• Sonuç bulunamadı

İkdam gazetesi 01.01.1921-31.12.1921 (İnceleme-seçilmiş metinler)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İkdam gazetesi 01.01.1921-31.12.1921 (İnceleme-seçilmiş metinler)"

Copied!
793
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI

İKDAM GAZETESİ

(01.01.1921 - 31.12.1921)

İnceleme - Seçilmiş Metinler

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Hamit SEÇKİN

(2)

T.C.

NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI

İKDAM GAZETESİ

(01.01.1921 - 31.12.1921)

İnceleme - Seçilmiş Metinler

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Hamit SEÇKİN

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Ramis KARABULUT

(3)

YEMİN METNİ

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum "İkdam Gazetesi (01.01.1921 - 31.12.1921) İnceleme -

Seçilmiş Metinler” başlıklı bu çalışmanın, bilimsel ve akademik kurallar çerçevesinde tez yazım kılavuzuna

uygun olarak tarafımdan yazıldığını, yararlandığım eserlerin tamamının kaynaklarda gösterildiğini ve

çalışmamın içinde kullanıldıkları her yerde bunlara atıf yapıldığını belirtir ve bunu onurumla

doğrularım.28/08/…2014..

(4)
(5)

I

ÖN SÖZ

İnsan; düşünen, konuşan ve düşüncelerini yazıya dökebilen sosyal bir varlıktır. Sosyal bir varlık olan

insanı, onun düşüncelerini ve eylemlerini daha iyi anlayabilmek için içinde yetiştiği sosyal hayattın siyasî,

tarihî, edebî ve ekonomik ortamını da göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır.

Edebiyat, hiçbir zaman tarihten, siyasetten ve sosyal hayattan ayrı düşünülemez. Bir edebî dönemi

tüm yönleriyle değerlendirmek, özümsemek istiyorsak öncelikle o dönemin siyasî, sosyal ve kültürel

ortamına nüfuz etmemiz gerekir. İşte bu noktada gazeteler yayımlandıkları döneme canlı ve çok sesli ışık

tutan yazılı ve görsel yayın organlarıdır. Biz de İkdam gazetesinin 1921 yılında yayınlanan sayılarını

inceleyerek yakın tarihimizin ve Millî Mücadelemizin daha iyi anlaşılması için önemli işlevi olacağını

düşündüğümüz metinleri gözler önüne sermeye çalıştık.

İncelememize konu olan İkdam gazetesi Mütareke dönemi ve Millî Mücadele yanlısı Türk basın

organıdır. İkdam 1894 - 1961 yılları arasında yayımlanan yayın hayatı itibariyle uzun soluklu, günlük, siyasî,

ilmî Türk gazetesidir.

İkdam gazetesinin 1921 yılında yayınlanan sayılarını öncelikle Millî Kütüphane’den fotokopi

yoluyla temin ettik. Fakat bazı sayıları eksik bazı sayılar da okunamayacak kadar kötü çekilmişti. Bunun

üzerine Hakkı Tarık Us Kütüphanesi’ne başvurarak elektronik ortama aktarılan sayıları temin ettik.

Çalışmamızı giriş bölümüne ilaveten üç ana başlık altında topladık. Giriş bölümünde Mütareke

yıllarının genel bir tasviri ve Türk basının Mütareke yılları genel hatları ile verildi. İnceleme başlığını taşıyan

birinci bölümde İkdam gazetesinin yayın süreci ve içeriğinden bahsetmeye çalıştık. İçindekiler kısmını

verdiğimiz tabloda da yazılarla birlikte tüm haberler reklamlar ve ilanları verdik. Kültürel hayatı daha iyi

takip edebilmek için tiyatro, sinema ve eser ilanlarını ayrı gösterdik. Gazeteyi bütünü ile vermek için

yaptığımız bu çalışmada birçok alt başlık olması nedeni ile karışıklığa meydan vermemek için alt başlıkların

önüne madde işaretini (-) gösterdik ve alt başlıkları italik olarak yazdık. İkinci bölüm olan tahlilî fihrist

kısmında mümkün olduğunca ayrıntılı bir şekilde yazar adına, konularına ve türlerine göre sıraya koyduk.

Üçüncü bölüm olan “seçilmiş metinlerde” ise gazetede yayımlanan önemli yazıları ve konu

çeşitliliğini gözeterek günümüz alfabesine aktardığımız metinlerden oluşturduk. Bu bölümü on başlık altında

tasnif ettik.

Metinleri Latin alfabesine çevirirken www.tdk.gov.tr sitesinde sözlükler kısmında bulunan yazım

kılavuzunu, bulamadığımız Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerin yazımında da Ferit Develioğlu’nun

Osmanlıca –Türkçe Ansiklopedik Lügat ’ini esas aldık. Tabloyu daha kullanışlı hâle getirmek için bazı ay

adlarını kısaltarak yazdık, ay adlarını yazarken de www.ttk.gov.tr sitesindeki tarih çevirme kılavuzunu

dikkate aldık. Yabancı kelimeleri www.google.com.tr‘den sorgulayarak orijinal yazımlarına dikkat ettik.

Özel isimlerin yazımında da yine Türk Dil Kurumu’nun www.tdk.gov.tr sitesindeki “Kişi Adları Sözlüğü”nü

dikkate aldık. Bulamadığımız yabancı kelimeleri de metinde okuduğumuz şekliyle yazdık. Gazete de tahrip

olup da okuyamadığımız kısımları üç nokta ile köşeli parantez […] içinde verdik. Metinlerde bulunan

(6)

dipnotları aslında olduğu gibi köşeli parantez içinde [*] verdik. Kendi dipnotlarımız yine sayıyla gösterilerek

devam etmiştir

Bu teze başlamamı sağlayan, Türk milleti için karınca kararınca bir şey yapmama zemin hazırlayan

ve yardımına ihtiyacımız olan her konuda el açtığımız kapısından bizi geri çevirmeyen hocam Prof. Dr.

Nâzım Hikmet POLAT’a, tez süresince ham maddenin okuması ve tezimin şekillenmesinde sabrı ve alçak

gönüllü tavrıyla çalışma azmimi artıran hocam Yrd. Doç. Dr. Ramis KARABULUT’a, tüm

fedakârlıklarından dolayı annem Güldâne ve babam Zeynel SEÇKİN’e teşekkürlerimi sunarım.

(7)

III

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

İKDAM GAZETESİ

(01.01.1921 - 31.12.1921)

İNCELEME - SEÇİLMİŞ METİNLER

SEÇKİN, Hamit

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Ramis KARABULUT

Ağustos 2014, 781 sayfa.

1 Muharrem 1312’de (5 Temmuz 1894) basın hayatımıza giren İkdam gazetesi ilk sayılarında

kendini siyasî, ilmî bir gazete olarak tanıtır. 1894 – 1961 yılları arasında farklı isimler altında yayın yapan

İkdam gazetesi basın hayatımızın uzun ömürlü gazetelerinden biri olmayı başarmıştır. İkdam gazetesi bir

yandan günlük olayları kamuoyuna duyururken diğer taraftan ilmî, siyasî, iktisadî, ziraat, edebiyat, eğitim ve

dinî terbiye gibi farklı alanlardaki konuları işleyerek kamuoyunu bilgilendirme, ülkeyi güzel günlere taşıma

gayreti içerisinde olmaya çalışmıştır.

İkdam gazetesinin 1921 yılındaki (8551 - 8906) sayıları arasında bazı edebiyat, tarih, eğitim, iktisat,

ziraat, moda ve fikir ürünü eserlerle karşılaştık.

Bu tez üç bölümden oluşmaktadır. İnceleme adını verdiğimiz birinci bölümde İkdam’ın şekil ve

muhteva özellikleri üzerinde durulmuştur. Bunun yanı sıra yazılı malzemenin bütün başlıkları tablo şeklinde

verilmiştir. “Tahlili Fihrist” adını verdiğimiz ikinci bölümde yazılı malzemenin sistematik bir fihristi

yapılmıştır. “Seçilmiş Metinler” bölümünde ise araştırmacılar için yardımcı olacağına inandığımız metinler

seçilerek günümüz harflerine aktarılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Mütareke Dönemi, Osmanlıca Gazeteler, İkdam, Ahmet Cevdet Oran, Basın,

(8)

ABSTRACT

MASTER THESIS

İKDAM NEWSPAPER

(01.01.1921 - 31.12.1921)

REVIEW - SELECTED TEXTS

SEÇKİN, Hamit

Turkish Language and Literature Department

Thesis advisor: Assistant Professor Ramis KARABULUT

August 2014, 781 page s.

İkdam newspaper starting its life of pres on 5 July 1894 defined itself as political and scientifle

newspaper in its first print s. Bedween 1894 - 1961, it managed to be one of the long life newspaper of our

press life publieating 12517 volume with diyferent name s. Besides announcing daily news to readers, it also

tried to inform the readrs on the isines of literature, education, scientific, political, economy, agriculture and

religious draming and to support the country forreaching prosperity.

In 1921, among the volumes between (8551 - 8906) of İkdam newspaper, there were some liderature,

history, education, economy, agriculture, fashion and idea produced work s.

This thesis is formed by there section s. In the first section named “researeh”the shape and content of

İkdam newspaper are jocused on. Furdhermore, all headlines of the written maderials are given in a chart.

Key Words:

Armistice Era, Ottoman Newspapers,

İkdam, Ahmet Cevdet Oran,

Turkish Press,

Turkish Literature

(9)

V

İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ ... I

ÖZET ... III

ABSTRACT ... IV

İÇİNDEKİLER ... V

KISALTMALAR ... VIII

0. GİRİŞ ... 1

0.1.

B

İRİNCİ

D

ÜNYA

S

AVAŞI

S

ONLARI VE

M

ÜTAREKE

Y

ILLARINDA

S

İYASİ

Ç

EHRE

... 1

0.2.

M

ÜTAREKE

D

ÖNEMİ

T

ÜRK

B

ASINI

... 5

I. BÖLÜM ... 8

I.1.

İKDAM

GAZETESİ

HAKKINDA ... 9

I.1.1. İkdam Gazetesinin Yayın Süreci ... 9

I.1.2. İkdam Gazetesinin Şekil Özellikleri ... 12

I.1.3. İkdam Gazetesinin Muhteva Özellikleri ... 13

I.1.3.1. İkdam’ın Yayın İlkeleri ve Yayın Politikası ...13

I.1.3.2. İkdam’da Edebî ve Kültürel Faaliyetler ...16

I.2.

İKDAM

(8551

-

8906/1921)’IN

İÇİNDEKİLER

TABLOSU ... 25

II. BÖLÜM ... 227

II.1.

TAHLİLÎ

FİHRİST ... 228

II.1.1. YAZILAR ... 228

II.1.1.1. Yazar Adına Göre Yazılar ...228

II.1.1.2. Konularına Göre Yazılar ...266

II.1.1.2.1.Basın ve Yayın Hayatıyla İlgili Yazılar ...266

II.1.1.2.2. Devrin Siyasî ve Sosyal Olaylarıyla İlgili Yazılar ...266

II.1.1.2.3. Dil ve Edebiyata Dair Yazılar ...283

II.1.1.2.4. Dini İçerikli Yazılar ...287

II.1.1.2.5. Eğitime Dair Yazılar ...288

II.1.1.2.6. Ekonomiye Dair Yazılar ...291

II.1.1.2.7. Fikrî Yazılar ...293

II.1.1.2.8. Kadın ve Moda Konulu Yazılar ...294

II.1.1.2.9. Müzikle İlgili Yazılar ...295

II.1.1.2.10. Spor ile İlgili Yazılar ...295

II.1.1.2.11. Tarihî Yazılar ...296

II.1.1.2.12. Tıp ve Sağlıkla İlgili Yazılar ...300

II.1.1.2.13. Yabancı Matbuat ve Yabancı Devletlerle İlgili Yazılar ...301

II.1.1.2.14. Ziraat ile İlgili Yazılar ...304

II.1.1.3. Türlerine Göre Yazılar ...306

II.1.1.3.1. Eleştiri - Polemik ...306

II.1.1.3.2. Seyahat Yazıları...306

II.1.1.3.3. Haber ...307

II.1.1.3.4. Hatıra ...507

II.1.1.3.5. Hikâye - Roman ...507

II.1.1.3.6. Makale ...508 II.1.1.3.7. Masal ...544 II.1.1.3.8. Mektup ...544 II.1.1.3.9. Mülakat ...544 II.1.1.3.10. Sohbet ...546 II.1.1.3.11. Şiir ...550

II.1.2. İLANLAR VE REKLAMLAR ... 551

(10)

II.1.2.2. Ticarî - Meslekî İlan ve Reklamlar ...551

II.1.2.3. Tiyatro İlan ve Reklamları ...576

II.1.2.4. Sinema İlan ve Reklamları ...583

II.1.2.5. Gazete, Mecmua, Eser İlan ve Reklamları ...587

III. BÖLÜM ... 589

III.1.

SEÇİLMİŞ

METİNLER ... 590

III.1.1. BASIN VE YAYIN HAYATIYLA İLGİLİ YAZILAR ... 590

Matbuat-ı Osmaniye Tarihi ve İkdam ...590

İstanbul Matbuatı ...595

İstanbul Matbuatı ve Millî Hareketler ...597

Matbuat Hatıraları ...599

Harp ve Matbuat ...603

III.1.2. DEVRİN SİYASÎ VE SOSYAL OLAYLARIYLA İLGİLİ YAZILAR ... 606

Halide Edip Hanım ...606

Mukaddes Müdafaa ...608 Anadolu – Komünizm ...610 Yine O Bahis ...612 Dava Nedir?...615 Arazi Meseleleri ...617 Konferansta Türkler ...619

III.1.3. DİL VE EDEBİYATLA İLGİLİ YAZILAR ... 621

Sihâm-ı İlham ...621

Tevfik Fikret’ e Dair ...624

Azerbaycan Edebiyatına Bir Nazar ...627

Türk Edebiyatı Tarihi ...630 En Eski Türk Savları...634 Türkçeye Hizmet -1- ...638 Türkçeye Hizmet -2- ...641 Türkçeye Hizmet -3- ...644 Millî Şiirler ...646

Türklerde Yurt Sevgisi ...649

Türkçenin Nahvi ...652

İmlâ Müşkülatı ...654

Irak Türklerine Ait Halk Şiirleri ...657

Yine Dilimiz - 1 - ...662

Yine Dilimiz -2-...664

Şairlerin Kitabı ...668

Biraz Edebiyat ...671

Türkçe Lisanı ve Stenografya ...673

İmlâmız Hakkında ...675

Harb-i Umûmî ve Edebiyat ...679

Hazin Bir Bahar ...683

Sihâm-ı İlham ...685

Kahramanlara Destan ...687

III.1.4. EĞİTİME DAİR YAZILAR ... 688

Meslek Mektepleri ...688

Muallimler Meselesi ...691

Anadolu’ da Maarif ...693

Anadolu’ da Maarif İşleri ...695

Türkiye’ de Maarif ...697

Mekteplerde Kitap Meselesi ...701

Maarifte Teceddüt -1- ...703

Maarifte Teceddüt -2- ...705

Maarif Nazırı Sait Bey’ le Mülakat ...707

(11)

VII

Türk Kadını ...708

Peçe, Kafes ve İffet ...710

Kadın Hukuku ve Mevkii ...712

III.1.6. MODA İLE İLGİLİ YAZILAR ... 716

Moda Meselesi ...716

Moda Meseleleri ...719

III.1.7. MÜZİKLE İLGİLİ YAZILAR ... 721

Musiki Dertlerimizden Şarkı İbtilası ...721

Musikimiz ve Armoni ...724

III.1.8. TARİHÎ YAZILAR ... 727

Osman Gazi’ ye Dair ...727

Sultan Abdülhamit Sânî’ ye Dair ...730

Tarih Sahifeleri: Sultan Abdülhamit Sânî’nin Evsafı ...734

Millî Tarihlerimiz ...737

Asrileşmek Teşebbüsümüzün İlk Günü ...740

Türk Tarihinin Menbaları ...743

Kızıl Elma ...746

III.1.9. TIP VE SAĞLIKLA İLGİLİ YAZILAR ... 749

Anadolu’ da İmdat - ı Sıhhi ...749

Mücadele İçin Hayat ...751

Sıhhat-ı Umumiyemiz: Frengi ve Ölüm ...753

Tabibelik ...756

İstanbul Şehrinin Vaziyet - i Sıhhiyyesi Hakkında Sıhhiye Müdür - i Umumîsiyle Bir Mülakat...759

III.1.10. YABANCI MATBUAT VE DEVLETLERLE İLGİLİ YAZILAR ... 761

Fransa Gazeteleri ...761

Propaganda ...763

Balkanlar ...765

Adalar Denizinde Mahreç Meselesi ...767

Rusya’ da Açlık ...769 Yunanistan’ ın Vaziyeti ...771 Eski Defterlerden ...773 Amerika’ nın Daveti ...776

SONUÇ ... 779

KAYNAKÇA ... 780

(12)

KISALTMALAR

Ağt.

: Ağustos

c.

: Cilt

Doç.

: Doçent

Dr.

: Doktor

Eyl.

: Eylül

Ft.

: Fotoğraf

Hzr.

: Haziran

KE

: Kânunuevvel

nr.

: Numara

Nsn.

: Nisan

Prof.

: Profesör

RA

: Rebiyülahir

RE

: Rebiyülevvel

Rkl.

: Reklam

S.

: Sayı

s.

: Sayfa

Şbt.

: Şubat

TE

: Teşrinievvel

Tmz.

: Temmuz

TS

: Teşrinisani

Yrd.

: Yardımcı

Ns.

: Nüsha

(13)

0. GİRİŞ

0.1. Birinci Dünya Savaşı Sonları ve Mütareke Yıllarında Siyasi Çehre

Mütareke Dönemi, I. Dünya Savaşı’ndan sonra 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesiyle

başlar. Osmanlı Devleti de mağlup devletler arsında yer alır.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Sultan Reşat aniden vefat eder. 14 Temmuz 1918’de

Sultan Vahdettin Saltanat makamına geçer. Diğer taraftan savaş Osmanlı Devleti ile Müttefiklerin aleyhine

döndü. Bulgar ordusu yenilince Bulgar hükümeti mütareke isteyerek savaştan çekilir. Böylece Osmanlı’nın

Balkanlarla bağlantısı da kesilmiş olur. Osmanlı’da da sürekli bir kabine görülmekteydi. Padişah, Talat

Paşa’nın istifasını kabul eder, yeni görevi önce Tevfik Paşa’ya verir; fakat Tevfik Paşa yeni hükümeti

kurmakta başarılı olamaz. Bunun üzerine görev İzzet Paşa’ya verilir. Hükümeti kuran İzzet Paşa zor ve

sıkıntılı günlerden dolayı mütarekeyi düşünmektedir. General Townshend barış görüşmeleri için arabulucu

olacağını söyler. 27 Ekim’de başlayan görüşmeler 30 Ekim 1918’de tamamlanır. Mütarekeyi Osmanlı

Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf Bey, Hariciye Müsteşarı Reşat Hikmet ve Yarbay Sadullah Bey; İngiltere

adına ise Oramiral Calthorpe imzalar. Böylece mütareke dönemi başlar. Mütarekeyi izleyen günlerde Devlet

içinde bir kargaşa başlar. Bu olayın üzerine hükümet istifa eder. Yeni hükümet 10.11.1918’de Tevfik Paşa

tarafından kurulur.

Mütareke metni çok ağrı maddeler içermekte idi. Bu sonucu hiç kimse beklemiyordu. Özellikle

“kendilerini tehdit edecek herhangi bir durumu ortaya çıkarsa, istedikleri yeni işgal etme hakkı” aslında

devletin idam hükmeden başka bir şey değildi.

Diğer taraftan Osmanlı Devleti üzerinde farklı emelleri olan itilaf devletleri kendi aralarındaki

anlaşmazlıkları çözmek için 18 Ocak 1919’da Paris’te toplanırlar.

Mütareke’den sonra İngilizler Musul, İskenderun, Çukurova, Antep, Urfa, Maraş’ı işgal etmiştir.

Fransızlar; Suriye kıyıları, Kilikya, Halep, Şam ve Musul bölgelerini, İtalyanlar; Antalya, Konya Burdur’u,

İzmir’i, Ermeniler de Mondros’un 24. maddesine dayanarak Fransız kuvvetleriyle Güney ve Doğu

Anadolu’da Türk topraklarına saldırır.

İstanbul hükümeti, işgalleri engellenemediği gibi yapılan uyarıları da dikkate almaz. Bu durum

karşısında askeri ve siyasi önderlerin gayretleri sonucu mahalli ya da bölgesel düzeyde teşkilatlanmalar

başlar.

Mondros’un imzalandığı sıralarda Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak

Adana’da bulunuyordu. Mütarekenin şartlarının ağır olduğunu söylenmesi üzerine bu durumdan rahatsız

olan İngilizlerin baskısıyla 7 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Orduları Grubu ile VII. Ordu Karargâhı

lağvedildi. Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti emrine atanır ve 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelir. 30 Nisan

1919 tarihinde ise Padişah tarafından Samsun ve çevresindeki olayları bastırmak ve araştırmak göreviyle

(14)

müfettiş olarak atanır. Bu görevle yola çıkan Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşır. Burada

inceleme çalışmalarından sonra 27 Mayıs 1919’da Havza Genelgesini, 22 Haziran 1919’da Amasya

Genelgesini yayımladıktan sonra kongreler dönemini başlar. Bu gelişmelerden rahatsız olan İngilizlerin

baskısı üzerine İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırır. Mustafa Kemal ise askerlik ve resmi

görevinden istifa ettiğini bildirerek çalışmalarına devam eder. 23 Temmuz 1919 da Erzurum, 26 Temmuz

1919’da Balıkesir 16 Ağustos 1919’da Alaşehir, 4 Eylül 1919’da Sivas Kongreleri yapılır.

Bu arada İstanbul ve Anadolu’daki gelişmelere bağlı olarak Damat Ferit hükümet görevini bırakır,

yerine Ali Rıza görevi devralır. Yeni hükümet ile Temsil Heyeti arasında Amasya Protokolü görüşmeleri

başlar. Diğer taraftan Aralık 1919’da yapılan seçimlerle yeni Mebussan Meclisi oluşur. Yeni mecliste çok

fazla Ankara hükümeti taraflarının olması İtilaf Devletlerini rahatsız ediyordu. Salih Paşa hükümetine de

sürekli baskı yapıyorlardı. Bu baskılardan bunalan Salih Paşa 3 Mart 1920’de istifa etti. İtilaf devletleri

Londra Konferansı kararları ve İstanbul ve Anadolu’daki gelişmelerden dolayı 16 Mart 1920’de İstanbul

kuşatılır. İngilizler tarafından basılan Mebusan Meclisi 18 Mart 1920’de kapatılır. 5 Nisan 1920’de Damat

Ferit Paşa tekrar hükümet kurar. Mebusan Meclisi kapanınca Anadolu’da Mustafa Kemal ve arkadaşları

Büyük Millet Meclisi’ni 23 Nisan 1920’de açar. Damat Ferit yayınlattığı fetva ile Mustafa Kemal’i asi olarak

niteler. Gıyabî olarak yargılayarak idamına hükmeder. Buna karşılık Ankara’da fetva yayımlar Anadolu’daki

hareketin meşru olduğu Padişah ve Halife’nin baskı altında tutulduğu vurgulanır. Olabilecek karşılıkları

önlemek için 29 Nisan 1920’de de Hıyanet-i Vataniye Kanununu çıkarılır.

İstanbul - Ankara hattında bunlar yaşanırken İtilaf devletleri hazırladıkları barış taslağını vermek

üzere 22 Nisan’da Osmanlı Devleti’ni hazırladıkları barış taslağını Osmanlı Devleti’ne vermek üzere 22

Nisan’da Osmanlı Devleti’ni resmen konferansa davet eder. Konferansa Osmanlı hükümeti adına Tevfik

Paşa katılır. Metni inceledikten Sonra Damat Ferit’e barış metninin çok ağrı olduğunu dolayısıyla barış

şartlarının bağımsız bir devlet tarafından imzalanabilecek bir metin olmadığını ifade ederek görüşmelerden

ayrılır. Damat Ferit yeni bir heyet kurar ve heyet başkanı olarak Paris’e gider ve görüşlerini konferansa

sunar. Fakat bunların hiçbiri dikkate alınmaz. Yunanların Anadolu’daki girişimleri de göz önünde alınarak

şartlar daha da ağırlaştırılır. Nihayetinde 10 Ağustos 1920 tarihinde İstanbul Hükümeti adına Maarif Nazırı

Bağdatlı Hamdi Paşa, Danıştay Başkanı Rıza Tevfik ve Bern sefiri Reşat Halis barış metnini imzalar. Sevr’in

yürürlüğe girebilmesi için taraf devletlerin yetkili kurumlarınca onaylanması gerekiyordu. Mebussan meclisi

18 Mart 1920’de kapandığı için bu antlaşma ölü doğmuş oldu. TBMM bu antlaşmaya çok sert tepki verdi

Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir’in önerisi üzerine bu anlaşmayı kabulüne kara verenler,

imzalayanlar ve onaylayanlar vatana ihanet suçuyla suçlanmış ve vatansız sayılmalarına karar verilmiştir.

Türk kuvvetlerinin Gediz’de Yunanlılar’a yenilmesi TBMM’de büyük bir üzüntüye neden oldu.

Bunun üzerine Mustafa Kemal düzenli ordu için çalışmalara başladı, bu çalışmalar 1920 Ekim ayında

tamamlandı. Batı cephesi ikiye bölündü. 10 Kasım’da Albay İsmet Batı cephesinin, 11 Kasım’da Albay

Refet Bey Güney cephesi komutanlığına atandı. Kuvayı Milliye birlikleri de düzenli orduya katılmaya

başladı fakat bir takım sıkıntılar yaşandı. Özellikle Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe dikkati çeker.

Düzenli ordunun Batı Cephesi İsmet Paşa komutanlarında 11 Ocak 1921’de ilk zaferini kazandı. Bu zafer

(15)

Fransa ilk İtalya’ya Ankara hükümeti ilişkilerini gözden geçirmeye zorladı. Sovyetlerle Ankara hükümeti

arasında antlaşma imzalandı. İtilaf Devletleri Ankara’yı ciddiye almaya başladı ve Sevr’i düzenlenerek için

Londra’da bir konferans düzenlemesi kararlaştırıldı.

Londra Konferansı 21 Şubat 1921’de toplanırken Ankara ve İstanbul hükümeti birlikte davet edilir.

Böylece temsil sorunu gündeme gelir.

1

Gerek Anadolu gerekse İstanbul matbuatı bir heyetle katılmanın

yararlı olacağını dillendirilir.

2

Londra konferansından sonra 1 Nisan 1921’de kazanılan İkinci İnönü savaşı

TBMM’de de Anadolu’da büyük heyecana ve sevince neden olur. Bu güzel gelişmeyi İkdam Mustafa

Kemal’in telgrafını yayımlayarak şöyle duyurur:

“İnönü Meydan Harbinde Metristepe’de Garp Cephesi Kumandanı ve Erkan-ı Harbiye-i

Umumiye Reisi İsmet Paşa’ya,

Bütün tarih-i âlemde sizin İnönü Meydan Muharebelerinde deruhte ettiğiniz vazife kadar

ağır bir vazife deruhte etmiş kumandanlar enderdir. Milletimizin istiklal ve hayatı dâhiyane idareniz

altında şerefle vazifelerini gören kumanda ve silah arkadaşlarınızın kalb-i hamiyetine büyük

emniyetle istinat ediyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talini de yendiniz. İstila

altındaki bedbaht topraklarımızla beraber bütün vatan bugün müntehalarına kadar zaferinizi teyit

ediyor. Düşmanın hırs-ı istilası azim ve hamiyetinizin yalçın kayalarına başını çarparak hürde haş

oldu. Namınızı tarihin kitabe-i mefahirine kaydeden ve büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken

üstünde durduğunuz tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir meydan şeref seyrettirdiği

kadar milletimiz ve kendiniz için şaşa-ı i’tila ile dolu bir ufuk –ı istikbale de nazıe ve hâkim olduğunu

söylemek isterim.

1 Nisan 337, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal “

3

Barışa katkısı olanları da Meclis ödüllendirir. Batı Cephesindeki Kütahya - Eskişehir

Muharebelerindeki yenilgi olumsuz hava estirse de Mustafa Kemal’in Başkomutan olduktan sonra 5 Ağustos

1921’de Tekâlif-i Milliye emirlerini yayımlayarak Sakarya Meydan Muharebesini kazanarak tüm olumsuz

hava dağıtıldı. İkdam’da bu savaşın sonucunu hakkın tabii bir neticesi olarak okuyucuyla paylaşır zira

Yunanlılar Anadolu topraklarını istilaya çalışırken Anadolu da bağımsızlık ve yaşam için savaşmıştır

4

.

Meclis, Mustafa Kemal’e Gazilik ve Mareşallik rütbelerini vermiştir

5

. Sakarya’nın siyasi sonuçları ise 20

Ekim1921 Ankara

6

, 13 Ekim 1921 Kars antlaşmaları olmuştur. Sakarya Savaşı Yunanistan’da siyasi ve

1

İkdam, nr. 8578, 18 CE 1339 - 27 KS 1337/1921, s. 1.

2

İkdam, nr. 8603, 14 CA 1339 - 22 Şubat 1337/1921, s. 1.

3

İkdam, nr. 8643, 26 Recep 1339 - 5 Nisan 1337/1921, s. 1.

4

İkdam, nr. 8800, 12 Muharrem 1340 - 15 Eylül 1337/1921, s. 1.

5

İkdam, nr. 8811, 23 Muharrem 1340 - 26 Eylül 1337/1921, s. 1.

6

(16)

iktisadi çöküntüye neden oldu. İtilaf devletlerinin de Yunanistan’a olan inancı iyice azalır. Avrupa’da

kamuoyu Türkler lehine dönmeye başlamıştır.

Başkomutanlık Meydan Muharebesi için yaklaşık bir yıl hazırlık yapan Mustafa Kemal 26 Ağustos

1922’de taarruz emrini verdi. Şiddetli çarpışmaların sonunda 30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in

yönettiği Başkomutanlık Muharebesi zaferle sonuçlanmıştır.

İngiltere’nin Yunanistan adına arabuluculuk yapılmasıyla 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi

yapıldı. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşmasıyla Türk milletinin bağımsızlığı tanınmıştır.

Sonuç itibariyle 30 Ekim 1918’de başlayan Mütareke Dönemi yeni bir ruh ve yeni rejim anlayışıyla

29 Ekim 1923’te bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sona ermiştir

7

.

7

Bu bilgiler Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ’nin editörlüğünü yaptığı Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi adlı eserden

özetlenerek alınmıştır. (Editör Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Gazi Kitapevi,

Ankara, Temmuz 2009, s. 63 - 181)

(17)

0.2. Mütareke Dönemi Türk Basını

1918 - 1923 Türk siyasetinin, kamuoyunun ve basının en zor yıllarıdır. Devlet adamlarının, Türk

halkının ve aydınının fikri hayatı bir hayli karışıktır. Kimileri kurtuluşu Amerika’da kimileri İngiltere’de

kimileri Halife’de kimileri de Anadolu’daki mücadelesinde görmektedir. Türk basının da aynı durumda

olduğunu aşağıdaki bilgiler ışığında söyleyebiliriz.

“1918 – 1923 yıllarını kapsayan bu dönemde, merkezi İstanbul’da bir Osmanlı hükümeti, bir

de merkezi Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti vardır. Osmanlı hükümeti işgal

kuvvetleriyle işbirliği yapmakta, Ankara hükümeti ise, ülkenin bağımsızlığı için Kurtuluş Savaşı’nı

yürütmekteydi. Basın da bu duruma paralel olarak İstanbul basını ve Anadolu basını olmak üzere iki

merkezde gruplaşmıştır.

8

“Mütareke yıllarında İstanbul’da çeşitli eğilimlerde gazete çıkmıştır. Bir yanda Millî

Mücadele’yi destekleyenler vardı: İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit. Bir yanda da Millî Mücadele’ye

bütün güçleriyle saldıranlar: Payam-ı Sabah, Alemdar ve Türkçe İstanbul. Bunların dışındakiler

Anadolu’daki direniş eylemine sempatisi olan gazetelerdi: Tasvir-i Efkâr, İstiklâl, İkdam ve

Tercüman-ı Hakikat.1922 yılında çıkan Tanin yine İttihatçıları koruyordu. Koyu İslâmcılar

Sebilürreşat’ın çevresinde toplanmışlardı. Komünistler de Aydınlık dergisini çıkardılar.

9

Burada dikkatimizi çeken şey basınımızın İstanbul ve Anadolu diye ikiye ayrılmasıdır. Her iki basın

muhiti de kendi şartları içinde sıkıntılar yaşamaktadır. Mesela İstanbul Hükümetinin 5 Şubat 1919’da

çıkardığı kararname hakkında Fuat Süreyya eserinde şöyle der:

“Bu kararnamenin hükümleri oldukça ağırdı. Basın yayın organları üzerinde önemli bir

denetim getiriyordu.

İttihat ve Terakkicilerin baş düşmanı kesilen Vahdettin istibdattan hiç ders almamış gibi 5

Şubat 1919’da bir kararname yayınlayarak; gazeteler hakkında çıkarma ve kontrol, kitaplar

hakkında da önceden müsaade ve müsvedde kayıtları koymuştur. Kurulan sansür heyetlerinden ön

müsaade alınmadan hiçbir yayın yapılmayacaktı.

10

“İstanbul’da çıkan Yeni Gün Millî Mücadele yanlısı tutumuyla İngilizlerin dikkatini çekmiş,

matbaası basılmış ve gazete kapatılmıştır. Ankara’da yayınlanmaya ilk sayısında şu satırlar göze

çarpmaktadır:

8

M. Nuri İnuğur: Basın ve Yayın Tarihi, Hilâl Matbacılık Kollektif Şirketi, İstanbul, 1978, s. 317.

9

Hıfzı Topuz: Türk Basın Tarihi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2003, s. 98.

10

(18)

İngilizler Yeni Gün sahibinin evini ve matbaasını basarlar. Bütün mamelekini zapt ederek

çoluğunu çocuğunu sokağa atmakla vahşi bir zevk buldular.

11

İstanbul basınının bir başka sıkıntısı da Anadolu’dan haber almaktır.

“Mütareke yıllarında İstanbul basınında Millî Mücadele haberlerinin kaynağı genellikle

takalarla, motorlu kayıklarla, yük gemileriyle İnebolu’dan ya da İzmit’ten getirilen haber

bültenleriydi.

Anadolu Ajansı’nın Ankara’da’Resmi Tebliğ’olarak yayınladığı bu bültenlerde Meclis

toplantılarının özetleri ve cephe cephe haberleri vardı. Bunları çeşitli yollardan bulan kaptanlar,

lostromolar, tayfalar İstanbul’a getirir, gazetelere satarlardı. O zamanlar gazeteler bülten avcılığı

için özel muhabirler tutmuşlardı. Bunlar sabah erken saatlerde, Kızkulesi açıklarında demirleyen ya

da Yemiş İskelesi’ne yanaşan motorlarla yaklaşıp bu bültenleri elde etmeye çalışırlardı. Önceleri

takacılar bu bültenleri parasız veriyorlardı. Sonra gazetelerin resmi tebliğ peşinde koştuklarını

görünce satış yoluna saptılar. Bunları ele geçirmek gerçekten fedakârlık isteyen bir işti.

12

Anadolu basınının da kendine göre sıkıntıları vardı:

“…Gazetelerde o zamanlar en basit baskı araçları kullanılmıştır. Bazı yerlerde de

gazete’esericedit’denilen yazı kâğıtlarına basılmıştır. Baskı makineleri at ve öküz arabalarıyla ilden

ile taşınmış ve gazeteler en ilkel koşullar altında yayınlanmıştır. Meslekte mürettip (dizici) yoktur,

matbaacı yoktur, kâğıt yoktur, mürekkep yoktur, yedek parça yoktur…

13

Mustafa Kemal de basının gücünü kullanarak bir taraftan Anadolu mücadelesinin haklılığını

anlatmaya çalışmış diğer taraftan taraftar toplamayı amaçlamıştır. Bunun için İrade-i Milliye, Hâkimiyet-i

Milliye ve Minber gazetelerinin çıkmasında etkili olurken İstanbul’da çıkan İleri gazetesini de Anadolu’nun

sesini duyurmak için kullanmıştır.

1894’te Ahmet Cevdet’in çıkardığı İkdam gazetesi için Hıfzı Topuz şunları yazmıştır:

“İkdam’da Mütareke’nin ilk yıllarında Refik Ahmet yazıyordu. Yakup Kadri Karaosmanoğlu

1920 başlarında gazeteye yeni bir renk getirdi. İlk yazılarının birinde, ’Kötümser olmak bir nevi

hainliktir. Farkına varmadan kaleyi içinden vurmaktır. Ümitli olmak zorundayız.’diyordu (12 Ocak

1920) Ne var ki İkdam’ın o dönemde Kuvvay-ı Milliye’ye daha ek güveni yoktu. Bir süre sonra

Yakup Kadri daha umutlu yazılar yazmaya başladı. İkdam şimşekleri üstüne çekmeden Ankara’nın

başarılarını yansıtmaya çalıştı.

14

11

M. Nuri İnuğur: Basın ve Yayın Tarihi, Hilâl Matbacılık Kollektif Şirketi, İstanbul, 1978, s. 319.

12

Hıfzı Topuz: Türk Basın Tarihi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2003, s. 140.

13

Hıfzı Topuz: Türk Basın Tarihi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2003, s. 118.

14

(19)

İnceleme yaptığımız 1921 yılındaki sayılarda Yakup Kadri ve İkdam yazarları Millî Mücadele

konusunda Ankara’ya ve mücadeleyi yapanlara güvenmekte ve Millî Mücadele’yi desteklemektedir. Yakup

Kadri’nin “Anadolu ve İstanbul

15

, Bir Açık Söz

16

, Büyük Dostlarım

17

, Çobansız Sürü

18

, İsmet Paşa

19

“ gibi

yazıları bu düşüncemizi destekler niteliktedir.

Kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki etkisi son yıllarında kendini iyice hissettirmiştir. Her

dönemin kendine has kitle iletişim aracı olduğunu düşünürsek, Mütareke dönemindeki kitle iletişim

araçlarından biri de gazeteler idi. Mütareke yıllarında farklı düşünceleri biz bu gazeteler sayesinde takip

edebiliriz. Bu gazetelerdeki bilgiler ışığında biz dönemin sosyal, siyasî ve kültürel hayatını sağlıklı bir

şekilde değerlendirebiliriz. İşte bu değerlendirme esnasında dönemin gazeteleri bizim için birer kaynaktır.

15

İkdam, nr. 8888, 13 RA 1340 - 13 Eylül 1337/1921, s. 2.

16

İkdam, nr. 8883, 8 RA 1340 - 8 KE 1337/1921, s. 2.

17

İkdam, nr. 8746, 14 Zilkade 1339 - 20 Temmuz 1337/1921, s. 2.

18

İkdam, nr. 8649, 2 Şaban 1339 - 11 Nisan 1337/1921, s.2.

19

(20)

I. BÖLÜM

(21)

I.1. İKDAM GAZETESİ HAKKINDA

I.1.1. İkdam Gazetesinin Yayın Süreci

1894 - 1928 yılları arasında günlük olarak yayınlanan siyasi, ilmi gazete. Türk basınının en uzun

süreli günlük gazetelerinden olan ikdam’ın ilk sayısı 1 Muharrem 1312’de (5 Temmuz 1894) yayınlanmış, 23

Şubat 1325 ‘e (8 Mart 1910) kadar 5557 sayı çıktıktan sonra 1 Mart 1326–12 Şubat 1327 (14 Mart 1910 - 25

Şubat 1912) tarihleri arasında 607 sayı Yeni İkdam, 13 Şubat 1327 - 28 Şubat 1328 (26 Şubat 1912 - 10

Ağustos 1912) arasında 166 sayı İktiham, 28 Temmuz 1328’de (10 Ağustos 1912) tekrar İkdam adıyla ve

5558 numarayla yayımına devam etmiş, 31 Aralık 1928’de 11384 numaralı nüshasıyla yayın hayatına son

vermiştir. Böylece farklı İsimler altında toplam 12157 sayı çıkmış olan İkdam‘ ın 1 - 31 Aralık 1928 tarihli

sayıları (11354 - 11384) yeni harflerle basılmıştır. Sahibi Ahmet Cevdet'in

20

27 Mayıs 1935’te ölümünden

sonra Ali Naci Karacan İkdam, Halk Gazetesi (12 Ocak - 13 Ağustos 1939 210 sayı), Velit Ebüzziya İkdam,

Sabah Postası (14 Ağustos - 31 Aralık 1939, 139 sayı), Ethem İzzet Benice 24 Mayıs 1961’e kadar devam

eden İkdam ve Gece Postası adlı gazeteleri yayınlamışlardır.

II. Abdülhamit dönemi gazeteleri içinde önemli bir yeri olan ve yönetime uyum sağlayan İkdam‘ ın

tirajı 15.000 civarında iken Meşrutiyet’in ilanı günlerinde 40.000’e kadar çıkmıştır. Ahmet Cevdet, Sabah

gazetesi sahibi Mihran Efendi ile anlaşarak II. Meşrutiyet’ in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 gecesi gazete

provalarını görmeye gelen sansür memurlarını kovmuş, bu olay günümüzde kutlanan 24 Temmuz

Gazeteciler Bayramı’nın doğmasına vesile olmuştur. Gazete İttihat ve Terakki iktidarı döneminde

20

Ahmet Cevdet Oran, İstanbul’da doğdu. Babası, İstanbul’un tanınmış tütün tüccarlarından Hacı Ahmet Efendi’dir.

Kaptanpaşa Rüştiyesinden sonra Mülkiye’den ve Hukuk Mektebi’nden mezun oldu. Arapça, Farsça ve Fransızca

dersleri aldı; kendi gayretiyle Almanca ve Rumca öğrendi. Bildiği diller sayesinde daha yirmi yaşında iken

Tercümân - ı Hakîkat gazetesine mütercim olarak girdi ve ilk yazılarını bu gazetede yayımlamaya başladı. Bu arada

Takvîm - i Vekâyi’de de yazılar yazdı ve bir süre bu gazetenin yazı kurulunda görev aldı. Daha sonra Tömbeki

Rejisi’nde ve Osmanlı Bankası’nda memur olarak çalıştı. Sabah, Tarîk, Saâdet gazetelerinde başmuharrirlik yaptı. 5

Temmuz 1894’te İkdam gazetesini yayımlamaya başladı. Uzun süre bu gazeteyi yayımladığı için İkdamcı Cevdet

diye tanındı.

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra idareyi eline geçiren İttihat ve Terakki Fırkası’na muhalefette bulunan Ahmet

Cevdet 31 Mart Vakası’nın ardından Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı. Gazeteye oradan yazılar göndermeye devam

etti. Cumhuriyet ilan edilince Türkiye’ye döndü. Gazetede yayımlanan bir haberden dolayı İstiklâl Mahkemesi’ne

verildiyse de suçsuz olduğu anlaşılarak beraat etti ve hayatının sonuna kadar siyasetten tamamen uzak kaldı. 1935’te

Ankara’da yapılan I. Matbuat Kongresi’ne katıldığı gün çok heyecanlanarak kalp krizi geçirdi ve ertesi gün 27

Mayıs 1935’te vefat etti.

Gazetecilik faaliyeti yanında yayıncılıkla de meşgul olan Ahmet Cevdet, İkdam Kütüphanesi adı altında pek çok

faydalı kitap yayımlamıştır. Yazılarında sade bir dil kullanan Ahmet Cevdet’in Türkçülüğü ve Türkçeciliği hem

dilinde hem fikir hayatında değişmeyen hareket çizgisini teşkil etmiştir. Ayrıca zengin iç ve dış haberleri, ciddi,

seviyeli, ilgi çekici tefrika ve makaleleriyle kısa sürede gazeteyi okuyuculara sevdiren Ahmet Cevdet böylece

İkdam’ı devrin en çok satılan gazetesi haline getirmiştir. Ahmet Cevdet ilk defa rotatif baskı makinesini Türkiye’ye

getirmiştir (Nuri Yüce, Türk Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1989, c. 2, s.55).

(22)

muhalefete geçtiğinde sahibi Ahmet Cevdet 1909’da Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmış ve yazılarını oradan

göndermiştir.

Genç yazarlar için tecrübe sahası olan İkdam’ın (İkdam’ın Otuz Beşinci Sene-i Devriyesi, 1 Temmuz

1927) kadrosunda yer alan önemli isimler arasında Ahmet Cevdet, Abdullah Zühtü, Mustafa Reşit, Mustafa

Daniş, Sami Rıfat, Lütfi Fikri, Hüseyin Kazım Kadri, Bahai takma adıyla Velet Çelebi, Müftüoğlu Ahmet

Hikmet, Şehabettin Süleyman, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rauf Yekta, M. Nuri Şeyda, Salih Zeki, Ahmet

Naim, Ali Rıza Seyfi, Necip Asım Yazıksız, Abdurrahman Şeref, Ali Emiri Efendi, Celal Esat Arseven,

Selim Sırrı Tarcan, Halil Halidi, Ispartalı M. Hakkı, Rıza Nur, Hüseyin Cahit Yalçın, Celalettin Arif,

Babanzade İsmail Hakkı, Mehmet Cahit, Mustafa Sadri, Gümülcineli İsmail, Necmettin Sadık Sadak,

Burhanettin Tepsi, Mahmut Sadık, Ahmet Emin Yalman sayılabilir. Haber toplama işine de büyük önem

vermiş olan gazete şehir haberlerini sayısı on beşi bulan muhabir kadrosuyla izlemiş, böylece muhabir

kullanma geleneğinin temellerini atmıştır. Yurt dışı muhabirlerinden İkdam’ın Paris Muhabiri’sıfatıyla en

önemli ismi Ali Kemal’dir.

Yayın hayatı boyunca değişmez ilkelerinden biri Türkçülük ve Türkçecilik olan İkdam aynı fikri

paylaşan pek çok yazarı bünyesinde toplamış, zamanla dil konusundaki politikasını da Türk dilinin

sadeleştirilmesi, Türk köylüsünün kendi diliyle yazılanları anlayabilmesi’olarak belirtmiştir (Yeni İkdam, 31

Mart 1910) Kullandığı açık ve sade diliyle halk tarafından da beğenilip benimsenmiş, özellikle dil ve tarih

alanında Türkçülük akımına öncülük yapmıştır. İkdam, çıkışından 3 yıl sonra Türk basınında ilk defa olmak

üzere başlığına ‘Siyasi, ilmi, iktisadi Türk gazetesidir’ ifadesini yerleştirmesiyle de dikkati çeker. İstanbul’a

dönen Ali Kemal’in başyazarlığında yayınlanmaya başlandığı dönemde İkdam II.Meşrutiyet’in önemli yayın

organlarından biri olmuştur. Ahmet Cevdet’le İsviçre’de görüşen Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun İkdam

üzerindeki tasarrufu ise 1919 yılında başlar ve bu dönemde gazetenin muhabir ve yazı işleri kadrosunda

değişiklik yapılıp İlhami Safa, Abidin Daver gibi isimler gazetenin bünyesine dâhil edilir. Yakup Kadri’nin

Mütareke ve Millî Mücadele döneminde millî dava çizgisinde bir yayın politikası kazandırdığı İkdam,

İstiklal Savaşı yıllarında Ankara’ya muhabir gönderen ilk gazete olmuştur.

İkdam zengin iç ve dış haberler, ciddi, seviyeli ve ilgi çekici makaleler yanında Ahmet Mithat, Fatma

Aliye, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri gibi

edebiyatçıların roman, hikâye ve tiyatro tefrikaları; Ahmet Rasim, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil,

Samipaşazade Sezai, Ali Reşat, Abdurrahman Şeref gibi yazarların edebi, tarihi yazı ve sohbetleriyle de

okuyucunun ilgisini çekmiştir.

Ahmet Cevdet, İkdam’la birlikte Türk kültür ve tarihine hizmet eden bazı eserleri de Kitaphane-i

İkdam adı altında on sekiz numaraya kadar devam eden bir seri kitap da yayınlamıştır.

21

İkdam 1921 yılında (8551 – 8609) 355 sayı çıkmıştır. 6, 7 Mart

22

, 28 Nisan

23

ve 15 TS

24

tarihlerinde

sansürden dolayı dört gün çıkmaz. 9 ve 10 Haziran tarihlerinde gazetenin niçin çıkmadığıyla ilgili bir bilgiye

21

(23)

rastlayamasak da tarihin Ramazan Bayramı’nın birinci ve ikinci gününe rastlaması nedeniyle

çıkartılamadığını düşünüyoruz. Diğer taraftan 16, 17 ve 18 Ağustos tarihlerinde gazetenin çıkartılamamasını

devrin zor şartlarına bağlayabiliriz.

İkdam’ın 1921 yılında çıkan sayıları genellikle dört (313 sayı) sayfadır. Diğer taraftan bir sayısı sekiz

sayfa, iki sayısı iki sayfa, 39 sayısı da altı sayfa çıkmıştır. İkdam’daki bazı yazıların sansürlendiği de

görülmüştür.

22

İkdam, nr. 8615, 28 CA 1339 - 8 Mart 1337/1921, s. 1.

23

İkdam, nr. 8666, 20 Şaban1339 - 29 Nisan 1337/1921, s. 1.

24

(24)

I.1.2. İkdam Gazetesinin Şekil Özellikleri

Birinci sayfanın başlık klişesi.

Gazetenin başlık klişesi yukarıdaki şekildedir. Başlık klişesinin hemen sağ tarafında “Sahib-i İmtiyaz

ve Ser Muharriri Ahmet Cevdet” altında “Her gün sabahları neşr olunur, siyasî, ilmî, iktisadî Türk

gazetesidir.”Alt satırda “Mahal-i idaresi: İstanbul Bab-ı Âlî Caddesi’nde İkdam yurdu daire-i mahsussan

“alt satırda “Telefon Numarası: İstanbul, 1797 - Telgraf adresi: İstanbul, İkdam - nüshası 100 paradır.”

yazmaktadır.

Sol tarafta ise, “1312 Senesi Muharrem guresinde tesis edilmiştir.” Alt satırda “Ümmet-i İslamiye,

Millet-i Osmaniye için müfit-i esere sahifemiz açıktır. Derç olunmayan evrak iade olunmaz. “altta “Abone

şeraiti: Vilayet için seneliği 850, altı aylığı 450, üç aylığı 240 kuruştur. Memalik-i ecnebiye için seneliği

1150, altı aylığı 600, üç aylığı 300, nüshası 100 paradır.”

Başlık klişesinin hemen alt satırında Rumî ve Hicrî takvime göre gün, ay, yıl olarak yayın tarihi o

günkü nüshasının numarası ve gazetenin kaçıncı yılı olduğu yazılmıştır.

İkdam gazetesi genellikle dört sayfa çıkmıştır. Gazetenin birinci sayfası beş sütuna ayrılmış ve

sütunlar dikey bir çizgiyle belirtilmiştir. Birinci sayfada Ahmet Cevdet’in dönemin siyasî, sosyal ve kültürel

hayatıyla ilgili makaleleri, cepheden gelen haberler, cephenin haritaları, Yunanistan’daki gelişmeler ve

Avrupa’daki önemli gelişmeler duyurulur. Ayrıca yeni tefrikalar önce birinci sayfanın sol alt köşesinde

yayınlanır.

Cephe haritası

Ft. 3 Birinci sayfadaki tefrika ilanı

İkinci sayfa genellikle altı sütuna ayrılmıştır. Sütunlar bir çizgi ile belirtilmiştir. İkinci sayfanın

altında tefrikalar için bir bölüm ayrılmıştır. Bu bölümde Hüseyin Rahmi’nin; Eşkıya İninde, Kesik Baş,

Muhabbet Tılsımı, Tutuşmuş Gönüller‘i ile Ahmet Refik’in; Sokullu, Orhan Gazi, Türk ve Bizans tefrikaları

(25)

yayınlanmıştır. İkinci sayfada da çeşitli konularda makalelere rastlarız. Yurt içindeki ve yurt dışındaki

gelişmelerle ilgili haberler de yer alır.

Üçüncü sayfada dikey çizgilerle altı sütuna ayrılmıştır. Yine çeşitli konulardaki makaleler ve

yurtiçindeki ve yurtdışındaki gelişmelerle ilgili haberler yer alır.

Dördüncü sayfa reklam ve ilanlar için ayrılmıştır. Bu sayfada yer yer spor haberleri de görülür. Bu

sayfada resimlere de yer verilmiştir. Sinema ve tiyatro ve asâr-ı münteşire bölümleri de bu sayfadadır.

Ft. 4 Reklam sayfasındaki bir resim Ft.5 Moda ile ilgili bir resim

I.1.3. İkdam Gazetesinin Muhteva Özellikleri

I.1.3.1. İkdam’ın Yayın İlkeleri ve Yayın Politikası

Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra yeni bir savaş başlar bu savaş silahlı mücadele olmayıp

siyasi ve bürokratik bir savaştır. Birinci dünya savaşının bitmesinden sonra İtilaf devletleri savaşı

kaybedenlere ağır bir fatura ödetme gayretindedir. Almanya çok ağır şartları olan bir anlaşmaya imza atmak

zorunda kalır. Sıcak savaş sonrası Almanya, savaş sonrası tazminat, borçlar, silahsızlanma ve sömürgelerini

kaybetme sıkıntılarıyla mücadele ederken benzer durumlar Bulgaristan, Avusturya ve Macaristan için de

geçerlidir. Osmanlı Devleti de Mondros’tan sonra başlayan işgaller, İtilaf donanmasının İstanbul’a gelmesi

ve Sevr’in ağır şartlarına boğun eğdirme politikalarıyla mücadele eder. Osmanlı devlet adamlarına Sevr

imzalatılsa da Türk aydını ve halkı şartların çok ağır olduğunu millî birliğimize, bütünlüğümüze ve

bağımlılığımıza kast edildiğini belirterek Sevr’in yok sayılmasına ya da tadilatına gidilmesini ister

25

. İtilaf

devletleri de Sevr’i imzalatma işini hızlandırmak için Yunanistan’a birtakım vaatlerde bulunarak Anadolu

topraklarına saldırtır. Fakat Anadolu’daki mücadele ruhu hem Yunanlılara hem de İtilaf devletlerine bu

fırsatı vermez. Nitekim Fransa, Ankara hükümetiyle anlaşma yaparak Kilikya’dan ayrılır. Bu durum

Avrupa’da Ankara hükümetinin itibarını arttırırken yapılacak Londra Konferansı’na da çağrılmasını sağlar. I.

25

(26)

ve II. İnönü Zaferi’nin payını unutmamak gerekir. Dikkat edilecek bir nokta da şu ki İtilaf devletleri İstanbul

ve Ankara hükümetleriyle ayrı ayrı görüşüp ikilik yaratarak amaçlarına ulaşma hevesindedir. İki heyet de söz

hakkının kendilerine ait olduğunu söylese de

26

İtilaf devletlerinin Misak-ı Millî’nin Mebussan Meclisi’nde

kabulünden sonra İstanbul’u fiilen işgal etmesi istemeden de olsa Ankara hükümetinin elini güçlendirmiş ve

kamuoyunda Türk halkının temsilcisi olarak görülmesini sağlamıştır. Londra Konferansı’na iki heyet

çağrılınca kamuoyu iki heyetin birleşmesini ve tek heyetin söz sahibi olmasını isteyince İstanbul hükümeti

söz hakkının Ankara hükümetinde olduğunu söylemiştir

27

. Böylelikle İtilaf devletleri bu oyunda başarısız

olunca ellerindeki diğer kozu kullanmak isterler. O da Yunanistan’ın askeri mücadelesidir. Yunanistan’ın I.,

II. İnönü ve Sakarya savaşlarında başarısız olması, İtilaf devletlerinden sürekli yardım ve borç istemesi,

Yunanistan’ın iç çekişmeleri bu alternatifi de neticesiz bırakmıştır. Anadolu’da da rüzgâr iyiden iyiye

Ankara hükümetine doğru eser. Ankara hükümeti de Ankara ve çevresindeki imar faaliyetlerine, elektrik ve

telgraf hatlarının çekilmesine, yolların yapımı ve onarımına hız verir. Diğer taraftan Ankara’da yeni

okulların açılmasına çalışılır. Tüm bunlar yaşanırken Anadolu’nun Rusya’ya yakınlaşması İtilaf devletlerinin

dikkatini çeker. İtilaf devletleri Bolşevizm’in Anadolu’da yayılmasından endişe etmektedir. Bu endişe

İkdam’ın sayfalarına şöyle yansımıştır:

“…İtilaf hükümatı Türkiye’yi taksim ve tecrit etmekle Türkleri arzuları hilafına olarak Bolşeviklere

doğru sevk ediyorlardı. Son dakikada nihayet makul bir surette harekete karar verildi. Fenalığın az çok

önüne geçildi. Fakat her ne kadar şimdi tutulan yol iyi ise de usulü arzu edilen iki hedeften pek çok uzakta

bulunuyor…” (Henri Franklin Bouillon)

28

Anadolu’nun uğraştığı diğer bir mesele de patrikhane meselesidir. Yunanlılar Anadolu’da Rum

Patrikhanesinin hamisi ve temsilcisi olmayı arzularken, Rum Patrikhanesi de Anadolu’daki Rumları

Yunanistan’a bağlamak için çalışır ve Anadolu’daki Rumların Türklerle ticarî ilişkilerini kesmesini ister.

Ayrıca Patrikhane Yunanistan’a maddi destek sağlama gayretindedir.

İkdam gazetesinin 1921 yılı çerçevesinde millî mücadele yanlısı bir yayın anlayışını takip ettiğini

görüyoruz. Bu nedenle Anadolu’daki hareketliliği, Anadolu ordusuna ve ordunun ileri gelen komutanlarına

sayfalarında yer verirken onlar hakkında olumsuz bir takınılmamıştır. Atılan manşetler de bu görüşümüzü

destekler niteliktedir. Ayrıca cepheden gelen haberler günü gününe duyurulmakta, Anadolu’nun tebliğleri

okuyuculara ulaştırılmakta, mücadelenin önde gelenlerinin bildirileri yayınlanmaktadır. Örnekler:

“Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal Paşa’nın Mühim Beyanatı”

29

“Anadolu’da Zafer Şenlikleri”

30

26

İkdam, nr. 8603, 14 CA 1339 - 26 Şubat 1337/1921, s. 1.

27

İkdam, nr. 8603, 14 CA 1339 - 26 Şubat 1337/1921, s. 1.

28

İkdam, nr. 8637, 20 Recep 1339 - 30 Mart 1337/1921, s. 2.

29

İkdam, nr. 8637, 20 Recep 1339 - 29 Mart 1337/1921, s. 1.

30

(27)

“Refet Paşa Süvarileri Tarafından Takip Edilen Yunan Ordusu (İnegöl - Yenişehir) Hattına Ricat

Etti”

31

“30 Mart Tarihli Anadolu Tebliğ-i Resmîsidir:

Düşman bugünde bütün cephelerde şiddetle taarruza devam etmiş ve bilhassa sağ cenahta üç fırka

ile yaptığı taarruz büyük zayiat verdirilerek tart ve merkezde iki fırka ile yaptığı yarma teşebbüsü kıtamızın

fedakârane müdafaa ve mutat taarruzlarıyla tevkif edilmiştir.”

32

“Mustafa Kemal Paşa’nın Beyannamesi, Büyük Millet Meclisi Reisi:’İstiklal ve hâkimiyetimizi temin

eden yeni bir sulh istiyoruz.’diyor.

Mustafa Kemal Anadolu Halkına hitaben bir beyanname neşrederek hareket-i milliyenin gayelerini

tavzih eylemiştir. Beyannamede : “Biz kan dökmeye değil müsalemetkârane vesait ile kazanılan adalete

talibiz. İstiklal ve hâkimiyetimizi temin eden yeni bir sulh istiyoruz. Yunanistan fütuhat siyasetinden feragat

edince hükümet-i mezkûra ile münasebat-ı dostanede bulunmak arzusundayız.”

33

İkdam içerideki havadisleri okuyucuya ulaştırmadaki başarısını dış havadiste de gösterir. Ahmet

Cevdet İsviçre’den gönderdiği yazılarla Avrupa’daki kamuoyunu yansıtmakla birlikte Avrupa’daki sosyal,

siyasî ve kültürel değişimleri İkdam aracılığıyla okuyucuya ulaştırır. İkdam gazetesi yabancı ajanslardan ve

gazetelerden aldığı haber ve yazıları da okuyucularıyla paylaşır. Bu da Anadolu’nun Avrupa’daki gelişmeleri

izlemesine olanak sağlar. İkdam sadece Avrupa’ya yönelmez bir taraftan Amerika’daki gelişmeleri takip

ederken diğer taraftan Suriye, İran, Irak ve Filistin’deki gelişmeleri de okuyucuya ulaştırır.

1921 yılında İkdam’ın başmuharriri Ahmet Cevdet Oran’dır. Bunun dışında Ahmet Reşit Rey,

Ahmet Refik Altınay, Ahmet Şîrânî, Namık Zeki Aral, Baha Sezâi, Mustafa Rahmi Balaban, Rıfat Bilge,

Cevat Rüştü, Haşim Nahit Erbil, Abdurrahman Adil Eren, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri

Karaosmanoğlu, Mehmet Fuat Köprülü, Ahmet Hidayet Reel, Ercüment Ekrem Talu, Ali Nihat Tarlan, Halit

Ziya Uşaklıgil ve Necip Asım Yazıksız akla ilk gelenlerdir. Bu yazar kadrosu ve geniş bir muhteva ile

nitelikli yazılar yayınlanmıştır.

Bu geniş yazar yelpazesi sayesinde İkdam bir yandan farklı alanlardaki okur kitlesine hitap ederek

halkı aydınlatmış, diğer yandan da Anadolu’daki Türk kimliğine sık sık vurgu yaparak Anadolu

mücadelesinin gerekçelerini ve kararlılığını tüm dünyaya duyurmaya, Anadolu ve İstanbul arasında ikilik

çıkarmak isteyenlere fırsat vermemeye, Türk halkını istiklal mücadelesi etrafında birleştirmeye çalışmıştır.

İkdam aynı zamanda Türklerin sanat, zanaat, ticaret, ilim ve ziraat alanlarında kendilerini geliştirmesini

böylece başkasına muhtaç olmadan yaşamayı öğrenmesini vurgulamıştır. Bu tavır bize İkdam gazetesinin

bağımsız bir Türk kimliğine sahip çıktığını göstermektedir.

31

İkdam, nr. 8641, 24 Recep 1339 - 3 Nisan 1337/1921, s. 1.

32

İkdam, nr. 8642, 25 Recep 1339 - 3 Nisan 1337/1921, s. 1.

33

(28)

I.1.3.2. İkdam’da Edebî ve Kültürel Faaliyetler

İkdam gazetesi Türk basın tarihinin önemli ve uzun soluklu gazetelerinden biridir. Dolaysıyla bu

gazetede önemli gazeteciler, fikir adamları ve edebiyatçılar eserleriyle okuyucu ile buluşmuştur. İkdam’da

yurda ve dünyaya ait haberlerin, duyuruların yanı sıra hikâye, roman, makale, sohbet, şiir, hatıra gibi edebî

türler bulunmaktadır.

İkdam bu tür metinlerle bir yandan kültür hayatına hizmet ederken diğer taraftan Anadolu’nun

Türklüğünü ve Türk kimliğini vurgulamaya çalışır. Mesela Rıfat Bilge “Kilis Hatırası “ adlı yazısında

Kilis’teki şair ve şiirlerinden bahsederek Kilis’in Türk toprağı olduğunu vurgular ve Kilis’in anavatana tekrar

katılışını anlatır. Aşağıda verilen bu yazı ile debî eserlerin siyasî alana etkisini de görebiliriz.

Kilis Hatırası

“…Sevr muahedesinin anavatandan ayırmak istediği yerlerin Kilis’le beraber yine

anavatana kavuşan Ayıntab’ı, Maraş’ı, Urfa’yı da düşünüyorum. Bunlar öyle güzel, samimi Türk

memleketleridir ki bunlarsız Türkiye’nin Türkiye kalabilme imkânı yoktur. Şu saydığım mukaddes

yerler birer ilim ve edep ocağıdır. Burasını sulh konferansına da hemşerilerimle arz etmiş idik.

…Urfa ismi darb-ı meseli kalan Nâbî’yi yetiştirmiştir. O Nâbî ki muazzam ve üstadane

şiirleri havi bir Divan, Tuhfetül Haremeyn, Hayriye gibi tarihi ve içtimai eserler vücuda getirmiştir.

Ayıntab, Aynî gibi yüzlerce ciltler vücuda getiren bir büyük müellifin eserlerini istinsaha bir

umur - u kifayet edemez. Hele Kamus ve Burhan-ı Kati’gibi muazzam ve fevkalade safi esereler

vücuda getiren Cenânî hanedanından Asım Ayıntab’a şeref veren efazıl-ı ümmettendir. Şu büyük

adamın adına Ayıntab bir abide dikememiş ise doğduğu şehre lâ - yemut bir abide olmuştur.

Asım’ın muasırı ve hemşerisi olan Menib, (…) tercüme ile fazlını göstermiştir. Ayıntab

hakikaten ilim ve edep ocağıdır: Hafız Mehmet Ağası, Münif Paşa’sı, Osmanlı Türklerinin

hatırasında daima yaşayacaktır. Sünbüloğlu Vehbî, Tuhfe-i Şârihi Hayati gibi edipler yetiştiren

“Maraş”ın da anavatana ilhakını alkışlarım.

Ya benim güzel Kilis’im ne kadar vazı bir kasabadır. Birçok âlimler, şairler yetiştirdiği

hâlde bunları cihana bildirmekten kıskanmıştır.

Ruhü’ş - Şürub gibi muazzam bir Pend - Attar şerhi, bir Divan, iki cilt münşeat bırakan Ruhî

Efendi cidden eski edebiyatımızın bir piridir.

Benim çocukluğumda Kilis’te şair Nafî Efendi, ulemadan Ebubekir Vahit Efendi, mahkeme

kâtibi Hakî Efendi, Sezâî Efendi, Yazıcıoğlu Süleyman Nafî Efendinin şakirtlerinden Fazıl ve Faik

Sabim Efendiler vardı.

(29)

Hele köşker (kefeşker: yemenici). Ruhî (âmâ) bir şair idi ki sık sık nazmettiği gazelleri,

naatları her yerde okunur, bütün mecmualara kaydedilir idi.

Rahmî’nin kardeşi Lütfî muasırı olduğu Şeyh Galip kuvvetinde azle müteallik bir uzun

manzumesinden anlaşılıyor. Şu iki şairin bir de Fesiha mahlaslı kız kardeşleri varmış. Nasılsa bir

aralık elime geçen maatteessüf zayi olan Divan’ını Müstecabizade İsmet Bey pek takdir etmiş idi.

Zavallının nefhaya gönderilmesi eserin zayâna sebep oldu. Kilis bütün Türkiye’de mantık tedrisatı

ile meşhur idi. Bu şöhreti hala talebe arasında muhafaza eder. İstanbul’dan payitahtımızdan Kilis’e

kadar mantık tahsiline giderdi.

Sulh konferansına verdiğimiz muhtıra da hep bu halleri yazmış, Avrupa diplomasisinin

nazar-ı dikkatini celbe çalışmış idik.

Şimdi temenniyatımızın husulünü gördük bundan dolayı evvela kendimizi tebrik eyleriz,

sonra da nasıl bu hars menbaı olduklarını yukarıda bir nebze arz eylediğimiz o güzel memleketimizin

anavatana ilhakına vesâtet eden Ankara umuruna kalbî ve samimi teşekkürlerimizi a’lâ ederiz.”

Darülfünun Türk Lisanı ve Umumî Türk Tarihi Müderrisi

Necip Asım Yazıksız

(İkdam, nr. 8865, 19 RE 1340 - 20 TS 1337/1921, s. 3.)

Yakup Kadri, Halit Ziya, Halide Edip, Hüseyin Rahmi ve Ercüment Ekrem hikâyeleri ile dikkat

çeker. Yakup Kadri hikâyelerine konu olarak genellikle Anadolu ve Anadolu’daki mücadeleyi almıştır. Bir

taraftan Anadolu insanın fedakâr mücadelesi diğer taraftan da Yunanlıların yaptığı zulüm anlatılır. Bu

tutumu Halide Edip de benimser. Halide Edip Fadime Nene ve Kerem Dede hikâyesi ile Yakup Kadri’nin

Ceviz hikâyesi âdeta Anadolu’da yaşanan savaşın yanında Yunanlıların Anadolu ve Türk insanı üzerindeki

tahribatını gözler önüne serer. Ceviz hikâyesindeki hazin atmosfer şöyledir:

“Bir Ceviz

Beş on günden beri köyden köye dolaşıyoruz. Bu köylerin her biri, öbüründen daha

hüzünlüdür.

Yorgunluk bir taraftan; gölümüzdeki melâl öbür taraftan âdeta, nihayeti yok bir gurbet ve

sürgün yolunda gibiyiz. Eski hayatımız, arkada bıraktığımız itiyatlar, rabıtalar bize bir başka asra

ait efsaneler şeklinde görünüyor. Bir daha, eski hâlimize dönecek miyiz? Bu gamlı seyahat günün

birinde sona erecek mi? Buna hiç ihtimal vermiyoruz. Mutlaka ya bir köyün, ya o köyün dere ve

bayırlarından biri içinde can vereceğiz gibi bir hisle doluyuz. Harbin bir ateş sağnağı hâlinde

savurarak, yakarak, yıkarak üstünden geçtiği bu yerlerde ekseriya hayalen tasavvur ettiğimiz ahiret

âlemini; cennet ile cehennem ortasındaki cansız ahiret âlemini buluyoruz ve zannediyoruz ki hepimiz

yerin altında yürüyoruz. Felâket, meşakkatle, zahmet ve elemle o kadar haşır neşir olmuşuz ki, açlık

ve susuzluk gibi şeyler artık bizi korkutmuyor…Birlikte taşıdığımız nevaleler çoktan tükenmiştir;

uğradığımız izbelerde ise yiyecek bulmak kabil değildir. Zira bu yerlerde oturanlar tam bir aydan

(30)

beri, iki taş arasında öğüttükleri ve bir yutulmaz sert hamur hâline koydukları yarı yanmış, yarı kül

olmuş buğday taneleriyle geçiniyorlar.

Böyle, manen bozgun, yılgın ve bedenen bitkin bir halde, bir akşamüstü, altı saat

mütemadiyen yol aldıktan sonra bir köye varıyoruz… Mevsim sonbahar; hava soğuktur.

Anadolu’nun sonbahar soğukları nasıl bir şeydir, bilir misiniz? Ah Tanrım, Anadolu’nun sonbahar

soğukları… Bu, insana manevî bir eza veren ve başa kömür gibi vuran acayip bir soğuktur.

Vardığımız köyün methalinde bir bulanık su birikintisi var ki, hayvan leşleriyle doludur. Burnumuz

artık koku almıyor; fakat altımızdaki atlar bizden daha çok hassastır; yanı başındaki leşleri hisseder

etmez, birden bire doludizgin koşmaya başlıyorlar. İşte böyle koşarak bir taş yığınının içine

düşüyoruz. Zaten, köy dediğim yer hep bu taş yığınlarından ibarettir. Bütün gece, burada nasıl

barınacağız? Acaba hiç üstü kapalı bir ev, bir dam altı bulamayacak mıyız? Ne gezer! Atlarından

inip kendilerine bir kovuk arayan kurtlar gibi dolaşıyoruz; her yere, her köşeye başvuruyoruz; ikide

bir, bir kül veya bir toprak yığının yahut da bir duvar bakiyesinin üstüne çıkıp etrafa bağırıyoruz:

“Yahu, kimse yok mu?”

İşte biz, kim bilir kaçıncı defa böyle yüksekten bağırdığımız sırada idi ki, taş yığınlarının

arasından dokuz on yaşlarında bir çocuk başı göründü ve uzun bir müddet bizi hayretle, korku ile

seyrettikten sonra yavaş yavaş, ağır ağır, bir yaşlı adam vakarıyla bize doğru ilerlemeye başladı. Bu

çocuk kız mı, erkek mi? Tahmin olunamıyordu; ensesine kadar uzamış, rengi meşkûk ve âdeta kirli

bir yığın yün şekline girmiş saçları vardı ve içine parça parça bir eski gömleğin etekleri tıkılmış

renkli basmadan bir don giyiyordu; ayakları başı gibi çıplaktı. Henüz insana alışmamış bir erkek

hayvan yavrusu tavrıyla yanımıza yaklaştı; bir müddet şaşkın, yüzümüze baktı ve kendisine bir şey

söylememizi bekledi:

“Çocuğum; sen burada yalnız mısın?”

Kafasını iki defa yukarıya doğru salladı:

“Hayır, ”dedi, “dedemle ablam ta şuracıkta…”

“Köyde başka kimse yok mu?”

Çocuk etrafına bakındı:

“Hep gittiler; hep gittiler…”dedi.

“Yani, burada üstü örtülü sağlam kalmış bir ev yok mu?”

Bu sualimiz üzerine köylü yavrusu hiç unutamayacağım bir tebessümle gülümsedi; bir

çırpıya benzeyen kolunu sol tarafa bir yere uzattı:

“Aha, şurada bizim ev var, ”dedi.

“Haydi, göster bakalım sizin evi!”

Referanslar

Benzer Belgeler

Saim Ülgen, ilgisizlik yüzünden kay- bolmak üzere olan Türk süslemelerinin korunması ve rölövelerinin yapılması için Vakıflar İdaresinde bir rölöve bürosu

ği, tetkik ettiği ve kısmen uzun müddet oturduğu anavatan parçalarını bu vesile ile bir daha görecek, bilhassa cumhuriyet rejiminin yurdda yarattığı yeni

Gelen bazı bilgilere göre Amerikalılara Musul havalisinde petrol kaynakları üzerinde pek mühim tekel verildiği haberi Amerikan resmi makamları tarafından yalanlanmıĢ

Milli güçler tarafından Bilecik-Karaköy hattının işgal edilmiş olması dolayısıyla bu tarih itibaren Yunan birliklerinin bir kısmının Bursa’ya doğru ilerlediği

Roman Bir Parislinin Devr-i Âlem Seyahati adlı romanın tefrikasıdır. 5742 7 Teşrinievvel 1905. 3 [İmzasız] Şuûn-ı Muhtelife Haber Yurt içinde gelişen çeşitli

Emlak ilanları, tiyatro saatleri, günleri, ev ve arsa ilanları, reklamlar, konserler ve çeşitli nazırlıklardan yapılan duyurular bölümü. 4

Tayyare Kazası; Kont Berhtold; Cokonda (Joconde)’nın Sariki; Epir Ahvali; Romanya Kraliçesi; Romanya Parlamentosu; Dobreçin Hadisesi. 4 Asar-ı Münteşire Haber

3657 21 Ocak 1900 1 Nişan Duyuru Devlet büyüklerine verilen bir kısım nişanlar ve madalyalar hakkında duyuru.. 3657 21 Ocak 1900 1