu Fenerbahçe’de.

İşte böyle bir ortamda Koço’ya ilk adımı­ mı atmıştım meyhane müşterisi olarak. Be- yazpeynir, kavun (o zamanlar topatan ka­ vunları vardı), cacık, patlıcan kızartma, do­ mates ve köfteden oluşan değişmez bir mö­ nümüz vardı. Ve özel ders vererek kazanılan harçlıkla daha fazlası yapılmaz, balığa fazla yaklaşılmazdı.

Koço, o zamanlar güzel, temiz, gidenlerin de çokça birbirlerini tanıdıkları, kimi gece­ ler kavgalar çıksa da nezih sayılan bir yerdi. Ve o zamanlar, daha insanlar Moda Plajı’n dan ya da Koço’nun altındaki kayıkhaneden veya Kurbağalıdere’den kiralanan sandallarla açıktan denize girip yüzerler, bir gün deniz kirliliğinin, koyu yüzülmez hale getireceğini düşünemezlerdi.

Artık o yıllar geride kaldı. Geçmişi içimiz ısınarak analım. Ama kaçınılmaz gelişmeye saldırmayalım. Hatta bu çok çarpık bir ge­ lişme olsa ve canım İstanbul bir yazarın de­ yimiyle ‘ur kent’e dönüşmüş bile olsa.

Çünkü ağlamakla hem bugünü yitiriyoruz, hem de eskiyi geri getiremiyoruz ki.

A/na bize geçmişin dingin asude İstanbul’­ un havasını getirecek yerleri de gözümüz gi­ bi koruyalım. İşte artık Koço gitmiş de olsa eskilerden bir Tanaş bile kalsa eski havası­ nı, eski temizliğini, eski servisini, mezeleri­ nin eski lezzetini, balıklarının eski tazeliğini koruyan ve benzeri dengi yerlere göre hiç de pahalı olmayan Koço bunlardan biri.

Orada artık ne yediğiniz bile önemli değil. Ama biz yine de size sıcak sıcak sunulan ci­ ğer tavayı, sarımsaklı patlıcan kızartmayı (o da sıcak sıcak taze hazırlanıyor) kalamarı ve bayat olmayan balıkları, bu mevsimde özel­ likle de palamudu salık veririz.

Koço’nun bahçesi ve atmosferi eski gün­ leri yansıtıyor. İçerdeki kalın perdeler, pek hoş olmasalar da binanın yapısı gereği epey­ ce fazla olan ekoyu azaltıyor.

Sandalyelere gelince... Takmayın onları da görmezden geliverin ve “ bu kadar kusur, ka­ dı kızında da olur’ deyin.

Asude bir İstanbul, eskilerden ses getiren bir Moda yaşamak istiyorsanız Koço’ya gi­ din derim. □

22

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

1908 İnkılâbından sonra Tanin gazetesile yazı hayatına girmiş, bir taraftan gazete ve mecmualara yazmakla beraber 1913 te BabI­ ali Mektupçu Kalemine, sonra

Kısaca söylersek, Marx sonrasmda kuramın yaşam alanlarına nüfuz etmesi demek olan “Leninizm, Stali- nizm, Maoizm” gibi “marksizmlerin”; bu bilimsel öğ­

Bazısı yıkılmaya yüz tutmuş, bazısı hala yeni gibi a- yakta.. Kapı önlerindeki bahçelerde yükselen ot ve ağaçlar dam hizasına

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra bütün milletin, bu kongrelerin kararları etrafında bölünmez bir bütün haline geldiği, itimad etmediği

— Türkiye’de bir besteci hiçbir şey kazan­ madığı için, 35 yaşında olmama karşın, ka­ zanabilen en genç besteciyim7. Son beş yıl içinde TRT radyo ve

Ne olursa olsun gerçekten daha gerçekti bu eşine az raslanır türde sanatçı, yazar, yönetmen, eylem adamı, adını yurdun top­ rağına taşma yazıp gitti, nasıl

Birden şiir kitapları ile dolu­ verdi çalışma masam: Yıllardan beri kendisini de, şiirlerini de gö­ remediğim Orhon Murat Arıbur- nu’nun “Buruk Dünya”sı, Cevat

yaratmıştır derler, her halde doğru bir düşünce; fakat buna ne hacet, bütün gün gözümün önünde resim çizen elimi “ model” olarak seçmem, çizgi