• Sonuç bulunamadı

Atatürk'e ait bibliyografi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk'e ait bibliyografi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT-h

1 0 İ K İ N O Î T E Ş R Î N 193S Y e n i s a b a h

Sahlfe : 5

E S K İ ftAifeZ

l & İ C E L E R I

Yazan Selim Nüzhet Gerçek

Meşhur “ Baskın,, Oyunu

H — Tamam da vaktinde geldiniz. Benim elimin altında güzel bir ev var. Üç, dört odak, içinin mobilyesi de var, eşya getirmeğe de lüzum yok.

Z — Teşekkür ederim Hacivad Çe­ lebi.

H — Estağfurullah efendim, siz benim küçüktenberi elimde büyü - dünüz.

Z — Eksik olmayın Hacivad Çele­ bi, evi görebilir miyiz?

H — Hay hay buyurun gidelim. Bizim fakirhanede de bir kahve içer­ siniz.

Z — Tacizlik olmasın Hacivad Çe­ lebi, doğru gidelim evi görelim.

H — Tacizlik ne demek, Mademki haneyi gezmek istiyorsunuz, buyu - run gidelim.

“Hacivadla Zenneler eve giderler,, H — îşte efendim şurası mutfak, burası tavuk kümesi, işte efendim burası da bodrum katı. Avlı tekmil mermer döşelidir. Burası da bahçesi, bahçede havuz vardır.

K — Havuz mu ya, sivrisinek yu­ vası, a yalan kumkuması.

H — Yukarıda üç oda dayalı, dö­ şeli. Sair lâzım olan şeyler de mev- cuddur.

Z — Pekâlâ Hacivad Çelebi, acaba bu evin kirası kaç kuruştur?

H — Efendim mahiye dört yüz kuruş verin.

Z — Pek çok.

H — Siz de bir şey söyleyin. C — Efendim aydan aya üç yüz kuruş verelim.

H — Pek azdır..

Z — Cemalifer pek güzel söyledi. Aydan aya üç yüz kuruş iyi.

H — Sahibi üç yüze vermez. K — “ İçeriden,, Üç yüze vermezse iki yüze versin.

Z — Üç yüz elli olsun.

H — Bendeniz de mal sahibinin gönlünü yaparım. Haydi Allah rahat­ lık versin, güle güle oturun.

Z — Eksik olma Hacivad ÇeleDi. “ Cemaliferi bir kenara çekerek,, Kız, koş Hacivadm karısile kızma haber ver. Söyledikleri gibi yaptık, evi tut­ tuk. Ahbablarımıza haber yollıyaca- ğım. Bir bahane ile görünmeden bi­ ze gelsinler.,,

“ Şarkı söyliyerek sarhoş gelir,, Makamı: Şehnaz Nice sevmiyeyim dostlar bir aca-

yib hali var Yanağında gül açılmış etrafında

âli var Bugün bana cevrederse, yarın lıak

divanı var İçtim aşkın dolusunu yar bugün

mey istemem. İki kaşın arasında bir beni var nur gibi Karşısında divan durdum eli bağlı

kul gibi Ko çeksinler dara beni Hallacı

Mansur gibi .Doldur doldur ve içeyim yar bu

gün mecliste ben. S — Hey gidi kahbe felek hey.... u'eni yine kalaysız tencerede kavur kavur kavurdun.

K — Aşağıda bir ses var, hele dur bakayım kimdir o. “ Pencereden ba - kar,, O... rakı tellâlı imiş.

S — Çoban köpeğinin pencereden insan gibi baktığını görmedim. Fino köpeği olsa münasib olurdu.

K — Çoban köpeği babandır, ağ - zını topla.

S — Vay sen adam mısın? K — Hayır bostan korkuluğu. S — Aşağıya gel kafadar. K — Geliyorum kafası bol.

“ Karagöz perdeye iner,,

S — Senin şahsına bakılırsa ku - lağı delik bir adama benziyorsun.

K — Evet, valdem kulağıma küpe takmak için küçükken delmiş.

S — Beni dinle özüm. K — Söyle a iki gözüm.

S — Haydi seninle geçelim Gala - taya, işkembe çorbası yeriz, Köprü parası da benden.

K — Hesaba bakılırsa işkembe çorbasının parası da benden.

S — O ne demek?

K — Vazgeç, vazgeç, ben arka - daşla bir yere gitmem.

S — Neye gitmezsin?

K — Arkadaş için on para köprü parası verilir mi? On para bu, on pa­ ra....

S — Bu olamaz, Benim canım iş­ kembe çorbası istiyor.

K — Benimki istemiyor. Zorla de­ ğil ya.

S — Öyle ise kafadar sen yeme­ dikten sonra ben de yemem. Senin a- dın ne?

K — Benim adım Karagöz. S — Karga göz mü?

K — Kargayı nereden çıkardın ? Karagöz, Karagöz.

S — Ben kara göze bayılırım. Ah canım kara göz.

K — Gözüm kara değil görmüyor musun... elâ, yalnız ismim Karagöz..

( Devamı var )

Kamyon çarptı

Edirnekapıda Meydancıkta >. otu - ran Adviye dün Lâlelide Ordu cadde­ sinden geçmekte iken 3855 numaralı kamyon çarparak sağ bacağından ya ralamış, tedavisi yapılmıştır. Kazayı müteakib kaçan şoför aranmaktadır.

A m erikalıların son s is ­

tem yîjk î iiepleri

Amerikalıların son yaptıkları ga­ yet seri yük şileplerinden Exporte Lines vapuru evvelki gün limanı­ mıza gelmiştir.

Dün Denizyolları Umum Müdürü İbrahim Kemal beraberinde Umum Müdür Muavini Yusuf Ziya ve şefler olduğu halde vapura giderek bazı tet­ kiklerde bulunmuşlardır. 18 mil sü­ ratinde bulunan bu muazzam şilepler dünyanın en seri yük taşıyan vapur­ ları olup içinde bir çok teknik vesa­ iti cami bulunmaktadır. Denizyolları Umum Müdürü bu vapurdaki tetkik­ lerinin neticesine göre ileride deniz ticaretimiz için yaptırılacak gemiler­ de bulunması icabeden bazı noktaları tesbit etmiştir. Bu tetkikler bir ra­ porla Münakalât Vekâletine bildiri­ lecektir.

BİBÜYOĞRAiîi

Âtatîirke ait

Bibliyografi

A T A T Ü R K’ün ölümü yıldönü­ münde bibliyografya sütununa düşen vazife O’nu ve eserlerini tanıtacak kitabları karilerin gözü önüne koy­ mak ve onların istifadesini çoğalt­ maktır. Bu gaye ile Türk harflerde çıkan eserleri; hayatta iken ve ölü­ münden sonra olmak üzere, iki kıs­ ma ayırarak aşağıya sıralıyoruz:

ölümünden evvel :

Anafartalar Kahramanı: Gündüz Alp - Maarif Kitabevi - İstanbul 1933- Fiyatı 10 kuruş.

Anafartalar Kumandam Mustafa Kemal ile mülakat: Ruşen Eşref - Devlet Matbaası - İstanbul 1930 - Fi­ yatı 100 kuruş.

Ata: Kâmuran Bozkır - Cümhuri- yet Kitabevi - Ankara 1935 - Fiyatı 25 kuruş.

Ata Sevgisi: Memduh Erberk - Vi­ lâyet Matbaası - Edirne 1935 - Fiyatı yazılı değil.

Atama: Celâl Mete - Bozkurd Mat­ baası - İstanbul 1937 - Fiyatı yazılı değil.

Atatürk: İshak Refet Işıtman - Ulus Matbaası - Ankara 1935 - Fi - yatı 25 kuruş.

Atatürk: Salâhattin Güngör - Ma­ arif Kitabevi - İstanbul 1935 - Fiyatı 50 kuruş.

Atatürk Diyarbakırda: Kadri Ke­ mal Kop - Cümhuriyet Matbaası - İstanbul 1938 - Fiyatı yazılı değil.

Atatürk nezdinde bir yıl elçilik : Sherrill - Ahmed Ekrem - Alımed Halid Kitabevi - İstanbul 1935 - Fi­ yatı 50 kuruş.

Atatürk’ün Hatay zaferi: İsmail Özler - Itimad Matbaası - İzmir 1938- Fiyatı yazılı değil.

Bir tek baş tanıyoruz: Ziya Vehbi Artürk - Emek Matbaası - Bursa 1937 - Fiyatı 20 kuruş.

Dün - Bugün. Dünyanın en büyüğü Atatürk’e armağan: İbrahim Necdet Göker - Fırat Matbaası - Malatya ¡1936 - Fiyatı 10 kuru-

1 Gazi - Fevzi - Istır Ter Na-im Gölgeoğlu - Mil! ı Matba­ ası - İstanbul 1932 20 kuruş. Gazi için öz dr Tahsin Na -hid - Vilâyet M- - Kastamonu 1930 - Fiyatı 50 i.

Gazi Mustafa Kemal: Bürhan Ca- hid - Kanaat Kitabevi - İstanbul 1930 - Fiyatı 50 kuruş.

Gazi ve eserleri: Behçet Macid - | Cihan Kitabevi - İstanbul 1934 - Fi­

yatı 25 kuruş.

Gazinin destanı: Necdet Rüştü - Amedî Matbaası - İstanbul 1929 - Fiyatı 100 kuruş.

Gazinin destanı : Yalçın Tekin - Ahmed Halid Kitabevi - İstanbul 1932 - Fiyatı 75 kuruş.

Gazinin dört süvarisi: Bürhan Ca- ; hid - Kanaat Kitabevi-îstanbul 1932- ! Fiyatı 50 kuruş.

Gazinin gizli ordusu: Aka Gündüz- | Ahmed Halid Kitabevi - İstanbul

1930 - Fiyatı 25 kuruş.

Gazinin hayatı: Türk Neşriyat Yurdu - İstanbul 1930 - Fiyatı 50 ku­ ruş.

Gazinin vecizeleri : Cümhuriyet Matbaası - İstanbul 1930 - Fiyatı 100 kuruş.

Gazinin yolu: Memduh Necdet - Vakit Matbaası - İstanbul 1930 - Fi­ yatı 100 kuruş.

Gaziyi dinlerken: Cevad Hakkı - Vilâyet Matbaası - Kırşehir 1933 - Fiyatı 50 kuruş.

[Sonu 7 nci sayfamızda]

Türkçeye çeviren : H Ü S E Y İN C A H İD Y A L Ç I N

Alm an Dahilî Kolonizasyonu

4 1 -Binaenaleyh, istikbalde iki im­ kân tahaddüs edecektir: Ya dünya bizim modern demokrasinin telâk­ kilerde idare edilecektir. O zaman terazi aded itibarile en kuvvetli o- lan ırklar lehine ağır basacaktır. Yahud, dünya tabiat kanunları da­ iresinde idare olunacaktır: O za­ man da doğumları ihtiyarî suret­ te tahdid etmiş olanlar değil anif iradeli kavimler galib gelecekler­ dir.

Beşeriyetin hayatı bir gün gelip müdhiş mücadelelere meydan aça­ cağından kimse şüphe edemez. I- şin sonunda, yalnız beka sevkita- biisi galebe çalacaktır. Budalalık ile korkaklık ve kendini beğenmiş malûmatfurûşluktan miirekkeb bir halitasının ifadesinden başka bir şey olmıyan o sözle insaniyet mart ayı güneşine maruz kalmış kar gibi bu sevkitabiî altında eri­ yecektir. Beşeriyet daimî mücade­ le içinde büyümüştür. Daimî sulh onu mezara götürecektir.

Biz Almanlar için “ dahilî kolo- nizasyon,, kelimeleri menhusdur, bizde hayatımızı tatlı bir uyuşuk­ luk içinde kazanmak yolunu bul­ duğumuz fikrini kuvvetlendirir. Bu nazariye bir kere bizim içimiz­ de yerleşirse dünyada bize aid o- lan mevkii temin uğrundaki bütün gayretler tükenmiş demektir. Va­ sati bir Alman hayat ve istikbali­ ni bu vasıta ile temin edebileceğine kanaat getirirse, her türlü faal müdafaa ve binaenaleyh yegâne velûd müdafaa ortadan kalkar, Almanların hayatî icabları hüküm­ den düşer. Gerçekten faydalı bü­ tün haricî politika ve bununla be­ raber, bilhassa, Alman kavminin istikbali defnedilmiş olur.

Onun için, bilhassa bu menhus zihniyeti bizim kavmimize yerleş­ tirmeğe teşebbüs edenin daima Yahudi olması bir tesadüf netice­ si değildir. Yahudi bu işden pek iyi anlar, insanları pek iyi tanıdı­ ğı için, onların hayat uğrunda çe­ tin ve âmansız mücadeleyi beyhu­ de bir hale sokacak surette tabia­ ta bir yumruk indirmek veya ça­ lışma ya sadece atalet, yahud her­ hangi bir vasıta ile kendilerini yeryüzünün hâkimi mevkie çıkar­ mak çaresi bulunmuş olduğunu onlara inandıracak bütün hayalpe­ restlerin minnettar birer kurbanı

olduklarına vakıftır.

Şu noktada üzerinde ne kadar İsrar edilse azdır ki bir Alman da­ hilî kolonizasyonu yalnız sosyal gayritabiiliklerden ictinab etme­ ğe - ve her şeyden evvel toprağı spekülâsyondan kurtarmağa - ya- ramalıdır. Bu hiçbir zaman yeni yerler elde edilmeden milletin is­ tikbalini temin etmeğe kâfi gekni- yecektir.

Başka türlü hareket edecek

o-lursak, çok geçmeden toprağımız tükenecektir, kuvvetimiz tükene- tir.

Nihayet, şu noktayı da güzelce tesbit etmelidir:

Muayyen bir küçük nokta üze­ rinde dahilî kolonizasyondan çıkan tahdid, tıpkı çocuk peyda etme melekesinin kısılması gibi, bir millet için en gayrimüsaid bir as­ kerî ve siyasî vaziyete insanları götürür.

Bir memleketin mesaha bakı­ mından ehemmiyeti yalnız başına haricî emniyetin esaslı âmilidir. Bir kavmin malik olduğu yerler ne kadar geniş ise kendisinin tabiî himayesi de o kadar büyüktür. Mahdud bir yer işgal eden kavim- lere karşı daima daha çabuk ve daha kolay, daha müessir ve daha I tam askeri neticeler elde edilir. A- razisi geniş olan devletlere karşı iş aksinedir. Bundan başka, devle- ıtin genişliği esaslı surette yapıl- mıyan hücumlara karşı muhakkak bir himaye teşkil eder. Çünkü mu- jvaffakiyet ancak uzun ve çetien kavgalardan sonra elde edilebilir İve birdenbire baskın tarzında bir taarruz tehlikesi, eğer bunu gö­ ze almak için tamamen, istisnaî sebebler mevcud değilse, gayet bü- iyük görülür.

| Bir devletin arazi itibarile ehem­ miyeti işte bu suretle yalnız başına bir kavmin hürriyet ve istiklâlinin idamesi için bir âmildir! Halbuki mesahanın azlığı istilâ davet eder.

Onun için, Reich’m “ millî,, kad­ rosu içinde nüfusun artan sayısı ile genişletilemiyen arazi arasında bir müvazene tesis etmenin bu iki çaresi fiiliyatta bertaraf edildi. Bu hattı hareketin sebebleri yuka­ rıda zikrettiğimiz sebeblerden bü- jtün bütün başka idiler. Doğumla­

rın tahdidi meselesinde, iptida ba­ zı ahlâkî sebeblerden dolayı geri çekildiler. Dahilî kolonizasyona ge­ lince, bunun şiddetli bir surette red edilmesi büyük araziye karşı bir hücum teşkil edeceği hissolunma- sından ve sonra da hususî mülki­ yete karşı umumî bir hücumun mukaddimesi olmasından ileri gel- 1 mistir. Bu “ Necat mezhebi,, nin I neşir ve tavsiye şekline nazaran böyle bir faraziyeyi müdafaa ka- I bildi.

! Heyeti umumiyesi itibarile, bü- j yük kütle hesabına, bu mukavemet ipek münasib bir şey değildi, her- | halde mevzuun kalbine nüfuz ede- I miyordu.

! Onun için gittikçe artan nüfusa ekmek ve iş temin etmek için an­ cak iki yol kalıyordu.

3 — Ya yeni yerler edle edilerek her sene fazla gelen milyonlarca ¡ahali buraya sevkedilebilir ve bu j suretle milletin kendi maişetini I kendisi temin etmesi yoluna de­

vam olunurdu.

4 — Yahud sanayiimize ve tica­ retimize ecnebî müşterileri celb

için buna ehemmiyet verilmez, maişetimiz bu kârlarla temin olu­ nurdu.

Başka tâbir ile: Ya arazi fethet­ mek politikası, ya müstemleke ve ticaret politikası tutulurdu.

Bu iki çare muhtelif bakımlar­ dan tedkik edildi. Tedkik, tavsiye, münakaşa olundu ve nihayet son şık kat’î surette kabul edildi.

ikisinin içinde en selim ve doğ­ ru yol şüphesiz ki birincisi idi.

Nüfusumuzun fazlasile koloni- ze edilecek yeni yerler kazanılma­ sı, bilhassa, hal değil de istikbal düşünüldüğü vakil, namütenahi derecede çok muhassenatı haizdir.

Evvelâ, bütün milletin temeli ol­ mak üzere sağlam ve selim bir köylü sınıfı muhafaz etmek imkâ­ nına ne kadar ehemmiyet verilse azdır. Şimdiki derdlerimizin çoğu şehir nüfusu ile köylü nüfusu ara­ sındaki hatalı nisbetin neticesin­ den başka bir şey değildirler. Kü­ çük ve orta köylülerden mürekkeb, sağlam bir kütle, ötedenberi her zaman sosyal rahatsızlıklara kar­ şı en iyi bir tahaffuz çaresi vücu- de getirmiştir. Bugün de ayni sos­ yal rahatsızlıklar karşısındayız. Bir millete kapalı bir iktisadiyat çerçevesi içinde her günkü ekme­ ğini temin eden yegâne hal çaresi, budur. Böyle olursa, sanayi ile ti­ caret mütefevvik ve muzır vazi­ yetlerinden geri çekilirler ve öyle bir millî iktisadiyatın umumî çer­ çevesi içinde mevki alırlar ki bun­ da ihtiyaçlar bir tevazün halinde­ dirler. Artık sanayi ile ticaret milletin maişetinin tam temeli ol­ maktan çıkarlar, yardımcısı haline

gelirler. Rolleri kendi ihtiyaçları­ mızla bütün sahalardaki kendi is­ tihsallerimiz arasında doğru bir nisbet muhafaza etmeğe münhasır kalınca, halkın yaşamasını ecnebi memleketlere tâbi bir halde bulun­ maktan bir dereceye kadar müsta­ kil kılarlar. Bu suretle, bilhassa müşkül imtihan günlerinde, devle­ tin hürriyetini ve milletin istiklâ­ lini temin hizmetine iştirak eder­ ler.

Maamafih, böyle bir arazi politi­ kası bugün artık meselâ Came­ roun gibi bir tarafta yapılamaz. O- nu hemen hemen münhasıran Av- rupada tatbik etmek mümkündür. Şu noktayı sükûnet ve soğukkan­ lılıkla kabul etmelidir ki bir kav­ min diğerine nazaran elli misli fazla toprağa malik olması Allahın iradesine uygun olamaz. Böyle bir hal karşısında, siyasî hududlar do- layısile ebedî hukukun hududla- rmdaıi uzak tutulmağa rıza göster­ mek caiz değildir. Eğer bu dünya­ da umumun hayatına kâfi derece- yer varsa yaşamak için lâ?ım olan toprağı bize versinler.

( Devamı var )

m

E™

ES

Bulgarlık...

Diye bağrışıyorlardı. O vakitki Osmanlı hükümetinin zâfı, sersemli­ ği, bu derece aşikâr olan bir Türk ekseriyetini bile himayeden âciz ve naçizdi.

Ne ise; Deliormanlılarm erkek ev­ lâda merbutiyetleri fazla olduğun - dan, Aliço dünyaya geldiği zaman babası, anası ve köylüleri düğün bay­ ram yapmışlardı.

Hele, çocuğun iri olması babasını ve anasını sevindirmişti. Demek tam bir pehlivan tipinde.

Babası, Aliyi ebenin elinden aldık­ tan sonra, derisine baktı. Kollarının, omuzlarının teşekkülüne dikkat etti. Boyunu bosunu karışladı. Ve kararı­ nı verdi:

— Bu, pehlivan oğlu, pehlivan o- lacak!..

Deliormanlılar, doğan erkek çocuk­ larının tulumuna bakarlardı. Onların

vücudünü tulum dedikleri, insanın

kaplıyan deridir.

Çocuğun derisini parmaklarile tu­ tup gererler, eğer tulum bol ve lâstik- li ise, çocuğun okka dolduracağına ve gelişikli olacağına hükmederlerdi.

Yok., eğer, tulumu darsa kemikleri yanık ve küçük ise, vücudünün iske­ let yapısı darsa hiç kıymet vermez­ lerdi.

Deliormanlılar, erkek çocuklarının omuz genişliklerini, göğüslerinin çek- meceli olup olmadığını da muayene - den geçirirlerdi.

Yani; bir çocuğun göğsü eğer, sırt­ tan ve önden yassı ise., ondan peh - livan çıkmazdı. Çünkü yassı bir gö - ğüs nazik olurdu. Göğüs dediğin çek- meceli önden ve arkadan gelişkin ve fırlak olmalıydı.

Sonra; erkek çocuğun kalçaları bir öküz kalçası gibi ayrık olmalı, yani

i

geniş., baldır ve uyluk kemikleri de

2 6

S ENE BA$ PEHLİVANLIK EDEN M lfHUR

KELÂLİÇÖNtfN

G Ü R E L L E R İ

uzun bulunmalı idi.

Deliormanlılar, doğan çocuğun alt ve üst kısmına da ehemmiyet verir­ lerdi.

Belden aşağısı kısa, belden yukarı­ sı uzun olan erkek çocuğa kıymet ver­ dikleri halde;

Belden yukarısı kısa, belden aşağı­ sı uzun olan erkek çocuğa kıymet ver mezlerdi.

Deliormanlılar, böyle belden aşağı­ sı uzun olan çocuklara şu lâkabı ve­ rirlerdi :

— Tazı!..

Onlarca aşağısı uzun, belden yu

-YAZAN : M. Sami KARAYEL karısı kısa olan adam pehlivan ola - mazdı.

Çünkü; aşağılarını idare edemez ve koruyamazdı. Yukarısı kısa olursa mukavemeti de az olurdu. Böyle a - damlar, ancak tazı gibi iyi koşarlar­ dı. Lâkin, güreş yapamazlardı.

Pehlivan olacak çocuğun altı üstü bir, omuzlar geniş ve, göğsü çekme- celi olmalı idi.

işte, Alinin babası da okkalı do­ ğan oğlunu bu ananeye tevfikan öl­ çüp biçiyordu.

Baba, çocuğun ölçüsünü tam bul­ muştu. Yalnız, iki rek’at namaz kılıp

çocuğa isim verilecekti.

Baba, oğluna ne isim koyacağını şaşırmıştı. Köyün imamına camide sordu:

— imam efendi, bizim kızana ne isim takalım...

imam cevab verdi:

— Ağam, Allah bağışlasın!. Okka­ lı bir kızancazmış, bari ölçüleri ta - mam mı?..

— Tastamam imam be!.. — Öyle ise onun ismi Ali olsun!

— Teşekkür ederim.

— Hem, isim namazını ben kıla­ yım olmaz mı ağam?

— Başüstüne!

— Hazreti Ali efendimiz de iri ve tam cüsseli idi. inşallah, o da Ali Keremallahü vechehu gibi olur.

— ismi, iyi buldunuz imam efendi. Teşekkür ederim.

isim konmuştu. Yalnız, Deliorman- lılarda bir âdet vardı. Meselâ;

Mus-tafaya, Mıstm, Aliye, Aliço derlerdi. Bu sebeble; Alinin ismi Aliço diye çağrılırdı. Anası, babası da ona:

— Aliço!..

Derlerdi. Aliço, büyüdükçe gürbüz­ leşti. On beş yaşma geldiği zaman köy kahvesi önünde bütün arkadaşla­ rını yenerdi.

Deliormanlılarm bir âdeti vardı. Kahvede oturan babalar, kahvenin ön meydanında elbiselerde biribirle - rinin çocuklarını kapıştırırlar, habire boğuşturup güreştirirlerdi.

Babalar, evlâdlarım teşvik için şu yolda bağırırlar ve güreşi kızıştırır- lardı:

— Habire kızan!.. Alttan al, paça­ yı tekle, bire susak ne durursun?., Çengelle!..

— A be ahretlik, göreyim seni, say­ van tlar, aşır ayağını be kızan!..

— 1TeheyU Doklar ülen kündeyi..

(2)

T E N İ S A B A H

f o n

Sahile :

i

Bir Dehâ Tarihinden Yapraklar

ihtifal Programı

Onun M übarek

Arm ağanı

(Baştarafı 4 üncü sayfada) temlerde nasib olmıyan hür bir di­ siplin altında İçtimaî tekâmül dev­ releri geçirerek iktısad, ziraat, irfan sahalarında çok yüksek kıymetli mu­ vaffakiyetlere vasıl olmuştur.

Mukaddes Atatürk, milletini kendi kemal seviyesine eriştirerek ve k e ı dişini millî bir sembol bırakarak a- ramızdan ayrıldı.

*##

Ebedî Şefin sıhhati 1937 sonların- jda tagayyürler göstermeğe başla­ nmıştı. Lâkin her şeyi iradesine zebuı

eden kahraman mizaç, ölüme râmcl- mağı aklına bile getirmiyerek has - talığa ehemmiyet vermedi. 938 yazı başlarken Atatürkde karaciğer ihti- lâtları artmıştı. Bir müddet sonra Siroz şeklinde tecelli ederek o celâdet abidesini yatağa düşürdü. Türk dok torlarından başka zamn“ man ec­ nebi şöhretlerin de te d;___ ri altına alındı. Fakat ne yazık ki tıbbın kud­ retini hiçe sayan mel’un illet dehalar kaynağı bünyeyi damla damla erite­ rek meş’um rolünü ifa etti: Türkün

Bir Hatıradan

Bir A kis

(Baştarafı 4 üncü sayfada)

la rima bırakabileceğim en büyük mirastır.

— Bütün mektuplarını saklamış mı idiniz?

— Evet., bilmiş gibi, bir hissi kab­ lelvuku ile olacak, “ O,, ndan gelen en küçük bir kâğıd parçasını bile yır - tıp atmağa kıyamamıştım.

— Kendisi bilâhare bunları gör - dü mü?

— Gördü ve okurken çok mütehas­ sis oldu, hattâ bir aralık “bak neler düşünmüş, neler yazmışım ben o za­ man!..,, diyerek gözleri bile yaşar­ mıştı. [Devamı, var] Boğaziçi

etti.

kıyılarında ölüme teslim

( Baştarafı 1 incide )

Bu genç hatibleri takiben yine lk- tısad Fakültesi üçüncü sınıftan Tuğ­ rul Altıncı; Millî Şefimiz ve Reisi­ cumhurumuz İsmet înönünün mille­ te beyannamesini okuyarak Üniver­ site holündeki merasime son verile­ cektir.

Bu merasim bitince başda Vali Lûtfi Kırdar ve Rektör, dekanlar, profesörler olarak bütün talebe se - kizer kişilik sıralarla korteş halinde hareket edeceklerdir.

Üniversitenin Mercan tarafındaki kapısından çıkılarak Sultanhama - mma ve oradan Köprüye inilecektir. Köprü, Şişhane, Tepebaşı, İstiklâl caddesi tarikile Cümhuriyet âbidesi­ ne gidilip yer alınacaktır.

Burada evvelâ İstiklâl marşı söy­ lenecek ve âbideye merasimle çelenk

için yaptığı büyük hizmetler hakkın» da bir hitabede bulunacak ve bunu müteakib Millî Şef İnönü’nün Ata­ türk hakkmdaki bağlı beyannamesi okunarak toplantıya son verilecek­ tir.

F) Toplantı bu suretle sona erdik­ ten sonra, varsa Atatürk’ün heykeli veya büstü olan meydana topluca gi­ dilerek bir çelenk konacak ve mera­ sime nihayet verilecektir.

Mekteblerde: { 10 İkinciteşrin 939 günü bütün mekteblerde saat 9.05 te talebe mek tebin miinasib bir salonunda topla, nacak ve ajmi şekilde 5 dakika ayak ta saygı susması yapacak; müteaki­ ben bir muallim tarafından Atatür kün hayatı, memleket ve millet için, yaptığı büyük hizmetleri hakkında kısa bir hitabede bulunulacak ve konulacaktır. Bunu takiben Tıb Fa- yjiiıj gef Înönünün bağlı beyanna- kültesi staj talebelerinden Cemal; mesi okunarak merasime nihayet ve-Aziz vatandaşlarım; gönlümü,

de, vicdanımızda ve tarihin ezeliyete ira tekrar İstiklâl mar şı hür met v e seyrinde asla batmıyacak olan o gü- tazim içinde dinlenilerek merasime

Paman bir söylev verecektir. Ve son- riiecektir. [Radyonun neşin gökten yere çekilişini bugün

hep beraber bir daha analım; bu

nihayet verilecektir,

Üniversitedeki merasimin gayet

aziz atasını 10 İkinciteşrin sabahı,! yaşıyor. Allah sana zeval vermesin

kudsî bir ibadettir. Ona bugün hep muntazam olması için icap eden ter- beraber bir daha ağlıyalım: b u , tibat alınmış ve holün 5000 kişi ala- hicranımızın en sıcak mersiyesidir, cak bir genişlikte olmasına rağmen Büyük Türk milleti, Atatürk s e n iı! katlarda ve koridorlarda kalacak kim ruhunda, senin ebediyetin halinde selerin de merasimi yakından takib

bugünkü ayrı sütunumuzdadır]'

programı,

Atatürke Aid Bibliyografi

(Baş tarafı 5 inci sayfada) Kemalname: Naci Atabeyli - An­ talya Matbaası - Antalya 1931 - Fi­ yatı 35 kuruş.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hâliki Gazi Mustafa Kemal: Suad Tahsin - Akşam Matbaası - İstanbul

Ankara Paktının

Meclisten Geçişi

Karşısında Fransa

Paris, 9 (A.A.) — Havas bildiri s

1933 - Fiyatı 250 kuruş.

Üç adam: Kemal Atatürk, Roose - 1939 - Fiyatı 50 kuruş. Cemal

Bü-edebilmeleri için her yanına hopar­ lörler konulmuştur. Bunlardan ikisi de Beyazıddaki büyük nizam kapısın1 y o r:

da bulunmaktadır. j Üç taraflı Ankara muahedesinin Matem alâmeti olmak üzere bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi tara- Atatürk’iin Adana seyahatleri: Ta- resmî ve hususî dairelerde ve bayrak fından ittifakla tasvibi, Parisde en ha Toros - Sadık Aldatmaz Kitabevi- asması icap eden yerlerde bayraklar büyük bir memnuniyetle öğrenilmiş- Adana 1939 - Fiyatı 25 kuruş. jda yarı çekilecektir. j tir. Büyük Millet Meclisinin bu

me-Atatürk’iin hayatı: Ziya Şakir -j Bundan başka bütün Halkevlerin-; se^e İÇ'11 akdettiği celseye hâkim o- Tan Evi - İstanbul 1938 - Fiyatı 10 de ve bazı mekteblerde de ihtifaller i lan hava ve bilhassa B. Şükrü Sara- kuruş. ! tertib edilmiş olup Eminönü Halke - j coğlunun heyecan verici sözleri,

Pa-Atatürk’ün iki ceblıesi: Bürhan vindeki merasime Vali ve Belediye risde, iştirak halinde bulunan üç m Cahid - Kanaat Kitabevi - İstanbul

velt, Mussolini: Sherrill - Cemal Bü-1 Atatürk’ün ölmez sözleri: Çığır Ki- kerman - Cümhuriyet Matbaası - Is- 1 tabevi - İstanbul 1938 - Fiyatı 40 ku-

tanbul 1937 - Fiyatı 100 kuruş. ruş.

Ölümünden sonra : -üt | Atatürk’ün ölümünden sonra dün-Atamız, Akhisar, Türkiye ve dün- ya matbuatının yazdıkları: Adnan ya: Ekrem îzdem - Vakit Matbaası - Onbaşıoğlu - Kültür Matbaası - İzmir İstanbul 1939 - Fiyatı 30 kuruş. 1938 - Fiyatı 30 kuruş.

Atatürk: Genelkurmay Harb Ta- Atatürk’ün vefatı. Milletin ferya- rihi Encümeni Başkanlığı - Askerî dı : Hüseyin Şevket Akkoç - Tecelli Matbaa - İstanbul 1939 - Fiyatı 106 Matbaası - İstanbul 1938 - Fiyatı 10

kuruş. kuruş.

Atatürk: M. Turhan Tan - Kanaat; Bir güneş nasıl doğdu? : İbrahim Kitabevi - İstanbul 1939 - Fiyatı 50 Necdet Göker - Ulus Sesi Matbaası - 1 kuruş. Mardin 1939 - Fiyatı 20 kuruş.

Atatürk albümü: Vakit Matbaası- Dünya Ağlıyor: İskender F. Ser- îstanbul 1938 - Fiyatı 30 kuruş. telli - Semih Lûtfi Kitabevi - îstan-

Atatürk albümü: Yedigün Neşri - bul 1939 - Fiyatı 40 kuruş,

yatı - İstanbul 1938 - Fiyatı 50 ku - Ebedî Şef Atatürk’ün millî cenaze ruş. törenini temsilen yapılan ihtifalde

o-Atatürk. Büyük Şef’in, hususî, as- kunmuştur : Yekta Karamustafa - kerî, siyasi hayatı: Ziya Şakir - Ü lkü; Köy Matbaası - Ordu 1938 - Fiyatı Matbaası - İstanbul 1938 - Fiyatı 75 yazılı değil.

kuruş. En büyük kayıbımız: înkılâb Kita-Atatürk devrimi destanı : İhsan j bevi - İstanbul 1938 - Fiyatı 75 ku- Ozanoğlu - Vilâyet Matbaası - Kas- ruş.

tamonu 1938 - Fiyatı yazılı değil.

j

En büyük ölünün ardından Ata - Atatürk için: İsmail Habib - Cüm- tnrk çocuklarına: Tarık Ziya Işıtman- huriyet Matbaası .- İstanbul 1939 - Kültür Matbaası - İzmir 1939 - Fiyatı

Fiyatı yazılı değil. 10 kuruş.

Atatürk 19 yıl önce bugün Ankara-

j

Fotoğrafla Atatürk: Cümhuriyet ya gelmişlerdi: Ankara Halkevi-ülus Matbaası - İstanbul 1939 - Fiyatı 125

leti biribirine bağlıyan derin dos' luğun yeni bir bürhanı telâkki ed mektedir.

Dürüstlük ve cesurluk yükse1” sıfları karşısında müttefik biT Reisi de iştirak edecektir.

Halkevlerinde ve

Mekteblerde

7. Halkevlerinde:

A ) Ebedî Şef Atatürkün ölüm gün . . .

ve saatine tesadüf eden 10 Ikinciteş-jmat d^ ulan Turkıyeye karşı, rin 939 cuma günü saat 9.05 te bütün sada bır semPatl an anesı m‘ Halkevlerinde, Halkevi olmıyan yer- dur. iki memleketin menfaa lerde Parti merkezlerinde bir ihtifâl ve Akdenizde sudum idames toplantısı yapılacaktır. | hususundaki kaygu berab

B) Bu toplantıyı, Halkevi olan

j

an’aneye yeni bir kuvve4

Matbaası - Ankara 1938 - Fiyatı ya­ zılı değil.

derek vapurun iki senelik liman ve şa mandıra parasını vereceğini bildir - miştir. Yapılan hesablarda acentenin borcu 2000 liradan fazla tutmakta

-1 ^emisi bu hafta içinde li­ nkti*.

kuruş.

Kemal Atatürk: Halûk Cemil Tan­ ju - Dereli Matbaası - İzmir 1939 - Fiyatı 50 kuruş.

Kemal Atatürk. Hayatı ve eserine aid resimler: Otto Lachs - Erich Ka­ lış Kitabevi - İstanbul 1939 - Fiyatı yazılı değil.

O’nun için yazılanlar, söylenenler: Fatih Halkevi Aydınlık Matbaası

-yerlerde Halkevi reisleri, olmıyan yerlerde Parti reisleri tanzim ve ida­ re edeceklerdir.

C) Bu toplantı umum için olmakla beraber bilhassa o şehir ve kasaba­ daki en büyük mülkiye memuru baş­ ta olmak üzere askerî makam âmir­ leriyle devair reisleri, Parti ve Halk evi mensubları, resmî ve hususî te­ şekküllerin mümessileri davet edi­ lecektir.

D) Toplanılan yerin münasib mahal line Atatürk'ün bir büstü, yoksa bir fotoğrafı konacak v e bu köşe Türk ve Parti bayraklarile ve çiçeklerle süslenecektir. Tam o sa.atte vazifeli kılınacak bir zat, Atatürk’ün o güıı, o saatte öldüğünü kısa ve ,reciz bir ifade ile anlatarak hazır bulananla­ rı ayakta beş dakika saygı susması­ na davet edecektir.

E) Bundan sonra bir hatib A ta­ türk’ün hayatı, memleket ve millet

dir.

Dış ticar

Ankara, 9 (A.A.) miz etrafında veri) lara göre, eylül ay timize yapılan 5.3 lâta mukabil " tinde ihracatt Ikincikânu’ kadar olan zarfında d; karşı 84.8 mıştır. 1938 dış tice îthf Hu

İstanbul 1939 -■ Fiyatı 75 kuruş. O’ııun ölümü karşısında Samsun : Vedad Ürfi Bengü - Resimli Ay Mat­ baası - İstanbul 1939 - Fiyatı 50 ku­ ruş.

Ölmüş dediler: Enver Cihangir - Sümer Matbaası - Kayseri 1939 - Fi­ yatı yazılı değil.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kim bilir, belki de Refik Halid’in “Ankara”sı, Ahmet Hamdi Tanpınar’a şehir- ler üzerine yazması konusunda fikir verici bir etkide bulunmuş ve böylece Beş Şehir gibi

Bu araçların kullanıldığı test türleri ve bu testleri oluşturan başlıca maddeler şunlardır: Uzun yanıtlı yazılı maddeler, kısa yanıtlı maddeler, eşleştirmeli

Daha verimli boşaltma, taşıma ve depolama için bir dizi forkliftin yerini alacak şekilde tasarlanan çok yönlü belden kırmalı forklift, yükleri doğrudan kapalı depolara

Savaş uçakları ve gösteri uçuşu yapan akrobasi uçakla- rı baş aşağı uçarken, hücum açısı uygun bir değerde tutu- larak, uçağın havada kalmasını sağlayacak

[r]

V an 'ı u/uncu Yıl Uım e rsııesı Vcıcn ner F,ıı..uIICSl ZOOlcknl Anabılım D:ılı.. hcınoglobııı tiplılın edılmekledı

Splenik fleksura tam olarak mobilize edildikten sonra, planlanan rezeksiyonun proksimal kısmı tutulur ve pelvise indirilerek distal rezeksiyon hattı hizasında gerilimsiz bir

Projektif d¨ uzlemin tanımından, ( ¨ Oklid geometrisin- deki) paralel do˘ grular (yeni ekledi˘ gimiz) “sonsuzdaki” bir noktada kesi¸siyorlar.. CEB˙IRSEL E ˘ GR˙ILER (iki