• Sonuç bulunamadı

Nasıl başladım:Bir öğretmen yayıncı :Ramazan Gökalp Arkın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nasıl başladım:Bir öğretmen yayıncı :Ramazan Gökalp Arkın"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

nasil

başladim

Bir öğretmen yayıncı

B

en, Darüleytam’da oku­dum. Yani kimsesiz ço­

cuklar okulunda. İlkokul­ dayken edebiyata çok meraklıy­ dım. Bu yüzdeh, ilkokulu bitirip de i'j aramam gerektiğinde, en iyi ye­ rin Babıâli olduğunu düşündüm. Bir ara, ‘Resimli Ay’ matbaasının olduğu yere geldim. Yanımda iki arkadaşım vardı. İş aradığımızı söyledik, bizi müdürün yanına çı­ kardılar. Müdür, Mecdi Derviş Bey’di. “ Bize bir kişi lazım, han­ giniz başarılı olursanız. Onu ise alırız” dedi ve ben hayata BabIâ­ li’de çıraklık yaparak atılmış ol­ dum. 1928 yılıydı. Hiç unutmam

150 kuruş haftalık alırdım.

İdeal meslek

“ öğretmenlik”

Okumaya devam etmek istiyo­ rum. İdealimdeki meslek öğret­ menlikti. Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Hidayet Eren, Mecdi Der­ viş ve Esat Mahmut Karakurt oku­ mam konusunda beni çok destek­ liyorlardı. Resimli Ay o zamanlar sanki bir edebiyatçı lokaliydi. Ben İstanbul Muallim M ektebi’nde okuyordum. Resimli Ay’da bana bir oda vermişlerdi, orada kalıyor ve getir götür işlerine yardım edi­ yordum. Orada çok değerli insan­ lar tanıdım. Serteller’in dışında Nazım Hikmet, Peyami Safa, Mahmut Yesari, Sedat Simavi, Vâ- lâ Nurettin...

Yatılı bir okulda okumam benim

için daha iyiydi. Gazi Muallim Mektebi’ne girecektim ama bir ke­ fil gerekiyordu. Bu yüzden sıkıntı içindeydim. Resmli Ay’da benim bu sıkıntımı far kettiler ve ben durumu anlattım. Zekeriya Bey Nazım Hik­ m et’e “ Ramazan’a kefil olsana” dedi. Nazım Hikmet “ Olmasına olurum ama, kefili benim diye ço­ cuğun başına gelm edik bela kalmaz” dedi. Ortaya bir sessizlik çöktü, ardından bir ses duyuldu. Peyami Safa’ydı bu. “ Ben kefil ol­ sam kabul ederler mi?”

Peyami Safa benim kefilim ve velim oldu. Bu yüzden ona hep bir minnet besledim. 1950 yıllarının sonlarıydı galiba. O zamanlar Pe­ yami Safa Türk Düşüncesi adlı bir dergi çıkarıyordu. Kâğıt bula­ madığı için sıkıntılıydı. Sağlığı da iyi değildi ve askerde olan oğlunu kaybetmişti. Ona yedi sekiz sayı dergi çıkarmasına yetecek kadar kâğıt gönderdim . “ Borcum u ödeyeceğim” dedi. Oysa ben ona olan borcumun çok küçük bir kıs­ mı olarak yapmıştım bunu. Safa’- nın yalnız kaldığı bir dönemdi, es­ ki dostlan yanında değildi.

Gazi Muallim mektebine başla­ dım. Türkçe hocam Tahsin Ban- guoğlu, tarih Ahmet Hamdi Tan- pm ar, biyoloji Sadi Irm ak... Okulun müdürü de İsmail Hakkı Baltacıoğlu’ydu. Yayın kanıma iş­ lemiş ya, hemen bir duvar gazete­ si çıkarmaya başladım. Ayrıca Sü- avi Tedü, Mahir Canova ve

Meh-Zekerlya Bey Nazım Hikmet’e ‘Ramazan’a

kefil olsana’ dedi. Nazım, ‘Olmasına

olurum ama, kefili benim diye çocuğun

başına gelmedik bela kalmaz” dedi.

Ortaya bir sessizlik çöktü.

Ramazan Gökalp Arkın

met Dobada da sınıf arkadaşlarım­ da onlarla da tiyatro yapıyorduk.

tik yazılanın ve

gazeteciliğim

Ben okurken Sabiha ve Zekeri­ ya Sertel, bana mektuplarıyla des­ tek oldular. Tatillerde hep onların yanına gittim. Sonra Balıkesir Ne- catibey öğretmen Okulu’na geçtim orada da Türk Dili adlı günlük ga­ zetede yazılar yazmaya başladım. Balıkesir’de Esat Adil’in çıkardığı bir Savaş gazetesi vardı. Esat Adil orada cesurca şeyler yazardı. Hat­ ta mahkemeye verilip tutuklandı­ ğında gazeteyi bir süre ben çıkar­ dım. Balıkesir'de okurken yine Pe­ yami Safa, Zekeriya ve Sabiha Ser­ tel, Halil Lütfü Dördüncü’nün çı- kardığ- Son Posta gazetesinin Balı­ kesir muhabirliğini yapıyordum. Gazeteciliğim bu kadarla da kal­ madı. Tan gazetesinin parlak gün­ lerini, yıkılışını gördüm. 3 Aralık 1945’de Hüseyin Cahit Yalçın Ta-

nin gazetesinde “ Kalkın ey ehli

vatan” başlıklı bir yazı yazmıştı.

Tan gazetesinin susturulmasını,

bunu yapacak olanların da hür va­ tandaşlar olduklarını söyleyen bir yazıydı. Ertesi gün Tan matbaası sağcı öğrenciler tarafından basıldı. Makinalar kırıldı, bobinler yırtıl­ dı, yakıldı.

A ktif yayıncılık

Okulu bitirdikten sonra İstan­ bul’da ilköğretim müfettişi olarak

işe başladım. Bu arada eğitim ko­ nularında, yayınlar hazırlıyordum. Bu yüzden müfettişliğim uzun sür­ medi. Beni Van Milli Eğitim Mü- dilrlüğü’ne atadılar, ben de istifa et­ tim ve aktif yayıncılığa başladım.

Tan Gazetesi’nin

parlak günlerini,

yıkılışını

gördüm.Hüseyin

Cahit Yalçın Tanin

Gazetesi’nde bir yazı

yazmıştı. Ertesi gün

Tan matbaası sağcı

öğrenciler tarafından

basıldı. Makinalar

kırıldı, bobinler

yırtıldı, yakıldı.

1946 yılında müfettişlikten ayrı­ lınca Bir Yayınevi’nin başına sahi­ bi olarak geçtim.

Çocuklar için romanlar, ders ki­ tapları, atlaslar yayınladım. Son­ ra kendi adımı yaşatacak bir yayı­ nevi kurmak düşüncesi kafamda o lu ştu . 1957 yılında Ankara Caddesi’nde bir dükkân kiralaya­ rak Arkın Kitabevi’ni kurdum ve yine o yıl, çocuklar için Resimli İlk

Atlas'ı çıkardım. Benim bütün ya­

yınlarımın amacı hep ilkokul ve or­

taokul öğrenci ve öğretmenlerine yönelikti.

Ferhat ile Şirin

Nazım Hikmet af sonucunda ce­ zaevinden çıkmıştı. İş arıyordu ve para sıkıntısı çekiyordu. Çocuk edebiyatına yönelmesini önerdim ona. Şiir yazmasını istedim çocuk­ lar için. Biraz avans alıp gitti. Bir süre sonra birkaç şiir ve okuma parçası gönderdi, daha sonra da gelip ‘Bu işi yapamıyorum’ dedi. Çok zor gelmişti ona. Bana bir da­ ha çocuk şiiri getirmedi. Ama bir gelişinde elinde yeni yazdığı Ferhat

ile Şirin adlı oyun vardı. Bana borcu olduğunu söyleyerek, “ Al bunu bas” dedi. Okudum ve o gün geri vardim. “ Ben bunun değerini size ödeyemem” dedim. Çok güzel bir eserdi. Nazım Hikmet daha sonra eşi Münevver Hanım’a bir fi­ zik kitabı çevirtmiş. Bunu bana ve­ rerek borcunu ödedi. Son görüş- memizdi bu.

Ben bugün 76 yaşındayım. Hep yayınla, eğitim konusundaki yayın­ larla uğraştım. Ansiklopedi yayın­ ladım. 1964 yılında Arıkan Ofset Basımevi adıyla matbaamı kur­ dum. Matbaam geliştikçe ansiklo­ pedi yayınladım. Gökkuşağı, Bilim

Dünyası, Cumhuriyet Ansiklopedi­ leri. .. Dünyaya bir daha gelsem yi­

ne yayıncılığı, yine öğretmenliği se­ çerdim.

Ayfer Tunç

Referanslar

Benzer Belgeler

77 yıllık ömrü boyunca 73 eser bırakmış Jules Veme’in ne derecede aktüel ve ciddî bir yazar olduğunu — eğer hâlâ şüp­ he eden varsa —

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Arapça gramerinde, ister fiil ister isim isterse harf olsun bir lafzın anlamının, bir diğerinin anlam çerçevesine dahil edilmesi; Arap edebiyatında ise, §iir veya

kenlerle ili§kisini konu edinen ara§tırmada, örneklemin genel affetme durumunu tasvir ve affetme eğiliminin cinsiyet, ya§, medeni durum, sosyal çevre, dindarlık

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal