A N
Hayreddirı Paşa He cenk görenler niçin söylemezler?
—İnebahtı felâketi
—Donanma mah
volmakla koca bir devlet batar mı?
—Uluç Ali demsünler
—Balyoz Barbaros
—Kesilen kol
bir daha yerine gelmez
—Bu devlet öyle bir devlettir ki
—Sokullu nun donanması
—Bar
baros Hayreddin in fenerini yakanlar
—Kılınç Ali Paşanın gözyaşları
YAZAN :
Feridun Fazıl TİİLBETSTÇİ
Tophanede Kılıçali Paşa camii
0
° nebahtı felâketi haberi Edimeye ulaştığı za man devrin padişahı İkinci Se lim;— Devleti aliyyem tarihinde böyle bir felâket vukua gelme miştir.
Diye ağlamıştı O zamana ka dar hakikaten bu derece feci bir deniz mağlûbiyetine uğra mamıştık. 7 ekim 1571 de ce reyan eden İnebahtı savaşında Kaptamderya Müezzinzade Ali Paşanın affedilmez hataları yü zünden 224 parçalık bir donan madan geriye kırk kadar kadir- ga ve kalite kalmıştı. Başta Kaptan Paşa olmak üzere 110 kadirga kaptanı, 2500 küçük za bit ve 8000 levend ve kürekçi şehit düşmüştü. 1200 Sırbistan forsan serbest kalmış ve 4840 Türk yaralısı da Haçlıların eli ne esir düşmüştü. Eğer savaş tan evvel yapılan harp
mecli-Kaptanı Derya Kılıçali Paşa
FİLMİ |
sinde Uluç Ali Paşanın mütalâ ası nazarı itibara alınarak ona göre hareket edilmiş olsaydı, belki de meydan muharebesi lehimizde neticelenebilirdi. U- luç Ali Paşa, deniz tarafının tu tulması üzerinde çok ısrar et miş, fakat Müezzinzadeyi bir ttirlii ikna edememişti, Kaptan Paşanın mütalâası üzerine kıyı nın tutulması kararlaştırılmıştı. Mecliste hazır bulunanlar Kap tan Paşanın aksine bir şey söy lemekten korktukları için sus muşlardı. Uluçun buna fena hal de canı sıkılmış, mevki ve rüt be farkı düşünmeden;
— Kanı Hayrettin Paşa ile Turgutçe ile cenk görenler ne için söylemezler?
Diye bar bar bağırmış ise de kimse ağzını açmamıştı. Ancak Uluçun gençlik arkadaşı olup Barbaroslarla beraber korsan gezmiş olan İskenderiye Beyi Şolok Mehmet;
— Paşa kardeş doğru söyler. Diyebilmişti. O kadar. Savaş başlamadan biraz evvel son bir defa daha haber göndermiş, hiç olmazsa cepheden değil yan ve yahut geriden hücuma geçilme si için ricada bulunmuştu. Mü ezzinzade bunu da dinlememiş, — Ben padişahın donanma sına kaçtı namını komazam.
Gibi garip bir cevap vermiş ti.
Olan oldu. Koskoca donanma mahvolup gitti, Yalnız, karşı sında en az dört beş misli düş man kadirgası bulunmasına rağ men Uluç Ali Sırbistan donan masının içinden boğuşa boğuşa kendisine bir yol açarak on dört parça gemi ile kurtuldu. Doğruca İnebahtı’ya geldi. Bu radan sür’atli bir kalita ile
İs-
tanbula haber saldı. Kimsenin çenesini bıçak açmıyordu. De niz cenklerinde pişmiş olan Ve zir Piyale Paşa bile ye’se düşü yor, ağlamaklı oluyordu. Yalnız müdebbir Vezir Sokullu Meh met Paşa sakindi. Beyaz sakalı nı karıştırarak;
— Donanma mahvolmakla bu koskoca devlet batar mı? El bet bir tedbiri düşünülür. Asu de hal olun. Hele Uluç bir ke re gelsin.
Diyordu. Uluç Ali Paşa 1571 yılı aralık ayının nihayetinde Îstanbula geldi. Büyük mera simle karşılandı. Huzura kabul edildi. Padişah kendisine son derece iltifatta bulundu.
— Bundan böyle Uluç Ali demesinler, Kılıç Ali yazsınlar.
Dedi. Kendisine Kaptanıder- yalık verildi. Kılıç A li o zaman yetmiş beş yaşlarında bir deli kanlı idi. Akdeniz devletleri bayram yapıyorlar Türk donan masının bir daha Akdenizde yelken açmak cesaretinde bulu- namıyacağım zannediyorlardı, tstanbuldaki Venedik balyözü bile şımarmış, hattâ bir defa da
Veziriâzam Sokullu Mehmet Pa şayı ziyaret ederek mâneviyatı- nı kıracak sözler söylemişti;
— Sahilleri fazla olan bu me ni aliki muhafaza için donanma lâzımdır. Halbuki İnebahtı’da değil donanmanız, hattâ deniz ciniz bile kalmadı. Ama bu nunla beraber Venedikle dost ça geçinmek...
Venedik balyözü henüz sözü nü bitirmemişti ki ihtiyar So kullu kahkahalarla gülmeğe baş lamıştı. Balyoz buna pek mâna
verememişti.
— Aceb yanlış bir mütalâa da mı bulunurum!
Sokullu beyaz sakalını birkaç defa karıştırdıktan ve Barba- ro’nun yüzüne istihza ile bak tıktan sonra lâyık olduğu ceva bı vermişti;
— Sen uğradığımız şu felâ ketten dolayı azmimiz kırıldı sanıyor ve hoşlanıyorsun. Fakat bilmiş ol ki donanmamızı mağ lûp etmekle siz bizim sakalımı zı traş etmiş oldunuz. Biz ise Kıbrıs Krallığını fethetmekle sizin bir kolunuzu kestik. Ke silen bir kol bir daha yerine gelmez. Fakat traş edilen bir sakal daha gür ve daha güzel büyür.
Sokullu kararını vermişti. İnebahtı’nm intikamını alacak ve eskisinden daha büyük bir donanmayı Çanakkale Boğazın dan Akdenize çıkartacaktı. Bü tün ustalar ve denizciler sefer ber edilmişti. Venedikliler ter sanelerini âbideler ve zafer heykelleri ile süslerken Sokul- îu da Kılıç A li Paşa ile beraber Hâsköy sarayının bahçesini Ka sımpaşa tersanesine ilâve ede rek yeniden tesis edilen kızak larda gemiler inşasına başla mıştı. 150 kadirganm umurga- ları atılmış ve inşaatın ilkba harda yetiştirilebilmesi için ça lışmalara hız verilmişti. Yalnız bu gemiler nasıl teçhiz edilecek ve bu kadar erbap denizci nasıl bulunacaktı? En tanınmış de nizciler bile hayrltler içinde ka lıyorlar ve verilecek cevap bu lamıyorlardı. Yavaş yavaş Kılıç Ali Paşaya da bedbinlik düş müştü. Nihayet A li Paşa daya namamış Veziriâzamı ziyaret ederek, kadirgaların inşaatı hi tam bulsa bile, bunlara yelken, halat ve cenkçi bulmanın pek kolay bir şey olmayacağını, acaba bunun için ne gibi bir tedbir düşünüldüğünü sormuş tu.
Sokullu Kaptan Paşanın bu sözlerine fena halde kızdı.
— Paşa, paşa diye bağırdı. Sen henüz bu devleti aliyyeyi bilememişsin. Vallah böyle iti kat eyle. Bu devlet öyle bir devlettir ki, murat edilirse cümle donanmanın lengerlerin gümüşten, resenlerin ibrişim den, yelkenlerin atlastan et mekte suubet çekmez. Herhan
gi bir geminin mutat üzre âlet lerini ve yelkenlerini yetiştire mezsem bu minval üzere ben den al.
Kılıç Ali Paşa ne diyeceğini şaşırdı.
İnşaat görülmemiş bir sür atle ilerliyor, yelkenler dikili yor, denizciler talim ve terbiye görüyordu. İkinci Selim de ter saneye sık sık uğruyor, veziri nin gayretini hayranlıkla seyre diyor;
— Seni bana Tanrı gönderdi. İkdam böyle olur. Sadakat de diğin elbette budur. İki cihan da aziz ol.
Diyordu. Sokulluda uyku du rak kalmamıştı. Bazı geceler yatağından fırlıyor, soluğu ter sanede alıyordu. İki yüz pare kadirganm her birine yüz elli şer kişi hesabı üzerinden 30 bin tüvana ve yiğit cenkçi ye tişmek üzere idi Kılıç Ali
Pa-Veziri Âzam Sokullu Mehmet Paşa şa, şimdi 'Sokulluyu çok daha iyi anlıyordu. Bu vezir istediği ni yapan adamdı. Söylediği söz lerden nadim olmuştu. Halbuki Sokullu, Ali Paşaya kırgın de ğildi. Çünkü böyle bir donan maya ancak onun gibi su ve ateş içinde pişmiş bir kaptan kumanda edebilirdi. Sokulluya göre, Barbaros Hayrettin Paşa nın fenerini yakanlar bile bi rer büyük kaptandı.
— Ben Hayrettin Paşanın ka- dirgasmda halat çektim.
Diyenlerin alnından öper. — Tanrı seni padişaha bağış lasın, Meharetli kaptan oldu ğunda zerrece şüphem yoktur.
Cevabiyle bağrına basardı. 1572 yılı başında donanma denize tamamen indirilmiş ve bütün eksikler tamamlanmıştı. Sokullu, Kaptamderya Kılıç Ali Paşayı çağırarak başka bir ar zusu olup olmadığını sordu. A li Paşanın gözleri dolu dolu ol muştu. Veziriâzamm ellerine sarıldı;
— Tahkik bildim ki bu do nanmayı siz tekmil edersiz.
1572 yılı haziran ayı başında Venedik senatosu fevkalâde iç- timalardan birini yapıyordu. İnebahtı’da Sırbistan donanma sına kumanda eden Donjoan da Madritten Venediğe gelmiş ti ve bu içtimada hazır bulunu yordu. Senato azalan amirali hürmetle selâmlamışlar ve Ak denizde hiç bir Türk kadirgası- nın gezemiyeceğini bağıra ba ğıra söylemişlerdi. Son söz Donjoanın’dı. Senato azalan sus muştu. Amiral;
— Artık Türk donanmasın dan bir şey kalmamıştır, diye söze başladı. Yeni bir donanma vücuda getirilmesi ise uzun yıl lara muhtaçtır. Size temin ede rim ki Sokullu, İmparatorluğun sahil şehirlerini bile müdafaa dan âciz kalacaktır. Hıristiyan lığın zaferini şimdiden alkışla yabiliriz.
Alkış sesleri koca salonu çm latıyordu. Ve dakikalarca de vam edip gidecekti. Fakat içe- (Lütfen sayfayı çevirinle)
V A T A N
«
Nevyorklular şimdide, alışvriş edebilmek veya bir iş görebilmek için otomobillerini sokakta bırakabilecekleri bir yer bu lamamaktan müteessirdir. Bu yüzden birçok otomobil sahibi yaya dolaşmak mecburiyetinde kalıyor. Yukarıdaki resim Nevyork
caddesinden birinin otomobillerle dolu halini göstermektedir.
âmerikada İktisadî
buhran mı başlıyor?
Truman'm tedbirleri
—Komünistlerden
endişe
—Haftanın en iyi haberi
—Öpüş
me hürriyeti
—Hafta sonu tatilleri
—New-York'luları üzen mesele : Parking
BİR GREV SAHNESİ: Polis grevcilerle mücadele ediyor.
A
merika büyük bir buh ran tehlikesi île kar şı, kargıya mı?. Filhakika bu na dair bazı emareler var: Fi- atlar boyuna düşüyor, işsizlik artıyor, ve nihayet Truman son nutkunda Amerikan iktisadiya tının «iniş» durumunda olduğu nu itiraf etti. Ancak bu va ziyete, muhakkak «buhran» de mek icap etmez.Truman’m «tehlikeyi» önle mek için ortaya attığı 11 mad delik program ve son «çelik grevi“» ni önlemeye muvaffak olması, variyeti çok düzeltmiş, maneviyatı yükseltmiştir.
Truman tedbirlerini evvelâ 20.000 kelimelik ve 145 sahife- lik bir rapor halinde kongreye arzetti. Sonra radyoda Ameri kan milletine hülâsaten izah etti.
Bunlara göre Amerika İktisa dî bakımdan bir «istihale» dev resi geçirmektedir. Bu devre de işsizlik % 73 nisbetinde art mıştır. (3.8 milyon işsiz). İs tihsal geçen ekimden beri % 13 düşmüştür. Fiatlar da düşük tür. (Toptan fiatları
%
9.3, müstehlik fiatlar % 3 nisbe tinde) .Buna mukabil Truman 81 cl kongreden şu yeni tedbirleri, bi ran evvel almasını istemekte
dir: i
1 — Mal nakliyat vergisini \ kabul etmemek; bazı vergileri indirmek. Arazi vergisini art tırmamak (Böylelikle Truman vergileri arttırmak programın dan vazgeçmiştir.) $
2 — Yeni ziraat programı ka bul etmek.
3 — Asgarî ücreti, saatte 75 sente çıkarmak.
4 — İşsizlik sigortasını ve şümûlünü arttırmak.
5 — Eski erlere, işsizlik prim leri teinin etmek.
6 — Bayındırlık işlerine hız vermek.
riye telâşla giren Venedikli bir asilzade müthiş bir haber ge tirmişti;
— Donanmayı Hümayun Ça nakkale Boğazından batıya doğ ru yelken açmış
Alkışlar bir anda kesilmiş ve senato azalan endişeli nazarlar la amirale bakmışlardı. Doıı- joan;
— Olamaz, imkânı yok ola maz.
Diyebildi. Sokullu muhali mümkün kılmıştı Gelen haber doğru idi
Kılıç Ali Paşa 234 kadirga ve 8 mavnadan mürekkep muh teşem bir donanma ile Çanak kale Boğazından çıkarak Akde- ııize yelken açmıştı. A li Paşa, Donanmayı Hümayunu şerefle dolaştırmış, Akdenizi tekrar hâ kimiyetimiz altına sokmuş, Tu nus ikinci defa imparatorluğu muza katılmış. Haçlıların meş hur armadası bir daha karşımı za çıkmağa cesaret edememiş ti.
Türk adı, küffar yalılarında velvele ile dolaşıyordu.
Feridun Fâni Tülbentçi
7 — Dünyanın geri kalmış mıntakalarına yardım programı nı kabul etmek.
8 — Karşılıklı Ticaret an laşmaları programını genişlet mek.
Truman bu tedbirlerini tav siye ede dursun, Ayan Meclisi de buhrana karşı «tasarruf» kay gusuna düştü. Bunun en büyük misali yabancı memleketlere yardım tahsisatından 749 mil yon dolar kesilmesi oldu ki, bunun 570 milyonu Marshall Plânı tahsisatı idi...
Herşeye rağmen, şimdiki ik tisadi durumun, bir buhran ol madığı ve sadece bir «istiha le» nin icapları olduğu kanaa ti burada hâkim. Düşük fiat lar ve işsizlik Truman idare- - sinin enerjik İktisadî ve İçti maî tedbirleri ile yenilecek gibi. Fakat daimî bir endişe var: Komünist ajanların ve casusla rın bu vaziyeti istismarı ve bil hassa grevleri körüklemeleri. Filhakika şimdi Amerika, «Hür riyet» mefhumunu suiistimal ederek, memleketin serbestiye- tinden istifade r ’ erek, memle ketin kuyusunu kazanların fa aliyetini önlemeye çalışıyor. Geçenlerde Cumhuriyet Başsav cısı, memleketteki bazı şüpheli yabancılar hakkırda tahkikat yapıldığını açıkladı. Buna mu vazi olarak mukabil—-casus teş kilâtı ve FBI (Federal Tah kikat Bürosu) çok uyanık vazi yette.
Solcular, bu uyanıklıkla is
tihza ediyorlar ve bazı sol cu gazeteler FBİ’e ve savcıya şiddetle hücum ediyorlar.
S o n ' yılların hâdiseleri, bu uyanıklığı haklı çıkaracak ma hiyettedir. Hele Henry Julian Wadleigh, ve Juditlı Coplon hâ diseleri komünizmin en iyi oku muş insanları dahi kendisine nasıl âlet edebileceğini bir defa daha gösterdi. Bütün Ame rika cephesinde, «refah» ko münizmi mağlûp edebilir, fakat bu sinsi kuvveti münferit cep helerde. başka, başka kılıklar da ortaya çıktığı yerlerde de ez mek ve Amerikanın hürriye tini korumak lâzım.
Amerikan gazeteleri, büyük başlıklarla «haftanın en iyi ha berini« ilân ediyorlar:
«İllinois Eyaleti, Sıhhat Bü rosu neşrettiği bir v tebliğle ö- püşmenin mikrop nakline âmil olduğu yolundaki «dedikodula rı» yalanlamış ve demiştir ki: «Öpüşmek insanlığın hoş bir hususiyeti ve akıl sıhhatinin en büyük yardımcısıdır.»
Bu haber üzerine, Amerikalı lar içleri rahat, rahat öpüşmeye devam etmişlerdir... Şurası'mu hakkak ki, «bol» öpüşmek A- merikanın bir hususiyetidir... Yollarda, tramvaylarda sinema larda ve hattâ sokaklarda «alâ- meleinnas» öpülmek, olağan şey lerdir, ve kimse de dönüp p- püşenlere bakmaz bile...
Bir hikayeye göre, Nevyork- ta bir parkta öpüşülmesi muta
assıp bir yabancının kanına do kunmuş, bir polise gitmiş;
«— Şurada öpüşüyorlar», de miş. ;
Polis soğukkanlılıkla cevap vermiş.
«—Bana ne!...
Yabancı kem küm etmiş; polis gene sormuş:
«—Hanım sizin bir şeyiniz mi oluyor?.»
Adamcağız şaşırmış: «Yok ca mm ne münasebet!» diye ce vap vermiş.
Polis te: «Öyle ise size ııe?».. Maamafih bundan Amerikada ahlâkın düşük olduğu netice sini çıkarmayın. Yoksa, ken dini bilen Amerikalıların ce miyet ve ahlâk telâkkileri çok yüksektir. Sadece «öpüşmeye» bizim anladığımız derin ve baş ka şeylere giden mâna veril miyor. Öpüşmek ve ekseriya sadece o kadar... Basit bir şey...
Son günlerde Amerikalıları meşgul eden şeyler:... durup, dinlenmeden devam eden Beyz- bol maçları!. Televizyon, Si nema, Radyo... herşey;- gar sonlar, hizmetçiler, iş adamla rı... herkes Beyzbol’la alâkadar. Beyzbol’un dışında, hemen, herkes hiç olmazsa hafta son ları deniz kenarında bir yere git meye çalışıyor. Hafta sonlan yollar, boyuna akan şelâleler gibi otomobillerle dolu... Oto mobil dedim de: Otomobillerin artması müthiş bir mesele ya ratmış: Parking. Yani otomo bili yanaştırıp, bir müddet bı rakabilecek yer bulmak mesele si. Nevyork şehrinin içinde Par king yeri bulmak mesele. Ço
ğu sokaklarda, apartıman ve dükkânların önünde Parking yapmak yasak veya yalnız bir müddet için durulabiliyor. İ- şaretlerle yazılı saati geçince veya durulmıyacak yerde du runca, otomobilde san bir ce za kartı buluyorsunuz ( = 4 dolar). Bir de Parking—Meter’ ler var. Durduğunuz yerdeki âlete bir sent atıyorsunuz ve bir saat durmak hakkını kaza nıyorsunuz. Bir saati geçirirse niz, âlet «kırmızı yazıyor». Po lis te «sarı kart» mı otomobile bırakıyor. Bu yüzden Nevyork içinde otomobille dolaşmak, a- lış, veriş yapmak imkânsız. O- tomobil sahibi olanlar dahi arabalarını, Parking yerlerine bırakıyorlar, ( = 1 dolar) ve tramvay, tünel, otobüsle dola şıyorlar.
Son günlerde Nevyork’lulan rahatsız eden bir şey de otobüs işçilerinin grevi oldu... 1000 den fazla otobüs muattal ka lınca, iş Nevyork’lularm ayağı na. düştü...
Amerikalıları geçen hafta en fazla üzen şey 40 kişinin ha yatına mal olan iki tayyare ka zasıdır. Hele 13 tanınmış Ame rikan gazetecisinin birarada kül olması, çok ağır bir darbe oldu. Ben de burada, bu 13 mes lekdaşm Ölümünden dolayı A- merikan basınına tazlyetlerimi arzotmek istiyorum!.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi