• Sonuç bulunamadı

Tarım politikaları çerçevesinde kırsal kalkınma kavramı ve kırsal yoksulluğun önlenmesi: Türkiye örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarım politikaları çerçevesinde kırsal kalkınma kavramı ve kırsal yoksulluğun önlenmesi: Türkiye örneği"

Copied!
157
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ĠKTĠSAT ANABĠLĠM DALI

ĠKTĠSAT BĠLĠM DALI

TARIM POLĠTĠKALARI ÇERÇEVESĠNDE KIRSAL

KALKINMA KAVRAMI VE KIRSAL YOKSULLUĞUN

ÖNLENMESĠ: TÜRKĠYE ÖRNEĞĠ

Mustafa Serdar ACAR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman;

Prof. Dr. Mehmet Okan TAġAR

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Mustafa Serdar ACAR tarafından hazırlanan Tarım Politikaları Çerçevesinde Kırsal Kalkınma Kavramı ve Kırsal Yoksulluğun Önlenmesi; Türkiye Örneği başlıklı bu çalışma 15/05/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı

sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

Özet

Yoksulluk; bireylerin yeter gelirinin olmaması ve/veya insan onuruna yakışır yaşam sürdürülmemesi durumu olarak tanımlanabilir. Kırsal yoksulluk ise; yoksulluk tanımına ek olarak kentte bulunan imkânların kırsal kesimde bulunmaması durumunu da ifade eder. Tarımsal politikalar, kırsaldaki bireylerin yaşam seviyesinin ve gelirlerinin artmasına yardımcı olarak, kırsal kalkınmayı artırarak, yoksulluğu azaltmaktadır. Ülkemizde; kırsal yoksulluğun azaltılması konusunda Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren politikalar uygulanmıştır. 1980 yılına gelindiğinde destek politikaları azaltılmıştır. Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinde de Birliğin güdümünde politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Uygulanan politikalar ile kırsalın kalkınması konusunda sadece ekonomik boyutun değil, sosyal, kültürel ve siyasal boyutların da geliştirilmesi amaçlanmıştır. Ülke genelinde iç kaynaklı uygulanan politikalara köy enstitüleri, köy kent projesi ve alan bazlı destekler; dış kaynaklı desteklere ise doğrudan gelir desteği, tarım reformu uygulama projesi, IPA programları örnek verilebilir. Aynı zamanda bölgesel olarak; GAP, KOP ve DOKAP gibi kırsal kalkınma politikaları da uygulanmaktadır. Çalışma; tarım politikaları kapsamında Cumhuriyetin ilanından itibaren uygulanan bölgesel ve ulusal politikaları, uluslararası kuruluşların üye ve aday ülkelerde uyguladıkları politikaları kapsamaktadır. Çalışmamız; kırsal yoksulluk ve kırsal kalkınma kavramlarının tanımlanması, uluslararası kuruluşların ve ülkemizin kırsal kalkınma amaçlı uyguladığı politikaları ve verimli politika önerilerini göstermeyi amaçlamaktadır.

(5)

Abstract

Poverty; it can be defined as the lack of sufficient income of individuals and / or the failure to sustain life worthy of human dignity. Rural poverty; In addition to the definition of poverty, it also refers to the situation in the city where the facilities are not available in the countryside. It helps to increase the life and income of the individuals in rural areas by increasing rural development and decreasing poverty.. In 1980, support policies were reduced. In the process of candidacy to the European Union, policies have been implemented under the guidance of the Union. With the policies implemented, it was aimed to develop not only the economic dimension but also the social, cultural and political dimensions of the rural development. Internally implemented policies across the country; village institutes, village urban project and field-based supports; direct income support, agricultural reform implementation project, IPA programs are examples. At the same time regionally; Rural development policies such as GAP, KOP and DOKAP are also implemented. Work; Turkey's regional and national policies as from the announcement of the Republic of Turkey within the scope of the agricultural policies implemented by our country, and the policies implemented by the member and candidate countries of international organizations. Our study; the definition of rural poverty and rural development aims to demonstrate the policies and efficient policy proposals implemented by international organizations and our country for rural development.

(6)

Ġçindekiler

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu... ii

Özet ... iii

Abstract ... iv

Kısaltmalar Listesi... ix

Şekil Listesi... xi

Tablo Listesi... xii

GİRİŞ ... 1

1.BÖLÜM: YOKSULLUK KAVRAMI VE KIRSAL YOKSULLUK ... 4

1.1.Yoksulluk Kavramı ve Nedenleri ... 4

1.2.Yoksulluk Türleri ve Sınıflandırılması ... 5

1.2.1.Mutlak Yoksulluk ... 5

1.2.2.Göreli Yoksulluk ... 6

1.2.3.İnsani Yoksulluk ... 6

1.2.4.Gelir Yoksulluğu ... 7

1.2.5.Subjektif, Objektif ve Nöbetleşe Yoksulluk ... 7

1.2.6.Kentsel Yoksulluk ... 8

1.2.7.Kırsal Yoksulluk ... 8

1.3.Yoksulluk Sınırının Belirlenmesi ve Kriterleri ... 11

1.4.Yoksulluk Sınırını Belirlemede Kullanılan Yaklaşımlar ve Endeksler ... 12

1.4.1. İnsani Gelişim İndeksi ... 12

1.4.2.Gini Katsayısı: ... 14

1.4.3.Gelir Açığı Oranı ... 16

1.4.4.Yoksulluk Açığı Endeksi (PG) ... 16

1.4.5. Diğer Endeks Ve Yaklaşımlar ... 16

(7)

1.5.1.Tarımsal Üretim Ve Özellikleri ... 18

1.5.2.Tarım, Yoksulluk ve Kırsal Yoksulluk İlişkisi ... 19

1.5.2.1.Yoksulluk ile Kırsal Yoksulluk Arasındaki İlişki... 20

1.5.2.2.Tarım Sektörü ile Kırsalda Yaşanan Yoksulluk İlişkisi ... 22

1.5.2.3.Tarım Politikalarının Yoksulluk ve Kırsal Yoksullukla İlişkisi ... 23

2. BÖLÜM: TARIM POLĠTĠKALARININ KIRSAL KALKINMAYA ETKĠSĠ VE AB’DE UYGULANAN TARIM POLĠTĠKALARI ... 29

2.1. Kırsal Alan, Kalkınma ve Kırsal Kalkınma Kavramları... 29

2.1.1.Kırsal Alan Kavramı ... 29

2.1.2.Kavramsal Olarak Kırsal Kalkınma ... 30

2.2.Kırsal Kalkınma Yaklaşımları... 32

2.2.1.Sistem Yaklaşımları ... 32

2.2.2.Karar Alma Yaklaşımları ... 32

2.2.3.Tarihsel-Yapısalcı Yaklaşımları ... 33

2.3.Kırsal Kalkınmanın Önemi ve Amacı ... 33

2.3.1.Kırsal Kalkınmanın Ekonomik Önemi ve Amacı... 33

2.3.2.Kırsal Kalkınmanın Sosyo-Kültürel Amacı ve Önemi ... 34

2.3.3.Kırsal Kalkınmanın Endüstriyel Önemi ve Amacı ... 35

2.4.Kırsal Kalkınma Amaçlı Uygulanan İktisadi Politikalar ... 35

2.5.Dünya Bankası Ve Dünya Ticaret Örgütü’nde Kırsal Kalkınma ... 36

2.6.Avrupa Birliği’nin Kırsal Kalkınma Politikaları ... 38

2.6.1.Ortak Tarım Politikası ... 38

2.6.1.1.Ortak Tarım Politikasının Gelişimi ... 38

2.6.1.2.Ortak Tarım Politikasının İlkeleri ve Amaçları ... 41

2.6.1.3.Ortak Tarım Politikasının Geçirdiği Reform Süreci ... 42

2.6.2.Tarım Ve Kırsal Kalkınma İçin Özel Katılım Programı (SAPARD) ... 45

2.6.3.Ön Katılım İçin Yapısal Politika Aracı (ISPA) ... 47

(8)

2.6.7.Katılım Öncesi Yardım Aracı Programı (IPA)... 48

2.6.8.Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Politikalarının Finansman Aracı (FEOGA) ... 52

2.6.9.Avrupa Birliğinin Kırsal Kalkınma Kullandığı Fiyat Türleri ... 53

2.6.10.Kırsal Kalkınma Konusundaki Avrupa Birliği Tüzükleri Ve Getirdiği Yenilikler ... 54

2.7.Dünya’da Uygulanan Tarım Politikası Örnekleri ... 56

2.8.Kırsal Kalkınmaya Yönelik Mikrokredi Uygulanması ... 57

3.BÖLÜM: TÜRKĠYE’DE TARIM, KIRSAL YOKSULLUK VE KIRSAL KALKINMA POLĠTĠKALARI ... 58

3.1.Türkiye Tarımına Genel Bakış ... 58

3.1. 1. Türkiye'de Tarım Sektörü Üretim, Destekleme ve Yoksulluğun Durumu . 58 3.1.2.Türkiye’de Uygulanan Tarım Politikaları ... 66

3.1.3.Kalkınma Planlarında Tarım ve Kırsal Kalkınmaya Yönelik Uygulamalar . 70 3.1.4.Çiftçi Kayıt Sistemi ... 75

3.2.Uluslararası Kuruluşlar İle Türkiye Tarım Politikalarının İlişkisi ... 76

3.3.Türkiye Tarım Sektörü İle İlişkili Kurum ve Kuruluşlar... 79

3.4.Türkiye’de Uygulanan Bölgesel Kırsal Kalkınma Projeleri ... 83

3.4.1. Su Havzaları Rehabilitasyon Projesi ... 83

3.4.2.Doğu Anadolu Projesi (DAP) ... 84

3.4.3. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ... 84

3.4.4.Doğu Karadeniz Bölgesi Tarımsal Üretim ve Teknik Destek Projesi (DOKAP) ... 85

3.5.Türkiye’de Uygulanan Yöresel Kırsal Kalkınma Projeleri ... 86

3.6.Türkiye’de Uygulanan Kırsal Kalkınma ve Tarımsal Destek Politikalarının Kurumsal Yapısı... 88

3.6.1. Ülkemizin İç Dinamikleri Sonucu Uygulanan Politikalar ... 88

(9)

3.6.1.2. Köy-Kent, Merkez Köy ve Tarım-Kent Projesi... 90

3.6.1.3. Toprak ve Tarım Reformu ... 91

3.6.1.4.Arazi Toplulaştırması ... 93

3.6.1.5. Sözleşmeli Üreticilik ve Lisanslı Depoculuk ... 95

3.6.1.6.Mazot ve Gübre Desteği ... 96

3.6.1.7.Türkiye’de Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma Programı (ÇATAK) ... 96

3.6.1.8. Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) ... 98

3.6.1.9. Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi ... 98

3.6.1.10.Organik Tarım Mevzuatı ve Uygulaması ... 100

3.6.1.11. Tarım Sigortası... 103

3.6.2. Uluslararası Kuruluşların Güdümünde Uygulanan Politikalar ... 107

3.6.2.1.Tarım Reformu Uygulama Projesi ... 107

3.6.2.2.Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması ... 108

3.6.2.3. Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı (KKYDP) ... 111

3.6.2.4. Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı (KBKYP)... 113

3.6.2.5.Kırsal Ekonominin Kalkındırılması İçin Faaliyetler Arasındaki Bağlantılar (LEADER) ... 113

3.7. Türkiye’de IPARD Programları ... 115

SONUÇ ... 125

Kaynakça ... 127

(10)

Kısaltmalar Listesi

AB: Avrupa Birliği

ÇATAK: Türkiye’de Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma Programı ÇMK: Çiftçi Malları Koruma

ÇMKHK: Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun DAP: Doğu Anadolu Projesi

DB: Dünya Bankası

DGD: Doğrudan Gelir Desteği

DOKAP: Doğu Karadeniz Bölgesi Tarımsal Üretim Ve Teknik Destek Projesi DPT: Devlet Planlama Teşkilatı

FAO: Food And Agriculture Organization (Gıda ve Tarım Örgütü)

FEOGA: European Agricultural Guidance And Guarantee Fund (Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Politikalarının Finansman Aracı)

GAP: Güneydoğu Anadolu Projesi GSYH: Gayrisafi Yurtiçi Hasıla

HDI: Human Development Indeks (İnsani Gelişim Endeksi)

IFOAM: Intenational Federation of Organic Agriculture Movements ( Uluslararası Organik Tarım Hareketi Federasyonu)

IMF: International Mometary Founds (Uluslararası Para Fonu)

IPA: Instrument For Pre-Accession Assistance (Katılım Öncesi Yardım Aracı Programı)

IPARD: Instrument For Pre-Accession Assistance Rural Development (Katılım Öncesi Yardım Aracı Programı Kırsal Kalkınma Bileşeni)

ISPA: Instrument Structural Pre-Accession Instrument (Ön Katılım İçin Yapısal Politika Aracı)

KBKYP: Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı

KKYDP: Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı KOP: Konya Ovası Projesi

(11)

KÖYDES: Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi

LEADER: Liaison Entre Actions De Developpement De I’economie Rurale (Yerel Kalkınma Stratejilerinin Uygulanması Programı)

OECD: Organisation for Economic Co-Operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)

OTP: Ortak Tarım Politikası

PHARE: Poland And Hungary Assistance for the Restructuring of the Economy (Polonya Ve Macaristan Ekonomilerine Yeniden Yapılandırma Yardımı Programı) SAPARD: The Special Accession Programme For Agricultural And Rural

Development (Tarım ve Kırsal Kalkınma İçin Özel Katılım Programı) TKDK: Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu

TRUP: Tarım Reformu Uygulama Projesi

UNDP: United Nations Development Programme (Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı)

(12)

ġekil Listesi

Şekil 1:Seçilmiş Ülkelerde Gini Katsayısı Değerleri ... 15

Şekil 2: 2014-2020 AB Çok Yıllı Mali Çerçevesi (Milyon Avro) ... 40

Şekil 3: Sürekli Tarım İşçi Ücretleri ... 60

Şekil 4:Türkiye'nin Seçilmiş Ülkelerle HDI Karşılaştırması ... 64

Şekil 5: Türkiye’de 2002-2009 Dönemi Kırsalda Yoksulluk Oranları ... 66

Şekil 6: Sigortalanan Alan (Milyon Dekar) ... 106

Şekil 7: Tarım Sigortalarında Ödenen Tazminat Tutarı ve Devlet Prim Desteği (Milyon Tl) ... 106

(13)

Tablo Listesi

Tablo 1: Seçilmiş Ülkelerde Gini Katsayısı Değerleri ... 14

Tablo 2: OTP Üye Ülkelere Yapılan Harcamalar (2017) ... 40

Tablo 3: ISPA Kaynaklarından Ülkelerin Yararlanma Oranları (%) ... 47

Tablo 4: IPA 1 Dönemi AB Mali Yardımının Ülkelere Dağılımı ... 49

Tablo 5: IPA Programı Ülkelere Ayrılan Bütçeler ... 50

Tablo 6: Dünya’da Mikrokredi Kaynaklı Önemli Başarı Örnekleri ... 57

Tablo 7: GSYİH’da Zincirlenmiş Hacim Olarak Tarım ve Türkiye ... 58

Tablo 8: Tarım İşçi Ücretleri ... 59

Tablo 9: Türkiye’nin Tahmini Kırsal ve Kentsel Nüfusları ... 60

Tablo 10: Çiftçi Kayıt Sistemine Kayıtlı Çiftçi Sayısı ve Alan ... 61

Tablo 11: Türkiye’de Tarım Alanları ... 62

Tablo 12: Tarımın İstihdamdaki Payı ... 63

Tablo 13:Seçilmiş Ülkelerde HDI Değerleri ... 64

Tablo 14: Türkiye’de Yoksulluk Sınırı Yöntemlerine Göre Yoksulluk Oranları ... 65

Tablo 15: UKKS-2 Stratejik Amaç ve Öncelikleri ... 99

Tablo 16: Ülkemizdeki Organik Tarım Değerleri ... 102

Tablo 17: Tarımsal Sigorta Alanı, Tazminat Tutarı, Devlet Prim Destekleri ... 105

Tablo 18: Trup Projesinin Temel Bileşenleri ... 108

Tablo 19: KKYDP Kapsamında Desteklenen Yatırım Bilançosu (2014) ... 112

Tablo 20: 2014-2020 Yıllarında LEADER Yaklaşımı Tedbiri Bazında AB Katkısı (Avro)... 115

Tablo 21: IPARD 1 Kapsamında Çağrı Dönemlerine Göre Verilen Destekler (Avro) ... 118

Tablo 22: IPARD 1 Programı Bütçesinin Tedbirlere Göre Nihai Dağılımı ... 119

Tablo 23: IPARD 2 Programı Bütçesinin Tedbirlere Göre Dağılımı... 121

(14)

GĠRĠġ

Yoksulluk genel anlamıyla, yeterli gelirin olmaması ve insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürememek olarak tanımlanabilir. Yoksulluk; mutlak, göreli, insani, gelir, subjektif, objektif, nöbetleşe, kentsel ve kırsal yoksulluk olarak ayrılmaktadır. Mutlak yoksulluk, günlük belli bir ortalama geliri esas alırken, göreli yoksulluk toplum tarafından kabul edilen asgari yaşam düzeyini esas almaktadır. Tarımda makineleşme ve tarıma sağlanan destek politikalarının azaltılması kırsal yoksulluğu tetiklemiştir. Kırsalda yaşayan işsiz ve yoksul bireyler ise kentlerdeki iş imkânlarından faydalanmak amacıyla kente göç etmektedir. Göç ise kentlerde yaşanan yoksulluğun artmasına neden olmaktadır. Yoksulluğun ölçümünde genellikle bir yoksulluk sınırı çizilerek sınırın altında kalan kesim yoksul, üstünde kalan kesim ise zengin olarak nitelendirilmektedir.

Tarım sektörü yoksulluğu doğrudan ve dolaylı olarak iki açıdan etkilemektedir. Doğrudan etkilemesine, politikaların ortadan kalkması sonucu üretimi düşen üreticinin geliri de düşerek yoksullaşması örnek olarak verilebilir. Kırsal yoksulluğun bu şekilde artması ülke genelinde yaşanan yoksulluğu da artıracaktır. Tarım, sanayi ve hizmetler sektörüne girdi sağlayan ve bu sektörlerden de girdi temin eden bir sektördür. Bu bakımdan tarım lokomotif sektör olarak adlandırılabilir. Lokomotif sektör olan tarımda yaşanan yoksullaşma dolaylı olarak diğer sektörlere yansıyacaktır.

Kalkınma, yatırımların GSYİH’ya oranının yüksek olması durumudur. Kırsal kalkınma ise; kırsalın hem ekonomik hem de sosyal göstergelerinin iyileşmesi, yapılan yatırımların GSYİH’ya oranının artması anlamına gelmektedir. Kırsal kalkınmanın sağlanması ile refah seviyesi yükselen bireyler daha fazla sosyal ve ekonomik ilişkilere girecek ve sosyal, ekonomik ve endüstriyel hayatı canlandıracaktır. Refahı yükselen birey, daha fazla ve daha iyi iş imkânlarına kavuşacak, işsizlik azalacak, işsizliğin azalması suç oranlarını azaltarak genel ekonomi üzerinde olumlu yansımalar oluşturacaktır. Kırsalda yaşayan bireylerin temel geçim kaynaklarının tarım sektörüne dayanmasından dolayı, tarımsal politikalar büyük önem arz etmektedir.

(15)

Avrupa Birliği, kırsal kalkınma konusunda ortak tarım politikası, LEADER, SAPARD, PHARE ve IPA gibi farklı politikaları hem birliğe üye ülkelere hem de aday ülkelere uygulamaktadır. Ortak tarım politikası, tek pazar, topluluk tercihi ve ortak mali sorumluk ilkelerini bünyesinde barındırmaktadır. Bu politikada temel amaç, birlik üyesi ülkelerin tarım sektörünü dış dünyaya karşı korumaktır. Politikanın temelleri Roma Anlaşması ile atılmıştır. 1994 yılında yapılan reformlar ile kırsal kalkınma bileşeni politikaya eklenmiştir. SAPARD, PHARE ve IPA ise topluluğun aday ülkelere zaman içinde uyguladığı kırsal kalkınma politikalarıdır. Bu politikalardan IPA hâlen uygulanmaktadır. Aday ülkelere uygulanan politikalar amaç olarak birbirine benzemekle birlikte uygulanan ülkeler farklılık göstermektedir. Topluluk gerek üye ülkelere gerekse de aday ülkelere uygulamış olduğu politikaları FEOGA adı verilen kuruluş aracılığıyla yapmaktadır.

Ülkemiz, dünya düzleminde orta kuşakta bulunmaktadır. Orta kuşakta yer almamız, dört mevsimin belirgin olarak yaşanmasına ve ürün deseninin fazla olmasını sağlamaktadır. Bundan dolayıdır ki ülkemizde tarım sektörü gün geçtikçe önemini artırmakta ve çeşitli politikalar ile desteklenmektedir. Tarım konusundaki en kapsamlı yasal mevzuat 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu’nudur. Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne, Aşar Vergisi’nin kaldırılması, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun çıkarılması ile başlayan destekleme politikaları artarak günümüze kadar gelmiştir. Yapılan desteklemeler ise piyasa koşullarına göre değişebilmektedir. Örneğin 1980 yılında dünya görüşüne hâkim olan liberal politikalar Türk tarım sektörünü etkilemiştir. 1980 yılında 24 Ocak kararları olarak bilinen kararların alınması ile sektörde destekleme ve müdahale alımları azaltılmıştır. Ülkemiz tarımda uygulamış olduğu politikaları hem yurtiçi gerekliliklerden hem de uluslararası kuruluşların zorlamalarından ortaya koymaktadır. 2000 yılına gelindiğinde uluslararası kuruluşların zorlamaları ile mevcut desteklemeleri kaldırılıp yerine doğrudan gelir desteği sistemine geçilmiştir. Doğrudan yapılan desteklemeler yanlış uygulamalar sonucu başarıya ulaşamamıştır. Günümüzde ise bu kuruluşların ülkemize uygulamış olduğu kırsal kalkınma politikalarının başında IPARD programı gelmektedir. IPARD 1: 2007-2013 dönemini kapsamaktadır. Verilen bütçenin bitmesi ile 15. Başvuru çağrı ilanı programın son ilanı olmuştur. Bütçenin bitmesi

(16)

üzerine ise 2014-2020 dönemini kapsayan IPARD 2 programı uygulamaya konulmuştur. Program ülke genelinde değil belirli kriterlere uygun olan illerde uygulanmaktadır. Ülkemiz iç dinamiklerinden dolayı ise; köy eğitmen kursları, tarım sigortası, organik tarım, mazot ve gübre desteği, köy-kent, tarım kent uygulamaları, arazi toplulaştırması çalışmaları yapılmaktadır. Bölgesel kalkınma için; GAP, DAP, KOP, DOKAP, su havzaları rehabilitasyon projesi gibi kırsal kalkınma projeleri uygulanmaktadır. Ülkemizde kırsal kalkınma ve üretici gelirlerini koruma ve artırmada; Tarım Ve Orman Bakanlığı, Tarım Ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı, TARSİM, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Tarım Reformu Uygulama Projesi görev alan kurum ve kuruluşlardandır. Uygulanan politikaların başarı derecesi, sektörün doğa koşullarına doğrudan bağlı olması ve çiftçi kayıt sisteminin oturmamış olması nedeniyle tam ve kesin olarak ölçülememektedir. Politikaların başarılı olabilmesi için; yerel ortaklarla iş birliği içinde olunmalı, üretici ve tüketicilere eğitimler verilerek bilinçlendirilmeli, yapılan desteklerin yerinde incelenmesi destek öncesi ve destek sonrası takipler yapılarak raporlanmalı, politikalar sadece ekonomik ve gelir odaklı olmayıp sosyokültürel odaklı da olmalı, yapılan destek ve uygulanan politikalar ülke kültürüne ve coğrafi konumuna uygun olmalıdır.

Çalışmamız; yoksulluğun ve kırsal yoksulluğun tanımını yapmak, yoksulluk ölçüm yöntemlerini göstermek, tarım-yoksulluk-kırsal yoksulluk arasında ilişkiyi ortaya koymak, kırsal kalkınma, uluslararası kuruşların uyguladığı kırsal kalkınma politikalarını, ülkemizdeki tarım sektörünün genel durumunu, yapılan destekleme politikaları, bu politikalarda görevli kurum ve kuruluşları, uygulanan politikaların etkin olması için gerekli olan düzenlemeleri göstermeyi amaçlamaktadır. Çalışma, uluslararası boyutta 1958 yılında kabul edilen Roma Anlaşması’ndan günümüze, ülkemizde ise, Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar olan dönemde uygulanan tarımsal destek ve kırsal kalkınma politikalarını incelemektedir.

(17)

1.BÖLÜM: YOKSULLUK KAVRAMI VE KIRSAL YOKSULLUK

1.1.Yoksulluk Kavramı ve Nedenleri

Yoksulluk; gelir ile ilgili; “maddi mahrumiyet”, beslenme ve açlık ile ilgili; “fiziki zafiyet” şeklinde çok boyutlu bir kavramdır (Taşçı, 2009: 483). Yoksulluk kelimesi, yaşamın gerektirdiği olanaklardan mahrum olma durumunu yansıtır. Yoksul ise toplumsal refah düzeyinin altında olan kişi statüsü olarak tanımlanmaktadır.

Yoksulluk ilk defa 1901’de Sceholm Roventree tarafından tanımlanmıştır. Bu tanımda yoksulluk; gelirin, asgari ihtiyaçları karşılamaya yetmemesi olarak ifade edilmektedir (Arpacıoğlu ve Yıldırım, 2011: 60).

Yoksulluk; insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşam sürdürmeyi gerektiren maddi ve/veya manevi unsurların eksik veya yetersiz olması durumudur. İnsan onuruna yaraşır yaşam sürdürmek ülkeden ülkeye farklılık göstermekte, bunun sonucu olarak da ülkelerin yoksulluk olgusuna farklı bakış açıları oluşmaktadır. Bu farklı bakış açılarını ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası kuruluşlar genel tanımlamalar yapmaktadır.

Birleşmiş Milletler’in 1997 yılında yayınladığı İnsani Gelişme Raporu’na göre yoksulluk; insanların makul yaşam koşullarında özgür, onurlu, saygılı, uzun ve sağlıklı bir yaşamları olması için gerekli olan insani ilerlemenin temel faktörlerinden mahrum olma durumudur (United Nations, 1997: 5).

Yoksulluk, alım gücünün zayıf olması veya hiç olmaması durumlarında ortaya çıkar. Alım gücünün olduğu fakat satın alınacak mal ve hizmetlerin piyasada bulunmadığı durumda da yoksulluk oluşur. Yoksulluk aynı zamanda, yetersiz üretimden veya üretilen değerlerin adil dağıtılmaması sonucu da ortaya çıkabilir. Yetersiz üretimin başlıca sebepleri olarak; doğa koşulları, nüfus artışı, tekelleşme, enflasyon ve işsizlik gösterilirken (Yavuz vd., 2016: 1088); adil dağıtımının olmamasının sebebi olarak ise; kapitalist ekonomik sistem gösterilebilir. Alım gücünün olmaması, alınacak mal ve hizmetin bulunmaması ya da adil dağılımın

(18)

olmaması durumunda kişiler yaşamlarını belli bir yaşam standardının altında sürdürecekler ve bu kişiler yoksul olarak adlandırılacaktır.

1.2.Yoksulluk Türleri ve Sınıflandırılması

Yoksulluk çok boyutlu bir kavramdır. Yoksulluğun farklı boyutlarının olması farklı yoksulluk türlerini de beraberinde getirmektedir. Bundan dolayı yoksulluğun tanımları kişiden kişiye değişmektedir. Buna göre temel olarak yoksulluk; mutlak, göreli, insani, gelir, kentsel ve kırsal yoksulluk olarak alt dallara ayrılarak tanımlanabilir (Taşçı, 2009: 483).

1.2.1.Mutlak Yoksulluk

Bireyin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli minimum refah düzeyini yakalayamamasıdır. Bu kişilerin sayısını günde 1,90 Dolardan aşağı gelire sahip olan kişiler oluşturmaktadır. 1,90 Dolardan aşağı geliri olan kişiler mutlak yoksul olarak tanımlanmaktadır (World Bank, 2019: 1). Mutlak yoksulluk genellikle gelişmemiş ülkelerde görülür. Mutlak yoksulluğun ölçümünde asgari tüketim ihtiyaçlarının belirlenmesi gerekir.

Mutlak yoksulluk; bireylerin günde elde etmesi gererken minimum gelir ve minimum kalori miktarlarına göre belirlenir. Bu sınırların altında kalan bireyler, yoksul olarak tanımlanır.

Dünya Bankası 2004 yılında Hindistan için yayınlamış olduğu raporda yoksulluk için günlük alınması gerekli kalori miktarına odaklanmıştır. Bu kalori miktarını ise, Güney Asya ülkeleri için 2110, Hindistan için 2400 kalori olarak belirlemiştir. Bu kalori miktarının altında günlük kalori alanlar mutlak yoksul olarak tanımlanmaktadır (World Bank, 2004: 95).

Mutlak yoksulluk, zamana ve yere göre değişmez, ülkelere uygulanabilecek global sınır belirlenir. Bunun altında kalanlar mutlak yoksul olarak nitelendirilir. Bu da ülkeler arasında yoksulluğu karşılaştırmaya yarar (Demirtürk vd., 2011: 33).

(19)

Mutlak yoksulluk iki biçimde ölçülür. Birincide minimum gıda gereksinimleri esas alınarak gıda yoksulluğu ölçülürken, ikincide gıdanın yanında temel insan gereksinimleri de ölçüme dâhil edilir (Alemdar vd., 2012: 324).

1.2.2.Göreli Yoksulluk

Kişilerin veya hane halkının, toplumun ortalama yaşam seviyesinin altında olması durumudur (Coşkun, 2012: 184). Göreli yoksullukta toplumlar arasında farklılıklar vardır. Yoksulluk ülkeler arasında göreli olarak tanımlanabiliyorsa aynı ülkedeki farklı bölgeler içinde farklı yoksulluk tanımları yapılabilir (Alemdar vd., 2012: 324). Göreli yoksulluk, toplumdan topluma farklılık gösterir çünkü toplumlardaki ortalama gelir ve refah seviyesine bağlıdır.

Göreli yoksulluk kavramında, yoksulluk; hane halkının içinde bulunduğu toplumdaki minimum yaşam seviyesine sahipliği ile ilgilidir. Bu nedenle mutlak gelirden ziyade refahın dağılımındaki farklılıklara odaklanır (Gündoğan, 2008: 43).

Adam Smith’e göre; temel ihtiyaçlarını karşılayabilen ancak kişisel kaynakların azlığından dolayı toplumun ortalama refah düzeyinin altında kalan kişilerdir. Bunlar, yoksul olmaktan ziyade minimum yaşam düzeyine ulaşmış ancak ortalama refah düzeyine ulaşmamış kimselerdir (Elhakan, 2015 :14-15).

Mutlak yoksulluk tanımındaki eksiklikleri ortadan kaldıran göreli yoksulluk kavramı, insanların toplumsal varlık olduğundan hareket eder ve sadece asgari kalori ihtiyacına bakmaz ek olarak kültürel ve toplumsal tüketimi zorunlu olarak görülen ihtiyaçları da tanım içerisine almaktadır.

Göreli yoksulluk tanımının, mutlak yoksulluk tanımından iki farkı vardır. Birincisi, göreli yoksulluk, fiziksel ihtiyaçların yanında toplumsal ihtiyaçları da kapsar. İkincisi ise yoksulluk sınırı belirlenirken, içinde bulunulan yaşam standardı referans alınır (Ertürk, 2010: 9).

1.2.3.Ġnsani Yoksulluk

Bu kavram, yoksulluğun sadece bir mal veya mülk yokluğunun bulunmaması değil, aynı zamanda yaşanabilir hayat standardı için gerekli olan sosyal, kültürel, siyasi imkânlarında da olmaması anlamına gelmektedir. Günümüzde ülkelerin

(20)

yoksulluk ve gelişimlerini karşılaştırmada en fazla kullanılan yoksulluk türüdür. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın, 1997 yılında yayınladığı İnsani Gelişme Raporu’nda geliştirilen kavram; insani gelişme ve insanca yaşamak için maddi imkânların yanında iktisadi, sosyal ve kültürel bazı imkânlara da sahip olması gerektiğini savunur (Aktan ve Vural, 2002: 7).

Gelir yoksulluğundan farklıdır. Gelir yoksulluğu, gelir üzerinde dururken, insani yoksulluk, okuryazarlık, yaşam seviyesi gibi temel insani konulara da vurgu yapar. Buna göre; insan yaşamını devam ettirebilecek olan mal, hizmet, enerji, eğitim, içme suyu erişiminin olmaması yoksulluğun “insani” boyutu olarak adlandırılabilir (Elhakan, 2015: 15).

İnsani yoksulluk; iyi yaşam düzeyiyle, özgür, özgüvenli, saygılı şekilde uzun ve sağlıklı bir hayat sürdürebilme olanaklarından geri kalma durumunu tanımlar (Demirtürk, 2011: 34).

1.2.4.Gelir Yoksulluğu

Yaşamını sürdürmek ya da minimum yaşam standardını karşılamak için gerekli olan yeterli miktardaki gelirin olmaması durumudur (Taşçı, 2009: 486).

Gelir yoksulluğu hesaplanırken minimum yaşam düzeyini karşılamak için gerekli gelir, sınır olarak kabul edilir. Yoksulluk sınırı altında bir gelir/tüketim oranına sahip kişi yoksul olarak nitelendirilir (Aktan ve Vural, 2002: 6).

1.2.5.Subjektif, Objektif ve NöbetleĢe Yoksulluk

Subjektif yoksulluk; kişilerin uygun gördükleri bir tatmin düzeyi sağlamaya yetecek gelire sahip olmamaları iken objektif yoksulluk, yoksulluğu nelerin ortaya çıkardığı ve kişileri yoksulluktan kurtarmak için gerekenler konusunda belirlenen değerlendirmeleri içerir. Nöbetleşe yoksulluk ise kentte önceden var olan göçmenler ile kentte ayrıcalıklı konumda bulunan bazı grupların, sonradan gelen kesimler ile diğer ayrıcalıksız gruplar üzerindeki zenginleşmeleri bir anlamda yoksulluklarını bu gruplara aktarmaları sonucu oluşur (Aktan, 2002: 1).

Türkiye’de 1980 öncesi ve sonrası olarak göç hareketlerini ayıracak olursak, nöbetleşe yoksulluk 1980 sonrası kendini göstermiştir. Nöbetleşe yoksullukta, 1980

(21)

öncesindeki dayanışmacı ilişkiler yoktur. Nöbetleşe yoksulluk, kent yoksularının kendi aralarında kurdukları bir sarmaldır. Bu sarmalın temel varlık nedeni ise yaşam kavgasıdır (Işık ve Pınarcıoğlu, 2001: 155).

1.2.6.Kentsel Yoksulluk

Kentleşmenin yaygınlaşması ve bireyselciliğin çoğalması sonucu sanayi toplumlarının gelişimi ile ortaya çıkan bir kavramdır. Kentsel yoksullar, yetersiz gelir ve tüketim gibi nicel boyutu önemsemektedirler.

Kırdan kente göç eden kişiler şehir yaşamına uyum sağlayamadıkları için kendi yerleşim yerlerini ve hayat tarzlarını kurdular. Köyde kendi geçimlerini karşılayabiliyorken, kente gelince bunların bir kısmını karşılayamaz hale geldiler. Kentsel yoksulluk, dinamik ve potansiyel boyutları olan bir sorundur. Kente uyum sağlamayan kesim için kullanılan bir kavramdır. (Aydın, 2014: 5).

Köyden kente göç eden ve mülksüzleşen, sanayi tarafından çalıştırılmayan ve bunun sonucunda da düzensiz işlerde günübirlik çalışan ve gecekondularda oturan kesimi etkileyen bir olgudur (DPT, 2001: 105).

Kentsel yoksulluğun oluşmasında temel olarak kentlerin çekici, köylerin ise itici yönüdür. Kırsaldaki ekonomik yetersizliklerle birlikte sağlık, ulaşım, eğitim, barınma gibi olumsuz etmenler kente göç edilmesi ile birlikte kente de gelmiş ve buradaki yoksulluğu da tetiklemiştir.

Genellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, kentin kırsal kesimden daha fazla olanaklarının olması bu ülkelerde büyük sorunlara neden olabilmektedir. Gecekondulaşma, işsizlik gibi sorunların artmasıyla birlikte yaşanabilir kent sayısı giderek azalmaktadır. Kentsel yoksulluk sadece çalışmayanlar için değil çalışanlar için de ücretlerinin düşmesi, toplumsal hizmetlerin pahalı hale gelmesi gibi nedenlerle yoksulluk sınırının altına çekmektedir (Dündar, 2011: 118).

1.2.7.Kırsal Yoksulluk

Özellikle gelişmemiş olan ülkelerde yaşanan gelişmelerin bir sonucu olarak tarım sektöründeki gizli işsizliğin açık işsizliğe dönüşmesine dayanır.

(22)

Kırsalda yoksulluk, hem yeter gelirin olmaması hem de sosyal imkânların yetersizliğinden meydana gelmektedir. Kırsal kesimlere, kentsel bölgelere oranla altyapı, ulaşım, eğitim, kanalizasyon gibi temel altyapı yatırımlarının az yapılması ve/veya hiç yapılmaması kırsalda yaşayan bireyleri, insan onuruna yakışır yaşam sürme kıstaslarından uzaklaştıracaktır. Yoksullaşan bireyler, hayatlarını devam ettirebilmek amacıyla kentlere göç ederek kırsal yoksulluğu kentlere taşıyacak ve kentsel yoksulluğu tetikleyecektir.

Kırsal yoksullar, bağımsızlık, güvenlik, sosyal ilişkiler, hukuki ve siyasi haklar gibi yoksulluğun daha çok nitel boyutuna önem verirler. Gelişmekte olan ülkelerdeki yoksullar kabaca iki gruba ayrılabilir. Birincisi, ziraat ile uğraşan yoksullar, ikincisi ise ziraat ile uğraşmayan yoksullar.

Yoksulluk aynı zamanda yeter gelirin olmasına rağmen alınacak mal ve hizmetlerin bulunmaması durumunda da ortaya çıkmaktadır. Kırsal kesimde de bireylerin yeterli gelirleri olsa da kentsel alanlara oranla daha az alım yapılacak mal ve hizmet olması, kırsal kesimleri kentlere kıyasla daha yoksul hale getirmektedir.

Tarım, yoksulluk düzeyini doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Doğrudan etki, tarımsal büyümenin, geliri artırarak ekonominin bütününde iyileşmeler yaratarak yoksulluk oranlarını azaltacaktır. Dolaylı etkisi ise tarımsal büyüme olduğu zaman ekonominin geneli de büyümüş olacağından yoksulluk sonuç olarak azalır (Oğuz ve Kan, 2010: 438).

Kırsal kesim halkının temel geçim kaynağı tarımdır. Tarım sektörünün doğa koşullarına doğrudan bağlılık göstermesinin sonucu olarak da hava koşullarında meydana gelen ve tahmin edilemeyen olumsuz koşullar kırsalda yoksulluğu derinleştirmektedir. Olumsuz hava koşulları sonucunda oluşan üretici zararlarını azaltıcı politikaların alınması kırsalda yoksulluğu azaltacaktır.

Kırsal yoksullar, kentteki yoksullardan daha farklı bir gelecek bakışına sahiptirler. Örneğin; kentteki yoksullar geçimini sağlayamadığı takdirde yapacakları pek fazla bir şey yoktur. Ancak kırsal kesimdeki yoksullar, yeni iş bulma ümidi ile büyük şehirlere göç etmeyi düşünmektedirler (Kartal ve Demirhan, 2011: 567).

(23)

Kırsalda aile fert sayısı güç göstergesi olarak görülmektedir. Ancak aile fert sayısının atması, sınırlı kaynak olan toprak faktörü sabit olduğundan, birey başına düşen gelir azalacak, bireyler yoksullaşacaktır. Aynı zamanda ailelerin miras yoluyla kalan arazileri zaman içinde bireyler arasında paylaşılarak daha az miktar ve parçalı duruma gelmiştir. Parçalı ve küçük araziler üzerinde yapılan üretimler maliyetli olduğundan bireylerin gelirleri azalacaktır.

Kırsal yoksulluk daha çok topraksız köylü, tarım işçisi ve küçük işletmelerde görülür. Kırsalda yaşayıp belli bir mülkiyeti olmayan ve başkasına bağlı olarak çalışan kişilerde kırsal yoksulluğu desteklemektedir. Ancak bu kişileri toprağa bağlayan bir bağ olmadığı için göçe meyillidirler sonuç olarak kentsel yoksulluğu desteklemektedir (Yavuz vd., 2016: 1089). Kırsal yoksulluğu artıran faktörler; siyasi istikrarsızlık, iç çatışma, kötü yönetim, kırsal kesimi dışlayan iktisadi ve sosyal politikalardır (Khan, 2000: 8).

Yoksulluğun ve kırsalın tanımlanması, yoksulluk sınırının belirlenmesi, ölçüm yöntemlerinde karşılaşılan sorunlar, kırsalda tam ve kaliteli verilerin bulunmaması, yoksulluğun ölçümünde kullanılan farklı yöntemler, kırsaldaki bireylerin gelirlerinin kayıt altına alınamaması, kırsalda mevsimlik ve gizli işsizlik sorunları kırsalda yoksulluğun tam olarak ölçülmesini engellemektedir.

Yoksulluk ölçümünde, yoksulluk ve kırsal tanımlarının farklı yapılması, kırsalda kayıtlı ve güvenilir yeterli düzeyde veri olmaması, bu verilerin az olması sonucunda meydana gelen yoksulluk sınırını belirlemede yaşanan güçlükler, çok sayıda veri gerektirmesi, verilerin ayrı inceleme güçlüğü gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar, yoksulluğun ölçümünde tam ve etkin sonuçlar alınmasının önüne geçmektedir.

FAO 2013 yılında kırsal yoksulluğu azaltmak için küçük çiftçilere çiftlik verimlerini artırmaları için yardım edilmesinin önemli olduğunu açıklamıştır (Food And Agriculture Organization of the United Nations (FAO), 2017: 7). Dünya Bankası ise, 2003 yılında yayınladığı “Yeni Kırsal Kalkınma Stratejisi’nde kırsal yoksulluğu azaltmayı amaçlamış ve bu konuda başarılı olmak için Banka’nın kırsal

(24)

alanın tamamına odaklanması gerektiğini yani kırsal toplum ekonomisinin hem tarım hem de tarım dışı yönlerinin üzerinde durmayı kabul etmiştir (World Bank, 2003: 2).

1.3.Yoksulluk Sınırının Belirlenmesi ve Kriterleri

Sınırın temel amacı; yoksul olanlarla olmayanları belirlemek ya da yoksul olanların toplam nüfusa oranını belirlemektir. Yoksulluk sınırları, belirli bir günlük gelire, alınması gereken kalori miktarına ve bireylerin kendilerini yoksul hissettikleri gelir düzeylerine göre faklılık göstermektedir.

Mutlak yoksulluk sınırında; özellikli bir yaşam düzeyi belirlenir, bunun altında kalanlar yoksul olarak adlandırılmaktadır. Mutlak yoksulluk sınırı, az gelişmiş ülkeler için kişi başına günde 1 Dolar kabul edilirken, Latin Amerika ve Karayipler için bu sınır 2 Dolar, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ülkeleri için 4 Dolar, gelişmiş sanayi ülkeleri içinse 14,4 Dolar olarak belirlenmiştir (Ertürk, 2010: 9).

Mutlak yoksulluk sınırında ülkelerin içinde bulundukları farklı koşullar ve gelir dağılımları göz ardı edilerek bir küresel yoksulluk sınırı belirlenir. Bu sınır farklı zaman ve grupların karşılaştırılmasını mümkün kılar.

Mutlak yoksulluk sınırında iki farklı yaklaşım vardır. İlki; asgari gıda harcaması (bu yaklaşımda bireyin günlük minimum alması gereken kalori miktarı belirlenir, bunun altında kalanlar yoksul olarak tanımlanır. Bir nevi yoksullun dar tanımıdır.) İkincisi; temel gereksinimler yaklaşımı (Bu yaklaşımda, sadece gıda harcamaları değil aynı zamanda eğitim, sağlık, ulaşım gibi zorunlu harcamalarda hesaplamaya dâhil edilmektedir.) (Demirtürk, 2011: 39-40).

Göreli yoksulluk sınırı; toplam nüfusun belli oranının ya da ortalama gelirin yarısından az gelire sahip olan birey veya hane halkının yoksul olarak tanımlanmasıdır (Kulaksız, 2014: 94). Belirlenirken ülkedeki ortalama gelir veya harcamaların belirli bir yüzdesi alınır. Bulunan sonuç sınırı vermektedir.

Göreli yoksulluk sınırı belirlenirken ilk olarak, araştırma konusu grubun ortalama refah düzeyi belirlenmelidir. Bu aşamada gelir ve tüketim düzeyleri tespit

(25)

edilir. Bu düzeyin belli bir oranı yoksulluk çizgisini verir (Arpacıoğlu ve Yıldırım, 2011: 63).

Basit ve şeffaf olması ve alt grubu belirlediği için avantajlıdır ancak yoksulluk belirli bir zaman diliminde analiz edilirse dezavantajlıdır. Çünkü toplumun belli bir yüzdesinin yoksul olarak adlandırılması zaman içinde yaşam standardındaki değişimleri göz ardı etmemizi olanaklı kılar. Bu sınırın belirlenmesi oldukça keyfidir (Aktan ve Vural, 2002: 19).

Öznel yoksulluk sınırı ise; yapılan anket çalışmaları sonucunda kişilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için gerekli olan asgari gelir düzeyine vermiş oldukları cevaplar sonucunda oluşturulur. Bu durum karmaşaya neden olabilir çünkü aynı gelir düzeyine sahip grupların verdikleri cevaplar farklı olabilir.

1.4.Yoksulluk Sınırını Belirlemede Kullanılan YaklaĢımlar ve Endeksler

Yoksulluğun belirlenmesinde; kişi başına gelir/harcama, toplam harcamalar içinde gıdaya yapılan giderin oranı, kafa sayısı yoksulluk endeksi, çocuk ölüm oranları, kişi başına sağlık gideri, toplam ücretlerin GSYİH oranı, elektrik kullanılan evlerin sayısı, kişi başına telefon sayısı, kişi başına motorlu araç sayısı gibi göstergeler kullanılabilir.

1.4.1. Ġnsani GeliĢim Ġndeksi

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından geliştirilmiştir. Sağlık, eğitim ve gelir düzeyi şeklinde üç unsurdan oluşmaktadır. Bu endeks iktisadi büyümeyi sadece rakamlarla değil diğer sosyo-ekonomik göstergelerle de ölçmektedir. İnsani gelişim temelde Amartya Sen’in yapabilirlik yaklaşımına dayanır.

UNDP 1940’lı yıllarda Amartya Sen’in insan eksenli kalkınma modelini esas alarak HDI (Human Development Index) hesaplanmış ve 1990 yılından itibaren HDR (Human Development Report)ler her yıl düzenli şekilde yayınlanmıştır (Türkoğlu ve Karalı, 2005: 56). 1990 yılında yayınlanan HDR de üç değişken içinde yoksulluk araştırması yapılarak ortalama yoksulluk bileşeni bulunur ve daha sonra bu bileşen 1’den çıkarılarak HDI bulunuyordu. 1991 yılında HDR de bazı düzenlemeler

(26)

yapılarak bu dolambaçlı yol terk edildi, yani 1’den çıkarma işlemine son verildi. 1991 yılındaki raporda aynı zamanda okullaşma oranı da endekse eklenmiştir. Erişkin okuryazarlığına 2/3, okullaşma oranına 1/3 oranında ağırlık verilmiştir. 1991 raporu HDI’nın gelir unsurunu düzelten ilk rapordur. 1994 raporunda da bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin; gini katsayısı kullanımı bırakılmış, satın alma gücü paritesiyle desteklenmiş değer ortalama küresel değer olarak kullanılmıştır (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 60-61).

İnsani gelişme endeksi; insani refahı temel alan farklı bölge ve ülkeler arasında karşılaştırma yapma fırsatı veren ve bir ülkede insani refah düzeyini gösteren özet bir tablodur (Bolat ve Çilan, 2019: 224). Bu karşılaştırmalar sonucunda endeksin yüksek ve düşük olduğu bölgeler bulunarak sonuçlara göre politikalar uygulanmaktadır. Bu tablolarda gelir, kalkınmışlığı ölçmede tek unsur olmaktan çıkmıştır.

HDI, kalkınmanın 3 temel boyutunu ölçmektedir. 2005 yılında yayınlanan HDR de bu boyutlar şu şekilde tanımlanmıştır; doğumda yaşam beklentisi, yetişkin okuryazar oranı ve okula kayıt oranı olarak ölçülen yaşam standardı (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 57).

HDI hesaplama yöntemi; üç unsura ait göstergeler ayrı ayrı endeks haline getirilir. Bu endeksler birleştirilir tek endekse yani HDI’ye dönüştürülür. Gözlenen değer ile en az değerler arasındaki fark belirlenmekte daha sonra bu fark maksimum en fazla ve en az değerler arasındaki farkın oranı olarak gösterilir.

HDI’yı oluşturan her değer 0 ile 1 arasında bir değer alacak şekilde aşağıdaki gibi formüle edilmiş ve bu formül yardımıyla hesaplamalar yapılmaktadır (Tüylüoğlu ve Karalı, 2005: 62-63);

İnsani Gelişme Endeksi=1/3(yaşam beklentisi endeksi)+1/3(eğitim endeksi)+1/3(GSYİH endeksi)

Yaşam beklentisi endeksi= (Max. yaşam beklentisi)/(Max. Değer-Min. Değer)

(27)

Eğitim endeksi=2/3(yetişkin okuryazar oranı-Min. Değer)/(Max. Değer- Min. Değer)+1/3(ülkenin kayıtlı öğrenci sayısı-Min. Değer)/(Max. Değer-Min. Değer)

GSYİH endeksi=(log kişi başına gsyih-log max. Değer)/(log max. Değer-log min. Değer)

Kullanılan endekslerde yer alan maximum ve minimum değerler UNDP tarafından yayınlanmaktadır. HDI, her endeksinin (1/3) oranlarının toplamından oluşmaktadır. Sonuçta; HDI değerinin 0,000-0,499 arasında olması düşük, 0,500-0,799 arasında olması orta ve 0,800-1,000 arasında olması ise yüksek insani kalkınma düzeyini gösterir (Human Development Indıces and Indıcators, 2018; 3).

1.4.2.Gini Katsayısı:

Bireyler arasındaki gelir eşitsizliğini ifade eder. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında değer alır. 0 olması durumunda adalet, 1 olması durumunda ise tam adaletsizlik vardır. Gelir eşitsizliğinin artması yeterince beslenemeyenlerden iyi durumda olanlara, gelir transferine işaret eder (Aktaş, 2007: 66).

Tablo 1: SeçilmiĢ Ülkelerde GĠNĠ Katsayısı Değerleri

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 Türkiye 0,442 0,435 0,433 0,428 0,421 0,412 0,419 0,426 0,430 Yunanistan 0,331 0,329 0,335 0,343 0,344 0,345 0,342 0,343 0,334 Almanya 0,291 0,293 0,290 0,283 0,297 0,307 0,301 0,295 0,291 Çek Cum. 0,251 0,249 0,252 0,249 0,246 0,251 0,250 0,251 0,245 Belçika 0,264 0,266 0,263 0,265 0,259 0,259 0,262 0,263 0,260 Fransa 0,299 0,298 0,308 0,305 0,301 0,292 0,292 0,293 0,293 Ġtalya 0,318 0,317 0,325 0,324 0,328 0,324 0,324 0,331 0,327 Litvanya 0,359 0,370 0,330 0,320 0,346 0,350 0,379 0,370 0,376 Avusturya 0,275 0,283 0,274 0,276 0,270 0,276 0,272 0,272 0,279 Ġngiltere 0,324 0,329 0,330 0,313 0,302 0,316 0,324 0,315 0,331 Norveç 0,241 0,236 0,229 0,225 0,227 0,235 0,239 0,250 0,261 Kaynak: http://appsso.eurostat.ec.europa.eu/nui/show.do?dataset=ilc_di12&lang=en (erişim tarihi: 01/05/2019)

Tabloya bakıldığı zaman, ülkemizde 2014 yılına kadar gelir dağılım adaletinde bir iyileşme meydana gelmiştir. Bu tarihten itibaren ise tekrar adalet bozulmaya başlamıştır. Yunanistan’ın ekonomik ve coğrafi özellikleri bizimle benzer olmasına rağmen gelir dağılımında Türkiye’ye oranla daha adil durumdadır. Hatta

(28)

son yıllarda ülkede meydana gelen ekonomik bunalımlar Yunanistan’da gelir adaletini etkilememiş aksine daha adil konuma getirdiği görülmektedir.

ġekil 1:SeçilmiĢ Ülkelerde Gini Katsayısı Değerleri

Kaynak: Tablo 1’deki veriler kullanılarak oluşturulmuştur.

Yukarıdaki grafikte seçilmiş ülkelerde Gini katsayısı karşılaştırılmıştır. Ülkeler gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomi kriterlerine göre belirlenmiştir. 2016 yılına kadar seçilmiş ülkelerde en düşük katsayı Norveç’tedir. 2017 yılında ise Çek Cumhuriyeti, en düşük Gini katsayısına sahip ülke olmuştur. Türkiye ise 2014 yılında kısmen bir düşüş olmasına rağmen 2009-2017 döneminde seçilmiş ülkelerde en yüksek katsayıya sahiptir. Türkiye bu ülkeler arasında gelirin en adaletsiz dağıtıldığı ülke konumundadır.

Katsayı aynı zamanda Lorenz eğrisi yardımıyla da hesaplanmaktadır. Eğri nüfus ile gelir toplamlarının geometrik olarak yerini gösterir. Lorenz eğrisinde, kırk beş derecelik mutlak eşitlik doğrusu ve ülke oranını gösteren doğru çizilir. İki doğru arasındaki alanın bütün alana oranı Gini katsayısını verir. Bu doğrular birbirine

0 0,05 0,1 0,15 0,2 0,25 0,3 0,35 0,4 0,45 0,5 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 belçika çek cum. almanya yunanistan fransa italya litvanya avusturya ingiltere norveç türkiye

(29)

yaklaştıkça Gini katsayısı sıfıra, uzaklaştıkça ise katsayı bire yaklaşır. Yakınlaşması gelir dağılımında adaletin arttığını, uzaklaşması adaletsizliğin arttığını gösterir.

1.4.3.Gelir Açığı Oranı

Yoksulluk açığının derinliği, yoksulluk sınırı ile yoksul nüfusun ortalama geliri arasındaki farkın yoksulluk sınırına oranlanması ile ölçülebilir. Yoksulların yoksulluk sınırının üzerine çıkmaları için gerekli olan ortalama gelirin bulunması veya ortalama gelirin sınırın ne kadar altında olduğunu görmemizi sağlar.

Gelir açığı Oranı (I)= (z-UP)/z z: yoksulluk sınırı

Up: yoksul nüfusun ortalama geliri 1.4.4.Yoksulluk Açığı Endeksi (PG)

Gelir açığı oranı, kafa sayısı endeksi ile çarpıldığı zaman yoksulluk açığı endeksi bulunur. Kafa sayısı oranı; yoksulluk sınırı altındaki nüfusun, toplam nüfusa oranlanması ile bulunur (H=q/n). Yoksulluk sınırı altındaki bireyin geliri artarsa indeks değeri azalacaktır (Aktan ve Vural, 2002: 28).

PG=1/n ∑ [(z-u)/z] z: yoksulluk sınırı n: nüfus

u: yoksul nüfusun ortalama geliri

1.4.5. Diğer Endeks Ve YaklaĢımlar

Gıda-Gelir Oranı Yaklaşımı: Yoksulluk sınırını belirlemek için gerçek harcama kalıplarını kullanır ve minimum besin gereksinimini belirlemede ortaya çıkan sorunlardan kaçınır. Hane halkı gelirinin belli bir oranından fazlasını gıda harcamalarına ayırıyorsa bu hane halkı yoksul anlamına gelmektedir. Temel husus, hane halkının gelirinin düşük olması ve bundan dolayı da büyük bir kısmını gıda harcamalarına ayırmasıdır.

Alınması Gerekli Asgari Kalori Miktarı Yaklaşımı: Farklı yaş ve cinsiyet gruplarındaki kalori ihtiyacının ulusal ağırlıklı ortalaması alınarak kişi başına kalori miktarı belirlenir. Bireyin günlük beslenmesinin ortalama maliyeti çıkarılır. Bu maliyete ayrıca minimum gıda dışı harcamalar eklenir. Zayıf noktası ise sadece

(30)

alınması gereken minimum kalori miktarının belirlenmesidir (Ökten ve Kale, 2009: 64).

Sen Yoksulluk Endeksi: Kafa sayısı oranı, gelir açığı oranı ve gini katsayısının birleştirilmesi suretiyle oluşturulan ve yoksulların sayısını, boyutunu, gelir dağılımını dikkate alan bir ölçüttür.

Çalışmasında yoksulluğun ölçülmesi için öncelikle iki sorunun cevaplanmasını ister. İlk olarak; kimlerin yoksul olduğu bulunmalı. İkinci olarak ise; yoksulların tek bir gösterge altında nasıl toplanacağı ifade edilmektedir. İlk sorunun cevabı için gelir/harcama düzeyi kullanılmış, ikinci sorunun cevabı içinse kafa sayısının oranı ve gelir açığı oranından yararlanılmaktadır (Elhakan, 2015: 20). S=AB+A(1-B)GP A:kafa sayısı oranı

B:gelir açığı oranı GP: gini katsayısı

Pα Endeksi: Foster, Greer ve Thorbecke (1984) tarafından geliştirilmiştir. Bir kişinin gelir açığının ölçümünün yalnızca yoksulluk sınırına ve o kişinin gelirine bağlı olduğunu savunur.

Pα (c, b)=1/a ∑ (

𝑏−𝑐

𝑏

)

α

; α ≥0 a: toplam hane halkı

q: yoksul hane halkı

b: hane halkları için yoksulluk sınırı c: hane halkı geliri

α: yoksulluk parametresi

α: 0 olursa sadece yoksulların sayısı önemlidir ve bu durumda ölçüt kafa sayısı endeksine dönüşür. Yani yoksulların toplam nüfus içindeki payını verir.

α: 1 ise ölçüt kişi başına yoksulluk açığına eşittir. Yoksulların geliri ile yoksulluk sınırı arasındaki farkın toplamını ifade eder. Yoksulluğun şiddetini ölçer.

(31)

P˃1 olduğunda gelir dağılımının önemi artar. Yoksulluk sınırının uzağında kalan en yoksul kesime daha fazla ağırlık verdiği için yoksulluğun yoğunluğunu dikkate alır. CP; yoksullar arasındaki varyasyonu gösterir (Aktan ve Vural, 2002: 29-30).

1.5.Tarım Sektöründe Yoksulluk Bağlantısı Ve Kırsal Yoksulluk

Tarım sektörü, üç ana sektörden biridir. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin gelirlerinin büyük bir kısmını tarımsal üretim oluşturmaktadır. Bu ülkelerde yoksulluk olgusunu azaltmak, temel geçim kaynağı olan tarıma destek verilerek mümkün olabilmektedir. Tarım sektörüne verilen destekler başlangıçta tarımsal üreticilerin gelirlerini artırarak kırsal yoksulluğu azaltacak ve dolayısıyla da ülke yoksulluk oranlarını azaltacaktır. Ancak tarımsal üretim kararı alınırken üreticilerin bir önceki yıl fiyatlarına bakması, arz ve talep esnekliklerinin sektörde düşük olması literatüre King Kanunu ve Cobweb Teoremlerini kazandırmıştır.

1.5.1.Tarımsal Üretim Ve Özellikleri

King Kanunu; tarım ürünleri piyasasında ürünün çok olduğu yıllarda hâsılatın az, ürünün az olduğu yıllarda ise hâsılatın çok olması varsayımına göre kurgulanmakta ve "İyi ürün kötü hâsılat, kötü ürün iyi hâsılat" şeklinde özetlenmektedir. Ürünün bol olduğu yıllarda hâsılatının kötü olmasının nedeni tarım ürünleri için talebin fiyat esnekliğinin birden küçük olmasıdır.

Tarımsal ürünlerin hem arzının hem de talebinin esnek olmaması, küçük bir arz değişmesi sonucunda, tarımsal ürün fiyatlarında çok büyük değişmelere neden olmakta, bu da çiftçilerin gelirinin önemli ölçüde değişmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu olguyu ilk defa 1696 yılında açıklayan Gregory King'den dolayı, King Kanunu adını almaktadır (Dinler, 2000: 256).

Üretim dönemini izleyen dönemde hava koşullarının çok iyi gitmesi sonucu arzın arttığını varsayalım. Talepte bir değişme yokken söz konusu ürünün fiyatı arz fazlasından dolayı düşecektir. Talep esnekliği ne kadar azsa, arz artışı sonucu fiyattaki düşüş o denli büyük olacaktır. Arz artışı nedeniyle fiyatlarda meydana gelen

(32)

düşüş sonucu üreticilerin gelirinin, normal ürün yılında elde ettikleri gelirin de altına düşmesine neden olmaktadır.

Cobweb teoremleri; öncelikle üreticiler üretim kararı verirken bir yıl önceki piyasa fiyatlarını göz önüne alırlar ve buda dönemler arasında tarımsal ürün fiyatlarının dalgalanmasına neden olmaktadır. Fiyat dalgalanmalarını açıklayan şekiller örümcek ağını anımsattığı için bu olaya "örümcek ağı" teoremi ya da kısaca "Cobweb Teoremi" denilmektedir. Dönemler arasında fiyat dalgalanmaları, arz ve talep eğrilerinin esnekliğine dolayısıyla eğimine bağlı olarak, sürekli bir dalgalanma olabileceği gibi dengeye yönelik ya da dengeden uzaklaşan dalgalanma olabilmektedir. Arz ve talep eğrilerinin esneklikleri birbirine eşitse, yani eğimleri aynı ise sürekli dalgalanma ortaya çıkar. Herhangi bir tarımsal ürün piyasasında denge fiyatı oluşmuşken talep eğrisi sağa kaymış olsun. Bu durumda denge fiyatı ve alım-satım miktarı yükselecektir. Ancak arzın gecikmeli oluşu, denge noktasına giderken fiyatın bu denge noktası etrafında dalgalanmasına neden olacaktır. Talep doğrusunun eğiminin arz doğrusunun eğiminden büyük olduğu hallerde fiyat dalgalanmaları dengeye yönelir. Talep doğrusunun eğiminin arz doğrusunun eğiminden küçük olduğu hallerde ise fiyat dalgalanmaları azalıp bir denge noktasında duracağına gitgide şiddetlenir (Bulut, 2015: 52).

1.5.2.Tarım, Yoksulluk ve Kırsal Yoksulluk ĠliĢkisi

Tarım, kırsal kesimin temel geçim kaynağıdır. Gelirlerini tarımsal üretimden elde eden üreticilerin, sektörün doğa koşullarına doğrudan bağlı olması, ilkel tarım tekniklerinin kullanılması nedenlerinden dolayı maliyetleri artmaktadır. Maliyetlerin artması üretici gelirlerini düşürerek, bireyleri yoksullaştırmaktadır. Kırsalda yoksullaşan birey üretimden vazgeçerek, kentlere göç etmekte ve kentsel yoksulluğu tetiklemektedir. Tarım, başlangıçta kırsal kesim yoksulluğunu tetiklerken ikinci etapta da kentsel yoksulluğun oluşmasında büyük rol oynamaktadır. Yoksulluk yeter gelirin olmamasının yanında aynı zamanda alınacak mal ve hizmetin bulunmamasını da ifade etmektedir. Üretimin azalması, üretici gelirlerinin azalmasına ve satın alınacak mal ve hizmetlerin piyasada bulunmasına neden olması sonucunda ülke çapında yoksulluk oranları artış gösterecektir. Tarıma yapılan etkin ve verimli

(33)

politikalar sonucunda hem kırsal yoksulluğun hem de genel yoksulluğun önüne geçilmiş olacaktır.

1.5.2.1.Yoksulluk ile Kırsal Yoksulluk Arasındaki ĠliĢki

Yoksulluk, dünya genelinde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülen bir olgudur. Bu ülkelerde ise yoksulluğun büyük bir kısmı kırsal kesimde karşımıza çıkmaktadır. Kırsal yoksulluğa neden olan etmenlerin başında gelir düşüklüğü ve sosyal imkânlardan yoksun olma durumları gelmektedir. Tarımsal politikaların etkin kullanımı sonucunda kırsalda yaşam standardı yükselerek yoksulluğun artmasının önüne geçilecektir. Kırsal yoksulluğun azalması ise ülkede yaşanan genel yoksulluk oranlarını azaltarak genel ekonomi üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır (Oğuz ve Kan, 2010: 428).

Yoksulluk sadece yeter gelir olmaması durumunu değil aynı zamanda giyim, barınma, eğitim gibi temel insan ihtiyaçlarının olmaması ve/veya az olması durumunu kapsamaktadır. Kırsal kesimde temel insan ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıların olmaması veya az olması kırsalda yoksulluk yaşamasını etkileyerek insanların yeterli gelirleri olmasına rağmen bu ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için kendilerini yoksul hissetmelerinin sebeplerindendir.

Kırsalda yaşayan halkın yoksulluk algısı ve tanımı yaşadığı yöreye, kültüre ve geleneklere göre değişmektedir. Giyim tarzı ve insana bakış açışı kişilerin yoksulluk olgusuna bakışını şekillendirmektedir. Genellikle parası olmayan kişiler yoksul olarak tanımlanmaktadır. Giyim tarzı ise yoksulluğu ölçmede bireyler arasında en sık kullanılan yöntemdir. Kırsalda yaşayan bireyler aynı zamanda kırsalın kendilerini yoksullaştırdığı, kentlerde yaşayanların ise zengin olduklarını düşünmektedirler (Yavuz vd., 2016: 1093).

Kırsalda yaşanan yoksulluk ve tarımın itici yönleri sonucunda kırsalı genç ve dinamik nüfus terk etmiştir. Kırsalda kalan yaşlı nüfus ise tarım sektörü işgücü ve aktif çalışma gerektirdiğinden tarım topraklarını etkin ve verimli kullanamamaktadır. Kırsalda kalan ve çalışma çağı dışında kalan bağımlı nüfus ise büyük çapta üretim yapmak yerine kendine yeter üretim yapmakta bunun sonucu olarak da kırsalda yoksulluk artmaktadır (Karsan ve Karlı, 2016: 159).

(34)

Eğitim, yoksulluğu etkileyen unsurlardan bir diğeridir. Eğitim durumu yüksek olan bireyler iş olanaklarına daha kolay kavuşmakta ve daha yüksek gelir elde etmektedirler (Kulaksız, 2014: 95). Ancak eğitim durumu karşılaştırıldığında kır-kent arasında farklılıklar olduğu görülmektedir. Kentlerde eğitim olanaklarının fazla olması, burada yaşayanların daha kolay ve daha yüksek ücretli iş imkânları bulmalarını sağlar. Kırsalda ise eğitim seviyesi düşük olduğu için bireyler daha düşük ücretli ve daha zor iş bulmaktadır.

Tarımda makineleşme sonucunda büyük üreticiler ve çiftlik sahipleri makineleşmeden yararlanabilmiş ancak küçük ve yeterli geliri olmayan üreticiler ise yararlanamamıştır. Bunun sonucunda büyük üretici ile küçük üretici arasındaki makas giderek açılmış, rekabete dayanamayan küçük üreticiler ise tarımı bırakıp başka faaliyet kollarında gelir kazanmış ya da kentlere göç ederek kırsalda yaşanan yoksulluk sorununu kentlere taşıyarak yoksulluğu derinleştirmişlerdir (Eştürk ve Kılıç, 2016: 150).

Küreselleşme ile beraber yoksulluk ve kırsal yoksulluk olguları sadece o ülkenin değil uluslararası bir sorun haline gelmektedir. Diğer bir ifadeyle; küreselleşme sonucu bir nevi sınır duvarlarının ortadan kalkması sonucu bir ülkenin kırsalında bulunan yoksullar, diğer ülkelerin iş imkânlarından ve sosyoekonomik imkânlarından yararlanmak amacıyla legal ve/veya illegal şekilde göç ederek yoksulluğu kendi ülkesinde azaltmakta aynı zamanda göç edilen ülkede ise artmaktadır. Bu bağlamda yoksulluk uluslararası önemi olan bir olgu konumuna gelmektedir. Küreselleşme sonucunda gelişmekte olan veya az gelişmiş olan ülkelerde gelişmiş ülkelere oranla ilkel tarım yöntemlerinin uygulanması bu ülkelerde üretim maliyetlerini dolayısıyla da satış fiyatlarını artırmaktadır. Küreselleşme sonucu dışarıya açılan geri kalmış ülkeler üretim maliyetleri ve fiyatlar yüksek olduğundan dolayı küresel piyasalarda yer bulamamakta, ürünlerini satamamakta bunun sonucu olarak da diğer ülkelerin düşük fiyatlı ürünleri ülkeye girmekte, ülke üretimi düşmekte, tarımsal gelirleri azaltmakta ve kırsal yoksulluk oranı artmaktadır.

(35)

1.5.2.2.Tarım Sektörü ile Kırsalda YaĢanan Yoksulluk ĠliĢkisi

Gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde istihdamın yarısından fazlası tarım sektöründedir. Bundan hareketle tarım politikaları sonucunda tarımsal büyümenin yoksulluğu azaltma etkisi olarak tarım ve tarım dışı sektörlerde görülen istihdam artışı gösterilebilir. Kırsal alanlarda öncelikle yatırımlar tarım sektörüne yapılır, tarımın gelişmesi sonucunda ise tarım dışı sektörlere yatırım yapılmaya başlanarak sosyoekonomik çeşitlilik artarak yoksulluk azalmaktadır (Oğuz ve Kan, 2010: 428).

1980 yılından itibaren dünyada uygulanan neoliberal kalkınma politikalarında temel amacın istihdamın ve üretimin tarım sektörü dışında artırılması olmuştur. Bu nedenle Devlet desteğinin azaltılması tarım kesimi ve kırsalda yoksulluğun artmasında rol oynamıştır (Özdemir, 2012: 231).

Liberal ekonomi politikalarının uygulandığı yıllardan önce devlet, tarıma prim desteği, girdi desteği ve düşük faizli kredi destekleri vererek tarımda çalışan kesimi desteklemiş ve böylelikle bu kesimde gelir seviyelerinin arttığı görülmüştür. Ancak liberal politikalar sonucunda bu tür desteklemeler azaltılmış veya ortadan kaldırılmıştır. Destekleme yapılmayan tarımsal üreticilerde tarımsal üretim yapmaktan vazgeçmiş ve/veya azaltmış, azalan veya vazgeçilen üretim sonucunda üretici gelirleri azalmış, azalıştan dolayı da kırsal yoksulluk artmaktadır. Üretimi bırakan kesim ise başka becerisi olmamasına rağmen yeni iş imkânları ümidiyle kentlere göç ederek kentsel yoksulluğu tetiklemektedir.

Dünya genelinde kırsal kesime bakıldığında tarımsal işletmeler genellikle küçük aile işletmeleri şeklindedir. Bu işletmeler ise en ucuz maliyetli olan emek girdisini kullanarak üretim gerçekleştirmektedir. Ticari anlamda üretim yapan büyük işletmeler ise ucuz olan emek faktörünü dışarıdan temin ederek küçük işletmelere oranla daha az maliyetle daha fazla mal ve hizmet üretmektedir (Karabaş vd., 2010: 487).

Yoksulluğun en önemli nedenlerinden biri de işsizliktir. İşsizlik olgusu da tarım sektöründe hem mevsimlik işsizlik hem de gizli işsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle gizli işsizlik ölçümü oldukça zor bir kavramdır. Ölçümünün

(36)

zor olması da işsizliğin ve dolayısıyla yoksulluğun derinliğinin anlaşılmasını imkânsız kılmaktadır.

1.5.2.3.Tarım Politikalarının Yoksulluk ve Kırsal Yoksullukla ĠliĢkisi

Üç ana sektörden biri olan tarım sektörü, destekleme ve alım politikaları yoluyla desteklenmelidir. Bu politikalar sonucunda, üretim ve ciro artışı meydana gelecektir. Artışlar sonucunda ülke ekonomisi büyüyecek, ülke kaynaklarının verimli kullanılması ise ülke genelinde özellikle kırsalda karşılaşılan yoksulluğu azaltacaktır. Tarım politikaları uygulanması, sadece kırsalda değil aynı zamanda ülke genelindeki yoksulluğun da azalmasını sağlayacaktır.

Tarım, doğrudan doğa koşullarına bağlılık gösteren bir sektördür. İyi olan hava koşullarının bir anda kötü gitmesi durumunda kişinin üretim dönemi boyunca katlandığı maliyetlerinin kısmen veya tamamen karşılayamamasına neden olabilecektir. Bu olumsuzlukları ortadan kaldıracak, üreticinin geleceği daha iyi görmesini sağlayacak, olumsuz koşullar sonucunda üretici zararlarını karşılayacak devlet destekli bir tarımsal sigorta sistemi kurulmalıdır.

Sektörde kullanılan tohum ve gübre gibi girdilerin ithal edilmesi yerine yerli olanların kullanılması teşvik edilmelidir. İthal tohumların, ülke toprağına uyumu zor ve zaman alıcı bir süreçtir. Ülkeler yerli olan tohumlarını tescil ederek, onları kullanmalı, tohumların genetiği daha fazla ürün elde etmek amacıyla değiştirilmemelidir. Genetiğin değiştirilmesi, insan sağlığına zarar verebilmektedir. Zarar gören insan sağlığı ise kamu harcamalarının artmasına neden olarak, kaynak kullanımında etkinlik bozulmaktadır.

Sektörün en önemli girdilerinden olan mazot, elektrik ve su, tarımsal üretime destek sağlanması amacıyla üreticilere daha ucuz sunulmalıdır. Ucuz sunulan bu girdilerin neticesinde sektör cazip hale gelerek, kırsal veya kentsel bölgelerde çalışmayan nüfus sektöre yönelecektir. İstihdamın artması, üretim ve gelirin artmasını, işsizliğin ve yoksulluğunda azalmasını da sağlayacaktır.

Tarım politikalarının amaçlarından biri de çevresel duyarlılığın artırılmasıdır. Uygulanan politikaların çevreyi göz ardı etmesi çevresel düzeni bozmakta ve

(37)

bozulan çevrede çevreye dayalı üretim yapan kişilerin üretimlerini azaltmakla kalmayıp, işsizliği de artırarak yoksulluğu tetiklemektedir (Çondur ve Cömertler, 2010: 65).

Çevreye duyarlı olmayan, çevre kirliliğini artırıcı atıklar kullanımını teşvik eden tarım ve/veya ekonomik politikalar tarımsal üretimi cari yılda artırarak, yoksulluğu azaltabilir ancak çevre kirliliğinin artması sonucu ise sürdürülebilir bir tarımsal üretim artışı gerçekleşmemektedir. Cari yıl artan üretim diğer yıllar daha da azalmakta ve üretici gelirleri aşağı çekilmektedir. Aynı zamanda üreticilerin gelirlerinde meydana gelen azalmayı ortadan kaldırmak amacıyla aynî ve nakdi yardımlar yapılabilir. Bu tür yardım politikaları da kısa dönemde bir ferahlama yaratan ama uzun dönemde faydalı olmayan politikalardır.

Yoksullukla mücadele ve kırsal kalkınma konusunda politikalar oluştururken sürdürülebilirlik, çevreye duyarlı, bütüncül bir anlayış benimsenmelidir. Politikacılar, politikalarını çevre, ekonomi ve sosyal yaşam üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak, yerel halkın katılımı bölgede faaliyette olan sivil toplum kuruluşları ve diğer kuruluş temsilcilerinin görüş ve önerilerini alacak şekilde yüksek katılımlı karar alma/uygulama mekanizması işletmelilerdir (Ateş, 2017: 7).

Dünya genelinde kırsal kesimde yaşanan yoksulluktan erkek bireylere oranlara bayan bireyler daha fazla etkilenmektedir. Kadınlar kırsalda erkeklere eşdeğer veya daha fazla çalışmalarına rağmen bölgede ücretsiz aile işçisi statüsündedir. Kırsalda kadın, yapmış olduğu faaliyetleri birer ekonomik faaliyet olarak değil gündelik yaşamın gerekleri olarak görmektedir. Ancak kadınların yapmış olduğu faaliyetler gereklerden ziyade birer ekonomik faaliyet ve kadınlarda birer girişimci statüsündedir (Gülçubuk vd., 2012: 360). Geleneksel toplumlarda, bu düşüncelerin temellerinde gelenek ve göreneklerin bulunduğu yadsınamaz. Geleneklere göre kadının iş hayatına girmesi hoş karşılanmamaktadır. Bu olumsuzluklar karşısında ise kadının kırsalda önemini artıracak tarım ve genel ekonomik politikalar uygulanmalıdır. Bu politikalar sonucunda kadının kırsalda statüsü yükselerek, yoksulluğu azaltmada rol oynayacaktır.

Şekil

Tablo 1: SeçilmiĢ Ülkelerde GĠNĠ Katsayısı Değerleri
ġekil 1:SeçilmiĢ Ülkelerde Gini Katsayısı Değerleri
ġekil 2: 2014-2020 AB Çok Yıllı Mali Çerçevesi (Milyon Avro)
Tablo 3: ISPA Kaynaklarından Ülkelerin Yararlanma Oranları (%)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarıda örneklerde gösterildiği gibi, global ekonomik krizin etkilerinin kentsel alanlara göre kırsal bölgelerde daha yüksek olduğu dikkate alınarak

Faaliyet sorumlusu: İl Kültür Turizm Müdürlüğü İşbirliği yapılacak taraflar: Kaymakamlık Toplam tahmini maliyet: 5.000 TL Kontrol yöntemi: Köy müze sayısı

Özellikle dünya gıda piyasalarında fiyat artışlarının görülmeye başlandığı 2006 yılında sonra kentsel kesimde kırsal kesime göre yoksulluk daha şiddetli

Çalışmamızda ilk olarak bazı yoksulluk tanımlarına yer verilmiş, ardından yoksulluğun neden ve sonuçlarının iç içe geçtiği görülerek, küreselleşme,

 Samsun İlinde tarımsal altyapının iyileştirilmesi ve kırsal kalkınmanın sağlanabilmesi için; tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun sağlanması,

  salep orkidelerin yayılış alanlarının artırılması ile salep orkidelerin yok olmasının önüne geçilmesi amacıyla hazırlanan “TR83 Bölgesinde Salep

Muhabirlerin yapısal yanlılık boyutunda yoksulluk olgusunun medyada temsiline iliĢkin değerlendirmelerini gösteren m5‟e (Farklı ideolojiye sahip medya

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Sürekli Eğitim ve Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından gerçekleştirilecek "Türkiye'de Tarım ve Kırsal Kalkınma