• Sonuç bulunamadı

Mübin Orhon'un 1979'dan sonra Türkiye'de ve Ankara'da ilk sergisi Galeri New:İbadet eder gibi resim yapardı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mübin Orhon'un 1979'dan sonra Türkiye'de ve Ankara'da ilk sergisi Galeri New:İbadet eder gibi resim yapardı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C U M H U R İY E T

r r - n o L f l l U

s a y f a

11

KÜLTÜR

/J^2ı

Mübin Orhon’un 1979’dan sonra Türkiye’de ve Ankara’da ilk sergisi Galeri Nev’de

ibadet eder gibi resim yapardı

► 13 Kasım 1981 yılında kaybettiği­

miz sanatçının guaş çalışmalarından

oluşan resim sergisi İstanbul ve aynı

zamanda A nkara’da sergileniyor.

SELİM TURAN

İstanbul Lisesi, Ankara Mül­ kiye Mektebi, Nahit Hanım’m evindeki salonda, Ahmet Ham- di Tanpınar, Orhan Veli, Saba­ hattin Eyüboğlu, Haşan Ali Yücel ve daha birçoklan. Er­ ken ölmüş bir ana hasreti ve gü­ zel bir kadın yüzü hayali ile ya­ şayan bir genç.

Mülkiyeyi bitirince İstan­ bul’a gelir, akimda hep sanatçı olmak vardır. Muhsin Ertuğ- rul, Cahit Irgat ve Feridun Çöl- geçen’le tanışır. Fakat bu çevre­ yi yeterli bulmaz ve iktisat dok­ torası yapmak üzere kapağı Pa­ ris’ atar. Ben kendisini Paris’e geldiği gün tanıdım. Benim kaldığım pansiyonun önündeki bahçede, ya Necmi Gürmen'i yahut Ahmet Ramazanoğlu’nu görmeye gelmişti. Çok çabuk ahbap olduk. Ben bir süredir soyut resim yapıyordum, gö­ rünce çok ilgilendi, ancak yap­ mayı düşünmedi. İktisat dokto­ rası yapmak için gelmişti, fakat ne var ki dostlarının çoğu sa­ natla uğraşanlar oldu. İlhan Koman, Sadi Öziş gibi.

Bir gün bana geldiğinde “Sa­ nat üstüne konferanslar olmu­ yor mu?” diye sordu. Onu Çite Universitaire'deki, Atlan’ın ko­ nuşmasına götürdüm, çok memnun kaldı. Atlan’la sıkı dost oldu ve o sayede Polia- k o f u tanıdı. Soyut resme çok değer vermesine rağmen, Gran- de Chaumiere’deki serbest atöl­ yeye gidip, desenler çizmeye, peyzajlar yapmaya başladı. Vi- era da Silva ile tanıştı. O ara At­ lan ve Poliakof la dostluğu iler­ letmiş ve St.Germain’de daha

sonra resim galerisi açan İzmirli antikacı Calatchi ile tanışmıştı ve ona: “ Ben daha ressam ol­ madım ama bu Atlan ve Polia­ k o f u seviyor, resim alıyorsun, benim İstanbullu bir arka­ daşım var onu da seveceksin” demiş ve beni Calatchi ile tanıştırmıştı. Calatchi benimle bir kontrat yapıp, birkaç yıl benden düzenli olarak resim al­ dı.

Daha sonra serbest renkli ve soyut resimler yapmaya başla­ dı. iris Clair’i galericiliğe teşvik edip, galerisine küçük resimler koydu. Daha sonra Lucien Du- rand’ın galerisinde sergiler dü­ zenledi ve resmini gittikçe daha sadeleştirdi. Çok güzel renk ar­ monileriyle çok sade resimler yaptı. İbadet eder gibi resim ya­ pıp, en ufak bir fanteziye yer vermedi.

Dış görüntüleri mümkün ol­ duğu kadar silip, görüntülerin arkasında bizi hayran bırakan, anlamadığımız ve mutlaka mevcut olanı aradı. Büyük İn­ giliz koleksiyoncu/ Sainsbury’- nin dikkatini çekti. Hayatın maddi tarafından nefret eder, eline geçeni harcar savururdu. Gerçeği, güzeli arama peşinde aşklarına sadık, günlük hayatı saçma sapan bulup sıkılır, oya­ lanmaya çalışır, içkiye başvu­ rur, çok içince de huysuzlaşır, etrafından sevgi beklediği için de, kavgacı olurdu. Ben yanın­ da olduğum zaman bana çat­ masına vakit vermeden kalkar, alnından öper “Hadi git yat” derdim. Şimdi Rumelihisan’- nda çok sevdiği Orhan Veli ve Ahmet Hamdi Tanpınar’a ya­

kın yatıyor. 1970’li yılların başından bir anı... Mübin Orhon ve Selim Turan. (F o to ğ ra f: ARA G Ü L E R )

‘Seçilm iş yalnızlığı

yaşayan M ü b in ’in aşkı

k ad ın değil, resim di’

Kültür Servisi-Mübin Or­ hon’un resimlerinden oluşan iki sergi Ankara ve İstanbul’da Nev galerilerinde açıldı. Sa­ natçının bu sergisi 13 yıl sonra Türkiye’de ve aynı zamanda Ankara’daki ilk sergisi. İstan­ bul’daki sergi 9 aralığa, Anka­ ra’daki ise 16 aralığa dek süre­ cek.

1924 yılında İstanbul’da do­ ğan Mübin Orhon, 1947’de Si­ yasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ekono­ mi doktorası için gittiği Paris’­ te Academie de la Grande Chaumiere’e girdi. Eserlerini Stockholm, Paris, Brüksel, Washington, Londra, Oslo ve İstanbul’da sergiledi. En önemli çalışmaları İngiltere’de 100’ü aşkın eserini toplayan Sainsbury Center’da sergileni­ yor. 1981 yılında çalışmalarını sürdürdüğü Paris’te yaşamını yitirdi.

Galeri Nev’in bu sergiler için yayınladığı katalogda Abidin Dino, 1940’lı yılların sonlarına doğru tanıdğı Orhan Veli’nin akrabası, Tanzimatçı Mustafa Reşit Paşa’nın torunu Mübin Orhon’un Paris’teki kişiliğin­ den, yaşamından söz ediyor, Paris’teki Selim Turan, Avni Arbaş, Pertev Boratav, Fikret Mualla ile dostluklarını anlatı­ yor. Abidin Dino’nun yazısı­ nda yer alan bazı bölümleri ak­ tarıyoruz:

“Mübin’in suratı asıktı, dünyaya küsmüş bir hali vardı ve bu küslük asıl kendine dö­ nüktü. Sıkıntısı dağıtmak için olmalı...Odasında çalışırken kötü bir gramofon sayesinde Miles Davis’in ya da Dede Efendi’nin plaklarını çalıyor­ du peşpeşe. Miles Davis’in saksafonu hala resim yapması­ na yardım ediyor olmalıydı. Mübin kendine bir yol arıyor­ du.”

“ 1950 yıllarının Paris’inde,

aydın çevrelerde Marx’cı dü­ şünce egemendi. Mübin Marx’dan çok Kafka’da bulu­ yordu kendini. Toplum sorun­ larına karşı ilgisiz değildi, ama yaşadığı kişisel bunalımın kah- “ ramanı Kafka’dan başka ola­ mazdı.”

“ Kadınlar da vardı Mübin’­ in hayatında, ne var ki Mü­ bin’in aşkı kadın değil, resimdi ve resimle kendisi arasında kimsenin girmesine izin vermi­ yordu.

Değil kadın, arkadaşlık bile onu tedirgin ediyordu. Değerli ve sevgi dolu bir eş, bu bera­ berlikten doğan sevecen bir kız, Mübin’den ayrı yaşamak zorunda kalmışlardı.

Yürüttüğü kavgada kimseye ihtiyacı yoktu sanki. İstenmiş, aranmış, seçilmiş bir çeşit yalnızlık yaşıyordu ressam. Sürekli içkinin verdiği yorgun-' luğa, delice resim yapma ça- • bası eklenince, sağlığı gün geç­ tikçe bozuluyordu.

Aldırış ettiği yoktu, karşısı- . na aldığı tualle kavgasını sürü­ yordu, düşmana kılıç sallar , gibi fırça sallıyordu durma­ dan. ,«

Bir dil, bir anlatı, bir duygu bulmuştu ve böylece anlatmak i istediğini anlatıyordu anlaya- , na... ,

Bir renk olgunluğuna eriş­ mişti. Duvara asılır asılmaz.; dolduruyordu resimleri odayı.

Resmin kendine özgü varlık sim ...”

"Mübin üstüne anlatılması 1 mümkün olan binbir hikaye, olay, kavga, banşma, serüven pek o kadar ilginç değil hiçbiri. Her şeyden önce ortada yaptığı resimler var ve bu re­ simlere bakınca gördüğümüz*: şey.

Bir çilenin içtenliği, çoşkun- luğu, renk devinimi, güzelliği, • tekliği...Türk resim tarihinde bu cins başka bir atılım yok.”

Referanslar

Benzer Belgeler

Alınan biopsi malign melanom olarak so- nuçlandı, ve MR'da kitlenin sol maksiller sinüs- den kaynaklanıp burun içine ilerlediği, nazal septumu destrükte ettiği, sol anterior

göstermiş olan askerle- den Kurmay Yüzbaşı o- Iarak mezun olmuş, saray maiyetinde ve daha baş­ ka vazifelerle Avrupa’da iolaşmış, Hassa Ordusun­ da Fırka

Çünkü Aralık 1993'de Emekli Sandığı ile Kamer inşaat arasında yapılan sözleşme, restorasyon için değil, Serkldoryan Bloğu'nun tamamen yıkılıp yerine dev bir

Cenub doğudan şimal batıya doğru en dibde büyük kurşun kubbeli izzet Mehmedpaşa camii, onun üstünde ki- remid kubbeli Köprülü Melvmed Paşa camü, onun

des Wagons-Lits et Grands Express Européens put into service a whole family of luxury railway cars with interiors by famous Art Déco artists.. Before the First

Çünkü camiler, yalnız bir mabed değil; aynı zamanda - etrafındaki med­ reseleri, kütüphaneleri gibi ilim ve tedris müesseselerinden baş - ka - bizzat da

İkincisi ise, riskleri ne olursa olsun, Türkiye’den çıkıp, söz konusu ülkeye varma eylemini, kendi gücüm üzle sağlam ak, ilk noktaya ilişkin olarak,

Bugüne kadar üzerinde en çok durulan hipotez, so- ğuk bölge ile Dünya arasında madde yoğunluğunun aşırı derecede düşük olduğu devasa bir boşluk olduğu.. Böyle devasa