_______________________________________________________ P U N E S
13 Aralık 1990 Perşembe
Bir zamanlar adlarını ülke çapında duyurmuş Ermeni müzisyenler, tiyatrocular, sinemacılar vardı
TÜRKİYE’NİN EN KALABALIK
____ GAYRİMÜSLİM AZINLIĞI
E
RMENÎLE
R
İnceleme:
Nilüfer Güngörmüş- Manuel Çıtak | 5 ]Erm eni gazetelerinin işlevi bu gün daha çok İstanbul’daki ce m aat ile dünyanın başka yerle rinde yaşayan Ermeniler ara sında bir köprü kurmak biçimin de tanım lanıyor. Gazetelerin İstanbul haricinde, A vrupa’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan aboneleri var. Am eri ka, A vrupa ve E rm enistan’da yaşayan Erm eniler’in çıkardığı gazetelerden aktarılan haber lerle İstanbullu cemaatin dışa rısıyla bağlantısını sürdürmesi sağlanıyor. A ncak burada da dil bir sorun olarak kendini gösteriyor. Bugün gazete oku yanların çoğu kültürlü kimse ler. Geçmişte Ermenice harfler le Türkçe olarak yayınlanmış gazete örneklerine rastlanıyor muş ancak günüm üzde bu da istenecek bir şey değil, çünkü
cem aat gazeteler dışında artık yazılı Erm enice ile karşılaşm a fırsatına pek sahip değil, ö te yandan geleneklere oldukça sıkı bir bağlılık gösteren gazeteler yeniliklere ürkek yaklaşıyorlar.
T ürkiye’deki E rm eniler’in cem aat özelliklerini en yoğun
biçimde gösterdikleri yer hiç kuşkusuz kiliseler. Dini inanç ları çok güçlü olm ayan kimse ler bile kilisenin önem ini yad sım ıyor. D üğün, cenaze, bay ram gibi özel günlerde, İstan b u l’daki Erm eni kiliseleri bü yük kalabalıkları ağırlıyor. E r
meniler için kilise cemaati bir araya getiren en güçlü b a lla r dan biri, gerçek bir çatı. Üste lik Erm enice’nin yaşatılmasın da da büyük katkısı olduğu söyleniyor. Pek çok konuda başarıları övgüyle anılan mer hum Patrik Şınork Kalustyan Erm enice “ harika” vaazlarıy la dine fazla düşkün olm ayan ları bile kiliseye çekmeyi başa rıyordu. Ve yine dinle ilgisi ol sun olmasın çoğu kişi, kilisenin yerine getirdiği işlevin bilincin de, bu çerçevede yapılan faali yetleri desteklediğini belirtmek ten kaçınm ıyor.
Sanatın öncüleri
Bir zam anlar, özellikle Müs- lü m an lar’ın rağbet etmedikle ri bazı mesleklerde sivrilmiş, adını Türkiye çapında duyur
m uş Erm eniler’in sayısı olduk ça kabarıktı. Pek çok ünlü m ü zisyenin, ilk tiyatrocuların, si nem ada ilk isimlerin Erm eni toplum unun içinden çıkmış ol ması bir rastlantı değildi kuş kusuz. Oysa son yıllarda, adı tüm ülkeye malolmuş Ermeni ler’in sayısının jid e r e k azaldı ğı gözleniyor. N itekim tüm T ürkiye’ye m alolm uş Ermeni vatandaşlar bulm ak için daha çok belli bir yaşın üstündeki kimselerin kapısını çalmamız gerekti. Bu tü r bir değişmenin kuşkusuz başlıca nedeni Cum- huriyet’le ve A tatürk devrimle- riyle başlayan Batılılaşma süre ci içinde M üslüm an T ürkler’in hayatın her alanında daha ak tif bir rol alm asıydı, ö te yan dan, kentli nüfus içinde son yıl larda giderek daha az kişi ta ra
fından temsil edilen Ermeni ce m aati de bu değişme sürecini kendine göre hazmetmekle kar şı karşıya kaldı. Bu ne ölçüde tam am landı? Sayıca yeniden eski gücüne kavuşm aya başla yan cem aat İstan b u l’un ve T ürkiye’nin toplum sal ve kül türel yaşam ında eski yerini al mayı başarabilecek mi? T ürk iye’nin kültürel çeşitlliğini, zen ginliğini korum ak için böylesi bir gelişmeye şiddetle ihtiyaç duyduğu kesin.
Bu tü r bir geriye dönüşün m üm kün olup olmadığını sor duğum uzda aldığımız olumsuz cevaplar, olumlu olanlar kadar fazla. Oyun yazarı Arman Var
tanyan bu konuda epeyce ka
ram sar olanlardan. '
Yarın: Varolma savaşı
Anahit Mavi’yi İstanbullular yakından tanır. O,Beyoğlu Çiçek Pasajı’nın kırk yıllık canlı bir simgesi olmuştur
‘Kumlar eğlenmeyi bilir, bizim Ermeniler durgundur’
Çiçek Pasajı’nın süsü madam Anahit’i işe alafrangalarla başlamış sonra “ kaba adamlar yüzünden” oyun havalarına geçmiş.
Beyoğlu Çiçek Pasajı’nm yak laşık 40 yıldır simgesi olan akordeoncu Anahit Mavi mü ziği seviyor. 17 yaşındayken akordeoncu bir gence hayran olup Papa Jorj’un dükkanın dan ilk akordeonunu satın al mış. Gemilerde icra-i sanat ey leyen bir müzisyenle evlenmiş. Ondan ayrılınca mecbur kalıp Çiçek Pasajı’nda çalmaya baş lamış. Repertuarı oldukça ge niş ve sürekli yeniliyor. Müşte rilerinin milliyetini öğrenip ona göre parçalar seçiyor. İşe alaf rangayla başlayıp “ kaba adam lar yüzünden” oyun havaları na geçmiş. “ Deniz ve Meh tap’^ haydıyor. İkinci evliliğini de, kendisine “ Mavi” soyadı nı bırakan bir müzisyenle, bir Çingeneyle yapmış.
Madam Anahit hayvanlan insanlardan daha çok seviyor. Ydlardır onları korumak için dernek faaliyetleri yürütüyor. Hatta Medeniyetperver Hay- vansever Tarım ve Ekonomi Partisi’nin (MEHTAP) kurucu üyelerinden. Evinde onun üze rinde kedi besliyor, aynca top ladığı yemek artıklannı sokak hayvanlarına d a ğ ıtıy o r.
“ Sağkolum” dediği oğlu On- nik kunduracılık yapıyor. “ To
rununuz var mı?” sorusunu, “ Ben hayvanlan severim, to run morun hava” şeklinde ya nıtlıyor.
Yaz kış demeden her öğle vakti Bogaz’da denize giriyor. Madam Anahit çok dindar. Koynunda hep bir Meryem Ana sureti, hiçbir Pazar ayini ni kaçırmıyor. Günde on ayrı gazete satın alıyor, ama özellik le Ermeni gazetelerini dikkatle tarayıp, nerede ayin varsa gidi yor, tü llere b ü rü n erek .. “ İmansız insan yaşayamaz. İmanı olanın vicdanı da olur” diyor.
64 yaşındaki Madam Anahit Kumlara hayran. Onları çok medeni, iyi, eğlenmeyi bilen, cilveli, terbiyeli, dindar bir mil let olarak görüyor. Zaten kü çüklüğü A dalar’da geçm iş, Rumca da biliyor. Rumlara zevk duyarak çaldığını söylü yor. Bir daha dünyaya gelirse bir Rumla evleneceğini söylü yor. Ya Ermeniler? Cevabı çok kısa oluyor Madam Anahit’in: “ Bizim Ermeniler durgun dur.”
Cins cinş binlerce orkidenin bulunduğu sera bugün gecekondularla ku şatılmış durumda. Üstelik Misciyan, Asya ülkelerinden yapılan ucuz ithalatla rekabet edemiyor.
Dr. Misciyan cins cins orkide yetiştiriyor
Ziraatçi tıp doktoru
Ziraatçı olmayı çok isteyen bir genç sonunda tıp d o ktoru olursa ne yapar? D r. Herman
Misciyan, bundan 20 yıl önce
tutkusuyla mesleki bilgisini bir leştirerek dokulardan orkide üretmeyi başarm ış. İlk fideleri laboratuvar olarak kullandığı m utfağında yetiştirmiş. T ürki ye’nin ilk orkide yetiştiricisi sı fatıyla yıllar boyu çiçekçilerin taleplerini karşılayan Dr. Mis
ciyan bugün çok kırık, orkide-
ciliği bırakm ak istiyor. Asya ül kelerinden ucuza yapılan ith a latla rekabet edemiyor. A yrıca cins cins binlerce orkidenin b u lunduğu Y akacak’taki seraları uzun zam andır gecekondularla kuşatılm ış durum da. M ahalle nin çocuklarının taş atarak se raların cam larını kırm asından bıkmış usanmış.
Hiç evlenmemiş, dolayısıyla çocuğu da olm ayan Dr. Misci
yan, Türkiye’de spastik çocuk
lar üzerine en eski ve en önde ge
len uzm anlardan. Türkiye Spas tik Çocuklar Derneği’nm de ku rucusu.
Kendi çocukluğu ise müzikle geçmiş. 6 yaşında piyano ders leri almaya başlamış. D aha son ra Cemal Reşit Rey’in öğrenci si olmuş. Çok sayıda resital ver miş. Verda Erman, İdil Biret ve -
Ayşegül Sarıca ile dörtlü çalmış.
Ancak kusursuz bir m ükem m e liyetçi olan Misciyan, piyanoy la hayatını kazanam ayacağına karar vermiş. “ Ne yapabilirsi
niz? Özel piyano dersleri, o ka dar. Piyano ile orkestraya gire mezsiniz. Devlet sanatçılığı ise çok geç gelen bir talih kuşu. Onun üzerine hesap yapılmaz”
diyor.
Fakat piyanoyu bırakm ış de ğil. Düzenli olarak çalışıyor, her yıl m utlaka bir konser veriyor. İnce zevkli, kibar bir insan Dr.
Misciyan. Yemyeşil y apraklar
la dolu serasında m or kazağıy la zarif bir görünüm ü var.
Türkiye’nin ilk caz klarnetçilerinden Hrant Lusigyan şimdi huzurevinde
İy i yaşadım, gözüm arkada değil’
Lusigyan’ın odasının duvarları çoğu dostu olan ünlü cazcıların fotoğraflarıyla süslü. Türkiye’nin ilk caz klarnetçile
rinden, daha doğrusu ilk caz müzisyenlerinden H ra n t Lusig yan belli bir süredir Sırp Pırgiç Ermeni H astanesi’ne ait Huzu- revi’nde yaşıyor. H ayır hasta değil, kendisine bakam ayacak kadar güçsüz ve yoksul da değil. Yalnızca hiç evlenmemiş ve yaş lılık günlerini ra h a t bir o rtam da, kendisi gibi yalnız yaşıtlarıy la geçirmek istemiş. Bu güzel am a biraz kasvetli binaya ağır başlı neşesini, yaşam a zevkini de beraberinde getirmiş. Piya nist arkadaşı A ltan tlte r’le bir likte müzik yapm ak ya da îstan- bul’a gelen cazcıları dinlemek için gönlü istediğinde dışarı çı kıyor.
Lusigyan’ın odasındaki boya kavanozları, sağda solda asılı duran resimler orada eski bir ressamın yaşadığı izlenimi veri- i'j r . A m a duvarlardaki çoğu dostu olan cazcıların fo to g raf ían ve koridora kadar taşan mü zik kuşkusuz daha ağır basıyor. Klarnet çalmayı kafasına ko yarak Lusigyan ailesinde bir devrim yapm ış. Ç ünkü ailesin deki bütün erkekler kem an,
bü-tün kadınlar ise piyano çalıyor- muş. B abasına, P apa J o r j’un dükkânından ilk klarnetini aldı rana kadar neler çektiğini tek kendisi biliyor. Sayısız orkestra da çalmış, sayısız caz ustasıyla
tanışm ış, sayısız m acera yaşa mış. Bu arada, kendi deyimiyle “ Evlenmeye bile fırsat bulam a m ış.”
Geride birçok anı, anekdot, espri bırakm ış. Ü nü dış ülkele
re kadar taşm ış ama o Türkiye’- yi terketm em iş. Güzel günler yaşamış olm aktan dolayı m ut lu, hâlâ enerji dolu. “ İyi yaşa dım am a, gözüm arkada kal m adı” diyor.
Kristin Saleri Devlet Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonlarına girmiş tek çağdaş Ermeni ressamı
‘Önceleri cemaatten kopuktum ’
Devlet Resim ve Heykel Mü ze ki koleksiyonlarında, tek bir çağdaş Ermeni ressamın, Kri- tin Saleri’nin resmi bulunuyor. İstanbul’da sanat galerilerinin çok az olduğu dönemlerde Sa leri ’nin evi bir çeşit galeri işle vi görmüş. Önce balıkçüar, ağ lar çizmiş. Ardından saz çalan ları resm etm eye başlam ış. Uzun zamandır, Türk folklo rundan esinlenerek yaptığı so yuta yaklaşan tablolarıyla tanı nıyor. Kocasının ölümü ve ikiz oğullarının A BD ’ye yerleşme sinden sonra evinde özel resim dersleri vererek tek başına sür dürmeye başlamış yaşamını.
Saleri çok köklü bir aileden, Agopoviçler’den geliyor. Baba sı neredeyse Silivri'nin tamamı na sahipmiş ama, 1. Dünya Sa vaşı sırasında bölgeyi terket- mek zorunda kalmış. Aile bi reyleri dünyanın dört bir tara fına savrulmuş. Genellikle ça lışmadan, mallarını mülklerini sata sata yaşamışlar. En büyük ablası bir Italyan’la evlenmiş.
O nun oğlu da EndonezyalI bir prensesle. Zaten Saleri ailesi de önce A vusturya, sonra A lm an tebaasındaym ış. H atta Kristin Saleri’nin ağabeyi 2. Dünya Savaşı sırasında Sovyet cephe sinde ölmüş. Kendisi Türk uy r u ğ u n a e v le n d ik te n s o n ra geçmiş.
Bir kaç dostu dışında E rm e ni cem aati ile hiçbir ilişkisi ol m ayan Saleri’yi “ onlar keşfet m iş.” Ük sergisinde “ bizim okul derneklerinde bu sergiyi tekrarlayın” önerisi getirm iş ler. 1958’de Getronagan Erme ni O kulu’nun derneğinde bir sergi açmış, daha sonra orada resim sanat kolu başkanı ol m uş.
Köklü bir Erm eni ailesinin T ürkiye’de yaşayan tek ferdi olan Kristin Saleri bugün 68 yaşında. Erm eni folkloruna göre daha hızlı bulduğu T ürk folklorunu tuvale aktarm ayı sürdürüyor. O nun için “ folk lor u sta sı" diyorlar.
Kristin Saleri, Türk folklorundan esinlenerek yaptığı soyuta yaklaşan tablolarıyla tanınıyor. Onun için “ folklor ustası" diyorlar.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi