• Sonuç bulunamadı

Tiyatro yıkmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tiyatro yıkmak"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

28 EKİM 1979

DEVEKUŞU'/*«

jnektupCat

TİYATRO YIKMAK

G

Ü N D E N güne yüzeyleşen, hoyratlaşan, maskesini İyice atıp, düpedüz arsız bir çıkar­ cılığa yönelen bir ortam içindeyiz. Tarihî binaları yıkıp yerine bol para getiren koloslar dikiyoruz. Yer kazan­ mak için ormanlan ateşe veriyoruz. Kitapçılann azalması ile birahanelerin çoğalmasının ilintisini belirtmeye ça­ lışan bir yazı yazmıştım bu sütunlar­ da. Kitap düşmanı, düşün düşmanı bir toplumda tiyatronun daha büyük bir saygı göreceğini ummak zaten sallık olurdu. NaşitTerin, Dârülbedâ- yi’lerln temsillerine sahne olan emek- dar Turan, öbür adıyla Millet Tiyatro­ sunun sünger deposu yapılması üze­ rine dostum Burhan Arpad’la birlikte sütunlanmızda az mı gürültü kopar­ dık? Ben şahsen gittim, fıstıkçı Rasim Bey’in veresesinden orayı kapatan mal sahibini iknaya çalıştım, oturdum buranın bir an önce kamu­ laştırılması için Kültür Bakanlığıma bir rapor yazdım. Sonuç ne oldu? Geçende bu tiyatronun önünden ge­ çerken merdivenli kapının önüne bir tahta perde kurulduğunu gördüm. Şir mendil gerip arkasındaki şapkayı' el çabukluğu ile bir tavşanla değiştiren sihirbaz misali, mal sahibi, o tarihî kapıyı yıkıp yerine kepenkli bir kapı konduruverdi. Yine belediyenin ve sorumlulann sesi sedası çıkmadı. Şehir Tlyatroları’nın eski Melek Soka­ ğımdaki Komedi bölümü daha fazla gelir getirdiği için konfeksiyon mağa­ zasına kiraya verildi. Benim 1962’de Türkiye'de ilk defa kabare denemesi yaptığım Gen-Ariın yerinde yeller esi­ yor, Ulvi Uraz’ın içinde bunca ter döktüğü Arena öylesine. Biri mimarî öbürü ticarî büro oldu. Majik Sinema­ sı iken şehrin artan tiyatro ihtiyacı ile tiyatro haline getirilen Venüs de yine sinemaya dönüştü. İstanbul Tiyatro- su’nun, Gülriz Sururi-Engin Cezzar topluluğunun unutulmaz temsiller verdiği Elhamra, seks ve serüven filmleri oynatıyor. Eski Fransız, daha sonraki Dormen Tiyatrosu da ya

sinema olacak ya gece klübü. 1969’da Sersem Kocanın Kurnaz Kansı’nı tik defa oynattığımız Maçka’daki süper modern LCC tiyatrosu ise möbleci dükkânı oldu... Sevinelim de kimseye söylemeyelim.

Ş

İMDİ de sıra Karaca Tiyatro- su'na geldi. Sular Idaresi’ne ait olan bu binanın şimdi yık- tmlıp yerine bir genel müdürlük yapıl­ ması düşünülüyormuş.

Karaca Tiyatrosu nasıl yapıldı, çok iyi hatırlarım. Muammer, özel ilişkile­ ri, Adnan Menderes’le dostluğu ve Ahmed Dallı ile akrabalığından yarar­ lanıp burayı uzun süreli kiralamış, içindeki koltukları yine o zamanki hükümetin gösterdiği kolaylıkla güm­ rüksüz ithal edip kurmuştu. Bunu, o dönemde Menderes kabinesinde ba­ kan olan bir sınıf arkadaşımdan du ym u ştu m . Rahmetli M uam m er Maksim'den, Krlstal'den sonra göçe­ belikten ilk defa burada kurtulmuş ve adını taşıyan bir tiyatroya yerleşmişti. Odasında Adnan Bey’le öpüşürken çekilmiş bir agrandisman fotoğraf bulundurmayı uğur sayardı.

Onu uzun vâdell borçların sevimsiz sıkıştırmalanndan koruyan bir para­ toner. Zamanında hiciv sayılan ama, asıl bam teline hiç basmayan sevimli oyunlarını hep burada oynadı, haklı alkış ve sempati topladı. (Ednan Bey Duymasın), Ednan Bey'ln de kahka­ halarla güldüğü bir oyundu. Çünkü kendisine ilişilmiyor, çevresinin yağ­ cılığı ti’ye alınıyordu. Sahnemizin bu cıva gibi kıvrak ve sevimli komedyeni ile bu tiyatro bir çağnşım gibi birbirlerine yapışmışlardı. Müzenldis'i angaje etti, onun telkini ve truptaki sanat yapmak heveslisi gençlerin is­ teği ile matinede sanat piyesleri bile oynattı. Tennessee Wllllams’ın (Sırça Köşk)ü çok müşteri toplamaya başla­ yınca kapıda durup gelen müşterilere, “Ben bunda oynamıyorum. Bunu

(2)

28 EKHVI 1979

HALDUN

TANER

I

Baştarafı 2. Sayfada

gençlerin hatırı için oynatıyoruz, akşamki piyese buyrun, ben onda oynuyorum” diye kendi tiyatrosunun anti-propagandasını bile yaptı. Mu­ ammer, her şeyi kendine yakıştıran şeytan tüylü bir insandı. Bu çekeme- mezlik bile onda doğal ve seyimli görünüyordu. Ama aynı Muammer, eşi az bulunur bir vefa insanı İdi de. Muhsin Ertuğrul zamanın Millî Eğitim bakanı ile anlaşamayıp istifa edince Muammer ona bir telgraf çekip, “Ho­ cam gel, tiyatrom emrine âmâde... Ne istersen yap” demişti. Hoca ömrü boyu bunu unutrnaaı:~~Kendi gelmedi ama Kenterter’e burada bir barınak sağladı. Bu tiyatro ondan sonra Münir özkul, Tevhit Bilge, sonra Ulvi Uraz topluluklanna çatı oldu. Hayatımın en tatlı bir anısı da yine bu tiyatroya bağlıdır: 31 mart 1964 gecesi, Genco Erkal’ın rejisinde Gülrtz Sururi-Engin Cezzar’ın burada ilk defa oynadıklan (Keşanlı Ali Destanı) bittiği zaman yirmi dakika süren sürekli alkıştan perde bir türlü kapanmak bilmemişti. On beş defa uça uça açılıp kapanan perdenin arkasından salona bakan sanatçılar, kendilerini ayakta alkışla­ yan seyircilere sevinç yaşlannı gös­ termemek için gözlerini kollarının yenleri ile siliyorlardı. Bu tiyatro Keşanlı’ya o kadar uğurlu geldi ki, kolay kırılamayacak bir seyirci rekoru­ na ulaştı. İki sezon boyu sahneyi kopuksuz işgal etti. Sonra yabancı dillere çevrildi, yurt dışına taştı, çe­ şitli ülkelerde oralann tiyatroları tara­ fından oynandı. Karaca Tiyatro’da en son Boklan Algan-Ali Taygun İkilisi­ nin yönettiği, LCC öğrencilerinin oynadığı (Bir Müfettiş) oynamıştı. Muammer’in rahatsızlığı tiyatroyu bir süre boş bıraktı. İşte şimdi Sular Idaresi’nin yıkıp yerine genel müdür­ lük yapmak istediği Karaca Tiyatro böyle bir tiyatro idi.

DEVEKUŞU'««

jm k tu p M v

T

ÜRKİYE’yi kültürel alanda kal­ kındırmanın en kestirme yolu­ nu tiyatroda gören, yurt yüze­ yini bölge tiyatroları ile zenginleştirip her yere tiyatroyu götürmeyi amaçla­ yan büyük hocamız Muhsin Ertuğrul iyi ki sağ değil. Her tiyatro binasının yıkılışında bir kere daha ölürdü, çünkü, özel tiyatroculuğun İktisadî bunalımdan ötürü, ilgisizlikten ötürü can çekişmekte olduğu ülkemizde Kültür Bakanlığı, bu tiyatrolara hiç değilse çatı sağlamak için kolları sı­ vamıştı. Tiyatrolar binasızlıktan kıvra­ nırken, onlara yeni olanaklar aramak yerine mevcut tiyatrolan, tüm tarihî çağnşımlan ile birlikte yıkmak, acaba insana uygarca bir övünç sağlar mı dersiniz?

M

ARKİZ’I yık, yerine otomobil yedek parçası satan dükkân aç; LC C ’yi yık, möble sat; Karaca’yı yık, SU idaresi yap. Nere­ den nereye geldik beyler? Bir zaman­ lar Cemil P8şa’lann, Reşad Rıdvan’la­ rın başlatıp yerleştirdiği Batılı uy­ garlığa yönelik Atatürk döneminin desteklediği tiyatro bugün artık hakir görülür bir matah olmaya yüz tuttu.

Kitaba yan çizen, kültürü umursa­ mayan, düşünü hor gören, tiyatrolan yıkan bir zihniyet bu ülkeye zarar getirir. “Zarar” kelimesi ölçü İle nezâketep söylenmiştir. Daha kötü peyler getirir.

~Bu kültür enflasyonu bir gün milletçe başımızı yer, para enflasyo­ nundan da beter olarak. Çünkü onun çaresi vardır, bunun çaresi yoktur.

Sayı ile kendimize gelmenin zama­ nıdır.

Birbirimizi uyandırmanın, elbirliği ile düşün düşmanlığına karşı çıkma­ nın zamanıdır.

N O T: Bu yüzkarası temaya yine dö­ neceğiz.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

When membranes prepared from rat brain slices previously treated with arecoline for 2 hours were used for receptor-ligand binding studies, the receptor numbers and binding

Aynı günlerde İran İslam Cumhuriyeti’nde işadamı Işık Yönder ile Tahran’daki Türk Büyükelçiliği’nde görevli eşi Şa­ diye Yönder’in uğradıkları

D’après l’ordre du sultan Moustafa, les pages de la Petite chambre durent se transporter dans l’ancien serai, et alors cette chambre fi '■'ul-ù-fail fermée; plus

Yine de araştırmacılardan Laurent Co- hen daha önce yaptığı araştırmalarda, gö- rebilen insanların beynindeki, görsel söz- cük biçimi bölgesi (VWFA) olarak bilinen çok

ödül — İ TALYA Arkeoloji ve K ü ltü r M erkezi’nde dört yıldır düzenlenen "Arkeo­ loji ve Sanat Tarihi” konulu Pescara Uluslararası Karikatür

Bu çalışmanın amacı sözlüklerde geçen bir kelimenin Kur'an'da ne kadarının kullanıldığını bir örnekle tesbit etmektir. "قلخ" h-l-k kökü ve bundan

Ancak, insan, benliğinde kökleşmiş bu arzu ve meylini başıboş bırakır, onun önüne İslâmî ölçüleri düstûr ve rehber ola- rak çıkarmaz, hudutsuz arzuları

• Birincisi, mevcut duruma dair, daha çok teknisyenlerin dile getirdik­ leri noksanlar ve dertlerdir. Bunlar, eski teknolojilere göre yapılmış bu tarihî yapıların,