• Sonuç bulunamadı

Tarımda çalışan kadınların sorunları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarımda çalışan kadınların sorunları"

Copied!
85
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DİCLE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TARIMDA ÇALIŞAN KADINLARIN

SORUNLARI

EVİN KASIMOĞLU

YÜKSEKLİSANS TEZİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

TEZ YÖNETİCİSİ Prof. Dr. NURAN ELMACI Yrd. Doç. Dr. ALİ CEYLAN

(2)

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR………. I TABLO DİZİNİ……… II GRAFİKLER VE ŞEKİLLER………... III ÖZET……… IV SUMMARY……….. V

1. GİRİŞ ve AMAÇ……….. 1

2. GENEL BİLGİLER………. 4

2.1. Tarım işçilerinin Tanımlanması……….. 5

2.2. Tarımdaki İşçi Sınıflandırılması………. 5

2.3. Dünya da Tarım İşçiliği……….... 7

2.4. Türkiye’de Tarım İşçiliği………. 9

2.5. Türkiye Tarımında Kadın İşçiler……… 11

2.5.1. Kadının Kırsal Yaşamdaki Yeri………. 11

2.5.2. Kadının Tarımsal Üretimdeki Rolü……….. 12

2.6. Türk Hukukunda Tarım İşçilerinin Sosyal Güvenliği ………. 13

2.7. Kadın Tarım İşçilerinin Sorunları……….. 16

2.7.1. Üreme Sağlığı Sorunları………. 16

2.7.2. Tarım İşçilerinin Dil Sorunu………. 18

2.7.3. Tarım İşçilerinin Beslenme Sorunu……….. 18

2.7.4. Tarım İşçilerinin Ulaşım Sorunu………... 18

2.7.5. Tarım İşçilerinin Barınma Sorunu……… 19

2.7.6. Tarım İşçilerinin Çevre Sağlığı Sorunları……… 19

3. MATERYAL ve YÖNTEM……….. 30 4. BULGULAR……….. 31 5. TARTIŞMA………... 52 6. SONUÇ ve ÖNERİLER ……….. 63 7. KAYNAKLAR……….. 66 8. EKLER……….. 71

EK 1. Görüşme Formu Soruları……… 71

(3)

TEŞEKKÜR

Çalışmamın tüm aşamalarında destek ve katkılarını esirgemeyen, tez danışmanlarım sayın Prof.Dr. Nuran Elmacı ile sayın Yrd.Doç.Dr. Ali Ceylan’a, verdikleri eğitim ve sağladıkları olanaklardan dolayı sayın Prof.Dr. Ersen İlçin ile sayın Prof.Dr. Perran Toksöz’e, her konuda beni aydınlatan, yardımlarını esirgemeyen değerli hocalarım sayın Doç.Dr. Melikşah Ertem ile sayın Yrd.Doç.Dr. Günay Saka’ya, arazi ve köylere ulaşmama yardımcı olan D.S.İ. personeli Maden Mühendisi sayın Murat Bulut’a ve D.S.İ. Çınar, Gözegöl sulama Birlikleri başkan ve personellerine, her zaman yanımda olan aileme ve arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca, sabırla sorularımı yanıtlayan tarım işçisi kadınlara ve araştırmanın yapıldığı tüm arazi sahiplerine yardımlarından dolayı teşekkürler.

(4)

TABLO DİZİNİ

Tablo 2.1. Türkiye'de işgücüne katılım oranları………... 10

Tablo 2.2. Tarımda çalışan kadınların ücret konumlarına göre dağılımı……….. 10

Tablo 3.1. Diyarbakır ili pamuk üretici sayısı ve pamuk ekim alanı……… 30

Tablo 4.1. Tarım işçisi kadınların yaş dağılımları……… 33

Tablo 4.2. Tarım işçisi kadınların öğrenim durumları……….. 34

Tablo 4.3. Tarım işçisi kadınların bildikleri ve en çok konuştukları dil………... 34

Tablo 4.4. Tarım işçisi kadınların medeni durumları………... 35

Tablo 4.5. Tarım işçisi kadınların aile tipleri……….... 35

Tablo 4.6. Tarım işçisi kadınların sosyal güvence durumları………... 36

Tablo 4.7. Tarım işçisi kadınların sigara içme alışkanlıkları……….... 36

Tablo 4.8. Evli kadın tarım işçilerinin eşleri ile akrabalık durumu……….. 37

Tablo 4.9. Tarım işçilerinden evli kadınların doğurganlık özellikleri………….. 37

Tablo 4.10. Evli kadın tarım işçilerinin gebelik ve gebelik peryotları... 38

Tablo 4.11. Kadın tarım işçilerinin gebeliği önleyici etkili yöntemleri bilmesi… 39 Tablo 4.12. Kadın tarım işçilerinin gebeliği önleyici yöntem kullanımları…….. 39

Tablo 4.13. Kadın tarım işçilerinin özürlülük durumları………... 40

Tablo 4.14. Kadın tarım işçilerinin kendilerince bilinen hastalık durumları…… 41

Tablo 4.15. Kadın tarım işçilerinin son 15 gün içerisinde geçirdikleri rahatsızlıkları Tablo 4.16. Kadın tarım işçilerinin kadınların çalıştıkları süre içerisinde…….. 42

yaşamlarını sürdürdükleri yer Tablo 4.17. Kadınların yaşadıkları konutların yerleşim yerine göre dağılımı…. 42

Tablo 4.18.Tarım işçisi kadınların yaşadıkları hanelere göre içme suyunu karşılama durumları……….…... 43

Tablo 4.19. Kadın tarım işçilerinin yaşam ünitelerinin durumları………. 44

Tablo 4.20. Tarım işçisi kadınların yaşadıkları yerlerin tuvaletlerinin durumu.. 46

Tablo 4.21. Tarım işçisi kadınların çalışma şekilleri……… .……… 48

Tablo 4.22. Tarım işçisi kadınların işe başlama şekilleri………..………. 48

Tablo 4.23. Tarım işçisi kadınların aldıkları ücret tipi....……….. .. 49

(5)

Tablo 4.25. Tarım işçisi kadınların farklı bir iş istememe nedenleri………… 50 Tablo 4.26. Kadın tarım işçilerinden daimi işte çalışmak isteyenlerin

yapmayı istedikleri işler ……… 50 Tablo 4.27. Tarım işçiliği bitince farklı bir işte çalışma durumları………….. 51

(6)

GRAFİK ve ŞEKİLLER

Şekil 2.1. İşçi kamplarında katı atıkların yok edilmesi ………. 25 Şekil 2.2. Derin çukurlu tuvaletlerin üst ve alt yapısı septik tank tipi tuvaletler.. 26 Şekil 2.3. Septik tank sistemi duşlar ve kişisel temizlik yerleri……… 27 Grafik 4.1. Araştırmaya alınan tarım işçilerine ait hane halkı kişi sayısı…………. 35

(7)

ÖZET

Halen bir tarım ülkesi olma özelliğini sürdüren Türkiye’de ekonomik olarak çalışan kadın nüfusunun % 82,0’si tarımda çalışmaktadır. Bu araştırmada Diyarbakır’da çalışan kadın tarım işçilerinin sosyo-demografik özellikleri, sağlık sorunları ve çalışma koşullarının saptanması amaçlanmıştır.

Çalışmamız kesitsel tipte bir araştırma olup, 2005 yılı Ağustos-Ekim aylarında toplam 225 kadın ile yüzyüze görüşülerek yapılmıştır.

Kadınların % 60,4’ü 10-19 yaş grubunda yer alıp, % 52,0’si okuma yazma, % 23,1’i Türkçe bilmeyip kendi aralarında konuştukları dil % 98,7 ile Kürtçe’dir. Kadınların % 41,4’ünün sosyal güvencesi yoktur.

Kadınlar ortalama 17,3 yaşında evlenmiştir. 72 evli kadının % 68,0’i son gebeliğinde kontrole gitmemiş, % 48,6’sı evde ara-ebesi ile doğum yapmıştır. Evli kadınların % 64,0’ü yöntem kullanmazken, RİA % 15,3 ile en fazla tercih edilen yöntem olmuştur.

Son 15 gün içerisinde kadınların % 23,9’u akrep yılan ve böcek sokması, % 16,3’ü güneş çarpması olmuştur. Gıda zehirlenmesi ve ishal % 14,1 ile aynı oranlarda

görülmüştür.

Çadırların % 80,0’inin tuvaleti açıktadır. İlçedeki konutların tuvaletlerinin % 71,4’ü sağlığa uygun iken köydeki tuvaletlerinin % 70,0’inin, çadırların tuvaletlerin ise hiçbirinin sağlığa uygun olmadığı saptanmıştır.

Kadınların % 74,2’si mevsimlik tarım işçiliği yapmaktadır. Günlük ortalama çalışma süreleri 10,5 saat, yıllık ise 3,9 aydır.

Kadınların % 51,6’sı devamlı bir işte çalışmak istemekte ancak % 91,1’i sezon bitince evde oturmaktadır.

Tarım işçilerinin konaklama alanlarında uygun koşulların yaratılması, sağlıklı içme ve kullanma suyu temini, hijyenik tuvalet, banyo ve mutfağın oluşturulması önemli bir gerekliliktir. Bölgedeki I. Basamak sağlık kuruluşları aracılığı ile tarımda çalışan geçici işçilere sağlık hizmeti sunulmalı, çalışanların sosyal güvenlik kapsamına alınabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

(8)

SUMMARY

In Turkey where the economy still depends mainly on agriculture, 82,0 % of the working women population is employed in agriculture. In this study, it is aimed to determine the socio-demographic features, health problems and working conditions of the women agriculture labors in Diyarbakir.

Our study is a sectional research which has been made on 225 women in total in August- October, 2005 period by face-to-face interviews.

60,4 % of the women are in the 10–19 age group, 52,0 % of them are illiterate, 23,1 % of them do not know Turkish, 98,7 % of them speak in Kurdish among each other. 41,4% of the women do not have social security.

The women have got married at the age of 17,3 on average. 59,7 % of the 72 married women have not been to health control in their last pregnancy, 47,2 % of them have given birth at home. While 64,0 % of the married women do not use any method, RIA has been the most preferred method with 15,3 %.

In the last 15 days 23,9 % of these women were bit by scorpions, snakes or insects, 16,3 % of them were exposed to sunstroke. Food poisoning and diarrhoea were seen at the same percentages, 14,1 %.

80,0 % of the tents’ toilets are at outdoors. It is determined that while 71,4 % of the toilets of the residences in townships are hygienic, 70,0 % of the toilets in villages and any of the toilets of tents are not hygienic.

74,2 % of women are seasonal agriculture workers. Their daily average working duration is 10,5 hours, and annually is 3,9 months.

51,6 % of the women want to work in a permanent job, yet 91,1 % of them do nothing else other than houseworks when the season ends.

To create convenient residential conditions, to provide drinking and utilizing water, to build hygienic toilets, bathrooms, and kitchens is a significant necessity. 1st step health foundations in the region must be put into service for the temporary agriculture workers, and the necessary legal arrangements must be done in order to include these workers into the social security system.

(9)

1. GİRİŞ ve AMAÇ

Gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun, bütün ülkelerin ekonomilerinde tarımın özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Dünyada tarımsal üretimin yer almadığı bir ülkeye rastlamak mümkün değildir. Nüfuslarının önemli bir bölümü kırsal kesimde yaşayan ve ekonomileri de temelde tarıma dayalı olan ülkelerde tarıma büyük önem verilmesi doğaldır.

Tüm gelişmekte olan ülkelerde ekonominin tarım ve tarıma dayalı sanayi üzerinde yoğunlaştığı bilinmekte, dolayısıyla tarım sektörünün yalnız istihdam açısından değil, ekonominin geneli açısından büyük önem taşıdığı kabul edilmektedir. Kalkınmakta olan ülkelerde işsizlik ve yoksulluk doğrudan tarım sektörü üzerinde yoğunlaşmaktadır.(1)

Gelişmekte olan ülkelerin ortak özelliklerini belirleyen göstergelerden biri olarak ileri sürülen; ekonomik olarak faal kadın nüfusun büyük çoğunluğunun kırsal kesimde yer alması olgusunun Türkiye için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür.(2)

Her toplumda kadın ailenin gereksinim duyduğu mal ve hizmetleri üreterek ekonomik yaşama katılmaktadır. Ancak kırsal kesimlerde annelik görevi, ev ve tarım işleri bakımından daha fazla sorumluluk üstlenmiştir. Dünyadaki ve özellikle de gelişmekte olan ülkelerdeki üretimin % 50’sinden fazlası kadınlar tarafından gerçekleştirilmektedir.(3) Günümüzde gelişmiş ülkeler dışında kalan ülkelerin hemen tamamında nüfusun büyük bir bölümü kırsal kesimde yaşamaktadır.(1)

Ülkemiz nüfusunun % 49’unu 15-49 yaş grubu kadınlar oluşturmaktadır.(4) Kadın nüfusunun, toplam nüfusun önemli bir bölümünü oluşturması nedeniyle kadın sorunlarının ülkenin toplumsal yaşamına yansıması kaçınılmazdır.

Türkiye’de kırsal alandaki kadın için, üretim ve ev işlerinin birlikte yapılması, eğitim düzeyinin ve toplumsal statünün düşüklüğü, örgütlenmenin sağlanamaması, kendisinin kullanabileceği ücretli çalışma olanaklarının bulunmaması ve başta sosyal

(10)

güvenlik olmak üzere çalışma yaşamı ile ilgili yasal mevzuattaki eksiklikler önemli sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır.(5)

Kapalı bir birim olarak kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretimde bulunan, sorunlarını kendi içinde çözümlemeye çalışan geleneksel aile sadece önemli bir sosyal birim değil, aynı zamanda tarımsal alanda iktisadi bir üretim birimi niteliği de taşımaktadır. Temel uğraş alanı olan tarımda çocuk, işgücü olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, aile işlerinin yürütülmesinde güvenilecek kişilere sahip olma isteği doğurganlık üzerinde etkili olmaktadır. Bu anlamda, doğum oranı yüksek, doğum kontrolleri yetersizdir.(6) Kaba doğum hızı kırsal alanda binde 19,1’dir.(7)

Ülkemizde ‘’Tarım’’ deyince akla ilk gelen tarımın besin üretme işlevi olmaktadır. Türkiye, gıda üretimi açısından dünyada kendine yeterli 7 ülkeden biridir(8). Tarım işçileri ‘mahalli’ ve ‘gezici’ diye ikiye ayrılmaktadırlar. Başka bir ifadeyle mahalli işçileri ‘yöre içi mevsimlik tarım işçileri’ gezici işçileri ise ‘yöre dışı mevsimlik tarım işçileri’ olarak adlandırabiliriz. Yöre içi mevsimlik tarım işçileri bulundukları yerlerde ya da yakın çevrelerde sebze, meyve ve fındık hasat zamanlarında saatlik, günlük ya da iş birimine göre belirlenen ücretlere bağlı olarak çalışırlar. Yöre dışı mevsimlik tarım işçileri ise, işe göre çeşitli yörelere tek başına ya da aileleriyle giden tarım işçileridir.(9) Tarımsal faaliyette bulunan tarım işçilerinin başında yevmiyeli (mevsimlik, arazi, geçici) işçiler gelmektedir. Mevsimlik tarım işçiliği oldukça zor koşullarda yapılmakta olup, bu kişiler yılın 6-7 ayını evlerinden uzakta geçirmektedirler. Barınma ihtiyaçlarını elektriksiz tek odalı ilkel çadır koşullarında sağlamakta, suların sanitizasyonundan uzakta, yetersiz ve dengesiz beslenme ortamında, kanalizasyon sistemi olmayan kendilerinin yaptıkları derme-çatma tuvaletlerde, sulama kanallarına yakın hijyenik olmayan bir çevrede konaklamaktadırlar.(1)

Mevsimlik tarım işçilerinde olumsuz çevre koşulları nedeni ile, fekal-oral yolla bulaşan bulaşıcı hastalıklar yaygın olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra suda boğulma, böcek ve yılan sokması, zehirlenme ve güneş çarpması önemli sağlık sorunlarıdır. İshal,

(11)

pnömoni ve sıtma sık görülen hastalıklar arasındadır. Akşamları yoğun bir sivrisinek saldırısı başlamakta, bunun sonucu kaşıntı ve sıklıkla piyodermi oluşmaktadır.(10)

Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde, kadının kırsal alandaki durumu, konumu ve sorunları, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sınırlı olması, dengesiz dağılımı ve işsizliğin yaygınlığı önemli halk sağlığı sorunlarının oluşumuna yol açmaktadır.

Ülkemizde çalışma yaşamında kadınlarla ilgili bir dizi araştırma yapılmıştır, ancak gezici ve geçici kadın tarım işçilerinin yaşam ve çalışma koşulları ile sağlık sorunlarını ele alan spesifik çalışmalar yok denecek kadar azdır. Literatürde kadının yaşam koşulları ve sağlık sorunlarıyla ilgili Türkiye genelinde çalışmalar bulunmasına rağmen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve bölge özelinde de Diyarbakır ilinde kadın tarım işçileriyle ilgili çalışma yapılmamış olması böyle bir araştırma yapma fikrini doğurmuştur.

Bu araştırmada Diyarbakır il sınırları içerisinde çalışan kadın tarım işçilerinin sosyo-demografik özellikleri, sağlık sorunları, üreme sağlığı durumları, yaşam ve çalışma koşulları ile gelecek dönemdeki iş hayatlarına dair istek ve beklentileri yer almaktadır.

Dikey sosyal hareketliliği yok denecek kadar düşük olan kadın tarım işçilerinin konumunun ve koşullarının incelenmesi, sorunlarının ortaya çıkarılması tartışılmaya açılması ve öneriler geliştirilmesi Avrupa Birliği’ne girmeye çalışan Türkiye açısından önem taşımaktadır. Belirtilen bu amaçlar ve önem doğrultusunda kadın tarım işçilerinin tarımsal üretime daha verimli ve iyi koşullarda katılabilmesinde, sağlık hizmetlerinin sunumunda, yaşamsal mekanların iyileştirilmesi yoluyla sağlıklı bireylerin topluma kazandırılması, yeni önerilerin ortaya konulması ve uygulamaya aktarılması araştırmanın hedeflediği katkılardır.

(12)

2. GENEL BİLGİLER

Türkiye, iklim ve toprak yapısı bakımından tarıma çok uygun bir konumda olması nedeniyle günümüzde hala bir tarım ülkesi olma özelliğini korumaktadır. Aynı zamanda dünyada tarımsal ürün bakımından kendine yeten birkaç ülkeden biridir.(8,11)

Ülkemizde tarım, hızla artan nüfusun beslenme ve istihdam gereksinimini sağladığı gibi dış satım ile gerekli endüstri mallarının satın alınması, endüstrileşmek için gerekli yatırım maddelerinin sağlanması ve diğer sektörlerin araç gereç gereksinimlerinin karşılanmasında öncülük etmektedir. Ancak, tarımsal üretim potansiyelimiz bugünkü ritim katlarını kolayca üretebilecek düzeyde olanak ve kaynaklara sahip bulunmaktadır. Bu tarımsal potansiyelden daha iyi yararlanmak ise, üretimi sınırlayan sorunların incelenmesine ve bu sorunlara bilimsel düzeyde çözümler bulunmasına bağlıdır.

Hızla artan nüfusun beslenmesi ve sanayileşme çabalarının başarıya ulaşmasında gerekli finansman kaynağının sağlanması, ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olan ülkemizde doğal ve beşeri kaynakların rasyonel kullanımı gereğini ortaya koymaktadır.(12)

2.1. TARIM İŞÇİLERİNİN TANIMLANMASI

Tarım işçileri, tarım ürününü yetiştirme, hasat etme, işleme ve hayvan yetiştirme ile uğraşan kişilerdir. Bir ülkeden diğerine farklılıklar olmasına rağmen tarım işçileri bugün bile hala dünya çalışan nüfusunun yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Örneğin, Botswana, Zaire, Nepal, Nijerya ve Sudan’da işgücünün % 85,0’inden fazlası tarım sektöründe aktiftir. Bununla birlikte ülkelerin büyük çoğunluğunda tarım işçisinin ne tanımlanmış bir statüsü vardır ne de endüstri işçisindeki gibi sağlanacak kolaylık ve avantajları kullanabilme becerisi vardır.(13)

Tarım kesiminde çalışan iş gücünün tanımlanması tarımsal etkinliklerin tanımlanmasına bağlı kalmaktadır.

(13)

Tarım Alanında Çalışan Kişilerin Tanımları;

Ücretli (maaşlı): Bir başkasının işinde ayni (mal) ya da nakdi (para) olarak bir gelir

elde etmek amacıyla çalışanlara denir.

Yevmiyeli (mevsimlik, arızi, geçici): Başkasının işinde düzenli ve sürekli olmadan

işine göre mevsimlik ya da geçici olarak ya da iş buldukça çalışanlardır (tarlada çapa ya da toplama işçiliği yapanlar, inşaat amelesi vb.)

İşveren: Kendi işinde para ya da mal karşılığı en az bir ücretli veya yevmiyeli eleman

çalıştıran kişilere işveren denir. Bir işyerinde işveren durumunda birden fazla ortak bulunabilir. Bu durumda her ortak bir işveren olarak kabul edilecektir.

Kendi Hesabına: İşinde, tarlasında, bağında bahçesinde, dükkanında, yazıhanesinde, imalathanesinde, tamirhanesinde, vb. yerlerde tek başına veya ücretsiz aile fertleri ile birlikte (yanında ücretli veya yevmiyeli kişi çalıştırmaksızın) ayni (mal) ya da nakdi (para) olarak gelir elde etmek için çalışanlar bu tanıma girmektedir. Bir işyerinde ücretli kişi çalıştırmaksızın birkaç ortak birlikte çalışıyor olabilir. Bu ortaklar da kendi hesabına çalışıyor kabul edilirler.

Ücretsiz Aile İşçisi: Hane halkının yaptığı işe yardım etmek amacıyla ücret almaksızın

çalışan hane halkı fertlerine denir.(14)

Tarım-İş yasa tasarısına göre “sürekli, mevsimlik ve geçici tarım işlerinde ücret karşılığı bir hizmetle istihdam edilen kişiler” tarım işçileridir.(15)

2.2. TARIM İŞÇİLERİN SINIFLANDIRILMASI

Uluslararası Çalışma örgütünün sınıflandırmasına göre tarım işçilerinin başlıca kategorileri şunlardır:

a) Ürünün bir bölümünü borcun karşılığı olarak veren kişinin toprağında çalışan

ortakçılar,

(14)

c) Ailesinin yardımı ile toprağını işleyen ve sürekli işçi çalıştırmayan küçük toprak

sahipleri,

d) Bazılarının geçici veya günlük sözleşme yaptığı, bazılarının sürekli çalıştığı

günlük ücretli işçilerdir.(13)

Tarımdaki işçiler, devamlı bir işte çalışan işçiye “sürekli işçi”, geçici bir işte çalışan işçiye de “geçici işçi” ve mevsimlik işi yapan işçi “mevsimlik işçi” diye sınıflandırılmaktadır.

1. Sürekli İşçiler;

En aşağı bir üretim periyodu veya üretim yılı işletmede bulunurlar. Büyük ve orta işletme sahipleri tarım işçileri çalıştırabilirler. Bunlar genellikle işletmede işveren vekilliğinden işlerin organizasyonuna kadar birçok işleri yapabilirler.

2. Geçici İşçiler;

Geçici işçiler, bir işletmede yıl içinde belirli bir süre çalışırlar. Bu süreler işletmede işgücü ihtiyacının en fazla olduğu ekim- dikim, sulama, çapa ve hasat dönemleridir. Geçici tarım işçileri; gündelikçi, aylıkçı, yıllıkçı şeklinde çalışmaktadırlar.(16)

3. Mevsimlik İşçiler;

Tarımsal işlerin yoğunlaştığı zamanlarda bir bölgeden başka bir bölgeye giden tarım işçileridir. Mevsimlik işçilik, yerleşik ve göçmen olarak iki gruba ayrılır:

a) Yerleşik mevsimlik işçiler: Bulundukları yerlerde veya yakın çevrede hasat

dönemlerinde, saat veya günlük ya da işin biçimine göre saptanan ücretlere dayalı olarak mevsimlik tutulurlar.

b) Göçmen mevsimlik işçiler: tarım işinin türüne göre çeşitli bölgelere tek başına

ya da aileleriyle giden tarım işçileridir.(16) Mevsimlik işçilerin istihdam edildiği iş türleri;

Mevsimlik işçilerin yapması gereken işler, endüstriyel veya tarımsal işler, veya sıklıkla olduğu gibi ikisi birden olabilir. Sanayide mevsimlik işçilerin işleri genel olarak inşaat, şeker, gıda ve otelcilik sektörleri şeklinde gerçekleşir. Ilıman ülkelerde mevsimlik tarım

(15)

işleri özellikle üzüm, şeker pancarı, patates, meyve ve hububat konularını kapsar, öte yandan tropik, sabtropik ve ekvatoral ülkelerde esas olarak pamuk, kahve, kakao, pirinç ve yer fıstığı plantasyonunda yoğunlaşır.

Mevsimlik işçi topluluklarının ana gövdesini genellikle öğrenciler, kent merkezlerindeki işsizler, küçük arazi sahipleri gibi değişik sosyal ve ekonomik altyapıya sahip kişiler oluşturur. Bu “kaygan” işgücünün yanı sıra, ki çoğunlukla mesleki niteliklerden yoksundurlar. Belirli bir konuda, örneğin şeker endüstrisinde veya pirinç tarımında uzmanlaşmış küçük bir grup mevsimlik işçi topluluğu da bulunabilir. Gelişmekte olan ülkelerde bazı kent işçilerinin tarım sezonunda geldikleri köye düzenli olarak geri döndükleri de eklenmelidir.(17)

2.3. DÜNYA’DA TARIM İŞÇİLİĞİ

Son yıllarda ekonomik büyüme açısından tüm dünya belli bir durgunluk içine girmiş, pek çok ülkede adaletsizlikler ve eşitsizlikler giderek artmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından, 2001 yılında yayınlanan Dünya İstihdam Raporu’na göre dünya işgücünün önemli bir bölümü verimli bir istihdam içinde değildir ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk oranları hızla artmaktadır. Tarım sektörü de, genel olarak tüm bu oluşumların etki alanı içerisinde kalmıştır.(18)

Sanayileşmiş ülkelerde tarımdaki istihdamın toplam istihdam içindeki oranı ortalama %10 civarındayken, bu oran gelişmekte olan ülkelerde ortalama %59’dur.(19) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), tarımsal istihdamda 12 ayrı kategori belirlemiştir. Bunlar; Büyük toprak sahipleri, orta büyüklükte ve küçük toprak sahipleri, ücretsiz aile işçileri, küçük üreticiler, ortakçılar ve yarıcılar, tarım kooperatiflerinin işçileri, daimi tarım işçileri, belirli işlerde uzmanlaşmış işçiler (traktör sürücüleri, ilaçlama işçileri vb.), kamu yada özel kişilere ait işlenmeyen toprakları işgal edenler, göçmen işçiler ve yerli halk olarak sıralanmaktadır.(20)

(16)

2.3.1. Dünyada Kadın Tarım İşçiliği

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çalışan kadınların yaşamış oldukları sorunlara bakıldığında pek çoğunun aynı nitelikte olduğu görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki kadın yaşantısı ve çalışma koşullarına bakıldığında son derece ilkel şartlar altında ve hiçbir sosyal hakkı olmayan bireyler olarak yaşantılarını sürdürmek zorunda oldukları görülmektedir. Ancak koşullar gelişmiş ülkelerde kadına tanınan ayrıcalığın daha fazla olduğunu gözler önüne sermektedir. Kadınların çalışma koşullarından doğan haklarının yanında ulusal kanun metinlerinde yada uluslararası sözleşmelerde kadınların korunması yönünde hükümler de bulunmaktadır. Bunlar özel hukuk kaynaklı olduğu gibi kamu hukuku içerinde de çalışma hayatının korunması ve desteklenmesi ile ilgili kurallar olarak da yer almaktadır. 1975 yılında yapılan 1. Dünya kadın konferansı sonrası 1975-1985 yılları arası BM Genel Kurulu’nca “Kadın on yılı” olarak ilan edilmiştir. Bu on yıl süresince kadınlara yönelik eşitlik, kalkınma ve barış hedefleri saptanarak, kadınların ulusal ve uluslararası düzeyde statülerinin geliştirilmesi, kadınların ayrıma tabi tutulmasının önlenmesi, kadınların üretime eşit ölçüde katılması için çalışmalar yapılmıştır. On yıllık dönemin ilk yarısındaki gelişmeleri gözden geçirmek amacıyla Kopenhag’da II. Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiş, bu konferansa kadınların durumlarının iyileşmesi için alınacak önlemleri belirleyen “hareket planı” kabul edilmiştir.

II. Dünya Kadın Konferansı’nı takiben “Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi” (CEDAW) aynı yıl üye ülkelerin imzasına açılmıştır. 1985 yılında düzenlenen III. Dünya Kadın Konferansı’nda kadının gelişmesi için ileriye yönelik stratejiler saptanmıştır. 1995 yılında toplanan IV. Kadın Konferansı sonunda Pekin deklarasyonu ve eylem planında kadın-erkek eşitliğine yönelik somut politikalar ortaya konulmuştur.(21)

Dünyada kadınlar tarım işçilerinin yarısından çoğunu oluşturmaktadır. 1,3 milyar kadın, erkek ve çocuktan 450 milyonu ücretli çalışmaktadır. İnşaat ve maden ile birlikte tarım dünyadaki en tehlikeli ilk üç iş alanı arasındadır. Dünyada her yıl 170,000 tarım işçisi işyeri kazalarında ölmektedir ve tarımdaki öldürücü kaza oranı diğer

(17)

endüstrilerden iki kat daha fazladır. Her sene 40.000 tarım işçisi pestiside maruz kaldıkları için ölmektedir.(22)

U.S. 5 tarım işçisinden birini kadınlar oluşturmakta. Göçebe ve mevsimsel çalışan işçilerin % 69’u U.S. dışında doğmuş, çoğunlukla Meksika ve Orta Amerika’dan gelen işçilerdir. Genelde çok az İngilizce bilmektedirler. Kadınlar sağlıksız yaşam ve çalışma koşullarına, sağlık tehlikelerine maruz kalmalarından, yoksulluktan, sağlık bakımı ve önleyici servislerinden çok az yararlanmaları sağlıklarını etkilemektedir.(23)

2.4. TÜRKİYE’DE TARIM İŞÇİLİĞİ

Ekim 2005 Hane Halkı İşgücü Anketi (DİE) sonuçlarına göre; iktisaden aktif nüfusun % 39,8’i tarım kesiminde çalışmaktadır. Bu sektörde 12 yaşından küçük çocukların da çalıştırıldığı dikkate alınırsa Türkiye'de 10-12 milyonluk bir nüfusun tarım kesiminde çalıştığı söylenebilir.

2001 GTS tarımsal işletmeler hane halkı anketi sonucuna göre Türkiye'deki tarımsal işletmelerde esas işi tarımsal faaliyet olan fertlerin işletme başına ortalama kişi sayısı 2,65 olup yılda ortalama çalışılan gün sayısı 211'dir. Esas işi tarımsal faaliyet olan fertlerin % 44,23’ü 12 yaşından büyük kadın, % 52,89’u 12 yaşından büyük erkek, % 2,88'i 9-12 yaş arası çocuk olarak belirlenmiştir. Diğer yandan, kırsal kesimde mevcut işgücünün % 49,0’u istihdam edilmekte, işgücünün % 4,1’i eksik istihdam altında bulunmakta, % 6,6’sı ise işsiz durumdadır.(24)

Türkiye gelişmiş ülkelerin aksine tarımın ağırlıklı olduğu bir toplum yapısı özelliğini önemli ölçüde devam ettirmektedir. Ülke genelinde çalışan erkeklerin % 20,6’sı tarımda yer alırken, çalışan kadınların % 49,6’sı tarımdadır. Buna göre, çalışan kadınlar ağırlıklı olarak tarım sektöründe yer alırken, diğer sektörlerde erkek nüfusun ağırlığı söz konusudur.(25)

(18)

Tablo 2.1. Türkiye'de İşgücüne Katılım Oranları Toplam Nüfusun İşgücüne Katılım Oranı % Kırsal Alanda Nüfusun İşgücüne Katılım Oranı% Kırsal Alanda İstihdam Edilenler İçinde Tarımın Payı % Genel Nüfus 48,4 52,5 58,8 Erkek 72,4 73,4 67,9 Kadın 24,7 32,6 82,0

Kaynak: DİE Genel Tarım Sonuçları (24)

Ülke genelinde toplam işgücüne katılma oranı % 48,4 olup, bu oran erkeklerde % 72,4, kadınlarda % 24,7 dır. Kırsal alanda ise, toplam işgücüne katılma oranı % 52,5 olup bu oran erkeklerde % 73,4, kadınlarda ise % 32,6 tür.

Ayrıca, kırsal alanda istihdam edilenlerin % 58,8’i tarımda yer almakta olup, kırsal alanda istihdam edilen erkeklerin % 47,6’sı kadınların ise % 82’si tarımda yer almaktadır. Başka bir deyişle, kırsal alanda kadınların tamamına yakını tarımda istihdam edilmektedir.(24)

Tarımdaki kadınlar üretim faaliyetlerinin büyük bir bölümünü küçük aile işletmelerinde ücretsiz aile işgücü olarak yerine getirmektedir. Aile işgücünün özelliğine uygun olarak kadın, çalışmaları karşılığında işgücüne ya doğrudan katılır veya ücretli olarak başka işletmelerde çalıştığı zaman çalışmasının karşılığını alır ve bunu genelde aile reisi olan erkeğe verir.

Tablo 2.2. Tarımda Çalışan Kadınların Ücret Konumlarına Göre Dağılımı

Erkek (%) Kadın(%)

Ücretsiz Aile İşçisi 40,8 92,8 Kendi Hesabına veya İşveren

Olarak Çalışanlar

58,3 6,6

Ücretli veya Yevmiyeli Çalışanlar 0,9 0,6

Toplam 100 100

(19)

Kadınların ücret konumlarına göre dağılımına bakıldığında; % 92,8’i ücretsiz aile işçisi, % 6,6’sı kendi hesabına veya işveren, % 0,6’sı ise ücretli veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Buna göre, tarımsal üretim süreçlerine aktif olarak katılan kadınların etkinliklerinin küçük bir bölümü gerçek çalışma olarak kabul edilmekte, yapılan işlerin büyük bölümü, kadının geleneksel rol ve görevleri gereğince yerine getirilmesi zorunlu görülen faaliyetler olarak değerlendirilmektedir. Burada dikkati çeken önemli bir nokta, bu verilerde gezici olarak çalışan işçilere yönelik herhangi resmi bir verinin bulunmamasıdır.(25)

2.5. TÜRKİYE TARIMINDA KADIN İŞÇİLER

2.5.1. Kadının Kırsal Yaşamdaki Yeri

Tarımda çalışanların büyük bir bölümünü oluşturan kadınlar, dönüşümlü emek kullanılarak (imece usulü) tarımsal üretime büyük katkı sağlamaktadırlar. Ancak tarımsal üretime katkı veren kadınların gerek üretim sürecinde gerekse kırsal kesimin sosyal ve politik yaşamındaki rol ve katkıları göz ardı edilmekte (görünmez işgücü) ve üretimleri resmi kaynaklara yansımamaktadır. Kırsal kesim kadının ev ekonomisine, tarımsal üretime ve ülke kalkınmasına katkısı görünmez kılınarak, kadın sadece çocuk doğuran ve ev işlerini yapan kişi olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle herhangi bir yeniliğin kadınların hayatını ne şekilde etkileyeceği önemsenmemektedir. Bu kadınlar, yapılan araştırmalarda kendilerini ev kadını olarak adlandırmaktadırlar. Oysa kırsal kesimde yaşayan kadınlar, tarımsal üretime en az erkekler kadar hatta daha fazla katkı sağlayan önemli bir emek gücü oluşturmaktadır.(26)

Yüzyıllar boyunca kadın, evi ve özel yaşamıyla sınırlanmış, üretimden uzak kaldığı gibi ekonomik yönden erkeğe bağımlı olmuştur. Ekmeği kazanan erkek, eve ve çocuklara bakan kadın olurken kadın-erkek arasındaki bu işbölümü toplumsal rol bölüşümü anlamı taşımıştır. Erkek bu rolle ekonomik açıdan üretken hale gelmiş ve toplumsal değer kazanmıştır. Kadın ise hem erkeğe bağımlı olmuş hem de yaptığı işin değeri olmadığından toplumsal değersizliğe itilmiştir. Kadının evde yerine getirdiği görevler ne denli önemli olursa olsun, yine de ekonomik olarak bir değer

(20)

taşımadığından, kadına ne ev içinde ne de dışında önemli bir statü kazandırmamıştır.(27)

Kırsal kesimde, çocukluk ve gençlik yıllarını dini faktörlerden ve geleneklerden gelen baskılar altında sürdürmekte, daha düşük bir eğitim düzeyine razı olmakta ve “ücretsiz aile işçisi” olarak aileye önemli bir katkı sağlarken, bu katkısının değeri hem ekonomik olarak hem de aile tarafından çoğu zaman görmezden gelinmektedir.(28)

Kadın ve çocukların düşük statülü işlerde, ucuz emek olarak kullanılmasını önlemek, günümüz Türkiye’sinde henüz önemli bir sorun olarak görülmemektedir. Aksine ihracata dayalı ürünlerin önemli bir bölümü ancak ucuz kadın ve çocuk emeği kullanılarak dünya pazarlarında rekabet edebilmektedir. Tayland, Malezya gibi uluslararası işbölümünde yer kapmaya çalışan diğer ülkelerin rekabet gücünün de ucuz kadın emeğinin kullanılmasına bağlı olduğu görülmektedir.(29)

Kırsal kesime baktığımızda, geleneksel aile yapısı ve kadının geliştirilmemiş nitelikleri kadının istihdamdaki payını daha da daraltmaktadır.(30)

2.5.2. Kadının Tarımsal Üretimdeki Rolü

Tarımda küçük aile işletmelerinin emeğin yoğun kullanımı, ürünün ekimine ağırlık verilmesi ile tarımın “kadınlaşması” (feminization) olgusu hızlanmaktadır.(31) Türkiye’de kentli kadınların aksine, kırsal kesimdeki kadınların büyük çoğunluğu aktif nüfus içerisinde, yani çalışan ve üreten insanlar arasında yer almaktadır. Tarımsal işgücünün genelindeki düşüşe paralel olarak, tarımdaki toplam kadın emeğinin oranı da yıllar içinde azalma göstermektedir. Buna rağmen, 1950'lerden bu yana istatistiklere bakıldığında tarımsal nüfus reel olarak azalırken, kadınların halen öncelikle tarım kesiminde çalışmaya devam ettikleri görülmektedir.

Tarımsal üretimde kadınların konumu 4 grupta toplanmaktadır.

a) Büyük işletmelerde kadınlar tarlada çalışmazlar. Tarımsal üretimin, üretime

doğrudan katılma işleri dışındaki (üretime karar verme, yönetme, denetleme ve pazarlama gibi) işler erkeğin işidir. Erkeğin yeterli olmadığı yerlerde kadının sınırlı da olsa, yönetim ve denetleme görevi vardır.

(21)

b) Orta büyüklükteki çiftliklerde erkekler mekanize işler ve pazarla ilişkileri

yürütürler, kadınlar ise emek-yoğun işleri üstlenirler.

c) Aile işletmelerinde ise erkekler tarım dışı gelir kaynakları ararken, kadınlar

emek-yoğun tarımsal üretimi yürütürler. Gerek bu tür toprakların sahibi olan ailelerde gerekse orta büyüklükte toprağı olan ailelerde çeşitlenmiş bitki ya da sanayi türü tarım yapılması durumunda kadın el emeğine dayalı çapa, hasat gibi işleri yapma durumunda kaldığından çalışma yükü erkeğe göre fazladır.

d) Topraksız ya da az topraklı ailelerde gerek kadının gerekse erkeğin geçim için

başkalarının işlerinde çalışmaya gereksinimleri vardır. Bunun için hem erkekler hem de kadınlar mevsimlik işgücü olarak bulundukları köyde veya çevrede başka bölgelerde mevsimlik işçi olarak çalışırlar. Bu tür ailelerde kadın, sınırlı olarak üretme durumunda kaldığı emek-yoğun tarla, bahçe ve hayvanlarla ilgili işleri yapmakla yükümlüdür.(32)

2.6. TÜRK HUKUKUNDA TARIM İŞÇİLERİNİN SOSYAL GÜVENLİĞİ

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde “Toplumun bir bireyi olarak herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Sosyal güvenlik bir temel haktır. Bu temel hakkın çeşitli nedenler ve ayrıcalıklar ileri sürülerek engellenmesi mümkün değildir”, yine Anayasa’da “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli önlemleri alır ve örgütlerini kurar” demesine karşın, ülkemizde sosyal güvenlik çalışma esasına dayanır. Başta tarım sektörü olmak üzere çalışmayanlar ve yakınlarının oluşturduğu milyonlarca birey de sosyal güvenceden yoksundur.

Tarımda, kırsal alanda sosyal güvenlik halen önemli bir sorun olarak kendisini göstermektedir. Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik sistemi kapsamında olmayan vatandaşların yoğun olduğu kesimlerin başında tarım geliyor. Çünkü sektördeki gelir düzeyi genelde düşüktür. Bu durum insanların sosyal güvenlik primlerini ödemelerini güçleştirmektedir.(33)

(22)

Ülkemizde “gezici”, “geçici” ya da “göçmen” işçi olarak isimlendirilen süresiz tarım işçileri 01/01/1984 tarihinde yürürlüğe giren 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ile sosyal sigorta kapsamına alınmıştır.

Tarım sigortası, tarım işçilerinde hizmet akdiyle süreksiz çalışanların istekte bulunmaları kaydıyla bu kanunda yazılı şartlarla sosyal güvenliklerini sağlamayı amaçlayan bir sigorta koludur. Tarım sigortasının, hizmet akdi unsuru bulunmasına rağmen, zorunlu olmayıp isteğe bırakılması sigortalının yaptığı işin süreksiz olmasından kaynaklanmaktadır. Süreksiz olarak çalışmaktan kastedilen, sigortalının 30 günden az süren işlerde çalışmasıdır.(34)

Türkiye’de tarım işçilerinin sosyal güvenliği ile ilgili olarak bireysel iş hukuku getirilen düzenlemelerin başında 4857 sayılı İş Kanunu (İK) hükümleri gelmektedir. İş Kanunu Madde-1’de kanun hükümlerinin 4. maddede sayılan istisnalar dışındaki bütün işyerlerine ve bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacağı düzenlenmiş bulunmaktadır. İş Kanunu madde4’te ise, istisnalar başlığı altında bu kanunun 50’den az işçi çalıştıran (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde, aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işlerinde uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. Aynı maddede tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler, tarım işletmelerinde yapılan yapı işleri ve halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işlerinde bu kanun hükümleri uygulanacağı düzenlenmiştir.

İş kanununun tarım işçilerini sınırlı olarak kapsamına alması ve tarım işçilerinin büyük bir kısmını kapsam dışında tutmasının tarım işçilerinin sosyal güvenliği açısından ilişkisi şu şekilde açıklanabilir: Tarım işçilerinin kapsam dışında tutulması demek, işçilerin sosyal güvenliği ile ilgili olan ve İş Kanununda düzenlenmiş bulunan çalışma şartları, ücretleri, tatil ve izinleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği ve işçi denetim ve teftişi ile ilgili hükümlerden tarım işçilerinin yararlanamayacağı anlamına gelmektedir. Özellikle sosyal güvenliğin dikey kapsamını oluşturan işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin kanunun 73. vb. maddelerinden tarım işçilerinin yararlanamaması 4857 sayılı İş

(23)

Kanunun tarım işçilerinin sosyal güvenliği konusundaki tutumunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu;

17.7.1964 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe giren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (SSK), tarım işçilerinin sosyal güvenliği konusunda da önemli düzenlemeler getirmiştir. SSK. Madde 3’e göre;

a. Kamu sektörüne ait tarım ve orman işlerinde ücretle,

b. Özel sektöre ait tarım ve orman işlerinde ücretli ve sürekli olarak, c. Tarım sanatlarına ait işlerde,

d. Tarım işyerlerinde yapılan ve tarım işlerinden sayılmayan işlerde,

e.Tarım işyeri sayılmayan işyerlerinde park, bahçe, fidanlık ve benzeri işlerinde çalışanlar hariç olmak üzere tarım işlerinde çalışanlar bu kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmazlar”. Bu maddede sayılan tarım işçileri dışında kalan işçi ise, tarım kesiminde faaliyet gösteren ve genellikle gezici ya da geçici olarak çalışan mevsimlik tarım işçileridir.(33)

Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesi tarım işçilerinin yalnızca bir kısmını bu kanunun uygulanması açısından sigortalı saymıştır. Buna göre 506 sayılı kanun gereği, kamu ve özel sektördeki daimi tarım işçileri ile kamu sektöründe çalışan geçici tarım işçileri sigortalı sayılacaktır.(35)

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu geçici ve gezici tarım işçileri dışında bir kısım tarım işçilerini kapsamına almıştır. Ancak hem ekonomik hem de sosyal şartlar açısından sosyal güvenliğe en çok ihtiyaç duyan kesim geçici ve gezici tarım işçileridir. Zira Sosyal Sigortalar Kanunu’nun kapsamına aldığı daimi tarım işçileri hem ekonomik hem de sosyal güvence bakımından geçici ve gezici tarım işçilerine oranla oldukça iyi durumdadır.

Daimi tarım işçileri, esas itibariyle, kamu kesiminde ve özel kesimde çalışan daimi tarım işçileri olarak ikiye ayrılmakla birlikte, 506 sayılı Kanun bu ayrıma bakılmaksızın tüm daimi tarım işlerini kapsamına almaktadır.

(24)

SSK. Madde 2’de bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu kanuna göre sigortalı sayılacağını hükme bağlamıştır. Burada hizmet akdi mutlaka bir ücreti gerektiğinden ücretsiz olarak çalışanlar bu kanunun kapsamına girmeyecektir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun bir diğer özelliği de, kamu sektöründe çalışan geçici ve daimi işçilerle, özel sektörde çalışan daimi tarım işçilerinin bu kanun gereği zorunlu sigorta kapsamında olmalarıdır. Bu nedenle, SSK. Madde 6’da “Çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlülükleri de sigortalının işe alındığı tarihten itibaren başlayacaktır”, hükmü getirilmiş ve kanun kapsamına giren tarım işçileri bakımından zorunlu bir sigortalılık sistemi öngörmüştür.(33)

2.7. Kadın Tarım İşçilerinin Sorunları

2.7.1. Üreme Sağlığı Sorunları

Tarımda çalışan kadın işçilerinin; eğitim seviyeleri, beslenme yetersizlikleri, doğum öncesi bakım, sağlıklı doğum ve doğum sonrası bakım yetersizlikleri sağlıklı yaşam biçimlerinin olmayışı, çevresel faktörlerin etkilerinden dolayı sağlık kuruluşlarına ulaşamamaları, aile planlaması hizmetlerindeki yetersizlikler ile sağlık hizmetlerinin sunumundaki yetersizlikler karşımıza üreme sağlığı sorunları olarak çıkmaktadır. Özellikle bölgemizde bu sorunların daha da ağırlaştığını görmekteyiz.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum süreci doğrultusunda, 2002/4720 no’lu kanun gereğince, Devlet Planlama Örgütü ve Devlet İstatistik Enstitüsü üç ayrı düzeyde istatistiki bölge sınıflamasını (NUTS-The Nomenclature of Territorial Units for Statistics) yapmışlardır. 81 il NUTS3 düzeyini, illerin birleştirilmesiyle elde edilen 26 bölge NUTS düzeyini, 26 bölgenin birleştirilmesiyle elde edilen 12 NUTS 1 düzeyini meydana getirmektedir.

Doğum öncesi bakım alma 12 bölge olarak incelendiğinde, araştırma tarihinden önce son beş yılda yapılan doğumların sadece beşte birinde yeterli düzeyde doğum öncesi bakım alınmış olan Orta Doğu Anadolu’yu, Güneydoğu ve Kuzey doğu Anadolu

(25)

izlemektedir. Bu bölgelerde doğum öncesi bakım ya hiç alınmamakta ya da yetersiz düzeyde alınmaktadır.

Araştırma tarihinden önceki son beş yılda canlı doğum öncesinde yeterli düzeyde doğum öncesi bakım almış olan kadınların çoğunluğu (% 96) doğumlarını sağlık kuruluşunda yapmışlardır. Doğum öncesi bakım almış olan kadınlar bu bakım yetersiz bile olsa doğumlarını sağlık kuruluşunda yapma eğilimindedirler (% 85). Oysa doğum öncesi bakım almayan kadınlar doğumlarını daha çok evde ve genellikle doğuma yardım edecek bir sağlık personeli olmaksızın yapmayı tercih etmektedirler.(36)

Doğum öncesi bakımda olduğu gibi doğumun gerçekleştirildiği koşullar içinde kadınların bulundukları yerleşim birimleri, eğitim düzeyleri, doğumdaki yaşları, sağlık güvencesine sahip olup olmamaları ve çocuğun doğum sırası farklılığın ortaya çıktığı özelliklerdir.(37)

Aile planlaması uygulamaları kadın ve çocukların yaşamlarını kurtarırken toplumdaki herkesin yaşam kalitesini arttırıcı bir fonksiyonu bulunmaktadır.

1965 yılından beri aile planlaması uygulamalarının yasa ile desteklendiği Türkiye’de, aile planlaması yöntemlerinin kullanımında önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Ancak sonuçlar hala istenilen düzeylerde değildir.(36)

2003 verilerine bakıldığında bölgelere göre modern yöntem kullanımı;

Batı; % 46, Güney; % 46, Orta; % 47, Kuzey; % 33, Doğu; % 33 olarak karşımıza çıkmıştır. Modern yöntem kullanımının Güney Doğu Anadolu’nun da içinde bulunduğu doğu bölgesinde % 33 ile en düşük seviyelerde olduğu saptanmıştır.(38)

Ana dili Türkçe olan kadınlar arasında gebelik riski olanların % 90’ı yöntem kullanırken bu rakam ana dili Kürtçe olan kadınlar için % 70’tir. Gebelik riski altında olduğu halde yöntem kullanmayan kadınların yüzdesi hiç eğitim almamış kadınlar arasında diğer kadınlara göre oldukça fazla olup, bu farkın temel kaynağı bu grupta başka çocuk istemediği ya da iki yıldan sonra çocuk istediği halde yöntem kullanmayan kadınların payındaki fazlalıktır.(39)

(26)

2.7.2. Tarım İşçilerinin Dil Sorunu

Göçmen işçiler söz konusu olduğunda dil sorunlarının özel bir öneme sahip olduğu bildirilmektedir. Çünkü bunlar insan ve iş ilişkilerine girdiklerinde ülke içerisinde kullanılan resmi dili bilmediklerinden yazılı ve sözlü iletişimi anlayamama ve yanıt verememe durumu güven duygusu sorunları oluşturmakta ayrıca sosyal izolasyon yaşanmasına yol açmaktadır.(17) Bunların dışında sağlık hizmetlerinin sunumu esnasında sağlık personeli ile etkili bir diyaloğun kurulamaması sağlık hizmetlerinden faydalanma düzeyini azaltmaktadır.

2.7.3. Tarım İşçilerinin Beslenme Sorunu

Tarım işçilerinin ekonomik olanaklarının yetersizliği ve alışkanlıkları nedeniyle aldıkları gıdalar tek yönlü yetersiz ve dengesizdir. Beslenmede en çok bitkisel maddeler, bunlarında başında da günlük kalori gereksinimin % 60’ını sağlayan buğday gelmektedir. Et ve süt tüketimi ise çok düşüktür.(40)

2.7.4. Tarım İşçilerinin Ulaşım Sorunu

İşçiler kadın, erkek, çocuk hep birlikte genellikle üstü açık kamyonlarla gelmekte ve beraberlerinde yiyecek, giyecek, kırılacak eşyalar getirmektedirler. Kamyona eşyalar ve çocuklar dışında 30-45 kişi binmektedir. Bu durum başlı başına riskler içermektedir. İşyerine gidiş masrafı işveren tarafından, dönüş masrafları ise işçiler tarafından karşılanmaktadır.(41)

Kamyon, kamyonet, römork ve yarı römorklarda yük üzerinde insan taşınmamalıdır. Bazı hallerde bu araçlara, normlara uygun oturma yerleri yapılarak yolcu taşınabilir. Bu gibi durumlarda kasanın yanı ve arka kapakları düşmeyi önleyecek sağlamlıkta olmalıdır. Ancak kısa mesafelerde kasanın yan ve arka kapakları en az 90 cm yükseklikte ve kasa zemininden 120 cm yükseklikte elde tutulabilir korkuluk yapılması koşulu ile taşıma aracının her tonu için 2 yolcu olmak üzere ayakta yolcu taşınabilir. Yük taşıması sırasında yükün kaymasını önleyecek yan ve arka kapaklar olmalıdır.(42)

(27)

2.7.5. Tarım İşçilerinin Barınma Sorunları

Geçici tarım işçilerinin barınma sorununun iki yönü vardır. Birincisi geliş gidişlerde, ikincisi ise işyerinde barınma sorunudur. Gruplar halinde kalabalık bir nüfus olarak çadırlarda barınmaktadırlar.

Yaşanılan birimin koşulları aileler özellikle de kadınlar açısından önem taşır. Çünkü, kadın kırsal alanda bir yandan aile ekonomisine gelir sağlamak amacıyla aile işletmesinde ve/veya dışında çalışırken, bir yandan da evinin günlük gereksinimlerini karşılamak uğraşısı içindedir. Mevsimlik tarım işçilerinin içinde bulundukları sosyo-ekonomik koşulların yetersizliği onların barınma durumlarına da yansımaktadır. İşçi gruplarının konaklama yerleri genellikle köy yakınıdır. Konaklama yerinin köy yakını olmasının temel nedeni; içme suyu ve diğer gereksinimlerini sağlamadaki önceliktir.(43)

Çoğunlukla beraberinde getirdikleri ağaç dalları, plastik örtü, bez, hatta çevreden sağladıkları otları kullanarak barınak kurmaktadırlar. Bu ilkel barınaklar, işçilerin beraberinde getirdikleri yiyecek ve yatacak eşyaları sıcak, soğuk, yağışlı günlerde koruyacak nitelikte değildir.(32)

2.7.6. Tarım İşçilerinin Çevre Sağlığı Sorunları

Sağlık açısından çevre denildiğinde üç bileşenden söz edilmektedir.

1- Fiziki çevre; su, toprak, hava ve tüm cansız madde-varlık ve enerji türlerinden (ısı, ışık, ses, radyasyon, vibrasyon vb.) oluşan çevre unsuru fiziki çevre olarak adlandırılır.

2- Biyolojik çevre; tek hücrelilerden omurgalılara dek uzanan canlılar aleminden oluşur.

3- Sosyal çevre; Aileden devlete dek uzanan insan ilişkileri ve insan etkinlikleri sonucu oluşan her şey, bu başlık altında değerlendirilir. Üretim ve paylaşım ilişkileri, eğitim, kültür, kişisel ve toplumsal ilişkileri düzenleyen yasalar, trafik düzeni gibi olgu ve olaylar sosyal çevrenin ana bileşenleridir.

(28)

Çevre Sağlık İlişkisi.

Çevre insan sağlığı ile olan ilişkisi açısından bakıldığında; 1- Doğrudan hastalık nedeni olabilir,

2- Hastalıklara predispozanlık yapabilir

3- Hastalıkların seyrini (prognozunu) ağırlaştırabilir. 4- Hastalıkların yayılmasına neden olabilir.(44)

Fiziki çevrenin çevre sağlığı açısından en önemli maddelerinden biri olan su; viral ve bakteryel enfeksiyonların yayılmasında öncelikli, önemli bir rol oynar. Bazı Salmonella ve Şigella enfeksiyonlarının epidemiyolojisinde, amebiyoziste direkt, Malarya ve Filaryazis gibi hastalıkların geçişinde indirekt rol oynar. Su kaynaklı hastalıklardan ölüm ve hastalanmalar nedeniyle, yıllık milyonlarca iş gücü kaybı olmaktadır.

Tarım işçileri, birçok ülkede insan ve hayvan dışkısına karşı alınması gereken temel önlemlerden yoksun olarak köylerde ve yerleşim yerlerinde yaşarlar. Sahadaki çiftçi aileleri için hijyen koşullarının kurulması ekonomik, coğrafik ve belli durumlarda geleneksel faktörlere bağlıdır. İnsan ve hayvan dışkısının kullanımının bazı bölgelerde geleneksel uygulaması, çöple karışık veya ayrılmış şekilde toprakta gübre şeklinde kullanılması yaygındır.

Tarımda hastalıklardan sorumlu faktörlerin sınıflandırılması:

a. Bölgenin coğrafik ve ekolojik karekteristikleri: Guatr ile su ve besindeki iyot miktarı arasındaki ilişkiye örnektir. Başka bir örnek topraktaki ve sudaki yüksek florun, fluorosis’e neden olmasıdır. Ayrıca iklim, belirli hastalıklar oluşmasına nedendir.

b. Barınma ve çevresel sanitasyon çok önemli bir faktör grubudur:

Bu faktöre bağlı hastalıklar özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve tüm dünyada tarım alanlarında yaygındır. Tarım işçilerinin sağlık koşullarının uygun olmaması nedeniyle konut sorunu, temel hijyen koşullarında eksikliklerin olduğu çevre ve vektörlerin prevalansı, bazı kırsal alanlarda belli hastalık türlerinin olduğu tarım topluluklarını etkileyen faktörlerdir.

(29)

Enterik infeksiyonlar (tifo, dizanteri, diare ve çocuk enteriti), göz hastalıkları (konjuktivit, oftalmit, trahom), septik deri enfeksiyonları, puerperal enfeksiyonlar ve evdeki zararlılardan olan tifüs gibi hastalıklar bu faktörlerin etkisiyle meydana gelmektedir. Sıtma, dünyanın bir çok bölgesinde kırsal alanlarda bulunur ve tarım işçileri salgın olduğu zaman enfeksiyonu en ağır geçirenlerdir.

c. Genel düşük gelir düzeyleri (fakirlik): Fakirlik ve sağlık karşılıklı ilişkilidir. Fakirlik direkt hastalık nedeni olabilir ve uzun süren hastalık, fakirliğe yol açabilir. Fakirlik ve ilgili beslenme bozuklukları,trahom, oftalmik bozukluklar ile tifüs ve septik infeksiyonlar gibi pislikle ilgili hastalıklar olabilir.

d. Tıbbi ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği (standardın düşüklüğü): Tarım alanlarında tıbbi ve sağlık bakımlarının standardı düşüktür. Dünyanın bazı bölümlerinde köylüler arasında bu tür hastalıkların hala endemik formda kalmasının başlıca nedenlerinden biri tarım topluluklarında ve özellikle çocuklar arasında hastalıklara karşı immünizasyon dahil önleyici tedbirlerin uygulamasındaki başarısızlıktır.

e. Bitki ve hayvanlarla bağlantı: Belirli deri reaksiyonları ve dermatit tipleri ve ergotizm bitkisel kaynaklıdır. Tarım işi işçiyi hastalık rezervuar ve vektörlerine maruz bıraktığından, hayvanlar bir dizi hastalığa yol açar. Akrep, kırkayak, sürüngen zehirleri ölmeye neden olmaktadır.(12)

İnsanlar yaşadıkları yerlerden ayrılarak başka yerlere çalışma için gitmektedirler. Gidilen yerde ya da yolda değişik konaklama imkanlarından yararlanılmaktadır, bunlardan biride kamplardır. Bunlar genelde çadırlı veya prefabrik barınma alanlarıdır Kamp yerleşiminin çevre sağlığı açısından önemli sonuçları olacaktır, bu sonuçların olumsuzluklarını önlemek alınacak önlemlerle mümkün olabilecektir. Önlemler kamp yerleşim alanı, kamp barınma birimi (çadır, karavan, baraka vb.) ile ilgili olabilir.

Kamp yerleşim alanı, toprak kayması, sel basması gibi doğal afet ihtimali bulunan yerlerde kurulmamalıdır, yakınında çevre kirliliğine neden olan bir kuruluş, su birikintisi, sulama kanal ve kuyuları, bataklık gibi vektör üreme alanlarından uzak olmalıdır. İlaçlama yapılan tarım alanlarına göre rüzgar yönünde bulunmamalıdır. Toprak, su ve insan atıklarını emebilecek özellikte olmalıdır. Geçici barınma yerinin

(30)

kurulacağı yer, çevresine göre daha çukurda olmamalıdır. Kamp yerleşim alanları ulaşım, su temini gibi ihtiyaçlar için uygun yerlere kurulmalıdır. Bu alan tercihen elektrikle aydınlatılmalıdır. Barınaklar ailelerin günlük yaşamını sürdürebileceği eşyaları alabilecek büyüklükte (kişi başına 3,5 metrekare alan), tercihen farklı iklim koşullarına dayanabilecek yapıda olmalı, gizlilik ve emosyonel güvenirlik sağlayabilmelidir. Kamp barınma birimlerinin yapımı, içme kullanma suyu temini, kanalizasyon ve tuvaletler, bu birimler kişiler gelmeden önce tamamlanmalıdır.(45,46)

Sağlığa Uygun İçme ve Kullanma Suyu

Kamp yerleşim alanında yeteri kadar ve uygun kalitede sağlığa uygun içme ve kullanma suyu temini için su şebekesi ve sürekli akarsu yoksa kamp yerleşim alanı yakınındaki kolay ulaşılabilir kaynak sularından yararlanılmalı veya su kuyusu açılmalıdır, bunlar mümkün olmuyorsa su tankları ile su temin edilmelidir. Günlük ortalama su miktarı hesaplanmalıdır. Bölgedeki suyun, azlığı yada çokluğu göz önünde tutulmalıdır. Yeterli miktarda sağlıklı su sağlanmalıdır. Kişi başına günde 15-20 litre, 35 litre/kişi yıkanma yerlerinde, 20-30 litre/kişi toplu beslenme yerlerinde bulunmalıdır. Suyun yeterli dezenfeksiyonu için serbest klor litrede 0,7-1 miligram olmalıdır. Su dezenfeksiyonunda klor içeren farklı kimyasallarda kullanılabilir bunlar: Halazon tabletleri, granüler kalsiyumhipoklorit, sodyum hipoklorit solüsyonu, çamaşır suyudur.(46)

Kapalı şebeke sistemi kullanılacaksa suyun dolaştığı borularda ölü noktaların olup olmadığına dikkat edilmelidir, şebekeden kayıp, kanalizasyon sisteminden sızma olması halinde önlenmelidir.

Kuyu suyu kullanılacaksa su kuyuları tuvalet çukurlarından en az 20 metre uzağa uygun yöntemlerle açılmalıdır. Kuyu açılacak yerin toprağı geçirgen olmamalı, kuyu ağzı yüksek olmalı, etrafında yüzey sularının bulaşmasını önleyecek yükselti ve saptırma kanalı olmalıdır. Kuyudan taşan su uzaklaştırılmalıdır. Dezenfeksiyon amacı ile klor kullanılmalıdır. Yüzey sularını uzaklaştırmak için düzenleme yapılmalıdır. Kuyu yüzeyden 3 metre aşağıya kadar duvarla örülmelidir.

(31)

Su tankı ile içme ve kullanma suyu temini, ancak acil durumlar ve kısa süreli yerleşimler için kullanılmalıdır. Su depoları paslanmaz malzemeden yapılmalı, iç yüzey boyanmamalıdır, kapakları su ve toz sızdırmaz olmalı, doldurma, taşıma ve dağıtma aşamalarında bulaşmaya karşı korunmalı, iç yüzey düzgün olmalı, su dağıtımı ile görevli kişiler portör olmamalı, doldurma yerinde ya da tankerde klorlama işlemi yapılmalıdır. Tank içinde bulaşmayı önlemek için gerekli tedbir alınmalı, çocukların açamayacağı şekilde kapak konmalıdır.

Mutfak ve Yemek Yeme Yerleri

Ortaklaşa kullanılan mutfak ve yemekhane ile bulaşıkhane birbirinden ayrı olmalıdır. Bu alanların tabanları ve duvarları su geçirmez, aşınmaz özellikte malzemeden yapılmalıdır. Su akıntı sistemi bulunmalı tabanda su birikmesi önlenmelidir. Temiz, aydınlık, havadar ve uygun sıcaklıkta olmalıdır.

İşveren tarafından ortak yemek verilmesi durumunda oluşturulacak mutfak ve yemekhane yeterli kapasitede olmalıdır. Yemek hazırlama ve pişirme yerlerinde su ısıtma imkanı bulunmalıdır. Pişirme araç gereçleri ve yemek hazırlama tezgahları kolay temizlenebilir, paslanmaz nitelikte olmalıdır. Et, sebze ve hamurlu yiyecekler ayrı tezgahlarda hazırlanmalıdır.(41)

Yiyeceklerin korunması amacı ile gerekli düzenleme yapılmalı, tercihen yeteri kadar soğutucu bulundurulmalıdır. Her türlü yiyeceğin üzeri örtülmelidir. Kuru yiyecek saklama yerleri nemli olmamalı, buralar uygun şekilde havalandırılmalıdır. Yiyecek paketleri tahta ızgara üzerine konmalı, böcek ve kemiricilere karşı önlem alınmalıdır. Genel temizliğe, tertip ve düzene özen gösterilmelidir. Temizlik malzemeleri, petrol ürünleri, böcek ilaçları vb. yiyeceklerle aynı yerde depolanmamalıdır. Tüm kap kacak, sabunlu sıcak su ile yıkanmalı, akarsu ile durulanmalıdır.Yemek kaplarının dezenfeksiyonu için kapların kaynayan suda 5 dakika bekletilmesi veya litrede 100 miligram klor içeren solüsyonda 30 dakika bekletilmesi gerekmektedir.(46) İşveren tarafından yemek verilmeyen durumlarda işçilere ve ailelere kendi yemeklerini yapabilme, ısıtabilme ve koruyabilme olanakları sağlanmalıdır.

(32)

Hayvan Atıkları, Sinek ve Kemiricilerin Kontrolü

Kamp yerleşim alanında hayvan kesimi yapılıyorsa, bağırsak vb. gibi artık ve atıklar hemen uygun bir şekilde gömülmelidir. Sinek kontrolü amacı ile tuvaletler, çöpler, atık alanları, yiyecek saklama yerleri vb. yerler düzenli şekilde ilaçlanmalıdır.

Katı Atıkların Uzaklaştırılması

Katı atık toplama, genel çevre düzenleme ve temizliği için oluşturulan ekibin görevi olmalıdır. Yiyecek atıkları ve diğer katı atıklar günlük olarak toplanmalı ve gömülerek yok edilmelidir. Katı atık toplama amacı ile ağzı kapaklı su geçirmez çöp kutuları kullanılmalıdır. Bunların dolu ağırlığı 35 kilogramı geçmemelidir. Söz konusu kaplar, insektisitle günde bir defa ilaçlanmalıdır. Çöp toplama sırasında, bidonlar boşaltılırken dağılıp çevreye yayılma önlenmelidir. Katı atık gömme yeri kamp dışında, su kaynaklarından uzakta, yerleşim alanına göre rüzgar yönünün tersinde olmalıdır. Katı atık gömme merkezlerine yönelecek su akıntıları saptırma kanalları ile uzaklaştırılmalıdır. Katı gömülerek bertaraf edilmelidir (Şekil 2.1.). Açılacak çöp çukuruna günlük çöp dökümünü takiben 15 cm toprakla örtülmeli, çukur ağzına 50 cm yükseklik kaldığında toprakla doldurularak kapatılmalıdır. Katı atık ayırım işlemi özellikle böcek ve yabancı ot ilaçları ve diğer kimyasal malzemenin ambalajları ve içinde kullanıldıkları malzemeler için gerçekleştirilmeli, bu ayırım çıplak elle yapılmamalı gerekli kişisel koruyucu malzeme kullanılmalı, bu tür atıklar usulüne uygun olarak hemen gömülmelidir.

(33)

İnsan Atıklarının Uzaklaştırılması

İnsan atıklarının uzaklaştırılmasında yerleşim süresi ve kullanıcı sayısına göre hendek tuvalet, derin hendekli idrar yapma yerleri, derin çukurlu tuvalet tipleri kullanılabilir. Kadın ve erkekler için tuvaletler ayrılmalıdır. İşçi sayısı 100’ü aşmayan yerlerde 30 erkek ve 25 kadın işçiye bir kabin yapılmalıdır.

Tuvaletler barınma birimi dışına, barınma birimlerine, su kuyularına en az 30 metre uzağa, kolayca ulaşılabilecek ve geceleri aydınlatılacak şekilde kurulmalıdır. Yol kenarında olmamalıdır. Tuvalet çevresi akıntı ve sinekleri önleyecek şekilde toprak dolgu ile sıkıştırılmalıdır. Bütün tuvaletlerde sürekli su bulundurulmalıdır. Tuvalet yanında el yıkama yeri ve tercihen sıvı sabun bulundurulmalı, karasinek ve kemirici girmesi önlenmelidir.

Derin Olmayan Hendek Tuvaletler

Kısa süreli ve az sayıda kişinin kullanacağı durumlarda işçi kamplarında insan atıklarının uzaklaştırılmasında derin olmayan hendekler kullanılabilir. Derin olmayan hendekten çıkarılan toprak yanına biriktirilir ve her kullanımdan sonra üzerinin örtülmesi için kullanılır.

Hendek Tuvaletler

Sadece geçici durumlarda tercih edilmelidir. Genişliği 25 cm, derinliği 75 cm, uzunluğu elverişli ölçülerde her kabin için 50-75 cm olmalıdır. 5 metre uzunluğundaki iki hendek 100 kişinin 1-3 günlük gereksinimleri için uygun olacaktır. Çökmeyi önlemek ve ayakların basması için iki tarafa iki tahta yerleştirilmelidir. Mahremiyeti bölgede bulunan uygun bir materyalle sağlanabilir. Çıkarılan toprak hendeğin yanına yığılır, her kişi kendi dışkısını bir kürek dolusu toprakla örter. Üst tabaka 50 cm toprakla örtülmeli, sıkıştırılmalı ve bölge işaretlenmelidir.

Derin Çukurlu Tuvaletler

Derin çukurlu tuvalet kamplar için en uygun olanıdır. Çukur 2 metre çapında ve 5-6 metre derinliğinde olmalıdır. Çökmeyi önleyecek şekilde yüzeyden en az 60 cm aşağıya kadar kesme taşla harçsız olarak örülmelidir (şekil 2.2.). Her çukurun üzerine

(34)

bölmelerle 4 tuvalet oturtulabilir, üst yapı çukurun kenarına yapılarak borularla çukura aktarma yapılabilir. Her çukur dolana kadar 3000-4000 kişi/gün kullanabilir. Kapının iç kısmında sürgü bulundurulmalıdır. Havalandırmayı sağlayacak pencere yapılmalı, pencere tel örgü ile kapatılmalıdır. Tuvalet tahta yapılı olmalı ve duvarla çevrilmelidir. Tuvaletler konaklama yerine koku gelmemesi için rüzgar yönünde yapılmalıdır.

Şekil 2.2. Derin çukurlu tuvaletlerin üst ve alt yapısı

Septik Tank Tipi Tuvaletler

Yerel koşullar uygunsa ve yarı kalıcı sistem tercih ediliyorsa septik tank tipi tuvaletler kullanılmalıdır. Bir metreküp hacim 3000 kişi/gün üzerinden değerlendirilmelidir. Çıkan su kapalı sızdırma hendeklerine aktarılmalıdır. Banyo, lavabo ve mutfaktan gelen kullanma suları, boru sistemi ile septik tanka aktarılabilir. Septik tanktan sızdırma çukuruna, tuğla ile örülmüş sisteme veya stabilizasyon havuzuna aktarma yapılabilir.(şekil 2.3.)

(35)

Banyo ve Duş Yerleri

Kamp yerleşim alanı içinde ortak kullanım amaçlı, kadınlar ve erkekler için ayrı banyo ve duş yerleri bulunmalıdır. Yıkanma yerleri ayrı kabinler halinde düzenlenmeli ve her kabin biri yıkanma diğeri soyunup ve giyinme amaçlı iki bölmeye ayrılmalıdır. Yıkanma bölümü 1×1,2 metre, soyunma giyinme bölümü 2×1,4 metreden az olmamalıdır. Kirli suların kolayca akması için gerekli önlemler alınmalıdır. Yıkanma yerleri temiz, bakımlı ve yeteri kadar havalandırılmalı ve aydınlatılmalıdır. Mevsime göre yeteri kadar ısıtılmalı, yıkanma suyu sıcaklığı 25Cº’den aşağı olmamalıdır. Yıkanma yerlerinin bir arada bulunduğu ortak kullanım alanı normal temizlik ve bakım dışında haftada bir temizlenip dezenfekte edilmelidir. Akarsu yoksa su deposu veya bidon ile duş yapmaya uygun şekilde akarsu sağlanmalıdır. Kamp alanının uygun yerlerinde el yüz temizliği için yeteri kadar musluklu sistem bulundurulmalıdır.

Çamaşır Yıkama Yeri

Kamp alanı içinde ortak kullanım amaçlı, kampta yaşayanların ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklükte çamaşır yıkama yeri bulunmalıdır. Çamaşır yıkama yerinin zemini kolay temizlenir malzemeden yapılmalı, kirli suyun uzaklaştırılması için gerekli düzenleme yapılmalı, su ısıtma imkanı sağlanmalıdır.

Kamp Barınma Birimleri

Kamp barınma birimlerinin yapımında bölgenin iklim ve coğrafi özelliklerine uygun malzeme kullanılmalıdır. Kamp barınma birimleri içinde barınanları dış ortam faktörlerinden korumalı, yüzey sularının barınma birimi içine girmesi engellenmelidir. Kamp barınma birimi içinde barınanların güvenliği ve mahremiyeti sağlanmalıdır, onları sıcak ve soğuktan korumalıdır. Evli ve bekar işçiler için ayrı barınma birimleri olmalıdır. İşçiler aileleri ile yaşıyorlarsa, her aile ayrı bir barınma biriminde yaşamalıdır. Isıtma için yerel olanaklara uygun sistem kurulmalıdır. Isıtma sistemi barınma birimi içinde mangal vb. yakmak şeklinde olmamalı, belirli bir sistem seçilmelidir. Kamp barınma birimleri yeterli güneş ışığı almalı ve tercihen uygun şekilde döşenmiş

(36)

elektrik tesisatı ile aydınlatılmalıdır. Elektrik yoksa LPG tüpleri ile aydınlatma yapılmalı, tüpler TS 5308 lambaları TS 5307’e uygun olmalıdır.

Kamp Alanında Kazaların Önlenmesi İle İlgili Tedbirler

Çalışma sırasında meydana gelen kazaların önlenmesi için araç gereç ehil kişiler tarafından kullanılmalı, gereken durumlarda uygun makine koruyucuları ve kişisel koruyucular kullanılmalıdır.

Yangın Önlemleri

Çalışma alanlarında, kamp yerleşim alanında, sosyal birim ve barınma birimlerinde yangına karşı önlem alınmalı, bu alanlarda parlayıcı, patlayıcı maddeler depolanmamalıdır.

İlk Yardım Malzemeleri

Kamp yerleşim alanlarında içinde üçgen sargı, steril sargı bezi (gazlı bez), çengelli iğne v.b. malzeme bulunan ilk yardım dolabı bulundurulmalıdır. Ayrıca çalışma alanlarına gidilirken aynı malzemeyi içeren ilk yardım çantası birlikte götürülmelidir.

Kamp Alanlarında Bulunması Gereken Birimler

Kamp alanlarında kamp barınma birimleri ve sosyal birimler bulunacaktır. Sosyal birim, kişilerin çalışmadıkları zamanlarda dinlenmeleri, radyo, televizyon, gazete gibi iletişim araçlarından yararlanmaları amacıyla düzenlenmiş kapalı ve açık mekanlardır. Kampta posta ve haberleşme ihtiyaçlarının giderilmesine çalışılmalıdır.(41)

Çevre Sağlığı Şartlarının Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi

Temel sağlık hizmetleri için en yakındaki sağlık ocağından yararlanılmalıdır. Ulaşım güçlüğü gibi durumlarda tedavi edici sağlık hizmetleri için sağlık ocağı ekibinin belli aralıklarla kamp yerleşim alanında hizmet vermesi sağlanmalıdır.(43)

(37)

2.MATERYAL VE YÖNTEM

2. 3.1. Araştırma Bölgesinin Genel Özellikleri

Türkiye’de uzun yıllardır 4 ana bölgede (Ege, Çukurova, Antalya ve Güneydoğu Anadolu) olmak üzere 700-750 bin hektar alanlık bir alanda pamuk ekimi yapılmaktadır. 2001-2002 sezonunda ülkemiz pamuk ekim alanının % 42,8 ve üretiminin % 45,8’i Güneydoğu Anadolu Bölgesinden karşılanmaktadır(47). Bununla beraber Türkiye pamuk ekim alanları içinde Güneydoğu Anadolu bölgesinin

1. sırada geldiği belirtilmiştir.(48)

2004 yılı verilerine göre Diyarbakır’da toplam üretici sayısı 5.142 kişi, kullanılan ekim alanı ise 693.234 dekardır.(49)

Tablo 3.1. Diyarbakır ili pamuk üretici sayısı ve pamuk ekim alanı

İlçe Üretici Sayısı Pamuk Ekim Alanı

Bismil 1613 268229,276 Çermik 278 9450,267 Çınar 584 83919,735 Dicle 22 454,332 Eğil 159 11938,774 Ergani 261 20076,283 Hani 64 1917,151 Hazro 1 174,562 Kocaköy 57 7083,778 Kulp 8 934,748 Lice 4 441,350 Merkez 1720 242413,726 Silvan 371 46200,587 Toplam 5142 693234,57

3.2.Araştırma Kapsamına Alınan Arazi ve Kişilerin Seçimi

Çalışmamız kesitsel tipte bir araştırma olup, araştırmamızın evrenini Diyarbakır ili Bismil, Silvan, Çınar ve Ergani ilçelerinin sınırları içerisinde pamuk toplama dönemlerinde çalışmakta olan kadın tarım işçileri oluşturmaktadır. Diyarbakır’a iki grup tarım işçisi gelmektedir. Bir grup, sulama işçisi olarak yöre dışından geçici göç ederek

Şekil

Tablo 2.1. Türkiye'de  İşgücüne Katılım Oranları   Toplam  Nüfusun  İşgücüne Katılım   Oranı  %  Kırsal Alanda   Nüfusun İşgücüne Katılım Oranı%  Kırsal Alanda  İstihdam Edilenler İçinde Tarımın  Payı %  Genel Nüfus   48,4 52,5 58,8  Erkek   72,4 73,4 67,9
Şekil 2.1. İşçi  kamplarında katı atıkların yok edilmesi
Şekil 2.2. Derin çukurlu tuvaletlerin üst ve alt yapısı
Tablo 4.1. Tarım işçisi kadınların yaş dağılımları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Sıbyan mektebinde ilimlere giriş derslerini aldığı, rüşdiyye mektebinde ise Arapça dilbilgisi, Gülistan, coğrafya okuduğu, Türkçe ve Fransızca okuyup

Paris, eğlence ve neş'eyi, hayat ve can­ lılığı kadınların sırtından temin eden dünyanın en ünlü zevk beldesidir.... I tDO, Casino De Paris, Moulin Rouge,

2008 yılında, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında bölgede gerçekleştirilen bütün yatırımlar ve yaşanan gelişmeler gözden geçirilmiş; GAP’ın

Sistemin etkinliğini artırmak için gelişmiş ülkelerdeki deneyimlerden de yararlanarak, destek uygulamasının, öncelikle entansif tarımın yoğun olduğu bölgeler de

GAP Bölgesinde Hassas Tarım ve Sürdürülebilir Uygulamaların Yaygınlaştırılması (HASSAS) Projesi kapsamında, hassas tarım uygulamaları için çeşitli yöntemler

GAP bölgesinde gerek üretici gerekse zirai ilaç bayi ve teknik personelin ne insan ve çevre sağlığı nede tarım etiği ve insanların güvenilir gıda elde etme ihtiyacına saygı

Bu küm elem e bugün için geçerli olabi­ lir mi, diye sorup ekliyorum; "mutsuz azın­ lık’ için yazanlar, m utlu çoğunluğu mutsuz etm ek için bir şeyler yapmalı mı..

Buradan anlaşılacağı üzere, fatura müşterinin borçlandığı tutarı gösteren bir belgedir, ancak bunun yanında düzenlenmesi zorunlu olan irsaliyenin ayrı ya da irsaliyeli