“T T -
SSs-^9 9 O
SANATÇININ HAYATI VE ESER!
IV
I
* lk eserini veya eserlerini verdikten sonra, sanatçı nın kişiliğinde meydana gelen değişikliklerden biri de, onun insancıl olmağa başlama sıdır. Daha önce herkesten kaçan, tenha köşeler arayan genç sa natçı bu defa kendi benzerleri ni arayıp bulmak, onlarla ilişki kurmak ihtiyacını duyar. Hem bu ihtij'aç hızlı yaşama, kaybe dilmiş yılları telâfi etme isteği ile aşağı yukarı aynı zamanda kendini gösterir. İçkinin keyfi ni kendi cinsinden kimselerle paylaşmak, onlarla dertleşmek sanatçıya hayatın ta kendisi gibi gelir. Yani, yaratıcılık sonucun da yeni bir kimliğe kavuşan genç adam yukarıda söz konusu ettiğimiz ve ileride de söz konu su edeceğimiz aşkın yanında dostluğu da arar.O zamana kadar, arının bal yapması gibi, içgüdüsü ile eser yaratmış olan sanatçıda sanat üzerine düşünmek ve. düşünce lerini başkalarının düşündükleri ile karşılaştırmak, yani sanat tartışmaları yapmak bir gerek sinme halini alır. Aynı yaş ve kuşaktan sanatçı ve edebiyatçı ları bir araya getiren sanat çev releri, sanat ekolleri, sanat der nekleri böyle oluşur. Genellikle bu şekilde bir araya gelen sa natçılar züğürttürler. Devamlı olarak biribirlerine ve başkaları na borçludurlar. Bazen arkadaş ları ile oturup bir kadeh içebil mek için eserlerini yok pahası na satarlar.
Puccini'nin «La Boheme» operasında böyle bir arkadaş grupunun hayatı sergilenmekte
6
dir. Bohem hayat Çingenelerinki gibi özgür, fakat düzensiz ve züğürt hayat demektir. Bazı Ba tı dillerinde çingeneye Bohem- yalı denir. Sebebi de şudur ki, bir zamanlar, yanlış olarak, çin genelerin vatanının Bohemya olduğu zannedilirmiş. Nasıl ki İngilizler onların Mısır’dan, Egypt’den geldiğini zannettikleri için, adlarım «Gipsy» koymuşlar dır.
Her ne ise, Puccini’nin ope rasındaki sanatçı arkadaşlar o kadar züğürttürler ki, kışın so ğuğunda donunca ve yakacak da bulamayınca, biri henüz bitirdi ği piyesi, bir diğeri özenerek yaptığı tabloyu şömineye atarlar ve onların alevinde ısınırlar... Züğürttürler amma özgür, tasa sız, neşelenmeğe hazır, boyların dan büyük lâflar eden, zengin lere ve kudretlilere karşı aşa ğılık duygusu duymayan, her biri kendini bir dâhi zanneden, güven ve ümit dolu gençlerdir onlar.
Her devirde, her ülkede sa natçıların ve edebiyatçıların de vam ettikleri kahvehaneler, pas- tahanefer ve meyhaneler var dır. Yahya Kemal Paris’te, Sem bolizmin son yıllarında, Closerie des Lilas kahvesinde böyle bir edebî çevrenin hayatına bir müd det karışmıştır. Bugün Closeıie des Lilas sanatçıların ve edebi yatçıların rağbet etmediği, paha lı ve snob bir yerdir. Günümüz de Paris’te sanatçıların ve ede biyatçıların buluştukları yerler bilhassa Montpamasse'daki «La Coupole», Saint - Michel’deki «Dupont» ve Saint - Germain
A D İ L E A Y D A
des Prés’deki «Les deux Magots» kahveleridir. Buraları edebî eser lerin oluştuğu, olgunlaştığı ku lislerdir.
Salâh Birsel’in «Ah Beyoğlu, vah Beyoğlu» adlı kitabı da bi zim sanat ve edebiyat tarihimi zin belirli dönemlerinin kulisine ışık tutmuştur. Esasen, Ahmet Rasim’in Yakup Kadri’nin, Halit Fahri'nin ve daha bir çoklarının Hâtıralarından öğrenmiş bulunu yorduk ki, meselâ, îstanbulda Nisuaz Pastanesi Cumhuriyet döneminin ilk kuşakları için bu luşma ve fikir alışverişi yeri ol muştur. Burada Necip Fâzıl, Pc- yami Safa, Fikret Adil, Yakup Kadri, Ahmet Hâşim gibi yazar ve şairler, İbrahim Çallı, Hâmit Görele, Kenan Yontunç gibi^res- sam ve heykeltraşlar buluşmuş, konuşmuş, tartışmıştır. Nisuaz kapandıktan sonra, bu sanatçı ların bir kısmı, Degustasyon meyhanesine gitmedikleri za manlar, Lebon ve Markiz pasta nelerine veya Boğaziçi meyha nelerine devam etmeğe başla mışlardır.
Ankara’da ise. Cumhuriyet döneminin ilk kuşağının yetiş mesinde Ulus’taki İstanbul Pas- lanesi’nin, daha sonra kısa ö- mürlü Özen ve Kutlu Pastanele rinin ve. ayrıca Üç Nal Meyha nesinin oynadığı rol bilinmekte dir.
Bu kendi iç dünyasının dışı na dalış, ister meslekdaşlarla iç içe yaşama şeklinde, ister tek başına eğlence ve macera peşin de koşma şeklinde olsun, bir yan dan sanatçının mizaç yapısına, bir yandan da çevrenin
durumu-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi