2 kat olan DNA bölümleri olduğunu tespit ettiklerini, bu bölümler ve beyinle ilgili di-ğer bozuklular arasında net bir bağlantı ol-duğunu söylüyor. Araştırmacılar normal-de nadir olarak görülen kopya sayısında-ki farklıların, DEHB’li çocuklarda kontrol grubundakilere göre neredeyse iki kat daha yaygın olduğunu buldu.
Çalışmada DEHB sorunu yaşayan ço-cuklarda tanımlanan kopya sayısındaki farklılıkların önemli derecede örtüştüğü ve bu bölgelerin otizm ve şizofreniye yat-kınlığı etkileyebileceği gözlendi. Bu has-talıklar tamamen ayrı olarak düşünülmüş olsa da, bazı belirtiler ve öğrenme güçlüğü açısından DEHB ve otizm arasında örtüş-me olduğu belirtiliyor. Bu yeni araştırma-nın sonucu da, bu iki durumun ortak bir biyolojik temeli olabileceğini gösteriyor.
En dikkat çekici örtüşme, daha önce şi-zofreni ve diğer belli başlı psikiyatrik has-talıklar için de tespit edilen ve beyin gelişi-minde rol oynayan bir dizi genin de bulun-duğu 16. kromozomun özel bir bölgesinde görülmüş. Dr Kate Langley DEHB’nin tek bir genetik değişiklik nedeniyle değil, kop-ya sayısındaki farklılıkların da yer aldığı pek çok genetik değişiklik nedeniyle orta-ya çıktığını belirtiyor.
Okumayla İlgili
Beyin Bölgesi
Görme
Duyusundan
Bağımsız mı?
İlay ÇelikY
eni bir araştırmaya göre beyninsel okumadan sorumlu bölgesi, gör-me duyusuna ihtiyaç duymuyor. Beyin gö-rüntüleme çalışmalarından elde edilen ve-riler, Braille alfabesiyle okurken görme en-gellilerin beyinlerinde etkinleşen bölgele-rin, gören bireyler okurken etkinleşen böl-gelerle aynı olduğunu gösteriyor.
Kudüs’teki Hebrew Üniversitesi’nden Amir Amedi, bazen öyleymiş gibi görün-se de beynin bir duyum makinesi değil bir görev makinesi olduğunu, beynin belir-li bir bölgesinin aldığı duyusal veriden ba-ğımsız olarak belirli bir görevi -bu durum-da okumayı- gerçekleştirdiğini söylüyor.
Beynin diğer işlevlerinden farklı ola-rak okumanın yaklaşık 5400 yıllık bir geç-mişi var. Braille alfabesi ise sadece 200 yıl-dır kullanılıyor. Amedi bu sürelerin beyin-de evrimsel olarak okumaya yönelik yeni bir modül oluşması için yetersiz olduğu-nu belirtiyor.
Yine de araştırmacılardan Laurent Co-hen daha önce yaptığı araştırmalarda, gö-rebilen insanların beynindeki, görsel söz-cük biçimi bölgesi (VWFA) olarak bilinen çok özel bir bölgenin bu amaç için ayrıl-dığını göstermişti. Ancak hiçbir görsel de-neyimi olmadığı halde okumayı öğrenen görme engelli insanların beyinlerinde ne olduğu bilinmiyordu.
Yeni araştırmada Amedi ve ekibi, do-ğuştan görme engelli olan sekiz kişinin Braille’le yazılmış kelimeler ya da anlam-sız Braille harf dizileri okurkenki sinirsel etkinliklerini ölçmek için işlevsel manye-tik rezonans görüntüleme yöntemini kul-landı. Amedi’nin açıklamasına göre eğer beyin duyusal bilgiyi işleme odaklı bir dü-zendeyse, Braille okumanın dokunmay-la ilgili bilgileri işleyen beyin bölgeleri-ne bağlı olması beklenirdi. Öte yandan eğer beyin göreve yönelik bir düzene sa-hipse tüm beyinde en yüksek etkinliğin VWFA’da, yani gören kişilerde okuma
sı-rasında etkinleşen bölgede görülmesi ge-rekirdi ki, araştırmanın sonuçları tam da bu yöndeydi.
Görme engelli ve gören insanların beyin etkinliklerini karşılaştırmaya devam eden ekip, VWFA’daki örüntülerin iki grup ara-sında ayırt edilemediğini gösterdi. Gören in-sanlarda VWFA’nın sahip olduğu ana işlev-sel özelliklerin görme engellilerde de oldu-ğu, dolayısıyla bunların okumanın duyusal şeklinden bağımsız olduğu, üstelik şaşırtıcı biçimde hiçbir görsel deneyim gerektirme-diği kaydedildi. Araştırmacılar bu bulgula-rın beyin işlevine ilişkin, beyin bölgelerinin gerçekleştirdikleri işleve göre tanımlanma-sını öneren metamodal kuramı destekleyen, şimdiye kadarki en güçlü dayanak olduğunu belirtiyor. Araştırmacılar VWFA’nın birden çok duyu için, basit unsurları daha karmaşık şekil tanımlarıyla ilişkilendiren bir bütünleş-tirme merkezi olduğu görüşünde.
Amedi, Braille okuyan insanların be-yinlerindeki işlev aktarımının ne kadar hızlı gerçekleştiğini anlamak amacıyla, insanların Braille alfabesini öğrendikle-ri sıradaki beyin etkinlikleöğrendikle-rini inceleme-yi planladıklarını söylüyor ve şu soruları gündeme getiriyor “Beyin bilgiyi sözcük-ler biçiminde işlemeye nasıl geçiyor? Bu değişim bir anda mı gerçekleşiyor?”
Bilim ve Teknik Mart 2011