davası diye bir meselenin olmadı ğı, bunun bir efsaneden başka bir- şey olmadığını Sağman söylemek tedir.
Schneider'ln bu kapıyı bulmak için yaptığı araştırmada hiçbir şey bu lunamamıştır.
1968-1969 yıllarında yerinde yaptı ğım araştırma sırasında hiçbir ka pı malzemesi ile ilgili buluntuya rastlanmamıştır.
KOLİNİKOS KAPISI :
Bu kapıya muhtelif adlar verilir: M. Ziya bu kapıyı Kolinikos Kapısı di ye adlandırırken, Millingen ve Sch neider bu kapıya «Porphyrogeni- tus» kapısı derler. Bugün mevcut tur. Kapının yanında yuvarlak bir kule vardır. Araziye bakan cephe sinde geç devirde konmuş iri blok mermerden lentosu ve üst tarafın da harap olmuş tuğla kemeri görü lür.
Lentonun altı örülmüş etrafı top rak yığını ile dolmuştur. Kapının büyük bir kısmının toprak altında kaldığı anlaşılır. Kapıyı yakından tetkik etmek, etrafındaki çöp yı ğınlarından, imkânsız haldedir. Bu kapının bir tarafında Tekfur Sa rayı, diğer tarafında az aşağıda sur ların üzerinde yükselen bir saray cephesi kalıntısı olduğuna göre, kapı buradaki Bizans saray komp leksinin sahası içinde bulunmakta dır. Böylece bu kapının buradaki saray gurubuna ait bir özel kapı ol duğuna ihtimal verilebilir.
ÖRÜLÜ KAPI :
Tekfur Sarayı ile Eğri Kapı arasın dadır. ismine rastlanmamıştır. İki kule arasındadır. Kapının kemeri vardır. Kemer mermerdendir. Bil hassa bu kapı için yapılmıştır. Len tosu mimari bir parçadır. Kapının şehre bakan yüzü tetkik edildiğin de kemer taşlarının daha iyi belli olduğu görülür. Lentonun altından itibaren örülmüştür. Lentonun al tında örülü kısmın sağ tarafında dikdörtgen şeklinde bir geçiş yeri açılmıştır. Buradan mahalle sakin leri geçiyor olmalıydı. 1969 senesi Mayıs ayı içinde bir kere daha sur ları ziyaretim sırasında bu küçük geçidin örülmüş olduğunu gördüm.
Kapı üstünde bugün kayıp olan bir tamir kitâbesi vardı. Bu Alexios Komnenos'un (1195 - 1203) yap tırdığı restorasyondan bahsetmek teydi.
«Uzun senelerin ağırlığı, devamlı rahatsızlık, savaşlar zamanında, çok sağlam olan bu kapıları ha rap etmişlerdir. Fakat Romalıla rın yüce büyüğü Alexios Kom- nenos, yüce İmparator bunları
İSTANBUL SUR KAPILARI
Sanat Tarihçisi : İNCİ GÜLSEVİLEdirnekapı'nın plânı...
19. yüzyılın başında yapılmış bir gravürden alınmış Edirnekapı'nın görünüşü.
SULTANLAR EYÜP'TE KILIÇ KUŞANDIKTAN SONRA
BU KAPIDAN GEÇERLERDİ.
Sulukule Kapısı ile Tekfur Sarayı arasındadır.
Diğer bir adı «Myriandron» yani «Mezarlık Kapısı» dır. Bu kapı, Yal dızlı Kapı’dan sonra en önemli ka pıdır.
I. lustinianos ve V. Leon bu kapı dan sefere çıkmışlardı. Sultanlar da Eyüp'de kılıç kuşandıktan sonra bu kapıdan geçerlerdi.
Kapı, Fetih sırasında o kadar ha rap olmuşturki, ilk durumdan sade ce kapı kulelerinde bazı izler kal mıştır. Bütün esas kapı, yapı üslu buna ve Türkçe kitabelerine göre, Türk devrinde yapılmıştır. Plânı de ğiştirilmemiştir. İki yanında dışı çok köşeli içi siIindirik kapı ku leleri vardır.
Kapı kulelerinin önündeki duvar 3 m. kalınlıktadır.
Ön kapının kuzey tarafında eski duvardan izler vardır.
Mermer pâyeler Türk yapısıdır. Kuzey kulesinin cephesinde II. The- dosios zamanında yapılmış duvar izleri ve bir ışık mazgalının keme ri vardır.
Eski kapı kulesi çok köşeli değil, dikdörtgendi. Güney kulesinin cep helerinde, Son Bizans devrinde ya pılmış duvarın izleri görülür. Batı cephesindeki şeritsiz kule duvar ları Paleólogos ve Türk devrinden- dir.
Kapı ve kuleler yapılan restoras yonlarla eski şekline getirilmişler dir.
daha iyi bir şekilde yenilemiş tir.»
KERKOPORTA:
Dukas; İstanbul'un Fethi sırasında Bizans imparatoru Konstantin sene- lerdenberi kapalı kalmış ve iyi örül müş yerin altındaki bir kapıyı açtır mış, bu kapıdan da Türklerin girip şehri aldıklarını, söyler. Fetih'den sonra Türklerin bu zaferi takdirle karşılanırken 19. y.y. sonlarında esas meslekleri Sanat Tarihçi veya Arkeolog olmayan kişiler Fethi kü çük düşürecek araştırmalara giriş mişlerdir. Bunlar arasında baba oğul Mortdmanlar ve Millingen bulun maktadır. Bu kişilerin fikirlerine
gö-re Türk orduları İstanbul'u, güç ve kuvvetleri ile değil de açık kalmış bir kapıdan içeri süzülerek kolayca düşürdükleridir.
Araştırmacılar bu fikirlerine uyacak tipte bir yeri çok aramışlar, bula mayınca da sur üzerinde bir mev kii Kerkoporta olarak göstermek zo runda kalmışlardır. Gösterdikleri bu yer, bugün Tekfur sarayı dedi ğimiz kalıntının güney-batı köşe sinden başlıyarak 30 m. kadar uza nan duvardır. Böylece tamamen ha rap olmuş bir duvar üzerinde kuru lacak olan Kerkoporta davası mu halifler tarafından inkâr edilemiye- cekti.
Rum mezarlığının karşısında böyle bir kapının mevcudiyeti düşünül müş ise de esasında Kerkoporta
EDIRNEKAPI
H A RISIO S KAPISI
25
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi