• Sonuç bulunamadı

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni, Sayı 28, Kasım 2019

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni, Sayı 28, Kasım 2019"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 18 Kasım 2019

ANALİZ:

FIRAT’IN DOĞUSU - 8

Doç. Dr. Fahri Erenel-EPAM Müdürü

ABD Başkanı Trump ile Sayın Cumhurbaşkanı’nın görüşmesi, ABD -Türkiye ilişkilerinde giderek yoğunlaşan sis perdesini kaldırmada ne ölçüde etkili olduğunu biraz daha zaman geçtiğinde daha iyi anlayabileceğiz.

Öncelikle doğrudan temasın diğer politika enstrümanlarına göre daha etkili sonuçları olduğu kuşkusuz. Ermeni yasa tasarısının Senato’da durdurulması, bazı senatörlerle toplu görüşme ve basın toplantısında Türkiye’nin görüşlerini aktarabilmeyi doğrudan temasın sonuçları olarak gösterebiliriz.

Ancak şu gerçeği de belirtmekte fayda olacaktır. ABD,Türkiye’nin güvenlik sorunlarını anladığını söylem olarak ifade ettiğini, uygulamada ise bu söylemin dışında hareket ettiğini görüyoruz.

Türkiye’nin haklı güvenlik gerekçelerine ortaklaşa bir çözüm üretebilme konusunda bir mesafe kat edildiğini söylemek güç. Türkiye, PYD/PKK,FETÖ konusunu açtıkça, ABD bir süredir buzdolabında tuttuğu S-400 konusunu tekrar gündeme getirdi.

Trump ile görüşmeden çıkan sonuç, bundan sonraki ABD-Türkiye İlişkilerinin odak noktasını ve hatta bir sonraki aşamaya geçişi S-400 konusunda varılacak mutabakatın oluşturacağıdır. Bu konuda Türkiye’nin ilk baştan beri ortaya koyduğu Komisyon kurulması önerisinin kabul edilmesi önemli bir gelişmedir.

Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da belirttikleri üzere Patriot alınsa bile S-400’den vazgeçmesinin söz konusu olmayacağı ve hatta bu sistemin genişletileceği şeklinde bir iradeye sahip. Vazgeçilmesinin maddi kaybın ötesinde her açıdan ciddi kayıpları olabilecektir. Öncelikle ısınan suların hiçbir şekilde soğumadığı Ortadoğu’da bu tür bir sistem ülkemizin ihtiyacıdır ve mutlaka kullanılmalıdır.

Türkiye, bugüne kadar eksik veya yanlış politikalar izlemiş olabilir. Ancak, yılların getirdiği bir devlet aklı ile her zaman için doğru yolu bulmuştur. S-400 konusu da bu tür bir konudur. Bu tür bir sisteme ihtiyacımızın olduğu yıllardır söylenmekte ve devletin resmi kayıtlarında yazılı belge halinde durmaktadır. Savunma İhtiyacının belirlenmesinde öncelikle iki faktör temel rol oynar. Tehdidin yetenek ve niyeti. Elbet başka faktörlerde değerlendirilir. Biz etrafımızda ki tehditleri bu iki temel faktör ışığı altında değerlendirdiğimizde Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemine ihtiyacımız olduğu net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. İhtiyaç sonrası kaynak ayrılır ve tedarik sürecine geçilir. Bu aşamalarda da birçok parametreler devreye girer. Ön yapılabilirlik ve yapılabilirlik etüdleri yapılır. Uzun aşamalar sonucu Savunma Sanayi İcra Komitesi nihai kararını verir ve tedarik süreci başlar. Hava savunma sistemi ihtiyacımız için bu aşamalar aynen geçilmiştir. Önce, ABD’den Patriot alımı için yapılan girişimlerden sonuç

(2)

alınamayınca, Çin yapımı füzeye dönülmüş, ancak daha başlangıçta ABD’nin karşı çıkması ile ibremiz Rusya’ya dönmüştür. Çin füzesi almadığımız belki de iyi olmuştur. Çin’de Rusya’dan S-400 aldı ve kullanmaya başladı. Demek ki kendi ürettiği füzelere göre S-S-400 daha üstün bir füze.

Başlangıçta, bu konuda NATO ve ABD ses çıkarmadılar. Ne zaman İsrail ilk F-35 ‘leri almaya başladı ve Ortadoğu’da mutlak hakimiyet kuracakken F-35’lere karşı çok etkin olan S-400’ler çıktı karşısına. Ve o zaman ABD ve sonrasında NATO sistem uyumsuzluğu demeye başladılar. Türkiye, artık kararını vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda kesin iradeyi defalarca ortaya koymuştur. Ve bu iradede başından beri hiçbir değişiklik olmamıştır. Askerlikte bir kural vardır. Nihai kararını alana kadar karargah subayları Komutana karar alınacak konu ile ilgili her türlü öneride bulunabilirler. Komutan dinler. Ve nihai kararını verdikten sonra kararın aleyhine konuşan bile bütün gücü ile bu kararı nasıl destekleyeceğini çalışmasını yapar. Bu iş bitmiştir. Aksi ifadeler sadece ABD, İsrail ve terör örgütlerine hizmet eder, Rusya ile ilişkilerde önüne geçilemez yaralanmalara neden olabilir.

Yine bu görüşme öncesinde Macron’un, ABD’nin Suriye’den asker çekme kararı, Türkiye’nin ise Barış Pınarı Harekatı öncesinde müttefiklerine danışmadığını belirterek “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” ifadesine Trump’ın basın toplantısında “Türkiye NATO’nun önemli bir müttefikidir ve savunma harcamalarını belirlenen limitlere uygun yapan ülkelerin başında gelmektedir” sözü ile karşılık vermesi ABD-Fransa arasında ki anlaşmazlıklarında giderek arttığını göstermesi açısından önemli olduğu değerlendirilmektedir. Macron’un bu açılamasının temelinde NATO dışında ABD’nin etkisinin olmadığı, istedikleri gibi kullanabilecekleri bir güç oluşturma isteğinin yattığı bilinmektedir.

AB ,uzun süredir NATO askeri gücünü veya NATO’ya tahsisli kuvvetlerini askeri gücü gibi kullanmak için çaba göstermiş ise de, bu girişimleri öncelikle Türkiye’ye takılmış ve bu isteklerini gerçekleştirememişlerdir. Eğer askeri güçleri olsaydı Doğu Akdeniz’de GKRY karasularını AB karasuları kabul ettiklerinden doğrudan Türkiye’ye müdahale edebilirlerdi. Şimdilik sadece GKRY’nin yanında olduklarını belirten açıklamalarla yetiniyorlar.

Basın toplantısı sırasında Trump’ın Suriye konusunda ateşkesin başarılı bir şekilde devam ediyor yönündeki açıklaması dışında Suriye’de ki gelişmelere yer verilmemesi dikkat çekici bulunmuşur. Bu durumun, ABD’nin Suriye’de mevcut durumu koruma ve özellikle Irak’ta yaşanan son gelişmeler kapsamında ağırlık merkezini Irak’a çevirme düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir.

Çin'in Sincan'daki baskı politikasına ilişkin belge ortaya çıktı.

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cinin-sincandaki-baski-politikasina-iliskin-belge-ortaya-cikti/1647647

New York Times tarafından yayımlanan belgede, Çin yönetiminin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki güvenlik birimlerine, nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verdiği detaylı talimatlar dikkati çekti.

(3)

Belgenin en az 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslam'ın yayılmasını önlemek adına önlem alınması uyarısında bulunuluyor.

Şi, dokümanda, 11 Eylül saldırısı sonrası ABD'nin "terörle savaş" politikasını örnek alarak, bölgede yaşananları "terörizmle mücadele" olarak tanımlarken, güvenlik birimlerine "asla merhamet gösterilmemesi" talimatı veriyor. Belgede diğer yetkililerin de toplama kamplarını ve keyfi tutuklamaları meşrulaştıran yorumları yer alıyor.

Belgede, yurt dışında eğitim alıp dönen Uygur gençlerinin yakından takip edilmesi ve ailelerinin nerede olduğuna ilişkin sorularına, "Çin devleti tarafından açılan eğitim okullarına götürüldükleri" cevabının verilmesi isteniyor.

Gençlere, "Ailelerinin suçlu olmadığı fakat radikallik virüsüne karşı tedavi edildikleri ve eğitim aldıklarının" söylenmesi talimatının yer aldığı belgede, aynı aileler için "icaplarına bakılacak ve cezalandırılacak" ifadesi yer alıyor.

"Uygur Türklerinden Çin ve Komünist Parti'ye bağlı yeni bir jenerasyon oluşturma" politikası kapsamında, Sincan'daki gençlerin ülkenin diğer bölgelerindeki üniversitelere gönderildikleri ancak bu öğrencilerin Sincan'da yaşananları daha aktif bir şekilde savunmaya başladığı tespiti paylaşılıyor.

Belgede, "Üniversite zamanında sosyal medyada belirli bir çevreye ulaşan bu öğrencilere, WeChat, Weibo ve diğer sosyal medya platformlarında yaydığı yanlış bilgilerin etkisi geniş ve müdahale edilemez oluyor." ifadesi kullanılıyor.

Bu duruma karşı tedbir alınmasının önemine işaret edilerek, Sincan'daki güvenlik yetkililerinden sivil kıyafetlerle bu öğrencilere yaklaşmaları ve kuralların önemini hatırlatmaları isteniyor.

Belgede, ailesinin nerede olduğunu sormaya devam eden gençlere, Suriye'nin durumu ve DEAŞ'in verdiği zararlardan bahsedilmesi, aile üyelerinin durumlarının iyi olduğunun ve bu konuda Çin hükümetine teşekkür etmeleri gerektiğinin söylenmesi talimatı veriliyor.

Bu gençlere, ailelerinin tutuldukları eğitim kamplarında puanlama sistemi olduğunun ve davranışlarının ailelerinin puanını düşürerek kamplarda daha fazla kalmaları ihtimalini artırdığının ifade edilmesi isteniyor.

Belgede, "Bu öğrencilere, devlet kurallarına uymaları, yanlış bilgi yaymamaları ve dedikodulara inanmamaları gerektiğini belirtin. Bu şekilde, ailelerine ekstra puan kazandırabileceklerini ve böylelikle belirli standartların sağlanması durumunda aile fertlerine ulaşabileceklerini söyleyin. Ailelerinin yokluğu nedeniyle ortaya çıkan finansal sorunları Çin devletinin karşılayacağını ve içinde bulundukları zorlukları aşmalarında yardımcı olacaklarını vurgulayın." ifadeleri kullanılıyor.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde uygulanan baskı politikalarını meşrulaştıran daha birçok talimatın yer aldığı belgenin, Çin'de faaliyet gösteren bir insan hakları örgütü tarafından ele geçirildiği ve New York Times'a verildiği belirtildi.

(4)

Çin'de son yıllarda Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde eğitim merkezi adı altında faaliyet gösteren kamplar ile Uygurların kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyine üye 22 ülke, temmuz ayında Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesine eleştiri ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısına yer verilen bir mektubu imzalamıştı.

İnsan Hakları İzleme Örgütünün raporunda, son 2 yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbir" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi bakımdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın toplama kamplarına gönderildiği belirtilmişti.

BM ve diğer uluslararası örgütler, kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin şu ana kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini geri çeviriyor.

Otomotiv sektörü 10 ayda 7 ülkeye ihracatta geçen yılı solladı

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/otomotiv-sektoru-10-ayda-7-ulkeye-ihracatta-gecen-yili-solladi/1648409

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye ihracatının lokomotifi olan otomotiv endüstrisi ocak-ekim döneminde, geçen senenin aynı aylarına göre yüzde 3,7 daralmaya rağmen 25 milyar 364 milyon dolarlık dış satıma imza attı.

Türkiye dış satımında 13 yıldır üst üste şampiyon olan otomotiv sektöründe bu veriye rağmen bazı ülkelere ihracatta dikkati çeken artışlar yaşanıyor.Sektörün bu senenin 10 ayında 100 milyon dolar ve üzerinde ihracat yaptığı ülkeler incelendiğinde, 7 ülkeye dış satım geçen senenin rakamlarını geçti.

Otomotivde en çok ihracat yapılan 7'nci ülke olan Hollanda'ya ocak-ekim dönemindeki dış satım, geçen senenin tamamına kıyasla yüzde 6 artarak 961 milyon 748 bin dolar oldu. Hollanda'ya geçen yıl 905 milyon 397 bin dolarlık otomotiv ihracatı sağlanmıştı.İhracat aynı dönemde Azerbaycan'a yüzde 86 yükselişle 116 milyon 469 bin dolara çıktı. Bu ülkeye 2018'de 62 milyon 635 bin dolarlık otomotiv ihracatı gerçekleştirilmişti.

Ocak-ekim aylarında, geçen yılın tamamına nazaran yüzde 22 yükselişle 210 milyon 284 bin dolarlık otomotiv ihracatı kaydedilen Irak'a 2018'deki dış satım 171 milyon 820 bin dolardı.İsrail'e ise 10 ayda yüzde 13 artışla 594 milyon 17 bin dolarlık dış satım yapıldı. Bu ülkeye geçen yıl 523 milyon 717 bin dolarlık ihracat kaydedilmişti.

Geçen yılın rakamlarını aşan bir diğer ülkenin ise Sırbistan olduğu dikkati çekti. Sırbistan'a bu yılın 10 ayında, geçen senenin tamamına (105 milyon 132 bin dolar) göre yüzde 11'lik yükselişle 116 milyon 634 bin dolarlık dış satıma imza atıldı.

(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(12)

Kitap Tavsiyesi

Naturalis yazar ve ilk çevrecilerden olan Henri David Thoreau (1817-1862) için doğa, inancının bir parçasıydı. Thoreau bu amaçla 1845 yılının ilkbaharında Walden gölünün kıyısına bir kulübe yaptı. Burada doğayı gözlemledi, çiftçilik yaptı gözlemlerini ve düşüncelerini bir günlüğe kaydetti. ...

Referanslar

Benzer Belgeler

E-devlet uygulamalarında her ikisini de kullanan katılımcılar ile (internet sayfası ve mobil uygulamalar) yalnızca internet sayfasını kullananlar arasında,

(2009) also proposed a fuzzy MCDM to evaluate the performances in terms of several financial and non-financial indicators of the largest five commercial banks of Turkish Banking

Ultrasonik spray pyrolysis yöntemiyle elde edilen CdO yarıiletken materyalinin flor katkısına bağlı olarak yapısal özelliklerinin incelenmesi, Yüksek lisans tezi,

Gaitonde vd., sertleştirilmiş AISI D2 soğuk iş takım çeliğinin silici uçlu seramik uçlarla işlenmesinde kesme parametrelerinin işleme kuvveti, işleme gücü, özgül

Tema: Özgürlüğün kıymeti üzerine yazılan şiirde Nâzım Hikmet, dışarıda son zamanlarını geçiren bir adam olarak hayattaki duruşundan ve eylemlerinden söz eder. Dil:

Halk kültürü unsuruları sıralanırken şu ana başlıklar kullanılmıştır: Anonim Halk Edebiyatı, Kalıplaşmış İfadeler, Geçiş Dönemleri, İnanmalar, Halk

Belediyelerin, birliklerden beklentileri ve belediye birliklerinin kardeş şehir ilişkilerine ne gibi katkılar sunduğunu öğrenmek amacıyla 25 Ekim 2017 tarihinde

üzerinde bulunan Arduino Uno kartı gömülü sistem vazifesi görerek, telefondaki uygulamadan komut aldıkça ayrıca mesafe sensörü vasıtasıyla öndeki boş mesafenin 10