• Sonuç bulunamadı

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin kuruluşunda (1918-1920) Mehmet Emin Resulzade'nin rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin kuruluşunda (1918-1920) Mehmet Emin Resulzade'nin rolü"

Copied!
138
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AZERBAYCAN DEMOKRATĐK CUMHURĐYETĐ’NĐN KURULUŞUNDA (1918-1920 ) MEHMET EMĐN RESULZADE’NĐN ROLÜ

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

DĐLARA MEHMETOĞLU

ANABĐLĐMDALI: ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER PROGRAMI: SĐYASĐ TARĐH

(2)

T. C.

KOCAELĐ ÜNĐVERSĐTESĐ* SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

AZERBAYCAN DEMOKRATĐK CUMHURĐYETĐ’NĐN KURULUŞUNDA (1918-1920 ) MEHMET EMĐN RESULZADE’NĐN ROLÜ

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

DĐLARA MEHMETOĞLU

ANABĐLĐMDALI: ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER PROGRAMI: SĐYASĐ TARĐH

TEZ DANIŞMANI:PROF. DR. HASRET ÇOMAK

(3)

ĐÇĐNDEKĐLER Sayfa No ĐÇĐNDEKĐLER... I ÖZET... IV ABSTRACT ...V GĐRĐŞ...1

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

AZERBAYCAN'DA CUMHURĐYET ÖNCESĐ SĐYASAL YAŞAM

1. Azerbaycan Đsminin kökeni ...5

2. Azerbaycan Siyasi Tarihi ve Etnik Coğrafyası...10

2. 1. Azerbaycan Hanlıkları... 14

2. 2. Rus Yönetimi’nin Gelişi ve Hanlıkların Parçalanması... 15

2. 3. Rus Yönetimiyle Oluşan Đktisadi Reformlar... 20

2. 4. Rus yönetimi ve Aydınlanma Süreci... 25

2. 4. 1. Edebi Uyanış... 26

2. 4. 2. Eğitim... 28

(4)

Đ

KĐNCĐ BÖLÜM

BĐRĐNCĐ RUS DEVRĐMĐ’NĐN AZERBAYCAN SĐYASĐ YAŞAMINA

ETKĐLERĐ

1. 1905 Devrimi ...37

2. Azerbaycan’da Devrimin Etksi ...38

2. 1. Azerbaycan’da Etnik çatışmalar ...41

2. 2. Azerbaycan milliyetçiliği...44

2. 3. Difai Partisi ...45

3. Azerbaycan’da Düşünce Hayatının Başlanğıcı...46

3. 1. Opera...47

3. 2. Gazete, dergi ...47

4. Müsavat Partisi’nin Kuruluşu...51

4. 1. Müsavat Partisi’nin Yurtdışındaki Çalışmaları ...55

4. 2. Yeni Müsavat Partisi...59

ÜÇUNCÜ BÖLÜM

AZERBAYCAN DEMOKRATĐK CUMHURĐYETĐ’NĐN KURULUŞU VE

MEHMET EMĐN RESULZADE’NĐN ROLÜ

1. Şubat 1917 Devrimi : Azerbaycanlı’lar Đçin Yeni Açılımlar ...65

2. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Kuruluş Aşaması ve Mehmet Emin Resulzade...71

2. 1. Mart Katliamı...83

(5)

2. 3. Azerbaycan'ın Bağımsızlığının Getirdiği Sorunlar...89

3. Azerbaycan-Osmanlı Đlişkileri ( Yaz 1918 ) ...90

4. Başkent Bakü'nün Düşmanlardan Temizlenmesi ...94

5. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin Gerçekleştirdikleri ...96

6. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin Sonu...98

6. 1. Sovyet Yönetimi'nin Đktidara Gelişi ...99

6. 2. Sovyet Đşgalinin Sonuçları ...103

7. Mehmet Emin Resulzade'nin Sürgün Dönemi...108

7. 1. Mehmet Emin Resulzade'nin Moskova'daki Yaşamı ...111

7. 2. Mehmet Emin Resulzade'nin Moskova'dan Kaçışı ve Türkiye ...112

7. 3. Azerbaycan Milli Merkezi'nin Kurulması ...113

8. Mehmet Emin Resulzade ve Cumhuriyeti Sonrası Azerbaycan’daki Gelişmeler...117

SONUÇ ...123

(6)

ÖZET

Mehmet Emin Resulzade, 1918’de Azerbaycan adının geçtiği ilk devletin kurulması için mücadele vermiş bir düşünür, siyaset adamı ve yazardır. 1884’te Bakü’de doğmuştur. Đlk olarak Azerbaycan’da yayımlanan gazetelerde yazarak fikir hayatına adım atmıştır. Fikir adamlarının Osmanlı Devleti ve Đran’la eş zamanlı olarak Çarlık Rusyası’nda da mutlakiyetçi rejimlere karşı çıkmaya başladığı dönemde, Resulzade de benzer bir söylem benimsemiştir. 1903–1904 yıllarında kendi kurduğu Azerbaycanlı Genç Đnkılapçılar Komitesi’nin başında bulunmuştur. Rus-Japon Savaşı’nın ardından Çarlık Rusyası’nın temellerinin zayıflamaya başlamasıyla Azerbaycan’daki fikir hayatında bir canlanma görülmüştür.Çarlık Rusyası bünyesindeki Müslümanların ve Türklerin geleceği, ortaya çıkan bu farklı fikir akımları çerçevesinde tartışılmıştır. Canlanan basın dünyasında Resulzade de önde gelen düşünür ve yazarlar arasında yer almıştır.Çarlık yönetimine karşı fikirleri dolayısıyla önce Đran’a, ardından Đstanbul’a kaçan Resulzade, 1913’te Çarlık Rusyası’nın af çıkarması üzerine Bakü’ye geri dönmüştür. Bakü’ye döndükten sonra yayımladığı Dirlik dergisinde, Türkleri bir araya getirecek ortak bir Türkçe geliştirilmesinin gerekliliği üzerinde durmutur. 1917’de Musavat Partisi’nin başkanı olmuştur. Diğer Türk cumhuriyetlerinin de Rusya’dan ayrılması ve bir federasyon kurmasını savunan Resulzade, 1917’de Moskova’da toplanan Birinci Müslüman Kongresi’ne katılmıştır.Rusya Müslümanlarına hitap eden bir yazısında “Bağımsız milletler olarak var olmak isteyen milli toplumların, her şeyden önce kendilerini bilmeleri, belirli fikirler ve gayeler etrafında birleşmeleri gerektiğini, bu güç ve inançtan yoksun toplumların kimseye söz dinletemeyeceğini” belirtmiştir. Bu fikirler, Azerbaycan’ın kısa süreli de olsa bağımsızlığa giden sürecinde etkili oluştur. 1918’de Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edildiğinde Azerbaycan Milli Şurası tarafından Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

1920’de Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’ı işgal etmesinin ardından işgale karşı direnişi örgütlenmiştir. Moskova’da bir süre gözaltında kaldıktan sonra tekrar Đstanbul’a gitmiştir Resulzade burada üç yıl süreyle Đstiklal ve Kurtuluş dergilerini çıkarmıştır. 1947’de Ankara’ya gelmiştir. 6 Mart 1955’te vefat etmiştir.

(7)

ABSTRACT

The most important part of my memoirs with which I want to familiarize my dear readers is the struggle for the independence of Azerbaijan. Since this struggle was carried out primarily underground, the press covered few details. This movement began after the occupation of the Azerbaijani Khanates at the turn of the 19th century. The national liberation struggle of the Azerbaijanis was conducted under very difficult circumstances. We had to defend ourselves without any representative in the international community or even a publication. The secrecy in which the movement occurred was the principal reason that no comprehensive history of the Azerbaijani National Liberation was written. The intensification of the struggle coincided with the Russian Revolution of 1905. Despite the tyrannical rule of the Czar, the Azerbaijani underground movement was quite powerful. The backbone of this struggle was the Azeri people who entered a new era in their history. They were dedicated to defending their nation. It was the nation that was just waiting for a signal to act. This signal came after February of 1917. The Czar was deposed; the empire collapsed, and the Russians themselves executed their Czar together with his entire family. The Azerbaijani patriots immediately moved to disarm the Russian forces and take over their own country. The national government was established in Genje. The press did not pay much attention to this extraordinary and very important event. As you will see from my memoirs, unlike the events in Genje the national government was not established in Baku. Our enemies seized the power in Baku and made it a part of Lenin’s Moscow. The enemy in Baku suppressed all the publications and resources supporting the national cause of Azerbaijan. The publishing facilities were destroyed and its workers arrested. Genje had to bear the entire national struggle on its shoulders. After a very short time the peace and stability was established throughout the country, and a new generation of national cadre began managing Azerbaijan. However, the national government did not feel sufficiently strong in the military aspect and had to request military aid from brotherly Turkey. Turkey provided such assistance, and allied Azeri-Turkish forces liberated Baku, the capital of Azerbaijan.

(8)

GĐRĐŞ

Bir toplum ve ülkenin durumunu çeşitli boyutları ile öğrenmenin en uygun yollarından birisi, o topluma önculük eden aydınların faaliyetlerini ele alıp incelemekten geçer. Çünkü en önde giden, bir nevi toplumun "lokomotif" rolünü oynayan aydınlar, bir taraftan mensup oldukları toplumun çoğu özelliklerini taşımakta, diğer taraftan da meydana gelen hareket ve olaylarda merkezi/belirleyici bir yer tutmaktadırlar.

Böylece, onların nitelikleri, düşünceleri ve faaliyetlerinden toplumun genel hareket yönü çıkartılabilir. Ayrıca aydınlar, sahip oldukları eğitim ve ifade yeteneği ile toplumlarının istek taleplerini dile getirme, diğer bir deyişle temsil görevini de üstlenmektedirler. Sonuç olarak, aydınların faaliyetini öğrenmek, o toplumun genel birikimini de aydınlığa çıkaracaktır.

Çalışmada, ilk Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin Azerbaycan’da yaşanan önemli siyasi olayların ışığında hayatı ve faaliyetleri anlatılacaktır. Ayrıca geçen asrın başlarında Azerbaycanlıların yaşadıkları uluslaşma, devletleşme, bağımsızlık uğrunda mücadele gibi bir çok sürec bazen ayrıntılı şekilde anlatılacaktır.

Mehmet Emin Resulzade (1884-1955) XX. yüzyılın başlarında Azerbaycan toplumunun önde gelen şahsiyetlerinden birisi olmuştur. Resulzade, bir aydın olarak

(9)

milletinin haklarını Rus yönetimi karşısında uzun yıllar savunmuş, bir devlet adamı olarak da 1918-1920 yılları arasında Azerbaycan Milli devletinin çıkarlarını korumuştur.

1905-1907 yıllarındaki Birinci Rus Devrimi sırasında M. E. Resulzade, Azerbaycanlıların milli taleplerini formule etmiş ve bunları değişik yollarla dile getirmiştir.

1917 sonrasında Resulzade, diğer entellektuellerle beraber Azerbaycan’da toplumsal güçleri seferber etmeye çalışmış, Azerbaycan Cumhuriyetinde (1918-1920) önemli bir rol üslenmiştır.

Çalışmada Mehmet Emin Resulzade’nin hayat ve faaliyetlerinin yanı sıra Azerbaycan’daki Cumhuriyet öncesi ve sonrası olaylar, onun içinde bulunduğu dönemin siyasi. sosyal, diplomatik hareketleri takıp edilmiş ve aktarılmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede, çalışma, bir taraftan biyografi ağırlıklı siyasi tarih niteliğine yaklaşırken, diğer taraftan modern Azerbaycan tarihine yeni bakış açısı ve bilgileri de getirmeyi amaçlamıştır.

Kısaca kronolojik şekilde Azerbaycan tarihine bakacak olursak:

Đslamiyet sonrası;Azerbaycan’a yayılan Arap orduları, Bizanslılardan,

Sasaniler’e ve Hazarlara kadar uzanan bir hakimiyet dizisine son vermiş oldular.

Araplardan sonra; Önce Selçuklu, sonra da Osmanlıların idaresinde birliğe ve devletleşmeye doğru, çeşitli devreler geçiren, en yaygı deyimi ile ; " Odlar Yurdu" Azerbaycan’da; hanlıklar döneminde de; ne yazık ki, Rusya’ya karşı girişilen mücadeleler yüzünden bir birlik meydana getirilememiştir.

(10)

Çarlık Rusya’sı yıkılıp, Bolşevik sistemi yerini alınca Rusya’nın her karış toprağında olduğu gibi Azerbaycan’da da iç karışıklıklar meydana gelmiştir.

1917'de; Đmparatorluğun çöküp, Romanov hanedanlığının son bulması, geçici Kerenski Hükümeti’nin kurulması, milletler için bir ümit ışığı olmuştur. Ancak yeni sistemde de insan haklarından söz edilemezdi.

Bununla birlikte 1917 Şubat devrimi Azerbaycan’daki bağımsızlık hareketini hızlandırmış ve 28 Mayıs 1918 senesinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşunu da bir bakıma tetiklemiştir. Ancak bu bağımsızlık uzun sürmemiş, 27 Nisan 1920’de Kızıl Ordu tarafından Azerbaycan’ın bağımsızlığı son bulmuştur.

Mehmet Emin Resulzade’nin söylediği "Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez "deyiminde olduğu gibi bu bayrak 1991 tarihinde bir kez daha yükselerek Azerbaycan’da ikinci bağımsızlık ilan edilmiştir.

Çalışmanın konusu, önde gelen Azerbaycanlı bir aydın ve devlet adamı olan Mehmet Emin Resulzade’nin (1884-1955) hayatı ve siyasi faaliyetlerinin yanı sıra Azerbaycan'daki değişimleri de ele almaktadır.

Đlk bölüm Azerbaycan isminin kökeni, siyasi tarih ve etnik coğrafyası, hanlıkların ortaya çıkışı ve parçalanması, Rus yönetiminin bölgeye hakim olması ile gelişen iktisadi ve kültürel reformlar, aydınlanma süreci, siyasi akımlar " Azerbaycan’da Cumhuriyet Öncesi Siyasal Yaşam" başlığı altında açıklanmaya çalışılacaktır.

Đkinci bölümde 1905 Rus Devrimi’nin Azerbaycan siyasi ve sosyal hayatına olumlu ve olumsuz etkileri, ele alınmıştır.

Çalışmamın en önemli kısmını oluşturan üçüncü bölümde 1917 Şubat Devrimi’nin Azerbaycanlılar için önemi, Mehmet Emin Resulzade’nin hayatı ve faaliyetleri, Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilanı ve sonu, Rus Yönetiminin iktidara gelişi

(11)

ve sonuçları, Resulzade’nin sürgün hayatı, Cumhuriyet sonrası Azerbaycan’daki gelişmeler anlatılmıştır. Bu konu aynı zamanda tezin ana fikrini oluşturmaktadır.

(12)

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

AZERBAYCAN 'DA CUMHURĐYET ÖNCESĐ SĐYASAL YAŞAM

1. Azerbaycan Đsminin kökeni

Azerbaycan kelimesinin etimolojik anlamına açıklık kazandırılması yıllardır tarihçilerin, edebiyatçıların, dilcilerin ilgilendiği konuların başında gelmiştir. Çok eski bir tarihe sahip olan Azerbaycan birçok kavimler için geçit bölgesi olmuştur.

Bu adın, Midya'ya vali tayin edilen; Büyük Đskender'in ünlü komutanı Atropates (M.Ö. 329-328) ten gelen Atropatan olduğunu söyleyen coğrafyacı Strobon eski Yunan kaynaklarındaki Atropates, Đran lisanında; Ataropota, "atar" ve "pata" kelimelerinden meydana gelmektedir ki, bu kelime; Ahameniler devrinden kalma Bistun kitabesi'nde Atrina, Baktria lisanında Atars, Pehlevice Altun ve Alus, Farsça Adar, yeni Farsca ateş, Talışça ateş, Ermenice Ataen, Osetince Arth'dır1.

Bütün bunların yanında bölge adının çok eski dönemlerden beri burada hakimiyet süren Hazar (Kasar) Türklerinden geldiği iddia edilmektedir.

1 Mirzalı A. Azerbaycan’ın ismi hakkında kayıtlar, Azerbaycan, yıl. 32 sayı. 243, Ocak-Şubat-Mart

(13)

Zamanımıza kadar Azerbaycan sözünün gerçek kökeni, ne anlam ifade ettiği hakkında kabul görmüş sonuçlara varılamadığını da söylemek gerekir. Bu adın Türkçe değil de başka dillere yakınlığı ise bilinen bir gerçektir.

Yakut elHemevi'ye göre; "Eskiçağda o yere Azerbeykan derlerdi. Azer -Farsça ateş, Beykan -mekan anlamındadır, yani ateşgah kasdolunmuştur; buna göre de Azerbeykan adını almıştır. Ancak Araplar istilasından sonra Azerbaycan olarak değiştirilmiştir. "2.

M. Azerli, T. Musevi, Z. Đ. Yampolski; birlikte yazdıkları makalede "Azerbaycan" sözünü "Tanrı Odunun Bulağı-Kaynağı" veya "Od Tanrısı'nın Yeri" diye anlam vermişlerdir.

Bir iddiaya göre Azerbaycan ismi kökünün Pers dilinde ateş anlamına gelen azer kelimesine dayanmaktadır; Azerbaycan, yani "Ateş Ülkesi", adını, yerel petrol kaynaklarının ateşlerini beslediği sayısız Zerdüşt tapınağından almıştır. 3 Azerbaycan Đranlı olma özelliğini 7. yy. 'in ortalarında Arap fethinden ve Đslam dininin kabul edişinden sonra dahi korumuş, ancak 4 yüzyıl kadar sonra Selçuklu hanedanı yönetimindeki Oğuz Türklerinin akını ile büyük bir oranda Türk nüfusu barındıran bir bölge haline gelmiştir. Zamanla yerli halk, yeni gelen bu göçmen halk ile kaynaşmış, Pers dili de daha sonra "Azeri" ve ya Azerbaycan dilini oluşturacak bir evrim süreci içinde Türk şivesiyle konuşulmaya başlanmıştır. 4

Doktor Cevat Heyet'e göre Azerbaycan adının kökü hakkında tarihçilerin çeşitli düşünceleri vardır. 5

2 A. g. e. , s. 176

3 Kemal Aliyev, Antiçnıye Đstoçniki Po Đstorii Azerbaydjana, Baku: Elm, 1986, s. 13. 4 A. g. e. , s. 14.

5

(14)

Bazı tarihçiler; bu adı, ülkedeki eski ateşkedeler ve odla ilgili olarak meydana geldiğini kaydederek, fikirlerini şöyle izah ederler; 'Azer (Ator, Atr) Pehlevi dilinde 'Od' ve Pat (Pad-Bad)da nöbetçi koruyucu demektir. Kan veya Can da yer veya nispet ekidir. Öyleyse, Azerbaycan 'Ateşkedeleri koruyan yer' demektir. Büyük Đslam Tarihçisi, Taberi ve Yakut el-Hemevi bu fikri savunmuşlardır. 6

Azerbaycan'la ilgili tez halen bu coğrafyada toplu halde yaşayan ve aynı özellikleri taşıyan bir kavme ait olduğuna göre bütün yönleriyle gerçekçi sayılabilir.

Hamidullah Gazvini ve başka yazarlara göre Azerbaycan adının kökü Azerbaz /Azerbad adlı peygamberlik iddiasında bulunan (iddiaya göre Nuh peygamberin oğlu) birisinin ateş mabedi inşa ettirmesi ile ortaya çıkmıştır. Bazı tarihi kaynaklarda ise sözün Türk kökünden ortaya çıktığı belirtilmektedir. Bunların arasında Raşideddin'in "Cami et-Tevarih" (1305) ve Tebrizli Muhammed Hüseyin bin Halefin Hindistan'da yazdığı (1652) "Burhan-i Kati" eserleri vardır. Bu yazarların fikrince, Azer, Türkçe "yüce yer", baygan ise "büyükler" demektir.

"Azerbaycan" sözünün eski Türk boylarından biri olan "Az" halkı (Kültiğin abidesinde adı geçer) ile ilgili olması da mümkündür; bu durumda sözün kökündeki "Azer" kısmı "Az /halkı/ kişileri veya savaşçıları" gibi anlamlar ifade edebilir. 7 Đran kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Ahura Mazda'nın üç tecellisi gibi yorumlanan üç ateş mevcut olmuştur: Azergeşesb -Azerbaycan yöresinde; Azerbarzinmehr - Sebzuar yakınlarında; Azerıstahr -Pars yöresindendir. Bu üç ateş de Ahura Mazda'dır. Azerbaycan'daki ateş, padişahlar ve şahzadelere/ Fars'taki ateş ruhaniler sınıfına, Sebzuar'daki ateş ise toprakta çalışan çiftçi ve köylüler sınıfına aittir. Yani Đran mitolojisinde Azer kelimesinin çeşitli versiyonlarıyla yaygın bir şekilde karşı-laşıyoruz.

6 Şamil Cemşidov Azerbaycan Sözünün Menşei ve Manası Hakkında, çev. Metin Karaörs,

Ankara:Türk Kültürü, yıl XXXII, sayı:370, 1994, s. 114

7

(15)

Bütün bu bilgilerden yola çıkarak Azerbaycan kelimesinin etimolojisini açıklamak mümkün olmamıştır. Bu konuda bilim adamları ciddi deliller öne sürememişlerdir. Buna göre de en doğru yaklaşım bu kelime üzerinde ciddi sonuçlara varılmayacağını kabul etmek ve bir fikir bunalımı yaratmamaktır. Çünkü bu adın hangi anlam ifade ettiği ne bugün burada yaşayan Azerbaycan Türklerini etkilemekte, ne de Azerbaycan Türkleri bu addan etkilenmektedirler. Azerbaycan coğrafyası ve Türk unsuru ile ilgili konuya da köken aramak veya coğrafi sürekliliğini ispatlama an-layışları içinde değil, bu bölgede yaşayan farklı kavimlerin kültür yapıları itibariyle daha sağlam görüşlere varmak mümkündür.

"Azerbaycan'ın Tarihi Coğrafyası" hakkında çok değerli bir eser ortaya koyan Zeki Velidi Toğan şu bilgileri tesbit etmiştir: Azerbaycan kelimesi Đslam devrinde gerçek anlamıyla Muğan'ın ve Araş nehrinin güneyinde Irak-ı Acem, güneybatısında Cibali ve doğusunda Deylem ve Gilan vilayetleri, kuzeyinde Aran ve Ermenistan, batısında Rum hudut mıntıkaları ve Anadolu vilayetleriyle sınırdaş geniş vilayetlere ait olmuştur. 8

Bu gibi bir çok bilgiye dayanarak bir Azerbaycan tablosu ortaya koymak bir hayli zordur.

Toponimika denilen bilim dalında yer alan bilgilere göre, coğrafi adların bir kısmı ait olduğu halkın oluşumunda rol oynayan ayrı ayrı etnik grupların adlarından yaranmışsa da, başka bir bölümü de millet olmanın esas unsuru sayılan dili ifade eder. Bundan dolayıdır ki bazı araştırmacılar toponimikayı, dilciliğin bir bölümü, linguvistik bir kategori olarak ele almışlardır. 9

Bellidir ki, bir kavmin etnik tarihi ile ilgili yazılı kaynaklar sınırlı olduğunda veya yazılı bir şeyler bulunmadığında, o zaman çeşitli devir yazıtlarında yer alan yer

8 Gezenferoğlu, a. g. e. , s. 179 9

(16)

(toponim) ve şahıs (antroponim) adları başlıca kaynak yerini alır. 10 Bundan başka o dönemin dikili abidelerinin de önemi büyüktür

Azerbaycan'da etnogenez sorunları ile ilgilenen bilim adamlarından Alisohbet Sumbatzade'ye göre, etnik münasebet yönünden Azerbaycanlılar bu toprakların eski sakinleri olan Mannalılar, Atropatenliler ve Albanlara mensuptular, ancak dil ilişkilerine göre ise elbette onlar, şüphesiz Türk dilli halklardır. Türkmen, Kazak, Kırgız, Özbek gibi. Peki, köklü Atropaten ,Alban halkları ne zaman Türk dilli olmuştur? sorusuna cevap veren bilim adamı, önceleri bunun Selçuklu’ların Ön Asya'ya gelişine bağlandığını ve onların büyük kitlelerle aborigen ahalinin dilini ortadan kaldırdığını öne sürmektedir. 11 Oysa Geybullayev, daha ilginç bir öneride bulunmuştur: Azerbaycan toprakları yalnız XIX. yy. ın başlarında ikiye bölünmüş, bu zamana kadar hep umumi etnik araziye sahip olmuştur. Bu sürede Azerbaycan halkının ataları olan Atropaten ve Albanların yapılanması süreci gerçekleşmiştir. 12

Bazıları konuya Selçuklar’la ilgili bir giriş yaparak, Selçuklular’n Azerbaycan'a gelmesinden çok çok önce burasının Türk dilli boyların meskeni olduğunu ve bu izlerin milattan önceki tarihlere dayandığını yazmaktadır. Bu görüşten alınan sonuca göre, Azerbaycan dilini Selçuklular şekillendirip ortaya koymamıştır

Başka bir yorumda ise, bugünkü Azerbaycanlılar, Sakalar'ın Med yenilgisinden sonra kuzeye doğru çekilerek Azerbaycan'da Sakasen adıyla varlığını sürdüren bu Saka boyunun torunları olduğu belirtilmektedir. Bu topluluk, daha sonra Dede Korkut Oğuzlarıyle, Hun ve Hazar Türkleri ile de takviye edilmiştir. Bu bilgilere dayanarak Hüseyin Cevizoğlu kesin hükmü veriyor: Farsça ataşperest anlamına gelen Azer sözünden, yada bazı tarihçilerin iddia ettiği gibi Perslerin Azerbaycan valisi Atropaten’in adından bir millet türeyemez!13

10

Giyaseddin Geybullayev, Azerbaycan Türklerinin Teşekkülü Tarihi, Bakı: 1994, s. 5

11 Ali S. Sumbatze, Azerbaydjantsı-etnogenez I formirovaniye naroda, Baku :1990, s. 7. 12 Giyaseddin Geybullayev, Ketnogenezu Azerbaydjantsev, Baku :1991, s. 8

13 Hüseyin Cevizoğlu, Coğrafyadan Tarihe, Türk Tarihi Đçinde Anadolu, Đstanbul: Türkiye Stratejik

(17)

Görüldüğü gibi, Azerbaycan coğrafyasına dair fikir yürütülmeye kalkışıldığında tarih ve etnik anlayışların birbirinden farklı olması karşımıza oldukça önemli sorunlar çıkarmaktadır. Azerbaycan kelimesine dayanarak her defasında burada yaşayan etnik unsurlar hakkında fikir yürütme eğiliminin bilim adamlarını çok ciddi yanlışlara sürüklediği ve milliyetin kendisinin de tarihe bakışında yapay bir bunalım yarattığı gözle görünen olumsuz bir manzaradır.

2. Azerbaycan Siyasi Tarihi ve Etnik Coğrafyası

Azerbaycan bir siyasi coğrafi mekanın adıdır. Bugünki Azerbaycan topraklarında pek çok uygarlık varlık göstermiştir. Azerbaycan, 7. yüzyılın ortalarında kısa bir süre Arapların eline geçmiş ancak bu hakimiyet uzun sürmemiştir. 14 Azerbaycan kuzeyde Kafkas dağlarının güney yamaçları, doğuda Hazar Denizi, batıda Ermenistan dağları arasında kalan bölgedir. Bölgenin güneyindeki doğal sınırı belli belirsizdir ve burada Azerbaycan Đran platosuna karışır. Kuzey Azerbaycan, Hazar Denizi sahillerinden başlar. Sınırları kuzeyde Kafkas Dağları eteklerindeki Dağıstan; güneyde Isfahan ve Tahran çevreleri; batıda ise Gürcistan ve Ermenistan ile komşudur. Kuzey Azerbaycanı, Đran Azerbaycanı, veya Güney Azerbaycan'dan a Aras Nehri ayırır. Rus istatistiklerine göre; bugün burada, 8. 000. 000 tahminlere göre ise 12. 000. 000 kişi yaşamaktadır. 15

Antik Medler ve Persler döneminden itibaren Azerbaycan Đran'ın çekim alanı

içindedir.16 13. yy. Moğol istilasından sonra Azerbaycan önce Hulagü

Đmparatorluğu'nun bir parçası olmuş, ardından onun varisleri olan Đlhanlılar’ın eline geçmiş daha sonra ise rakip Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerini kuran Türkmenlerin yönetimi altına girmiştir. 15. yy. 'da aynı zamanda bölgede, yerli bir

14 www.geocities. com/ Türkdünyası 15 Abbaslı, a. g. e. , s. 23

16 Tadeusz Swietochowski, Müslüman Cemaaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycanı 1905-1920, çev.

(18)

Azerbaycan devleti olan Şirvan Şahlar devleti ortaya çıkmıştır. 17 XVII. yy. Arap Tarihçisi Curhumi "Azerbaycan'ın eskiden Türkler'in ülkesi sayıldığını, onların burada çok eskiden meskun olduklarını" söyler.

Azerbaycan bilim adamı Z. Đ Yampolski'ye göre de; M. Ö. V. yy'da Azerbaycan ziraatinde Türk toplulukları vardı. Oğuz Türkleri, XI. yy'da Azerbaycan'a akın etmişlerdir. Ancak, bu akının gerçekleştiği yüzyılda da, ondan çok önceleri yalnız Atropatena (Güney Azerbaycan), Albanya'da (Kuzey Azerbaycan) değil, bütün Kafkaslar'da Türkler hakim ve üstün olmuşlardır. 18

Hıristiyanlaştırılmış bir Türk (Tatar) olan Lev Nikolayev Gumiliev'e göre de; "Türklük yeni yeni yaranmaktadır, ancak Türk dilleri, Altaydan Batıya doğru Uzlar'ın, Kanglı veya Peçenekler'in, eski Bulgar ve Hunlar'ın yaşadığı torakları (Kafkas göz önünde tutuluyor) kuşatmıştır. "19

Eski Azerbaycan devletlerinden biri de Albanlar'a ait olmuştur. Đlk önce Kabala

şehrini başkent yapan Alban'lar, M. Ö. Roma istilacılarına karşı çeşitli mücadeleler yapmış, nihayet başkenti Berde olmak üzere Azerbaycan'da bir Alban Devleti kurmuşlardır. M. S. III. ve IV. yy Sasani orduları Azerbaycan'a saldırmış ve Atropaten'i işgal ederek Albanya'ya sokulmaya başarılı olmuşlardır. 20

'Kafkas Albanyası' hakkında önemli bir eser yazan Feride Memmedova Alban Devleti'nin Kafkaslar'ın en güçlü devleti olduğunu söylemiştir. Ona göre Albanya'da siyasi hakimiyet Türk tayfalarının elinde olmasa idi; bölge adları, titullar (fahri adlar) Türk kökenli sözlerle ifade edilmezlerdi.

Eski Midya ve Albanya'da yerleşik Türkler ile buraya belli aralıklarla yeni gelenler Türk kökenil ile karşılaşmışlardır.

17 A. g. e. , s. 20. 18 Abbaslı a. g, e. , s. 29.

19 Feride Memmedova, Azerbaycan’ın Siyasi Tarihi ve Tarihi Coğrafyası, Bakı :1993, s. 21 20

(19)

Azerbaycan'da, veya genel olarak Kafkaslar'da Türkler'in var olduklarını, Karabağ'daki Azıkh (Azık) mağarasının adı ispatlamaktadır. 21 Burada bulunan yarım milyon yıl öncesine ait insan çenesi ise, bu iddiayı doğrulamaktadır.

Ünlü Alman bilim adamı Mordmann'ın IV-VII. yy arasındaki Ermeni kaynaklarında rastladığı Türk kökenli sözler hakkındaki görüşü de, bu bölgede Türk topluluklarının varlıklarını doğrulamaktadır.

Bir sonraki yüzyılın başlarında Azerbaycan diğer bir yerel hanedanın, Safaviler’in güç odağı haline gelmiştir. Etkin bir merkeziyetçiliğin hakim olduğu ve

Đslamın Şii koluna dayandırılmış bu yeni hanedanın yönetimi 1722 yılına kadar, iki yüzyıldan fazla sürmüştür. Bu yeni Pers krallığının sonunu getiren iç karışıklıklar olmuştur. 22

19. yy. ’ın sonu ve 20. yy. ’ın başlarında Azerbaycan toplumunun kaydettiği gelişmeler ülkenin tarih çizgisini degiştirmiştir. Söz konusu olan zaman diliminde Azerbaycanlılar’ın hayatında bir çok degişimler meydana gelmiştir. Ekonomik ve sosyal alandaki yeni gelişmeler onları toplum hayatında daha faal olmaya zorlamıştır. 23

1813 tarihli Gülistan ve 1828 tarihli Türkmençay antlaşmaları ile Azerbaycan, Rusya ve Đran arasında paylaşıldıktan sonra, Kuzey Azerbaycan'da Đran kimliğini koruyan bir çok Güney Azerbaycanlı yaşamaya devam etmiştir. Ancak; bunların pek çoğu 1916-1920 arasında ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştır. 1929-1931 yılları arasında Avrupa basını, 15, 000 Azerbaycanlı’nın Đran'a göç ettiğini yazmıştır. 24

21

A. g. e. , s. , 30

22 Swietochowski, a. g. e. , s. 20

23 Vugar Đmanov, Ali Merdan Topçubaşı ( 1865-1934 ), Lider Bir Aydın ve Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Temsili, 3. b. , Đstanbul :Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2003, s. 9

24

(20)

1937'de Đran kimlikli Güney Azerbaycanlılar'in kimlik değiştirmeleri veya kendi topraklarına gitmeleri söylenmiştir. 1938 yılının yalnız 3-4 ayında Azerbaycan'ı 100, 000 ka-dar Güney Azerbaycanlı terk etmiştir. 25

Günümüzde buranın tarihi sınırlarını bazı tartışmalı bölgeler dışında kolayca çizmek mümkündür. Azerbaycan'ın tarihi sınırların çiziminde zorluk yaratan durum ise, tarihte var olmuş bir milli örgütlenme şekli veya devlet sınırları hakkında elde ciddi kaynakların bulunmayışından kaynaklanmaktadır. Kendi tarihi kaynakları bakımından Azerbaycan pek şanslı sayılamaz. Tarih boyunca Azerbaycan coğrafyasında Türklerin kurduğu onlarca devlet örneği bulunduğu doğrudur . Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safeviler, son dönemin hanlıkları bunların arasında ilk akla gelenlerdir. Ama bu devletlerin sınırları ya Azerbaycan'ın tamamını kapsamamakta, ya da Safeviler devleti gibi Azerbaycan'a ait olmayan bir çok toprakları da içerisine alarak Azerbaycan coğrafyası sınırlarını aşmaktadır.26 Yani tarihten alacağımız mutlak sınırları belirlenmiş devlet örneği bulmamız imkansız gibi görünmektedir. Ancak bu işin sonu değil ve Azerbaycanlılar açısından bazı şanslı oluşumlar da vardır. Dünyada bir çok kavimlerin özlediği bir ortam Azerbaycanlılar için bir şans olarak ortaya çıkmıştır. O da etnik coğrafyanın sınırlarını ayırma imkanının var olmasıdır. Đşte bu bugün Azerbaycan coğrafyası denilirken, tarihi mekan olarak Azerbaycan değil, 20. yy. a kadar ortaya konulmuş tablo üzere belirlenen etnik coğrafya kastedilmektedir. Elbette, bugün Azerbaycan'ın siyasi sınırları ister kuzeyde bağımsız devlet yapısı, ister Đran'da arazi statüsünde olsun etnik sınırlarını yansıtmamaktadır. Bu durum bir çok kavimler için geçerlidir. Kavmin gücü ve çağdaş dünyanın şartları, aynı zamanda süper devletler arasında kurulan denge bunun esas sebebini oluşturmaktadır. Bir çok kavimlerde görüldüğü gibi Azerbaycan'ın etnik coğrafyasını siyasi coğrafyaya uyarlama isteği doğal karşılanmalıdır. Aynı zamanda Azerbaycanlıların bu isteği Ermenilerde, Yahudilerde vb. kavimlerde olduğu gibi yapay oluşum şeklinde düşünülerek ortaya konulmamaktadır.27

25 A. g. e. , s. 25

(21)

19. yüzyılda Rusların Kafkasları ele geçirme çabaları karşısında hanlıklar Ruslara karşı ortak hareket etme kararı almışlardır. Jeopolitik önemi olan pek çok önemli bölge Rusların eline geçmiş, Đran da Azerbaycan bölgesinde üstünlük kurmaya çalışmıştır. Böylelikle Đran ve Rusya arasında Azerbaycan bölgesinde çatışma yaşanmış, bu gerginlik 10 Şubat 1828’de Rusya ile Đran arasında yapılan Türkmençay anlaşması ile son bulmuştur.28 Türkmençay anlaşmasına göre; Aras nehrinin güney kısmında yer alan ve Azerbaycan topraklarının 2/3’ünü oluşturan Güney Azerbaycan Đran’a, Aras nehrinin kuzeyinde yer alan Kuzey Azerbaycan ise Rusya’ya bırakılmıştır.29

2. 1. Azerbaycan Hanlıkları

1736 yılında Đran'da başa gecen güçlü yönetici Nadir Şah'ın 1739 yılında bir saray darbesi sonucu öldürülmesiyle imparatorluk bir karışıklık ve anarşi devresine girmiştir. Bu koşullar altında Đran'ın Azerbaycan üzerindeki hakimiyetinin son bulması ile yerel güçler bağımsız prenslikler haline dönüştüler. 30Aslen bağımsız olmakla birlikte, bazıları Đran'da yönetime geçen zayıf Zand hanedanı ile bağlantı halindeydiler. Aralarında derin siyasal bölünme ve iç savaşlar olmasına rağmen, bu Azerbaycan'ın yarım yüzyıl süren bağımsızlığının başlangıcı olmuş; prensliklerin çoğu Pers monarşisinin küçük birer kopyası olan hanlıklar halinde şekillenmiştir. 31 Bunlar, kuzeyde Karabağ, Şeki, Gence, Bakü, Derbent, Kuba, Nahçıvan, Taliş ve Erivan, güneyde ise Tebriz, Urmi, Erdebil, Hoy, Maka, Meracin ve Karadağ'dır. Hanlıkların çoğu, ayrıca kendi içlerinde 'mahal' denilen bölgelere ayrılmıştır. Bu bölgelerde aynı soya bağlı kişiler oturduğu için bu durum halen soy ve aşiretin öneminin sürdüğü gerçeğini yansıtmaktadır. Bölgede, toprakların büyük bir kısmı, eski ikta sisteminin bir uzantısı olarak devletin mülkiyetindeydi. Bu sisteme göre,

27 Fazıl Gezenferoğlu, Türk Kimliği ve Azerbaycan Vatanı, Ankara: Yükseliş Đktisadi ve Stratejik

Araştırmalar Vakfı, 1998, s. 75

28

www. shaquirr. sitemynet

29 www. avrasya. com. tr 30 Abbaslı, a. g. e. , s. 54

31Hüseyin Baykara, Azerbaycan’da Yenileşme Hareketleri IX. Yüzyıl, Ankara: Türk Kültürünü

(22)

toprak parçaları 'han'a hizmet karşılığı olarak, miras bırakma hakkı verilmeksizin devlet tarafından bağışlanarak, bey ve ağalar arasında bölüştürülmektedir. 32 Bu hanlıkların yanısıra, sultanlıklar şeklinde daha küçük prenslikler de mevcut olmakla birlikte, genellikle hakimiyetleri hanlıklara bağlanmak suretiyle son bulmuştur. Bazı hanlıklar, komşu hanlıklar aleyhine geişliyor veya onları kendilerine bağımlı hale sokuyorlardır. 33 Kuzey Azerbaycanda Şeki, Karabağ ve Kuba en fazla güçlenen hanlıkları olmuştur.

Azerbaycan’da yerli, bağımsız devlet çerçevesinde bir birlik geleneği yoktu. 18. yy. ın ikinci yarısında bu tür bir gelişme ancak hanlıklardan birinin etkin bir biçimde genişlemesiyle olmuştur. Kuba Hanı Fethali Han, Azerbaycan 'ın tümünü egemenliği altına almak istiyordu. Sonuçta, 1784’te Rusya’nın Kafkas Dağları üzerinden harekete geçmesiyle, Fethali Hanın planları yarım kalmıştır.

Sonsuz savaşlar serisi bir süre devam etmiştir. Hanlar kimi zaman kendi aralarında, kimi zaman da komşuları olan Rusya ve Türkiye ile ittifaklara girmişlerdir. 18. yy. ’ın sonlarına doğru Kafkas’ların üzerinde Rusya’nın gölgesi giderek yükselmiştir.

2. 2. Rus Yönetimi’nin Gelişi ve Hanlıkların Parçalanması

Azerbaycan'da Rus idaresiyle birlikte, kolonyalizmin değişmez özellikleri gözlenmeye başlanmıştır. Azerbaycan, 1828 Türkmençay Antlaşmasının hemen ardından başlayan Rusya'nın Đran'a nüfuz etme siyaseti çerçevesinde Đran'a giden stratejik koridor üzerinde askeri bir karakol durumuna gelmiştir. Azerbaycan'a potansiyel bir hammadde kaynağı ve Rus Đmparatorluğu'nun diğer bölgelerindeki halklar için yerleşime müsait bir alan olarak bakılmıştır. Nitekim, Cezayir'deki Fransız yönetimini

32 Abbaslı, . a. g. e. , s. 30 33

(23)

örnek alan Çarcı idareciler arasında Transkafkasya34 için koloni teriminin kullanılması yaygınlık kazanmıştır. Çarın Maliye Bakanı T. E. Kankrin, l. Nikola'ya yazdığı bir mektupta, bu terimi ve siyasal anlamını şu şekilde belirtmiştir :

"Transkafkasya'yı koloni olarak tanımladığımızda hükümetin bu bölgeyi Rusya'ya katmakta yetersiz kalması durumuna son vereceğini varsayıyoruz. Transkafkasya'nın Rusya'nın veya Rus ulusunun bir parçası olması beklenmiyor. Buradaki hayat tarzı dikkate alındığında, bu toprakların Asya eyaletleri olarak kalmaları gerektiği görülecektir, ancak ümid ediyoruz ki, buralar geçmişe oranla daha etkin bir

şekilde yönetilecektir. "35

Kankri’nin mektubundan da anlaşılacağı üzere Rusya bu bölgenin Asya merkezli hayat tarzından dolayı kendi topraklarına katmayı düşünmemiştir. Ancak, hanlıkların kendilerini idare etmesi Rusya’nın buradaki kontrolünü kaybetmesine neden olmuş, Rusya da bu duruma kayıtsız kalmama kararı almıştır. Bu bağlamda, bu bölgeleri istila etmiştir.

Bölgeyi Rusya'nın istilasının ertesinde, Azerbaycan'ın yönetim şeklinde az sayıda ve kısıtlı değişiklikler yapıldığını görülmektedir. Gence ve Bakü hanlıklarına son verilmesi gibi olaylar oldukça istisnaiydi. Çarlık, önce yerel idari yapıları koruma yoluna gitmiştir.

Han ve sultanın yetkilerinin çoğuna dokunmayan Rusya, onlardan ya Rusya'ya siyasal sadakat bekliyor, ya da yerel halk üzerindeki etkilerinden Rus idaresi lehine yararlanmayı düşünmektedir. Dahası hanlıkların idare mekanizmasını bozmamak şartıyla memur kıtlığı sorunu halledilmiş ve bu Rusya'ya mali tasarruf imkanı vermiştir. Daha sonra, yavaş yavaş fakat tutarlı bir yol izlenmeksizin askeri yönetim hanlık rejimlerini tümüyle or-tadan kaldırılmiştır. 1816’da Kafkasya kumandanı olan General A. P. Yermolov, hanlıklara şüphe ile bakıyor ve onları yıkıcı ve potansiyel Đran yanlısı faktörler olarak görmektedir. 36 Anlaşmalara sözde sadık kalmakla birlikte çeşitli bahanelerle hanlıkları birer ikişer tasfiye etme çabasında olmuştur. Şeki hanının varisinin haklarını inkar

34 Transkafkasya, Azerbaycan‘ın, Ermenistan ve Gürcistan ile birilikte oluşturdukları Mavera-yı Kafkas Cumhuriyeti

35 A. g. e. , s. 26 36

(24)

ederek hanlığın topraklarını Rus oblastı (vilayet) ilan etmiştir. Ertesi yıl Şirvan hanı Mustafa Han, bir takım komplolar sonucu tutuklanmaktan kurtulmak için Đran'a kaçmak zorunda kalmıştır. Yermolov, aynı taktiği Karabağ hanı Mehdi Kulu'na da uygulamış sonuç bir öncekinin aynısı olmuştur. Diğer taraftan, hanı Đran istilası sonucunda karşı tarafa iltica eden Talış hanlığı, bu tarihte askeri hükümetin yönetimi altına girmekle birlikte, 1844 yılına kadar varlığını korumuştur. Bölgedeki son Müslüman prenslik olan Dağıstan hanlığı ise 1860'da ortadan kalkmıştır. 37

Hanlıkların ortadan kaldırılması ile geleneksel yönetim şekilleri terk edilmemiştir. Sonuç olarak Azerbaycan'da 7 Rus vilayeti kurulmuştu; Baku, Derbend,

Şeki, Karabağ, Şirvan ve Talış. Bunların herbiri, "naçalnik" denilen askeri kumandanlar tarafından yönetiliyordu. Bu yeni yönetim birimlerinin, başlarında han olmamasının dışında eskisinden farklı olmamıştır. Sınırları eski sınırlarının aynısı olan eski prenslikler, başlarındaki Rus kumandanlar tarafından yerel kanun ve adetlere göre yönetilmiştir. Resmi olarak askeri popüler (voenno - narodnıy) olarak tanınan bu idare şekline göre, Ruslara karşı olmamak şartıyla orta ve alt düzeyde yerel yöneticilerin kanunu değiştirilmemiştir. Mahaller şeklindeki yerel iç bölünmeler ve Şer'i mahkemeler

korunarak, Farsça, yerel yönetim ve hukuk dili olarak kalmaya devam etmiştir. 38

Benzer bir biçimde yüksek otoritenin yerel temsilcileri olan kumandanın durumu hana çok benzemekte, ancak ölüm cezaları verme yetkisinden ve kulak burun kesme emirleri vermek hakkından yoksun bırakılmıştır. Senatör E. I. Meçnikov Transkafkasya'da yaptığı bir teftiş gezisinin ertesinde şöyle yazmaktadır: "Yüzbinlerce insanın hakları, şeref ve mülkiyetleri kumandanın arzusuna bağlı. " Aynı raporda yöneticilerin güçlerini kötüye kullandıkları belirtiliyor ve kumandanların "kanunları izlemek yerine ihlal etmenin örneği" oldukları yazılıyordu.

37 A. g. e. , s. 27 38

(25)

Bütün bunlara Rus askeri yönetiminin acımasızlığı ile ünlü personelinin eklenmesi, huzursuzlukların nedenlerini daha anlaşılabilir kılmıştır. 39 Kafkasya ve ötesindeki Rus topraklarının durumunun belirsizliği, çarcı bürokratlar arasında uzun vadeli yönetim siyaseti konusunda çatışmaya neden olmuştur. . Bu toprakların nasıl yönetileceği konusunda iki görüş ortaya çıkmıştır: Birincisi, pragmatik bir şekilde yerel gelenek ve çıkarlara uygun yarı bağımsız bölgecilikten yana olmuştur. Đkincisi ise, daha katı bir şekilde merkeziyetçilik ve Ruslaştırmanın gerekli olduğunu savunmuştur. Transkafkasya'nın müslüman kesimleri için, birinci görüş hanlık idaresinin yavaş yavaş tasfiyesini önerirken, ikincisi bölgenin hızla Rusya'ya dahil edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bu tartışmanın yankılarını Rusya'nın ileriki on yıl içinde Transkafkasya siyasetindeki dalgalanmalarda izlemek mümkün olmuştur.

Kaldırılan idari sistemin yerini tek tip sivil bir idare sistemi almıştır. Buna göre yedi vilayet uezdler (kaza) haline dönüşüyor, sınırları ise önceki sınırlar dikkate alınmaksızın belirlenmektedir. Reform, aynı zamanda, yerleşik aşiret birimleri olan mahaller, yerine daha küçük birimler olan uçastekleri (arazi) getirmektedir. Böylece Azerbaycan'ın tarihi bölünme şekillerine bir anda son verilerek, aynı zamanda yerel yöneticiler kitleler halinde işlerinden edilmiştir. Dahası, tam bir entegrasyonun sağlanması için bölgenin sosyo - ekonomik yapısına değişiklikler getirilmiştir. Tül arazileri (geçmişte bey ve ağalara verilmiş toprak bağışları), bölgeye yeni yerleşen Rus göçmenler arasında dağıtılmak üzere kamulaştırılmıştır. 40

Transkafkasya'ya acele telgraf çeken savaş bakanı A. l. Çernişevski, müslüman toprak sahiplerine karşı daha uzlaşmacı bir tutum takınılmasını tavsiye ediyor ve tüllerin"daha önce olduğu gibi" bırakılması gerektiğini belirtmiştir.

Altı aydan kısa bir süre içinde reformlar tersine işlemeye başlamış ve Kafkasya genel valiliğinin oluşturulması şeklinde yeni bir düzenlemeye gerek duyulmuştur. Daha sonra tüm yetki merkezi hükümet dairelerinden alınarak, doğrudan

39 Swietochowski, a. g. e. , s. 30 40

(26)

Çar’a bağlanan genel valiliğe devredilmiştir. Geniş bir siyasal ve idari tecrübe sahibi olan Kont (daha sonra prens) Mihail S. Vorontsov, ilk Kafkas Genel Valisi olmuştur.

41

Vorontsov'un asıl görevi bölgeyi pasifize etmek olmuştur. Siyasal tercihi ise, bölgenin Rusya'ya katılması ve Ruslaştırılması değil, yerel seçkinlerle işbirliği yapılması yönünde olmuştur. Azerbaycan'da ise aristokratik konumlarının yok olduğunu gören bey ve ağaların durumlarının düzeltilmesi gerektiğini savunmuştur. Genel Vali’nin tavsiyesi üzerine I. Nikolay, 1846 Aralık Tebliği ile müslüman toprak sahiplerinin tül toprakları üzerindeki mirasla devredilen ve vazgeçilemez haklarını tanımıştır. Böylece yüzyıllık Azerbaycan kurumu olan toprakların büyük çoğunluğunda devletin hukuki mülkiyeti sona ermiş, topraklar kitlesel biçimde özelleştirilmiştir. Tebliğ, bey ve ağaları Rus dvorianisine (orta halli toprak sahibi) yükselterek, müslüman ayrıcalıklı sınıfı "ortak çıkarlarının savunucuları durumuna getirmeyi amaçlamıştır. Ancak Topraklarını sadece bu sınıfın diğer üyelerine satabileceklerdir. Bir sosyal grup kazanç sağlarken bunun faturası bir başkasına yüklenmiştir.

Aralık Tebliğinin koşullarına ek olarak, çarlık, genel valilik vasıtasıyla hareket ederek müslüman toprak sahileriyle oluşturduğu yeni ittifakı güçlendirecek tedbirler almıştır. Bunların en önemlisi, "doğuma bağlı asaletini ispat eden tüm bey ve ağa çocuklarının" sivil idari mekanizmalarda yükselmeleri yolunda gösterilen kolaylık olmuştur. 1846'da bir yeni düzenleme daha getirilen idari mekanizma ile daha sonra gelecek olan yerel memurlar akımını barındıracak şekle sokulması amaçlanmıştır. Böylelikle, Transkafkasya 4 guberniaya (Tiflis, Kutayis, Şemeka, Derbent) bölünmüş, böylece bir anda sivil hizmet alanında birçok boş memuriyet ortaya çıkmıştır. "Ayrıcalıklı sınıf" mensuplarından sivil hizmetler için eğitim görmek isteyenler için Genel Valilik, Kafkas Eğitim Bursları adı altında kolaylıklar

41

(27)

sağlamıştır. Böylece, 1840'lar, bir bakıma Avrupada eğitim almış, Azerbaycanlı uzman bürokratlar sınıfının yükselmesine tanık olumuştur42.

1865'de, Vorontsov 'un emekli olmasıyla, ılımlı politikası yavaş yavaş tersine dönmeye başlamıştır. Rusya'da, 1860'lı ve 1870'li Büyük Reform yılları, liberalizme doğru gidiş olarak önemle anılmaktadır.Transkafkasya için bu, yarı koloni durumundan Rusya'ya organik bir birleşme sürecine geçiş anlamı taşımaktadır. 1859'da gubernia merkezi olan Şemahı’nın bir depremle harab olması sonucu, merkez Bakü'ye taşınmış ve vilayetin ismi bu düzenlemeye uygun olarak değiştirilmiştir. 1867'de Bakü, Erivan ve Tiflis gubernialarının parçalarından oluşan Elizavetpol43 guberniası oluşturulmuştur. Bu vilayetin inşasıyla Azerbaycan topraklarının büyük bir bölümü iki gubernia içine alınmış, Bakü ve Elizavetpol Doğu Transkafkasya adı verilen bölge olmuştur. 44

Burada da tipik bir şekilde çarlığın merkeziyetçilik siyaseti ve Ruslaştırma siyaseti arasındaki tanıdık birliktelik göze çarpmaktadır. Elizavetpol guberniasının kurulmasıyla, uezdlerin uçasteklere bölünmesi aynı zamanda olmuştur. Bu hareketin sonucu yerel personelin bürokrasinin en alt katmanlarına itilip, yerel yönetimde önemli mevkilerin Rusların eline geçmesi olmuştur. 45

2. 3. Rus Yönetimiyle Oluşan Đktisadi Reformlar

Rusya'nın Azerbaycan'daki ekonomik istilası, idari yapıda olduğu gibi belli belirsizdi ve bazı konularda geriye dönüş söz konusu olmuştur. Rus Maliye Bakanı Kankrin, Ruslar’ın Transkafkasya'daki ekonomik çıkarlarının izleyeceği çizgi konusunda, bu bölge, "güney ikliminin hammaddelerini üreten bir koloni olmalıydı" demiştir. 46

42

M. K. Rozhkova, Economicheskaya Politika Tsarskogo Pravitelstva na Srednom Vostoke vo

vtoroy çetverti XIX veka i Russkaya burzhuaziia Moskvı, Moskva:1979, s. 94.

43 Elizavetpol, ( eski Gence hanlığı) Azerbaycanlı’lar arasında bu isim asla kabul edilmemiştir. 44 A. g. e. , s. 97

45 A. g. e. , s. 98. 46

(28)

19. yy. 'ın ortalarına kadar süren uzun bir dönem, Azerbaycan, Rus yatırımlarından pek yararlanamamıştır. Diplomat ve yazar A. S. Griboedov, istilanın getirdiği ekonomik zayıflığa işaret ederek, burada tek fabrika inşa edilmedi diyor ve devam ediyor, "pazarlar ithal malların her çeşidiyle dolup taşarken, bir ziyaretçinin gözüne alışverişe müsait ev yapımı ürünler göze çarpmıyor" 1830'larda Rus yatırımcıları şarap ve ipek imalatı için Azerbaycan'ın doğal potansiyelinden yararlanmak üzere bir kaç girişimde bulunsalar da pek başarılı olamamışlardır. 47

Geniş Rus pazarına girişin açık olmasına rağmen bu "güney iklimli" bölgeye yabancı olan hükümetin etkinliğinin olmamasının bir sonucu olarak tarımsal üretim durağan kalmıştır. Benzer doğa ve coğrafya özelliklerine sahip her bölgede olduğu gibi Azerbaycan'da da hükümetin sulama işlerini üstlenmesi gerekirken, bu hayati görev Rus askeri yönetimi tarafından ihmal edilmiştir. Azerbaycan ekonomisinin geleneksel bir diğer dalında da durum farklı olmamıştır. Petrol üretimi yılda 250. 000 pud (1 pud yaklaşık 16 kg. ) civarında kalmaktadır. Bu rakam bir tahmine göre bölgenin 10. yy. 'daki üretiminden daha az olmuştur. Rusya'nın işgali sonucu, sürekli savaş ve çatışmaların son bulması Azerbaycan şehirlerinde karışık ekonomik sonuçlar doğurmuştur. Bakü, Gence, Şemeka ve Nuha gibi şehirler gelişip onbinin üzerinde nüfuslu şehirler haline gelirken, Şusa, Kuba, Derbent gibi diğerlerinin nüfusu 1830'dan sonra azalmıştır. 48

Diğer taraftan ancak bu istila sonucu gerçekleşebilen veya en azından hızlanan, uzun vadede önemli bazı gelişmeler söz konusu olmuştur. . Eski hanların toprakları veya Rus devlet hazinesinin toprakları için köylülerden eskiden olduğu gibi aynı değil, nakdi kiralar istenmesi, para ekonomisinin gelişmesine neden olmuştur. Hanlıkların kaldırılması, ekonomik birliğin gelişmesine ön ayak olurken,

47 A. g. e. , s. 36

48 Ali Sohbet Sumbatzade, Razvitie Kapitalizma v Rossii i ego vlianie na ekonomiki Azerbaidzhana vo vtoroy polovinı XIX veka, Baku: Đnstitut istorii ı Filosofii, Đzdatelsto A. N. Az: SSR, 1955, s. 51.

(29)

yerel para birimlerinin yerine rublenin para birimi olarak kabul edilmesi bu süreci hızlandıran bir etken olmuştur. Benzer bir şekilde, resmen Rus ağırlık ve uzunluk ölçülerinin kabul edilmesi, bu konuda da birlik sağlanmıştır. Çarlık hükümeti yürürlükten kaldırılan hanlıkların arasındaki geçiş vergilerinden halen gelir sağlamakta olduğundan, Azerbaycan içindeki gümrük duvarlarının kalkması daha uzun zaman almış ve yıllarca sürmüştür.

Azerbaycan'ın Rus pazarıyla yeterince içice geçmeye başladığı 19. yy. 'ın ortalarına kadar, ekonomik canlanma belirtileri gözükmemiştir. Sovyet tarihçileri, 1870'lerdeki petrol patlamasından dahi önce gerçekleşen yapısal değişiklikler ve modernleşen üretim şekillerini belirlemeye büyük özen göstermişlerdir. Amerikan iç savaşı sonucu pamuğa talebin artması, yüzlerce işçinin çalıştığı ekim alanlarının çoğalmasına neden olmuş, işgücünün uzmanlaşması ve farklılaşması tütün ve şarap için üzüm üretiminde karlılığı artırmış, ipek ekonomisinin gelişmesiyle, içinde bir iki fabrika da inşa edilen Nuha, uluslararası bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Azerbaycan’daki bakır madenleri yavaş yavaş Rus pazarının en büyük bakır kaynağı haline gelmiş antik halı dokumacılık, küçük imalathaneler halinde yeniden örgütlenerek ihracatın başlamasına ve Şirvan, Kuba, Gence, Karabağ ve Kazah halılarının dünyaca hayranlık toplamasına imkan vermiştir49

Bütün bu gelişmeler, Azerbaycan'ın temel ekonomik faaliyetinin tarım olması ve tarımın ilkel koşullarda yapılması gerçeğini değiştirmemiştir.

Azerbaycan'a bir bütün olarak bakıldığında ekonomik ve sosyal değişimin oldukça mütevazi ve yavaş bir ilerleme gösterdiğini görülmüştür. Ne var ki, bu çerçeve içinde oldukça çarpıcı ve istisnai bir gelişme kendini göstermektedir. 1870'lerde çıkarılan ve işlenen petrol beklenmedik oranda artmıştır. Coğrafi olarak sınırlı bir alanda kalmakla birlikte, bu artışın dalgalar halinde yayılan etkileri çok kökten dönüşümlere sebep olmüştur. Onbinlerce tarım dışı işçiye iş imkanı

49

(30)

sağlamanın yanısıra, emek göçü gibi ekonomik modernleşme belirtilerinin oluşması, tren ve buharlı gemi ulaşımının kullanılmaya başlaması ve Bakü'nun bir metropol haline gelmesi, bu gelişmenin bir sonucu olmuştur.

Uzun bir duraklamanın ardından, Baku ve civarında petrol rafinelerinin kurulmasıyla petrol üretimi hızlanmıştır. Fakat asıl hamle, Rus bürokrasisinin Azerbaycan için aldığı en önemli karardan sonra gelmiştir. 1872'de Kraliyet topraklarındaki petrol yataklarının ihale ile uzun vadeli kiralanması usulü getirilmiştir. Böylece büyük ölçekli, makineleşmiş üretim yapmak isteyen büyük sermayeli yatırımcılar için kapı açılmıştır. Eski kazma metodlarının yerini alarak modern bir şekilde açılan petrol kuyusu, Bakü'yu dünyanın en önemli petrol üretim merkezi yapacak olan yükselişi başlatmıştır. Özel ellerde bulunan toprakların fiyatı inanılmaz ölçüde yükselmiştir. Uzun vadede dinamik bir gelişme yerel (hatta Rus) kaynaklarıyla karşılanamayan büyük mali harcamalar sonucu gerçekleşebilmiştir. Ekonomik sızma, Đsveçli endüstriciler olan Nobel50 kardeşler ile başlamıştır. 1879'da Bakü'de kurdukları petrol şirketi kısa zamanda dünyanın en büyük petrol şirketi olmuş, onları Hazar Karadeniz Ticaret ve Endüstri Topluluğu'nu kuran Paris'li Rothschild Ailesi izlemiştir. 1890'lardan itibaren 6 Đngiliz, 3 Fransız, 2 Alman, 2 Belçika ve 1 Yunan firması faaliyete geçmişmiştir. Yüksek yoğunlaşma derecesiyle açıklanabilecek petrol üretimindeki bu artış 1898'de Birleşik Devletlerdeki üretimin üstüne çıkmıştır. 19. yy. 'ın ortasında Apşeron yarımadasında sakin bir liman olan Bakü, 1870'lerde Rus Đmparatorluğunun en yüksek oranda nüfus artışı gösteren kenti haline gelmiştir. Nüfusu 1863 yılında 14. 000 iken, 1903 yılında 206. 000'e yükselmiş ve Transkafkasya'nın en büyük kenti olmuştur. 51

50 Azerbaycan’da ilk petrolü bulan Đngiliz kardeşler, "Kafkasya’da petrol, kan ve politika birbirine karışık.

. " Alfred Nobel

51

(31)

Bakü, içinde hiçbir etnik grubun ağırlık kazanamadığı tamamen uluslararası bir şehir merkezi olmuştur Ruslar, Ermeniler ve Müslümanlar üç büyük insan grubunu oluşturmuştur. 52

Bu aceleci endüstri şehrinin kaynaştırıcı bir pota olduğunu söylemek oldukça zordur. Etnik cemaatler değişik bölgelerde farklı hayatlar yaşayarak, aralarındaki ekonomik farklılıklar kültür, din ve dil engellerini daha da vurgulayarak sürekli kılmıştır. Bakü'de yoğun nüfus kaynağı oluşmuştur. Petrol çıkarma ve işlemenin yasak olduğu merkezde zengin tüccarlar, işadamları ve uzmanlar yaşamaktadır. Bunun çevresinde endüstriyel kenar mahalleler sıralanmıştır.

Bakü her çeşitten nüfusu, büyüklüğü ve hızlı adımlarla gelişen hayatıyla ülkenin her yanından girişimci, hırslı birçok kimseyi kendine çeken büyük bir kente dönüşmüştür.

Şehir Azerbaycan'ın önemli merkezi, aynı zamanda yükselmekte olan yerli sanayi burjuvazisinin pınarbaşı olmuştur. Petrol patlaması daha önceden Bakü civarında petrol kuyusu, rafineri veya toprak sahibi olanların hızla zenginleşmelerine neden olmuştur.

Genelde yerel burjuvazi özellikle Bakü'de yoğunlaşmıştı, sayıları azdı ve gelişimlerine yabancı rekabetiyle ket vurulmuştu. Siyasal olarak da pek aktif sayılmazlardı. Bakü duması seçimine seçmenlerin sadece dörtte biri katılıyordu. Meclis toplantıları ise sık sık yeterli sayı bulunmadığından iptal ediliyordu. Diğer taraftan, müslüman girişimci sınıfın etkisi, yerel halkın hayatının birçok alanında kendini hissettiriyordu. Yerli petrol zenginlerinden Hacı Zeynalabdin Tagiyev'in

53

sıkı iş hayatındaki rolü semboliktir.

52

A. g. e. , s. 57

53 H. Z. Tağıyev, Azerbaycan burjuvazisinden bahsederken Hacı Zeynelabidin Tağıyev’e özel olarak

deginmemek mümkün degildir. Günümüzde Azerbaycanlıların "Millet Atası" olarak adlandırdıkları, kendi döneminde ise genellikle "Hacı" lakabıyla bilinen Tağıyev, gerçekten engin bilgeliğı, derin düşünce kabiliyeti ve Çarlık politikaları karşısında maharetle hareket ederek ülkesine hizmet etmeyi amaçlaması,

(32)

Tagiyev'in Azerbaycan’ın en büyüğü olduğuna inanılan servetinin kökü, küçük arazisinde bir yer sarsıntısının ortaya çıkardığı petrole dayanıyordu. Daha sonra petrol rafinerisi yatırımı geniş arazi ve borsa spekülasyonlarıyla servetini hızla arttırmıştır. Zamanla petrol endüstrisi dışına kayarak Azerbaycan'ın ilk pamuk imalathanesini kurmuş, tütün ve pamuk yetiştirme alanlarına yatırımlar yapmıştır. Okuma - yazma dışında eğitimi olmamasına rağmen Tagiyev eğitim alanına ve hayır işlerine geniş ölçüde mali destekte bulunmuştur. Cömertliğinden, burjuvazi ile birlikte Azerbaycan'ın modernleşen seçkinlerini oluşturan yeni aydınlar sınıfı büyük ölçüde yararlanmıştır. 54

2. 4. Rus yönetimi ve Aydınlanma Süreci

Rusya'nın temsil ettiği Avrupa ile geleneksel Đslam uygarlıklarının çakışmasını sadece kültürel değil sosyal bir sonuç da doğurmuştur: Bu aydınlar sınıfının doğuşu olmuştur. Bir dizi inanç, tavır ve düşünceyi paylaşan bu insanlar önce Avrupa düşünce hayatının değerlerinin taşıyıcısı olmuş, zamanla Azerbaycan toplumunun değişiminin temel öğesi haline gelmiştir.

Aydınlar sınıfı (intelligentsia) terimi öğrenim görmüş olmayı

çağrıştırmaktadır. Azerbaycan sözkonusu olduğunda bunun anlamı Avrupada öğrenim görmüş demektir. Buna karşın geleneksel müslüman okullarında öğrenim görenler (reformları destekleyenler dışında) bu sınıfa dahil edilmemiştir.

Aydınlar sınıfı kimlerden oluşmaktadır. Başlangıçta bu kesimi oluşturanlar meslekleri gereği sık sık Rus atmosferi içinde bulunma durumunda olan, çoğunlukla çarlığın askeri ve sivil hizmetlerinde çalışan az sayıda Azerbaycanlıdan oluşuyordu. Vorontsov döneminde idari görev kapıları yerli halka açıldığında sayıları artmıştır.

(33)

Bunlar çoğunlukla ya Rus askeri okullarına ya da 1830'lara kadar varolan "Rus -Tatar"55okullarına gitmişlerdir. Yüzyılın ikinci yarısında yerli halkın idari görevlerden uzaklaştırılmasıyla aydın kesime mensup olanlar daha çok Rus üniversiteleri ve Tiflis ve Gori'deki Transkafkasya öğretmen seminerleri mezunları arasından çıkmaya başlamıştır. Aslında bazıları gazetecilikle uğraşan öğretmenler, yüzyılın sonunda bu sınıfın en geniş kesimini oluşturmuştur. 56

2. 4. 1. Edebi Uyanış

Azerbaycan aydınlar sınıfı, ilk dönemlerinde parlak ve düşünsel planda çok başarılı insanlar yetiştirmiş, onların yazdıklarında bu kesimin gelecekteki temel meselelerini oluşturacak temaları yakalamak mümkün olmuştur. Kafkasya genel valiliğinde tercüman olan Mirza Fethali Ahundzade (Ahundov, 1812 -1878), öncelikle Azerbaycan dilinde ilk Avrupai tarzda yazılmış oyunlarıyla ün kazanmıştır. Tatar Moliere adlandırılan Ahundzade 1850-1855 yılları arasında Azerbaycan toplumunun hasta ve aksak yönlerini alaycı bir dille anlatan bir dizi komedi yazmış, eserlerinde tüm aksaklıklar bir şekilde cahillik veya batıl inançlara dayandırmıştır.

Đran'ın olduğu gibi tüm Türkçe konuşan dünyanın tiyatro alanında öncüsü olan Ahundzade, yıllarca Arap alfabesinin sadeleştirilmesine çalışmıştır.

Daha sonraki makalelerinde, denemelerinde ve özellikle felsefi içerikli "Üç Mektup" adlı eserinde Ahundzade 18. yy. Fransız filozoflarını hatırlatan bir tarzda rasyonalizm ve aydınlanmacı bakış acılarından acı bir toplumsal eleştiriye girişmiştir.

Ahundzade'nin hayatında birbirine bağlı üç tema, 19. yy. aydınlar sınıfıyla özellikle ilintili olmuştur. Bir aydınlanma hareketi olan eğitim ve öğretimin

55 Ruslar Rusya’nın Türkçe konuşan çeşitli halkları için "Tatar "terimini kullanıyorlardı. . Bu yalnış

adlandırma biçimidir.

(34)

yaygınlaşması, bu dönem Azerbaycan aydınları için ilk ve en önemli hedef olmuştur. Buna bağlı olan diğerleri ise laiklik ve edebi canlanmaydı. Đsminden de anlaşılacağı gibi, Şii bir din adamının oğlu olan Ahundzade'nin laikliği (bunlar her zaman birbirleriyle bağlantılı olmasalar da) ateist eğilimlerinin bir sonucu olmuştur. Ahundzade'nin takipçileri onun ateizmini pek paylaşmamış, ancak teoloji dışında

öğrenmenin önemi konusundaki fikrini benimsemiştir. 57

Edebi uyanış kendini özellikle iki yolda ifade etmiştir: modern tiyatro ve gazetecilik. Ahundzade'ye göre tiyatro, mesajını okuma, yazma bilmeyen geniş kitlelere sözle ulaştırmak için uygun bir araç olmuş, fakat bu yenilik, ulaşmak istediği insanlar için fazlasıyla radikal görünmüştür. Ancak, hayatının sonuna doğru, Bakü gimnasyumunda öğretmen olan Hasan Bey Zerdabi (1842-1907) öncülüğündeki bir grup aydın gencin çabalarıyla eserleri yerel olarak sahnelenmiştir. Uzun vadede bu çabaların sonucu tüm çevresiyle (oyuncuları, yöneticileri, oyunyazarları ve seyircisiyle) tiyatronun önemli bir kültürel kurum haline gelmesi olmuştur. Ahundzade'nin "dramatik sanatın amacı, halkın ahlakını düzeltmek, okuyucuya veya seyirciye bir ders vermektir" düşüncesini izleyen Azerbaycan tiyatrosu, öğretici bir misyon yüklenmiştir. Ahundzade'yi izleyen oyun yazarları arasında en başarılıları, Necef Bey Vezirov (1854 -1926) ve Abdurrahim bey Hakverdiyev (Akverdov, 1880-1933) olmuştur. Her ikisi de alaycı komediler yazmıştır. Vezirov ayrıca ilk Azerbaycan dilinde trajedilerin yazmış, genç Hakverdiyev de onun takipçisi olmuştur. Bazı araştırmacılara göre bu yeni tür tarihsel koşulların bir yansıması olmuştur. Değişim ve gelenek arasındaki çelişki, trajik boyutlu bireysel durumlar yaratacak yoğunluğa ulaşmıştır. Vezirov ve Hakverdiyev'in trajedilerinin kahramanları, eskiyi değiştirme çabaları, düşman ve cehalet yanlısı çevrelerince bastırılan aydınlar olmuştur. Küçük bir yenilikçi grubun yaşadığı dışlanma duygusunu yansıtan bu iki yazar, cehaleti artık sadece gülünç bir zaaf olarak görmemişlerdir. 58

57 Abbaslı, a. g. e. , s. 115 58

(35)

Azerbaycan dilinde basımın başlangıcı, tiyatro ile hemen hemen aynı zamana rastlamış ve yine Zerdabi'nin çabaları sonucu olmuştur. 1875'de Zerdabi, Bakü'de Ekinci (1875-1877) adlı gazeteyi kurmuş, bu olay daha sonra, Türk halkları arasında ulusal uyanışın gelişmesinde dönüm noktası olarak değerlendirilmiştir. Rusya'daki Türk dilinde ilk yayın olan bu gazete Zerdabi'nin Moskova Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarından kalma narodnik (halkçı) eğilimlerine uygun olarak öncelikle köylülere seslenmeyi amaçlamıştır. 59

Ekinci çarlık rejimi ileri gelenlerinin bir önceki nesil Azerbaycanlı yazarlarına gösterdiği olumlu tavırdan yararlanamamıştır. Zerdabi, narodnik görüşmelerinden, dahası Osmanlı sempatizanı tutumu yüzünden kuşku uyandırmıştır. Bunun sonucunda 1877'de, yani Osmanlı - Rus savaşının ortasında gazetesi kapatılmıştır.

Ekinci'nin kapanması, Azerbaycan basını için büyük bir sarsıntı olmuştur. Ardından Zerdabi büyük çabalarla diğer bazı gazetelerle Ziya (1879-1881), Zıyai Kafkassiya (1881-1884) ve edebi bir dergi olan Keşkül (1884-1891) ile devamını sağlamaya çalışmıştır.

Bu durumda bir konu aydınlar arasındaki tüm diğer ilgi alanlarını gölgeleyen bir önem kazanmıştır: müslüman okulların geleceği konusunda mücadele.

2. 4. 2. Eğitim

Đslami geleneğe göre, ilke olarak tüm eğitim dinseldir ve eğitim faaliyeti teolojiye bağımlı olmak zorundadır. Okul yüzyıllarca değişmeksizin kalabilen kutsal bir kurum olarak, aktif bir tutuculuk kalesi haline gelmiştir. Transkafkasya'da sayıları beş ile yedi yüz arasında değişen müslüman okulları iki çeşit olmuştur: mektebler ve medreseler. Mektebler, camilerin içinde, erkek çocuklara dinsel eğitim yanında,

59

(36)

okuma, yazma ve aritmetik gibi derslerin genellikle ezbere dayalı olarak verildiği ilk düzeyde okullar olmuştur. Medreseler alim statüsüne hazırlayıcı eğitim veren yüksek düzeyde eğitim kurumlarıydı. Mekteb düzeyinde eğitim kalitesi okuldan okula değişmekle birlikte, modern bir standarta göre genelde acınacak derecede düşük kalitede eğitim vermekteydi. Genel okur-yazarlık oranı şaşırtıcı derecede düşük bir oranda % 4 ila 5 arasındaydı. 60

Yerel aydınlar ile çarlık yönetimi eğitim sistemini reforme etme konusunda anlaşmışlardır. Hükümet bu yolla hem müslümanların eğitimierini daha geniş ölçüde kontrol etmeyi, hem de Rusça'nın yaygınlaşmasını amaçlamıştır. Bu ikinci amaçları, yerel aydınlar tarafından da desteklenmiştir, Ahundzade'den Zerdabi’ye kadar hepsi

Rusça öğrenme gerektiğini belirtmişlerdir. 61 Rusça bilmenin sadece modern

meslekler edinmek açısından değil, insanları içine hapseden ve müslüman olmayan dünyadan tamamen habersiz bırakan çemberi kırmak açısından önemli olduğunu düşününmüş, bu görüşleri yüzünden Ruslaştırma sürecine hizmet etmekle suçlanmışlardır. Ahundzade "müslümanlar hayat, şeref ve mülkiyetlerini koruma altında bulunduran Ruslardan uzak durmaya son vermelidirler" diye yazmıştır. 62

Bu tür teşviklere rağmen halkın inatçı tepkisi Rusça öğrenmenin çocuklarını kaçınılmaz bir şekilde Hıristiyanlaştıracağı düşüncesinden güç almıştır. Đslami olmayan herhangi bir eğitim tarzı halkın tepkisiyle karşılaşacağından, bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu mektepleri modernleştirmek şeklinde olmuştur. Bu tür bir program, Volga Tatarları arasında ortaya çıkan, daha sonra Rusya'nın müslüman nüfuslu diğer bölgelerine yayılan, Cedidci hareketin özünü oluşturmuştur. 63 Cedidcilik ismi, mekteplerin ders programını geliştirmeyi ve genelde öğrenim anlayışını değiştirmeyi hedefleyen usulu cedid (yeni metod) teriminden alınmıştır. Kuran öğrenimine dokunulmamış, fakat ezber usulüne karşı tavır alınmış, ders programına bilim, coğrafya

60 Eyub Tağıyev, Azerbaycan’da Mekteb Tarihi, Bakı: Maarif Neşriyatı, 1993, s. 71 61 Swietochowski, a. g. e. , s. 45

62 A. g. e. , s. 49 63

(37)

ve modern dillere ilişkin dersler konulmuştur Ayrıca klasik edebiyat eğitiminin yerini çağdaş Türkçe alımıştır. Bu tutum bazı Đran kökenli Azerbaycan Şiileri tarafından pek benimsenmemiştir. "Yeni metod" kısmen taraftar toplamış ve 'kadimci' veya 'usul-i kadim' izleyicisi olarak bilinen muhafazakar eğitim çevrelerinin muhalefeti ile karşılaşmıştır. Diğer taraftan, Cedidcilik dolayısıyla Azerbaycan ilk defa Transkafkasya dışında daha geniş bir müslüman çevreyi etkinliği içine alan bir sürece dahil olmuştur. Bu süreç içinde Kırımlı Tatar bir gazeteci olan Đsmail Bey Gaspralı’nin64 ( Gaspırınski) çabalarıyla Cedidcilik bir takım milliyetçi ilkelerle kaynaşmıştır.

Đlk Rus devriminin öncesinde Azerbaycanlı aydınlar, ülkelerinin ileriki yıllardaki siyasetini şekillendirecek düşüncelerin tohumlarının atıldığı siyasal olarak canlı bir nüve oluşturmuşlardır. Bu düşüncelerin gelişimi Azerbaycan tarihinde bir dönüm olan, 1905 devriminin aniden dönüşüme uğrattığı siyasal atmosfer içinde hızlanmıştır. 65

2. 5. Azerbaycan Sosyalizmi: Himmet Partisi

Azerbaycan milliyetçiliği dönemin sosyalist ideolojileri ile yakın ilişki içinde gelişmiştir. Bakünün demografik yapısı söz konusu olduğunda 1903’te nüfusun üçte birden fazlasının Rus kökenli olduğunu özellikle belitrmeliyiz. 66

Rus egemenliği altında yaşayan ve Ruslarla az ya da çok aynı kent yaşamını paylaşan Azerbaycanlılar Rusların öncülük ettiği çeşitli sosyalist (ya da sosyal demokrat ) faaliyetlerin hedef kitlelerinden birini oluşturuyordu.

64 1851-1914 Müslüman egitimi hakkında teorik tartışmalar yapan Kırım’ lı reformcu Gaspıralı sonradan

yoksullaşmış bir Tatar aristokrat ailesinden gelmektedir. Egitimine geleneksel medresede başlamıştır. St. Petersburg ve Paris’e yaptığı seyahatlar ona Rus ve Fransız dillerini öğrenme fırsatını vermiştir. 1866 da Kırım ‘a dönerek medresede Tatar çocuklara Rusca öğretmeye başlamıştır. Bu geleneksel egitim

kurumundaki ögretmenlik deneyimi eğitim üzerine gelecekte oluştıracağı düşünceleri de şekillendirmiştir.

65Aydın Balayev, Azerbaydjanskoe Natsionalnoe Dvijenie v 1917-1918, Baku: Elm, 1998, ss. 46-52 66

Referanslar

Benzer Belgeler

Periyodik tam gelişmiş akış problemini çözmek için geliştirilen programı test etmek amacıyla, sıfır engel yüksekliği tanımlanarak boş boru

Aynı yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalında Yüksek Lisans öğrenimine başladı.. 1988 yılında Milli Eğitim Bakanlığı yurt

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ Tür: ARAŞTIRMA PROJESİ Durum: Tamamlandı Bütçe: 0. Erenler

Bu tez çalışmasında, Kosova’nın tarihsel süreci ve devletleşme süreci, uluslararası ilişkiler literatüründe devlet olabilmek için gerekli olan unsurları ve

Siyaset Ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Dokuz Eylül Üniversitesi.

Hâkimiyet-i milliye fikri dahi, ilk defa olarak, demokrasinin bu- gün en bî-aman düşmanı olan Cizvit papazları tarafından müdafaa olunmuştur. Bunlar dünyevî hükûmetlere ve

2016 yılı içerisinde yapımı tamamlanmış olan merkez yerleşke içinde Mühendislik Fakültesi, İlahiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Şırnak Meslek

İş yeri pandemi acil durum planı; pandemi öncesi yapılacaklar, pandemi sırasında yapılacaklar ve pandemi sonrası rehabilitasyon olmak üzere üç bölüm