• Sonuç bulunamadı

Anayasa güvencesi ve sinema

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anayasa güvencesi ve sinema"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET/2

OLAYLAR VE GÖRÜŞLER

Anayasa Güvencesi

ve Sinema

....

Sinemadaki düşünce ve yaratma özgürlüğünün bir anayasa maddesi

olarak güvence altına alınmasının hemen ardından, sinemanın bir

yayın aracı olan televizyondaki düşünce ve yaratma özgürlüğünün de

bir anayasa maddesi olarak güvence altına alınması gereklidir.

Sinema, bu çağda televizyondan ayrı düşünülemez._________________

METİN ERKSAN

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası’nda, si­ nemadaki düşünce ve yaratma özgürlüğünü güvence altına alan bir maddenin bulunmasının zorunlulu­ ğuna inanıyorum. Çünkü tüm uygar ve gelişmiş ül­ kelerin anayasalarında, sinemadaki düşünce ve ya­ ratma özgürlüğünü güvence altına alan bağımsız bir madde vardır. T.C. Devleti Anayasası’na, sinema­ daki düşünce ve yaratma özgürlüğünü güvence al­ tına alan bir maddenin konulması çok gecikmiştir.

Sinemadaki düşünce ve yaratma özgürlüğünün yasalar ile denetim altına alınması, çağdışı, olanak­ sız ve sakıncalı bir yöntemdir. Bugüne değin bu ko­ nuda süregelen yasalar, yönetmelikler ve uygulama­ lar, bu çağdışı, olanaksız ve sakıncalı yöntemin bir göstergesi olmuştur.

“ Basın, sinema ve öbür sanatlar, sansür edilemez” gibi kesin bir yargının anayasada bağım­ sız bir madde olarak bulunması, çağdaş devlet an­ layışının tartışılmaz bir niteliğidir. Anayasanın de­ mokrat bir düşünce temelinde yeniden yapılanaca­ ğının gündeme geldiği bu günlerde, bu konum üze­ rinde ciddi ve dikkatli bir vurgulamanın yapılma­ sı, bu duyarlı olgunun eksen düşüncesini oluştur­ maktadır.

Sinemadaki düşünce ve yaratma özgürlüğünün bir anayasa maddesi olarak güvence altına alınma­ sının hemen ardından, sinemanın bir yayın aracı olan televizyondaki düşünce ve yaratma özgürlü­ ğünün de bir anayasa maddesi olarak güvence altı­ na alınması gereklidir. Sinema, bu çağda televizyon­ dan ayrı düşünülemez. Sinemaya gitmek bağımsız­ dır, istekledir, televizyon evlerin içindedir; yani ai­ lenin harim-i ismet’ine (girilmesi yasak olan yer) gir­ miştir, televizyon yayınlarını izlemek az çok zorun­ ludur gibi dayanağı olmayan önyargılar ile televiz­

yon yayımlarına özel ve ayrı bir sansür düzeni uy­ gulamak, akıl ve mantık dışı bir düşüncedir.

Uluslarası sansürsüz düşünce ve yaratma özgür­ lüğü, görüntü ve ses öğe:i olarak ulusal sınırları aşan fizik bir olgu halinde, artık Türkiye’deki ha­

vanın içinde de vardır. Türkiye’deki milyonlarca ça­ nak anten, sansür engelini aşan bu düşünce ve ya­ ratma özgürlüğünü Türk halkına ulaştırmaktadır. Uluslararası sansürsüz düşünce ve yaratma özgür­ lüğünün, ulusal sınırları aşıp Türkiye havalarında var olduğu bir çağda, Türkiye’de, sinema ve tele­ vizyondaki düşünce ve yaratma özgürlüğüne san­ sür uygulamak, Türkiye’yi yalnız kapısında kilit olan, duvarsız Nasrettin Hoca türbesi yapmak olur. Üstelik büyük akıl Hoca Nasrettin, yılların ötesin­ den bu akla güler. Doğu ve Batı Berlin’i ayıran du­ varın yok edildiği bu günlerde, Türk ulusu böyle bir sansür düzeni içinde tutulup tutsak edilemez.

Geçmişten günümüze... ________

İleriyi doğru bir biçimde saptamak için geçmişe bakmanın akıl ve bilgi yolu olduğunu bir kez daha söylemek ve geçmişi irdelemek, yeni anayasayı ya­ pacak ve yazacak olan yapıcı ve çağdaş düşünce­ nin belleğine ve bilgisine gerekli belgeleri sağlaya­ caktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti döne­ minin 23 maddeden oluşan 20 Ocak 1921 tarihli Anayasası’nda, sinemadaki düşünce ve yaratma öz­ gürlüğüne ilişkin ve bu özgürlüğün bağımsız ya da bağımlı kullanılmasını saptayan bir madde yoktur.

A tatürk’ün ilgisiyle İzm ir^e 17 Şubat-4 mart 1923 tarihleri arasında yapılan 1. İktisat Kongresi, Misak-ı İktisadi Esasları’nı saptamıştı. Cumhuri­

yetin ilanından sekiz ay önce yapılan bu kongrenin “ Ziraat ve Maarif Meselesi” adlı bölümünün 9. maddesi şöyledir: “Ahlaka aykırı olanları yasaklan­ mak koşuluyla; ziraat, sanayi, coğrafya, iktisat ve sağlık ile ilgili sinema filmleri göstererek köylülere gereken yararlı bilgileri vermek ve köylerin istatis­ tik bilgilerini saptamak ve uygulamalı konferans­ lar vermek üzere şimdilik her livada (il ilçe arasın­ da yönetim birimi) birer gezici ziraat okulu açıl­ ması”.

1. İktisat Kongresi’nin 9. maddesi, konulu ya da belgesel türde çeşitli Türk ve yabancı sinema filme- rinin, yalnız etik sansür uygulanarak, devlet aracı­ lığıyla köylü vatandaşlara gösterilmesi ile ilgilidir. Devletin sinema sanatı ile ilgisini ve işbirliğini, sansürün boyutlarının etik koşulları içinde sınırlan­ dırılmasını 1923’lerde öngören 9. madde, çağdaş ve devrimci bir devlet anlayışının göstergesidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 20 Nisan 1924 tarihli ve 105 maddeden oluşan Anayasası’nda, si­ nemadaki düşünce ve yaratma özgürlüğünü kap­ sayan bir madde yoktur.

Başkanlığını Sayın Ord. Prof.Dr. Hıfzı Veldet Ve- lidedeoğlu’nun yaptığı, yüksek öğretim üyelerinden kurulu İstanbul Anayasa Komisyonu’nun hazırla­ dığı 1961 Anayasa ön tasarısının II. maddesinin 3. fıkrası şudur: “Kitap ve risale yayını, tiyatro ve ope­ ra eserlerinin oynanması, sinema filmlerinin yapıl­ ması ve gösterilmesi, izne bağlı tutulamaz ve san­ sür edilemez”.

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin hazırladığı 1961 Anayasa ön tasarısında, sinemadaki düşünce ve yaratma özgürlüğü ile ilgili bağımsız ve ayrı bir madde yoktur.

Başkanlığını rahmetli Prof. Dr. Enver Ziya Ka- ral, komisyon sözcülüğünü rahmetli Prof. Dr. Mu­ ammer Aksoy, Prof. Dr. Turan Güneş, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın, komisyon sekreterliğini Coşkun Kırca’nın yaptığı, üyelerinden bazıları rah­ metli Doğan Avcığlu, Bahri Savcı, Mümtaz Soysal olan Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu’nun hazırladığı anayasa tasarısında, İstanbul Anayasa Komisyonu’nun hazırladığı anayasa ön tasarısının II. maddesinin 3. fıkrası ikiye ayrılarak anayasa ta­ sarısının 17. ve 24. maddelerini oluşturmuştur. 17. madde şudur: “Kitap ve risale yayını, izne bağlı tu­ tulamaz ve sansür edilemez”. 24. madde şudur: “Ti­ yatro ve opera eserlerinin oynanması, sinema film­ lerinin yapılması ve gösterilmesi yasalar ile düzen­ lenir”.

Üyeleri Prof. Dr. Muammer Aksoy, Prof. Tarık

Zafer Tbnaya, Prof. Münci Kapani olan T.M.A.K. altkomisyonlarından birini oluşturan ‘Genel Hü­ kümler ve Temel Haklar Alt Komisyonu’nun dü­ zenlediği ve T.M.A.K. Başkanlığına sunduğu rapo­ run “Fikir Hakları” ile ilgili bölümünde şöyle bir yargı ve saptama vardır: “Kitap ve risale yayını ile opera, tiyatro, bilhassa filmden denetlemesini aynı esasa bağlamak ve sansür yasağım bunlara kural olarak yaygınlaştırmak yanlıştır. Bu nedenle kitap risalelerin, tiyatro, opera ve film ayrı ve içerik yö­ nünden ayrımlı olarak düzenlenmesi zorunludur”. Temsilciler Meclisi ve Milli Birlik Komitesi’nden oluşan Kurucu Meclis’in, bu maddeler, yargılar ve düşünceler doğrultusunda hazırladığı 1961 Anaya­ sasının 24. maddesi şu olmuştur: “Kitap ve bro­ şür yayını, izne bağlı tutulamaz, sansür edilemez”. Bu 24. maddenin Temsilciler Meclisi’nde tartışıl­ ması sırasında, sinemada düşünce ve yaratma öz­ gürlüğüne ve bu özgürlüğün nasıl algılandığına iliş­ kin ilginç konuşmalar yapılmıştır. *

Bu görüşlere karşı olanlar yazık ki ağır bastı ve 1961’de Temsilciler Meclisi, Anayasa Komisyonu­ nun görüşleri doğrultusunda bir tutum ile sinema­ daki düşünce ve yaratma özgürlüğünü engelleyen ve o güne dek süregelen sansür olgusunu, bir kez daha kabul etti. (Temsilciler Meclisi’nde bu tartış­ malar sürerken, Anayasa Komisyonu üyelerinden bazıları, ileri ve uygar ülkelerdeki uygulamaları, si­ nemadaki sansür engelini savunmak için örnek ola­ rak göstermişlerdi.)

Bu konudaki son sözümüz, o sıralar dünyada bu özgürlüğü anayasalarında güvence altına almış bir­ çok ülkeden; biri Türkiye’ye uzak, öbürü yakın olan iki ülkenin, sinemadaki düşünce ve yaratma özgür­ lüğünü nasıl anayasa güvencesi altına aldıklarım ir­ delemek olacaktır.

1948’de ABD Yüksek Mahkemesi’nin, sinemada­ ki düşünce ve yaratma özgürlüğü hakkındaki gö­ rüşlerini yargıç William O.Douglas şöyle açıklamış­ tır: “Sinema filmlerinin gazeteler ve radyo gibi ana­ yasanın ilk ekine ilişkin yargılar ile özgürlüğü sağ­ lanan (basın) deyiminin içinde bulunduğuna hiç kuşkumuz yoktur”.

1 Ocak 1952 tarihli Yunanistan Anayasası’nın 14. maddesi şöyledir: “Basın ile birlikte, sinema film­ lerinin yapılması ve gösterilmesi sansür edilemez”.

* Yer yokluğu nedeniyle, lehle ve aleyhte konuşmalardan ör­ nekler alamıyorum. B. Ecevlt, Cihal Baban, Mehmet Hazer, Hıran Güneş, ilginç konuşmalar yapmıştı.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu hükme göre, de ğişiklik öngören yasa Cumhurbaşkanınca halkoylamasına sunulursa tüm bu anayasa değişiklik yasas ının halk tarafından onaylanıp yürürlüğe

Bir işlemin maksat öğesi bakımından “kamu yarar ına” mı, yoksa kişisel bir koruma veya zarar verme amacına mı yönelik olarak yapıldığını idari yargı araştırır ve

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel ba şvuru hakkının tanınmış olması ilke olarak olumlu bir değişiklik5. Ne var ki, bireysel başvuru AİHS’deki

Hava mey­ danında, daha önceden şaşırtılan gazeteciler tarafından karşılanır, ve kendisine edebiyat ve sanatla ilgili bazı sorular sorarlar Kendi­ si

Sami Paşa maarif, Sup­ hi Paşa evkaf nazırları olarak baba, oğul, birlikte imperatorlu ğun büyük bilgili vezirleri ara­ sında sayılıyorlardı.. İşte

İnsan kurban etmenin kesin kanıtları Moçelerin baş- kenti olduğu sanılan piramit tapınağın yıkıntılarında bulunmuşsa da Verano ve başkaları bir diğer önemli Moçe

Federal Anayasa Mahkemesi’nin içtihadında iki temel unsur –aynı anda hem değer yargısı içe- ren hem de vakıa-iddiasında bulunan açıklamaların korunması ile

AKP, MGK'nın mevcut yap ısının değiştirilerek cumhurbaşkanı yerine başbakanın başkanlığında toplanması önerisine de destek vermezken, dokunulmazlıkla ilgili