• Sonuç bulunamadı

Ruhi Su'yu dinlerken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ruhi Su'yu dinlerken"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFAt 4 Salı 31 TEMMUZ 19G!

“vr-Ruhi Su yu

Dinlerken

» M ü z ik niçin bütün inşalara •İTA hitabeden ortak bir dil­

dir? Anlaşıldığı için miY Ha­

yır... Duyluduğu, hissedildiği i- ı;in... Hangi müzik güzeldir? Ba tı müziği mi, doğu müziği mi, alaturka mı, alafranga mı? Hiç biri... Size, hepinize hitaoede- bilen müzik güzeldir. Burada dlçü dinleyicinin alıcılığı değil, müziğin sirayet yayılma gücü...

Ayni halk türküsünü mizmiz,

ileze bir söyleyişten dinler, nef ret edersiniz... Ama onu bir de ruhî Su’dan dinlerseniz tüyleri

niz diken diken olur; bütün

ruhunuzla müziğe kaptırırsınız kendinizi...

İşte, geçen gün, bir konserin de, ;bu değerli sanatçıyı dinler ken müziğin kudretini, kelime li olsun, kelimesiz olsun, her kese teshir gücünü bir kere da ha anladık. O bas sesin kulla­ nılışındaki müthiş ustalık, o hâ

kimiyet, o emniyet, üstünlük

hissi, kelimelere ruh katan, ifa de gücü kazandıran teknik bir yana, boşlukta dalga dalga ya yılan erkek söyleyişiyle Köroğ-

lu, Dadaloğlu, halkoğlu halk

herkesin gönlünde derin bir

yankıya kükredi durdu. Vaktiy le Ziya Gökalp’in, ilk olma pü rüzlerine rağmen haklı dâvası, halk sanatının köklerine kadar inen bir zevk yerliliğini batı tekniği içinde verme dâvası lluhi Su'da en sağlam delilini bul­ muş oluyordu. Folklorun bütün imkânlarım Konservatuvardan yetişmiş bir bügl ve istidat kay nağında bize aktaran değerli sanatçı, bu yüzden, dinleyicile­ rinin coşkun alkışlarına ricaları na muhatap oldu. Hiç birini de kırmamak cömertliğini göster­ di.

BU DA MI AYDIN? Olay, bir parkta, bahçede, a- çık hava sergisinde geçer. Pano

lara resimler asılmıştır. Resim lere elle dokunulmaması için ip ler gerilmiştir. İplerin gerisine bir masa konulmuştur. Masada, serginin biricik biblosu denebi­

lecek kadar güzel bir bebek

kompozisyonu, boş vakitleri de­ ğerlendirme derneğinin Bebek öğretmeni Özden Balıkesir tara tından yapılmış, ev işleri gö­ ren iki köylü kadın figürü var dır. Bahçede hiç boş masa kal mamıştır. Herkes hem çayım, kahvesini içer, hem arasıra de­ nizi, ya da resimleri seyreder.

Tam bu sırada bahçeye (ki burası Şehir Kulübü bahçesi­ dir) üç kişilik bir grup girer. Etrafa bakınıp yer olmadığım

gördükten sonra çıkacak yer­

de içlerinden biri, civardaki

NATO inşaatında çalışan Şeref adında bilf mühendis, ipleri a- sarak, sergilenen bebekleri bir İskemleye koyar ve masayı yük ■lenir. Konuşma şöyle olur:

— Beyefendi o masa sergiye tahsis edilmiştir, emredin size başka bir masa bulsunlar...

— Ne yapalım yani? Bu masa bana lâzım...

— O bebeklerin iskemlede gö

ze görüneceğini aklınız kesi-

yqr mu?

— Görünmezse görünmesin.

Biz bütün gün burasını turist­ lere terkediyoruz... Yarım saat kâğıt oynamak, dinlenmek hak kımız değil mi?

Bir başka masadan, bir genç ayağa fırlar, önündeki masanın örtüsünü çekerek bay mühendi se götürür:

— Öyleyse bunu d’a buyurun, size nasıl olsa örtü lâzımdır!..

Olay aynen size anlattığım gi bidir. Sakal bırakmış olan bu mühendis, yüksek'tahsil yaptı­ ğını zanneden bir vatandaştır. Yüksek tahsil yapmış demek.

o tahsilin bütün gereklerini ye rine getirmiş, tahsil süresince okuduğu yerde sergiler açılmış yaşadığı şehirde benzeri hare­ ketlere ya katılmış, ya da şa hit olmuş demektir. Yüksek tah sil yapmış demek, san’ata hür­ metin ne olduğunu, toplum ha yatının gereklerini öğrenmiş de mektir. İskambil oynamayı bir zevk saydığı halde, sergiye bu oyundan alacağı zevk derecesin de bile değer vermiyen bir mü üıendis tasavvur edebilir misi­ niz? Ama var... Ama memleket böyleleriyle dolu. Ama biz, bu

gibi insanlara aydın demekle

en büyük suçu işliyoruz. Bu

gibi kimseler, kendilerini ay­ dın farzetmekle çevrelerine de aydın insan hakkında yanlış fi kir ve kanaat aşılıyorlar. Böyle leri inşaatta çalışabilir. Hattâ mühendis de olmuş olabilir. A- ma bir tek hareket, görgülerini, sanat terbiyelerinin derecesini meydana vurmağa yeter. Sergi­ lenen eserlerin değeri, onlar hak

kında verilebilecek değer hü­

kümleri kat’iyyen söz konusu o- lamaz. Burada söz konusu olan, aydın sanılan insanın cemiyet

hayatiyle ilgili görgüsü, bir

sanat hareketi karşısındaki dav

Tanışıdır. «Acı şeyler, fakat

Halûk, gerçek...» diyen şair, san k’ ileride hiç bir şeyin değışmi yecegini önceden sezmiş... Resim

sergisi mi? Haydi canım siz

de... Ne için ve kim için? Köy

İU, yerli, anlasın anlamasın,

böyle bir gösteri karşısında

kendine mahsus olan vakarını hiç bir zaman bozmaz. Ama o ya rıdan da noksan aydın dediği­ miz adam yok mu? İşte o, is­ kambil oyununun hatırı ' için, sizin Inırmaya çalıştığınız bina yi yıkmakta zerre kadar tered dut etmez!

■aaaeaaaaaaatttıtaaattıtatttaa«

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye Sivas’tan Ankara’ya kar yağışı altında üstü açık, üç hurda oto­ mobille giderler ve AnkaralIlar onlara görkemli bir

Beykoz, Hereke, Bakırköy fabrikaları gibi Fesaneyi de faaliyet çenberi içine alan Sanayi ve Maadin Bankasının meşkûr himmeti ve şirketin idare he­ yetinin

change in cases diagnosed as having LC is macrocytosis (6) and it is determined in a study performed by Maruyama et all that macrocytosis is the most

Lateral medüller sendromun seyri sırasında %12-36 oranında görülebilen bir semptom olan hıçkırık, diafragmanın ve eksternal (inspiratuar) interkostal kasların

Thus, existence of association between development to be of nephrotic syndrome and hypersensitivity can be considered, because it is reported that minimal change nephrotic

Kısacası Emevî Devletinin yıkılış nedenlerinden önemli ikinci neden, kabilecilik ruhunun yeniden ortaya çıkması ve bunun da beraberinde yine Emevî ailesi arasında

Nasruddin Tusî’nin devrinde yaşayan Kâtıbî’nin daha sistematik bir şakilde yazdığı “Şemsiyye” eseri, en toplu malumatı olan ve en çok okunan İsagoci