• Sonuç bulunamadı

Kur'an-ı Kerim'de veyl kavramı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kur'an-ı Kerim'de veyl kavramı"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜN VERS TES

SOSYAL B

MLER ENST TÜSÜ

TEMEL SLAM B

MLER ANAB

M DALI

TEFS R B

M DALI

KUR’AN-I KER M’DE VEYL KAVRAMI

Bekir DÖNMEZ

YÜKSEK L SANS TEZ

Dan man

Doç. Dr. Fethi Ahmet POLAT

(2)
(3)

NDEK LER

Sayfa No

MSEL ET K SAYFASI………..iv

TEZ KABUL FORMU………....v

ÖNSÖZ……….vi

KISALTMALAR……….ix

1. Çal man n Konusu ve Önemi………...1

2. Çal man n Amac ………6

3. Çal mada Takip Edilen Metot………....9

4. Veyl Kavram n Tan ……….16

4.1. Lügat Aç ndan Tan ………....16

4.2. Ist lah Aç ndan Tan ………18

5. Kur’ân- Kerim’de Veyl Kavram na Yak n Anlaml Kelimeler………..19

5. 1. Esefe

(

)

………20 5. 2. Hasrate

(

)

………...22 5. 3. Hâ â

(

)

……….24 5. 4. Leyte

(

)

………..24 5. 5. Veyke

(

)

……….26 I. BÖLÜM VEYL KAVRAMININ KUR’ÂN-I KER M’DE KINAMA FADES OLARAK KULLANILMASI 1.1. ALLAH’IN KINAMASI………..29

1.1.1. Dini Tahrif Edenleri K namas ………...29

(4)

1.1.3. Zikirden Yüz Çevirenleri K namas ……….38

1.1.4. Mü rikleri K namas ……….41

1.1.5. Al veri te Hile Yapanlar K namas ……….46

1.1.6. Namaz Önemsemeyenleri K namas ………49

1.2. NSANLARIN KINAMASI………...54

1.2.1. lim Sahibi Kimselerin Mala Dü kün Olanlar K namas ……….…54

1.2.2. Ebeveynin nkârc Evlad K namas ………..…59

1.2.3. nsanlar n Kendilerini K namalar ……..………..…63

II. BÖLÜM VEYL KAVRAMININ KUR’ÂN-I KER M’DE TEHD T FADES OLARAK KULLANILMASI 2.1. nkârc lar n Tehdit Edilmesi………68

2.2. Zalimlerin Tehdit Edilmesi………..77

2.3. Yalanc ve Günahkârlar n Tehdit Edilmesi………..81

2.4. nsanlarla Alay Edenlerin Tehdit Edilmesi………..91

2.5. Allah’a Yak ks z Sözler snat Edenlerin Tehdit Edilmesi………....95

III. BÖLÜM VEYL KAVRAMININ KUR’ÂN-I KER M’DE P MANLIK FADES OLARAK KULLANILMASI 3.1. Cahillik Eksenli Pi manl k………100

3.2. Azap Kar nda Günahlara Duyulan Pi manl k………...105

3.3. K yamet Gününde Ya anan Pi manl k………...109

(5)

IV. BÖLÜM

VEYL KAVRAMININ KUR’ÂN-I KER M’DE KINLIK FADES OLARAK KULLANILMASI

4.1. Ya kta Evlat Sahibi Olma Müjdesinde Ya anan nl k………117

4.2. Amel Defteri Kar nda Ya anan nl k………...121

4.3. Yeniden Dirilme Kar nda Ya anan nl k……….124

EKLER………126 SONUÇ………127 ÖZET………...129 SUMMARY……….130 BL YOGRAFYA………131 ÖZGEÇM ………138

(6)
(7)

T.C.

SELÇUK ÜN VERS TES Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlü ü

MSEL ET K SAYFASI

Bu tezin proje safhas ndan sonuçlanmas na kadarki bütün süreçlerde bilimsel eti e ve akademik kurallara özenle riayet edildi ini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davran ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunuldu unu, ayr ca tez yaz m kurallar na uygun olarak haz rlanan bu çal mada ba kalar n eserlerinden yararlan lmas durumunda bilimsel kurallara uygun olarak at f yap ld bildiririm.

rencinin Ad Soyad Bekir DÖNMEZ

(8)

T.C.

SELÇUK ÜN VERS TES Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlü ü

YÜKSEK L SANS TEZ KABUL FORMU

Bekir DÖNMEZ taraf ndan haz rlanan “KUR’ÂN-I KER M’DE VEYL KAVRAMI” ba kl bu çal ma …….. /…….. /…….. tarihinde yap lan savunma nav sonucunda oybirli i/oyçoklu u ile ba ar bulunarak, jürimiz taraf ndan yüksek lisans tezi olarak kabul edilmi tir.

Prof. Dr. Yusuf I ICIK mza

Prof. Dr. Zekeriya GÜLER mza

(9)

ÖNSÖZ

nsan, yarat gere i do ru bir f trat üzerinde bulunmaktad r. Ömrü boyunca da mahiyetindeki bu do rulu a, gerçe e ula mak için çe itli vesile ve vas talara ihtiyaç duymaktad r. Sahip oldu u göz, kulak gibi duyu organlar n veya iç dünyas na ait hissiyat ifade eden sezi ve vicdan gibi manevi dinamiklerin yan s ra ak l da bu do ruya ula ma vas talar ndan biridir. Ne var ki hayat, farkl birçok üniteden olu makta ve insan n, ak l ba ta olmak üzere sahip oldu u di er bütün melekeleri, do ruyu bulma hususunda tek ba na yetersiz kalmaktad r. Onun içindir ki Allah, hakikate ula ma gayreti içinde olan kullar na, merhametinin ve de adaletinin muktezas olarak vahiyle yol göstermektedir. Akl , bir tak m yanl dü ünce sistemlerinin eline dü mek suretiyle, zararl bir alet olmaktan kurtarmak için ona, ilahi beyan yla k tutmaktad r. Dolay yla dünya ve ahiret saadetini arayan insan için, Kur’ân’ gerekti i gibi anlamak ve uygulamak onun ba ta gelen görevleri aras nda say lmaktad r.

Kur’ân’ anlama hususunda pek çok problem saymak mümkündür. Özelikle günümüz modern insan n ya am tarz na ba engeller bunlar n ba nda gelmektedir. Öte yandan her yönüyle mucize olan Kur’ân’ n kendine has üslubu da O’nu anlama noktas nda önemli bir husustur. Zira O, Arapça bir kitap olup birbirine uzak ya da yak n, z t ya da anlamda birçok kavram bünyesinde bar nd rmaktad r. Bu kavramlar n Kur’ân bütünlü ü içerisinde do ru anla lmas önem arz etmektedir. Aksi bir tutum, O’nun yanl yorumlar na kap aralam olacakt r. Bu yanl anlamalar ise bir bak ma, Kur’ân’ n hiç anla lmamas ndan daha tehlikeli bir vaziyet almaktad r. Bu noktada Kur’ân’a dair yap lan ve günden güne bir art la yayg nl k kazanan kavramsal çal malar n önemli bir misyona sahip oldu unu söylemek mümkündür. Zira bu tür çal malar n temel amac , Kur’ân’a ait bir kavram , O’nun genel çerçevesi içerisinde, derinlemesine incelemek ve o kavramla anlat lmak istenen hususu insan akl na yakla rmakt r. Bu da insan , ak lla vahyin beraberce do ruya ula rmas anlam na gelmektedir. Bu güne kadar Kur’ân- Kerim’in birçok kavram , gayretli ara rmac lar taraf ndan akademik çal malara konu olmu ve derin tahlillere tabi tutularak o kavramla vermek istenilen mesaj, insanl n istifadesine sunulmu tur. te, Kur’ân-Kerim’de veyl kavram adl çal mam z, bu amaca hizmet

(10)

yolunda ortaya konulmu bir gayretin ürünüdür. Bu çal mam zda, Kur’ân’da zikredilen veyl kavram n ayetlerde nas l ele al nd incelemeye çal k.

Çal mam z, giri k sm d nda dört ana bölümden meydana gelmektedir. Giri k sm nda konunun önemi, amac , çal mada izlenen metot ve istifade edilen ba ca kaynaklar hakk nda özetle bilgi vermeye çal k. Sonras nda ise veyl kavram n sözlük ve terim bak ndan tan mlar na yer verdik. Veyl kavram n daha iyi idrak edilebilmesi için, Kur’ân’da ayn anlamda kullan lan kavramlar mana itibariyle k saca tahlile tabi tutmak suretiyle maddeler halinde zikretmeye çal k. Onlarla ilgili ayetlerin baz lar örnek olmak üzere, siyak ve sibak ba lam da göz ard etmeksizin izah etme yoluna gittik.

Dört ana bölümden olu an çal mam n ilk bölümünde, veyl kavram n ‘k nama’ anlam nda kullan ld na dikkatleri çektik. Bunu da Allah’ n k namas ve insanlar n k namas olarak temelde iki esas üzerinde inceledik. kinci bölümde ise

veyl kavram n ‘tehdit’ ifade eder bir üslupla ayetlerde yer ald belirttik. Üçüncü bölümde ‘pi manl k’ ifadesi olarak kullan lan veyl kavram n son bölümde beklenmedik bir durum kar nda ya anan ‘ nl k’ hallerini anlatmak için kullan ld tespit ettik. Dolay yla bütün çal ma boyunca veyl kavram n, anlam itibariyle Kur’ân’da k nama, tehdit, pi manl k ve nl k olmak üzere dört temel anlamda kullan ld üzerinde durduk. Sonuç k sm nda ise bu ara rma neticesinde elde etti imiz önemli bulgular özet mahiyetinde arz etmeye çal k.

Allah’ n kelam s fat n ahir zamandaki mucize yans mas olan Kur’ân’ n hikmetlerini ve güzelliklerini, bütün insanl k bir araya gelse ve durmadan çal sa yine de O’nu kendi k ymetine uygun olarak anlatmaktan aciz kalacaklard r. Biz, çal mam n ba ndan beri bu hakikatin idrakindeyiz. Fakat sistemli ve yo un bir gayret gerektiren ara rmam n neticesinde, Kur’ân- Kerim’de birçok yerde ele al nan veyl kavram n anla lmas nda faydal olaca ümit etti imiz bu çal may ortaya koyman n huzurunu ya amaktay z.

Bu vesileyle yapt z çal ma s ras nda, bize kar her zaman güven duyup anlay gösteren ve fikirleriyle yol göstererek te vikte bulunan de erli hocam Doç. Dr. F. Ahmet POLAT’a en derin vefa duygular mla, sonsuz ükranlar sunar m. Ayr ca lisans ve lisan üstü e itim sürecinden bu güne kadar, üzerimde eme i bulunan, birçok yönüyle ilmî ve ahlakî bak mdan müstefid oldu um de erli Prof. Dr.

(11)

Yusuf I ICIK ve de erli Prof. Dr. Zekeriya GÜLER hocalar m ba ta olmak üzere, SÜ lahiyat Fakültesindeki bütün hocalar ma, isimlerini tek tek bu sat rlarda zikredememenin mahcubiyetini ya ad da belirterek, te ekkürde bulunmay kendime bir borç bilirim.

Bekir DÖNMEZ

(12)

KISALTMALAR

AÜ : Ankara Üniversitesi

a.s. : Aleyhisselam, Aleyhesselam

b. : Bin, bn, Bint

Bkz. : Bak z

c.c. : Celle Celâluhu

D A : Türkiye Diyanet Vakf slâm Ansiklopedisi

D B : Diyanet leri Ba kanl h. : Hicri

Hz. : Hazreti

A : slam Ansiklopedisi

FAV : Marmara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Vakf , SAM : slam Ara rmalar Merkezi

st. : stanbul

MEB : Milli E itim Bakanl

m. : Miladi

md. : Madde

n r. : Ne reden (Tahkik eden)

r.a. : Rad yallahu anh, anha, anhum

SÜ : Selçuk Üniversitesi

s. : Sayfa

s.a.v. : Sallallahu aleyhi ve sellem TDV : Türkiye Diyanet Vakf

TÜRKDAV : Türkiye Kalk nma Ve Dayan ma Vakf

tr. : Tercüme, tercüme eden

ts. : Tarihsiz

v. : Vefat tarihi

vb. : Ve benzeri

vd. : Ve di erleri

(13)

1.ÇALI MANIN KONUSU VE ÖNEM

Allah, varl k âlemini ve bu âlem içerisinde en müstesna yere sahip olan insan yoktan yaratm r. Yaratt insan ba bo ve rehbersiz b rakmay p ona yol göstermi tir. Bu husus Kur’ân- Kerim’de: “Sizi bo una yaratt ve bir daha bize döndürülmeyece inizi mi sanm z?”1 gibi benzer manalara gelen ayetlerle ifade edilmektedir. Ayetten de anla ld üzere insan ba bo b rakmayan Allah, ayn zamanda ona yol göstermi , beyan ö retmi 2 ve ona hitap etmi tir. Allah’ n yol göstermesinin amac , insana neyin do ru ve yanl ; neyin güzel ve çirkin; neyin iyi ve kötü oldu unu ö retmektir.3

Yüce Allah’ n insanl a gönderdi i son kitap olan Kur’ân- Kerim, kendisine gönülden inananlar için bir huzur kayna ve saadet reçetesidir.4 Kur’ân, bizatihi Allah’ n kelâm r. çinde O’nun (c.c.) varl na ve birli ine ait delilleri, en güzel ssalar ve en do ru sözleri ihtiva eden ‘Yüce Beyan’d r. O, vahiy yoluyla ceste ceste Allah’ n elçisine indirilmi , muhataplar na hakiki insanl k ruhu veren hak kelamd r. Kur’ân, kendisi do ru oldu u gibi kendisinden önceki kitaplar da tasdik edici bir hüviyete haizdir.5 O, insanlara yollar n en do ru ve sa lam bildiren,6 kendisine ba lananlar Yarat ’ya ula ran7 ve her türlü tahriften uzak8 olan son ilâhî kitapt r.

Kur’ân- Kerim, insanlar uyaran, kötülüklerden koruyan, bilmedikleri ve görmedikleri hususlarda onlar n yollar ayd nlatan, iyiyi kötüden ay rt etme 1

Bkz: el-Mü’minûn 23/115. Çal mam z boyunca takip edece imiz meal, Prof. Dr. Yusuf I k’ n Kur’ân meali olacakt r.

2

Bkz: er-Rahmân 55/4.

3

Ünal, Kur’ân’da Temel Kavramlar, s. 1.

4

Bkz: el-Bakara 2/97; en-Neml 27/1-2; Lokmân 31/1-3.

5

Bkz: el-Bakara 2/41, 97; Âl-i mrân 3/3; Yûsuf 12/111.

6

Bkz: ez-Zümer 39/23.

7

Bkz: e ûrâ 32/42; el-Ahkâf 46/30; el-Cin 72/1-2.

8

(14)

hususunda yard mc olan, yol gösteren, aç klamalarda bulunan, gerçe i i aret eden, insan as l maksada ula ran, gerçekleri ortaya ç karan, hüküm ve hikmetler ihtiva eden ve Yarat ’n n rahmet eseri olan kutsi bir beyand r.9

“Kur’ân- Kerim, muhtevas itibariyle pasif de il aktif bir yap dad r ve normatif bir metin olmas hasebiyle de her önüne gelenin üzerinde rahatl kla bir eyler söyleyemeyece i yüksek karakterli bir metindir. Bu karakterdeki her metinde oldu u gibi O’nda da farkl anlay lara ve zihni kapasitelere hitap eden pek çok hakikat mevcuttur. Mezkûr hakikatlere ula ma noktas nda, yine bizzat Kur’ânî bir te vikle, inanan inanmayan her insana bu Kitap, aç k bir ça da bulunmakta ve Kur’ân’ anlamada ‘kral yolu’ denebilecek tevil arac yla, kendisini anlamaya gelenlere kucak açmaktad r.”10

Kur’ân- Kerim’in sözlü yap nda göz kama , duyanlar hayrette b rak bir ifade tarz kullan lm r.11 Bu üslup, Kur’ân’ önceki semavi kitaplar aras nda

siz bir konuma yükselten, insanlar n normal konu malar na benzemeyen, böylece O’nu benzersiz k lan ay bir özellik ve kendine özgü, kal bir meziyettir. Bu nedenle Kur’ân- Kerim’in herhangi bir sözle, yaz m üslubu ve telif yöntemiyle mukayese edilmesi do ru olmaz. Do ru olan, Kur’ân’a kendine özgü bir üslup gözüyle bakmakt r.12

Hemen her dönemde ilmî, felsefî ve dinî eserlerin, muhataplar taraf ndan tam ve do ru olarak anla labilmesi için ciddi gayretler ortaya konulmu tur. Onlar anlayanlar n ba kalar için aç klama faaliyetleri adeta bir zorunluluk halini alm r. Nitekim tarihi kaynaklara bakt z da de ik eserlere bu anlamda onlarca, belki de bazen yüzlerce, aç klama ve yorumlama olarak de erlendirebilece imiz hâ iyelerin yaz ld görmekteyiz. Hele bu kitap, insanl n iki dünya saadeti için gönderilen ilahi kitap Kur’ân- Kerim olunca, bu durum daha da bir önem arz etmektedir.13

9

Akgül, Kur’ân nsan ve Toplum, s. 11.

10

Polat, Ça da slam Dü üncesinde Kur’ân’a Yakla mlar, s. 9.

11

Hamidullah, slam’a Giri , s. 33.

12

Akgül, Kur’ân klimine Seyahat, s. 93.

13

(15)

“Kur’ân- Kerim’i anlamak, öncelikle O’nun sunuldu u ve kab diyebilece imiz dilini anlamakla mümkündür. Sözgelimi, bir insan, varl n özünü olu turan ruhu ve onu ba kalar ndan ay ran bedeni yap yla insand r. Ama onu ilk bak ta kar dakine tan tan, ruhundan önce, varl n ayr lmaz boyutu olan d görünümüdür. Boyu, yürüyü ü, yüzü, gözü ve ka yla ba kalar aras nda seçilen bir insan n bu d yap att z da onu tan mak için kendisine ula aca z yolu kaybetmi iz demektir. O halde insan tan mak için önce onu ‘zahiri’ özellikleriyle bilmemiz gerekir. Aynen bunun gibi, Kur’ân- Kerim’in dili ve bu dilin ifade vas tas olan harfler, kelimeler ve cümleler onun zahiri yan olu turdu undan, ancak bu yan tan ktan sonra onun as l özüne inmek mümkün olabilir.”14

Öyleyse ortada bir gerçek vard r ki, anlayarak onu okuyanlar n onu okumaktan kmad klar ve her okuyu lar nda yeni anlam aç mlar yla kar la klar r. Kerim öyle bir kitapt r ki, insan, ayetleri üzerinde dü ündükçe anlam geni lemesiyle kar la makta ve tekrar tekrar dü ünmekten kendini alamamaktad r. Öte yandan bu yönüyle O, sadece bilginlere hitap etmez. Bilgi düzeyi ne olursa olsun herkes O’nu tekrar tekrar okumaktan ve tekrar tekrar üzerinde dü ünmekten usanmamaktad r. Hatta sadece anlam yönüyle de il kelime dizimindeki üslup ve ahenk aç ndan da durum böyledir. Hâlbuki akademik metotlarla yaz lm kitaplar böyle de ildir; onlar belli bir bilgi birikimine sahip kimselere hitap etmektedirler. Bir veya birkaç kez okunduktan sonra insanlar, bu kitaptaki bilgileri elde etmi olur ve onlar tekrar okuma ihtiyac duymazlar. Okusalar da yeni bilgi aç mlar sa layamazlar.15

Kur’ân- Kerim’in yüceli ini, bütün insanlar ömürleri boyunca u ra salar yine de anlatmaya güç yetiremeyeceklerdir. Zira Kur’ân, ilahi sanat n kelam s rr r. Kelam, sadece söz ve beyandan ibaret de ildir. O, ya ayan gerçe in bir tek kelimeyle ifadesidir. Bu nedenle, Kur’ân’ n bütün ayetleri ‘Hayy’ s rr na bürünmü tür. Daima diridir, ya amaktad r. Varl klar, Yüce Allah’ n bu s rr yla hayatlar sürdürmektedir. Kavranmas zor olan bu hikmet bilinmedikçe Kuran anlamak da esasen mümkün de ildir.

14

Ünal, Kur’ân’da Temel Kavramlar, s. 10.

15

(16)

Kur’ân- Kerim d nda tüm yaz lanlar eskimeye, bir gün hükümlerini yitirmeye mahkûmdur. Her ey sonludur. Fakat zaman n ihtiyarlamas na mukabil her geçen gün, Kur’ân’ n dipdiri, canl ve ebedi oldu u gerçe i bir kez daha ortaya kmaktad r. Ayetlerdeki manalar, bir gül goncas gibi iç içe örtülü yapraklarda gizlidir. Her bir yaprak aç ld kça her defas nda yeni bir mana demeti görülmektedir.16 Bir müminin laf z ve mana itibariyle en iyi bilmesi gereken kitab n Kur’ân-Kerim oldu u tart lmaz bir gerçektir. Ne var ki, Kur’ân- Kerim’in kendine has üslubu, yani belli konular n belli yerlerde alt alta dizilmeyip de Kur’ân- Kerim’in tamam na yay lm olmas , O’nun prensiplerine do rudan, pratik bir yolla ula lmas nispeten zorla rmaktad r. Buna bir de günümüz insan n i -güç, çoluk-çocuk gibi yo un çal ma temposu eklenince Kur’ân ile muhatab aras ndaki mesafenin giderek aç ld görülmektedir. Dolay yla insan, Yarat ’s n kendine gönderdi i kitab tan yamadan dünyadaki ömrünü tüketmektedir.

Fakat son zamanlarda yo unluk kazanan, Kur’ân- Kerim’e yönelik çe itli alanlardaki çal malar, O’nunla muhataplar aras ndaki bu mesafeyi daraltacak mahiyettedir. Özellikle belli bir konu veya kavram Kur’ân ayetleri çerçevesinde derinlemesine ele alan ‘konulu tefsir’ çal malar bu konuda her geçen gün daha bir önem kazanmaktad r. Çünkü bu sayede insan, yabanc oldu u bir meselede dinî kriterlerin ortaya koydu u esaslar rahatl kla elde edebilmektedir. Veya günlük herhangi bir konu hakk nda Rabbi’nin murad n ne oldu unu merak etti i zaman, bu tür çal malar sayesinde etrafl ca bir bilgiye, üstelik çok fazla bir çaba da sarf etmeden, ula abilmektedir.

Evet, dünyevî ya da semavî bütün dinlerin ve inanç sistemlerinin bulu tu u temel hedef, insan mutlu k lmakt r. Allah’ n kelam s fat n en son yans mas olan Kur’ân- Kerim ve O’nun temel te kil etti i slam dini de bu hedefi, dünya ve ahiret saadeti olarak ortaya koymaktad r. Ne var ki, böylesine büyük bir hedefin esaslar elde etme de ciddi gayretlere ba r. Aksi halde Kur’ân’ n, içindeki esrar muhataplar na ula rabilmesi mümkün de ildir. Denebilir ki, Kur’ân- Kerim bir bak ma, kendisini iyiden iyiye okuyan, ince meselelerini dahi anlamak için kafa

16

(17)

yoran ve düsturlar hayat n merkezine ta ma azmine sahip insanlara ihtiyaç duymaktad r.

“Kur’ân, mesaj insanlara ula rken baz temel kavramlar araç edinmi tir. De ik türevleri ile de olsa, bu kavramlar n, s k s k Kur’ân’ n de ik yerlerinde tekrar edildi ini görmekteyiz. üphesiz bu tekrarlar, önemlidir ve bo una de ildir. lk bak ta bir kavram n tek bir anlam oldu u ve geçti i her yerde ayn anlam n kastedildi i san labilir; ancak Kur’ân kültürüne vak f olundukça durumun böyle olmad rahatl kla görülecektir. Buna göre baz kavramlar, kullan ld klar yer itibariyle farkl manalar kazanabilmektedir. Bu durum, bir taraftan Kur’ân ayetlerindeki var olan anlam zenginli ine i aret ederken, bir taraftan da okuyucuyu daha dikkatli olmaya davet etmektedir.”17

te bir yüksek lisans tezinin esaslar yla s rl olan bu çal ma da, Kur’ân-Kerim’in insanlar taraf ndan daha iyi anla lmas ad na ortaya konmu bir çaban n meyvesidir. Kur’ân- Kerim’de veyl kavram adl bu çal ma, bir kavram ara rmas r. Tefsir alan nda özellikle son dönemlerde kavram çal malar n rl k kazanmas dikkat çeken bir husustur. Bunda ya an lan modern dünyada hayat n h zl akmas önemli bir faktördür. Ekseriyet itibariyle günü ko turmayla geçen insan, Rabbinin kendisine hitap etti i Kur’ân- Kerim’i aç p okuyacak imkândan mahrum durumdad r. Dolay yla ihtiyac olan konularda ilahi kelam n hükümlerinin neler oldu unu ö renebilmesi ad na bu tür kavram çal malar son derece önemlidir.

Nitekim bütün insanlar, Kur’ân’ aç p inceden inceye okumaya her zaman, rsat bulamayabilir. Ancak o konumda olan kimseler, bu tür çal malar sayesinde ihtiyaçlar na cevap bulma ihtimalinden de bütün bütün yoksun say lamamal r. Dolay yla bu çal mada ana hedef olarak, Kur’ân- Kerim’de ‘veyl’ ifadesinin kimler için, nas l ve ne ekilde kulland ara p insanlar n istifadesine sunmay kendimize esas edindik. De ik ayetlerde yer alan ‘veyl’ kavram mana bak ndan ara rmak suretiyle bu ifade ba lam nda ortaya konan ve ele tirilen insan karakterini incelemeye gayret ettik.

17

(18)

Unutulmamal r ki, Kur’ân, ayn laf zl kavramlar , farkl ah s ve zaman kiplerine uygun olarak kulland hemen her yerde o kavrama, önce ve sonras yla ele al nan sözün ba lam çerçevesinde de ik anlamlar yüklemektedir. Bu kavramlar siyak sibak ndan ba ms z olarak dü ünülmemelidir. Böyle bir fiil ise ara rmac n yanl fikirlere kap lmas na sebep olabilmektedir. Bu nedenle Kur’ân’ n do ru anla labilmesi, O’ndaki kavramlar bulunduklar konum içinde do ru anlamaya ba r. Bizi, veyl kavram ara rmaya sevk eden temel husus da esasen budur.

Netice itibariyle denebilir ki, Kur’ân- Kerim’e ait bir kavram n ifade etti i manalar itibariyle ele al p incelenmesi ve insanlar n zihinlerinde daha bir belirginlik kazanmas na yard m etmeyi amaçlamas , bu çal man n önemini yeterince ortaya koymakt r.

2.ÇALI MANIN AMACI

slam dininin temel kayna ve müminlerin rehberi olan Kur’ân- Kerim, her yönüyle mucizevî bir kitapt r. Bütün insanlar n, toplan p bir araya gelseler, omuz omuza verip gayret etseler bile, O’nun bir benzerini dahi ortaya koymaktan aciz kal lar , bu hakikatin aç k bir tezahürüdür. Ayr ca gerek tertip ve düzeni gerekse de meseleleri ele al ndaki ifade tarz ve anlat m keyfiyeti, O’nun bu mucizevî yönlerini nazara veren sadece farkl birkaç misalden ibarettir.

Kur’ân-Kerim, kendisinin bir benzerinin getirilemeyece ini de ik ayetleriyle ifade etmektedir. Adeta bu konuda meydan okumaktad r. O, Allah’ n sözü olmas itibariyle ‘îcaz’ vasf na sahiptir. Yani, insanlar kendisinin bir benzerini meydana getirme noktas nda ‘âciz’ b rakmaktad r.18 Bu tehaddi19 (meydan okuma) meselesinde zor olandan kolay olana do ru u ad mlar söz konusudur:

1- lk olarak Kur’ân, kendisine benzer bir söz istemi tir: “Bunu ‘O kendisi

uydurdu’ mu diyorlar? Hay r, onlar (her eye ra men) inanmak istemiyorlar! E er

18

Kur’ân’ n i’câz na dair ayr nt bilgi için bkz: el-Kattân, Ulûmu’l-Kur’ân, s. 362-390; Öztürk, Kur’ân Dili ve Retori i, s. 151-172; Polat, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s. 113-118.

19

(19)

onlar (bu sözlerinde) samimi iseler, kendileri O’na benzer bir söz meydana getirsinler!”20 ifadeleri bu hakikati anlatmaktad r.

2- Daha sonra Kur’ân, uydurma hikâyelerden bile olsa on sûresinin benzerini getirmelerini istemi ve meseleyi on sûre ile kay tland rm r: “Yoksa onlar: ‘O’nu

(Kur’ân’ ) kendisi uydurdu!’ mu diyorlar? Sen, de ki, onlara: ‘Madem öyle, e er iddian zda samimi iseniz, siz de O’nun sûreleri gibi uydurulmu on sûre getirin; hem de Allah’tan ba ka ça rabilece iniz herkesi ça rarak!”21 Bu ayet-i kerimeden de anla ld üzere, benzer bir söz için hem ‘on sûre’ k tlamas getirilmi hem de Allah’ n d nda yard m edebilecek herkesin yard mevzu edilmi tir.

3- Onlar, bu on sûrenin de benzerini getiremeyince Kur’ân, hiç de ilse bir sûrenin mislini getirmelerini istemi tir: “Yoksa: ‘O’nu kendisi uydurdu’ mu diyorlar?

De ki: ‘Öyle ise haydin, e er iddian zda do ruysan z siz de O’nun gibi bir sûre (uydurup) getirin! Hem de, Allah’tan ba ka ça rabilece iniz herkesi ça rarak!”22

4- Kur’ân-Kerim, kendisinin misli, on sûresi veya bir sûresi gibi bir sözün getirilememesinin ard ndan son olarak onlar , tam olmasa de k smen olsun Kur’ân’a benzer bir söz söylemeye davet etti: “ er Kulumuz’a indirmekte oldu umuz (Kitap)’dan üphe ediyorsan z, O’nun benzeri bir sûre de siz getirin! E er iddian zda samimi iseniz Allah’tan ba ka tüm güvendiklerinizi de ça n! ”23

Netice itibariyle gerek nüzulü s ras nda gerekse de ondan sonraki as rlarda, Kur’ân’ n bu tehaddîsine ciddi bir mukabele olmam r. Böylelikle O’nun bu î’caz

yönü de ispatlanm r. Gerçekte bu hakikati de Kur’ân, “ ”

( er bunu yapamazsan z ki, hiçbir zaman yapamayacaks z!)24 ayetiyle anlatmaktad r.

Özellikle yirmi üç sene gibi uzun say labilecek bir süre zarf nda olaylar ve ah slar kar nda parça parça nazil olmas na ra men onun sûreleri, ayetleri hatta

20 et-Tûr 52/33-34. 21 Hûd 11/13. 22 Yûnus 10/38. 23 el-Bakara 2/23. 24 el-Bakara 2/24.

(20)

kelimeleri aras nda dahi son derece ahenkli ve düzenli olmas , insan akl hayrette rakacak nitelikte önemli bir husustur.

Kur’ân- Kerim, esas itibariyle ayetlerden olu maktad r. Bu ayetler içerisinde yer alan kavramlar ise, O’nun do ru anla lmas nda son derece önemlidir. Bir bak ma bu kavramlar, Kur’ân binas olu turan yap ta lar hükmündedir. Onlar n yerle tirildi i o muhte em ahenk içerisinde ele al p do ru idrak edilmesi ise, yamete kadar gelecek insanlar n rehberi hükmündeki Kitap için çok önemli bir esast r.

nsanlara hidayet rehberi olarak Yüce Yarat taraf ndan gönderilen Kerim, onlar n dünya ve ahiretle ilgili tutum ve davran lar n müspet ve menfi yönlerini belirtmi , iyiye, güzele ve mutlulu a götüren fiil ve vas flar övmü ; kötü, zararl ve çirkinleri de yermi tir. Kur’ân’ n, bu noktada uygulam oldu u yöntemlerin, insanlar n durumlar na göre de iklik arz etti i bilinen bir husustur. Her yap daki ve her konumdaki insana de ik bir ekilde yakla , onlar slaha önem vermi tir.”25

te bu çal man n as l amac , Kur’ân’daki mesaj n aç k bir ekilde muhataplar na ula lmas na yard mc olmakt r. Bu amaç için ortaya konan gayret, ondaki bir kavram ele al p inceleme esas na dayanmaktad r. Kur’ân- Kerim’in muhtelif yerlerinde, de ik manalarla ifade edilen ‘‘veyl’’ kavram çal maya esas te kil etmektedir.

Sonuç olarak bu çal ma, Kur’ân- Kerim’e ait bir kavram n derinlemesine irdelenmesini ve bu konudaki ilahî murad n ne oldu unun aç kça ortaya konulmas kendisine nihai hedef olarak belirlemi tir. slam’ n en temel kayna olan Kur’ân-Kerim’in insanlar taraf ndan kolayca anla p prensiplerinin hayata tatbik edilmesine yard mc olmay temel amaç bilmi tir. Kendine has üslubuyla mucizevî bir konuma sahip olan Kur’ân- Kerim’deki ‘‘veyl’’ kavram yla, kimlere hangi yönlerinden ötürü, ne ekilde hitap edildi ini ve bu hitaplarda nelerin anlat ld ortaya koymak, bu tez çal mas n ana ilkesidir. Bu suretle de Kur’ân- Kerim’e ait bir kavram n daha, zihinlerde ve kalplerde anla r bir hal almas na yard mc olmak bu çal madaki as l gayemizdir.

25

(21)

3.ÇALI MADA TAK P ED LEN METOT

Dinî, ilmî ve felsefî bir derinli e sahip eserleri, herkesin kolayca, do ru bir ekilde anlayabilmesi pek mümkün de ildir. Bu eserlerin, ilim sahibi olan ki iler taraf ndan yorumlanarak sunulmas , onlar n anla lmas ad na önemli bir merhaledir. Bir de bu kitab n Kur’ân- Kerim oldu u dü ünülürse O’nun tefsir ve yorumuna ne denli ihtiyaç duyuldu u a ikâr bir hal alacakt r. Zira O’nun tebli ve temsilcisi olan Hz. Peygamber, Kur’ân’ n faziletine dair söyledi i bir sözde O’nu maddeler halinde

öyle anlatmaktad r:

1- “Fîhi nebeu mâ kablekum: O’nda sizden evvelkilerin haberleri vard r.” 2- “Ve habaru mâ ba’dekum: O’nda sizden sonrakilerin de haberi vard r.” 3- “Ve hukmu mâ beynekum: O, aran zda bir hakem ve hüküm kayna r.” 4- “Ve hüvel faslu, leyse bilhezl: O, hak ile bat ay rt eden ölçüdür. Onda her

ey ciddîdir.”

5- “Men terekehu min cebbârin kasamahullah : Kim bask dan ve zalimden korkarak, O’na kar güveni ve inanc sars rsa Allah da onu helâk eder.” 6- “Vemen ibta alhüda fi ayrihi adallahullah: Kim O’nun d nda hidayet

ararsa Allah onu sapt r.”

7- “Ve hüve hablullâhilmetin: O, Allah’ n (celle celâluhu) en sa lam ipidir.” 8- “Ve hüvezzikrül hakîm: O hikmetli olan zikirdir.”

9- “Ve hüves s ratulmüstakîm: O, dosdo ru yolun ta kendisidir.”

10- “Vela tezî u bihilehvâ: O, kendine uyanlar hevalar na uymaktan korur.” 11- “Ve lâ teltebisu bihi’l-elsine: Lisanlar ve beyanlar onun sayesinde herhangi

bir iltibasa maruz kalmazlar.”

12- “Velâ ye beu minhülulemâ: Âlimler, O’na asla doyamazlar.”

13- “Velâ yahluku ala kesretirreddi: Kur’ân, çok tekrar etmekle eskimez ve usanç vermez.”

14- “Vela tengadî acâibuhu: nsan rtan, hayrete sevk eden güzellikleri bitmez tükenmez.”

15- “Hüvellezi lemtentehil cinnu iz semiathu hatta kâlu nnâ semi’na Kur’ânen

aceben yehdi ilerrü di feâmennâ bih: Bu öyle bir kitapt r ki, cinler onu

(22)

dinledik. Bu do ruya götürmektedir, biz onun (Allah kelam oldu una) inand k.’ demek mecburiyetinde kald lar.”26

16- “Men kâle bihi sadak: O’nu konu mas na esas alan do ru konu mu olur.” 17- “Ve men amile bihi ücir: O’nunla amel eden mutlaka mükâfat görür.” 18- “Vemen hakeme bihi adel: Kim onunla hüküm verirse adaletle hükmeder.” 19- “Ve men duiye ileyhi hüdiye ila sirat- mustakîm: Kim O’na ça rsa,

do ru yola ça lm olur.”27

Dolay yla Kur’ân- Kerim’in ilim sahibi kimseler taraf ndan tefsir edilmesi kaç lmaz bir durum olmu tur.28 Yüce Allah’ n ahkâm ve eriat aç klamak için indirdi i ‘hidayet rehberi’ni anlamaya gayret etmek ise insanlar n en büyük gayesi haline gelmi tir. Müfessirler Kur’ân’ n mana, laf z, muhteva, edebî ve irab gibi de ik yönlerini nazara alarak çok çe itli tefsir örnekleri ortaya koymu lard r. Bu nedenle tefsiri k mlar na ay rmak zor bir i tir. u kadar var ki, genel kabul gören bir tasnife göre tefsiri ‘rivayet tefsiri’ ve ‘dirayet tefsiri’ olarak iki k sma ay rmak mümkündür.29 Rivayet tefsirine me’sur veya naklî tefsir de denilir. Seleften nakledilmi haberlere dayanan tefsirlerdir. Di er bir ifadeyle, Kur’ân ayetlerini bizzat yine Kur’ân’ n de ik yerlerdeki ayetleriyle, Hz. Peygamber’in ve sahabelerin sözleriyle aç klama gayretinin bir ürünüdür. Hatta baz lar buna tâbiûnun sözlerini de ilave etmi lerdir. Dirayet tefsiri ise –ki buna re’y veya ma’kul tefsir de denilmi tir-rivayetlere münhas r kalmay p dil, edebiyat, t p vb. çe itli ilim dallar na ait bilgilere dayan larak yap lan tefsirlerdir.30

Takip edilen metot bak ndan ise Kur’ân- Kerim’in üç çe it tefsirinin bulundu unu söylemek mümkündür:

1- Bütün slam âleminde kabul gören resmi Mushaf s ras na göre tefsir edilmesidir. Müfessirler genelde bu yolu izlemi lerdir. As l olan da budur. Çünkü bu

26

Bkz: el-Cin 72/1-2.

27

et-Tirmizî, “Sevâbu’l-Kur’ân”, 14.

28

Kur’ân- Kerim’in tefsirine duyulan ihtiyaç için bkz: Y ld m, Peygamberimizin Kur’ân’ Tefsiri, s. 17-28.

29

Bkz: Soysald , Nüzulünden Günümüze Kur’ân ve Tefsiri, s. 157-170.

30

(23)

tertip, tevkifîdir;31 vahiyle belirlenmi tir. Malumdur ki, her ne olursa olsun, bir sözün do ru anla lmas nda siyak ve sibak (sözün ba lam ) son derece önemlidir. Metin, bu ba lam içerisinde okunmal ve öylece de anla lmal r. Bu nedenle Kur’ân-Kerim’in mevcut tertibi çerçevesinde tefsir edilmesi önemli bir husustur.

2- Di er bir çe idi ise nüzul s ras na göre tefsir edilmesidir. Bu ise öyle kolay bir metot de ildir. Çünkü b rak n ayetlerin ini s ras , baz sûrelerin nüzul s ras nda bile ihtilaf vard r. Bu durumda, nüzul s ras gözetilerek yap lacak bir tefsir, ihtilafl bir çal ma örne i olacakt r. Bununla birlikte mevcut verilerden hareketle Kur’ân-Kerim’in bu metotla tefsir edilmesi, Hz. Peygamber döneminde slâm toplumunun geli me a amalar , ana hatlar yla dinî hükümlerin ini s ralar belirleme bak ndan önem arz etmektedir.

3- Son olarak ise, Kur’ân’dan herhangi bir konuyla ilgili ayetlerin bir araya getirilmesi ve yazar n konu için tespit etti i plana uygun olarak yap lan ‘konulu

tefsir’ çal malar r. Günümüzde en yayg n olan tefsir çe idi budur. Bir konuda Kur’ân- Kerim’in bak aç n ne oldu unu k sa ve pratik bir yolla ortaya koydu u için günümüz aç ndan faydal yönleri çoktur.

Yukar da zikretti imiz türler hakk nda u kadar söyleyebiliriz ki, bu tefsir çe itlerinin her birinin di erine göre art lar ve eksileri vard r. Zaten her be eri çal man n haliyle bir tak m eksileri ve eksikleri olacakt r. Belki de bu üç çe it tefsirden her biri, di erinin eksik bir yönünü tamamlar mahiyettedir.32

“Ça z, ihtisasla man n en çok yayg nl k kazand bir ça r. Gittikçe de ilim dallar n alt ba klar olu makta ve bu alt ba klar zamanla geni bir ilim dal haline gelmektedir. Tefsirin de buna paralel olarak konulara ayr lmas , Kur’ân’ n ihtiva etti i konular n müstakil olarak incelenmesi ve konu incelemesine dair yöntemlerin geli tirilmesi do ald r.”33

Türkçeye “konulu tefsir”34 veya “kavramsal tefsir” 35 olarak tercüme edilen

“et- Tefsîru’l- Mevdûî” veya “et-Tefsîru’l- Tevhîdî” tabiri st lahta yeni bir tabirdir.

31

Bu konuda kaynak için bkz: Aydüz, Kur’ân’a Dair ncelemeler, s. 103-108.

32

im ek, Kur’ân’ n Ana Konular , s. 7-8.

33

im ek, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 165.

34

Bkz: Dumlu, Konulu Tefsir ve Dü ündürdükleri (Tefsirin Dünü ve Bugünü Sempozyumu), s.157-160; Güngör, Kur’ân Ara rmalar , s. 12; im ek, Günümüz Tefsir Problemleri, s.165-184.

(24)

Çal mam n esas te kil eden ‘konulu tefsir’ türünün bugüne kadar birçok tarifi yap lm r.36 Yap lan tariflerin mü terek yönlerini de nazara alarak bu tefsir çe idini u ekilde tarif etmek mümkündür. Konulu tefsir, Kur’ân- Kerim’de i lenen konulardan herhangi birine dair ayetleri bütüncül bir bak aç yla göz önünde bulundurarak, tefsir usulü ilkelerine ba kalarak Kur’ân’ n o konudaki görü ünü ortaya koyma çabas r.

Konulu tefsir metoduyla Kur’ân- Kerim’i anlama çabas n ne zaman ortaya kt ve nas l ba lad hakk nda âlimler aras nda bir tak m ihtilaflar vard r. Bunlardan bir k sm bu metodu, u içinde ya ad z asr n bir ürünü olarak görürken; di er bir k sm ise asr- saadet döneminde bizzat Hz. Peygamber’in uygulad iddia etmi lerdir. Fakat biz, bu ihtilafl meseleyi uzun uzad ya burada zikretmeyi, nihayetinde bir yüksek lisans tezi olan mütevaz çal mam n çerçevesini a aca dü ünerek, uygun bulmad z için sadece konuyla ilgili bir iki kaynak göstermekle yetinece iz:

1- M. Said im ek’in Günümüz Tefsir Problemleri, s. 166-167. 2- Davut Aydüz’ün Tefsir Çe itleri ve Konulu Tefsir, s. 79-80.

3- ahin Güven’in Ça da Tefsir Ara rmalar nda Konulu Tefsir Metodu, s.

61-106.

Konulu tefsir metodu birçok yönden kendi sahas na yenilikler getirmi tir. Her ne kadar çe itli ele tirilere37 maruz kalsa da günümüzde bu yöntemle yap lan tefsir çal malar na ciddi anlamda ihtiyaç duyulmaktad r.38 Konulu tefsirin faydalar ve ona duyulan ihtiyac maddeler halinde öylece s ralamak mümkündür:

1- Bilim dünyas na yeni yeni ara rma metotlar n girmi olmas , konulu tefsire duyulan ihtiyac tetiklemi ve onu zorunlu hale getirmi tir. Zira günümüz kitap telifinde bir konu etraf nda, bölüm, bab, alt ba klar vb. ayr mlar hâkim

35

Bkz: K rca, limler ve Yorumlar Aç ndan Kur’ân’a Yöneli ler, s. 289-295.

36

Bu tariflerin zikredildi i baz kaynaklar için bkz: Aydüz, Tefsir Çe itleri ve Konulu Tefsir, s. 77-79; Güven, Ça da Tefsir Ara rmalar nda Konulu Tefsir Metodu, s. 48-54.

37

Konulu tefsir çal malar na getirilen çe itli ele tiriler için bkz: im ek, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 183-184.

38

(25)

durumdad r. Bu tip çal malarda hedefe ula mak kolayd r ve okuyucu tatminkâr bir bilgiye daha k sa sürede sahip olmakt r.

2- Kur’ân- Kerim’in de ik yerlerinde zikredilen, ayn konu ve ayn kavram etraf nda dönen ayetlerin birbiriyle irtibat sa lanarak konu bütünlü ünün ortaya

kmas sa lanmaktad r.

3- Özellikle müste rikler taraf ndan ortaya at lan ‘Kur’ân’da çok say da ayet tekrar vard r’ iddias , bu tip çal malarla çürütülebilmektedir. Çünkü ayn gibi görünen her ayetin, kullan ld makam itibariyle farkl bir mana bütünlü üne sahip oldu unun tespit edilmesi bu tür çal malar sayesinde mümkün hale gelmektedir.

4- Kuran’da geçen herhangi bir kavram n i lenmesi sonucunda bu konuda de ik yorumlar- ihtilaflar çözüme ula makta ve ortak bir tan m etraf nda fikir birli i sa lanabilmektedir.

5- Kur’ân merkezli bir kavram , yine Kur’ân ayetlerinin deste iyle, enine boyuna, geni bir yelpazede insanlara sunma imkân olmaktad r.

6- Müslüman ara rmac lar n ça n artlar na uygun bir metot takip etmesi ile insanl a daha kolay ula ma gibi bir avantaj yakalanmakt r.

7- Konulu tefsir, müfessirin hata etme riskini azaltmaktad r. Çünkü o, bu yöntemle ayetleri, belli bir konu etraf nda bütüncül olarak görebilme imkân na sahiptir.

8- Yeni Kur’ânî ara rmalara zemin olu turmaktad r.39

Konulu tefsir çal malar nda izlenecek yöntemin ad mlar ise M. Said im ek kitab nda, Mustafa Müslim’den naklederek u yedi madde halinde bize aktarmaktad r:

1- Öncelikle ara lacak konunun çerçeve ve s rlar belirlenmelidir. 2- Konuyla ilgili olan bütün ayetler derlenmelidir.

3- Ayetler nüzul s ras na göre, e er bu mümkün olmayacaksa, hiç de ilse, Mekkî veya Medenî olu una göre dizilmelidir.

4- Varsa ayetlerle ilgili nüzul sebepleri gözden geçirilmeli ve ayetler aras münasebet tespit edilmelidir.

39

(26)

5- Derlenen ayetler toptan yeniden gözden geçirilmeli ve buna göre konunun temel ö eleri belirlenmelidir. Nüzul s ras na göre dizilen ayetler aras nda gerek duyulmas halinde takdim veya tehir yap labilir.

6- Tahlil ve yorumlar yap rken ayetlerde geçen kelimelerin sözlük anlamlar yla Kur’ân’daki kullan lar de erlendirilmelidir.

7- Ara rmac önyarg lardan uzak durmal , ara rmay hedefinden sapt racak ve okuyucusunun dikkatini ba ka tarafa çekecek ayr nt lara dalmamal r. ayet bu tür ayr nt lar, ara rman n hedefine destek sa layacaksa bu ayr nt lara dipnotlarda yer verilmelidir.40

Kur’ân- Kerim’de veyl kavram ad ta yan bu çal mam , konulu tefsir çe itleri41 aras nda ‘kelime ve türevlerine göre konulu kavram tefsiri’ olarak niteleyebilece imiz k m içerisinde mütalaa etmek mümkündür.

Bu çal mam zda öncelikle, Kur’ân- Kerim’de içersinde ‘ ’ (veyl) ifadesi veya ondan türemi olan bir kelimenin bulundu u ayetleri tespit ettik. Sonras nda ilk ba vurdu umuz kaynaklar Arapça sözlükler oldu. Bunlar aras nda öncelikle el-Halîl’in (v. 175/791) Kitâbu’l-Ayn; el-Ezherî’nin (v. 370) Tehzîbu’l-Lu a; bn

Abbâd’ n (v. 385) el-Muhît fi’l-Lu a; bn Fâris’in (v. 395) Mu’cemu

Mekâyisi’l-Lu a; el-Herâvî’nin (v. 401) el-Garîbeyn fi’l-Kur’ânî ve’l-Hadîs; el- sfahânî’nin (v.

425) el-Müfredât Fî arîbi’l-Kur’ân; ez-Zemah erî’nin (v. 538/1144)

Esâsü’l-Belâ a; er-Râzî’nin (v. 666) Muhtâru’s- S hah ve Tefsîru arîbi’l-Kur’âni’l-Azîm;

bn Manzûr’un (v. 711) Lisânu’l-Arab; Fîrûzâbâdî’nin (v. 816) Kâmûsu’l- Muhît; ez-Zebîdî’nin (v. 1205/1790) Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs gibi birçok sözlü e bakarak ‘veyl’ kavram n anlamlar na ula maya çal k. Bunun yan s ra, kaynakça

sm nda kaydetti imiz daha birçok Arapça, Osmanl ca ve Türkçe sözlü e bakt k. kinci olarak, yukar da zikretti imiz sözlüklerden ç kard z anlamlar çerçevesinde, ‘veyl’ ile ilgili Kur’ân- Kerim’de tespit etmi oldu umuz ayetleri mana itibariyle bir tasnif etme amac do rultusunda, Meâni’l-Kur’ân ve

aribu’l-40

im ek, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 168-169.

41

Konulu tefsiri genel itibariyle üç k sma ay rmak mümkündür: 1-Kur’ân’ n bütünlü ünü esas alan konulu tefsir 2- Sûre bütünlü üne münhas r konulu tefsir 3- Kelime ve türevlerine göre konulu tefsir. Ayr nt bilgi için bkz: Aydüz, Tefsir Çe itleri ve Konulu Tefsir, s. 87.

(27)

Kur’ân gibi eserleri inceledik. Bu eserler aras nda Ebû Ubeyde’nin (v. 210/825),

Mecâzu’l-Kur’ân; el-Ahfe (v. 215/830), Meâniye’l-Kur’ân; bnu’l-Yezidî’nin

(v. 237/851) Garîbu’l-Kur’ân ve Tefsîruh; ez-Zeccâc’ n (v. 311) Meâniye’l-Kur’ân

ve ’râbuh; en-Nehhâs’ n (v. 338) Meâniye’l-Kur’ân adl eserler ba ta gelmektedir.

Tabi bu tasnif s ras nda ayetlerin siyak ve sibak (sözün ba lam ) da göz önünde bulundurmay ihmal etmedik. Gördük ki, bu kavram Kur’ân’da dört farkl anlam çerçevesinde kendine yer bulmaktad r. Buradan hareketle çal mam dört ana bölüme ay rd k. Birinci bölümde ‘veyl’ kavram n k nama manas nda ele al nd ; ikincide tehdit ifade etti ini; üçüncü bölümde pi manl k ve son bölümde ise nl k ifadesi olarak kullan ld izah etmeye çal k. Yapm oldu umuz bu izahlar da ilk dönem ve modern döneme ait birçok tefsir kayna na müracaat ederek yapmaya çal k. Bunlar aras nda ed-Dahhâk (v. 105/723), Tefsîru’l-Dahhâk; Taberî (310/922), Câmiu’l-Beyan An Te’vîli Âyi’l- Kur’ân; Tûsî (v. 460),

et-byân fi Tefsîri’l- Kur’ân; el-Vâhidî (v. 468), el-Vecîz fi Tefsîri’l- Kitâbi’l-Azîz;

ez-Zemah erî (v. 538/1143), el-Ke âf; er-Râzî (606/1209), Tefsîru’l-Kebîr; el-Kurtûbî (v. 671/1272), el- Câmiu li Ahkâmi’l- Kur’ân; bn Kesîr (v. 774/1372),

Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; e evkânî (1250/ 1834), Fethu’l-Kadîr; Yaz r (1942), Hak Dini

Kur’ân Dili; Kutup (1966), fî Zilâl’il- Kur’ân; bn  ûr (1973), et-Tahrîr

ve’t-Tenvîr; Mevdûdî (1979), Tefhîmu’l- Kur’ân; Esed (1992), Kur’ân Mesaj ve

ez-Zuhaylî, Tefsîru’l- Münir gibi eserler s kça ba vurdu umuz tefsir kaynaklar n ba nda yer almaktad r. Burada zikretmedi imiz ancak istifade etti imiz di er tefsirler ise kaynakça bölümünde kaydedilmi tir.

Bunlar n yan s ra, konumuzu zenginle tirme ve do ru tespitler elde etme amac yla, Kur’ân’ n tebli ve temsilcisi olan Hz. Peygamber’in beyan ve uygulamalar na da ihtiyaç duyulan noktalarda yer vererek, hadis ve slam tarihi kaynaklar na da müracaat ettik. Konumuzla ilgili kavramlar n yer ald de ik ansiklopedilerden de istifade yoluna gittik.

Böylelikle gerek veyl kavram n anlam ortaya koyarken kullan lan lügatler ve gerekse de istifade edilen tefsir kaynaklar üzerinde yapt z, akademik ara rma esaslar na dayal gayretler neticesinde böyle bir çal ma meydana gelmi tir. Bu çal mada ilk dönem kaynaklar nda yer alan dü üncelerle ça da döneme ait yorumcular n görü lerini beraberce ele almaya gayret gösterdik. Netice itibariyle,

(28)

ya anan tarihi süreçlerin, Kur’ân’a dair yap lan de erlendirmeleri ne ölçüde etkiledi ini, veyl kavram üzerinde yap lan de ik dönemlerdeki farkl yorumlar nazara alarak ayd nlatmaya çal k.

4. VEYL KAVRAMININ TANIMI 4.1. LÜGAT AÇISINDAN TANIMI

Veyl “ ” kelimesi Arapçada “

- -

” (ve-ye-le) kökünden türemi bir kelimedir. Bu kelime, sözlük itibariyle “ azap, s nt , keder, ac , felaket, hüzün, yaz k, eyvah ve küçük dü ürme” gibi manalara kar k gelmektedir.42

Veyl, bir belan n, musibetin veya errin beklenmedik bir anda gelip çatmas anlam nda da kullan lmaktad r.43 Ayr ca “Veyl” kelimesinin helake veya azaba

rayan insan n ac kl durumunu ifade etmek için kullan lan bir anlam da mevcuttur.44

Veyl kelimesinin de ik kal plara göre kullan mlar vard r ve bu her bir kullan m farkl anlam öbekleri olu turmaktad r. Mesela “tef’îl” bab nda bu kelime veyl kavram dilinde çok kullanan, adeta onu diline pelesenk etmi bir kimsenin durumunu anlatmaktad r. Yine “tefa’ul” kal nda kendini k namay ifade ederken, “tefâul” bab nda ise bu k nama veya tehdit fiilinin kar kl yap ld göstermektedir.45

Veyl kavram n ‘ ’ (veylî), ‘ ’ (veyletâ) ve ‘ ’ (veylenâ) gibi kullan mlar n yan nda bir de ‘ ’ (veylümmihi) eklinde bir kullan daha vard r. Bu kelimemin asl ise ‘ ’ (veyl) kelimesi ile ‘ ’ (ümm) kelimesinin 42

el-Ezherî, Tehzîbu’l-Lu a, “vyl” md., XV, 455; bn Abbâd, el-Muhît fi’l-Lu a, “vyl” md., XI, 381; el-Herâvî, el-Garîbeyn fi’l-Kur’ânî ve’l-Hadis, “vyl” md., V, 2042; el- sfahânî, el- Müfredât fî arîbi’l- Kur’ân, “vyl” md., s. 557; Râzî, Tefsiru Garîbi’l-Kur’âni’l-Azîm, “vyl” md., s. 429; Sami, Kâmus-i Türkî, “vyl” md., II, 1317.

43

Halîl, Kitâbu’l-Ayn, “vyl” md., VIII, 366; bn Abbâd, “vyl” md., XI, 381; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, “vyl” md., IV, 35; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs, “vyl” md., XV, 788; Medkûr, el-Mu’cemu’l-Vecîz, “vyl” md., s. 683.

44

ez-Zeccâc, Meâniye’l-Kur’ân ve ’râbuh, I, 160; el-Ezherî, Tehzîbu’l-Lu a, “vyl” md., XV, 455.

45

(29)

birle mesinden olu an birle ik bir kelimedir. Yani asl ‘ ’ (veylün li ümmihi) eklindedir. Manas da ‘taacüb etmek’tir.46 Beklenmedik bir durum kar ndaki nl ortaya koyarken Türkçede kullan lan -biraz da argo say lan-‘vay anas ’ kelimesine benzer bir kullan m eklidir.

‘Veyl’ kelimesinin asl ‘ ’ (vey) ifadesidir. O da ‘hüzün, keder, üzüntü, tasa’ gibi anlamlara gelmektedir. Nitekim dilde ‘ ’ (vey li fulan) yani falan için hüzün olsun denilmektedir. Araplar bu ekilde ‘ ’ (vey) hecesine ‘ ’ (lam) harfini biti tirip onu bu kelimenin asl ndan kabul ettiler, böylece de ‘ ’ (veyl) kelimesi ortaya ç km r.47

Veyl, asl nda kötülü ün inmesi manas na olup bazen bir belan n ortaya ç kmas zaman nda deh et ve kötülü ü ifade etmek için Türkçedeki ‘vay, yaz k’ kelimeleri gibi kayg olma ve deh ete kap lma anlam nda da kullan lmaktad r. Bu ba lamda ‘vay haline’ ya da ‘yaz k, yaz k’ demek gibi olur ki, bunlar ac ma ve üzülme manas ifade etmektedirler. Bir de veyl, uçuruma yuvarlanmak gibi kötü bir durum, helak olma ve zarar etme manas na azap kelimesi, çok üzüntü duyma veya beddua olarak kullan lmaktad r. ‘ ’ (Veylün lehu) helak oldu veya helak olsun demektir.48

bn Abbas’tan rivayet edildi ine göre veyl, azab n zorlu u ve s nt demektir. El- Halil de veyl, ileri derecedeki kötülüktür demi tir. el- Asmaî ise veyl, muhatab n fecaatli bir durum ile kar kar ya oldu unu ifade eder demi tir. Sibeveyh’e göre veyl, helak olaca bir i e dü en ki i hakk nda kullan r. bn Arafe ise veyl kelimesini hüzün olarak aç klar. Ki i veyl diye feryat etti i zaman ‘teveyyele

46

ez-Zemah erî, Esâsu’l-Bela a, “vyl” md., s. 495; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “vyl” md., IV, 4375; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs, XV, 790; el-Keremî, el-Hâdî, “vyl” md., IV, 548.

47

el-Ezherî, Tehzîbu’l-Lu a, XV, 455; el-Herâvî, el-Garîbeyn fi’l-Kur’âni ve’l-Hadîs, V, 2042; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, IV, 4377.

48

(30)

er-raculu’ denilir. Ve bu ifade üzüntü ve ho lan lmayan ey kar nda söylenilmektedir.49

Veyl kelimesi genelde cümle ba nda merfû olarak gelmektedir. Bunun d nda mansub olarak kullan ld yerler de vard r.50 “Veyl” kelimesinin ço ulu “ ” (veylât) eklinde kullan lmaktad r.51

Arapçada “veyl” kelimesiyle yak n anlam özellikleri ta yan ve benzer kullan mlara sahip baz kelimeler vard r. bn Fâris bunlar

:

-

-

-’ (veyh- veys- veyh-veyb) olarak kaydetmektedir.52

4.2. ISTILAH AÇISINDAN TANIMI

Veyl kelimesi as l itibariyle azap manas nda kullan lmaktad r. Araplar, herhangi birine felaket temennisi için ‘ ’ (veyl li fulân) demektedirler. Yani ‘falancaya veyl olsun!’ diye bu tabiri s kça kullanmaktad rlar. Bu kavram Türkçede de kullan lmakta daha çok ‘yaz klar olsun’ eklinde bir mana ile dile getirilmektedir.53

Terim olarak ise veyl kelimesi, bir durumun çirkinli ine vurgu yapmak, onun deh etini belirtmek, gelen felaketin boyutunu ifade etmek, u ran lan zarar n ne denli büyük oldu unu ortaya koymak ve birisine beddua edal azap dilemek için kullan lmaktad r.

Veyl kavram , yanl üstüne yanl k yapt halde bir türlü bundan dönme bilmeyen ve nihayetinde de bu hatalar n bir neticesi olarak ba na bir felaketin gelmesi an nda ‘yak nma’ anlam da ifade etmektedir. Mesela ‘ eytan’ Allah’ bilip tan mas na ra men secde emrindeki inceli i kavrayamay p Rabb’ine kar asi bir hal

49

el-Kurtûbî, el- Câmiu li Ahkâmi’l- Kur’ân, I, 433.

50

el-Ahfe , Meâniye’l-Kur’ân, I, 298.

51

el-Ezherî, Tehzîbu’l-Lu a, “vyl” md., XV, 455; bn Abbâd, el-Muhît fi’l-Lu a, “vyl” md., XI, 381; el-Herâvî, el-Garîbeyn fi’l-Kur’ânî ve’l-Hadîs, “vyl” md., V, 2042.

52

el-Ahfe , Meâniye’l-Kur’ân, I, 298-299; bn Fâris, Mu’cemu Mekâyisi’l-Lu a, VI, 77; el- sfahânî, el- Müfredât Fî arîbi’l- Kur’ân, s. 558.

53

(31)

alm r. Bu durum onun cahilli inden de il bilakis kibrinin esiri ve kurban olmas ndan kaynaklanmaktad r. Buna mukabil, Hz. Âdem, secdeyle emrolundu u zaman bu emri hiç tereddüt etmeden yerine getirmi tir. Dolay yla bu durum kar nda eytan, içine dü tü ü ac kl hali ifade etme ad na ‘ ’ (veylî veylî) diyerek hay flanm r. Yani ‘yaz klar olsun bana’ diyerek teessüfünü belirtmi tir. Bu içinden ç lmaz hale tercüman olarak “veyl” kavram kullanm r. Asl nda bu, onun için gayet tabi bir sonuçtur. Zira o, bu duruma kendisi sebep olmu tur ve buna da müstahakt r.54

Ayr ca ‘veyl’ kavram , Türkçedeki ‘can ç kas , geberesi’ tabirleri gibi bir helak duas olmakla beraber gerçekte helak için de il, azarlayarak te vik etme ve özendirme hallerinde de kullan lmaktad r.55

Hz. Peygamber’in tarifleri içerisinde de veyl, kendisine bir yer bulmaktad r. O’ndan (s.a.v.) veyl’in Cehennem’de bir vadi oldu u rivayet edilmi tir. Bu mevzuuyla ilgili olarak Hz. Peygamber: “Veyl, Cehennem’de bir vadidir. Kâfir

orada, k rk y l batar da dibine ula amaz.”56 buyurmu tur.

Veyl Cehennem'de bir vadidir diyen kimseler, lügat itibariyle bu kelimenin manas budur demek istememi lerdir. Yani haklar nda Yüce Allah' n “veyl” buyurdu u kimseler, Cehennem’in o deh etli ate inden bir yere yerle meyi hak etmi , oras da onlar için sabit olmu tur demek istemi lerdir.57

5. KUR’ÂN’DA VEYL KAVRAMINA YAKIN ANLAMLI KEL MELER

Kur’ân’a ait bir kavram bütün yönleriyle anlaman n önemli esaslar ndan biri, inceledi imiz kavramla anlam yak nl gösteren kelimeleri de nazara almakt r. Ancak böyle bir çal ma sayesinde ara rmac , o kavram n genel çerçevesini tam olarak ortaya koyma imkân bulacakt r. Zira bu yöntem, bizatihi Kur’ân’ n uygulam oldu u bir yöntemdir. Yirmi üç sene zarf nda belli aral klarla nazil olan Kur’ân, baz konular farkl yerlerde, birbirine yak n anlaml benzer kelimelerle 54

bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “vyl” md., IV, 4374.

55

Yaz r, Hak Dini Kur’ân Dili, VII, 104-106.

56

bn Hanbel, el-Müsned, III, 75; Tirmizî, “Tefsir”,el-Enbiyâ Suresi, 1.

57

(32)

ortaya koymaktad r. Bu da Kur’ân’ n kendi içerisinde bir tefsir metodu uygulad

göstermektedir. Nitekim “ ” (Kur’ân’ n baz ayetleri

di er baz lar tefsir eder.)58 sözü bu hakikati ortaya koymaktad r. Ancak burada bir hususa dikkat çekmek gerekmektedir. Kur’ân’daki benzer kavramlar incelerken bunlar birebir e anlaml ym gibi dü ünmemek gereklidir. Zira böyle bir dü ünce, ara rmac Kur’ân’ anlama konusunda daha i in ba ndayken s rland rmak demek olur ki, bu da konunun dar bir çerçevede mütalaa edilmesi anlam na gelmektedir. Çünkü Kur’ân, ayn konuyu farkl yerlerde ele ald her seferde, o konunun de ik bir yönüne dikkat çekmektedir. Her ne kadar kulland kelimeler birbirine müteradif gibi görünse de aralar nda mutlaka uzak ya da yak n bir anlam farkl bulunmaktad r.59 Dolays yla ara rmac , bir kavram incelerken ona yak n kelime ve kavramlar da mutlaka kendi anlam dairesinde ve bulundu u ba lamda de erlendirmek durumundad r.

Veyl kavram na dair yapt z ara rmada daha do ru bulgular elde edebilmek için bu ba k alt nda öncelikle Kur’ân’da veyl kavram na benzer anlam özellikleri gösteren kelimeleri tespit edece iz. Sonras nda ise bu kelimeleri alfabetik raya göre k saca tahlile tabi tutacak ve böylece veyl kavram n genel çerçevesini çizmeye çal aca z.

5.1. ESEFÊ ( )

Sözlükte gerçek anlam olarak “ ” (esefe) kelimesi, damarlardaki kan n intikam arzusuyla yüzde görünür hale gelmesi demektir.60 Bunun yan s ra hüzün, kederlenme ve tasalanmay da ifade etmektedir. Ayr ca iddetli hüzün ve k zg nl k manas na da gelmektedir.61 Bu k zg nl k hali kendisinden a seviyedeki birine

58

ez-Zerkânî, Menâhil, I, 520. Ayr ca bkz: Gümü , Kur’ân Tefsiri’nin Kaynaklar , s. 32.

59

Kocaba , slâm ve Bilim, s. 274.

60

el- sfahânî, el-Müfredât, “esf” md., s. 15.

61

el-Halîl, Kitâbu’l-Ayn, “esf” md., VII, 311; ez-Zemah erî, Esâsu’l-Belâ a, “esf” md., s. 6; bn Abbâd, el-Muhît fi’l-Lu a, “esf” md., VIII, 394; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “esf” md., I, 96.

(33)

kar olunca öfke; yukar daki birine kar olunca da hüzün ve keder eklinde tecelli etmektedir.62

Kur’ân’da da bu kelime üç farkl anlam yla kullan lmaktad r. K zg nl k manas yla, Hz. Musa’n n kavmine k zd anlatmaktad r. Hz. Musa, Rabbiyle bulu mak için Tûr da na gidip de tekrar kavmine döndü ü zaman onlar n, Allah’

rak p da süs e yalar ndan yapt klar bir buza ya tapt klar görünce üzüntü duymu ve bunu kavmine kar k zg nl k olarak yans tm r. Kur’ân bu olay u

ayetiyle ifade etmektedir: “ ” (Musa, öfke ve

üzüntüden ne yapaca bilmez bir halde kavmine döndü ünde…) 63 Burada Hz. Musa’n n üzüntüsü, öfkeyle iç içe bir durum arz etmektedir.

Bu kelimenin Kur’ân’da üzüntü duyma, tasalanma, s zlanma anlam nda kullan ld na da ahit olmaktay z. Mesela Hz. Yakub’un o lu Hz. Yusuf için üzüntüsünü ifade ederken kulland cümleyi Kur’ân, u ayetiyle muhataplar na

anlatmaktad r: “ ” (Ah Yusuf’um!) 64 Yine üzüntü anlam nda

Kur’ân bu kelimeyi Hz. Peygamber’in tebli a taltif eder bir hüviyette u ayetiyle dile getirmektedir: “

” (Sanki Sen, Bu Söz’e ‘Kur’ân’a’ onlar inanmayacaklar diye, arkalar ndan

üzülerek neredeyse kendini helak edeceksin!)65 Bu ayet, hem Hz. Peygamber’in üzüntüsünü hem de insanlar n iman etmeleri noktas ndaki gayretini anlatmas bak ndan ayr ca bir önem arz etmektedir.

Son olarak bu kelime Kur’ân’da gazap manas nda kullan lm r: “

” (Sonuçta bizi gazaba getirdiler ve onlardan öcümüzü al p hepsini suda

bo duk.) 66 Bu ayetle, Hz. Musa’n n getirdi i mesaja inanmayan Firavun ve taraftarlar na kar Allah’ n gazab n, azap eklinde tecelli etmesi söz konusudur.

62

el- sfahânî, el- Müfredât, “esf” md., s. 16.

63 el-A’râf 7/150; Tâhâ 20/86. 64 Yûsuf 12/84. 65 el-Kehf 18/6. 66 ez-Zuhruf 43/55.

(34)

Netice itibariyle “ ” (esefe) kelimesinin Kur’ân’da, veyl kavram na yak n anlam özellikleri göstererek k zg nl k, üzüntü ve gazap eklinde kullan ld na ahit olmaktay z.

5.2. HASRATE ( )

Sözlükte iddetli pi manl k anlam na gelmektedir.67 Ayr ca, art k geri getirilmesi mümkün olmayacak bir ekilde elden ç p gitmi bir ey için üzüntü duymak, kederlenmek manas nda da kullan lmaktad r.68 Bunun yan s ra Kur’ân’da

nama, tasalanma ve de k yamet günü anlam nda kullan lmaktad r.

Bu kelime ilk olarak Kur’ân’da, dünyadayken yanl yolda gidenlerin pe inden uursuzca gidip de ahirette eli bo kalan insanlar n tekrar dünyaya dönme temennileri içerisinde, kendilerine dünyadaki kötü amellerinin bir ‘yürek ac ’ olarak

gösterilmesi anlam nda kullan lm r: “ ”

( te böylece Allah, yapt klar onlara yürek ac olarak gösterecektir.)69 Yine ayn

anlamda, yüreklerde bir ac olmas ifade sadedinde “ ” (Allah,

bunu onlar n yüreklerinde ebedi bir ac yapt .) 70 denilmi tir. Bu ayet, sava ta vefat edenler için münaf klar n tutumlar na bir k tutmaktad r. Ve yine Hz. Peygamber’in

getirdi i mesaj inkâr edenler için yürek ac manas nda “ ”

( nkâr edenler için O, bir yürek ac r.) 71 eklinde kullan lmaktad r. ç ac manas nda son olarak Kur’ân bu kelimeyi, mallar Allah yolundan sapt rmak için harcayan kimselerin neticede bir ey elde edemeyeceklerini ifade etmek maksad yla

öyle kullanmaktad r: “ ” (Bu onlar için bir iç ac olacak ve

sonunda onlar yenilgiye u rayacaklard r.)72

67

bn Abbâd, el-Muhît fi’l-Lu a, “hsr” md., II, 479; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “hsr” md., I, 827.

68

el-Halîl, Kitâbu’l-Ayn, “hsr” md., III, 134; el- sfahânî, el- Müfredât, “hsr” md., s. 116-117; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, “hsr” md., VI, 273.

69 el-Bakara 2/167. 70 Âl-i mrân 3/156. 71 el-Hâkka 69/50. 72 el-Enfâl 8/36.

(35)

Bu kelime Kur’ân’da pi manl k manas nda da kullan lmaktad r. K yamet gününü gören günahkârlar n derin pi manl kendi ifadeleriyle bize öyle

anlatmaktad r: “ ” (Yaz klar olsun bize! K yamet

hakk nda ne büyük hata yapm z!)73 Burada onlar n pi manl klar aç kça görülmektedir.

Hasrate kelimesi Kur’ân’da k yamet günü için de kullan lmaktad r. De ik ayetlerde farkl isimlerle anlat lan k yamet günü, “ ” ( in bitirilece i

pi manl k günü… )74 eklinde yer almaktad r.

Yine bu kelime tasalanma anlam nda, Hz. Peygamber’in tebli ine kulak

vermeyen insanlar ad na duydu u endi eyi “ ” (Sen

onlar için tasalan p y pranma!)75 eklinde ifade etmektedir.

Son olarak hasrate kelimesinin k nama anlam nda kullan ld görmekteyiz. Kendilerine bir peygamberin gelmesine inanmayan kimseler için Allah, onlar

nama sadedinde “ ” (Yaz klar olsun u kullar n haline!) 76

buyurmu tur. Son olarak, yapm oldu u günahlara, Allah’ n emirlerini tan may kar ndaki gafletine hem pi man olan hem de nefsini k nayan kimsenin halini ve

sözünü Allah: “ ” (Yaz klar olsun bana!

Allah’a kar ne ta nl klar yapm m.)77 ayetiyle anlatmaktad r.

Hâs , hasrate kelimesi Kur’ân’da yürek ac , pi manl k, tasalanma, k yamet günü ve de k nama anlamlar nda kullan lmaktad r. Bu yönüyle, veyl kavram na benzer bir kullan m sergilemektedir. Dolay yla Allah, insanlar n ya ad pi manl k, tasa, keder, nl k gibi duygular ifade ederken birbirine yak n anlaml ancak birbirinden farkl kelime ve kavramlar da bir arada kullanm r.

73 el-En’âm 6/31. 74 Meryem 19/39. 75 Fât r 35/8. 76 Yasin 36/30. 77 ez-Zümer 39/56.

(36)

5. 3. HÂ Â ( )

Bu kelime bn Manzûr’a göre uzak olma anlam na gelmektedir.78 el- sfahânî ise Ebu Ubeyde’den rivayetle bu kelimenin tenzih ve istisna manas nda kullan ld kaydetmektedir.79

Kur’ân’da ise iki yerde geçmektedir. Birinde nl k anlam nda di erinde ise tenzih etme manas nda kullan lm r. lk olarak Hz. Yusuf’un güzelli i kar nda r’ n soylu kad nlar , O’nun bir insan olamayacak kadar düzel oldu unu, bir melek oldu unu söylemi ve böylesi bir güzellik kar nda nl k ya am lard r.

Kur’ân, bunu öyle ifade etmektedir: “ ” (Aman Allah’ m! Bu

asla bir be er olamaz.)80 Daha sonra ise u rad iftira neticesinde zindana giren Hz. Yusuf, oradan ç kaca zaman y llar önceki olay n iç yüzünün tamamen ayd nlanmas amac yla hükümdardan o kad nlara i in asl sormas söylemi tir. Böylece affedilmi bir insan olarak de il de masumlu u kan tlanm olarak zindandan ç kmay murat etmi tir. Hükümdar n bu sorgusu neticesinde Hz. Yusuf’a iftira atan kad nlar O’nun herhangi bir suçunun olmad anlatma ve O’nu bu türlü

günahlardan tenzih etme maksad yla “ ” (Allah

saklas n, biz O’nda kötülükten bir eser görmedik!)81 demi leridir. Böylece Kur’ân, bu kelimeyi tenzih etme manas nda da kullanm olmaktad r.

5. 4. LEYTE ( )

Umut ve temenni bildirir. Ke ke demektir.82 Kur’ân- Kerim’de on be ayette zikredilmi ve hepsinde de ‘ke ke’ anlam nda ya bir pi manl k ya da bir istek ve temenni ifadesi olarak kullan lm r.

78

bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “hy ” md., I, 1006.

79

el- sfahânî, el- Müfredât, “hy ” md., s. 135.

80

Yûsuf 12/31.

81

Yûsuf 12/51.

82

Halîl, Kitâbu’l-Ayn, “lyt” md., VIII, 135; bn Abbâd, Muhît fi’l-Lu a, “lyt” md., IX, 462; el-sfahânî, el- Müfredât, “lyt” md., s. 472; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “lyt” md., IV, 3638; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, “lyt” md., III, 128.

(37)

Sava ta ganimet kazanan müminlerle birlikte gitmedi i için pi man olan bir

kimsenin dilinde “ ” (Ah, ke ke ben de bunlarla birlikte

olsayd m.)83 eklinde kullan lm r. Yine ayn anlamda, irke dü mü insan n

nedametini “ ” (N’olayd da Rabbim’e kimseyi ortak

ko masayd m!)84 ayetiyle; kötü arkada kurban birinin pi manl “

” (N’olayd da falancay dost tutmayayd m!) 85 ayetiyle; Allah’a ve elçisine itaat etmeyenlerin azab gördükleri andaki pi man hallerini kendi dillerinde

” (Ke ke Allah’a itaat etseydik! Ke ke

Peygambere itaat etseydik!)86 eklinde; ahirette kötü arkada a duydu u pi manl

” (Ke ke seninle benim aramda do u

ile bat kadar uzakl k olsayd ! Sen ne kötü bir arkada n!) 87 ifadesiyle ve son olarak, ahiret hayat için dünyadayken iyi ameller yapmad na duydu u pi manl “ ” (Ah ne olurdu, u anki hayat m için iyilikler yapsayd m!)88 diyerek ifade eden kimselerin pi manl klar hep ‘leyte’ kelimesiyle anlatm r. Elden ç p gitmi f rsatlar geri getirme veya gerçekle mesi muhal olan bir tak m istekleri ifade ederken de Kur’ân, bu kelimeyi kullanm r. K yamet günü azab görünce dünyaya tekrar dönmek isteyenleri anlat rken “

” (Ke ke ‘dünyaya’ bir daha gönderilsek de, bir daha

Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!)89 eklinde; bir mucize eseri olarak Hz. sa’y babas z dünyaya getiren Hz. Meryem’in içine dü tü ü bu zor

durum kar nda ölümü temenni edi ini “ ”

83 en-Nisâ 4/ 73. 84 el-Kehf 18/ 42. 85 el-Furkan 25/28. 86 el-Ahzâb 33/66. 87 ez-Zuhruf 43/38. 88 el-Fecr 89/24. 89 el-En’âm 6/ 27.

(38)

(Ke ke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.)90 ayetiyle; peygamberle beraber do ru yola girmeyip daha sonra bunu temenni eden kimsenin halini “

” (Ah ke ke peygamberin yan s ra bir yol tutayd m!) 91 ifadesiyle; Karun’a verilen dünya mal na imrenen kimselerin kendilerine de benzer

bir servet verilmesini istemelerini “ ” (Ke ke biz de

Karun kadar zengin olsayd k!) 92 beyan yla; kendisi Cennet’e girerken kavminin de

bu nimete ula mas temenni için “ ” (Ke ke kavmim bunu

bilseydi.)93 edas yla; amel defterini soldan al p da içerisindeki günahlardan ötürü hüsrana u rayan kimsenin defterinin verilmeyi ini temenni etmesini “

” (Vay ba ma gelene! Ke ke verilmeseydi defterim!)94 ayetiyle; ölümden sonra dirili in olmas istemeyen kimsenin ruh halini anlatmak için “

” (Yokluk getirseydi bana ölüm!)95 temennisiyle ve son olarak azap

kar nda toprak olmay arzulayan inkarc n halini “ ” (Ke ke

toprak olsayd m!)96 ayetiyle anlatmaktad r. Bütün bu halleri ifade ederken de ‘leyte’ kelimesini kullanm r. Bu kelime Kur’ân’da, pi manl k ve de temenni manalar nda, veyl kavram na yak n bir kullan ma sahiptir.

5. 5. VEYKE ( )

Bu kelimenin asl “ ” (vey)’dir. ‘Vey’ tahassür, üzüntü, keder, teessüf, pi manl k ve taaccüb anlar nda kullan lan bir kelimedir. “ ” (vey) kelimesi, ‘senin için’ anlam na gelen “ ” (leke) ile birlikte “ ” (veyleke) eklinde

90 Meryem 19/23. 91 el-Furkan 25/27. 92 el-Kasas 28/79. 93 Yasin 36/26. 94 el-Hâkka 69/25. 95 el-Hâkka 69/27. 96 en-Nebe 78/40.

(39)

kullan rken daha sonralar “ ” (lam) harfi hazfedilmi ve uan ki, ekli olan “ ” (veyke) haline gelmi tir.97

bn Abbâd’a göre bu kelimenin manas , ‘görmedin mi?’ ‘bilmedin mi?’ gibi soru ifade etmektedir.98 Müfessirlerin ço u da bu kelimeyi ‘görmedin mi?’ eklinde tefsir etmi lerdir.99 Ayr ca “ ” (veyh) ve “ ” (veys) kelimeleri gibi yak nma, teessüf ve pi manl k anlamlar na da gelmektedir.100

Kur’ân’da iki yerde ve ayn ayet içerisinde geçmektedir. Karun’un sahip oldu u servetiyle birlikte yerin dibine bat lmas na ran ve de daha önceleri o servete imrenerek benzerini isteyen kimselerin pi man hallerini anlatmak için kullan lm r. lkinde Karun’un servetinin helak edilmesine nl k manas nda

” (Gördünüz mü, demek Allah

kullar ndan diledi ine r zk bol veriyor.)101 eklinde bir ifadeyle olay anlat lm r. Daha sonra ise Karun’un o ac nas halini gören bu insanlar kendi hallerine ükretmi lerdir. Allah’ inkâr eden kimselerin er ya da geç mutlaka cezaya rayacaklar , onlar n kesinlikle iflah olmayacaklar anlam ve bu olaydan bir ders alman n yan s ra derin bir nl k ya am lard r. Bu hallerini ise Kur’ân

” (Gördünüz mü, inkâr edenler asla kurtulamazlar.)102

ayetiyle anlatmaktad r. Netice itibariyle veyke kelimesi de veyl kavram na yak n bir anlam için Kur’ân’da kendine yer bulmu tur.

Bu ba k alt nda k saca tahlile tabi tutmaya çal z ‘esefe’, ‘hasrate’, ‘hâ â’, ‘leyte’ ve ‘veyke’ kelimeleri, nl k, k nama, pi manl k gibi anlam özellikleriyle veyl kavram na benzer bir kullan m sergilemi lerdir. Böylece veyl kavram n genel çerçevesi çizilirken bu kelimeler de bize k tutmaktad r.

97

el- sfahânî, el- Müfredât, “vyk” md., s. 557.

98

bn Abbâd, el-Muhît fi’l-Lu a, “vyk” md., VI, 356.

99

el-Ahfe , Meâniye’l-Kur’ân, II, 654.

100

ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arus, “vyk” md., XIII, 668.

101

el-Kasas 28/82.

102

(40)

I. BÖLÜM

VEYL KAVRAMININ KUR’ÂN-I KER M’DE KINAMA FADES OLARAK KULLANILMASI

(41)

1.1. ALLAH’IN KINAMASI

1.1.1. TAHR F EDENLER KINAMASI

nsan, f trat gere i dünyan n fani ve aldat güzelliklerine meyilli bir varl kt r. Dünyay ve dünyan n içindeki cazibedar nimetleri gerçek mahiyetiyle idrak edemedi i sürece, kendisi için birer imtihan unsuru olan bu güzelliklerin pe inden ko up duracak, bundan vazgeçemeyecektir. Oysaki insan, bunlar elde etme ad na da türlü türlü bedeller ödemektedir. Hatta inand , daha do rusu özünü tam kavrayamad için gerçek manada inanmay p buna ra men inand söyledi i mukaddes de erlerini dahi, yeri geldi i zaman kendi menfaatlerine ula ma yolunda birer basamak yapmaktan kaç nmamaktad r.

nsan, Allah’ n kendisine birer nimet olarak verdi i ilim, irfan, idrak gibi yüce de erleri dünyevî bir tak m menfaatler pe inde heba edip tüketmektedir. Üstelik bunu cahilli inden de il de bile bile yapmaktad r. Bu durum onu

“Ant olsun ki, biz Âdemo ullar de erli/ üstün k ld k.”103 ayetiyle anlat lan mualla konumundan bir derece daha a ya dü ürmektedir. Böylece, bu karaktere sahip kimselerin k nanmaya ne derece müstahak oldu u bir kez daha ortaya ç kmaktad r.

lk insandan günümüze kadar gelen bütün semavi dinlerin as l hedefi, muhataplar dünya ve ahiret mutlulu una erdirmek olmu tur. Dolay yla din, insan için mukaddes say lan de erlerin ba nda gelmektedir. Zira getirdi i hayat prensipleriyle insanl k için ebedi huzurun teminini esas sayan bir müessese, elbette ki, sayg ve hürmete fazlas yla lay kt r.

Din, en küçü ünden en büyü üne kadar her yönüyle, insan için son derece hürmet edilmesi gereken bir de erler bütünüdür. Onun en küçük bir prensibi dahi ahsi menfaatlere feda edilemeyecek kadar büyüktür, mukaddestir. Bir insan dü ünelim ki, kendisi için böylesine ehemmiyetli bir konuma sahip dininin hükümlerini, o dinin vaad etti i mükâfatlar kar nda çok küçük kalacak olan baz nefsî menfaatlere tercih etmektedir. Onlar elde etme ad na dinin de er yarg lar yla oynamakta ve bu suretle de bir tak m süflî dünyal klar kazanmaktad r. Ortaya koydu u yalan yanl dü ünceleri Allah’a isnat ederek onlar etkili k lmaya 103

Referanslar

Benzer Belgeler

Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Seçici Kurul Toplam Puanlama Formu A) Yarışma Bilgileri.

Türkçe ilk Kur’an çevirilerinde pänd turur (F.); ol Ķur’ān Ǿibret erür pārsālarġa yaǾnį pend erür (Ar.+F.); ögütlemek (T.); Ķurǿān naśįĥatdur (Ar.);

‹flte bu çift yönlü özelli¤in gere¤i olarak Kur’an-› Kerim’in iki türlü okunufl flekli vard›r: Bunlardan birincisi, genel olarak zihinsel bir yaklafl›mla

Çalışmanın temel iddiası “insanın top- lumsal sorunların ortaya çıkışı ve çözümünde aktif olduğu, Kur’an’ın sorumlu bir varlık, halife ola- rak insanın bu

Bu ilim, Kur’ân harflerini zat ve sıfatlarına uygun, ihfâ, izhâr, iklâb ve idğâmlara riayet ederek okumanın yanında; kelimeleri medlûl ve mânâlarına yaraşır

(Bakara suresi, 98.ayet) D) “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru

Bu durumda, med harfinden sonra lâzımî sükûn geldiği için medd-i lâzım olur.. Cezimli harflerin sükûnu da

Terim olarak ise Allah (c.c.) rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği,