• Sonuç bulunamadı

Maksatlı yayınlar karşısında:sanatın vazifesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Maksatlı yayınlar karşısında:sanatın vazifesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S

ANAT denilen sihirli vâsıta­ nın, târihin hiç bir devrinde bugünkü kadar sinsi, bugünkü ka­ dar yıkıcı maksatlar uğrunda ve böylesine yaygın şekilde çalıştığı görülmüş değildir. Resimden mu­

sikîye, rakstan edebiyata kadar

her sanat, bilhassa sol cereyanlar uğruna merhametsizce harcanan birer vâsıta oldu. Sanat eserleri­ nin insan gönüllerinde haz, insan kafalarında düşünce olarak, insan­ lığı iç ve kafa bakımından yücel­ tici vazifesi bugün artık bir efsâ­ nedir.

Resim gibi, mimârî gibi sanatla­

rın şimdiye kadar görülmemiş,

keşfedilmemiş yenilikler uğrunda nasıl bir zevksizliğe düştüğü mey­ dandadır. “ Arayıcı sanat., ın, es­

ki zevke kayıtsız şartsız hücum

ede» «esaretinden yalnız “yıkıcı­ lar,, faydalanıyor. İptidâi kavimle-

rin “ gürültü,, esasına dayanan

musikîleriyle bu musikîdeki hare * ket alan rakslarını- en ileri zevk­ lerin raks ve musikî anlayışlarına sunmak, bir cesaret olmaktan çık­ mıştır.

Bulaşık çukurları için şiir, en

kirli arzular için neşide «öyfiven edebiyat, her sözü ve her satiriyle, kendi yüreğini hançerliyor.

Sanatta yeni bir âlem aramak­ ta samimî olanların ¡eserlerinde pırıldayan bazı zevk ışıklarını zevksizlikten ayıran çizgiler o kadar belirsizdir, ki. neyin sanat, neyin de “sanat vâsıtasî.vle yürü­ tülen maksat., olduğunu anlamak

güçleşmiştir. İşin garibi bütün

kalbur üstü zevklerin dehşete ka­ pılarak yadırgadıkları bir takım amip şekiller, renkler ve sesler i- çin “bunlar şimdiye kadar bulun­ mamış, el sürülmemiş şâhesarler- dir.„ diyenlere karşı hepimizin â- deta mahcup bir durum alışımız- dır. Her ne kılıkta olursa olsun,

sanat eserleri karşısında anlayış - sız görünmeği o kadar çok sevdi­ ğimiz iz’ânımıza yediremiyoruz. Yeni eserlerin masum veya mak - şatlı bütün sanatkârlarına- mâne­ vi rüşvetlerin en zararsızıdır diye

sunduğumuz yalancı takdirler,

bundandır.

Fakat, iyi niyetli sanatkârlar bir taraftan kendilerine veni biı yol ararlarken, öte yandan ortaya çı­ kan her ze\# sizlikten ve he'r yıkı­ cı hareketten bütün şeytanlığı ile faydalanan zihniyet, fırsat kaçır­ mıyor. Bu zihniyet sol zihniyettir ve metodu yeryüzündeki keşme - keşlerden faydalanmaktır. Günün nesillerini eski zevklerden, millî

geleneklerden, kadim bir temeli

olan her türlü kültür ve sanat bi­ nalarından. dolayısiyle eski nesil­ lerden ve târihten ayırmak- onun vazifesidir. Çünkü şerefli târih te­ melleri üzerine kurulmuş bütün müesseselere dirsek dayayabilecek hale gelen kalabalıklar, “karışık - hk prensibini,, daha kolay benim­ serler.

Bu zihniyet, resimde acaipliği

teşvik eder; mimâride. yıkıcılığa

re’ 40 kazandırır; musikîde, gürül­

tüye sanat payesi verir. Raksta

bükülen veya kıvrılan insan vii - eudünun yapabileceği en bayağı, en laubali ve en behîmi hareketle­ ri. bir ırmak akışındaki mâsum - lukla bir tutar- Edebiyatta ise. ya- şıyan dilleri yok etmek, cümlele­ rin altını üstüne getirmek, atala­

rın kullandığı her sözü alayla,

hattâ küfürle karşılamak; vezin, şekil- kafiye tanımamak ve dilleri

alabildiğine sevimsiz ve anlaşıl •

maz bir hâle koymak onun sevgili hedefidir.

Bu zihniyet, milletlere târihte

şeref kazandırmış tek bir kahra - man tanımaz. Fakat bilerek veya bilmiyerek, kendi yıkıoı

emelleri-• emelleri-•emelleri-•n.Hlı.loıllIIIHIMimiMmKItimillllHmimnMi...

101

SSlÎ|||

edebi

sohbetler

Maksatlı yayınlar karşısında

San’atm vazifesi

tıe hizmet edenleri derhal birer

eşsiz kahraman rütbesiyle karşı - lar.

Resimde üçüncü bu'du belirt - mek gibi, renk ve gölge sanatına yepyeni ufuklar açan bir dehâ, o-

nun çarkına kapıldığı gün. eski

zevkleri yıkmak için kullanılan

duygusuz bir silâhtır. Aynı zihni­ yet. mâsum köy mualliminin ese­ rinden biribirine düşman bir ce - miyet yaratmak isteyecek kadar metodlu ve fırsatçıdır. Bir başka­ sına ise böyle bir eseri bizzat yaz­ dıracak kadar kuvvetli ve teşki - lâtlıdır.

Dünyanın her yerinde olduğu gi­ bi, Türkiye’nin de birçok yerlerin­ de onların neşriyat organları bulu­ nabileceğini düşünmek yerinde o- lur. Yine her yerde- tek yapraklı dergilerden bol yapraklı mecmua ve kitap sayfalarına kadar onların ustalıklı neşriyatiyle karşılaşmak

mümkündür. Onların neşriyatı,

bir çok ihtiyatlı yazarları, memle­ ket dertleri ve ıztırap çeken va - kandaşlar hakkında yası

yasamı-yacak, hiç değilse, açık konuşa - mıyacak bir hâle getirmiştir. Çün­ kü hoşnutsuzluğa, çünkü kargaşa­ lığa sebep olabilecek her dert, her ıztırap, her yolsuzluk veya adalet­ siz görünen her olay, onların inhi­ sarı altındadır.

Bu gibi vak’alan yayından fır ­ layan bir yaygara ile karşılamak,

v ...—

-o kadar ki büyük millî saadet ve felâketleri bile, bir kargaşalık yo­ lunda istismar etmek, onların me-

todlarıdır Onlarla karıştırılmak

korkusu ile dindarlar inançlarını; vatancılar, toprak ve köylü sevgi­ sini, milliyetçiler ideallerini belli etmekten çekinir olmuşlardır. Yi - ne onlar- her îmâna fticâ damga­ sı vurdukları ve sâliklerini alayla karşıladıkları için, inanmış insan

Iardaki şeytanlık bilmiyen ruh,

bu haller karşısında pek tabii ola­

rak in cin m e k u . yıp ran m ak tad ır

ki solcuların her çâreye. başvura­

rak varmak istedikleri emel de

budur.

Söz sanatında bir yenilik yap - mak, bu arada vezinsiz kafiyesiz, şekilsiz fakat güzel sesli bir söyle­ yiş yaratmak; şiire, genel olarak edebiyata halk kütlelerinin günlük

--- -

/

hayatını, basit ve mütevazı kay­ gılarını her türlü süslerden uzak

bir sadelikle getirmek isteyen

genç sanatkârların bu sanat ham­ leleri- solcular tararindan derhal

ve şiddetle istismar edilmiştir.

Çünkü bu hamlelerde eski zevki

ve klâsik söyleyişleri baltalayan

bir taraf sezilmiştir. Şiiri, yalnız

ulvî duyguların ve asil sözlerin

ifâdesine mahsus bir sanat hâlin ­ de bırakmıyarak, mütereddi duv

guların ve ortalık sözlerinin de

«tirli tarafları olabileceğini aanajı

bir sanat ihtilâli, aynı yıkıcı e - mellerm işine yaramış, ve bir ö - mür böyu yıkanmıyan ayakların kirlerinden, en bayağı umumhane mâceralarma kadar her şey, şii­ rin beyaz merdivenlerini kirlet - miştir. Haksız yere zengin, aris - tokrat ve merhametsiz bir sınıfın ağır israfı altında nasıl ezildiğimi­ zi diline dolayan, düşmanı meç - hul bir edebiyat, milletlerin refiç- ber sınıflarını, bütün boyun bağlı­

lara karşı düşman kılacak, boz­

guncu bir zihniyetle, neşriyat sü­ tunlarında yer almıştır.

“Arka sokak,- sâkinlerinin: tar­ la köynunda ve güneş altında de­ risi yanan reııçberlerin, mâden o- eaklarında veya fabrikaların ağır işlerinde çalışanların elbette muz- tarip veya tatmin edilmiyen ta -

rafları vardır; ve her cemiyette

hâlâ bağrı yanıkların sırtından

geçinen, hissiz ve vurguncu kim­ seler mevruttur. Fakat birincilerin ıztırabmı veya İkincilerin şirretli­

ğini meydana koyacak, içtimâi

tenkid lisânı, bu okuduklarımız

değildir. Bizce, cemiyetin

gerpek--- _ YAZAN: ___________

Nihad Sami Banarlı

ten iyiliği için çalışan sanatkâr,

çâresini gösteremiyeceği dertlere

nişter vurmaktan çekinmelidir.

Günün yaraları, iyi niyetli sanat eserlerinde yalnız şikâyet ve yal­ nız cerahat lisânı değil- biraz da merhem lisânı aramaktadır.

Solcu neşriyat, öyle sanıyoruz ki, dünya üzerinde yeni bir Hu­ rufîlik cereyânı halindedir. Bu gibi neşriyatta dikkati çeken bazı ke­

lime ve deyimlerin onlarca özel

mânaları olmak gerekir. Sol ^kir­ lerin bütün batini mezhepler gibi açık konuşmaktan çekinmesi yal­ nız polis korkusundan değil, biraz da kendi yıkıcılığının farkında ol­ masındandır. Bu arada kızıl gibi,

beyaz gibi pek mâsum mecazi

mefhumlar yanında meselâ ezel - denberi sıcak ve iyicil güneş, veni ideal için acaba bir "beyaz eîm 1 . mânasında mıdır? “ Akın var. gü­

neşe akın. güneşi raptedeceğiz,

güneşin zaptı yakın,, gibi lâkırdı­

lar- böyle emellerle söylenilmiş

sözler hissini veriyor.

Her ne olursa olsun, yıkıcı e - mellerin bütün sanatlar gibi hat­ tâ bütün sanatlardan çök edebi - yat sanatından şiddetle faydalan­ dığı bir hakikattir. Bu emeller bü­ tün aristokrat müesseseler gibi, sanat alanında da. “sanat için sa­ nat., anlayışını mânâsız ve gübiııç bir hâle getirmiştir. İnsanları iç ve kafa bakımından yüceltmek gibi İlâhî ihtiyaçların asil karşılığı o - lan sana», bugün tamamiyle boz­

guncu emellerin şavtânî vâsıtası

durumundadır. Elimize aldığımız

bir eserde- acaba ne gibi vüce

duygular ve fikirler bulacağız ? sorusu, şimdi bir efsânedir. Ten - kid diye, mizah diye, şiir diye o-

kuyacağımız satırlardan ne gibi

yakası açılmamış adilikler öğrene­ ceğiz? diye endişelenmek

asrında-ı asrında-ı asrında-ı m asrında-ı 11 asrında-ı n asrında-ı n n asrında-ı asrında-ı asrında-ı m asrında-ı asrında-ı h u mi i u ı ı ı t i m i ıı

Bu gidişin sonu nereye vara - cak ? Biz. târihteki bütün batini

mezhepler gibi bu yeni dünya

bozgunculuğu da bir gün insanlı­ ğın sağ duyusuna mağlûp olacak­ tır, inancındayız- Hele düşmanı kendi silâhlarijde yenin ği defalar­

ca ve başariyle tecrübe etmiş,

Türk milleti için bu savaş fazla zorlu olmıjacaktır. Bu arada sa­ natı ve dolayısiyle edebiyatı silâh diye kullanan bozgunculara karşı, şuurlu Türk gençliğinin birinci si­ lâhı da yine sanat ve edebiyat o lacaktır.

Ancak bu edebiyatın yalnız dil ve söyleyiş bakımından millî gele­ neklerimize uygun olması kâfi de­

ğildir. Bu edebiyat, zengin bir

dünya görüşüne, düşmanı kendi

fikirleriyle yenecek, kavrayışlı bir hayat bilgisine sahip olmalıdır. Bir takım modası geçmiş aşk ve ar­ zu şiirleriyle, yahut milli konular

üzerinde tekrarlana tekrarlana

yıpranmış, beyiiu lâkırdılarla böy­ le bir fikir ve ülkü savaşma giri­ lemez. Milliyetçi Türk münevver­ leri- bazan içerimize kadar soku­ lan düşmanın, kendi okuma, kabi­ liyeti olmasa bile, sinsi bir teşki­ lât tarafından beslenip okutuldu - ğuna inanmalıdır Yeni Türk ede­ biyatı “ Solcularla îlk Çarpışma., i- simli bir konuşmamızda belirttiği­ miz gibi, içtimâi baya’ bozguncu­ larını Namık Kemâl’in tâbİyesiyie. yani onların bütün hilelerini bile­ rek. delillerini ve kuvvetlerini çü­

rüterek yenmek vazifesindedir.

Sağ duyusu ve sağ unsurlşrı kuv­ vetli yeni ve canlı bir edebiyat, kendisini bugünün zevk ve fikir dünyasına kabul ettirecek seviye­ ye yükseldiği gün- bu târihi vazi­ fesini başarmış olacaktır.

Nihad Sami Banarlı

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

“Alternatiflerin kriter puanlarını” elde etmek için ilk olarak uzman görüşlerine göre DEMATEL yöntemiyle bulunan kriter ağırlıkları ile işletme

Recently, we examined the potential role of the MMP-9 in the pathogenesis of cerebral amyloid angiopathy (CAA), and the results suggested that the Abeta-induced incretion of

Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah‟tan baĢka Ģeyleri kendilerine koruyucu kanul edenler, -ki sadece bizi Allah‟a yaklaĢtırsınlar

bulunmaktadır. Bunlardan ilki, erkek fahişenin kolaylıkla irtibat kurması ve çabuk bir şekilde kaybolmasıdır. Bundan başka, erkek fahişe, bazı kadın fahişeler

Sanki biz çocukluğumuzu o İs­ tanbul'da yaşamadık, sanki biz Ka­ dıköy’de, Moda’da Dalga Sokak’ta oturmadık, sanki biz 8'inci, ya da 41'inci ilkokulda

Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla birlikte büyük bir bölümü Millî hükümetin eline geçen bu demiryollarından Anadolu Hattının 926, Bağdat hattının 325

Kubbeli bazilika türünün en önemli örneği olan Ayasofya’nın, yedi bin metrekarelik ana mekânı, mermer sütunlarla bir orta, iki yan nef olmak üze­ re üçe

Kamu güvenliğini artırmak için IoT tabanlı akıllı şehir teknolojileri, gerçek zamanlı izleme, analiz ve karar verme araçları sunar.. Akustik sensörler ve şehir