• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyetten günümüze Türk kadınının eğitim,sosyal ve siyasal hayata katılımları üzerine bir çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhuriyetten günümüze Türk kadınının eğitim,sosyal ve siyasal hayata katılımları üzerine bir çalışma"

Copied!
129
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE

TÜRK KADINININ EĞİTİM, SOSYAL VE SİYASAL HAYATA KATILIMLARI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

ESRA AĞLI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AİLE VE TÜKETİCİ BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

TELiF HAKKI

ve

TEZ FOTOKOPi iziN FORMU

Bu tezin ttim haklan sakhdu. Kaynak gostermek ko~uluyla tezin teslim tarihinden itibaren

c:n"'-l"(

~ .l) ay soma tezden fotokopi <;ekilebilir.

YAZARIN

Ad1 : Esra

Soyad1 : AGLI

Boltimti : Aile ve Ttiketici Bilimleri Egitimi

imza

:

~

Teslim Tarihi : ~ 0 / 0

'-t

1

:J-0 I 5"

TEZiN

Ttirk<;e Ad1 : Cumhuriyetten Gtintimtize Ttirk Kadmmm Egitim, Sosyal ve Siyasal Hayata Katlhmlan Dzerine Bir <;ah~ma

ingilizce Ad1 :A Study Over the Participation of the Turkish Women to the Education, Social and Political Life From the Republic Period

(4)

ETiK iLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma surecinde bilimsel ve etik ilkelerine uydugumu, yararland1g1m tum kaynaklan

kaynak gosterme ilkelerine uygun olarak kaynakc;:ada belirttigimi ve bu bolumler d1~mdaki

tum ifadelerin ~ahs1ma ait oldugunu beyan ederim.

Yazann Ad1 Soyad1 imza

(5)

JURi ONAY SAYFASI

Esra AGLI tarafmdan haz1rlanan "Cumhuriyetten Gunumlize Turk Kadmmm Egitim, Sosyal ve Siyasal Hayata Katllunlan Dzerine Bir <::ah~ma" adh tez <;ah~mas1 a~ag1daki juri tarafmdan oy birligi/ oy <;oklugu ile Gazi Universitesi Aile ve Tuketici Bilimleri Egitimi Anabilim Dah'nda Yuksek Lisans tezi olarak kabul edilmi~tir .

Dam~man: Prof. Dr. Hacer TOR

.

~

:

HO

Aile ve Ti.iketici Bilimleri Egitimi Anabilim Dali, Gazi Oniversitesi

Ba~kan:

~o~

·

~\. G.:..{~~ Sc::ifo\.,~l'-.) Ce..~

~

:

Aile ve Tiiketici Bilimleri Egitimi Anabilim Dalt, Gazi Oniversitesi

v

uye:

1)oc<

[)r

_

bemesf-

~~'1'\u~tc.u~~

O?._k.R-1s·)

~

Bilgisayar ve Ogretim Teknolojileri Egitimi Boli.imi.i .........

~)

~

j

.

~

···

~

·

·

·

Tez Savumna Tarihi:CE; . ./Ql./2015

Bu tezin Aile ve Tuketici Bilimleri Egitimi Anabilim Dah'nda Yuksek Lisans tezi olmas1 i<;in ~artlan yerine getirdigini onayhyorum.

Egitim Bilimleri Enstitusu Muduru Prof. Dr. Servet KARABAG

(6)

i

TEŞEKKÜR

Araştırmamın hazırlanmasında bilgi ve deneyimleriyle daima yol gösterici olan ve böylelikle de araştırmamın oluşmasında büyük desteği olan hocam Sayın Prof.Dr.Hacer TOR’a teşekkür ederim.

Araştırmam süresince her zaman yanımda olup bana destek olan değerli eşime ve biricik oğluma, canım aileme ve ismini sayamadığım tüm sevdiklerime teşekkürlerimi sunarım.

(7)

ii

CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE TÜRK KADINININ

EĞİTİM, SOSYAL VE SİYASAL HAYATA

KATILIMLARI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

(Yüksek Lisans)

Esra AĞLI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Mart 2015

ÖZ

Türk kadınının tarihsel süreç içerisindeki yerini incelediğimizde, ilk önemli belge olan Orhun kitabelerinde kadının önemi ve değeri saygı ile anlatılmaktadır. Ancak, zaman içerisinde Arap yada Bizans gibi ülkelerin kültürlerinin etkisiyle toplumsal yapıdaki değişim ve yaptırımların sonucunda kadın geri plana itilmiştir. Türk kadını Tanzimat Dönemi ve sonrasında ki süreç içerisinde yapılan önemli reformlarla birlikte elde ettiği haklarıyla toplum içerisindeki geri kalmışlığının bitirilmesi ve elde ettiği kazanımlarıyla toplumdaki statüsünün sağlamlaştırmasına temel oluşturmuştur. Birinci Dünya Savaşı yada Kurtuluş Savaşı gibi önemli savaşlarda erkeklerle birlikte vatanını savunan kadınlarımızın yeni bir ülkenin kurulmasında emeği ve çabası göz ardı edilmemiş ve yeni bir döneme girecek olan ülkenin kurulmasıyla kadınlara da daha geniş haklar verilmiştir.1923 yılında Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra kadınlarımız eğitim, sosyal ve siyasal alanlarda pek çok haklara sahip olmuşlardır. Örneğin, kadınlarımız 1930’da yerel 1934’te genel seçimlerde seçme ve seçilme haklarını elde etmişlerdir. 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim laikleştirilmiş kız ve erkek öğrencilerin eğitim haklarının eşit olduğu kanıtlanmıştır. 1926’da Türk Medeni Kanunu ile erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi ve tek taraflı boşanması kaldırılmış ve kadınlara da boşanma hakkı, velayet hakkı tanınmıştır. Bu örnekler kadının toplumdaki rolünün önemini vurgular nitelikte kazanımlardandır. Ancak, Türk Kadını eğitim, sosyal ya da siyasal haklarının kazanımlarındaki başarısını günümüze taşıyamamıştır. Bunun önemli bir örneğini siyasal alanda görmek mümkündür. Türk Kadını seçme ve seçilme hakkını o dönemin önde gelen ülkelerinin kadınlarından daha önce elde etmiş olsa da geçen zaman içerisinde kazandığı hak ya da haklarını bugünkü verilere baktığımızda diğer ülkelerin ilerisine taşımakta geçmişteki başarısını gösteremediğini görmekteyiz. Türkiye’de kadının statüsü incelendiğinde, çalışma hayatında katılımının yetersiz, eğitim düzeyinin ve siyasal hayata katılımının da düşük olduğu görülmektedir. Araştırma sonucunda Cumhuriyet Döneminden bu yana kadının eğitimi hukuk ve toplumsal alanda ilerlemesi ve güçlenmesi konusunda somut adımlar atılmıştır. Ancak kadınlara ilişkin eğitim, istihdam, sağlık ve sosyal göstergelerle ilgili veriler incelendiğinde, günümüzde istenilen sonuçlara ulaşılamadığı söylenebilir.

Bilim Kodu : 111.1168

Anahtar Kelimeler : Kadın, kadının statüsü, kadın istihdamı, kadın eğitimi, kadın ve siyaset

Sayfa Adedi : 113

(8)

iii

A STUDY ON TURKISH WOMEN’S PARTICIPATION TO

EDUCATION, SOCIAL AND POLITICAL LIFE FROM REPUBLIC

TO PRESENT

(Post Graduate)

Esra AĞLI

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATION SCIENCES

March 2015

SUMMARY

When investigating the status of Turkish women in history, women’s status and value are mentioned in Orkhun inscriptions in veneration but women have been put on the back burner in time under the influence of cultures of countries such as Arabs and Byzantium, as a result of structural change in the society and sanctions. The rights Turkish women have been given during Tanzimat Era and reforms made afterwards have formed a basis for ending their backwardness and solidifying their status in society with their attainments. Defending their countries alongside men in important wars such as World War I and War of Independence, our women’s struggle for building a new country were not glossed over and women have been granted more rights with the foundation of a new country that is entering a new period. Our women have been granted many political, educational and social rights with forming of the Republic in 1923. For example, women were granted the right to elect and be elected in 1930 local and 1934 general elections. Education was secularized in 1924 Law on Unification of Education and it has been proven that men and women students have the equal rights on education. 1926 Turkish civil Code illegalized men marrying more than one women and unilateral divorces and given women the right to divorce and parental custody rights. These rights are gains that signify the status of women on society. However, Turkish women weren’t able to preserve those gains on social, educational or political rights; a major example of this is apparent in the political arena. Turkish women were granted the right to elect and be elected earlier than women of prominent countries of that period but, based on current data, we can see that they haven’t been able to show their past success in improving their right or rights granted to beyond other countries. Looking at women’s status in Turkey, their involvement in work business life, education level and involvement in politics is low. Based on the study, concrete steps were taken in advancement and empowerment of women on education, law and society since Republic Period. However, based on data on women’s education, employment, health and social indicators, we can say that they haven’t been able to reach desired results.

Science Code : 111.1168

KeyWords : Woman, women’s status, women employment, women’s education, women and politics

No. of pages : 113

(9)

iv

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ... i ÖZ ... ii ABSTRACT ... iii İÇİNDEKİLER ... iv TABLOLAR LİSTESİ ... vi

GRAFİK VE ŞEKİLLER LİSTESİ ... viii

SİMGE VE KISATMALAR ... ix BÖLÜM I GİRİŞ ... 1 1.1. Problem Durumu... 3 1.2. Araştırmanın Amacı ... 5 1.3. Araştırmanın Önemi ... 5

1.4. Konu ile ilgili Araştırmalar ... 6

1.5. Yöntem ... 10

BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 13

2.1. Cumhuriyet’in İlanından Önce ve Sonra Türk Kadınının Durumu ... 13

2.2. Kadın İstihdamı ... 17

2.2.1. Kadınların Eğitim Durumlarına Göre İstihdama Katılımı ... 22

2.2.2. Kadınların Medeni Durumlarına Göre İstihdama Katılımı ... 24

2.2.3. Kadınların Sektörlere Göre İstihdama Katılımı ... 26

2.2.4. Kadınların Bölgelere Göre İstihdama Katılımı ... 29

2.2.5. Kadınların Yaşlarına Göre İstihdama Katılımı ... 31

(10)

v

2.2.7. Çalışan Kadının Sorunları ve Ücretler ... 39

2.2.8. Kadın İstihdamını Desteklemek için Yapılan Düzenlemeler ... 42

2.3. Türk Kadınının Siyasal Hayata Katılımı ... 44

2.3.1. Kadınların Yerel Düzeyde Temsili ... 50

2.4. Türkiye’de Kadın Eğitimi ... 59

2.4.1. Kadın Eğitiminin Eğitim Kurumlarındaki (İlkokul, Ortaöğretim, Yükseköğretim) Durumu ... 64

2.4.2. Dünyada Kadınların Eğitim Durumu ile Türkiye’deki Kadınların Eğitim Durumlarının Karşılaştırılması ... 78

BÖLÜM III SONUÇ VE ÖNERİLER ... 85 3.1. Sonuç ... 85 3.2. Öneriler ... 88 KAYNAKLAR ... 91 EKLER... 103

EK 1. Cumhuriyet Öncesi, 1923-1950 Cumhuriyet Dönemi ve 1950 Yılından Sonra Kadın Haklarına İlişkin Kronolojik Sıralama ... 104

EK 2. Türkiye’de Mesleklerine Göre İlk Kadınların Listesi ... 111

(11)

vi

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Teşvik-i Sanayi Kanunu Kapsamındaki Kuruluşlarda İşçi ve Ustabaşılar

İçerisindeki Kadınların Oranı ... 17

Tablo 2. İş Kanunu Kapsamındaki Ücretliler İçerisinde Kadın ve Çocuk Çalışanlar (1937-1947)... 18

Tablo 3. Kadının Medeni Durumuna Göre İstihdama Katılım Oranları ... 23

Tablo 4. 1988-2012 Yılları Arası Kadın İstihdamının Sektörel Dağılımı ... 26

Tablo 5. Bölgelere Göre İşgücü Oranları ... 29

Tablo 6. Türkiye’de Yaş Durumuna Göre Kadın İstihdamı ... 30

Tablo 7. Erkeklerin İşgücüne Katılımının Yaşa ve Yerleşim Birimine Göre Dağılımı ... 31

Tablo 8. Kadınların İşgücüne Katılımının Yaşa ve Yerleşim Birimine Göre Dağılımı ... 32

Tablo 9. Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış Temel İşgücü Göstergeleri ... 33

Tablo 10. Avrupa Birliği’ne Üye Ülkelerde Kadın İstihdam Oranları ... 37

Tablo 11. Ülkelere Göre Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkını Kazandıkları Yıllar ... 45

Tablo 12. 2009’da Parlamentoda Kadın Temsili (Bölgesel Ortalama) ... 47

Tablo 13. Cinsiyete Göre Bakan Sayıları ... 48

Tablo 14. 1989-2009 Yıllarında Yerel Yönetimlerde Kadın Temsili ... 50

Tablo 15. Yerel Yönetimler ve Kadın Oranları ... 50

Tablo 16. Büyükşehir ve İl Belediye Başkanı Kadınlar ... 51

Tablo 17. Bakanlar Kurulundaki Kadın Sayısı ... 51

Tablo 18. Kadın Müsteşarların Sayıları ... 52

Tablo 19. Kadın Vali ... 52

Tablo 20. Yüksek Yargı Organı Başkanı Kadınlar ... 53

Tablo 21. İşveren ve Meslek Örgütü Başkanı Kadınlar ... 53

Tablo 22. Siyasi Parti İl Başkan Adayları ... 54

Tablo 23. Parlamentolarında Kadınlara Kota Uygulayan Devletlerin Bölgelere ve Kota Türüne Göre Dağılımı ... 56

(12)

vii

Tablo 24. 1935-2000 Yılları Arasında Okuma Yazma Bilmeyenlerin Sayıları ... 60 Tablo 25. Okur Yazar ve Okur Yazar Olmayan Kadın Sayıları ... 62 Tablo 26. İlkokullardaki Sayısal Gelişmeler ... 64 Tablo 27. 2001-2012 Yılları Arasında Kız ve Erkek Öğrencilerin Net Okullaşma Oranı . 65 Tablo 28. Ortaöğretim Kurumlarındaki Öğrenci Sayısı ... 72 Tablo 29. İlk ve Orta Öğretimde Cinsiyet Eşitliği:2005-2015 Projeksiyonu ... 82

(13)

viii

GRAFİK VE ŞEKİLLER LİSTESİ

Grafik 1. İşgücüne Katılma Oranları ... 20

Grafik 2. Toplumsal Cinsiyete Göre İşgücü ... 21

Grafik 3. Cinsiyete ve Eğitim Durumuna Göre İstihdam Oranı, ... 22

Grafik 4. Sektörlere ve Cinsiyete Göre İstihdam Oranları ... 27

Grafik 5. Ülkeler Bazında Cinsiyet Ayrımına Göre İstihdam Oranları ... 36

Grafik 6. Cinsiyete Göre İşgücüne Dahil Olmama Nedenleri ... 39

Grafik 7. Kadın Milletvekili Oranları(1935-2012) ... 46

Grafik 8. Kadın ve Erkeklerin Okur Yazarlık Oranları ... 61

Grafik 9. Okur- Yazar ve Okur-Yazar Olmayan Kadın Sayıları ... 61

Grafik 10. Ortaöğretime Geçiş Oranının Değişimi ... 67

Grafik 11. Genel Lise Öğrencilerinin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı ... 68

Grafik 12. Mesleki ve Teknik Lise Öğrencilerinin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı ... 69

Grafik 13. Okullaşma Oranı ... 70

Grafik 14. Ortaöğretim İçerisinde Mesleki Eğitim Oranı ... 73

Grafik 15. Cinsiyete Göre Yüksek Lisansa Kayıtlı Öğrenci Sayıları ... 74

Grafik 16. Cinsiyete Göre Doktoraya Kayıtlı Öğrenci Sayıları ... 75

Grafik 17. Cinsiyete Göre Yükseköğretim Alanları ... 76

Şekil 1. Cinsiyete Göre İlkokullardaki Öğrenci Sayısı ... 66

(14)

ix

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

Kısaltmalar Açıklamalar

AB Avrupa Birliği

AGİT Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı

AKP Adalet ve Kalkınma Partisi

BM Birleşmiş Milletler

CEDAW Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi

CHP Cumhuriyet Halk Partisi

ÇATOM Çok Amaçlı Toplum Merkezi

DTP Demokratik Toplum Partisi

DYP Doğru Yol Partisi

GAP Güneydoğu Anadolu Projesi

HİA Hane Halkı İşgücü Anketi

ILO Uluslararası Çalışma Örgütü

INSTRAW Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi için Araştırma ve

Eğitim Merkezi

IPU Parlamentolar Arası Birlik

İKO İşgücü Katılım Oranı

KSSGM Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü

KADEM Kadın ve Demokrasi Derneği

KASAUM Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü

ÖDP Özgürlük ve Dayanışma Partisi

ÖVP Avusturya Halk Partisi

(15)

x

Kısaltmalar Açıklamalar

SPD Almanya Sosyal Demokrat Partisi

SPÖ Avusturya Sosyal Demokrat Partisi

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TEPAV Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

TİSK Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu

TUİK Türkiye İstatistik Kurumu

TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

TÜSİAD Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği

3B Bilgi Başvuru Bankası

YÖK Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı

(16)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Tarih boyunca Türk Devletlerinde kadınlar toplum hayatında olduğu gibi siyasi hayatta da önemli roller üstlenmiştir. Zaman ve mekana bağlı olarak bulundukları coğrafyada farklı kültürler ve inanmış oldukları dinlerinde etkisiyle kurmuş oldukları devletlerde kadınların rollerinde bir takım değişiklikler yaşandığı görülmektedir (Gündüz, 2012, s. 130).

Selçuklular’ın Anadolu’ya gelişinden sonra da Türk kadını İslamiyetin etkisine rağmen gene de toplum içerisinde aktif konumuna devam etmiştir. Erkeklerle gündelik hayatta yer almış hatta kadınlar savaşlara erkeklerle birlikte katılmışlardır. Selçuklu hükümdarlığı boyunca kadın saygı görmüş, hak ve özgürlüklerinde sınırlamalarla karşı karşıya kalmamıştır. Tarlada çalışan, cephe de eşleriyle omuz omuza savaşan aynı zamanda da çocuklarına annelik yapan kadınlar toplumun önemli birer yapıtaşı olarak görülmüştür (Erdem, 2010, s.13).

Ancak, Osmanlı İmparatorluğunun gerileme döneminde kadınların statülerinde de gerileme görülmeye başlanmış ve Tanzimat Dönemine kadar da kadınların haklarını kısıtlayan fermanlar birbirini izlemiştir.1839 tarihinde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile birlikte yeni ve farklı bir medeniyet oluşumuna giren Osmanlı Devleti sosyal, siyasal ve pek çok alanda değişiklikler yapmaya başlamıştır. Bu geçiş sürecinde aile kavramında yer alan kadın da bu değişim ve yeniliklerden faydalanma imkanına kavuşmuştur. Osmanlı’daki bu değişimler, II. Meşrutiyetle gündeme gelmiştir. Bu dönemden itibaren kadının ev içindeki sınırlı yaşantısı değişmeye başlamış ve yeni bir kadın imgesi oluşmaya başlamıştır (Kaplan, 1998, s. 139).

29 Ekim 1923, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte yeni bir kadın statüsünün oluşumunun siyasal, eğitim ve sosyal alanlardaki yeniliklerle desteklendiği bir döneme girilmiştir. Bir ülkenin gelişmesi ve ilerlemesinde en önemli etkenin eğitim olduğu düşüncesinden hareketle, 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) ile birlikte

(17)

2

eğitimde kız çocukları da erkek çocukları ile aynı haklara sahip eğitim düzeni içindeki yerini almıştır. Cumhuriyet Dönemindeki gelişmeler kız ve erkek öğrencilerin okullaşma başarısında yıllar itibariyle ciddi anlamda ilerlemelere neden oldu ise de Türkiye’de 2012 yılında okuma yazma bilmeyen erkek nüfus oranı %1,4 iken, kadınlarda bu oran %7’dir. Okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranının en yüksek olduğu il %18,2 ile Şırnak olup, erkeklerde bu oran %4,1 ile Mardin ilindedir. Yükseköğretim mezunu nüfusun en yüksek olduğu il kadınlarda %15,3 ve erkeklerde %19,2 ile Ankara’dır. Yükseköğretim mezunu nüfusun en düşük olduğu il ise kadın nüfusta %2,6 ile Hakkâri, erkek nüfusta %4,7 ile Ağrı’dır (Türkiye İstatistik Kurumu, 2014).

Avrupa Komisyonu’nun 2012 yılı Türkiye İlerleme Raporuna karşı Türkiye’nin hazırladığı rapora göre, tarım sektöründe ve ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilen kadınların artık hizmet sektöründe istihdam edildiği belirtilmiştir. Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışan kadınların oranı 2002 yılında % 72,5 iken, bu oran 2010 yılında % 58,5’e, 2011 yılında % 57,8’e, 2012 yılı Ağustos ayında ise % 56,2’ye düşmüştür (Bianet, 2013).

TEPAV 2014 yılı istihdam izleme bültenine göre; kadın istihdam artışına sektörel bazda bakıldığında 63 bin artışla (% 62) bina ve çevre düzenleme faaliyetleri en çok artış yaşanan sektör oldu. Bu sektörü 29 bin artışla perakende ticaret, 24 bin artışla eğitim ve 20 bin artışla yiyecek ve içecek hizmeti faaliyetleri sektörleri takip etti. Kadın istihdamındaki oransal artışlara bakıldığında ise kamu yönetimi ve savunma, zorunlu sosyal güvenlik sektörü %118 ile en fazla değişim yaşanan sektör olmuştur (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, 2014).

Kadınların çalışma hayatı içerisinde yer almaları toplumsal düzen içerisinde bazı engellemelerle kendini ortaya çıkarmakta ve bu engellemelerle kadının statüsünde yıllara göre istenen istikrarın ve yükselmenin oluşmamasına zemin hazırlamaktadır. Kırdan kente göçün olması, kadının yerinin halen evi ve sorumluluğunun ise çocuklarının bakımı düşüncesinin günümüzde de yaygın olması, kadınların erkeklere göre daha ucuz ve vasıfsız işlerde kayıt dışı çalışmaları ve bunun da kadınların ücretlerine yansımasına neden olmaktadır.

Bunların yanı sıra, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranlarındaki düşüş eğiliminin nedenlerinden birincisi, genç nüfusun öğrenimde geçirdiği sürenin son zamanlarda uzamış olmasıdır. İşgücüne katılımda görülen düşüş eğiliminin bir diğer nedeni ise işgücünün yapısında görülen, tarımsal etkinliklerden tarım dışı etkinliklere yönelmedir. Kırsal alanda

(18)

3

ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadın, kente göç ile birlikte eğitimsiz ve de deneyimsiz olması nedeniyle işgücü piyasasına hemen katılamamakta, bu da işgücüne katılım oranını olumsuz etkilemektedir. Bunların yanında, Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranını olumsuz yönde etkileyen değişik kaynaklardan doğan çeşitli nedenler vardır. Bunların başlıcaları; küçük çocukların annenin bakımına muhtaç olmaları, kadının eğitim düzeyinin düşüklüğü, piyasa koşullarının elverişli olmayışı, kısmi çalışma olanaklarının sağlanamayışı, çalışmayla ilgili yasal mevzuattaki eksiklikler ve sonuçta kadının çalışması ile ilgili gelenek ve göreneklerin değişim hızının kadın lehine yavaş seyretmesi biçiminde belirtilebilir (Berber vd., 2008, s. 4).

Günümüz Türkiye’sinde kadınların çeşitli sebeplerle ekonomik alanda ve toplumsal hayatta aktif olamaması, kadının siyasi alandaki temsilini de güçleştirmektedir. Ataerkil yapının kadınlar üzerindeki baskısı düşünülecek olursa, kadınların seçilmesi bir yana, oy verme gibi vatandaşlık haklarını kullanırken dahi özgür iradelerini tam olarak kullanamamaktadırlar (Erzen, 2011, s. 82).

5 Aralık 1934 tarihinde, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınmasından sonra 1935 yılında yapılan genel seçimde 18 kadın milletvekili seçilmiş ve Türkiye “siyasette kadın oranıyla” Dünya ikincisi olmuştur.1935’de İsveç Meclis’inde kadın milletvekili oranı % 5 iken, 2010’da % 47’ye yükselmiştir. Türkiye’de ise, 1935’de TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi)’de %4.6 olan kadın milletvekili oranı, 2011’de %14’te kalmıştır (Türkiye Üniversiteli Kadınlar Derneği, 2011, s. 1).

Sonuç olarak; tüm dünyada yaşanan hızlı toplumsal değişim sonucunda kadın, giderek cinsiyet engelini aşmakta, aktif işgücü olarak ekonomik yaşamda yerini almaktadır. Türkiye’de ise Tanzimat Döneminden başlayarak özellikle de Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar kadının ekonomik, kültürel ve sosyal gelişimini artırmak amacıyla yapılan eğitim reformları ve buna bağlı olarak toplumsal değişmelerle kadının statüsü artırılmaya çalışıldı ise de günümüzde kadının eğitim düzeyinin istenilen hedeflere ulaşmadığı çalışma yaşamına, siyasal hayata ve karar mekanizmalarına katılımının yetersiz olduğu görülmektedir.

1.1. Problem Durumu

Türkiye’de kadınların durumu incelenirken özellikle Cumhuriyet Döneminin hukuki, siyasi ve kurumsal reformları göz önüne alınabilir. Cumhuriyetin ilanı sonrası gerçekleştirilen

(19)

4

köklü değişiklikler arasında, Türk kadınına tanınan seçme ve seçilme hakkı önemli bir gelişme olarak yer almaktadır. Sözü edilen hakların üzerinden 90 yılı aşkın bir sürenin geçmesine rağmen, kadının siyasetteki yeri ile siyasal katılımdaki rolü, sosyal konumu ve eğitim konusundaki durumu hala tartışılmaktadır.

Cumhuriyet Döneminden Türk toplumunda kadınların bugün ulaşmış olduğu düzeyi, Tanzimat Döneminden yola çıkarak incelemek daha gerçekçi olacaktır. Çünkü, Tanzimat (1839), I. Meşrutiyet (1876) ve II. Meşrutiyet (1908) gibi dönemler Türkiye Cumhuriyeti için önemli tarihi dönüşümlerin oluştuğu dönemlerdir. Bu önemli gelişmelerin kadının yaşamında, örgütlenme ve mücadelesinde yeni oluşumlara yol açması kaçınılmaz olmuş ve batılılaşmanın gelişimi ile yurttaşlar arasında eşit hakların ve ödevlerin tanınmasını amaçlayan gelişmelerle kadınlara önceki dönemlere göre önemli sayılabilecek yeni haklar tanınmış ve kadının toplumdaki durumu tartışılmıştır (Güven, 2001, s. 61).

Tanzimat dönemi, kadınların çalışma hayatına girmesi imkânını da sağlamıştır. 1873’de bir kadının ilk defa öğretmen olarak atanması, 1881’de okul töreninde bir kadının kamusal alanda konuşma yapması ve 1883’de okullara kadınların yönetici olarak atanmasıyla kadınlar kamusal kurumlarda görünmeye başlamışlardır. Bununla birlikte sanayide de çok sayıda kadın istihdam edilerek kamusal alanın kapıları kadınlara iyice açılmaya başlamıştır. 1897’de İstanbul Kibrit Fabrikası’nda çalışan işçilerin %50’sinden fazlasını kadınlar oluşturmaktaydı (Biricikoğlu, 2006, s. 4).

Türk kadınının siyasi hakları kazanması her ne kadar Cumhuriyetin ilanından sonra Meclis tarafından 1934 yılında seçme ve seçilme hakkının kadınlara verilmesi ile mümkün olsa da, Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle Tanzimat’ın ilanından sonra gelen süreçte verilen mücadele ve gelişimi çok önemli bir aşamadır (Konan, 2011, s. 162).

Ancak Türkiye’de kadınlar, yasal olarak seçme ve seçilme hakkına sahip olsalar da siyaset ve karar mekanizmalarına katılım ve temsil oranları erkeklere oranla hala çok düşüktür (Yuva, 2005, s. 49).

Tanzimat ile başlayan II. Meşrutiyet ile devam eden Türk kadınına yönelik olumlu faaliyetler, Cihan Harbi ve sonrasında Kurtuluş savaşı, kadını ülke sorunlarıyla daha yakından ilgilenmek durumunda bırakmıştır. Daha sonra 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilanıyla yeni bir devlet düzenine geçilmiştir. Bu yeni düzende modernleşme yolunda yeni adımlar atmak gerekmiştir. Bir yandan “Ulus Devlet” olmak için çalışmalar sürerken, bir yandan da toplumsal düzenlemeler yapılmıştır. Böylece kadınlar

(20)

5

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte yaygın ve örgün eğitim olanaklarına kavuşmuşlardır. 1927 yılında 6 ve daha yukarı yaşlardaki kadınların % 95.4’ü okuma-yazma bilmiyordu. Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar eğitim sorunlarının üstesinden gelebilmek amacıyla büyük adımlar atılmaya çalışılmıştır. Ancak Cumhuriyetin 75. Yılına gelindiğinde kısıtlı ekonomik olanaklar, ataerkil değerlerin sürüp gitmesi, olağanüstü bir iç göç yaşanması, çarpık kentleşme ve bölgesel dengesizlikler yüzünden okuma-yazma bilmeyen kadın oranının% 12 civarında olduğu görülmektedir (Tor, 2012, s. 555).

1.2. Araştırmanın Amacı

Tüm dünyada yaşanan hızlı toplumsal değişim sonucunda kadın, giderek cinsiyet engelini aşmakta, aktif işgücü olarak ekonomik yaşamda yerini almaktadır. Türkiye’de ise Tanzimat Döneminden başlayarak özellikle de Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar kadının ekonomik, kültürel ve sosyal gelişimini artırmak amacıyla yapılan eğitim reformları ve buna bağlı olarak toplumsal değişmelerle kadının statüsü artırılmaya çalışıldı ise de günümüzde kadının eğitim düzeyinin istenilen hedeflere ulaşmadığı çalışma yaşamına, siyasal hayata ve karar mekanizmalarına katılımının yetersiz olduğu görülmekle birlikte Türk Kadının istihdama katılımı, siyasal yaşamdaki durumu ve eğitime katılım durumları kaynaklarda ayrı ayrı bölümler ya da kitaplar olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışma Türk kadının yukarıda sözü edilen durumlarını tek kaynak olarak bir arada toplamış ve en son güncel istatistiki verilere yer vererek güncel bir kaynak ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.

1.3.Araştırmanın Önemi

Tanzimat Dönemi’nde Türk Kadını, Avrupa kaynaklı olarak yapılan bir dizi reformla karşılaşmıştır. Yaşam artık Avrupa yaşamına bağlı olarak değişen bir hal almıştır. Avrupa’da ortaya çıkan hareketler, Osmanlı Devletinde bazen İslam görüşü ile birlikte, bazen de İslami görüşten tamamen ayrı yer alarak yankısını bulmuştur. Tanzimat’a kadar olan dönemde kadın haklarını kısıtlayan fermanlar birbirini izlemiştir. Tanzimat’ın getirdiği yenilikler ve batılılaşma ortamıyla kadınlara da bazı hakların verilmesi veya eski hakların iadesi gibi olanaklar yaratılmıştır (Çivrilli, 2005, s. 18).

XIX yy. Tanzimat Döneminde siyasal, ekonomik, sosyal, eğitim, hukuk ve düşünsel alanlarda ortaya çıkan değişimlerle kadın sosyal hayatında; evden dışarıya çıkan,

(21)

6

sosyalleşen, Doğu-Batı kültürü arasında kalan bir çizgi çizmiştir. Konak eğitimi ve Tanzimat Okullarında eğitim gören kadınlar “entelektüel kadın” tipini yaratmışlar, Avrupalılaşmışlar ve bazı kesimlerce de eleştirilmişlerdir. Mesire yerlerine, eğlence yerlerine ve alışveriş merkezlerine gidişleri ve buralarda bulunuşları kurallara bağlı olsa da, Tanzimat öncesi döneme göre bir serbestlik görülmektedir. Ayrıca çıkarılan fermanlarda kadınları koruma adına erkekler uyarılmış, kadınların toplumsal hayatta rahat etmeleri sağlanmaya çalışılmıştır (Aydıngör, 2006, s. 129, 131).

Cumhuriyet döneminde Atatürk Devrimleri ile kadınların toplumsal durumları önemli bir değişimin ve gelişimin içine girmiştir. Yasalarda kadın-erkek eşitliği büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. Kadın, boşanma hakkına, seçme-seçilme, eğitim, meslek seçimi, kamu görevi yapma haklarına kavuşmuştur. Gerçek anlamda modern bir toplumu oluşturan bütün sektörlerde en ciddi atılımlar bu dönemde gerçekleştirilmiştir (Sağ, 2001, s. 18).

Araştırma da Türk Kadınına verilen haklar Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar incelenmiş ve bu hakların kadınların siyasal, istihdam ve eğitim hayatlarına nasıl yansıdığını ortaya çıkarması açısından önemli olup, Türk toplumundaki kadınlarla ilgili yapılacak olan diğer çalışmalara ışık tutacak kaynak niteliği taşımaktadır.

1.4.Konu ile İlgili Araştırmalar

Ergüder’in (2006),“Türkiye’de kadın emeğinin değişen yapısı: enformel kesimde kadın emeği ve kadın emeğine talep” konulu çalışmasında, enformelleşme sürecinde kadın emeğinin, enformel ilişkiler ve süreçlerdeki etkin rolü üzerinde durularak, küçük üretimin gündeme geldiği son yıllarda ki, enformelleşme sürecinde, enformel kesimde kadın emeğine talep artışı yaşandığı ve sosyal bir mekan olan gecekondulaşma ve sosyal ilişkiler olarak enformel ilişki ağları incelenmiştir. Dünya’da ve Türkiye’de yaşayan küreselleşme sürecinde emek piyasalarının enformelleştiği ve bu enformelleşme sürecinin emek piyasalarında kuralsızlığa yol açtığı görülürken, üretimin parçalanması ile ucuz emeğe dayalı olan küresel üretim zincirinin, Dünya’nın farklı yerlerinde ucuz ve denetimi kolay işgücüne olan talebi arttırdığı üzerinde durulmaktadır. Kadın emeği ise, esnek işgücü olarak üretim sürecinde ve karşılıksız emek faaliyeti ile yeniden üretim sürecinde oynadığı ikili rolle, enformelleşme sürecinin yapıcı-öznesi haline geldiği vurgulanmaktadır (Ergüder, 2006, s. 1-147).

(22)

7

Karataş’ın (2006), “Türkiye’de kadın işgücünün durumu; Denizli tekstil sektöründe kadın işgücü örneği” konulu çalışmasında, Türkiye’de kadın işgücünün mevcut durumu tespit edilmeye çalışılarak kadın işgücü arzının niteliksel gelişimini ve işgücü piyasasına girişini sağlayacak gerekli mekanizmaların belirlenmesi amaçlanmıştır. Kadınlar yasal mevzuatlar nedeniyle yada farklı nedenlerden dolayı kamu yaşamının tüm alanlarına yeterince katılamamaktadırlar. Kadının asli görevinin eş ve anne olarak algılanması kadının işe girmesini ve işinde yükselmesini etkileyen başlıca faktörlerdendir. İmalat sanayi içerisinde yer alan tekstil sektöründe çalışan kadınların kadın olma vasfından kaynaklanan olumsuzluklar yaşadığı kadının toplumda ve işyerinde hak ettiği yerini alabilmesinin erkeklerle eşit fırsatların kadına da tanınması ve toplumdaki geleneksel zihniyetin kırılması ile olacağı sonucuna varılmıştır. Ayrıca kadın sorunlarının ortadan kalkabilmesi için kamu ve sivil toplum kuruluşlarının ortak hareketiyle daha olumlu sonuçlar elde edileceği kanısına varılmıştır (Karataş, 2006, s. 1-131).

Kurnaz’ın (2007), “İstihdam edilebilirliğin önemi açısından eğitim-istihdam ilişkisi ve Ankara bölgesi imalat sanayi uygulaması” konulu çalışmasında; eğitim ve istihdam kavramları üzerinde durulmuş, daha sonra üretim sürecinde insan gücünün niteliksel farklılıklarının istihdam üzerindeki etkileriyle ilgili geliştirilen teorik yaklaşımlar incelenerek özellikle bu yaklaşımların eğitime karşı olan bakış açıları incelemiştir. Ayrıca çalışmada; Türkiye’deki eğitim sisteminin niceliksel ve niteliksel problemlerinin ve eğitim-istihdam arasındaki zayıf ilişkinin yanı sıra piyasadaki vasıflı işgücünü talep eden değerlendiren ve ödüllendiren yapının yetersiz olduğu görülmektedir. Mikro düzeyde firmalarda bilgi ve beceriyi esas alan istihdam, terfi ve ücret politikalarının belirlenmesi beşeri sermayeyi ödüllendiren ekonomik ve sosyal ortamın oluşturulması, makro düzeyde ise eğitim sisteminin yeniliklere açık, yaratıcı, kendine güvenen ve ekip çalışmasına yatkın bireyler yetiştiren yapıya kavuşturulması, Türkiye’nin sosyo-ekonomik kalkınması açısından büyük bir önem taşıdığına değinilmektedir(Kurnaz, 2007, s. 1-267).

Aydın (2008),“Formel ve Enformel kadın çalışanların istihdam edilme biçimlerinin iş doyum düzeyleri üzerindeki etkisi” konulu araştırmada, formel ve enformel kadın çalışanların iş doyum düzeylerinin belirlenerek, günümüzde hızla çeşitlenen ve genişleyen enformel istihdamın kadın çalışanlarca tercih edilme nedenlerini belirleme amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada; kadınların çalışma hayatlarında beklentilerinin öğrenim, yaş, medeni duruma göre; sahip oldukları çocuk yada kardeş sayılarına, eş yada babalarının çalışma durumu ve sahip oldukları sosyal güvenceye göre değiştiği, enformel

(23)

8

çalışmanın 25’li yaşlardan sonra evli ve çok çocukluyken eş ya da babasının sosyal güvencesi varsa daha çok tercih edildiği, formel çalışmanın ise 25’li yaşlardan önce çocuğu olmayan evli veya bekâr kadınlarla, eş ve babaları çalışmayan kadınların tercih ettiği görülmüştür. Ev eksenli çalışan kadınların atölyede çalışan kadınlarda daha fazla iş doyumuna ulaştığı belirlenmiştir (Aydın, 2008, s. 1-176).

Koçer’in(2009),“Demokratik Parti Döneminde Kadın 1950-1960 arası kadın dergilerinde kadın imajı” konulu çalışmada, Demokratik Parti iktidarı döneminde yayınlanmış kadın dergilerinin genel bir analizinin yapılarak bu dergiler aracılığıyla kadının temsil biçimini ortaya çıkarmak amacıyla planlanmıştır. Tek parti dönemi kadın dergilerinin liberal sistem içinde farklılaşacağını ama liberal demokrasinin Türkiye’deki kadınlara fazla özgürlük sağlayacağı varsayımını doğrulamayacağı tesbit edilmiştir (Koçer, 2009, s. 1-160).

Uşen’in (2011), “Eğitimli kadınların çalışma hayatına ilişkin tercihleri: İstanbul örneği” konulu çalışmasında, İstanbul’da yaşayan çalışma çağındaki eğitimli kadınların çalışma veya çalışmama tercihleriyle ilgili nedenler ve gelir seviyeleri yükseldikçe eğitim seviyesi ne olursa olsun çalışmaya devam edip etmeyecekleri araştırılmıştır. Eğitimli kadınların çalışma hayatına yönelik tercihleri belirlenmekte yani kadınların çalışıp çalışmama kararlarının arkasındaki nedenlerin ortaya konması ve özellikle de gelir seviyesi yeterli durumda olan kadınların eğitim seviyeleri ne olursa olsun, çalışma hayatında kalıp kalmayacakları sorularına cevap aranmıştır.

Araştırmada elde edilen sonuçlara göre, kadınların büyük çoğunluğunun en temel çalışma nedeni geçimlerini sağlayabilmek ve işlerinden emekli olabilmektir. Aile içi sorumlulukların öncelikli sırada gelmesi kadınların işlerine devam kararı verip vermemesinde etkili bir unsurdur. Eğitim düzeyi yüksek kadınların ekonomik durumlarında iyileşme olsa da çalışmaya devam edecekleri sonucuna varılmıştır. Yani geleneksel varsayımların hala geçerliliğini koruduğu görülmektedir (Uşen vd., 2011, s. 127-177).

Yavuz’un (2011), “Eğitim sektöründe çalışan kadın yöneticilerin rol çatışması (Kocaeli İli Örneklemi)” konulu çalışmasında, 2009-2010 Eğitim öğretim yılındaki verilere göre Kocaeli Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı resmi ilk ve ortaöğretim okullarında görevli kadın yöneticilerin farklı toplumsal rolleri ve bu rollerin arasındaki çatışma durumlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın sonucunda; eğitim sektöründe çalışan kadın yöneticilerin rol çatışmasından dolayı yaşadığı olumsuzlukların belirlenmesi ve olumsuz durumların yok edilmesi veya en aza indirilmesi için alınacak önerilerin önemli olduğu

(24)

9

sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırmada okullarda kadın yönetici sayılarının artırılması böylelikle de okul yönetimine farklı bir bakış açısı getirilmesi, çalışma arkadaşları arasındaki mesai paylaşımı ile işlerin paylaşılması ve böylelikle çatışmasının azaltılmasının sağlanması, okullarda kreş ve yuva gibi imkanların sağlanması ile kurumdan kaynaklanan çatışmanın azaltılması, kadın ve erkelerin eşit şartların tanınması, eğitim sektöründe kadın yöneticilerin ailelerinden gördükleri manevi desteğin rol çatışmasını azaltması ve kadın yöneticilerin yönetim kademesine geldiklerinde başarısızlık, yalnız kalma korkusu vb. psikolojik yada bireysel sorunların yaşanması da rol çatışmasını arttırdığı üzerinde durulmuş ve psikolojik destek ve yardımla çözüm bulunulabileceği önerisinde bulunulmuştur (Yavuz, 2011, s. 1-143, 161, 162).

Erenci’nin (2011) , “Nezihe Meriç’in eserlerinde kadın kimlikleri ve 1950’lerin kadın sorunları” konulu çalışmasında, Cumhuriyet döneminde doğan ilk kadın yazar olan Nezihe Meriç, öykücülük alanındaki katkılarıyla ve farklı sınıflarda kadınların modernleşme ilişkilerini bu alana taşımasıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Çalışmada, Cumhuriyet Dönemi yazarlarından olan Nezihe Meriç’in eserlerinde, kadın kimliğinin nasıl kurguladığı ve kadın sorunlarına yaklaşımı incelenmektedir. Meriç’in yapıtlarında ataerkil düzene ve toplumsal yapılanmaya yönelik eleştiriler olsa da kadınların ağır toplumsal rollerine karşı eleştirel bir tavrı söz konusudur. Farklı sınıflardan kadınlara karşı ayrımcı eleştirici bir bakış görülmektedir. Meriç eserlerindeki karakterlerle erkek egemen sistemin devamının sağlanmasının sorumlusu olarak kadınları göstermekte, kadınların milli ortak çıkarlar için var olmaları gerektiğine ilişkin göndermeler yapmaktadır. Meriç, kadınların sorunlarıyla ilgili duyarlılığına rağmen feminist bir bakışla kadınlara yüklenen ağır toplumsal rollerin sorunsallaştıramaması ve sınıfçı bir bakış açısıyla farklı sınıftan gelen eğitimsiz kadınları ataerkil sistemin devamını sağlayan kişiler olarak görmektedir (Erenci, 2011, s. 1-56).

Davaslıgil’in (2011), “Kırsal kalkınmada kadın işgücünün rolü ve kadın işgücünü etkileyen faktörler” konulu çalışmasında, kırsal kalkınmada kadın işgücünün önemi incelenerek çıkan sonuçların yorumları Türkiye İstatistik Kurumu 2009 yılı Hanehalkı İşgücü Mikro Veri Seti çerçevesinde değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerin sonuçlarına göre kırsal yerlerde istihdama katılan kadınların büyük çoğunluğu ücretsiz aile işçisi statüsündedir. Kırsal kesimde çalışan kadınların çoğu ev işçisi olarak görülmekte ve ekonomik statü içerisinde yer almadığı sonucuna varılmaktadır (Davaslıgil, 2011, s. 1-23).

(25)

10

Karaoğlu’nun (2012), “2000’ler Türkiye’sinde GAP(Güneydoğu Anadolu Projesi) Bölgesinde kadın projeleri ve kadının güçlenmesi valilikler, belediyeler ve ÇATOM istihdam proje örnekleri” konulu çalışmasında, 1990’lar Türkiye’sinde hayata geçirilen projecilik yaklaşımıyla birlikte kadın yurttaşlığının nasıl kurulduğu, bu kurgunun 1970’lerde geçerli olan kurgudan hangi açılardan nasıl farklılaştığı ve günümüzde değişik projelerde uygulanan yaklaşımın, kadının güçlenmesine katkı sağlayıp sağlamadığı sorularına cevaplar bulunmaya çalışılmıştır. Bu cevaplar, 2010-2011 Mart aralığında Şanlıurfa, Diyarbakır ve Batman’da yapılan araştırmalar çerçevesinde sonuca bağlanmıştır. Bu çalışmada GAP Projesi ülke dışında olduğu kadar ülke içindeki neo-liberal politikaların etkisinin arttığı bir dönemde, kamu tarafından duyarlı olunması gereken bir proje olarak sadece gecikmiş değil aynı zamanda da sahipsiz kalmış bir girişim olarak görülmektedir. GAP, bölgede insan potansiyelinin geliştirilmesi amacıyla kadınlara dönük hizmetleri ile ilk kez GAP,ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezi) ile gündeme gelmiştir. ÇATOM’la devletin bölge kadınlarına ulaşmasındaki rolü ve bunu gerçekleştirmeye dönük yapılan işler, dayanılan politikaları ve bölge kadınlarının bu durumdan etkilendikleri sonucuna varılmıştır (Beşpınar vd., 2012, s. 5-230).

1.5. Yöntem

Gerçekleştirilen bu çalışmada verilerin toplanması amacıyla “alan yazın taraması” yapılmıştır. Çalışma; kadın istihdamı, kadın ve siyasal hayata katılım ve kadın eğitimi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu amaçla Üniversite ve diğer kamu kuruluşlarının kütüphanelerindeki kadınlarla ilgili olan kaynaklar taranmış ve kadın istihdamı, kadın eğitimi, kadın ve siyaset ile ilgili konuların ilgili kısımları çalışmada kullanılmıştır. Konu ile ilgili olarak dergilerdeki makaleler taranmış ve ilgili makalelerden bazı bölümler araştırmada kullanılmıştır. DPT Kalkınma Planları, çıkan yasa ve yönetmelikler, ilgili sivil toplum örgütlerinin yayınları da çalışma da kullanılan kaynaklar arasında yer almıştır.

Kadın istihdamı, siyaset, eğitim ile ilgili yapılan tezler YÖK’ün tez taramasından yararlanılarak incelenmiştir ve tez konusuyla ilgili olan çalışmalar ilgili literatür kısmında verilmiştir.

Bu çalışmada istatistiksel verilerden de yararlanılmıştır. Konu, Cumhuriyetin ilanından sonra kadın istihdamı, siyasal hayatta kadın ve kadın eğitimi ile ilgili olduğundan;

(26)

11

Cumhuriyet’in kuruluş yılı olan 1923 yılından sonraki istatistiki veriler dikkate alınmıştır. İstihdam ve siyasette kadın ile ilgili 1923 yılında istatistiki bazı bilgilere ulaşılamamıştır. Kadın istihdamı ile ilgili ilk kaynak 1927 yılında Sanayi Sayımı sonuçları çalışmaya alınmış ve nüfus sayımlarındaki kadın istihdamı ile ilgili istatistikler, TİSK, TBMM, TÜİK’in istihdamla ilgili verilerinden yararlanılmıştır.

Kadın ve siyasetle ilgili ilk istatistiki veri 1935 yılına aittir ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanmıştır. Daha sonraki seçim sonuçları için hem TÜİK hem de İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü istatistiklerinden ilgili kısımları çalışmada kullanılmıştır.

Çalışmanın kadın eğitimi ile ilgili bölümünde, 1935 yılı ve sonrasında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı istatistiki verilerden yararlanılmıştır.

Araştırma raporu sonucunda Türk Kadınlarının istihdam, siyasal hayata ve eğitim hayatında daha aktif yer alabilmelerini sağlayacak önerilerde bulunulmuştur.

(27)
(28)

13

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Cumhuriyet’in İlanından Önce ve Sonra Türk Kadınının Durumu

Tarih boyunca kadının her toplumda farklı statülerde bulunduğu bilinmektedir. Kadının bazı toplumlarda kutsallaştırıldığı, bazılarında erkeklerle aynı statüde değerlendirildiği, ataerkil toplumlarda ise ikinci sınıf kabul edildiği hatta hemen hemen hiçbir hak ve değere sahip olmadığı görülmektedir. Oysaki, Eski Türklerde kadına bakış açısı diğer toplumlardan oldukça farklıydı. Orta Asya Türk kavimlerinde kadın özgürdü önemli hak ve yetkilere sahipti. Gerek şehirli gerekse göçebe olsun Orta Asya Türk kavimlerinde kadın erkek eşitliği hep kabul görmüştü. Eski Türk toplumlarında kadın siyasi, hukuki, askeri her alanda eşinin yanında yer alırdı. Kadın erkek ayrımı olmadığından, kadın erkeğinin tamamlayıcısı olarak kabul edilirdi (Erdem vd., 2010, s. 14).

Tarihte “Devlet Başkanlığı” yapan ilk kadınlarda Türk’lerdendi. Örneğin, Delhi Türk Devletinde Raziye Sultan, Kirman Kutluk Türk Devletinde, Türkan Hatun gibi. Devlet başkanlığı yapmış Türk Kadınları bulunmaktaydı (Göksel, 1993, s. 108).

Ancak X. yüzyıldan itibaren Müslümanlığı kabul eden Türkler, İslam Hukukuna dayalı sosyal bir sistem ve hayat tarzını benimsemeye başladılar buda Türk kadınının hayatında bazı değişikliklerin oluşmasına yol açtı. Türk kadını; dini kuralların, İran, Bizans ve Arap kültürlerinin de etkisiyle; İslamiyet öncesi sahip oldukları önemli mevkilerini kaybederek, toplum hayatından uzaklaşmak zorunda kaldı (Kaplan,1988, s. 1).

Özellikle, Osmanlı İmparatorluğunun Gerileme Döneminde kadının tüm özgürlüğü zamanla kaldırıldı. Öyle ki sokağa çıkmaları önce sınırlandı sonrada tamamen yasaklandı. Evlenme ve boşanma koşulları tamamen kadın aleyhine eşit olmayan duruma getirildi ve Tanzimat Fermanına kadar bu kısıtlamaları artıran fermanların yayınlanmasına devam edildi. Bu süreç XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar devam etti (Göksel, 1993, s. 132, 133). Kadınları özgürleştirme girişimleri XIX. yüzyılın ilk yarısında başladı. Kadınların kendi emekleri üzerinde özgürce karar vermeleri, kadın örgütlerine üye olmaları, ilk ve orta okullara devam etmeleri, serbestçe işlerini seçebilmeleri gibi taleplerde bulunma haklarını artık kadınlar elde etmişlerdi (Özdemir, 2009, s. 8).

(29)

14

Kadınların bu girişimlerinin altında Osmanlı’dan kalan ataerkil anlayışın esnemesi ve 19.y.y.’da gerçekleştirilen ve sürekli kayıplar verilerek Osmanlı’nın çökmesine neden olan gerileyişin diğer taraftan da erkek nüfusunun oldukça azalması ve ortaya çıkan yıkıntıdan kurtulmak için kadının kaçınılmaz olarak toplumsal yaşama dahil olması yatmaktaydı. Kaybedilen savaşlar, en sonunda toplumsal ve ekonomik alanda erkeklerden boşalan konuma kadının yerleşmesi sonucunu doğurmuştu (Yılmaz, 2010, s. 204).

İlk değişim Tanzimat Fermanı ile başlamıştı. Tanzimat Fermanı’nda kadınlar ile ilgili hükümler olmamakla birlikte, kadınların lehine olabilecek kimi hükümlerin getirilmesi toplumsal yapıdaki yumuşamayı hissedilir kılmıştı (Ateş, 2009, s. 18).

Tanzimatın ilanına kadar toprak mülkiyeti babadan oğula aktarılabilmekteydi. Kız evlat ancak erkek evlat olmadığı zaman, o da tarlayı bedelini vererek kullanabilme hakkına sahipti. Tanzimat Döneminde çıkarılan Arazi Kanunu’yla kız evlada miras yoluyla mülkiyet hakkı sağlanmış ve kızlardan alınan “gelinlik vergisi” kaldırılmıştı. İlk kız rüştiyesi (ortaokul dengi) 1858’de İstanbul’da açıldı.1869’da ilk kız sanat okulu İstanbul’da açılmış ve 1873’te 17 kız öğrenci mezun olmuştu (Altındal, 2004, s. 95, 96). Osmanlı Devletinin modernleşmesinde öncülük edecek yapısal değişimler özellikle II. Meşrutiyet döneminde gündeme getirilmiş, Osmanlı siyasal yapısı, farklılaşma, merkezileşme, laikleşme, özgürleşme sürecine girerken, modernleşme sadece siyasal yapıda değil, toplumun yeniden yapılanmasında da belirleyici olmuştu.II. Meşrutiyet Dönemi, kadının giderek daha fazla kamusal alana katıldığı “toplumsal görünürlük” kazandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmıştı II. Meşrutiyet döneminde kadının eğitimi, çalışma hayatına katılımı, dernekler kurması, modayı takip etmesi, kadının mahrem dünyasını belirleyen örtünme, cinslerin ayrılığı, dışarı çıkma gibi simgeler üzerinde değişikliklere neden olmuştu (Terkan, 2010, s. 118, 119).

Kadınların özellikle II. Meşrutiyet döneminde gerek işçi gerekse memur olarak çalışma hayatına katılımı kadınların girişimciliğini kamçılamış, kendi işyerlerini açma ve ticaret yapma konusunda onları harekete geçirmişti. Bu dönemde sadece İstanbul’da değil yurdun pek çok yerinde kadınların girişimciliklerine rastlamak mümkündü. Örneğin Bartın’da kadınların kurup işlettiği 37 manifatura dükkanı bulunmaktaydı. Ayrıca “Kadınlar Dünyası” gibi tüm çalışanlarının kadın olduğu dergilerin dizgi işleri de yine kadınlar tarafından yapılmaktaydı (Erdem vd., 2010, s. 146).

(30)

15

1915’te Ahmet Cemal Paşa’nın emriyle kadınlar için bir çeşit mecburi hizmet kanunu kabul edildi. Bu dönemde Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyeti İslamiyeti ve İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti aracılığıyla Amele Taburları’nda Müslüman kadınların çalışması sağlandı. Kızlara meslek kazandıracak okullar açıldı ve kadınların sosyal hayata girmesi üzerine aile hukukunda düzenlemeler yapıldı. 1917’de Aile Hukuku kararnamesi çıkarılmış ve bu kararname ile evlenme ve boşanma devlet iznine bağlanmıştır. Evlenme yaşı kadında 17, erkekte 18 olarak düzenlenmiştir. Öte yandan II. Meşrutiyet döneminde kadınlar, kadın cemiyetleri kurarak ve kadın dergileri çıkararak faaliyet göstermişlerdir (Şahin vd., 2013, s. 53, 54).

II. Meşrutiyet Dönemi’nde kadın hakları konusunda başlayan istekler uzun yıllar devam etmesine rağmen kadınlar için istenen bir çok hak Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleşebilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınların durumunu değiştiren ilk önemli gelişme Medeni Kanunu’nun kabulü ile gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla “tek eşlilik, boşanma hakkının kadına da tanınması, çocukların velayeti, miras ve mal tasarrufu gibi konularda kadın erkek eşitliği sağlanırken, kadının eğitim hakkından erkeklerle beraber ve eşit olarak yararlanması, toplumsal hayata katılması, çalışma hakkının genişletilmesi, idari görevlere getirilmesi seçme ve seçilme hakkının tanınması ile kılık ve kıyafet alanlarındaki düzenlemeler” yine bu dönemde kadınlar lehine yapılan önemli değişiklikler ve gelişmeler olmuştur (Kaplan, 1988, s. 139).

Tarihsel süreç içerisinde; kadının toplumsal yaşamında Tanzimat’la birlikte başlayan ve özellikle de II. Meşrutiyet döneminde haklar konusunda yaşanan değişim hareketi, Cumhuriyet döneminde kadınlara verilen haklara adeta zemin hazırlamıştır. Cumhuriyet’in kuruluşuyla, toplumsal ekonomik ve siyasal açıdan olduğu gibi, kadın hakları açısından da birçok köklü değişikliğin gündeme getirildiği ve uygulandığı bir süreç başlamıştır (Erdem vd., 2010, s. 159).

Türk modernleşmesinde kadınlara bir yandan Batılılaşma ve modernleşmenin taşıyıcı rolü verilirken diğer yandan da bu rolün sınırları erkekler tarafından belirlenmiştir. Cumhuriyet Dönemi “kadın sorunu” nun önemli boyutları II. Meşrutiyet’ten başlayarak Kemalist Cumhuriyete uzanan Türk ulusçuluğunun özgür tarihsel koşullarınca şekillenmiş ve ulus devleti projesi, kadınların geleneksel rollerini modern biçimler içinde sürdürmelerini sağlarken kadınlar için geçerli rol kalıplarını da belirleme görevini üstlenmiştir (Terkan, 2010, s. 119).

(31)

16

Türkiye Cumhuriyeti kadın konusuna ilişkin olarak, dünyada istisnai ve özgün tarihsel bir süreç yaşamıştır. Kadınların ilerlemelerine ve güçlenmelerine ilişkin olarak günümüzde alınan bütün kararlarda ve uygulanan bütün politikalarda bu tarihsel deneyimin yansımalarını görmek mümkündür. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu 1923 yılını izleyen ilk 10 yılda Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen reformlar, bir yandan kadının yurttaşlık haklarını kazanmasını, diğer yandan Türk toplumunun yeniden yapılanmasını sağlamış, böylece büyük bir toplumsal değişim gerçekleştirilmiştir. Kadınların eğitim, çalışma yaşamı, siyaset gibi kamu alanlarına açılması mümkün kılınmış ve eşitlikçi kamu politikaları ile devlet bu katılımı özendirmiş ve desteklemiştir (Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü, 2012, s. 1).

1926 yılında Medeni Kanun’da yapılan değişikliklerle erkeğin birden fazla kadınla evlenmesini yasaklanmıştır. Böylece aile ilişkilerine düzen ve huzur kazandırılması amaçlanmış ayrıca kadın Evlenme ve Miras Hukuku’nda erkekle eşit hale getirilmiş ve dini nikah yerine medeni nikaha şart koşularak, evlilik yaşamı süresince olduğu gibi sonrasında da kadın ekonomik ve hukuksal yönden güvence altına alınmaya çalışılmıştır (İçli, 1998, s. 96).

Kadınların hukuk alanında gerçek bir eşitlikten yararlanmaları Cumhuriyeti izleyen yıllarda mümkün olabilmiştir. 1924 Anayasa’sının seçme ve seçilme hakkı ile ilgili 10. ve 11. maddeleri 2599 sayılı ve 5 Aralık 1934 tarihli kanun ile değiştirilerek kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Atatürk’ün, Cumhuriyeti izleyen yıllarda yaptığı inkılapların bir kısmı kadın hakları konusundadır. Bunlardan en önemlisi kadını aile hukuku alanında da erkelerle eşit hale getiren Medeni Kanun’dur (Özdemir, 2009, s. 12). Kadının toplumsal konumunun değişmesinde en önemli haklardan biri de 3 Nisan 1930’da kadınlara tanınan Belediye Meclislerine seçme ve seçilme hakkıdır. İlk defa Türk kadınları bu haklarını 1933’te kullanmışlardır (Sağ, 2001, s. 22).

Kadınlar 1924 yılında çıkarılan eğitimi tek sistem ve çatı altında toplayan “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile en temel vatandaşlık hakkı olan eğitim haklarına kavuşmuşlardır (Demiray, 2013, s. 157).

Kadınlar Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte en temel insan haklarına kısa sürede kavuşmuşlardır; ancak bu hakları sağlayan yeni kurulan devletin kendisi olmuştur. 1979 yılında uluslararası bir sözleşme olan CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi) ’la birlikte kadın hakları günümüzde de özgün yönleriyle ele

(32)

17

alınmaya başlanmıştır. Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmaya ve kadınların insan haklarını korumaya yönelik uluslararası hukuk düzeyinde hazırlanmış olan bu sözleşme, her geçen gün daha çok hız kazanan kadın hakları mücadelesi ile birlikte aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok toplumda mevcut olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, kadınların lehine olacak şekilde uluslararası düzeyde değiştirmeye başlamıştır (Suğur vd., 2012, s. 38, 144).

Cumhuriyet Dönemi’nde kazanılan haklara, 1980’li yıllardan sonra yaygınlaşarak hızlanan kadın hareketlerine ve 2001 yılında kabul edilen yeni Medeni Kanuna karşın, kadın-erkek ile kent ve kırsal kesim kadınları arasındaki eğitim, sosyal yaşam, siyasal hakların kullanılması ve ekonomik bağımsızlık konularında ki farklar sürmekte, Türk kadınının birey olarak özgürleşme ve batılı toplumlardaki kadınlarla eşit düzeye gelme mücadelesi 2000’li yıllarda da devam etmektedir. Kadınların Cumhuriyet’in ilanından önce ve sonra kazandıkları haklar Ek I ve mesleklerine göre kadınların tarihsel kronoloji içerisindeki sıralaması Ek II’de verilmiştir.

Çalışmanın ana bölümlerinden biri olan kadın istihdamı konusuna ilişkin detaylı bilgiler üzerinde durmakta yarar vardır. Bu bağlamda, kadınların sektörel olarak istihdama katılma durumları, sosyal güvenlik sistemi içinde kadının yeri, Dünyada kadının istihdamı, Türkiye’de çalışan kadınları destelemek amacıyla yapılan çalışmalar, çalışan kadınların sorunları ve ücret konuları kadın istihdamı konusu içerisinde incelenecektir.

2.2. Kadın İstihdamı

Tarihin her döneminde kadın işgücüne olan ihtiyaç önemini korumuştur. Günümüz zorlu iş yaşamında da kadının işgücünün önemi her geçen gün biraz daha da artmaktadır. Tarım toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde tarlalarda ve fabrikalarda her zaman ihtiyaç duyulan kadın, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre bazen bilgi toplumlarının ihtiyaç duyduğu nitelikli işlerde çalışmakta, bazen de tarım ve sanayi toplumlarının özelliklerini taşıyan gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkelerin tarım veya fabrikaların da niteliksiz işçi olarak çalışmaktadır (Yılmaz vd., 2009, s. 91).

Kadın istihdamındaki değişimlerin yaşanılan önemli olayların sonucunda farklılık gösterdiği bir gerçektir. Türkiye’de, kadınların çalışma hayatına katılımlarındaki köklü değişimlerin en önemli nedenleri, Balkan Savaşları(1912) ve I. Dünya Savaşı’nın (1914) ortaya çıkmasıdır. Savaşla birlikte kamusal alanda rol almaya başlayan Türk Kadını, silah

(33)

18

ve gıda fabrikalarında çalışarak Türkiye’de kadın işçi sınıfının genişlemesine katkıda bulunmuştur. Aynı dönemde kadınlar hastane, banka gibi devlet kurumlarında çalışmaya başlamıştır (Ündücü vd., 2012, s. 39, 40).

Kadının, çalışma yaşamında yer almasının önemini her fırsatta dile getiren Atatürk, kadınların ve gençlerin, iş yaşamında korunması için de uğraş vermiştir. Bu çerçevede, ülkedeki sanayi işletmelerinin tümünde kadınların ve genç emekçilerin korunmasına ilişkin ilk düzenlemeler 24 Nisan 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu (Genel Sağlık Koruma Yasası) ile yürürlüğe konmuştur. Bunun dışında 1925 yılında yürürlüğe giren 394 sayılı yasa ve 1935 yılında çıkarılan 2739 sayılı yasa ile başta kadınlar olmak üzere bütün çalışanların hakları yasal güvence altına alınmıştır (Kocacık vd., 2005, s. 200, 201).

Kadınların çalışma hayatının düzenlenmesinde en önemli aşama ise 1936 tarihli İş Kanunu’dur. 8 Haziran 1936 tarihinde kabul edilen bu yasa ile erkek, kadın ve çocukların çalışma koşulları yeniden düzenlenmiştir. O tarihe kadar kadınların çalışma hayatını düzenleyen başka bir kanun bulunmamaktadır (Yaşar, 2007, s. 14).

Kadın işgücüne ait bilgi ve veriler Cumhuriyetin başlangıç yılları ile sınırlıdır. Kadın işçilerin niceliğine ilişkin ilk önemli bilgi kaynağı ise 1927 Sanayi Sayımı sonuçlarıdır. Bu sayımda önemli olan nokta sınırlama yapılmadan ülkedeki tüm sanayi kuruluşlarını kapsayan bir sayım olmasıdır. Daha sonraki yıllarda ise 1927 yılında çıkarılan ve 1942 yılına kadar yürürlükte olan Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kapsamındaki kuruluşlara yönelik kadın işçilerin istatistiki verileri bulunmaktadır (Tablo 1). Bu nedenle bu veriler ülkenin en büyük kuruluşlarında çalışan kadınlara ilişkin veriler olması nedeniyle önemlidir.

Tablo 1. Teşvik-i Sanayi Kanunu Kapsamındaki Kuruluşlarda İşçi ve Ustabaşılar İçerisindeki Kadınların Oranı

14 + yaş kadın 14 - yaş kadın Toplam kadın

Yıllar Sayı Oran (%) Sayı Oran (%) Sayı Oran (%)

1932 12.713 25.13 761 47.74 13.474 25.80

1933 13.052 21.89 1.476 57.19 14.528 23.35

1934 15.579 24.17 919 51.11 16.498 21.91

(34)

19

Tablodan da anlaşılacağı üzere, 1932 ve 1934 yılları arasında o zamanın şartlarına göre genel bir artış görünmektedir. Daha sonraki yıllarda kadın çalışanların niceliğine ilişkin kaynaklar artmaktadır. Tablo 2’de ise dikkati çeken nokta 1937- 1943 yılları arasındaki kadın istihdamında yaklaşık %12’lik bir artış olduğudur. Daha dikkat çekici nokta ise, çocuk ve genç istihdamının 2,5 kat civarında artmasıdır. 6 yıl gibi kısa bir sürede ortaya çıkan bu artış oldukça ilginç bir durumdur (Makal, 2010, s. 23, 24).

Tablo 2. İş Kanunu Kapsamındaki Ücretliler İçerisinde Kadın ve Çocuk Çalışanlar

1937 1943 1947

Sayı Oran (%) Sayı Oran (%) Sayı Oran (%)

Çocuk Sayısı (12-18 yaş) 23.347 8.80 51.871 18.86 20.845 7.21 Kadın 50.131 18.89 56.937 20.70 50.851 17.59 Erkek 191.863 72.11 166.275 60.45 217.451 75.20 Toplam 265.341 100.00 275.083 100.00 289.147 100.00 (Makal, 2010, s. 23)

Tablodan da görüldüğü gibi, 1937 ve 1943 yılında gerçekleştirilen ilk iş istatistiklerine göre, 1937 yılında 50.131 olan kadın işçi sayısı 1943’te 56.937’ye çıkmıştır. 1950’lerin başından itibaren, İş Kanunu kapsamında çalışan kadın sayısında mutlak anlamda bir azalma olmasına karşın, kadınların oranındaki düşme, işgücü talebinin neredeyse tümüyle erkekler tarafından karşılanıyor olmasından kaynaklanmaktadır (Makal, 2001, s. 135). 1955 yılında ise kadınların işgücüne katılım oranının %70 iken 1990’larda % 30’a düştüğü görülmektedir. Nüfus sayımı sonuçlarına göre işgücüne katılımdaki düşüşe paralel olarak ev kadınlarının oranı 1975’te % 78 iken, 1990’da % 82’ye yükselmiştir. Kırdan kente göç, 1950’den bu yana kadınların işgücüne katılımının sürekli düşmesinin arkasındaki temel neden olarak görülmektedir. Kadınların işgücüne katılımlarında düşük artışlar göstermesinin arkasında birbirine bağlı iki sebep olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, tarımsal alanlardaki üretimin mekanizasyonudur bu tarımla uğraşanların sayısını oransal olarak azaltmış ve köyden kente göç olgusunu başlatmıştır. İkinci sebep ise, sanayi sektörünün tarımdan kopan fazla emek arzını içerecek kadar istihdam kapasitesi yaratamamasıdır (Dedeoğlu, 2000, s. 159).

(35)

20

1970’lerin sonunda Türkiye ekonomisinde ciddi boyutlara ulaşan yüksek enflasyon ve ödemeler bilançosu açıkları problemlerinin üstesinden gelebilmek için bazı tedbirler uygulamaya konulmuştur. Bazı politika değişiklikleri kadınların işgücüne katılma oranının azalmasını durdurmadığını göstermektedir. Bu durumu tarımda istihdam edilen kadın işgücünün oranı düşerken sanayi ve hizmetler sektöründe kadın istihdamının artmamasının etkisi olduğu söylenebilir (Özer vd., 2003, s. 64).

Son yıllarda gelişmiş ülkelerdeki kadınların işgücüne katılım oranlarında artış olmasına rağmen birçok gelişmekte olan ülkede ve Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranında azalma görülmektedir (Berber vd., 2008, s.4).

Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranları 2004 yılına kadar düşme eğilimi göstermekle birlikte son dokuz yıldır katılım oranlarının artış eğilimine girdiği söylenebilir. 2004 yılına kadar olan bu düşüşün nedenleri aslında bu verilerin hesaplanma biçimini gösterebiliriz. Bu hesaplamalarda İşgücüne katılım oranları hesaplanırken kentlerde yaşayan ev kadınları işgücüne dahil edilmemekte kırsal kesimde tarım sektöründe ücretsiz ve sosyal güvencesiz olarak çalışan kadınlar işgücüne katılmış olarak değerlendirilmektedir. Köyden kente göç eden ailelere mensup kadınlar kente geldiklerinde ev kadını niteliği kazanarak işgücü kapsamından çıkmaktadır. Bu nedenle 2004 yılından sonra ki istihdamdaki artış eğilimi ise daha çok kentsel kadın işgücünün artışı olarak değerlendirilmektedir (Önder, 2013, s. 35).

Binyıl Kalkınma Hedefleri(2010) çerçevesinde kadınların istihdama katılımına baktığımızda, tarım dışı sektörlerde çalışan kadınların tarım dışı istihdama katılma oranının, küresel eğilime paralel şekilde sınırlı bir artış gösterdiği görülmektedir. Fakat, bu düzenli artışa rağmen, kadınların tarım dışı sektörlere katılımı çok düşük kalmış, 2009’da ancak %23’e ulaşabilmiştir. Binyıl Kalkınma Hedefleri Türkiye 2010 Raporu’na göre bu durumun temel nedeni, Türkiye’de kadınların işgücüne katılımının genel olarak çok düşük olmasıdır. Gerçekten de, kadının işgücüne katılımı konusunda Türkiye’deki duruma bakıldığında, kadın erkek istihdam oranlarındaki uçurum dikkat çekicidir. Son yıllarda, yapılan girişimler ve alınan önlemler ile bu oranda az da olsa bir artış yaşanmış olsa da kadının işgücüne katılım oranı erkeğin işgücüne katılım oranından düşüktür. Farklı alanlarda dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini inceleyen Küresel Cinsiyet Uçurumu 2012 Raporu’na göre Türkiye’nin, ekonomik katılım konusunda 135 ülke arasında 129. sırada yer alması Türkiye’deki durumu daha net olarak çizmektedir (Korkmaz vd., 2013, s. 1852, 1853).

(36)

21

Ülkemizde kadın istihdamının arzu edilen düzeylerde olmadığı açıktır. Ancak bununla birlikte geçmiş yıllarla kıyaslandığında özellikle son yıllarda kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör, yerel yönetimler ve üniversitelerde kadın istihdamı konusunda farkındalıkların önemli oranda arttığı görülmektedir. Buna paralel olarak da kadınların işgücüne katılımında çok az da olsa artışların gerçekleştiği Grafik 1’de görülmektedir (Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2013, s. 4).

2012 yılında erkeklerde %70,6 iken bu oran 2013’te %71,4’e yükselmiş yani %0,8’lik bir artış görülürken kadınlarda ise bu oran; 2012 yılında %29,0 iken %30,8’e yükselerek %1,8’lik bir artış söz konusu olmuştur.

Grafik 1. İşgücüne Katılma Oranı (www.tisk.org.tr, 2013, s. 2).

Grafik 2’de kadın ve erkeklerin işgücüne katılma oranı Temmuz 2014 dönemi verilerine göre de; bir önceki yılın aynı dönemine göre 2,2 puan artarak %49,5’den %51,3’e çıkmıştır. Oran, erkeklerde %72,3; kadınlarda %30,8 dir. İşgücüne katılma oranı Temmuz 2014 itibariyle 15-24 yaş grubunda %44,1 ; genç erkeklerde %58,6 ve genç kadınlarda %29,6’dır (Türkiye İşveren Sendikası, 2014, s. 2).

49,5 50,8 70,6 71,4 29,0 30,8 0 10 20 30 40 50 60 70 80 2012 2013

Şekil

Tablo  1.  Teşvik-i  Sanayi  Kanunu  Kapsamındaki  Kuruluşlarda  İşçi  ve  Ustabaşılar  İçerisindeki Kadınların Oranı
Tablo 2. İş Kanunu Kapsamındaki Ücretliler İçerisinde Kadın ve Çocuk Çalışanlar
Grafik 1. İşgücüne Katılma Oranı (www.tisk.org.tr, 2013, s. 2).
Grafik 2. Toplumsal Cinsiyete Göre İşgücü (http://www.tisk.org.tr, 2014, s. 2).
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Diese Arbeit argumentiert, dass durch einen erfolgreichen Instagram-Auftritt in Kombination mit dem Geschäftsmodell von Indie Beauty Brands mit einer gelungenen Akquisition

Yazarların iş adreslerinin, iş telefonlarının, sakıncası yoksa cep telefonlarının ve e-posta adreslerinin makalenin sonuna eklenmesi gerekmektedir.. Hepsi

BT değerlendirmelerinde ince barsak obstrüksiyonu tanısında dilate ince barsak ansları dışında dikkate aldığımız parametreler: mezenterik yağlı doku heterojenitesi, ince

Türkiye’nin yetiştir­ diği çok kıymetli ilim adam­ larından biri olan Profesör. (D evam ı

people’s future imaginations, their present and aspirations, in the face of particular infrastructural conditions sheds light on the conditions of fieldwork

The intuition behind the negative results on the effects of increasing (ρF ) and decreasing (η) is that while they decrease the number of clients who successfully offer bribes

72 Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s.. durumlar ile şubelere bildirilmesinde sakınca bulunan işlerde, heyet-i merkeziye kararıyla uygulama yapmak zorundadır. Cemiyete girebilmek

Minimum dwell time stability analysis techniques are revisited and combined with the H 2 -optimal control to obtain a robust state feedback controller for switched systems..