• Sonuç bulunamadı

Arkeoloji, insanın eski çağlarda oluĢturduğu maddesel ürünleri incelemek suretiyle geçmiĢimizi aydınlatmaya çalıĢan bilim dalıdır. Bu bilim gerek içeriği ve gerekse konuları bakımından bir yandan insan bilimleri, öbür yandan tarih ile yakından ilgilidir. Ülkemizde çeĢitli uygarlıklara ait kalıntıların varlığı daha XVI. yüzyıldan itibaren Avrupalı gezginlerin dikkatini çekmiĢ ve XVIII. yüzyılda eski eserlerle ilgilenen kiĢilerce Anadolu’nun değiĢik yerlerine seferler yapılmıĢtır165

.

Türkiye topraklarındaki kazı çalıĢmalarının temeli XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti Dönemi’nde baĢlayan bilimsel, siyasi ve askeri amaçlar doğrultusunda yapılan seyahatler ile baĢlamıĢtır166. Türkiye topraklarında yapılan ilk arkeolojik kazı çalıĢmaları yurt dıĢından gelen yabancı arkeologlar tarafından yürütmüĢtür. Çünkü arkeoloji bilimi Avrupa kıtasında doğmuĢ ve geliĢmiĢ bir bilim dalıydı; Avrupalı zengin tüccarların, antikacıların ve soylu ailelerin eski eserler gösterdikleri yoğun ilgi ve alaka bu bilimin geliĢmesine yol açmıĢtır. Bizde ise arkeolojinin bir bilim olarak geliĢmesi ve Avrupa seviyesine çıkması oldukça yavaĢ ilerleyen, çok sayıda engellerle karĢılaĢılan zorlu bir sürecin sonucunda ortaya çıkmıĢtır.

Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaĢanan ekonomik sıkıntılar, uzun ve yorucu savaĢların gerek Osmanlı yöneticilerini gerekse de halkı yıpratmasından dolayı arkeoloji biliminin geliĢmesi ve eski eserlerle ilgili çalıĢmalar yapılmasına engel olmuĢtur. Osmanlı Devleti yaĢadığı tüm sıkıntılara rağmen eski eserlerini korumak ve yurt dıĢına kaçırılmasını engellemek için çalıĢmalarda bulunmuĢ, müzeler kurulmuĢ ve eski eserler toplanarak koruma altına alınmaya çalıĢılmıĢtır.

XIX. yüzyılın ilk yarısından Cumhuriyetin ilk dönemine kadar Türkiye topraklarında yabancı bilim insanları tarafından yapılan önemli araĢtırmalar ve kazılar Ģunlardır167

: 1827 yılında Alman Schulz Doğu Anadolu bölgesinde araĢtırmalar yapmıĢtır168. 1834 yılında Ch.

165 Özkan 2009, 1; Arsebük 1983, 66. 166 Muşmal 2009 b, 11-vd. 167 Arsebük 1983, 68-69. 168 Özkan 2009, 31.

46

Texier HattuĢaĢ/Boğazkale’yi keĢfetmiĢtir. 1835 yılında W. Hamilton Alacahöyük’ün önemli bir yerleĢim yeri olduğu konusuna dikkat çekmiĢtir. 1857 yılında C.T. Newton Bodrum’daki Mausoleum’da kazılara baĢlamıĢ, yaptığı çalıĢmalar sonucunda ele geçirdiği buluntuları Ġngiltere’ye kaçırmıĢtır. 1870 yılında H. Schliemann antik Truva önce kendi baĢına ve sonra çeĢitli aralıklarla olmak üzere 1893 yılına kadar W. Dörpfeld ile birlikte kazılar yapmıĢtır. 1866 yılında R. Popplewell-P. Priene’de, 1872-1873 yıllarında O. Rayet ile A. Thomas Didima’da çalıĢmıĢlardır.

1878-1886 yılları arasında K. Humann ile A. Conze Bergama’da çalıĢmalar yapmıĢlar ve buradaki anıtsal yapıyı Almanya’ya kaçırmıĢlardır. 1899 yılında T. Wiegand Milet’te kazılar yapmıĢtır. 1895 yılından itibaren Avusturyalılar Efes’te çalıĢmıĢlardır. 1879 yılında H. Rassam Van’da(Toprakkale’de) kazı yapmıĢ, bu çalıĢmaları 1898 yılında Alman araĢtırmacılar W. Belck ile C.F. Lehmann-Haupt sürdürmüĢtür169. Aynı yerdeki araĢtırmaları 1916 yılında Rus bilim adamları N. Marr ve J. Orbeli sürdürmüĢtür. 1899 yılında Van Tilkitepe W. Belck tarafından kazılmıĢtır. 1878-1881 yılları arasında KargamıĢ’ı Ġngilizler kazmaya baĢlamıĢtır. 1882-1894 yılları arasında C. Humann, F. von Luschan ve R. Koldewey Zincirli’yi kazmıĢlardır.

1901 yılında Alman Gustav ve A. Koerte kardeĢler Gordion’da kazılara baĢlamıĢlardır. 1894 yılında E. Chantre, 1907-1912 yılları arasında J. Garstang Sakçagözü’nde kazı çalıĢmaları yapmıĢlardır. 1911 yılında R. Campbell-Thompson, D.G. Hogarth ve C.L. Woolley KarkamıĢ’ta kazılar yapmıĢlardır. 1925 yılında B. Hrozny Kültepe’de kazı çalıĢmaları yapmıĢtır. Yabancı bilim adamları tarafından Osmanlı topraklarında baĢlatılan ilk kazılar Türk Arkeolojinin geliĢimine çok fazla katkı sağlamamıĢtır. Çünkü bu kazılar geçmiĢin gizemini aydınlatmaya yönelik değil, Osmanlı topraklarındaki eski eserleri kendi ülkelerine kaçırma çabası içinde yapılmıĢtır.

Osmanlı topraklarında yabancı bilim adamları tarafından baĢlatılan bu kazılar Osmanlı yöneticilerinin eski eserlerin korunması ve yurt dıĢına kaçırılmasının engellenmesi için çeĢitli çalıĢmalar yapmaya zorlamıĢtır. Osmanlı Yöneticilerinin yapmıĢ olduğu hukuki çalıĢmalar için tezimizin birinci bölümü olan Osmanlı Döneminde eski eser politikaları kısmına bakınız.

169

47

Osmanlı Devleti Döneminde ilk arkeoloji faaliyetleri müze ve müzecilik kökenli olmuĢtur. Kazılarda ve değiĢik yollar ile ele geçirilen eserler Ġstanbul’da açılan ilk Osmanlı müzesi olan Müze-i Hümayun’da toplanmaya baĢlanmıĢtır170

.

Ġstanbul’da açılan bu müze Türk Arkeolojisinin geliĢimi için önemli bir adım olmuĢtur. Türk Arkeolojisi için dönüm noktası olan asıl geliĢme ise ilk Türk Müzecisi ve Ġlk Türk Arkeologu olan Osman Hamdi Bey’in Osmanlı topraklarında çalıĢmalar yapmaya baĢlamasıdır. Osman Hamdi Bey gerek yabancı kazılarda devlet temsilcisi olarak çalıĢması gerekse de kendi yaptığı kazılardaki çalıĢmaları ile Türk Arkeolojisinin temellerini atmıĢtır. Osman Hamdi Bey Türk Arkeolojisinin geliĢtirmek ve müzeye doğrudan eser kazandırmak için Nemrut, Myrina, Kyme, Lagina, 1887 yılında Lübnan’ın Sayda, Sidon, Sur gibi Ģehirlerinde kazılar yapmıĢ bugün Ġstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen 20 lahit (ağlayan kadınlar ve Ġskender lahdi dâhil) bu kazılar sonucunda müzeye kazandırmıĢtır171

.

Osman Hamdi Bey Türk Arkeolojisini ve Müzeciliğini geliĢtirmek için bir okul açmayı düĢünmüĢ ancak bu düĢüncesini gerçekleĢtirememiĢtir. Eğer Fransa Louvre Müzesinde açılan arkeoloji okuluna benzer bir okul Osmanlı toprakları içinde açılabilseydi Türk arkeolojisi ve Türk müzeciliği günümüzdekinden çok daha farklı boyutlarda olabilirdi172. Osman Hamdi Bey’in vefatı üzerine müzeler müdürlüğüne kardeĢi Halil Edhem Bey getirilmesi ile Türk Arkeolojisinin hızlı geliĢimi kesintiye uğramadan devam etmiĢtir173

. Halil Edhem Bey 1910 yılında baĢladığı bu göreve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Döneminde de devam etmiĢtir.

Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra Anadolu topraklarında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Döneminde Türk Arkeolojisi M. Kemal Atatürk’ün çabaları ile geliĢmiĢ ve Avrupa’yla rekabet edebilecek seviyeye gelmiĢtir. Cumhuriyetin ilk yıllarında M. Kemal’in emriyle 1931 kurulan Türk Tarih Kurumu, 1934 yılında Ġstanbul Üniversitesi’ne bağlı olarak açılan ve daha sonra Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümü olacak olan Türk Arkeoloji Enstitüsü gibi kurumlar kurulmuĢtur. Daha sonraki yıllarda TTK’nin tüzüğüne 170 Özdoğan 2011, 190-191; Esin 1997, 60-61. 171 Yıldırım-vd. 2002, 1101; Özgüç 1975, 110-111; Çığ 2006, 210; Özdoğan 2011, 196-197. 172 Özgüç 1975, 111. 173 Çınaroğlu 2010, 48; Özgüç 1975, 113; Özdoğan 2011, 198.

48

eklenen “Türk tarihini aydınlatmaya yarayacak vesika ve malzemeyi elde etmek için icab eden yerlere taharri, harf ve keĢif heyetleri göndermek” ibaresi dördüncü maddenin “C” fıkrası ile Türk Tarih Kurumunun arkeolojik kazılar yapmasının önünü açmıĢtır174

.

Mustafa Kemal Atatürk Döneminde yetiĢmiĢ elaman sıkıntısı sorunu yaĢanmaktaydı; bu sıkıntıyı gidermek için yurt dıĢına örgenci gönderme kanunu çıkarılmıĢtır. Bu kanun ile yurt dıĢına öğrenci gönderme fikri ve gönderilen öğrenciler için tezimizin “Atatürk’ün Yurt DıĢına Öğrenci Gönderme Projesi; Arkeoloji ve Eskiçağ Bilimleri Alanında Ġlk YetiĢenlerin Bazıları” bölümüne bakınız. Kalifiye eleman sıkıntısını gidermek için önce Ġstanbul Üniversitesi açılmıĢ daha sonra 1936 yılında DTCF açılarak eğitim alanındaki eksiklikler giderilmeye çalıĢılmıĢ, bu eğitim kurumlarında çalıĢtırılmak üzere yurt dıĢından özellikle Nazi Almanya’sından kaçan Musevi kökenli bilim adamları Türkiye’ye davet edilmiĢtir175

.

Mustafa Kemal’in giriĢimleri kısa sürede sonuçlar vermeye baĢlamıĢ ve ilk Türk arkeologları yetiĢerek, ilk Türk kazılarını baĢlatmıĢlardır. 1932-1938 yılları arasında Ahlatlıbel, Gavurkale ve Alacahöyük kazıları baĢlamıĢ, Atatürk bu kazılarla yakından ilgilenmiĢtir. TTK’nin baĢlattığı bu kazıların sürekliliğini sağlamak ve ekonomik sıkıntılar yaĢamasını engellemek isteyen M. Kemal kendi kurduğu vakfından TTK’ ya bütçe ayırmıĢtır176

. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kazıların sürekliliğine verdiği önemi gösteren bir baĢka olay ise hazırlamıĢ olduğu vasiyetnamesine göre vefatından sonra kendi kiĢisel mirasından kalan paradan her yıl düzenli olarak TTK ve TDK’nin pay almasını buyurmasıdır (Resim 24). Bu vasiyet ile Atatürk TTK’nin ekonomik açıdan sıkıntıya düĢmesi engellenmek istemiĢtir. M. Kemal Anadolu tarihinin aydınlatılması konusuna özellikle önem vermiĢtir. Bu yüzden arkeoloji bilimi Cumhuriyet Döneminde açılan üniversitelerimizde en çok geliĢen bilim dallarından birisi olmuĢtur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün eski eserlere ve arkeolojiye verdiği önemi 22 Mart 1931 yılında Konya gezisi sırasında baĢbakan Ġsmet Ġnönü’ye gönderdiği Ģu telgrafla anlayabiliriz: “Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette

174 Özgüç 1975, 114; Özgüç 1982, XII. 175 Özdoğan 2001, 37-38; Esin 1997, 62-63. 176 Çınaroğlu 2010, 55-59; Özgüç 1975, 115.

49

muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiĢ olan abidelerin muhafazaları için daha fazla ihtimam gösterilmesi, arkeoloji için daha fazla talebe yetiĢtirilmesi” emrini buyurmuĢtur177

. Bu emirden sonra yurt dıĢına gönderilen öğrencilerin sayısı arttırılmıĢtır. Mustafa Kemal 1935 yılında Florya’daki köĢkünde Afet Ġnan ve TTK baĢkanı Hasan Cemil Çambel’e on maddeden oluĢan eski eserlerin korunması ve müzelerin geliĢtirilmesi için bir direktif vermiĢtir178

.

1- Her türlü tarihi vesika, malzeme ve abideleri bulmak, toplamak, muhafaza ve restore etmek,

2- Memleketin içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihi eserleri tahrip olunmak, çalınmak, satılmak, ziya’a (kaybına) uğramak ve zamanla kendi kendilerine harap olmak tehlikelerinden masun bulundurmak için hükümetçe bütün tedbirler alınmak,

3- Hükümet otoritelerinin ve belediyelerin yakın ilgi, takip ve mesuliyetleri altında Cumhuriyet Halk Partisinin Halk Evlerine ve Parti organlarına açtıracağı sürekli usanmaz bir propaganda faaliyeti ile ve Basın Yayın Umumi Müdürlüğü nezareti ve takibi altında günlük gazete ve mecmualarda yaptırılacak sürekli, tesirli, popüler neĢriyatla, bu milli tarih mallarını asıl sahibi olan Türk halkına muhafaza ettirmek,

4- Gerek içerde ve gerek dıĢarıdaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut eski eserlerin ve tabloların kopyalarından koleksiyonlar vücuda getirmek,

5- Ankara, Ġstanbul, Bursa, Ġzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri toplayarak bu Ģehirleri büyük üslupta birer “eski eserler ve abideler merkezi haline koymak”,

6- Ecnebi tarih ekspedisyonların (seferlerinin, araĢtırmalarının, keĢiflerinin) büyük sermayelerle baĢardıkları kazıları, ileride mali kudretimizin vüs atılı (geniĢ bir

177 Çığ 2006, 209-210; Çetin 2007, 119; Özgüç 1982, X. 178

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Nizamnamesi 1932, 1-7; Çınaroğlu 2010, 54-55; Yıldızturan 2007, 314-315; Özgüç 1982, XI; Özgünel 2012, 233.

50

zamanda) zamanında yapmak üzere, Ģimdilik, küçük mikyasta kazılar tertibi ile arkeolojik ve antropolojik araĢtırmalar ve keĢifler yapmak,

7- Memleket içinde ve dıĢındaki mühim kazı ve keĢif yerlerine seyahatler tertip ederek, bulunan tarihi eserler ve abideler üzerinde ilmi tetkikler yapmak,

8- Hükümete düĢen iĢleri, bu projeleri uygulamakla görevli komisyonların Hükümet nezdinde takip etmeleri,

9- Yabancı bilim müesseseleriyle ve otoritelerle, mütehassıslarla iĢbirliği kurmak,

10- Kültür Bakanlığı verimli yardımını, iĢbirliğini sağlamak.

Bu direktif ile yurdun her yerinde ele geçen eski eserler ilgili makamlarca toplanması ve müzelerde korunması ile ilgili emirler verilmiĢ, bu görev yerine getirilerken CHP il teĢkilatları da dâhil olmak üzere birçok kurum görevlendirilmiĢtir. Bu direktifleri hazırlarken Mustafa Kemal’in kafasında yeni kurduğu devletin her alanda aynı hızda ilerlemesini ve yükselmesi düĢüncesi vardı. Eski eserlerin korunması ve buna bağlı olarak müzelerin geliĢmesini istiyordu. Atatürk bu geliĢmenin TTK tarafından desteklenmesi ve sahip çıkılması için TTK’yi sürekli bu konularda yönlendiriyordu.

Mustafa Kemal’in yurt içi gezilerinde en çok seyahat ettiği Ģehir olan Konya’dan 21 ġubat 1931 gün baĢbakan Ġsmet Ġnönü’ye gönderdiği telgraf onun eski eserlerin korunması ve onarılması konusunda ne kadar hassas olduğunu göstermektedir179

. “BaĢmüvekkil (baĢbakan) Ġsmet PaĢa Hazretlerine

Son tetkik seyahatlerimde muhtelif yerlerdeki müzeleri ve eski sanat ve medeniyet eserlerini gözden geçirdim.

Ġstanbul’dan baĢka Bursa, Ġzmir, Antalya, Adana ve Konya’da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda, Ģimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile muhafaza edilmektedir. Ancak, memleketimizin hemen her tarafında, emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim

179

51

medeniyet eserlerinin, ileride, tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiĢ olan abidelerin muhafazaları için, müze müdürlüklerine ve hafriyat iĢlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kati lüzum vardır. Bunun için Maarifçe, harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu Ģubeye tahsisi muvafık olacağı fikrindeyim.

Konya’da, asırlarca devam etmiĢ ihmaller sebebiyle, büyük bir harabi (harap) içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk Medeniyeti’nin mimari Ģaheserleri sayılacak kıymette bazı mebani (binalar) vardır. Bunlar bilhassa Karatay Medresesi, Alâeddin Camii, Sahip Ata Medrese Camii ve Türbesi, Sırçalı Mescit ve Ġnce Minareli Camii derhal ve müstacelen (acilen) tamire muhtaç haldedirler. Bu tamirin gecikmesi ve abidelerin kâmilen (tümünün) indirasını (yok olmalarına) mucip olacağından, evvela asker iĢgalinde bulunanların tahliyesinin ve kâffesinin (tamamının) mütehassıs zevat (kiĢiler) nezaretiyle tamirinin temin buyrulmasını rica ederim.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün BaĢbakanlığa gönderdiği bu telgraf ile Türkiye’de eski eserlerin korunması ve kollanması yolunda atılmıĢ en önemli adımlarından birisidir. Bu telgraftan sonra yurt dıĢına öğrenci gönderilmesi ve müzelerin açılması hızlanmıĢtır.

4. 1. Türk Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar

1923-1938 yılları arasında Türk bilim insanları tarafından Anadolu topraklarında yürütülen kazılar kronolojik olarak Ģu Ģekilde sıralayabiliriz180

; 1931 yılında Çankırıkapı, 1932 yılında Ankara Orman Fidanlığı, 1933 yılında Ahlatlıbel, Karalar ve Ankara Kale, 1934 yılında Göllüdağ ve Pazarlı, 1935 yılında Alacahöyük, 1937 yılında Çankırıkapı, EtiyokuĢu, Ġzmir Namazgâh, Ġstanbul Sarayburnu, 1938 Ankara Tayyare Meydanı, 1936-1939 yılları arasında Trakya Tümülüsleri kazıları yapılmıĢtır (Harita 1). Mustafa Kemal Döneminde Türk bilim insanları tarafından baĢlatılan bu kazılar ile arkeoloji alanında yaĢanan kalifiye eleman sıkıntısı ve tecrübe eksikliği giderilmeye çalıĢılmıĢtır.

180

52

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye topraklarında Türk bilim insanları tarafından yapılan kazıların tamamı değil bazıları ele alınacaktır. Bu değerlendirme kazıları Türk Arkeoloji tarihine olan katkılarına göre yapılmaya çalıĢılmıĢtır.

Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938 yılları arasında) Türkiye topraklarında Türk bilim insanları tarafından baĢlatılan bu kazıları bütçeleri TTK tarafından karĢılanmıĢtır. Ancak Ahlatlıbel ve Alacahöyük kazılarının masraflarını Mustafa Kemal Atatürk kendi Ģahsi parasından karĢılamıĢtır.

4. 1. 1. Orman Fidanlığı Kazısı

Gazi Orman Fidanlığı Ankara’nın üç kilometre mesafesinde istasyondan höyüklere giden yolun sağında bulunmaktadır. 1932 senesinde Atatürk Orman Çiftliğine su çıkartmak için yapılan sondaj sırasında açığa çıkartılmıĢtır (Resim 25). Orman Fidanlığı kazısı Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kazısıdır181

.

Hamit Zübeyir KoĢay tahribata uğrayan tümülüste kurtarma kazısı yapmıĢtır. H. Z. KoĢay’ın bu tümülüste yapmıĢ olduğu çalıĢmalar Türk Arkeoloji tarihinde yapılan kazılar arasında yer almaz çünkü tümülüsün büyük kısmı kuyu açılırken tahrip edilmiĢ, KoĢay bu tahribattan çıkan eserleri toplama çalıĢması yapmıĢtır. Bu kazı çalıĢması ile Phryg (Frig) Dönemine ait çeĢitli kap kacak ve çanak çömlekler ele geçirilmiĢtir182

. 4. 1. 2. Karalar Kazısı

Ankara ilinin Kazan ilçesindeki Karalar köyünde yer almaktadır. 1933 yılında Remzi Oğuz Arık baĢkanlığında bir sezon kazı yapılmıĢtır183. 1930 yıllarda Ankara ilinin tarihini aydınlatılması için çalıĢmalar yapılmasında önemli roller üstlenen Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Üyesi Aydın Milletvekili ve Milli Eğitim Bakanı olan ReĢat Galip Bey isteği

181 Çetin 2007, 119. 182

Koşay 1933, 5-6. 183

53

üzerine baĢlayan Ankara ili çevresinde yapılan yüzey araĢtırmaları sırasında tespit edilmiĢtir (Resim 26)184.

Karalar Kazısı Türk bilim insanlarının yaptığı ikinci kazı olmasından dolayı da önemlidir. Karalar kazısında sırası ile Osmanlı, Roma, Bizans ve Helenistik Döneme ait yapılara rastlanmıĢtır.

4. 1. 3. Ahlatlıbel Kazısı

Mustafa Kemal Atatürk Döneminde Türkiye topraklarında Türk bilim insanları tarafından yürütülen bir diğer Türk kazısı Ahlatlıbel’dir. Ahlatlıbel Ankara’nın 16 km güneybatısında yer almaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, Afgan Kralı Emanullah Han tarafından kendisine hediye edilen otağı bazı arkeolojik buluntuların ele geçirildiği Ahlatlıbel’e kurdurmuĢ ve burada kazı yapılmasını istemiĢtir. Türk Tarih Kurumu’nun teklifi üzerine ve Maarif Vekâleti’nin emirle yurt dıĢından Hungaraloji (Macarca) eğitimini tamamlayarak yurda yeni dönmüĢ olan Dr. Hamit Zübeyir KoĢay 1933 yılında kazılara baĢlamıĢtır185

.

Hamit Zübeyir KoĢay baĢkanlığında baĢlayan Ahlatlıbel kazılarında iki aylık bir sürecin sonunda hiçbir arkeolojik eser bulunamamıĢtır. 5 Mayıs 1933 günü kazı alanını ziyaret eden Mustafa Kemal araziyi dolaĢtıktan sonra kazı heyetinin yanlıĢ yeri kazdığını fark etmiĢ ve asıl kazılması gereken yeri göstererek “Beyler burayı kazın, burası stratejik nokta” demiĢtir (Resim 6). Kazı heyeti Atatürk’ün gösterdiği yeri kazmaya baĢlamıĢ ve Ahlatlıbel keĢfedilmiĢtir186

.

184

Ekmen 2012, 179; Arık 1934, 102-103.

185 Koşay 1934, 3-4; İnan 1938, 7; İnan 1943, 10; İnan 1960, 299; Çetin 2007, 119; Arık 1944, 348; Arık 1941, 844; Salgırlı 1989, 58; Morçöl 2007, 474-475.

186

54

4. 1. 4. Göllüdağ Kazısı

Niğde il sınırları içinde yer alan, Niğde’nin 60 km. kuzeyinde Çiftlik Beldesine bağlı Kömürcü köyündeki 2172 m yüksekliğindeki eski bir krater gölünün kenarında yer almaktadır187. 1934 yılında Remzi Oğuz Arık tarafından bir sezon süren kazı yapılmıĢtır188

. Bu kazılar sırasında Geç Hitit Dönemine (M.Ö. 8. yy) tarihlenen çift baĢlı iki aslan heykeli bulunmuĢtur (Resim 27).

4. 1. 5. Alacahöyük Kazısı

1835 yılında Ġmat Höyüğü olarak bilinen Alacahöyük W.C. Hamilton tarafından ilk kez bilim dünyasına tanıtılmıĢ ve 1861’de G. Perrot, 1881’de W. Ramsey, 1893 yılında E. Chantre Alacahöyük’te küçük çapta çalıĢmalarda bulunmuĢlardır189

. Bu gezginlerin Alacahöyük’ü tanıtmaları, pek çok bilim insanının ilgisini Alacahöyük’e çekmiĢti. Ġlk kazı çalıĢmalarına 1907 yılında Theodore Macridy Bey tarafından baĢlanmıĢtı, Macridy Bey’den sonra 1935 yılına kadar kazı yapılmamasına karĢı Alacahöyük’ün ünü arkeoloji dünyasında yer etmeye baĢlamıĢtır.

Alacahöyüğü hiç görmediği halde kitaplardan tanıyan Mustafa Kemal Atatürk Ahlatlıbel kazılarının ardından Alacahöyük’te de kazı yapılmasını istemiĢtir. Ġlk milli kazılar arasında yer alan Alacahöyük kazıları Mustafa Kemal’in isteği üzerine 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Dr. Hamit Zübeyir KoĢay baĢkanlığında baĢlamıĢtır190. “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür” diyen Atatürk Arkeoloji çalıĢmalarına katkıda bulunabilmek amacıyla ilk kazı mevsiminde kendi cebinden 3000 lirayı Türk Tarih Kurumu’nun kullanması için Afet Ġnan’a vererek kazı giderlerinin karĢılanmasını sağlamıĢtır191

.

187 Kulakoğlu 2012, 139-140; Arık 1936, 3-4; Arık 1941, 844; Çetin 2007, 119. 188

Arık 1936, 3-4; Arık 1938, 3-4; İnan 1938, 7; İnan 1943, 10, İnan 1960, 299. 189

İnan 1960, 293; Arık 1936, 26; Koşay 1943, 22; Çınaroğlu 2010, 35; Öztan 2012 a, 67.

190 Jean 2006, 182; Arık 1937, 210; İnan 1938, 7; Koşay 1943, 22; İnan 1943, 10; İnan 1960, 299; Çetin 2007, 119; Önder 1995, 8; Önder 1977, 177; Çınaroğlu 2010, 35; Özyar 2011, 232-233.

191

55

1935 senesinde höyüğün üzerinde yer alan 400 nüfuslu köy Atatürk’ün de emriyle höyük üzerinden yakındaki bir alana taĢımıĢtır192. Alacahöyük kazıları baĢladığı yıl kazı toprağının taĢınma sorunu ile karĢılaĢılmıĢ kazı ekibi M. Kemal’den üç adet dekovil istemiĢtir. Afet Ġnan ve ġükrü Kaya’nın bu isteğine Atatürk Ģu cevabı vermiĢtir, “…Siz oyun mu oynuyorsunuz? Üç tane ile kazı mı yapılır? Derhal 30 tane Krupp’tan alın…”demiĢtir (Resim 28)193. M. Kemal’in destekleri ile baĢlayan bu ilk çalıĢmalar sırasında Alacahöyük’ü hak ettiği üne kavuĢturan Eski Tunç Çağı kral mezarlarından bazıları bulunmuĢtur. Ġkinci kazı yılında Alacaöyük’ün tabakalanması belirlenmiĢtir. Böylece ele geçen buluntular Anadolu tarihi içerisinde değerlendirmeye alınmıĢtır. Devamındaki kazı çalıĢmalarında 1935 yılında açığa çıkarılan üç kralı mezara ek olarak 1936 yılında üç mezar ve 1937-1939 yıllarında ise

Benzer Belgeler