• Sonuç bulunamadı

Atatürk Döneminde (1923-1938) eski eser politikaları ve Türkiye'de yapılan kazı çalışmaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk Döneminde (1923-1938) eski eser politikaları ve Türkiye'de yapılan kazı çalışmaları"

Copied!
141
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANABĠLĠM DALI

TARĠH BĠLĠM DALI

ATATÜRK DÖNEMĠNDE (1923-1938) ESKĠ ESER

POLĠTĠKALARI VE TÜRKĠYE'DE YAPILAN KAZI

ÇALIġMALARI

ġükrü ÜNAR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Prof. Dr. Özdemir KOÇAK

(2)

T.C

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANABĠLĠM DALI

TARĠH BĠLĠM DALI

ATATÜRK DÖNEMĠNDE (1923-1938) ESKĠ ESER

POLĠTĠKALARI VE TÜRKĠYE'DE YAPILAN KAZI

ÇALIġMALARI

ġükrü ÜNAR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Prof. Dr. Özdemir KOÇAK

Bu çalıĢma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından 12203013 no’lu Yüksek Lisans tezi olarak desteklenmiĢtir.

(3)
(4)
(5)

i Öğ renci ni n

Adı Soyadı Şükrü ÜNAR

Numarası 114202002001

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Tarih

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Özdemir KOÇAK

Tezin Adı Atatürk Döneminde (1923-1938) Eski Eser Politikaları Ve Türkiye'de Yapılan Kazı ÇalıĢmaları

ÖZET

Osmanlı Devleti’nin son döneminde baĢlayan eski eserlerin korunmasına yönelik uygulanmaya çalıĢılan politikalar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dönemi’nde de sürdürülmek istenmiĢtir. Bu amaç doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) eski eserlerin korunması için geniĢ kapsamlı kültür ve eğitim politikaları izlenmiĢtir. Osmanlı Devleti’nin hazırladığı hukuki düzenlemeler Türkiye Cumhuriyeti’nin (1923-1938) ilk yıllarında kullanılmaya devam edilmiĢtir. Atatürk Döneminde TBMM tarafında kabul edilen çeĢitli kanun ve emirlerin içinde eski eserlere ait maddeler yer almıĢtır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eğitime büyük önem verilmiĢ, bu kapsamda birçok yenilik yapılmıĢtır. Bu yeniliklerden Türk Tarih Kurumu’nun açılması, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin ve Ġstanbul Üniversitesi’nin kurulması; bu kurumlarda görevlendirilmek üzer yurt dıĢından bilim insanları getirilmesi ve yurt dıĢına yetiĢtirilmek üzere öğrenciler gönderilmesi çalıĢmamızı doğrudan ilgilendiren Atatürk Dönemi’nde eğitimle alakalı yapılan yeniliklerdir. Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yapılan bu çalıĢmaları ile eski eserlerin korunması ve arkeoloji biliminin geliĢmesi sağlanırken, aynı zamanda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne çağdaĢ ve modern bir eğitim sistemi kazandırılmıĢtır.

Osmanlı Devleti Dönemi’nde Anadolu’nun değiĢik yerlerinde yabancı bilim insanları tarafından yürütülen kazılardan bazıları Cumhuriyetin ilk yıllarında da devam etmiĢ, bazı kazılar ise yeni baĢlamıĢtır. Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yurt dıĢında eğitimlerini tamamlayarak yurda dönen Türk bilim insanları da Anadolu’nu değiĢik yerlerinde arkeolojik araĢtırmalar ve kazılara baĢlamıĢlardır. Anadolu’da yapılan bu kazılar eski eser politikasının birer parçasıdır.

(6)

ii Öğ renci ni n

Adı Soyadı Şükrü ÜNAR

Numarası 114202002001

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Tarih

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Özdemir KOÇAK

Tezin İngilizce Adı

Relıc Polıtıcs And Excavated Works Whıch Are Done In Turkey In The Perıod Of Atatürk (1923-1938)

SUMMARY

Policies that are being implemented for the protection of relic which had started at the last period of Ottoman Empire are wanted to maintain in the period of republic of Turkey, too. Wide-ranging cultural and educational policies are followed to protect relics for this purpose in the period of Mustafa Kemal Atatürk (1923-1938). Legal arrangements which prepared by Ottoman Empire are continued to be used in the early years of Republic of Turkey (1923-1938). The matters which is belonging to relics take part in various laws and orders which adopted by TBMM in the period of Atatürk.

It is given an importance to education from the early years of many innovations are made in this regard. Opening of Turkish Historical Society, establishing of the Istanbul University and Faculty of Language, History and Geography; bringing scientists from abroad to take charge in these institutions and sending students to abroad to be trained are innovations related education which were made under Atatürk and these innovations are directly relevant to our study. These studies which were made the period of Mustafa Kemal Atatürk provides the protection of relics and the development of the science of archeology. At the same time Republic of Turkey which established newly is brought contemporary and modern education system.

Turkish scientists in the period of Mustafa Kemal Atatürk who returned home by completing their education abroad started archaeological research and excavations in the different parts of Anatolia. These excavations which were made in Anatolia are part of relic politics.

(7)

iii

ÖNSÖZ

Bu çalıĢma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından 12203013 proje numarası ile desteklenmektedir. Ġnsanoğlu tarihin her döneminde kendin önce yaĢamıĢ olan topluluklardan kalan taĢınır ve taĢınmaz eserlere karĢı ilgi duymuĢtur. Eski eserlere karĢı Osmanlı Devleti Dönemi’nde baĢlayan çalıĢmalar Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde de geniĢleyerek devam etmiĢtir. Günümüzdeki eski eser politikalarının anlaĢılabilmesi için geçmiĢ dönemdeki politikaları bilinmesi gerekmektedir.

Kendisini tanıdığım ilk günden itibaren sürekli danıĢtığım ve her konuda yardımını aldığım, bu zevkli konuyu çalıĢma fırsatı veren sayın hocam Prof. Dr. Özdemir KOÇAK’a sonsuz teĢekkür ederim. Tez çalıĢmam sırasında yardımını ve vaktini esirgemeyen Hocam Prof. Dr. Hasan BAHAR’a ve Doç. Dr. Hüseyin MuĢmal’a en içten teĢekkürlerimi sunarım. ÇalıĢmam sırasında değerli vaktini ayırarak yardımlarını esirgemeyen AraĢ. Gör. Aslı KISA’ya ve AraĢ. Gör. Dr. Hatice Gül KÜÇÜKBEZCĠ’ye teĢekkür ederim.

Eğitim hayatımın oyunca beni her konuda destekleyen ve cesaretlendiren aileme teĢekkür ediyorum.

ġükrü ÜNAR KONYA 2013

(8)

iv ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET………..………..…….….….…….iii ABSTRACT………..……….………...iv ÖNSÖZ………..…..……....i KISALTMALAR………..…..……….…..….ii MATERYAL-METOT……….………..………….v GĠRĠġ……….….…...1

1. ATATÜRK DÖNEMĠNDE ESKĠ ESERLERĠN KORUNMASINA YÖNELĠK HUKUKĠ DÜZENLEMELER ………...……….………...11

1. 1. Hilafetin Ġlgasına (Kaldırılmasına) ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti Memealiki (Ülkesi) Haricine Çıkarılmasına Müteallik (ĠliĢkin) Kanundaki Maddeler……….…12

1. 2. Tevhidi Tedrisat Kanunundaki Düzenlemeler……….………...….12

1. 3. Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Men ve Ġlgasına Dair Kanun……….…...13

1. 4. Ceza Kanunundaki Düzenlemeler………...……….…13

1. 5. Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun……..…..….14

1. 6. Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun………...14

1. 7. Belediye Kanununda Geçen Düzenlemeler……….…………..……...15

1. 8. Mezarlıklar Hakkında Nizamnamedeki Düzenlemeler………...……...15

1. 9. Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu……….15

1. 10. Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu………...………...16

1. 11. Resmi Evrak ve Defterlerden Lüzumsuz Olanlarının Yok Edilme Tarzı Hakkındaki Nizamnamedeki Bölümler………....……....…16

1. 12. Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun……….………...………....17

2. KURUMSAL BAZDA YAPILAN ÇALIġMALAR……….….……....18

2. 1. Türk Tarih Kurumunun Kurulması………...19

2. 2. Dil ve Tarih –Coğrafya Fakültesinin Açılması……….…...23

2. 3. Ġstanbul Üniversitesi’nin Açılması……….…...25

(9)

v

2. 5. Atatürk Döneminde Yurt DıĢından Gelen Yabancı Bilim Ġnsanları……..…28

3. ATATÜRK’ÜN YURT DIġINA ÖĞRENCĠ GÖNDERME PROJESĠ; ARKEOLOJĠ VE ESKĠÇAĞ BĠLĠMLERĠ ALANINDA ĠLK YETĠġENLERĠN BAZILARI………...32 3. 1. Afet Ġnan………..…….33 3. 2. Sedat Alp……….…….34 3. 3. Ekrem Akurgal………..……….…….34 3. 4. Rüstem Duyuran……….………35 3. 5. Afif Erzen……….………36 3. 6. Jale Ġnan……….……….………….37

3. 7. Suat Yakup Baydur……….38

3. 8. Remzi Oğuz Arık………39

4. ATATÜRK DÖNEMĠ ARKEOLOJĠK KAZILAR ………..…..41

4. 1. Türk Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar………..47

4. 1. 1. Orman Fidanlığı ………..……….……..47 4. 1. 2. Karalar ………..……….……48 4. 1. 3. Ahlatlıbel ………..………..48 4. 1. 4. Göllüdağ ……….49 4. 1. 5. Alacahöyük ………..…………..49 4. 1. 6. Trakya Tümülüsleri ……….51 4. 1. 7. EtiyokuĢu ………..51 4. 1. 8. Karaoğlan ……….51 4. 1. 9. Pazarlı ………...52

4. 2. Yabancı Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar……….……..52

4. 2. 1. Kültepe ……….………..53

4. 2. 2. AliĢar ……….……….………54

4. 2. 3. Gavurkale ………..…...54

4. 2. 4. Ayasofya Camiindeki Mozaikler………..……….55

4. 2 .5. Boğazköy ………..……..55

4. 2. 6. Arslantepe ………..……....56

4. 2. 7. Troia ……….………..….…56

(10)

vi

4. 2. 9. Kumtepe ………...57

4. 2. 10. Kusura ………...……….57

4. 2. 11. Sultan Ahmet (Arasta Sokağı) ………...…..58

SONUÇ………..……….……….…59

KAYNAKÇA………..………64

(11)

vii

KISALTMALAR

AAN: Âsâr-ı Atika Nizamnamesi

Belleten: Türk Tarih Kurumu, Belleten

C: Cilt

Çev: Çeviren

DTCF: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi

Ed: Editör

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi

TTAED: Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi

TTTC: Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti

TTK: Türk Tarih Kurumu

TÜBA: Türkiye Bilimler Akademisi

RG: Resmi Gazete

S: Sayı

s: sayfa

SDÜ: Süleyman Demirel Üniversitesi

vb: ve bunun gibi

(12)

viii

MATERYAL-METOD

Atatürk Döneminde (1923-1938) Eski Eser Politikaları ve Türkiye'de Yapılan Kazı ÇalıĢmaları adlı yüksek lisans tez konumuzda Atatürk Dönemi’nde eski eserlerin korunması, kaçakçılığın engellenmesi amacıyla çıkarılan kanun, nizamname ve emirler incelenecektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında eski eser politikaları doğrultusunda açılan Türk Tarih Kurumu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Ġstanbul Üniversitesi’nin açılması ve müzelerin kurulması; bu kurumlarda çalıĢacak insanların yetiĢtirilmesi için yurt dıĢına öğrenci gönderilmesi, yurt dıĢından Türkiye’ye bilim insanlarının getirilmesi hakkında bilgi verildikten sonra 1923-1938 yılları arasında Türkiye sınırları içinde yürütülen kazı çalıĢmaları incelenerek, bu kazılar hakkında kısaca bilgiler verilecektir.

ÇalıĢma konumuz hazırlanırken döneme ait birinci el kanyaklar incelendikten sonra detaylı bir kütüphane çalıĢması yapılmıĢtır. Bu kapsamda Milli Kütüphane, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanesi, Ġstanbul Halk Kütüphanesi gibi birinci el kaynakların bulunduğu kütüphanelerde detaylı bir kaynak çalıĢması yapılmıĢtır. ÇalıĢmamızın daha verimli olması için Resmi Gazete’nin 1923-1938 yılları arasında yayımlanan bölümleri incelenerek konumuzla alakalı sayıları gözden geçirilmiĢtir.

YapmıĢ olduğumuz yüksek lisan tez çalıĢması ile Atatürk Dönemi’nde yapılmıĢ olan eski eserler ve arkeoloji çalıĢmaları toplu bir Ģekilde ele alınmıĢtır. Bizden önce bu tarz konuları çalıĢan bilim insanları konuları sadece bir yönü ile ele almıĢlardır. Tez çalıĢmamız ile hukuki düzenlemeler, TTK, DTCF ve Ġstanbul Üniversitesi’nin kurulması, yurt dıĢına öğrenciler gönderilmesi ve yurt dıĢından gelen yabancı bilim insanları, 1923-1938 yılları arasında Türkiye’de yapılan arkeoloji çalıĢmalarının bir arada olması bizden sonra bu konuda yapılacak çalıĢmalar için önemli bir kaynak olacaktır.

(13)

1

GĠRĠġ

Anadolu Asya ve Avrupa kıtaları arasında yer alan önemli jeopolitik konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, geniĢ bereketli tarım arazileri ve su kaynakları ile tarihin her döneminde değiĢik toplulukların yaĢam ve yerleĢim merkezi olmuĢtur. Paleolitik Çağ’dan günümüze kadar insanoğlu Anadolu’da yaĢamını sürdürmüĢ, bu yüz binlerce yıllık iskân alanında tarihin her dönemine ait arkeolojik kalıntılar bırakmıĢlardır. Bu arkeolojik kalıntılar özellikle XVIII. yüzyılın sonlarına doğru baĢta Avrupalı antikacı ve koleksiyoncuların ilgisini çekmiĢ, daha sonra bu ilgi değerli eserleri kendi ülkelerine kaçırma hevesine dönüĢmüĢtür. Kıymetli eserlerin yurt dıĢına kaçırılmaya baĢlamasıyla Osmanlı Devleti’nin son döneminde sıkça kullanılan eski eser kavramı ve eski eser hukuku ortaya çıkmıĢtır.

Osmanlı Devleti eski eserlerin korunması ve yurt dıĢına çıkarılmasını engellemek için bazı hukuki düzenlemeler yapmıĢ; ancak ekonomik, siyasi faktörler ve I. Dünya SavaĢının etkileri gibi faktörler sebebiyle baĢarılı olamamıĢtır. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti kurulmuĢtur. Atatürk Döneminde Eski Eser Politikası ve Arkeolojik Kazılar adlı çalıĢmamızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluĢundan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar olan süreç ele alınacaktır. ÇalıĢmamızın ilk kısmında Atatürk Döneminde eski eserlerin korunması, kaçakçılığın engellenmesi amacıyla çıkarılan kanun, nizamname ve emirler incelenecektir. Daha sonra yine Atatürk Döneminde Türkiye sınırları içindeki topraklarda yürütülen kazı çalıĢmaları incelenerek, bu kazılar hakkında kısaca bilgiler verilecektir.

Atatürk Dönemi eski eser politikasının daha iyi anlaĢılabilmesi için Osmanlı Devleti’nin eski eser politikalarını incelemek, Osmanlının yaptığı çalıĢmalar üzerinde durmak tezimizin daha iyi anlaĢılmasını sağlayacaktır. Ġnsanoğlu tarihin her döneminde kendinden önce yaĢamıĢ olan toplum ya da toplulukların yaĢayıĢını, günlük hayatını merak etmiĢtir. Ġnsanlarda oluĢan bu merak ve araĢtırma isteği onları geçmiĢte yaĢayan insanların bırakmıĢ oldukları maddi kalıntılara yöneltmiĢtir. Eskiye olan bu merak duygusu Avrupa kıtasında ilk kez Roma Ġmparatorluğu döneminde zengin, asil aileler ve askerler arasında ortaya çıkmıĢ; baĢta Anadolu ve Yunanistan olmak üzere çok sayıda eski eser satın alma ya da toplama yolu

(14)

2

ile bu zengin ailelerin evlerinde sergilenmeye baĢlamıĢtır1. Daha sonraki dönemlerde eski eserlere sahip olmanın toplumda bir statü ve zenginlik sembolü sayılmasından dolayı eski eserlere olan talep artmıĢ, bunun sonucunda da eski eser alım satımı ve kaçakçılığı baĢlamıĢtır. XVI. yüzyılda Avrupa’da özellikle Ġtalya’da soylu aileler arasında eski eser toplama ve topladıkları bu eski eserleri halka gösterme geleneği oldukça artmıĢtı. Zengin aileler evlerinde Museo ya da Galeri adı verilen bölümlerde satın aldıkları ya da topladıkları eserleri halka gösteriyor, bu sayede kendi Ģan ve unvanını arttırıyorlardı2

.

1581 yılında Uffizi ailesi tarafından oluĢturulan Uffizi Museo’su ya da Galerisi Ġtalya’daki bilinen en ünlü Museodur. Ġtalya’da baĢlayan eski eserlere sahip olma ve sergileme anlayıĢı daha sonra tüm Avrupa’ya yayılmıĢ, ilerleyen dönemlerde ise Avrupa kıtasında modern müzeciliğin doğmasını sağlamıĢtır. XVIII. yüzyılda Fransa’da Fransız Ġhtilal’ı ile tahrip olan eski eserler yeniden onarılmaya baĢlanmıĢ, XIX. yüzyıldan sonra eski eserlerin korunması ve onarılması hız kazanmıĢtır3. Ġngiltere’de ise eski eserlerin korunması XIX. yüzyılda baĢlamıĢtır. Ġngilizler de tıpkı Fransızlar gibi eski heykel, bina ve büstleri onarma çabalarında bulunmuĢlardır. Antik Roma kültürü üzerinde kurulmuĢ olan Ġtalya Devleti diğer Avrupalı Devletlere oranla eski yapılarına daha iyi sahip çıkmıĢ ve onları korumuĢtur. Avrupalı devletler kendinden önce yaĢamıĢ olan atalarından ya da baĢka milletlerden kalan taĢınır ve taĢınmaz eski eserlere sahip çıkmıĢlar, koruma ve onarma çalıĢmalarında bulunmuĢlardır4

.

Avrupa Roma Ġmparatorluğunda itibaren eski eserleri toplama ve koruma iĢleri ile ilgilenirken Osmanlı Devletinde ise eski eserlere ya da eskiye yönelik çalıĢmalar XIX. yüzyılda baĢlamıĢtır. Çünkü Osmanlı Devleti’nin topraklarındaki eski eserlerle ilgilenememesinin temel nedeni kendinden önce yaĢayan devletlerden ve milletlerden kalan eserlerin yöneticilerin ilgisini çekmemesi; Ġslam Fıkıh’ının getirdiği yasaklamalar olarak iki ana neden altında toplayabiliriz.

1 Mumcu 1969, 53. 2 Özkan 2009, 1-2. 3 Akozan 1977, 2. 4 Madran 1976, 281-282.

(15)

3

Ġslam dininin resim ve heykel yapımını yasaklamasından dolayı bu iki sanat dalı Ġslamiyet’i kabul eden toplumlarda ya da devletlerde çok fazla geliĢmemiĢtir. Bundan dolayı gerek Selçuklu Devleti Dönemi’nden gerekse de Osmanlı Devleti Dönemi’nden günümüze heykel, büst vb. sanat eserleri çok az gelebilmiĢtir. Ancak Anadolu tarihin her döneminde yerleĢime sahne olduğu için tarihin her döneminden günümüze kadar ulaĢan çok çeĢitli ve zengin taĢınır taĢınmaz sanat eseri bulunmak mümkündür. Osmanlı Devleti kendinden önce yaĢamıĢ ve Anadolu’nun değiĢik yerlerinde taĢınır taĢınmaz eserler bırakmıĢ olan devletlerin ya da milletlerin eserlerini korumak için özel bir kanun yapmamıĢ, Ġslam fıkıhına göre hareket etmiĢtir5.

Ġslam fıkıh kitaplarında sahibi belli olmayan taĢınabilir eĢyalardan bahsedilir, taĢınmaz eserlerden bahsedilmemektedir. Ġslam fıkıhına göre taĢınmaz mallar vakıflara, kiĢilere ya da devlete aittir. TaĢınmaz mallar devlete ve kiĢilere ait ise bu kiĢiler taĢınmaz mallar üzerinde istedikleri hakka sahiptirler, taĢınmaz malların üzerinde bulunduğu arazi kimseye ait değilse bu malları herkes rahatça istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. TaĢınmaz mallar vakıf arazisi üzerinde ise hiç kimse bu mallara dokunamaz, bu taĢınmazlar devlet güvencesi altındadır6

.

Osmanlı Devleti KuruluĢ Dönemi’nden itibaren Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve kendi ile aynı dönemde yaĢamıĢ olan diğer Türk Beyliklerinden kalan dini yapıları ve vakıf mallarını koruyup, gerekli durumlarda onarma çalıĢmalarında bulunmuĢtur7

. Ancak gerek Ġslam fıkıhı gerekse Osmanlı Devleti’nin aldığı tedbirler kolay yoldan mal, mülk ve para sahibi olmak isteyen insanların gözünü korkutamamıĢ, tarihi süreçte pek çok taĢınır ve taĢınmaz eski eser tahrip olmuĢtur.

Osmanlı Devleti Dönemi’nde eski eserlerin korunmasına yönelik ilk çalıĢmalar Fatih Sultan Mehmet’in Ġstanbul’u fethettikten sonra Ģehirde yaĢayanların malını, canını; Roma ve Bizans Dönemi’nden kalan taĢınır taĢınmaz malları koruma altına alması ile baĢlatılabilir. Çünkü Fatih Sultan Mehmet Osmanlı savaĢ hukukuna göre savaĢtan sonra savaĢa katılan askerlerin hakkı olan yağma hakkını Ģehre ve Ģehrin güzelliklerine zarar gelmemesi için kendi 5 Köprülü 1941, 14-19. 6 Mumcu 1969, 67. 7 Altar 1973, 57-61.

(16)

4

kiĢisel hazinesinden ödemiĢ, Ġstanbul’da günümüze kadar gelmiĢ olan Roma ve Bizans Dönemi eserlerini koruma altına almıĢtır8. Yine Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan bir çalıĢma Osmanlı Devlet adamlarının kendinden önce yaĢamıĢ olan milletlerin ve devletlerin sanatına ve kültürüne sahip çıktığının göstergesidir; Ayasofya kilisesi camiye çevrilirken Bizans Dönemi’nden kalan ikonografik resimlere zarar verilmemesi için özel bir harç hazırlanmıĢ ve resimler bu harç ile sıvanmıĢtır. Fatih Sultan Mehmet’in bu ince ve alçak gönüllü düĢüncesi sayesinde Bizans Dönemi’ne ait ikonografik resimler günümüze kadar gelebilmiĢtir.

Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonrası Mekke ve Medine’de bulunan Hz. Muhammed ve Dört Halife Dönemi’ne ait olan eserleri Ġstanbul’a getirmesi olayı da eski eserlerin korunması ve kollanmasına örnek olarak gösterilebilir. Ancak hem Fatih Sultan Mehmet hem de Yavuz Sultan Selim döneminde yaĢanmıĢ olan bu geliĢmeler günümüz müzecilik anlayıĢına fazla benzememektedir9. Bunun dıĢında Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde Budin zaferinden sonra Sadrazam Ġbrahim PaĢa’nın Ġstanbul’a getirttiği bir heykel, tarihi kaynaklarda yer almaktadır10. Ancak Sadrazam Ġbrahim PaĢa idam edilince bu heykel ortadan kaldırılmıĢtır. Osmanlı sarayında Yavuz Sultan Selim’den itibaren korunan kutsal emanetler ve kendinden önceki padiĢahlara ait eĢyalar günümüze kadar gelmiĢtir. Korunan bu eĢyalar eski eserlere olan saygıdan değil dini değerlere ve atalara gösterilen saygıdan dolayı korunmuĢtur.

Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin günümüz anlayıĢına uygun bir Ģekilde korunması ve kollanması ise Osmanlı Devleti yöneticilerinde bir hassasiyet oluĢmasından sonra eski eserlerle ilgili hukuki düzenlemeler ile baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti’nde eski eser hukuku ile ilgili ilk çalıĢma 1869 yılında yayımlanan ve Osmanlı Devleti’nin ilk eski eser koruma belgesi olan Âsâr-ı Atika Nizamnamesi ile baĢlamıĢtır. Daha sonra 1874, 1884 ve 1906 yıllarında yayımlanan Âsâr-ı Atika Nizamnameleri ile sürdürülmeye çalıĢılmıĢtır11

. 8 Şahin 2007, 109-110; Atasoy 1983, 1458. 9 Arık 1953, 11. 10 Özkan 2009, 11. 11

Çal 1997, 391; Çal 2003, 164; Muşmal 2009 a, 46; Muşmal 2009 b, 39; Salgırlı 1989, 54-58; Yıldırım-vd 2002, 1095-1102; Umar 1981, 6; Alsaç 1984, 8; Mumcu 1969, 66; Madran 1976, 282; Aytekin 1997, 53.

(17)

5

Modern anlamda Osmanlı Devleti’nde ilk müzecilik faaliyet ise XIX. yüzyılda baĢlamıĢtır. XIX. yüzyılın ortalarında itibaren Avrupalı devletler doğu ülkelerinde kelimenin tam manası ile bir eski eser talanına baĢlamıĢlardır. Güçsüz durumdaki doğulu devletler güçlü Avrupalı devletlere karĢı koyamamıĢlardır12

. XIX. yüzyılda yaĢanan eski eser kaçakçılığının en sık görüldüğü devletlerden birisi de Osmanlı Devleti’dir. Osmanlı Devleti’nin yaĢanan eski eser kaçakçılığına sessiz kalmasının bir nedeni de Avrupalı devletlerin desteğine muhtaç olmasıydı. Tanzimat Dönemi’nde Batılı arkeologlar Osmanlı Devleti’nden aldıkları kazı izinleri ile kazı yaptıkları yerlerden çıkan eserleri ülkelerine götürmüĢlerdir.

Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin korunmasına yönelik ilk çabalar II. Abdülhamit döneminde (1876-1908) ortaya çıkmıĢtır. Avrupa’daki zengin ailelerin ve koleksiyoncuların eski eserler ilgi göstermesi, bu eserleri kendi himayelerinde toplayarak toplumsal statülerini daha da arttırma istekleri XIX. yüzyılda eski eser alım satım ve kaçakçılığı oldukça arttırmıĢtır. XIX. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelen gezginlerin çoğu Anadolu topraklarındaki eski yerleĢim yerleri ile yakından ilgilenmiĢlerdir13

. II. Mahmut Dönemi’nde Avrupa’ya öğrenciler gönderilmiĢ ve bu öğrencilerin Avrupa dünyası ile kültürel iliĢkiler içine girmesi sonucunda kültür ile sanattan anlayan ve kültür ile sanatı koruyan aydın bir zümre oluĢmuĢtur. Ayrıca bu öğrenciler Osmanlı topraklarında gerek hediye yolu ile gerekse kaçırılarak götürülen arkeolojik eserlerin Avrupa’da ne kadar kıymetli olduklarını görmeleri ve Avrupa halklarının bu eserlere değer göstermeleri Türk aydınlarında bu eserlerin korunması yönünde bir bilinç oluĢturmuĢtur14

. Tanzimat Dönemi’nde Fethi Ahmet PaĢa’nın kiĢisel giriĢimleri ile eski eserler için bir müze kurulması fikri ortaya çıkmıĢtır. Vilayetlere yazılar gönderilerek kıymetli eserlerin Ġstanbul’a gönderilmesi istenmiĢtir 15

.

Osmanlı Devleti’nin XVIII- XIX. yüzyıllarda kendi topraklarındaki eski eserleri koruyamadığı, eserlerin kaçırılmasına göz yumduğu ve de Osmanlı padiĢahlarının bu kıymetli eserleri Avrupalı yöneticilere hiç düĢünmeden hediye ettiği Ģeklinde yanlıĢ düĢünceler vardır. Osmanlı devleti XIX. yüzyılda çok ağır savaĢlar ve ekonomik sıkıntılarla boğuĢmakta idi. 12 Yıldırım-vd 2002, 1095. 13 Muşmal 2009 a, 3-10. 14 Özdoğan 2008, 31-32. 15

(18)

6

Ülkesini ayakta tutmaya çalıĢan yöneticiler bu zorlu Ģartlardan dolayı arkeolojik iĢlere fazla vakit ayıramamıĢlardır. Ancak yine de bu çok zorlu Ģartlar altında eski eserlerini korumak için kanunlar çıkartmıĢlar ve bu kanunları uygulamaya çalıĢmıĢlardır. Ancak dönemin Ģartlarından ve büyük Avrupalı devletlerin baskılarından dolayı bazı eserlerin yurtdıĢına çıkıĢı engellenememiĢtir. II. Abdülhamid, Alman Ġmparatoru II. Wilhelm’in dostluğunu, müttefikliğini kazanmak için Baalbek, MeĢatta ve Milet antik Ģehirlerine ait eski eserleri Alman Ġmparatoruna hediye etmiĢtir16

.

Osmanlı Devleti’nde ilk müze, Sultan Abdülmecit Dönemi’nde (1839-1861), 1846 yılında Tophane-i Amire MüĢiri Fethi Ahmet PaĢa’nın, eski eserleri toplaması ile kurulmuĢtur17

. Darphane-i Amire yakınlarında olan ve Ayasofya Camii arkasında yer alan müze kurulmadan önce Harbiye ambarı olarak kullanılan Aya Ġrini Kilisesi’nde Mecmuaa-ı Esliha-i Atika ve Mecmua-ı Âsâr-ı Atika adında iki bölümden oluĢan bu yer ilk Osmanlı müzesidir (Resim 1)18. Açılan ilk Osmanlı müzesine ilk arkeolojik eser 1850 yılında Aydın civarından bulunarak gönderilmiĢtir. Bu tarihten sonra eser sayısı hızla artmıĢ ve daha sonraları Mecmua-ı Esliha-i Atika Askeri Müzenin; Mecmaa-i Âsâr-ı Atika ise Arkeoloji Müzesinin temeli oluĢturulmuĢtur19

.

Sadrazam Ali PaĢa ve Maarif Nazırı Hilmi PaĢa’nın görevde bulunduğu 1868 yılında Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin keĢfedilmesi, kaydedilmesi ve sergilenmesi için bir müzenin açılması kararlaĢtırılmıĢtır. 20 Haziran 1869’da Müzehane’nin açılması teklif edilmiĢ ve 30 Haziran da müzehane açılmıĢtır. Ġstanbul’da açılan müzeye Mektebi Sultani’de öğretmenlik yapan Ġngiliz Mr. Goold müdür olarak atanmıĢtır20. Mr. E. Goold’un müze müdürü olduktan sonra yaptığı çalıĢmalar ile Osmanlı Devleti’nin eski eserleri korumaya

16

Özkan 2009, 75; Muşmal 2009 a, 19-21; Muşmal 2009 b, 25-26; Mansel 1948,13.

17 Shaw 2004, 19-20; Şahin 2007, 110-111; Kundakçı 2002, 1083; Özkan 2009, 35; Şimşek-Dinç 2009, 106. 18

Karaduman 2007, 19; Önder 1977, 6-8; Salgırlı 1989, 54; Muşmal 2009 a, 24; Yıldırım-vd 2002, 1096; Mansel 1948,13-14; Arık 1941, 835; Arık 1947, 63; Shaw 2004, 21-22; Şahin 2007, 110.

19 Muşmal 2009 a, 25; Özkan 2009, 36; Özdoğan 2011, 190-191; Karaduman 2005, 76-77. 20

Shaw 2004, 105-106; Özkan 2009, 52; Kundakçı 2002, 1084; Arık 1941, 834-835; Arık 1947, 62-63; Şahin 2007, 112; Koşay 1932, 8; Yıldızturan 2007, 310.

(19)

7

yönelik ilk hukuki düzenlemesi olan 1 ġubat 1284/ 13 Kasım 1869 yılında hazırlanan ve yürürlüğe konan Âsâr-ı Atika nizamnamesi oluĢturulmuĢtur21

.

Osmanlı Devleti sınırları içinde yapılan kazılardan çıkarılan eski eserlerin yurt dıĢına kaçırılması; gezginler ve kâĢiflerin eski eser kaçakçılığı yapmaları üzerine Osmanlı Devleti Fransa’dan örnek alarak bir Âsâr-ı Atika Nizamnamesi hazırlamıĢ, eski eserlerin korunacağı müzeler açılması için çalıĢmalara baĢlamıĢtır. Yedi maddeden oluĢan nizamname 7 Ocak 1869 yılında ġura-yı Devlet tarafından hazırlanmıĢtır. Bu nizamname 13 ġubat 1869 yılında yürürlüğe girmiĢtir22. 1869 yılından sonra eski eser iĢleri Nafia Nezaretinden alınarak Maarif Nezaretine verilmiĢtir. Yine bu tarihten sonra Osmanlı Devletin sınırları içerisinde yapılacak olan kazıların izni Maarif Nezareti denetimine bırakılmıĢtır. 1869 yılında çıkartılan bu nizamname ile eski eserlerin yurt dıĢına çıkarılması kesinlikle yasaklanmıĢtır. Ancak bu nizamnamenin eski eser kaçakçılığına tam olarak engel olduğu söylenilemez23. Ġlk müze müdürü Mr. E. Goold 1872 yılında vefat etmiĢtir. Mr. E. Goold’un yerine kısa bir süreliğine Avusturyalı Terenzio müdür olarak atanmıĢ, Terenzio’nun ajan olduğu anlaĢılmıĢ ve Terenzio görevden alınmıĢtır24

.

Terenzio görevden alındıktan sonra 1872 yılında müze müdürlüğüne Alman Dr. Philipp Anton Dethier getirilmiĢtir. Dethier’in göreve baĢlaması ile Müze-i Hümayun’da yeni bir dönem baĢlamıĢtır25. Dr. Philipp Anton Dethier göreve geldikten sonra Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin korunmasına yönelik yapılan ikinci çalıĢma olarak tarihe geçen, 20 Safer 1291/ 27 Mart 1874 yılında yayınlanan ve yürürlüğe girmiĢ olan 1874 Âsâr-ı Atika Nizamnamesi hazırlanmıĢtır26. Bu nizamname, 1869 yılında yayımlanan nizamnameden daha kapsamlı ve daha detaylı olarak toplam otuz altı madde olarak yayımlanmıĢtır27

. Ancak bu nizamnamenin üçüncü maddesi yani çıkan eski eserlerin 1/3 devlete, 1/3 arazi sahibine, 1/3

21 Karaduman 2005, 73; Madran 2002, 414; Özkan 2009, 51; Umar 1981, 6; Yıldırım-vd 2002, 1099; Çal 1990, 12-13; Çal 1997, 391; Çal 2003, 165; Atasoy 1983, 1458; Aytekin 1997, 53-54; Sönmez 2012, 40.

22

Aytekin 1997, 53; Kundakçı 2002, 1088; Mumcu 1969, 70; Çal 2003, 164. 23 Yıldırım-vd 2002, 1100; Muşmal 2009 a, 47-49, Mumcu 1969, 70. 24

Esin 1999, 60-61; Koşay 1932, 8; Karaduman 2007, 21; Arık 1941, 835. 25

Atasoy 1983, 1459- vd; Yıldızturan 2007, 310; Salgırlı 1989, 55; Önder 1977, 8; Muşmal 2009 a, 27; Özkan 2009, 55; Shaw 2004, 109-111.

26

Salgırlı 1989, 57; Yıldırım-vd 2002, 1099; Öztürk, 2009, 57; Madran 2002, 415; Umar 1981, 6; Esin 1999, 61. 27

(20)

8

kazı yapan kiĢiye verilmesi ile eski eserlerin Osmanlı topraklarından çıkarılması devlet eliyle yasallaĢmıĢtır28

.

1874 yılında yayımlanan AAN dört bölümden oluĢmaktaydı. Nizamnamedeki eski eserlerin paylaĢılması konusu meclisi Kebir-i Maarif üyeleri tarafından değiĢtirilmeye çalıĢılmıĢ, kazı yapan yabancılar kazılarda ele geçirdikleri eserlerin yalnızca alçı ve resimlerini almaları Ģeklinde değiĢiklik yapılmaya çalıĢılmıĢ; ancak bu düĢünceler gerçekleĢtirilememiĢtir. 1869 yılındaki nizamnamede yer almayan ve yabancı devletlerin baskıları ile 1874 yılındaki nizamnameye eklenen 1/3’nü kazı yapan alır maddesi yurt dıĢına çok sayıda eserin kaçırılmasına neden olmuĢtur29

.

Dr. Philipp Anton Dethier döneminde yapılan bir diğer çalıĢma ise 1876 yılında Aya Ġrini Müzesi’ne sığmayan eski eserlerin Çinili KöĢk’e taĢınma iĢlemi olmuĢtur. Ancak Çinili KöĢk’ün tadilatı nedeniyle bu iĢlem 1878 yılında gerçekleĢmiĢtir30. 16 Ağustos 1880 yılında sadrazam Mehmet Sait PaĢa’nın katılımı ile Çinili KöĢk Müzesi açılmıĢ (Resim 2). Anton Dethier Müze-i Hümayun Müdürlüğü yaptığı dönemde Ġstanbul’da müzecilik ve arkeoloji okulu açılması için çalıĢmalarda bulunmuĢ ve giriĢimlerinin sonucunda 1877 yılında Sultan Abdülaziz tarafından bu okulun kurulması onaylanmıĢtır31

. Ancak bu okulun kurulup kurulmadığına dair Osmanlı arĢivlerinde bir bilgi yoktur32. Osmanlı müzeciliğine büyük katkılarda bulunmuĢ olan Dr. Philipp Anton Dethier 1881 yılında vefat etmiĢtir33

.

1881 yılında Anton Dethier vefat edince yerine Türk müzecilik ve arkeoloji tarihinde çığır açacak olan Osman Hamdi Bey göreve getirilmiĢtir (Resim 3)34. Ġlk Türk müze müdürü olan Osman Hamdi Bey bu görevi otuz yıl boyunca baĢarı ile sürdürmüĢ, Müze-i Hümayunu

28 Özdoğan 2011, 192; Kundakçı 2002, 1089; Yıldırım-vd 2002, 1100; Salgırlı 1989, 56; Çal 2003, 165. 29

Muşmal 2009 a, 50-52; Salgırlı 1989,56-vd; Özkan 2009, 75-76; Karaduman 2007, 23; Şahin 2007, 115. 30

Arık 1953, 3; Şahin 2007, 112; Muşmal 2009 a, 31; Önder 1977, 7; Özkan 2009, 59; Yıldırım-vd 2002, 1100; Şahin 2007, 115; Esin 1999, 60-61.

31

Kundakçı 2002, 1093; Özkan 2009, 60-61; Yıldırım-vd 2002, 1100. 32

Karaduman 2007, 26. 33 Shaw 2004, 121. 34

Mansel 1948, 14; Mumcu 1969, 72; Özdoğan 2001, 15; Şahin 2007, 116; Çetin 2007, 117; Yıldızturan 2007, 310; Koşay 1932, 8-9; Çal 1990, 16.

(21)

9

dünyanın sayılı müzelerinden birisi haline getirmiĢtir35. Osman Hamdi Bey ile artık eski eserler sadece toplama yolu ile değil aynı zamanda kazı yapmak sureti ile ele geçirilmeye baĢlanmıĢtır36. Osman Hamdi Bey, Türk arkeolojisinin geliĢmesi ve müzeye doğrudan eser kazandırmak için Nemrut (1883), Myrina, Kyme, Lagina (1891), Sayda (1887), Sidon (1887), Sur (1887) vb. gibi Ģehirlerde kazılar yapmıĢ, bugün Ġstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen 20 lahit (ağlayan kadınlar ve Ġskender lahitti dâhil) Müze-i Hümayun’a kazandırmıĢtır37

. Osmanlı devlet adamları 1874 yılında yayımlanan nizamnameden sonra eski eserlerin yağmalanması ve yurt dıĢına kaçırılmasına yasal zemin hazırladıklarını kısa süre içinde fark etmiĢler ancak bu hatayı düzeltecek yeni bir nizamnameyi ancak on yıl sonra hazırlayabilmiĢlerdir. 1881 yılında Müze-i Hümayun müdürü olarak göreve getirilen Osman Hamdi Bey 1874 nizamnamesinin hatalı olduğunu belirtmiĢ, hemen yeni bir nizamname hazırlanması için çalıĢmalara baĢlamıĢtır38. Osman Hamdi Bey’in bu çabaları ile yeni nizamname 21 ġubat 1884 tarihinde hazırlanan bu nizamname 31 Ocak 1884 tarihinde beĢ bölüm ve otuz yedi madde halinde yürürlüğe girmiĢtir39. Bu nizamnameye göre tüm eski eserler devlet malı sayılmıĢtır. 1884 yılında yayımlanan bu nizamname ile arazi sahibine ve kazı yapan kiĢiye pay verilmesi ortadan kaldırılmıĢ, eski eserlerin yurt dıĢına kaçırılması engellenmeye çalıĢılmıĢtır40. Bu nizamname ile eski eserlerin korunmasına ve eserlere zarar verilmemesine yönelik maddelere de yer verilmiĢtir41

.

1884 yılında yayınlanan AAN ile eski eserlerin yurt dıĢına kaçırılması büyük ölçüde engellenmiĢ; ancak 1888 yılında Zincirli’de kazı çalıĢmaları yapan Carl Humann ele geçirdiği bazı eserleri padiĢahın izini ile yurt dıĢına götürmüĢtür. Yine buna benzer bir olay da Ģudur; Bağdat-Berlin demir yolunu yapan Almanlar padiĢahın izni ile Boğazköy’de istedikleri gibi kazı yapmaya baĢlamıĢlardır42. 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi ( Güzel Sanatlar Okulu)

35

Epikman 1973, 25; Şahin 2007, 120-121; Yıldırım-vd 2002, 1101; Önder 1977, 8; Muşmal 2009 a, 32; Salgırlı 1989,58; Arık 1941, 835.

36

Önder 1977, 8-9; Salgırlı 1989, 57. 37

Atasoy 1983, 1563; Yıldırım-vd 2002, 1101; Epikman 1973, 25; Özkan 2009, 89-90; Mansel 1948, 15-18; Önder 1977, 8; Şahin 2007, 116.

38

Shaw 2004, 141-142; Yıldırım-vd 2002, 1101-vd; Salgırlı 1989, 57; Umar 1981, 6. 39

Kundakçı 2002, 1081; Özkan 2009, 77; Madran 1976, 282; Madran 2002, 416. 40 Çal 1990, 16-17; Salgırlı 1989, 57-vd.

41

Muşmal 2009 a, 52-54; Şahin 2007, 117. 42

(22)

10

açılarak heykel, resim ve mimarlık alanında kalifiye eleman yetiĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır43 . Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk müdürü Osman Hamdi Bey’dir. 1885 yılından itibaren Osman Hamdi Bey yönetimindeki Müze-i Hümayun’a kazı bütçesi tahsil edilerek arkeolojik faaliyetler için destek olunmuĢtur.

Osman Hamdi Bey Dönemi’nde geniĢleyerek büyüyen müzenin yönetilmesi için 13 Mayıs 1889 yılında Müze-i Hümayun Nizamnamesi çıkartılmıĢtır. BeĢ bölüm ve kırk üç maddeden oluĢan bu nizamname ile müze yönetimi ve müze elemanlarında olması gereken Ģartlar belirtilmiĢtir44

. Osman Hamdi Bey Dönemi’nde Çinili KöĢk ve bahçesinin eski eserlerle dolması üzerine Çinili KöĢk’ün karĢı tarafına 1891 yılında yeni müze binası inĢa edilmiĢtir (Resim 4)45. Osmanlı Devleti tarafından açılan ilk müze olan Müze-i Hümayun kısa bir süre sonra Âsâr-ı Atika Müzesi ismini almıĢ, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde ise Ġstanbul Arkeoloji Müzesi adını almıĢtır. Osman Hamdi Bey vefat edene kadar aralıksız otuz yıl Âsâr-ı Atika Müzesi müdürlüğü yapmıĢ, bu otuz yıllık süre de Türk arkeolojisi ve müzeciliğinin temellerinin atıldığı dönem olmuĢtur46

.

Osman Hamdi Bey 1910 yılında vefat etmiĢ yerine Avrupa’da eğitim almıĢ olan kardeĢi Halil Edhem Bey Âsâr-ı Atika Müzesi müdürü olmuĢtur47

. Halil Edhem Bey Dönemi’nde Ġstanbul Âsâr-ı Atika Müzesi Eski Ģark, Yunan-Roma-Bizans ve Türk-Ġslam dönemi olmak üzere üç bölüme ayrılmıĢtır. Halil Edhem Bey hem Osmanlı Devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde yirmi bir yıl müze müdürlüğü yapmıĢ, Mustafa Kemal Dönemi’nde Türk Tarih Kurumu’na 1933 yılında asbaĢkan olarak seçilmiĢtir48. Halil Edhem Bey 1931 yılında TBMM’ye mebus seçilmiĢ ve Âsâr-ı Atika Müze’si müdürlüğünden ayrılmıĢtır. Halil Edhem Bey 1938 yılında vefat etmiĢtir49. Hali Edhem Bey tıpkı abisi gibi vatansever, milliyetçi ve çalıĢkan bir müdür olmuĢtur50

.

43 Atasoy 1983, 1462; Özkan 2009, 79; Şahin 2007, 116-vd; Madran 1976, 283; Arık 1941, 837; Çal 1990, 22. 44

Mumcu 1969, 74. 45

Özkan 2009, 80; Önder 1977, 9; Muşmal 2009 a, 33.

46 Muşmal 2009 a, 34; Salgırlı 1989, 57-vd; Aytekin 1997, 53; Mansel 1948, 19; Özdoğan 2006, 52-53. 47

Erguvanlı 1948, 27; Esin 1999, 62; Arık 1941, 837; Arık 1947, 64-65; Karaduman 2007, 28; Şahin 2007, 120; Koşay 1932, 9-10. 48 İnan 1948, 50. 49 Akyurt 1948, 106. 50 Çal 1997, 393-vd; Yıldırım-vd 2002, 1102.

(23)

11

Osmanlı Devleti’nin eski eserlerle ilgili yaptığı son hukuki düzenleme 23 Nisan 1906 yılında yapılan ve 1884 yılında yayınladığı Âsâr-ı Atika Nizamnamesi’ni yeniden düzenlemek olmuĢtur. 1884 yılındaki yayımlanan Nizamnamenin koruma kapsamı, yasal cezaları ve eski eserlerin tanımı detaylandırılarak nizamname 1906 yılında yürürlüğe konmuĢtur51

.

1906 Âsâr-ı Atika Nizamnamesi ile Türk-Ġslam Dönemi eserler de eski eser koruma kapsamına alınmıĢtır52. Ayrıca bu nizamnamede taĢınmaz eserlerle ilgili detaylı çalıĢmalar yapılmıĢtır. Osmanlı Devlet adamları eski eserlerin korunması ve yurt dıĢına kaçırılmasını engellemek amacı ile 1869 yılından itibaren yürürlüğe koydukları nizamnameler ile eski eser kaçakçılığını önemli ölçüde engellemiĢlerdir53. 1906 yılında yayınlana nizamname Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde (6 Temmuz 1965 tarihli 1965/41 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile) kanun hükmünde kabul edilerek 1973 yılına kadar kullanılmıĢtır54

.

51 Shaw 2004, 168-169. 52

Akçura 1972, 41; Madran 2002, 415-vd; Çal 1990, 17; Çal 1997, 393; Mumcu 1969, 75; Akozan 1977, 28-29. 53

Madran 1996, 62.

54 Öztürk 1989, 31-vd; Muşmal 2009 a, 55; Madran 2002, 415-vd; Madran 1996, 63; Aytekin 1997, 53; Şahin 2007, 120; Çal 1990, 54.

(24)

12

1. ATATÜRK DÖNEMĠNDE ESKĠ ESERLERĠN KORUNMASINA YÖNELĠK HUKUKĠ DÜZENLEMELER

Mustafa Kemal Atatürk milli mücadele kazanıldıktan sonra yeni kurduğu Türkiye Devleti’nin her alanda kalkınarak çağı yakalaması ve Avrupa ile rekabet edebilir hale gelmesi için çalıĢmalar yapmıĢtır. Bu amaç doğrultusunda baĢta ekonomi, sanayi, tarım, ticareti geliĢtirmek için çok sayıda kurum ve kuruluĢ açılmıĢ, milli bankalar kurularak ülkenin Osmanlı Dönemi’nde geri kalmıĢ alanları hızla kalkındırılmıĢtır.

Mustafa Kemal çağdaĢ ve geliĢmiĢ bir toplum ya da ülkenin oluĢturulabilmesi için o ülkenin her alanda geliĢmiĢ olması gerektiğinin çok iyi bilen bir devlet adamıydı. Bu yüzden yeni kurulan devlette en fazla önemi eğitimi ve kültür alanına vermiĢti. Bu doğrultuda Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile Ġstanbul Üniversitesi gibi kurumlar açılarak ülkedeki eğitim ihtiyacı giderilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu dönem de açılan bu kurumlar ile kültürel alandaki eksiklik ve ikililik ortadan kaldırılmaya çalıĢılmıĢtır.

Yurt dıĢına öğrenciler gönderilmiĢ, Türkiye’de yaĢanan kalifiye insan sıkıntısı giderilmeye çalıĢmıĢtır. Osmanlı Devleti Döneminde baĢlayan kazıların bir kısmı devam etmiĢ, yurt dıĢından gelen yabancı bilim insanları ve yurt dıĢına arkeoloji eğitimi almaları için gönderilen Türk bilim insanlarının yurda dönmesi ile Trakya’da ve Anadolu’da yeni kazılar yapılmaya baĢlanmıĢtır. Mustafa Kemal Atatürk Döneminde baĢlayan bu kazılar, Almanya’dan kaçan ve Türkiye’ye sığınan Musevi kökenli bilim insanlarının Türkiye’deki çalıĢmaları ile Türk arkeolojisi ve Türk üniversiteleri hızla geliĢmiĢtir.

Eski eserlere ve kazılara oldukça meraklı olan Mustafa Kemal bulduğu her fırsatta kazı ve müze ziyaretlerini ihmal etmemiĢtir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1938 yılları arasında ziyaret ettiği kazı ve müzelerden bazıları Ģunlardır; Ankara Gavurkale kazısı (Resim 5), Ahlatlıbel kazısı (Resim 6), Ġzmir Bergama Antik kenti (Resim 7), Diyarbakır Surları (Resim 8), Ġstanbul Arkeoloji Müzesi (Resim 9), Edirne Müzesi (Resim 10), Mersin ViranĢehir (Resim 11), Alacahöyük Kazısı (Resim 11)Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği yerlerden bazılarıdır.

(25)

13

Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde hukuk alanında da pek çok yenilik yapılmıĢtır. Bu düzenlemeler yapılırken eski eserlerin korunması amaçlanmamıĢ, Osmanlı Devleti’nden kalan ve toplumsal alanda ikiliklere, huzursuzluklara yol açan hukuk kuralları kaldırılmaya çalıĢılmıĢtır. Ancak tez konumuz olan 1923 ile 1938 yılları arasında TBMM tarafından çıkarılan Müzeler ve Rasathane TeĢkilatı Kanunu, Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun ve Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun gibi çalıĢmalar ise doğrudan doğruya eski eserleri politikası ile ilgili çalıĢmalardır.

ÇalıĢmamızın daha verimli ve anlaĢılabilir olması için Mustafa Kemal Dönemi’nde (1923-1938) meclis tarafından kabul edilen kanunların içinden çalıĢmamızla ilgili olan kanun, genelge ve nizamnameler incelenecektir. Bu hukuki çalıĢmaların tamamı değil sadece eski eserler politikası ile ilgili bölümleri incelenecektir. Bu çalıĢmamız ile Mustafa Kemal Dönemi’nde yapılan hukuk alanındaki düzenlemelerin eski eser politikasına olan katkısı ortaya konulacaktır.

1. 1. Hilafetin Ġlgasına (Kaldırılmasına) ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti Memealiki (Ülkesi) Haricine Çıkarılmasına Müteallik (ĠliĢkin) Kanundaki Maddeler

3 Mart 1924’de TBMM tarafından 431 kanun numarasıyla kabul edilen Hilafetin Ġlgasına (Kaldırılmasına) ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti Memealiki (Ülkesi) Haricine Çıkarılmasına Müteallik (ĠliĢkin) Kanun’un dokuzuncu maddesi ile Osmanlı hanedanından kalan tüm saraylar, kasırlar ve bunlara ait tüm taĢınır taĢınmaz eserler milletin malı olmuĢtur. Bu eserlerin yönetimi aynı kanun ile TBMM’ye bırakılmıĢtır55

.

1. 2. Tevhidi Tedrisat Kanunundaki Düzenlemeler

430 Kanun numarası ile 3 Mart 1924 yılında yayımlanan bu kanunun 2. ve 3. maddesinde tez konumuz ile ilgili maddeler yer almaktadır. Bu maddelerde Osmanlı

55

(26)

14

Devletinden kalan ġeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kapatılması ile oluĢan görev dağılımından bahsetmektedir (Bakınız Ek 1) 56

.

Tevhidi Tedrisat Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki tüm medrese ve mektepler Maarif Vekâleti’nin sorumluluğuna bırakılmıĢtır. Gerek Selçuklu gerekse de Osmanlı Dönemi’nden kalan tüm yapıların bakım ve tadilat iĢleri Maarif Vekâleti’ne bırakılmıĢtır57

.

1. 3. Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Bir Takım Unvanların Men ve Ġlgasına Dair Kanun

677 kanun numarası ile 1925 yılında yayımlanan bu kanunun ile Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nden kalan tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıĢtır. Kapatılan 773 tekke ve 905 türbenin eĢyaları Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye genelindeki il ve ilçelerde oluĢturulan komisyonlar tarafından toplanmıĢtır (Bakınız Ek 2) 58. Türkiye genelinde kapatılan tekke, zaviye ve türbelerden toplanan sanat değerine sahip ya da milli değeri olan 9362 adet eser müzelere aktarılmıĢtır. Yine aynı yerlerden toplanan kitaplar kütüphanelere aktarılmıĢtır59

. Mustafa Kemal Dönemi’nde yapılan bu çalıĢmanın asıl amacı Türk halkının dini ve manevi duygularını istismar eden yerlerin kapatılmasına yönelik olmuĢtur. Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet’in türbeleri devlet tarafından restore edilerek ziyarete açılmıĢtır. Yine Konya Mevlana Türbesi devlet tarafından restore edilerek 1927 yılında ziyarete açılmıĢtır60

.

56

Tuğlacı 1987, 205-206; Umar 1981, 22; Karaduman 2007, 33. 57

Madran 1996, 65.

58 Çetin 2007, 118; Umar 1981, 13; Can 1948, 21; Tuğlacı 1987, 215-216; Karaduman 2007, 33; Çal 1990, 55. 59

Madran 1996, 65; Karaduman 2007, 33. 60

(27)

15

1. 4. Ceza Kanunundaki Düzenlemeler

825 kanun numarası ile 26 ġubat 1926 yılında yayımlanan bu kanun 4. ve 5. maddeleri ile Türkiye sınırları içindeki tüm sahibi belli olan ve olmayan mezarları soyan, tahrip eden ve zarar veren kiĢiler hakkında yasal iĢlem yapılacağına dair ibareler yer almaktadır (Bakınız Ek 3) 61.

Ceza Kanuna yapılan eklemeler ile Eskiçağlardan Osmanlıya kadar Anadolu topraklarında yaĢamıĢ olan toplumlardan kalan mezarlara dokunulmaması ve bu mezarlardaki eski eserlerin korunması amaçlanmıĢtır.

1. 5. Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun

1057 Kanun numarası ile 28 Mayıs 1927 yılında yayımlanan bu kanunun 1. 2. ve 3. maddelerinde Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nden kalan tuğraların kaldırılması ile ilgili maddeler yer almaktadır (Bakınız Ek 4) 62

.

Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde çıkarılan bu kanun ile Osmanlı saltanatını temsil eden tuğralar ile sultanlar için yazılmıĢ olan methiyelerin kaldırılması istenilmiĢ: devlet kurumlarına ait ya da özel mülklerde bulunan tuğra ve kitabelerin taĢınabiliniyorsa müzelere taĢınması; kitabe ya da tuğralar taĢınamıyorsa üzerlerinin örtülmesi hakkında ibareler yer almaktadır. Eski eserlerin tahribatını engellemek için kitabe ve tuğraların taĢınması ve üzerlerinin kapatılması iĢi Maarif Vekâleti’nin sorumluluğuna bırakılmıĢtır.

1. 6. Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun

Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde ülkedeki bilim insanı ve kalifiye eleman sıkıntısını gidermek için 1416 kanun numarası ile 8 Nisan 1929’da TBMM tarafından kabul edilen ve 16 Nisan 1929’da yürürlüğe giren bu kanun ile yeni kurulan Türkiye

61

Arık 1941, 841; Can 1948, 25. 62

(28)

16

Cumhuriyeti’nin nitelikli insan sıkıntısı giderilmeye çalıĢılmıĢtır (Bakınız Ek 5)63

. Kanunun ilk on maddesinde yurt dıĢına gönderilecek öğrencide bulunması gereken Ģartlar, Maarif Vekâleti’nin öğrenci seçim Ģartları, yapılacak sınavın içeriği ve değerlendirilmesi gibi hükümler yer almaktadır.

Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun’un 11. maddesinde öğrencilerin yurt dıĢına çıkıĢ Ģartları ve eğitimlerini baĢarı ile tamamlamaları ile ilgili hükümler yer almaktadır. 12. ve 13. maddeler ise öğrencilerin yurt dıĢı eğitimi sırasında alacakları bursun miktarı ve burslarındaki artıĢı ile ilgili maddeler yer almaktadır. Bu kanuna 1988 yılında yeni maddeler eklenmiĢtir (Bakınız Ek 5).

1. 7. Belediye Kanununda Geçen Düzenlemeler

1580 Kanun numarası ile 14 Haziran 1930 yılında yayımlan bu kanunun (Bakınız Ek 6) 64 115. maddesine göre: KapalıçarĢı, bedesten, arasta, han, saraçhane, tabakhane, su hazineleri, çeĢmeler ve suyolları gibi yapıların mülkiyeti kiĢilerin elinde ise bu yapıların bakımı, onarımı mülkiyeti elinde bulunduran kiĢi tarafından yapılacaktır. Eğer eski eserin mülkünü elinde bulunduran kiĢi tamir ve tadilat yapmıyorsa, bu yapıların tadilatını ve onarımını belediyeler tarafından yapacaktır ibaresi yer almıĢtır65

.

Belediye Kanunun 159. maddesine göre tüm Türkiye genelindeki harap haldeki kale ve kuleler belediyelerin malı olarak kabul edilmiĢtir. Bu madde ile kale ve kulelerin tasarrufu belediyelere bırakılmıĢtır. 63 Başgelen 2011, 45-50. 64 Can 1948, 19-vd; Madran 1996, 66. 65 Arık 1941, 841.

(29)

17

1. 8. Mezarlıklar Hakkında Nizamnamedeki Düzenlemeler

9 Ağustos 1931 yılında 1580 numaralı mezarlıklar hakkında yayımlanan kanun ile tüm Türkiye genelindeki eski eser değeri olan ya da milli değeri taĢıyan mezar taĢlarının Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi’ne göre korunması istenmiĢtir (Bakınız Ek 7) 66.

Mezarlıklar hakkında yayınlanan genelgede mezar taĢları ve kitabelerin kaldırılması gereken durumlarda ise mezar taĢlarının müzelerde toplanması istenmiĢtir.

1. 9. Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu

2527 kanun numarası ile 21 Haziran 1934 yılında yayımlanan bu kanununun 1. maddesine göre Türkiye sınırları içinde neĢredilen her türlü kitap, dergi, gazete ve resimlerden beĢ kopya Maarif Nezareti’ne verilmek zorundadır (Bakınız Ek 8) 67

. Bu madde ile Türkiye gelinde yayınlanan tüm yayımların denetlenmesi ve bu eserlerin devlet güvencesi ile gelecek kuĢaklara aktarılması amaçlanmıĢtır.

Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu’nun 2. maddesi ile Türkiye topraklarında kazı yapan yabancı bilim insanlarının yaptığı kazılarla ilgili yazdığı ve neĢrettiği eserlerin altı kopyasını Maarif Nezareti’ne teslim etmeleri ile ilgili maddeler yer almaktadır. Bu madde ile Türkiye topraklarında yapılan kazılarla ilgili son çalıĢmalar kütüphanelere aktarılmak istenmiĢtir.

1. 10. Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu

2530 kanun numarası ile 23 Haziran 1934 yılında yayımlanan bu kanunun ile Türkiye genelindeki Osmanlı Devleti’nden kalan müzeler ve rasathaneler yeniden düzenlenmiĢtir (Bakınız Ek 9) 68. Bu kanunun 1. 2. 3. 4. ve 5. maddeleri ile müze ve rasathanelerde çalıĢacak

66 Arık 1947, 51; Can 1948, 33; Madran 1996, 66. 67

Can 1948, 18. 68

(30)

18

olan memurların iĢe nasıl alınacağı, terfilerinin ne Ģekilde olacağı ve tayinlerinin nasıl yapılacağı hakkında bilgiler yer almaktadır.

Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanun’un 5. 6. ve 7. maddeleri ise memurların maaĢları hakkındadır. Bu maddelerde hangi derecedeki memurun maaĢının ne kadar olacağı ve ne Ģekilde artacağı hakkında ibareler yer almaktadır. 10. madde ise müze ve rasathanelere diğer kamu kuruluĢlarından tayin olan memurların maaĢlarının Maarif Vekâleti’nce ödenmesi hakkındadır.

1. 11. Resmi Evrak ve Defterlerden Lüzumsuz Olanlarının Yok Edilme Tarzı Hakkındaki Nizamnamedeki Bölümler

2/1282 kararname numarası ile 19 Eylül 1934 yılında yayımlanan bu nizamname ile Osmanlı Devleti’nden kalan eski evrakların ortadan kaldırılmasına yönelik maddeler yer almaktadır (Bakınız Ek 10) 69. Kanunun 1. 2. ve 3. maddelerinde eski evrakın tanımı yapılmıĢ ve bu evrakların önemli ve önemsiz oluĢuna göre sınıflandırılması için üç kiĢiden oluĢan bir komisyon kurulması kararına yer verilmiĢtir.

1934 yılında yayımlanan bu nizamnamenin 4. ve 5. maddelerinde 1926 yılına kadar yazılmıĢ olan evrakların incelenmesi ile ilgili ibareler yer almaktadır. 6. 7. 8. ve 9. maddelerde ise ilk komisyon tarafından seçilen evrakların BaĢvekâlet (BaĢbakanlık), Dâhiliye (ĠçiĢleri), Hariciye (DıĢiĢleri), Milli Müdafaa (Milli Savunma) ve Maarif Vekâleti’nden (MEB) oluĢan üyeler tarafından ikinci kez incelenmesi hakkında maddeler yer almaktadır. BeĢ kiĢiden oluĢan bu komisyon tarafından incelenen evraklardan kıymetli olanların Hazine-i Evrak Müdürlüğüne gönderilmesi kararı alınmıĢtır.

Nizamnameye eklenen 11. 14. ve 16. maddeler ile bazı evrakların yok edilmesi yasaklanmıĢtır. 11. madde ile askeri evraklar, 14. madde ile tapu ve kadastroya ait evraklar, 16. madde ile de adliyeye ait evraklar koruma altına alınmıĢtır. Bu kanunun uygulanmasından Ġcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) sorumlu tutulmuĢtur.

69

(31)

19

Osmanlı Devleti’nden kalan eski evrakların incelenmesi ve değerlendirilmesi için Macar arĢiv uzmanı Fekete Türkiye’ye getirilmiĢ ve Ġstanbul’da göreve baĢlamıĢtır70

.

1. 12. Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun 3340 Kanun numarası ile 21 Mart 1938 yılında TBMM tarafından kabul edilen ve 28 Mart’ta yayımlanan bu kanun ile Türkiye topraklarındaki müze ve ören yerlerini ziyaret edecek kiĢilerden alınacak ücretler belirlenmiĢtir (Bakınız Ek 11) 71. Kanunun 1. Maddesinde hangi müzeden ne kadar ücret alınacağı belirtilmiĢtir. Yine aynı maddeye göre ulusal bayramlarda müze fiyatlarının yarı fiyatına indirilmesi, Sıhhiye müzelerinin ziyaretinin ücretsiz olduğu belirtilmiĢtir.

Mustafa Kemal Dönemi’nde yayımlanan bu kanunun 2. maddesinde ise müze ve ören yerlerini kimlerin ücretsiz gezeceği belirtilmiĢtir. Bu kanun ile Türkiye genelindeki müze ve ören yerlerine halkın ilgisi çekilmeye çalıĢılmıĢtır.

70

İnan 1989, 25. 71

(32)

20

2. KURUMSAL BAZDA YAPILAN ÇALIġMALAR

Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı Devleti’nden kalan bazı kurum ve kuruluĢların yeni kurduğu devlette daha sonraki dönemlerde sorunlar yaratacağını bildiğinden dolayı KurtuluĢ SavaĢı kazanıldıktan sonra Osmanlıdan kalan bazı kurum ve kuruluĢları Avrupa tarzında yeniden yapılandırmıĢtır. SavaĢtan sonra sağlık, ekonomi, spor, kültür ve siyasi alanda çok sayıda kurum ve kuruluĢ açılmıĢtır. Bu hedef doğrultusunda Kütahya-EskiĢehir SavaĢları’nın devam ettiği sırada Ankara’da Maarif Kongresi toplanmıĢ, savaĢtan sonra eğitim alanında yapılacak köklü değiĢikliklerin temel ilkeleri belirlenmiĢtir. SavaĢ kazanıldıktan sonra ise en köklü değiĢim Maarif (eğitim) alanında yaĢanmıĢtır.

Milli Mücadele’nin askeri aĢaması baĢarı ile tamamlandıktan sonra Mustafa Kemal çağdaĢ ve modern bir ülke oluĢturmak için inkılâplarını hayata geçirmeye baĢlamıĢtır. Bu amaç doğrultusunda yapılan en önemli çalıĢmalar Maarif alanında yapılmıĢtır. Maarif Nezareti yeniden yapılandırılmıĢ, milli ve çağdaĢ bir yapıya kavuĢturulmuĢtur. 9 Mayıs 1920’de kurulan ilk hükümette, Maarif Nezareti’ne bağlı olan Türk Asar-ı Atika Müdürlüğü kurulmuĢtur (Bakınız Ek 12)72

.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Maarif Vekâleti eski eserlerin korunması ve eğitim ile sevdirilmesi gibi önemli bir sorumluluğu üstlenmiĢ, eğitim politikaları oluĢturulurken bu hassasiyetler dikkate alınmıĢtır73. Daha sonraki dönemlerde eğitim alanında baĢlayan bu yenileĢme herekti tüm alanlarda yapılmaya baĢlanmıĢtır. Ancak Mustafa Kemal yapılan yeniliklerin kalıcı olması için halka iyi eğitim verilmesi gerektiğini iyi bilen bir lider olduğu için yaptığı yeniliklerin çoğu eğitim alanında olmuĢtur.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da pek çok yenilik yapmıĢtır. Milli tarih anlayıĢının oluĢturulması, Türk ve Anadolu tarihinin araĢtırılması için Türk Tarih Kurumu’nun açılması; Türk ve Anadolu tarihini araĢtıracak nitelikli bilim insanlarını yetiĢtirilmesi için Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kurulması; Anadolu’nun değiĢik yerlerinde farklı dönemlere ait kazı çalıĢmaları yapılması için Türk Arkeoloji

72

Bilget 1990, 342; Önder 2002, 158 Kantarcıoğlu 1998, 17. 73

(33)

21

Enstitüsü’nün açılması; yapılacak kazılar ve araĢtırmalar ile elde edilecek eserlerin korunması için Osmanlıdan kalan müzelerin yeniden yapılandırılması ya da yeni müzelerin kurulması eğitim alanında yapılan önemli çalıĢmalar arasındadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime verdiği önemin gösteren bir baĢka olay ise Nazi Almanya’sından kaçarak Türkiye’ye gelen yabancı bilim insanlarının DTCF ve Ġstanbul Üniversitesi’nde görevlendirilmesidir.

2. 1. Türk Tarih Kurumunun Kurulması

Türk Tarih Kurumu’nun temeli II. MeĢrutiyet Döneminde Osmanlı tarihini araĢtırmak için kurulan Osmanlı Tarih Encümeni ile atılmıĢtır. Bu encümenin adı Cumhuriyet’in ilanından sonra Türk Tarih Encümeni’ni olarak değiĢtirilmiĢ ve çalıĢma alanı geniĢletilmiĢtir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde kurulmuĢ olan bu kurum günümüz tarihçiliğinden uzak, tarih yazarlığını sadece vak’anüvislik olarak gören bir tarih anlayıĢına sahipti. Günümüzdeki modern tarih ve arkeoloji anlayıĢı Türk Tarih Kurumu ile baĢlamıĢtır74

.

Türk Tarih Kurumu Mustafa Kemal’in eseridir. Mustafa Kemal gerek kuruluĢ döneminde gerekse kurulduktan sonra Türk Tarihi’nin her dönemini aydınlatmaya çalıĢan bu kuruma maddi ve manevi desteğini hiçbir zaman esirgememiĢtir. Gençliğinden itibaren tarih okumaya ve araĢtırmaya meraklı olan Mustafa Kemal 23 Nisan 1930’da Ankara’da toplanan altıncı Türk Ocakları Kurultayı’nda Türk Tarih Kurumu’nun temeli attırmıĢtır. Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda Afet Ġnan tarafından hazırlanan ve 28 Nisan günü Mustafa Kemal’in katıldığı kurultay toplantısında okunan önerge ile Türk Tarihi’nin araĢtıracak bir heyetin kurulması kararı alınmıĢtır75. Bu kurultaydan sonra Türk Tarih Heyeti kurulmuĢ, göreve baĢlamıĢtır.

Türk Tarih Heyeti on altı üyeden oluĢmaktaydı. Heyet ilk toplantısını 4 Haziran 1930’da Türk Ocakları Genel Merkezinde Hamdullah Suphi baĢkanlığında toplanmıĢtır. Bu heyetin içerisinde Ģu isimler yer almaktaydı: Mehmet Tevfik Bıyılıoğlu (BaĢkan), Yusuf Akçura (BaĢkan Vekili), Samih Rifat (BaĢkan Vekili), ReĢat Galip (Genel Sekreter); Afet

74

İnan 1975, 99. 75

(34)

22

Ġnan (Üye), Vasıf Çınar (Üye), Halil Edhem (Üye), Yusuf Ziya (Üye), Sadri Maksudi (Üye), ReĢit Saffet (Üye), MesaroĢ (Üye), Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı (Üye), Ragıp Hulisi (Üye), Mükrimin Halil Yinanç (Üye), Zakir Kadiri (Üye), Hamit Zübeyir KoĢay (Üye)76

.

Mustafa Kemal’in koruyuculuğu altında çalıĢmalarına baĢlayan Türk Ocağı Türk Tarihi Tetkik Heyeti, toplantılarının büyük bir kısmını CumhurbaĢkanlığı Özel Kaleminin bulunduğu binada yapmıĢtır. 1931 yılında Türk Ocakları’nın kapatılması üzerine Türk Ocağı Türk Tarihi Tetkik Heyeti, ĠçiĢleri Bakanlığına baĢvuruda bulunarak aynı yılın 15 Nisanında Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adı altında yeniden yapılandırılmıĢtır77. Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti üyelerinden Zakir Kadiri ve MesaroĢ yerine Hasan Cemil Çambel ve ġemsettin Günaltay getirilmiĢ, diğer üyeler görevine devam ederek mevcut yönetim yapısını korumuĢtur. Yeni kurulan bu cemiyetin yönetmeliğinin 4. Maddesine Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda Ģu maddeler eklenmiĢtir78

:

a) Toplanıp ilmi müzakerelerde bulunmak.

b) Türk tarihinin menbalarını araĢtırıp bastırmak.

c) Türk tarihini aydınlatmaya yarayacak vesika ve malzemeyi elde etmek için icabeden yerlere taharri ve keĢif heyetleri göndermek.

d) Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti mesaisinin semeresini her türlü yollarla neĢre çalıĢmak.

Bu dört madde ile Türk tarihinin kökenini araĢtırmak ve kitap haline getirmek, bilimsel kongrelerin düzenli ve sık yapılması, Anadolu’nun değiĢik yerlerinde eski medeniyetlere ait kalıntıların araĢtırılıp bulunması amaçlanmıĢtır.

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, 1932 yılından itibaren Türk Tarih Kongresi düzenlemeye baĢlamıĢtır. Bu kongrelerin düzenleniĢ amacı ise Türkiye’de tarih bilimi ile uğraĢanları bir

76

Ünal 2010, 123; İğdemir 1973, 4; Çoker 1983, 3.

77 Kökdemir 2012, 20; Kundakçı 2002, 1093; Çoker 1983, 5; İğdemir 1976, 196; İnan 1953, 3; İnan 1971, 523; Mazıoğlu 2003, 275; Alparslan 2006, 72; Tuğlacı 1987, 242; Çetin 2007, 119.

78

(35)

23

araya getirmek ve tarih biliminin geliĢmesini sağlamaktı79. TTK kurulduktan sonra Doğu ve Batı dillerinde yazılmıĢ önemli eserler Türkçeye çevrilerek bastırılmıĢtır. TTK’den önce yurdumuzdaki arkeoloji kazıları yabancılar tarafından yapılırken, TTK’nin maddi desteği ve yurtdıĢına eğitim için gönderilmiĢ olan Türk bilim insanlarının geri dönmesi ile ilk kez Türk bilim insanları tarafından kazı çalıĢmaları yapılmaya baĢlamıĢtır. Daha sonraki dönemlerde ülkemizde yapılan kazıların çoğunu Türk bilim insanları yapar hale gelmiĢtir. 1937 yılından itibaren TTK’nin yaptığı çalıĢmaları halka duyurmak için Belleten Dergisi çıkarılmaya baĢlamıĢtır80

.

TTTC’nin adı 1935 yılında dil devriminden sonra Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu (TTK) olarak değiĢtirilmiĢtir81. Türk Tarih Kurumu’nun ilk iĢi liselerde okutulmak için bir tarih kitabı hazırlamak olmuĢtur. 19 Temmuz 1931’de Mustafa Kemal’inde katıldığı bir toplantıda kurum tarafından daha önceden yazılmaya baĢlanılan tarih kitabının I. Cildi Mustafa Kemal’e takdim edilmiĢtir82. TTK tarafından hazırlanan bu kitabın daha kolay, daha hızlı yazılması ve yazılan bilgileri yakından incelemek için Mustafa Kemal TTK heyetine Dolmabahçe Sarayında özel bir bölüm tahsis etmiĢtir. Mustafa Kemal’in desteği ile baĢlayan kitap yazma süreci çok kısa bir zamanda tamamlanmıĢtır83

.

Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda 4. maddeye eklenen C fıkrası ile Türk Tarih Kurumu Anadolu’nun değiĢik yerlerinde kazılar yapmaya baĢlamıĢtır. Yine Mustafa Kemal’in emri ile 1935 yılında kurum için hazırlanan Avan Projesi’nin 7. maddesinin IX. bölümünde Anadolu tarihini aydınlatması için kazılar yapılması hakkında bir ibare yer almıĢtır (Bakınız Ek 13)84. Türk Tarih Kurumu’nun çalıĢmamız dönemindeki yaptığı kazılar ile Türk Arkeolojisi’nin temelleri atılmıĢ bu dönemde Anadolu’nun değiĢik yerlerinde kazılar baĢlamıĢtır (Bakınız Ek 14)85

.

79

Dilaçar 1975, 469; Çoker 1983, 6-7; İğdemir 1967, 10; İğdemir 1976, 195. 80 Ünal 2010, 125; İğdemir 1976, 207; Çoker 1983, 8.

81

Özgünel 2012, 232; İnan 1953, 4; İnan 1971, 526; İğdemir 1967, 9; İğdemir 1973, 7; Çoker 1983, 6. 82

Karaduman 2007, 34; İğdemir 1976, 25; Erdoğu 2007, 15. 83 İnan 1971, 525; İnan 1970, 97; İğdemir 1973, 9-10. 84

İğdemir 1976, 210-217. 85

(36)

24

Mustafa Kemal 1 Kasım 1937’de TBMM’nin açılıĢında yapmıĢ olduğu konuĢmada TTK’nin önemine Ģu Ģekilde vurgu yapmaktadır; “Türk Tarih ve Dil Kurumlarının, Türk Milli varlığını aydınlatan çok kıymetli ve önemli birer ilim Kurumu mahiyetini aldığını görmek hepimizi sevindirici bir hadisedir. Tarih Kurumu; yaptığı kongre, kurduğu sergi, yurt içindeki hafirler, ortaya çıkardığı eserlerle, Ģimdiden bütün ilim dünyasına kültürel vazifesini ifaya baĢlamıĢ bulunuyor.” Mustafa Kemal’in gerek TTK gerekse de TDK ile ilgili buna benzer çok sayıda sözü ya da konuĢması vardır.

KurtuluĢ SavaĢı’nda kazanılan askeri zaferi, Lozan Konferansı ile Avrupalı devletlere onaylatan M. Kemal savaĢtan sonra Anadolu’nun gerçek sahibi olduğumuz tüm dünyaya göstermek için Türk Tarihi Tezinin çalıĢmasını baĢlatmıĢtır. Türk Tarih Tezi oluĢturulurken TTK’ ye büyük iĢler düĢmüĢ, bu tezin ilmi çalıĢmaları TTK tarafından yapılmıĢtır. Türk Tarihi Tezi 1931 yılında tamamlanmıĢtır. M. Kemal tarih tezini oluĢtururken bazı noktalar üzerinde özellikle durmuĢtur. M. Kemal’in hassasiyet gösterdiği konular Ģunlardır86

:

1- Türk ırkına ait özellikle Avrupa’da yayılmıĢ olan yanlıĢ bilgilerin düzeltilmesi için çalıĢılmıĢtır. Avrupa kıtasında antropolojik çalıĢmalar baĢladığında Türklerin sarı ırktan geldikleri ve kafataslarının dolikosefal kafatasına sahip oldukları gibi yanlıĢ bilgileri kitaplara girmiĢti, M. Kemal tarih tezini hazırlatırken kafasından geçen düĢüncelerden biriside Türklerin gerçek ırkının ve kafatasının ne olduğunun tespit edilmesi ve çıkan gerçek sonucun dünyaya duyurulması için bu tezi hazırlatmıĢtı.

2- KurtuluĢ SavaĢı sırasında aldıkları ağır yenilginin intikamını almak isteyen Avrupalılar tarafında Türkleri aĢağılamak ve küçültmek için yapılan “Türkler Kültür ve Medeniyetten yoksun bir millettir” Ģeklinde siyasi propaganda yapanlar karĢı bu tez ile cevap verilmeye çalıĢılmıĢtır. M. Kemal bu iddiaların çürütülmesi ve çökertilmesi için Türklerin Tarihini araĢtırarak kurdukları kültür ve medeniyetlerin Avrupalılara cevap olması için bu tezi hazırlatmıĢtır.

3- Özellikle Osmanlı Devletinin son döneminde ve KurtuluĢ SavaĢı yıllarında Türk topraklarında gözü olan Yunanlıların “Megola Ġdea (Bizans Devletini yeniden kurma)”

86

Referanslar

Benzer Belgeler

Bilgi sistemi başarılı olmadığı takdirde ticari avantajlar elde etmek için başvurduğumuz bilgi sisteıni size çok. büyük zarar

content oriented criteria, Carrió Pastor‘s (2004) categorization of lexical errors was adopted for analysis. In the criteria, wrong word formation and lexical

Tanpınar’ın eserlerindeki bireyin, ölüm düşüncesinin, yalnızlığının pençesinde parçalanma yaşadığı ve bulunduğu toplumsal ve kültürel çevrenin ikiliği

raber, sipahi hassa çiftli~i tapuya verdikten sonra burada ba~~ veya bahçe ya- p~ld~~ ise yeni gelen sipahi de has~l~n dörtte birini al~ r yoksa ba~~ ve bahçe ra- iyyet

Golo Henseke 2017 focus on remote working associated with higher organisational commitment, job satisfaction and job‐related well‐being, these benefits come at the

Harberger-Laursen-Metzler (HLM) Hipotezi dış ticaret hadlerindeki şokların dış ticaret dengesini aynı yönde etkilemesi olarak bilinmektedir. Bu çalışma 2003:01 ve 2014:04

Başka bir deyişle Erdoğan, aslında “Prensi Olmayan Masal Kitabı” öyküsü ile günümüzde tüketim toplumunun esiri olan olan egoyu, korsanlardan kurtulmak