• Sonuç bulunamadı

Başlık: BELİRLt BAZI LABORATUVAR HAYVANLARININ PARAMPHİSTOMUM CERVİ METASERKERLERİ İLE DENEYSEL ,ENFEKSİYONUYazar(lar):BURGU, Ayşe Cilt: 28 Sayı: 1.4 DOI: 10.1501/Vetfak_0000000911 Yayın Tarihi: 1981 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: BELİRLt BAZI LABORATUVAR HAYVANLARININ PARAMPHİSTOMUM CERVİ METASERKERLERİ İLE DENEYSEL ,ENFEKSİYONUYazar(lar):BURGU, Ayşe Cilt: 28 Sayı: 1.4 DOI: 10.1501/Vetfak_0000000911 Yayın Tarihi: 1981 PDF"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Fac. Vet. Med., Vniv. Ankara

28, (1-4): 93-101, 1981.

BELİRLt BAZI LABORATUVAR HAYVANLARININ PARAM-PHİSTOMUM CERVİ METASERKERLERİ İLE DENEYSEL

, ENFEKSİYONU ' ..

Ayşe Burgu*

Experimental infection of some İaboratory animals with Paramphistomum cervi metacercariae.

Summary: To understand the susüptibility of different laboratory animals to Paramphistomum eervi iıifeetions; albino miee, rats, quinea-pigs and rabbits were infeeted with 7-20 days old metaeereariae of these flukes.

None of the animals were starved beJore the infeetion.

Beginning from seventh day of the iTifeetion, two animals of eaeh speeies were killed weekly and their digestive tracts were examined. No flukes were found both in miee and rais, and a single 'amphistome was deteCted in the quinf'a

pig disseeted two weeks af ter the infeetion.

On the other hand rabbits were found the most suitable laboratory model for P.eenıi infeetions. Until the 13 th weeks of the infeetion immature aınphis-tomes were permanently recorded in tlıese aııimals in a deereasing frequenC)'. The infeetion rate varied between 0.5 to 34

%.

These trematodes were found only in the small intestines af the rabbits with the ,,(aximum size of 3.59 X 1.26 mm. af terfixation with 5

%

formalin solution.

Özet: Çefitli laboratuvaf hayvanlarının Paramphistomum cervi eıifeksi-yonlarına duyarlılığını anlamak amacı ile beyaz fare, rat, kobay ve tavşanlar

7-20 günlük metaserkerlerle enfekte edilmişlerdir. Hayvanlar enfeksi.J'ondan

önce aç bırakılmumışlardır.

* Doç.Dr. Med. Veı., A.Ü. Veı. Fak. Gencl Parazitoloji ve Helmintoloji Birimi. Ankara - Türkiye:

(2)

Enfeksiyondan sonra, her hafta kullanılan bu hayvanlardan ikisinin otopsisi yapılmış ve sindirim sistemleri kontrol edilmiştir.

Fare ve ratlarda parazitl'ere rastlanmamış,yalnızca enfeksiyondan 2 hqfta sonra öldürülen bir kobayda tek bir parazit bulunmuştur.

Kullanılan laboratuvar hayvanları arasında P.cervi enfeksiyonları için en uygun laboratuvar modelinin tavşanlar olduğu saptanmıştır. Tavşanlarda

ı3. hafta)ıa-kadar gittikçe' azalan sayıda parazitım rastlanmış, enfeksiyon oranının

%

0.5-34.0 arasında değiştiği gözlenmiştir. Parazitlere yalnızca ince barsaklarda rastlanmış ve en büyük parazitlerin

%

5 formolle

fikzasyon-dan sonra 3.59 X ı.26 mm. büyüklükte olduğu ölçülmüştür.'

Giriş

Bazı parazitlerle laboratuvar hayvanlarının başarılı olarak en-fekte edildiği eskiden beri bilinmektedir. Paraziter enfeksiyonlarda uygun bir laboratuvar modelinin saptanması, parazitlerin biyoloji ve fizyolojilerinin incelenmesinde, ilaçla sağıtım çalışmalarında, enfektif şekillerin invivo kontrollerinde ve çeşitli bağışıklık araştırmalarında "'kolaylık ve parasal yönden kazanç sağlamaktadır.

Trematodlardan F.hepatica'nın rat, fare, tavşan ve kobaylarda olgunlaşabildiği bildirilmiş, birçok ilaçla sağıtım ve bağışıklık çalış-ması bu gibi laboratuvar hayvanlarında yürütülmüştür (4, 6, IO, ı3,

ı4). Bununla beraber laboratuvar hayvanları üzerinde yapılan bu gibi çalışma sonuçlarının, bazen F.hepatica'nın normal konakçısı olan ge-vişgetiren h1.yvanlardaki uygulamalara oranla değişiklik gösterebildi-ğine de dikkat çekilmiştir (2,8)

Abdel Ghani (ı), Fasciola gigantica'nın az sayıda da olsa kobay ve tavşanlarda gelişebildiğini bildirmiş, Gerbel' ve arkadaşları (5)

ise, aynı parazitin rat dışında kullandıkları diğer laboratuvar hayvan-larında gelişcbildiğini, ançak olgunlaşamadıklarını kaydederek, bu gibi hayvanların genç kelebeklerin sağıtımı çalışmalarında veya me~ taserkerlerin enfektivitelerinin kontrollerinde faydalı olabileceklerini belirtmişlerdir.

Soulsby (ı2), Dicrococlum dendri ticum enfeksiyonlarına hams"ter, cotton rat, beyaz rat ve kObayların duyarlı olduğunu bildirmektedir.

Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi gevişgetirenlerin bu üç önemli karaciğer-trematodunun laboratuvar hayvanlarındakr gelişmeleri ile ilgili birçok çalışma olmasına rağmen, gene gevişgetiren hayvanlarda.

(3)

olgunları rumende parazitlenen Paramphistomum'larla ilgili çalış-malar çok sınırlıdır.

Lengy (9), yüzlerce P.microbothrium metaserkerini küçük ekmek parçacıklan üzerinde fare ve ratlara verdiğinde, enfeksiyondan 24 saat sonra hem fare hem de ratlarda ilcum ve jejunumda çok sayıda ve Ç9k küçük Paramphistomum'lara rastladığını ve bu parazitlerin morfolqjik olarak metaserkerlerden çok az farklılık gösterdiğini kay-detmiştir. Araştırıeı (9), enfeksiyondan 48 saat sonra otopsisini yap-tığı rat ve farclerden yalnızca birinde ve az sayıda Paramphistomum'-lara rastladığını, 72 saat sonra ise hiçbirinde bu parazitlere rastla-madığını kaydederek, P.microbothrium metaserkerlerinin kemirici hay-vanlarda açıldığl1l1 ancak serbest kalan parazitlerin ileri gelişme gös. teremeyip 2-3 gün içinde ölerek vücut dışına atıldığını bildirmektedir.

_ Abdel Ghani (I) ise, Paramphistomum cervi metaserkerleri iLC enfekte ettiği fare, hamster, rat, kobay, tavşan gibi hayvanlardan yalnızca kobaydaP.cervi'ye rastladığİnı belirtmektedir. Araştırıcı

(I), yedi günlük 40 adet P.cervi metaserkerini salatalık yaprağı üze-rinde 24 saat açlığı müteakip, ilk enfeksiyondan 16gün sonra da üç günlük 200 P.cervi metascrkerini aç oırakmadan bir kobaya vermiş"

tir. tık enfeksiyondan 30 gün sonra, ikinci enfeksiyondan 14 gün sonra yapılan otopside 100adet Paramphistomum'a rastladığını

(%

41. 66)

kaydetm.ektedir. .

Singh ve Pande (I I), sahadan toplanan Indoplanorbis'lerden elde edilen amphistomum metaserkerleriyle kobay, tavşan, rat, kuzu, oğlak, kedi ve köpek yivrularını enfekte ettiklerinde 'yalnızca tavşan, kobay ve kuzularda parazitlere rastlandığını bildirmektedirler. Araş-tırıcılar (I I), kobaylara 300-500, tavşanlara 500 cr metaserker ver-diklerini, otopsileri 3 ile 30 gün arasında yapılan kobaylardan 3 ünde parazidere rastlamadıklarını ve enfekte bulunan hayvanlardaki para-zit sayısının 6-40 arasında değiştiğini kaydetmektedirler. Araştırıcılar (Ii), kobaylarda par.azitle~e ektopik olarak akciğer ve karaciğerde rastladıklarını histolojik kesitlere dayanarak ilk kez bildirmektedider. Singh ve Pande (I I), enfekte ettikleri tavşanlann otopsilerini 20günde tamamladıklarını, 3 tavşandan I inde parazite rastlamadıklarını,

di-ğerlerinde ise verilen metaserkcl' sayısına göre az sayıda parazite tc"' sadüf ettiklerini kaydetmektedirler. Araştırıcıar (I I) elde ettikleri parazitlerin P.explanatum olmasının çok muhtemel olduğuna değin-mektedider.

(4)

Aynı yazarlar (I i), Poster'in P.calicophoron'un tavşan ve rat-larda geliştiğini bildirdiğini de kaydetmektedirIer.

Kraneburg ve Boch (7), P.cervi'n;n koyunlardakigelişmesinde, parazidere 47.günde rumende de rastlanmağa başlandığını, parazit-lerin

%

4 formolle fikzasyondan sonra büyüklüklerinin verilen meta-scrkersayısına göre değişik olmakla beraber, .1500 metaserkcl' verilen koyunlarda 2.1.günde i.92 X 0.64 mm, 34. günde 2.48 xo.8S mm,

47. günde 3.24 X ı.r6 mm, 60. günde 3.67 X 1.26 mm olduğunu ~belirtmişkrdir. Aynı' araştırıcılar (7), P.cervi enfeksiyonlarında

enfek-siyon oranını koyunlarda

%

40.6, sığırlarda

%

44.8 olarak bildirmişler. Burgu (3), 1000 er metaserkerL~ enf.~kte ettiği koyunlarda prcpa-tent suresonunda verilen metaserkcl' sayısına göre enfeksiyc-nun

%

19.6 - 77.0 arasında değiştiğini kaydetmiştir.

Yukarıda verilen bilgilerin ışığı altında P.cervi'nin kolaylıkla elde edilebilen beyaz fare, rat, kobay ve tavşanlarda gelişip gelişeme-diğini, bunlardan iyi bir laboratuvar modeli olup olamayacağını araştırmayı amaçladık Bu konuda geçerli az çalışma bulunmasından ve bulgularımızın bu çalışma sonuçlarından farklı olmasından ötürü yayınlamayı uygun gördük.

Mate.ryal ve Metot

çalışmamızda deney hayvanı olarak 10 beyaz fare, lO rat,. 10

ko-bay ve 30 tavşan kullanılmıştır.

Bu hayvanlara Paramphistomum cervi miracidium'ları ilc labo-ratuvarda enfekte edilmiş Planorbis planorbis'lerden sağlanan 7-'2o günlükmetaserkerler verilmiştir.

Canlılık kontrolleri yapılmış metaserkerIer ince bir bistüri yar-dımı ilc ufak kurutma kağıdi parçacıklan üzerine istenilen sayıda ycrleştirilinişlerdir. Beyaz farelere 7j, ratIara i00, kObaylara ıs0,

tavşanlara da 2bO cr P.cervi metaserkeri verilmiştir. Deney hayvan-larının enfeksiyonlarında, hayvanlarenfeksiyon öncesi aç bırakılma-mışlar ve istenilen sayıda metaserkeri içeren kurutma kağıdı parçacık-ları kıvrılarak ince bir pensIc bu hayvanlara yutturulmuştur.

Fare, rat ve kÜbayların i.haftadan 'başlamaküzere s.haftaya

kadar, tavşanların is.haftaya kadar her hafta '2 şer adetinin

periyo-dik olarak otopsileri yapılmıştır. Otopsilerde sindirim sistemi (mide, ince barsak ve kalın barsak bölümleri) vc içerikleri kontrol edilmiş, diğer organlarda makroskobik değişiklik olup olmadığına bakılmıştır.

(5)

Otopsilerde toplanan parazitler sayılarak verilen metaserker sa-yısına göre enfeksiyon oranı saptanmıştır. Toplanan parazitler

%

5 formolde tespit edildikten sonra, I2.hafta (5 örnek) ve I3.hafta (2 örnek) dışında her hafta ı o örneğin ölçiımü )Tapılarak büyüklükleri saptanmıştır.

Sonuçlar

Fare, rat ve kobayların hiçbirinde P.cavi'ye rastlanmamıştır. Ko-bayıarda ise yalnızca enfeksiyondan 2 hafta sonra otopsisi yapııan 2 kobaydan i inde ince bar~ak arka bölümünde i adet 0.81 X 0.38

mm. büyüklüğünd~ P.cervi'ye rastlanmıştır. Otopsilerde iç organlarda makroskobik olarak bir değişiklik dikkati çekmemiştir.

Aynı şekilde tnfeksiyondan sonra ı.haftadan başlamak üzere otopsileri yapılan tavşanlarda ise ince barsaklarda ve özellikle bu bar-sak bölümünün ön kısımlarında P.cervi'lere rastlanmış, mide ve kalın barsaklarda parazitlere rastlanmamıştır. Otopsilerde diğer iç organ-larda da herhangi makroskopik bir değişiklik görülmemiştir.

Cetvel i'in incelenmesinden de anlaşılacağı gibi tavşanlarda

P.cer-vi'lere i3.haftaya kadar rastlanmıştır. Onbirinci vei3.haftalarda birer

tavşanda, 14.. ve i5.haftalarda ise her ikisinde parazit görülmemiş,

diğer bütün tavşanlarda P.cervi'lere rastlanmıştır. Verilen metaserker sayısına oranla elde edilen parazit yüzde ortalaması 3.üncü haftaya kadar nispeten yüksek bulunmuş,

(%

16.25-30.00), 4. üncü ile 8.haf-talar arasında az bir düşüş göstermiş

(%

12.25-15.50), g.uncu hafta-dan itibaren belirgin olarak azalmış ve I3.üncü haftaya kadar bazı dalgalanmalar göstermekle beraber

%

0.5-4.75 arasında değişmiştir. Enfeksiyon oranındaki bu düşme, P.cervi'lerin normal konakçısı olmayan bu hayvanlarda 9.haftadan itibaren atılmağa başladığını göstermektedir.

Cetvel ı'in son sütununda gösterildiği gibi parazitlerin ortalama büyüklüklerinin enfeksiyon sonrasıi.haftadan başlamak üzere i3.

hafta-ya kadarnisbeten kademeli olarak arttığı gözlenmiştir. Ancak en büyük parazitlere enfeksiyondan sonraki 8 ve g.haftalarda rastlanmış bu para-zİtlerin büyüklükleri 3.59 X i.26 mm. olarak ölçülmüştür. Genel olarak

boyu 3 mm. den büyük olan P.cervi'ler 8.haftadan itibaren görülmüşler ve bu dönemden itibaren de paraziderin tavşanlardaki maksimum büyüklüklerine ulaştıkları izlenmiştir. Bununla beraber bu dönemlerde büyük parazitlerin yanı sıra nisbeten küçük olanlara rastlanmış, pa-razitlerin hepsinin aynı gelişmeyi göstermediği dikkati çekmiştir.

(6)

Cetvel i: Paramphistomum ccrvi metaserkerleri ile enfekte edilen tavşanlarda otopsi sonuçları ve parazitIerin ortalama büyüklükleri.

Otopsi Tavşan Elde edilen parazİ t Ortalama parazİt

zamanı No. sayısı % sİ %ortalaması büyüklüğü

boy X en (mm.)

--i 47 23.50 21.50 0.68 X 0.32 i. hafta 2 39 19.50 --3 32 16.00 16.25 0.84 X 0.41 2.hafta 4 33 16.50

--3.hafta 5 52 26.00 30.00 ı. 14 X 0.52 6 68 34.00

---7 18 9.00 4.hafta 8 31 15.5° 12.25 1.69 X 0.74

--9 3 1.5° 5.hafta lO 59 29.5° 15.5° 2.00 X 0.89 ---i ---i 32 16.00 6.hafta 12 15.00 15.5° 2.12 X 0.92

--13 41 20.50 7.hafta 14 16 8.00 14.25 2.21 X 0.92

---is 15 7.50 8.hafta 16 43 21.50 14.50 2.75 X 1'°4

---17 7 3.50 g. hafta 18 4 2.00 2.75 2.76 X 1.04

--ıg 14 7.00 10.hafta 20 4 2.00 4.5° 2.78 X 1'°4

---21 19 9.5° iı. hafta 22 - - 4.75 2.50 X 1.05

---

, 23 5 2.5° 12.hafta 24- i 0.5° 1.5° 2.60 X 1.08

--25 2 1.00 13.hafta 26 -.

-

0.50 2.85 X 1.04. -27 - - i 14.hafta 28 - -

-

- i

---t

29

-

-15.hafta 30 - - - -Tartışma

Paramphistomum cerviJ P.microbothrium ve P.cxplanatum'un fare ve ratlarda gelişemediği bildirilmiştir (IJ 9J ıı). Yalnızca Singh ve Pan de (I I)J Poster'in P.calicophoron'un ratlarda geliştiğini

(7)

biI-dirdiğini kaydetmişlerdir. Bizde yaptığımız çalışmada fare ve ratlarda enfeksiyondan sonra i.haftadan itibaren P.cervi'lere rast1ayamadık.

~obayların P.cervi ve P.explanatum ilc enfekte edilebildiği ve enfeksiyon oranının da oldukça yüksek olduğu bildirilmiştir (I, ıı). Biz, 2.hafta otopsilerini yaptığımız iki kobaydan i inde ve yalnızca i adet P.cervi'ye rast1adık. Literatürde bildirilenin aksine

kobayla-rın P.cervi için iyi bir laboratuvar hayvanı olmadığını saptadık. P.cervi iIe tav~anların enfekte olmadığı (I), P.explanatum ile ise enfekte olabildikIeri ancak enfeksiyon oranının düşük olduğu bil-diriImiştir (I ı). Yaptığımız çalışmada kullandığımız laboratuvar hay-vanları içinde en uygununun tavşanlar olduğunu ve bu hayvanlarda

13. haftaya kadar P.eervi'lere rastlandığını, enfeksiyon oranının otopsi zamanına göre değişmekle beraber

%

0.5-34 olduğunu gördük.

Burgu (3), P,eervi'.nin normal konakçılarından koyunlardaki enfeksiyon oranının

%

19.6-77.0 olduğunu, Kraneburg ve Boch(7) ise bu oranın koyunlarda

%

40.6, sığırlarda

%

44.8 olduğunu bildir-mişlerdir. Bu nedenıe tav~anlarda ö7.ellikle 8.haftaya kadar olan en-feksiyonlarda ortalama enfeksiyon oranının küçümsenmeyeeekbir düzeyde olduğu

(%

12.25-3°.00) dikkati çekmiştir.

Koyunlarda P.cervi'lerin ortalama büyükiüklerinin 47.günde 3.24 X ı. 16 mm., 60.günde 3.67 X 1.26 mm. olduğu bildirilmiştir (7). Biz, bu ve bunlara yakın dönemlerde tavşanlardan topladığımız para-zitlerin ortalama büyüklüklerinin koyunlardakine oranla daha küçük olduğunu gördük. Bununla beraber, en büyük P.eervi'lere 8. ve 9. haftalarda rastladık ve büyüklükIerinin 3.59 X 1.26 mm. olduğunu, genel olarakta 8.haftadan itinaren 3 mm.den daha büyük P.eervi'lere rastlanabildiğini gördük.

Singh ve Pan de (I i) kobaylarda P.explanatum'a ektopik olarak akciğer ve karaciğerde rastladıklannı kaydetmişlerdir. ,Biz histolojik kesitler yapmamakla beraber kuIIandığımız laboratuvar hayvanların-da diğer organlarhayvanların-da makroskobik olarak herhangi bir değişiklik gör-medik.

Sonuç olarak; fare, rat, kab ay ve tavşan gibi laboıatuvar hayvan-larından, olgunlaşamamakla beraber sadece tavşanlarda P.eervi'nin I3.haftaya kadar gelişcbildiğini, özellikle bu parazitin genç dönem~ leri ile ilgili yapılacak çalışmalar_da bunlardan faydalanılabileceğini saptadık.

(8)

100 Ayşe Burgu

Literatür

1- Abd",ıG~ni, A.F. (1960): Experimental infection of animals with Fasciola and Parq.mphistomum cyst. Agric. Rec. Rev., Cairo, 38,

275-287.

2- Boray, j.C., F.A.Happich and j.C.ABdrews (1967): Studies

on the suitability of the albino rat for testir.g anthelminthic (lctivity against Fasciola hepatica. Ann. trop. Med. Parasit.) 61, 1°4-1ii.

3- Burgu, A. (1980): Eskışehir çifteler Harası yöresinde koyunlarda Paramphistomum cervi Schrar.k, i790'nın biyolojisi üzerirıde çalışmalar.

DoçentIik .tezi, Ankara. (Henüz yayınlaıımamıştır).

4- Dawes, B. (962): Additional notes on the growth of Faseiola hepa-tica L. in mouse, with some remarks about recertl researches in Belgium.

j.Hdminth., 36, 259-268.

5-' Gerber, H.Ch., F.Hörchner und T.Oğuz (1974): Die Fasciola

gigantica lnfektion bei kleinen Laboratoriumstieren. BerI. Münch. tierarztl. Wsehr., 87, 207-2io.

6- Güralp, N. ve B.T.Simms (1961): Laboratuvarda Fasciola he-patica metaserkerleri ile enfekte edilen tavşanların, subeutan tetraehlorure de caı-bone verilm<fk suretiyle tedavileri üzerinde araştırmalar. Vet.Fak.

Derg. Ankara Üniv. 8, 34-44.

7- Kraneburg, W. und j.Boch (1978): Beitriige zur Biologie und

Pathogenitiit des einheimischen Pansenegels Paramphistomu"i cervi. 3. Entwiekluııg in Rind, Sehaf und Reh. Ber!. Müneh. tierarzt!. Wsehr., 91, 71-75.

8- Kendall, S.B. and I.j.Sinclair (I97I): Barriers to reinfection withFaseiola hepatica ir, the rabbit. Res. vet. SeL, 12,74-79.

9- Lengy, j. (1960): Study on Paramphistomum mierobothrium Fischo-eder, 190I. A rumenparasite ofcattle in lsrael. Bull.Rcs.Coun. Israd,

B 9, 71-13°.

10- Rajasekariah, G.R. and M.j.Howell (1978): Acquired i~mu-nity to the trematode ~Fasciolahepatica in rats. Aust.J. exp. BioI. med. SeL, 56, 747-756.

11-' Singh, M.D. and B.P.Pande (1972): On experimental irifection

of guinea-pigs, rabbits and lambs with an amph~stome metaeercaria: a histopathologie study. Indian j.Anim.Sci., 42, 290-297.

(9)

12- Sou1sby, E.J.L (1965): Textbook of veterinary cliniealparasitology.

Vol.

ı.

Helminths. Blackwell Scientific PublicationsJ Oxford. 13- Thompson, R.C.A and M.J.Howell (1979): Effeet of

Bec

on the resistaııee of rats to infeetion with Faseiola hepatica. Z.Parasİt

Kde'J 61J 93-98.

14- Thorpe, E. (1968): Histoehemieal study of the ejfeets of some

ant-helminties in experimentalfaseioliasis in the rat. Ann. trop. Med.

Pa-rasİt'J 62J 361-371.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Müşterilere güvenilir deney, analiz ve kalibrasyon hizmetlerini belirleme ve şeçmede kolay bir yöntem sunar... 1) Tıbbi Cihazların testleri için uluslararası direktif

Dumanlı ve derişik nitrik asit vücut ve özellikle gözler için tehlikelidir.yüksek sıcaklıkta son derece zehirli nitrojen oksit buharları verir.... Glisial asetik asit:

Dersin Amacı Dersin amacı, öğrenciye Uygur Türkçesinin ses bilgisini vermek; başlangıç aşamalarında okuma, konuşma, dinleme ve yazma

Thus, we expect that sensitivity of FPI to information and asymmetric information advantage of FDI by its nature would cause capital liberalization in emerging

gondii enfeksiyonu taramasında ilk yaklaşımdır (14). Daha sonra gebenin primer enfeksiyonu ve konjenital enfeksiyon ayrımı için avidite testi yapılır. Yüksek avidite,

Summary: In this study a total of 90 flavored Ultra High Temperature (UHT) milk samples (cacao, strawberry and banana flavors, 30 samples for each) were analyzed in order to

tularensis was investigated by culture and PCR in rodents and water and by serological methods in sheep in locations selected in parallel with human tularemia cases. Since

Tamada and Baba 2 first identified Beet necrotic yellow vein virus (BNYVV) as the cause of rhizomania when they isolated the virus from infected plants of sugar beet fields in