• Sonuç bulunamadı

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Kıreli nahiyesi'nin sosyal tarihi üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Kıreli nahiyesi'nin sosyal tarihi üzerine bir araştırma"

Copied!
176
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ORTAÖĞRETİM VE SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI TARİH ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E KIRELİ NAHİYESİ’NİN

SOSYAL TARİHİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. NURİ KÖSTÜKLÜ

HAZIRLAYAN

MUTTALİP ŞİMŞEK

(2)

İÇİNDEKİLER Sayfa TABLOLAR LİSTESİ………...V ÖNSÖZ………...…..VI KISALTMALAR ……….……..VII GİRİŞ………..1

A. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ……….1

B. KAYNAKLAR……….2

I. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Belgeleri……….2

a. Bab-ı Ali Sadaret Dairesine Ait Belgeler………2

b. Yıldız Sarayı Arşivi Belgeleri……….4

c. Nezarete Ait Belgeler………..4

II. Şer’iye Sicilleri……….5

III. Konya Vilayet Salnameleri ………..7

IV. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivine Ait Belgeler………7

C. XIX. YÜZYILA KADAR KIRELİ NAHİYESİ’NİN COĞRAFİ VE TARİHİ DURUMUNA GENEL BİR BAKIŞ………8

I. Kıreli Nahiyesi’nin Coğrafi Konumu………...……8

II. Osmanlı Yönetimine Kadar Kıreli Tarihine Kısa Bir Bakış ………9

III. Kıreli Nahiyesi’nde Osmanlı Yönetimi………..………11

BİRİNCİ BÖLÜM KIRELİ NAHİYESİ'NİN İDARİ YAPISI VE YÖNETİMİ A. İDARİ TAKSİMAT……….…………...13

B. YÖNETİM……….……….……….…14

I. Kıreli’nin 1840 Yılına Kadar Osmanlı Devleti’ndeki Yönetimi……….…14

II. Tanzimat’tan Cumhuriyet’in İlanına Kadar Kıreli’nin Yönetimi………...16

1. Osmanlı’da Nahiye ve Köy İdaresi……….….16

2. Kıreli Nahiyesi Müdürlüğü…...18

a. Nahiye Müdürleri………..18

b. Nahiye Müdürleri Hakkında Şikayetler………20

(3)

3. Nahiye İdaresindeki Diğer Görevliler………..23

4. Kıreli Nahiyesine Bağlı Köyler………25

5. Kıreli’de Belediye İdaresinin Kurulması………...…..26

6. Nahiyede Sağlık Durumu……….28

İKİNCİ BÖLÜM SOSYAL HAYAT A. TOPLUM YAPISI……….31

I. Nüfus Durumu………...31

1. H.1256 (1840-1841) Yılı Nahiye ve Köylerinin Nüfusu (9819 Numaralı Beyşehir Temettuat Defterine Göre)……..………...31

2. 1314 (1898/1899) Yılında Nahiye ve Köylerinin Nüfusu……….33

3. 1922 Tarihinde Nahiye ve Köylerinin Nüfusu………...35

II. Dini ve Etnik Yapı………....37

III. Günlük Yaşam ve Etnografik Durum………...38

1. Yaşanılan Mekanlar ve Yapılar………..38

a. Menzilhane, Bağ ve Bahçeler………..….38

b. Cami ve Mescitler………..…...39

c. Kahvehane ve Hariciye Odaları………..…..39

d. Diğer Mekanlar…………...………..……40

2. Giyim Eşyaları………...41

3. Günlük Hayatta Kullanılan Diğer Eşyalar………...44

4. Yiyecek Maddeleri………...48

IV. Nahiye Genelinde Asayiş Olayları………..…..49

B. AİLE KURUMU………...………….51

I. Evlenme ………..……….51

1. Nikah………...…...51

2. Mehir ………..…..54

II. Aile’de Eş Durumu……….………..56

III. Aile’de Çocuğun Durumu……….……....59

1. Çocuk Sayısı ve İsimleri……….……..….59

2. Vasilik ve Nazırlık Müessesesi ……….63

(4)

IV. Boşanma ve Nafaka………..68

C. VAKIFLAR………...……72

I. Cami ve Mescitler……….73

II. Medrese ve Mektepler………...77

III. Para Vakıfları………80

1. Kiçi (Mutlu) Köyü’ndeki Medrese………....81

2. Kaba (Pınarbaşı) Köyü’ndeki Cami Vakfı………...82

IV. Diğer Vakıflar………...…83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EKONOMİK HAYAT A. TARIM VE HAYVANCILIK………...86

I. Hububat Üretimi………....86

II. Bağcılık ve Diğer Sebze-Meyve Üretimi……….…..87

III. Hayvancılık………87

1. Küçük ve Büyük Baş Hayvancılık………...89

2. Arıcılık………90

B. TİCARET………...91

I. Genel Olarak Ticaretin Durumu………....91

1. Nahiye’de Meskun Rum Tüccarlar..………....……...92

2. Rum Tüccarlar İle Yerli Ahalinin İlişkileri….………...……….93

II. Meslek Grupları………..…...94

III. Diğer Geçim Kaynakları ………...96

1. Balıkçılık……….96

2. Sülük Avcılığı……….96

IV. Alışveriş Anlaşmazlıkları ve Borçlanma………..………….97

C. FİYATLAR VE MALİ DURUM……….….………..100

I. Para ve Kıymetli Madenler……….……...100

1. Ölçü Birimleri………...101

2. Fiyatlar………...103

a. Gıda Maddelerinin Fiyatları………...104

(5)

c. Günlük Hayatta Kullanılan Diğer Eşyaların Fiyatları…………...108

d. Hayvan Fiyatları………....112

e. Gayri Menkul Fiyatları………...114

II. Kıreli Nahiyesi Ahalisinin Mali Durumu……….115

D. VERGİLER………..…117

I. Nahiye Ahalisinin Verdiği Vergiler………...118

1. Aşar Vergisi………..………....118

2. Ağnam Vergisi………...120

3. Emlak Arazi ve Temettû Vergisi..………...120

4. Cizye Vergisi………...…….….122

5. Damga Vergisi………...………...123

6. Diğer Vergiler Ve Harçlar………...………..123

II. İltizam Sistemi………...………..124

III. Bazı Köylerin Ziraat Bankası’ndan Aldıkları Krediler…………..…………..126

E. SEL FELAKETİ, KURAKLIK VE KITLIK………128

I. Nahiye’de (Selki ve Balganda Köyleri’nde) Meydana Gelen Sel Felaketi ……….128

II. Nahiye’de Meydana Gelen Kıtlık ……….………...130

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM YEMEN SAVAŞLARINDAN MİLLİ MÜCADELEYE VATAN SAVUNMASINDA ŞEHİT OLAN KIRELİLİLER I. Yemen’de Şehit Olanlar………...132

II. Muhtelif Savaşlarda veya Birliklerinde Şehit Olanlar……….…133

III. Dünya Savaşı’nın Diğer Cephelerinde ve Çanakkale’de Şehit Olanlar………..………135

IV. Milli Mücadele’de Şehit Olanlar……….………..138

SONUÇ……….…..140

BİBLİYOGRAFYA……….……...144

EKLER………....150

(6)

TABLOLAR LİSTESİ

Sıra Tablo Adı Sayfa

1 - Osmanlı Devleti’nde İdari Taksimat ve İdarecileri……… …14

2 - Kıreli Nahiyesinde Görev Yapan Nahiye Müdürleri………..19

3 - Kıreli Nahiyesi’nde Görev Yapan Memurlar (1285-1322/1868-1906 Yılları Arası Konya Vilayet Salnameleri’nden)……… ….25

4 - H.1256/M.1840 Yılında Kıreli Nahiyesi ve Köylerinin Nüfusu ve Diğer Bilgiler………...32

5 - Kıreli Nahiyesi’nin 1869-1883 Yılları Arası Nüfus Durumu………..33

6 - 1314 (1898/1899) Tarihinde Kıreli Nahiyesi ve Köyleri Nüfusu………...34

7 - 1922 Yılında Kıreli Nahiyesi ve Köylerinin Nüfusu………..35

8/a - Mehr-i Muaccel Miktarları ………55

8/b - Mehr-i Müeccel Miktarları………... ….55

9 - Tereke Kayıtlarına Göre Ailede Eş Durumu………..56

10 - 1870-1883 Yılları Arasında Nahiye Merkezi Köylerindeki Ailelerin Çocuk Sayısı ..……...60

11 - 1883-1906 Yılları Arasında Nahiye Merkezi Köylerindeki Ailelerin Çocuk Sayısı ..……...60

12 - 1906-1911 Yılları Arasında Nahiye Merkezi Köylerindeki Ailelerin Çocuk Sayısı ……….61

13/a - En Çok Görülen Kız İsimleri ……….62

13/b - En Çok Görülen Erkek İsimleri………..62

14 - 1899 Yılında Kıreli Nahiyesi’nde Hayvan Sayısı ……… ….93

15 - Kıreli Nahiyesi’nde 1873-1910 Yılları Arasında Bazı Gıda Maddelerinin Fiyatları………108

16 - Kıreli Nahiyesi’nde 1873-1910 Yılları Arasında Bazı Giyim Eşyalarının Fiyatları……….110

17 - Kıreli Nahiyesi’nde 1873-1910 Yılları Arasında Günlük Hayatta Kullanılan Diğer Eşyalarının Fiyatları ………..112

18 - Kıreli Nahiyesi’nde 1873-1910 Yılları Arasında Hayvan Fiyatları………..116

19 - 1870-1880 Yılları Arasındaki Terekelerin Sayısı ve Miktarı (BŞS;242,243,244 ve 245) ………120

20 - 1882-1911 Yılları Arasındaki Terekelerin Sayısı ve Miktarı (BŞS;246,247,248,252,255,258) ………. ….120

21 - H.1256/ M.1840 Senesi Kıreli Nahiyesi Temettû Vergisi ………...125

22 - 1893-1905 Yılları Arasında Yemen’de Şehit Olanların İsimleri ve Köyleri (242-259 Arası Şeriyye Sicillerine Göre) ………...133

23 - 1875-1912 Yılları Arasında Şehit Olanların İsimleri ve Köyleri (242-259 Arası Şeriyye Sicillerine Göre) ………...134

24 - I. Dünya Savaşının Diğer Cephelerinde Şehit Olan Kırelililer ………136

25 - I. Dünya Savaşının Çanakkale Cephesinde Şehit Olan Kırelililer ………...137

(7)

ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti’nin idari birimlerinden birisi de nahiye idaresidir. Özellikle 1864 ve 1867 senelerinde yapılan düzenlemeler neticesinde nahiye idaresi, daha işlevsel hale getirilmiştir. Osmanlı Devleti’nin vilayet ve sancakları ile ilgili araştırmalar son dönemde bir hayli artmıştır. Bu araştırmaların alt yapısını oluşturabilecek mahiyette, nahiye düzeyinde, araştırma oranı oldukça düşük seviyededir. Nahiyelerle ilgili araştırmaların çoğalması, “yerel tarih”imiz için büyük bir öneme sahiptir.

Osmanlı Devleti’nin her alanında hızlı bir değişimin yaşandığı Tanzimat sonrası dönemde Kıreli Nahiyesi’nin sosyal ve ekonomik durumu, bizim çalışma alanımızı teşkil etmiştir. Sosyal tarihçiliğin ivme kazandığı bu son zamanlarda, bu çalışma vesilesiyle, yerel tarih araştırmacılığının daha da yaygınlaşması en büyük arzumuzdur. Okullarımızda çocuklara tarih bilincini aktarırken, “yakından uzağa” kaidesi bize her zaman bu tür çalışmaların eksikliğini hissettirmiştir. Bundan dolayı, altı yıl süre ile görev yapmış olduğum bu bölgenin sosyal tarihini araştırmak benim için ayrı bir zevk olmuştur.

Kıreli ile ilgili bu döneme ait, ulaşabildiğimiz belgeleri burada değerlendirmeye çalıştık. Muhakkak eksikliklerimiz vardır. Bölge tarihi için bir katkımız olursa kendimizi mutlu hissederiz. Bu çalışmaya hem bizleri teşvik eden, hem de çalışmamız boyunca gerek eserlerinden, gerekse değerli fikirlerinden istifade ettiğim Prof Dr. Nuri KÖSTÜKLÜ’ye müteşekkirim. Bana belge temininde ve diğer yardımlarından dolayı Yrd. Doç. Dr. Feridun ATA’ya ve Araştırma Görevlisi Kerim Sarıçelik’e; Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde, belge temini konusunda, büyük yardımlarını gördüğüm Nazife YİĞİT Hanımefendi’ye buradan çok teşekkür ediyorum.

(8)

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser

a.g.m. Adı geçen makale

A.MKT.DV Sadaret Mektubî Kalemi Deavî (Sadaret Divan

Kalemi’ne ait fon kodunu gösteren bu kısaltmanın arkasından gelen ilk rakam belgenin dosya numarasını, ikinci rakam ise vesika (gömlek) numarasını işaret etmektedir. Örneğin: A.MKT.DV 222/33, bu kalemin 222 numaralı dosyasının 33. belgesidir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne ait diğer belgelerde aynı şekilde gösterilmiştir.)

A.MKT.MVL Sadaret Mektubî Kalemi Meclis-i Vâlâ

A.MKT.NZD Sadaret Mektubî Kalemi Nezaret ve Devâir

A.MKT.UM Sadaret Mektubî Kalemi Umum Vilayet

Bkz. Bakınız

BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

BŞS Beyşehir Şer’iye Sicili ( Bu kısaltmanın arkasından gelen ilk rakam defter, ikinci rakam sayfa numarasını ifade etmektedir. Örneğin: BŞS 244/19, 244 numaralı defterin 19. sayfası anlamına gelmektedir.)

C Cilt

C.EV.. Cevdet Evkaf

C.evvel Cemaziye’l-evvel

C.ahir Cemaziye’l-ahir

çev. Çeviren

DH.EUM.AYŞ Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Asayiş Kal. Evr.

DH.İD Dahiliye Nezareti İdare Evrakı

DH.MKT Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi

EV.. Evkaf

hzl. Hazırlayan

İ.MVL İrade Meclis-i Vâlâ

K.evvel Kanun-ı Evvel

(9)

KVS Konya Vilayet Salnamesi (Bu kısaltmadan sonra gelen tarih, salnamenin ait olduğu yılı göstermektedir.)

MEB Milli eğitim Bakanlığı

ML.VRD.d Maliye Varidat Muhasebesi Defteri

ML.VRD.CMH.d Maliye Varidat Muhasebesi Cizye Defteri

ML.VRD.TMT.d Maliye Varidat Muhasebesi Temettuat Defteri

Nr. Numara

R.evvel Rebi’ü’l-evvel

R.ahir Rebi’ü’l-ahir

S. Sayı

s. Sayfa

T.evvel Teşrin-i evvel

T.sani Teşrin-i sani

TTK Türk Tarih Kurumu

vd. ve diğerleri, ve devamı

VGMA Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (Bu kısaltmadan sonra

gelen rakamlar sırasıyla; klasör, dosya ve gömlek numa-ralarını göstermektedir.)

vs. ve saire

Yay. Yayınları

(10)

GİRİŞ

D. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ

Osmanlı Devleti ile ilgili araştırmalar, son zamanlarda büyük bir gelişme kaydetmiş ve her kesimden araştırmacının dikkatini çeken bir alan haline gelmiştir. Şimdiye kadar yapılan siyasi tarih araştırmaları, yeterli doygunluğa ulaşmasa da, belirli bir mesafe kat etmiştir. Oysa Osmanlı’nın sosyal tarihi ile ilgili bu anlamda büyük eksiklikler mevcuttur. Yine de, Osmanlı Tarihi’nin sosyal hayatına dair araştırmalar son dönemde bir artış göstermiştir. Ancak, nahiye idaresi veya bir nahiyenin sosyal ve ekonomik tarihi gibi, iyice özele inilebilecek düzeyde yerel tarih araştırmaları yeterli düzeyede değildir. Son yıllarda sancak ve kaza düzeyinde araştırmalar ivme kazanmıştır. Ama nahiyelerin sosyal ve ekonomik durumları ile ilgili araştırmalara şiddetle ihtiyaç vardır.

Tarih bilincinin kazandırılmasında sosyal tarihin ve özellikle yerel tarih çalışmalarının önemi inkar edilemez. Çocuklarımıza tarihimizi ve öz değerlerimizi sevdirip kabullendirebil-memiz için, “yakından uzağa” kaidesi gereğince, yakın çevrelerinin sosyal tarihini vermek durumundayız. Biz de bu bilgi ve bilinçten yola çıkarak Konya Vilayeti’nin Beyşehir Kazası’na bağlı Kıreli Nahiyesi’nin sosyal ve ekonomik tarihinin bir dönemine ışık tutmak istedik. Osmanlı Devleti’nde büyük değişimlerin yaşandığı, Tanzimat Fermanı’ndan Cumhuriyetin ilanına kadar olan dönemde Kıreli’nin sosyal yaşamı ve ekonomik gelişmeleri bizim konumuzu ve araştırma alanımızı teşkil etmiştir.

Kıreli Nahiyesi ile ilgili, bu alanda, şu ana kadar herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Sadece Kıreli ve çevre köyleri ile ilgili “Halk Edebiyatı Ürünleri” üzerine bir araştırma yapılmıştır1. Beyşehir sancağı/kazası üzerine yapılan bazı araştırmalarda Kıreli Nahiyesi ile ilgili kısa bilgiler verilmiştir, ancak sosyal tarihi üzerine özel çalışmalar yapılmamıştır2.

Bizim bu çalışmamız bu alandaki boşluğu belki tam olarak dolduramayacaktır ancak, bir nebze de olsun katkı sağlayacağı ümidindeyiz.

Bu çalışmamızın birinci bölümünde, Kıreli Nahiyesi’nin yönetim yapısı, nahiye müdürleri, bu müdürlerle ilgili şikayetler, nahiyeye bağlı köyler, nahiyede belediye dairesinin teşekkülü için yapılan teşebbüsler ve son olarak nahiyede sağlık durumu; ikinci bölümünde, nahiyenin yıllara göre nüfus durumu, günlük hayat ve günlük hayatta kullanılan eşyalar,

1 Dilek Ülvan, “Kıreli (Konya ) ve Çevre Köyleri Halk Edebiyatı Ürünleri Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 1995

(11)

nahiye genelinde meydana gelen olumsuz olaylar, aile durumu ve vakıflar; üçünü bölümde ise, tarım ve hayvancılık, ticaret, mâli durum, alınan vergiler ile nahiyede meydana gelen kıtlık ve sel olayları; dördüncü bölümünde ise, Yemen’den milli mücadeleye kadar nahiye genelinden verilen şehitler değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kıreli ile ilgili bilimsel araştırmalar yetersiz olduğundan, bazı durumlarda istatistikî bilgileri kıyaslama imkanımız olmadı. Buna ilaveten çevre bölgelerle ilgili yapılan araştırmaları da inceleyerek, birçok konuda faydalandık3.

Konuların daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla dipnotlarda belgelerle birlikte ek bilgiler de vermeye çalıştık.

E. KAYNAKLAR

I. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Belgeleri

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, Osmanlı Devleti’nin merkez teşkilatı kuruluşlarından Divân-ı Hümâyun, Bâb-ı Âsâfi (Bâb-ı Âlî, Bâb-ı Defterî ve bunlara bağlı diğer çeşitli daire ve kalemlerine ait sicil, defter ve vesikalara ait belgeler bulunmaktadır4.

a. Bâb-ı Âlî Sadaret Dairesine Ait Belgeler

XVII. yüzyıldan itibaren Divân-ı Hümâyun önemini kaybetmeye başlamış ve devlet işleri Sadrazam Konağı olarak da adlandırılan Bâb-ı Âsâfi’de görülmeye başlanmıştı. Daha sonra II. Abdülhamid döneminde bu makama Bâb-ı Âlî adı verilecektir. Bâb-ı Âlî’de evrakların kayıtları iki odada yapılmaktaydı: Dahiliye Kalemi ve Bâb-ı Âlî Evrak Odası. 1872 senesinde Dahiliye Kalemi kaldırılınca bu kalemin görevleri Bâb-ı Âlî Evrak Odası’na verilmiştir. Bu düzenleme ile Bâb-ı Âlî ile nezaret ve vilayetler arasındaki yazışmalar, gelen-giden evrakın kaydı ve diğer işlemlerin yürütülmesi bu oda tarafından yapılmaya başlanmıştır5. Şimdi bu çalışmamamızda Sadaret Dairesi’ne ait yararlandığımız belgelerle ilgili kısaca bilgi verelim.

3 Nuri Köstüklü, Hamid Sancağı ve Türkiye (182 Numaralı Isparta Şer’iye Siciline Göre), Selçuk Ü. Yayınları,

Konya 1993; Emin Yolalıcı, XIX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağının Ekonomik ve Sosyal Yapısı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1998; Alaaddin AKÖZ, Şeriyyye Sicillerine Göre XVI.Yüzyıl Başı ile XVII. Yüzyıl

Başlarında Karaman, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya

1992

4 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2000, s.VIII 5 A.g.e., s.308-309

(12)

İradeler

Padişahın emri, fermanı ve arzusu gibi anlamları muhtevi olan bu kelime; Osmanlı diplomatiğinde, padişahın emrinin başkatip tarafından sadrazama sunulan belgeyi ifade etmektedir.6 1832 yılından sonra görülmeye başlayan bu usul, devletin yıkılışına değin devam etmiştir. İradeler başlangıçta Dahiliye, Hariciye, Meclis-i Vâlâ olmak üzere üç kısma ayrılmıştı. 1853’ten itibaren Meclis-i Mahsus İradeleri oluşmaya başlamış, 1868’de Meclis-i Vâlâ’nın kaldırılmasını müteakip bunun yerine kurulan Şûrâ-yı Devlet ve Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’nin kararları üzerine çıkartılan iradeler de ayrıca kaydedilmiştir. Başta nezaret ve daireler esas alınarak düzenlenen iradeler, 1916’dan itibaren dosya usulüne göre sınıflandırılmış ve konularına göre ayrılmıştır7.

Araştırmamızda iradelerle ilgili toplam üç belgeden yaralandık; bunlardan ilki Meclis-i Vâlâ Meclis-ile Meclis-ilgMeclis-ilMeclis-i olup, nahMeclis-iye müdürlüğünden Ömer Ağa’nın azledMeclis-ilerek yerMeclis-ine Mehmet Ağa’nın tayinine ait belgedir. Maliyeye ait iki belge ise, nahiye müdürlüğü yapan Hilmi Efendi ile Ahmet Bey’in topladıkları aşar vergisini vermediklerinden bu borcun tahsilini ihtiva etmektedir.

Sadâret Mektûbî Kalemi Belgeleri

Sadâret teşkilatı içerisinde önemli bir yere sahip olan Mektûbî Kalemi, Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren hizmet vermeye başlamıştır. Tazimatla birlikte Sadâret dairesinin, gerek İstanbul’daki diğer nezâret ve dairelerle gerekse taşra ile yatığı yazışmaları yürütmüştür. Mektûbî Kalemi tarafından yapılan yazışmalar çeşitli gruplara ayrılmaktaydı (Mühime Odası belgeleri, Umûmî Vilayet yazışmalarına ait belgeler, Nezâret ve Devâir yazışmalarına ait belgeler, Meclis-i Vâlâ yazışmalarına ait belgeler, Deâvi yazışmalarına ait belgeler)8.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden yaralandığımız belgeler içerisinde en fazla sayıda olanı bu gruba aittir. Nezâret ve dairelere ait belgelerde; nahiye müdürleri ile ilgili işlemler, asâyiş ve nadiren de olsa hitabet-imamet tevcihi konuları yer almaktadır. Meclis-i Vâlâ’ya ait belgelerde; nahiye müdürlerine ait tayinler ve onayları, usulsüzlük yapan nahiye müdürleri ile ilgili işlemler ve asayişin sağlanmasına yönelik emirler yer almaktadır. Umum vilayet

6 Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lûgatı, Enderun Kitabevi Yay., İstanbul 1986, s. 163 7 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s.309-312

(13)

yazışmalarına ait belgelerde ise; asayişle ilgili problemler, camilere hitabet ve imamet tevcihi, nahiyede meydana gelen selle ilgili yazışmalar yer almaktadır. Deâvi yazışmalarına ait belgelerde de; maaş tahsisi, nafaka ve mehir gibi alacakların tahsili, asayiş sorunlarına ait belgeler bulunmaktadır.

b. Yıldız Sarayı Arşivi Belgeleri

II. Abdülhamit saltanatı müddetince Yıldız Sarayı’nı, hem ikamet yeri olarak kullanmış hem de devleti buradan idare etmiştir. Sultanın otuz üç yıllık saltanatı müddetince birçok evrak burada tutulduğundan, büyük bir arşiv oluşmuştu. Burada başta Yıldız Esas Evrakı olmak üzere Mütenevvî Mâruzat Evrakı ve Yıldız Perakende Evrakı dosyaları adı altında, büyük önem arz eden belgeler toplanmıştı9.

Biz araştırmamızda Kıreli Nahiyesi ile ilgili Yıldız Sarayı arşivi belgelerinden sadece bir tane belgeden istifade ettik. O da, Yıldız Perakende Evrakı Komisyonlar Mâruzatına ait olup, nahiyede meydana gelen kıtlık neticesinde ahalinin ihtiyaçlarının giderilesi yönünde yapılan çalışmaları ihtiva etmektedir.

c. Nezâretlere Ait Belgeler Dâhiliye Nezâreti Belgeleri

Tanzimat döneminde çeşitli defalar kurulup kaldırılan ve nihayet 1877 yılında yeniden teşekkül ettirilen Dâhiliye Nezâreti, bu tarihten itibaren bağımsız bir nezaret olarak varlığını devam ettirecektir. Nezâret teşkilatında çeşitli kalemler ve komisyonlar yer almıştır10.

Çalışmamızda yararlandığımız bu nezârete ait belgelerde; nahiyeye müdür tayinleri ve becâyişleri, müdürlerin maaşları ve müdürlerle ilgili şikayetlere ait bilgiler bulunmaktadır. Dâhiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Asâyiş Kalemi Evrakı’na ait bir belgede, nahiyede meydana gelen hırsızlık ve kız kaçırma fillerini işleyen şahısların yakalandıkları bildirilmektedir. Bu nezârete ait Kıreli ile ilgili toplam dokuz belge mevcuttur.

9 A.g.e., s.361-369 10 A.g.e., s.238

(14)

Maliye Nezâreti

II. Mahmut defterdarlık sisteminde bazı değişiklikler yapmış ancak, olumlu netice alınamayınca 1838 senesinde bütün mali işlerin tek elden idaresi prensibine bağlı olarak Maliye Nezâreti oluşturulmuştu. Yine bu alanda zamanla ihtiyaçlara göre düzenlemeler yapılacaktır11.

Bu nezaretle ilgili H.1250/M.1840 senesine ait 9819 Numaralı Beyşehir Temetûat Defteri’ni12, 5177 numaralı Maliye Vâridat Muhasebesi Defteri’ni (tarih kaydı yok ancak, bu Defterin XIX.yüzyılın başlarına ait olması kuvvetle muhtemeldir), 1843 senesine ait 1910 numaralı Maliye Varidat Defteri’ni ve 1850 senesine ait 1184 numaralı Maliye Vâridat Muhasebesi Cizye Defteri’ni araştırmamızda kullandık.

Evkâf-ı Hümâyun Nezâreti

Vakıflar 1826’da Evkâf-ı Hümayun Nezreti kuruluncaya kadar nazır ve mütevelliler tarafından idare edilmiştir. 1839’da Evkâf Nezâreti, bütün vakıfların merkezi haline gelmiştir. Zamanla vakıfların işleyişi, teftişi ve diğer işlerinde irade ve nizamnamelerle bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu nezaretle ilgili altı belgeden yararlandık. Bunlardan beşi imamet ve hitabet tevcihi ile ilgili iken, diğeri para vakfı ile kurulan bir medresenin şartlarını ihtiva etmektedir.

II. Şer’iye Sicilleri

Kadılar tarafından tutulduğu için kadı sicilleri de denen “şeriye sicilleri”; her çeşit dava zabıtları, mukavele, senet, vakfiye, vekalet, vesayet, tereke, taksim, evlenme ve boşanma kayıtları ile narhlar ve esnaf teftişine ait belgeleri ihtiva etmekteydi. Buna ilaveten verilen

11 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, TTK Yayınları, Ankara 1988,

s.374; Ziya Karamursal, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Tetkikler, Türk tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1940, s.157

12 Temettuat Defteri ile ilgili bilgi için bk; İsmet Demir, Kayseri Temettuat Defteri (H.1250/M.1834), Kayseri

Ticaret Odası Yayınları, Kayseri 1998, s.14-19; Said Öztürk, Konya Temettuat Defteri, Uluslar arası

Kuruluşunun 700.Yıldönümünde Bütün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi (Bildiriler Kitabı), Konya 1999,

s.533. 1858’de “Tahrir Talimatı” ve 1860’ta da “Tahrir-i Umumî Nizamnamesi” çıkarılarak senelik kazanç üzerinden %30 vergi alınması kararlaştırılmıştı. Bunun için düzenlenen Temettûat defterleri; şehir, kaza, nahiye, köy, mezra ve çiftlik gibi bütün yerleşim birimlerinde yaşayan müslim ve gayrımüslim ahalinin tarla, bağ, bahçe, ev, ahır vs. gibi gayrimenkulları ile bütün cins ve evsaftaki hayvanları ve yetiştirmiş oldukları ürünlerin detaylı bir şekilde yazılması ile oluşturulmuştur.

(15)

hüküm ve kararları, devlet merkeziyle yapılan yazışmalarla, ferman, emir, divan tezkeresi gibi belgeleri de içermekteydi13.

XIX. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar idari, siyasi ve iktisadi meseleleri aydınlatan şer’iye sicil kayıtları, özellikle Mecelle’nin tanziminden sonra sınırlı bir alana münhasır kalmış ve neticede Cumhuriyet’in ilanına kadar devam etmiştir14.

Şer’iye sicilleri Osmanlı taşra toplumunun hayatını birebir yansıtması açısından önemli olduğu gibi gayrimüslim tebaanın ekonomik ve sosyal hayatta işgal ettiği mevki, müslüman tebaa ile olan ilişkileri, ticari sahadaki faaliyetleri noktasında oldukça doyurucu bilgiler vermektedir. Zira Kıreli Nahiyesi ve köylerinde, ticaret yapmak için gelen Silleli Rum tüccarlara ait bilgiler bulunmaktadır.

Konya Mevlana Müzesinde Beyşehir’e ait toplam 18 şer’iye sicili (242-259) bulunmaktadır. Bu sicillerin hemen hepsinde Kıreli Nahiyesi ile ilgili davalar mevcuttur. Bu siciller, H.1287-1330/M. 1870-1912 yılları arasını kapsamaktadır15. Bu sicillerin tamamını,

Konya Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğü cd’lere kaydetmiş ve araştırmacıların hizmetine sunmuştur. Beyşehir Şeriye Sicillerinin, çok az sayfası istisna edilecek olursa, sayfaları büyük oranda sağlamdır.

Şimdi bu siciller hakkında kısaca bilgi verelim; 242-248 arası şer’iye sicillerinde Kıreli Nahiyesi ve köyleri ile ilgili değişik konularda toplam 478 değişik dava bulunmaktadır. 249 numaralı şer’iye sicilinin tamamı nikah kayıtlarına ayrılmıştır. Burada Kıreli ile ilgili toplam 967 nikah kaydı bulunmaktadır (1898-1908 yıllarını kapsamaktadır). 250-253 numaralı sicillerde değişik konulara ait toplam 50 dava kaydı mevcuttur. 254 numaralı şeriye sicilinde ise, Kıreli Nahiyesi ve köylerine ait aşar vergisinin iltizama verilmesine dair senetler (7 adet) bulunmaktadır (1902-1907). 255 ve 256 numaralı şer’iye sicillerinde yine değişik konuları muhtevi 87 dava kaydı vardır. 257 numaralı sicilde Kıreli Nahiyesi’nin bazı köylerine ait Beyşehir Ziraat Bankası’ndan aldıkları kredilere ait toplam 9 belge bulunmaktadır (1907-1908). Son olarak 258 ve 259 numaralı sicillerde de, yine değişik konulara ait toplam 98 dava kaydı yer almaktadır.

Araştırma dönemimiz, Osmanlı’nın en buhranlı dönemlerine denk geldiğinden, belge ve bilgi temininde sıkıntılarımız olmakla birlikte, elimizde yeterince şer’iye sicilleri gibi

13 İsmail Hakkı, “Şer’i Mahkeme Sicilleri”, Ülkü Mecmuası, C.IV, S.29, Ankara 1935, s.366; Nuri Köstüklü,

Sosyal Tarih Perspektifinden Yalvaç’ta Aile (1892-1908), Günay Ofset, Konya 1996, s.13

14 Ömer Faruk Teber, “Osmanlı Devleti Adli Yapısında Bir Kesit: Şeri’ye Sicilleri”, Erdem C.12, S. 35, 2002,

s.540

15 Ahmet Akgündüz, Şeriyye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, C. II, Türk Dünyası

(16)

değerli bir kaynağın bulunuşu, sosyal hayata ışık tutması açısından bize büyük fayda sağlamıştır. Bu araştırmamızda şer’iye sicilleri bizim en fazla istifade ettiğimiz kaynaktır.

III. Konya Vilayet Salnameleri

Farsça kökenli bir kelime olan “salname” dilimizdeki “yıllık” kelimesiyle eş anlamlıdır. Genel olarak geçmiş yılların veya bir yılın bütün olaylarını, her türlü icraatını, istatistik, ticaret, sanayi, iktisat, tarih, fen ve biyografi bilgilerini özet halinde vermek üzere her sene düzenlenip yayımlanan tabir olarak kullanılmaktaydı16. Bütün iktidar alanını kapsayan devlet salnameleri ilk defa H.1263/M.1847 senesinden itibaren yayımlanmaya başlamıştır. “Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye” adıyla yayımlanan devlet salnameleri 1912 senesine kadar her sene düzenli olarak çıkarılmıştır. 1869 senesinde “Vilayet Salnameleri” ve sonraki zamanlarda diğer nezaretlere ait salnameler çıkarılmıştır.

Vilayet salnameleri; o vilayetin yönetimi, ekonomik yapısı, eğitimi, coğrafi ve tarihi bilgileri, nüfus, meslek ve iş imkanları ve diğer önemli bilgileri ihtiva etmekteydi. Bütün bu bilgilerin toplu halde bu kaynaklarda bulunması, vilayet tarihleri açısından büyük bir öneme sahiptir.

Konya Vilayeti’ne ait toplam 27 salname bulunmaktadır. H.1285-1330/M.1868-1914 seneleri arasını kapsayan bu salnamelerin hepsi tarafımızdan incelenmiştir. Konya Vilayet Salnameleri’nin çoğu Konya’da Yusuf Ağa Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Şer’iye sicillerinde olduğu gibi bu salnamelerin de büyük bir kısmı, Konya Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğü’nce cd’lere kaydedilmiş ve araştırmacıların hizmetine sunulmuş durumdadır.

Bu salnamelerden Kıreli Nahiyesi’nin idari durumu, nüfusu, köyleri, sağlık, eğitim ve diğer sayısal bilgileri noktasında faydalandık. Yalnız nüfus ve vergiler noktasında Başbakanlık Osmanlı Arşivine ait belgelerle salnamelerdeki belgeler uyuşmadığında, biz BOA belgelerini referans aldık.

IV. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivine Ait Belgeler

Araştırmamızda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün arşivinden de kısmen istifade ettik. Müdürlük, vakıflarla ilgili belgeleri Tescil Dairesi ve Âbideler (Kültür) Dairesi Başkanlıkları

(17)

olmak üzere iki kısma ayırmıştır17. Biz her iki bölüme ait arşiv belgelerinden de istifade ettik. Buradaki belgelerin çoğu camilere imamet/hitabet tevcihi ve zâviyelere zaviyedâr ataması ile ilgilidir. Sadece Kaba (Pınarbaşı) Köyü’ne ait bir kayıtta, köyde bulunan caminin imam ve hatibine verilecek aylık için para vakfı oluşturulduğuna dair belge bulunmaktadır.

Vakıflar arşivinin bazı bölümleri tasnif aşamasında olduğundan araştırmamız için bu belgelerden ziyadesiyle faydalanamadığımızı da burada belirtelim.

F.

XIX. YÜZYILA KADAR KIRELİ NAHİYESİ’NİN COĞRAFİ VE

TARİHİ DURUMUNA GENEL BİR BAKIŞ

I. Kıreli Nahiyesi’nin Coğrafî Konumu

Kıreli; Torosların başlangıcı sayılan Anamas ile Sultan dağları arasındaki Şarkikaraağaç Ovası’nın kuzeyinde bulunan Karagedik sırtlarından itibaren Suğla Gölü’nün ötesine kadar uzunlamasına inen çukurlukta yer alır. Buna ilaveten Kıreli, Beyşehir arkasındaki Lalelik ve Genek dağları ile iki bölmeye ayrılmıştır. Sultan Dağları’ndan çukurluğa doğru inen dereler, alüvyonlarıyla bölgeyi doldurarak Şarkikaraağaç ve Beyşehir ovaları ile Kıreli Ovası’nı meydana getirmiştir18.

1648’de bu bölgeyi gezen Katip Çelebi’nin izlenimlerine göre Kıreli coğrafyası şu şekildeydi; “Kıreli, sahrada yirmi köydür. Doğusu Konya dağları, Doğanhisar Kazası’dır. Kuzeyi Akşehir dağları, batısı Karaağaç dağlarıdır. Kıreli’nin akarsularından dolayı meyvesi ve ekimi iyi olur. Gölden balık dahi avlarlar”19.

Hititlerden beri Konya ile Isparta’yı birbirine bağlayan ticaret yolunun (halkın deyimiyle “Uluyol”) nahiye içinden geçmesi, bu bölgenin önemini artırmıştır20. Bugünkü haliyle bile Kıreli, geçiş yolu üzerinde bulunması nedeniyle her zaman gelişmeye ve genişlemeye müsait bir yapı arz etmektedir.

17 Nuri Köstüklü, “Osmanlı Dönemi Yalvaç’ta Camiler ve Vakıflar Üzerine Bir Araştırma” , I. Uluslar arası

Pısıdıa Antıocheıa Sempozyumu Bildiriler Kitabı (2-4 Temmuz 1997), Kocaeli Ofset Matbaacılık, 1999

18 Hüseyin Saraçoğlu, Bitki Örtüsü Akarsular ve Göller, İstanbul 1990, s. 370

19 İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleriyle Beyşehir Tarihi, Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat

Fakültesi Yayınları, (Yayına Hazırlayan: Ahmet SAVRAN), Erzurum 1991,s. 67

20 Bilal Bülent Alperen, Beyşehir ve Tarihi, Büyük Sistem Dershanesi Matbaası, Konya 2003, s.19-20; Süleyman

(18)

Kıreli Nahiyesi, kendisine bağlı 26 köy ile geniş sınırlara ulaşmaktaydı. Güneyinde bulunan Beyşehir Gölü, başta Kıreli olmak üzere Tolca, Budak, Yarankömü ve Hordu (Kuşluca) gibi yerleşim yerleri için büyük bir öneme sahipti. Zira bu yöre insanı gölün suyundan ve balığından faydalanmaktaydı. Kıreli ve çevresi, su kaynakları yönünden zengin olduğundan özellikle Çavuş, İlmen, Göçeri, Hüyük, Balganda, Görünmez ve Kaba (Pınarbaşı) köylerinde bağcılık fevkalade gelişmişti. Bu bağ ve bahçelerin hepsi dere kenarlarında uzanmakta olup, yaz ortalarına kadar akan çay sularıyla sulanmaktaydı21.

Kıreli’nin iklimi, aynı Beyşehir’de olduğu gibi Akdeniz ve İç Anadolu iklimi arasında geçiş teşkil etmekteydi. Gölün etkisiyle bölgede yumuşak bir karasal iklim, gölden uzaklaştıkça da karasal iklim şartları görülmekteydi. Bölgede en fazla esen rüzgarlar güney ve batı rüzgarları olup doğu ve kuzey rüzgarları nadiren esmekteydi22.

Uzun zaman dilimi içerisinde Beyşehir Gölü’ndeki su seviyesinin değişmesinden dolayı Kıreli sahillerinde bazı yerleşim yerleri sular altında kalmıştır. Halen sular çekildiğinde gerek eski çağlara ait yapılar gerekse yakın zamana ait yapılar görülmektedir. Gölden Konya ovasına su verilmesi, bu taşma durumunu bir nebze de olsun azaltmaktadır23.

II. Osmanlı Yönetimine Kadar Kıreli Tarihine Kısa Bir Bakış

Beyşehir ve çevresinin tarihi M.Ö. 7000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Küçük Asya’ya ilk gelen kavimler Beyşehir’i kendilerine hükümet merkezi yaparak, bu bölgeye “Pisidya” adını vermişlerdi. Bu bölgede Hititler ve Asurîler bir müddet hakimiyet kurmuşlardı. Hititler, M.Ö. 1700 tarihinde bu yerleri tamamen zaptederek kuvvetli bir surette medeniyetin temelini atmışlarıdır24.

Hititler’e ait Kıreli ve çevresinde oldukça fazla kalıntı mevcuttur. Bunlardan en önemlisi Sadıkhacı Köyü’ndeki “Eflatun Pınarı” adlı yerde bulunan Eti mabedidir. Bu mabedin karşısında yine bu köye ait ağıllar bulunmaktadır. Bölge Hitit’lerden sonra Frigler’in hakimiyetine girmiştir. Zira Çavuş ile Kıreli arasında yer alan (Küçük Hüyük) mahalde bulunan tunç eserler (büyük çanak, kazan, kepçeler, mızrak ucu, mobilya arçası, tunç çubuklar ve koşum takımı gibi), Frigler’de görülen eserlere benzemektedir. Ayrıca, aynı yerde bulunan

21 Erdoğru, a.g.e., s.127

22 1330 (1914) Konya Vilayet Salnamesi (=KVS), s.352 23 Konyalı, a.g.e., s.386

24 Memduh Yavuz, Eşrefoğulları Tarihi Beyşehir Klavuzu, Babalık Matbaası, Konya 1934, s.9-10; Alperen,

(19)

seramik eserlerin tipik Hitit çanaklarına benzediği görülmüştür. Bu bilgiler ışığında Kıreli ve çevresinin M.Ö. II. Binden IV. Yüzyıla kadar bu medeniyetler tarafından iskan edildiği anlaşılmaktadır25.

Hititler döneminde işlek olarak kullanılan yollardan biri de İzmir’i Konya’ya bağlayan ticaret yoludur. Bir diğer ifade ile Isparta ile Konya’yı birbirine bağlayan ve halkın “Uluyol” adını verdiği “Via Sebaste”, bu bölgeden geçmektedir.

Frigler’den sonra M.Ö. 7. yüzyılda Lidya hakimiyetine giren bölgenin, M.Ö. 546 yılında İran akınlarına sahne olduğu; M.Ö. 4. yüzyılda ise Büyük İskender’in hakimiyet sahasına dahil olan bölgenin daha sonra M.Ö. 122’de Roma hakimiyetine girdiği görülmektedir26.

Beyşehir Gölü’nün Kıreli tarafları, yani kuzeydoğu sahilleri, adalar, Küladası, Karaağaç taraflarında Roma devrine ait kalıntılar mevcuttur. Ayrıca bu bölge (Pisidya), Hıristiyanlığın ilk tohumlarının atıldığı, filizlendiği yer olmuştur. Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra Bizans’ın egemenlik sahalarına dahil olmuştur.

Bu devirde Kıreli, bölgenin iki piskoposluk (dini merkez) merkezinden birisiydi. Ramsay bu hususta şunları zikreder;

“Misthia, Kıyakdede ile Kıreli arasında Manastır (halk arasında Gavur Guyusu) denilen yerin civarında M.S. 7. ve 8.asırlarda, İkonyum’a (Konya’ya) bağlı bir piskoposluk idi. Vasada (Yunuslar ve Misthia (Kıreli), bölgenin iki piskoposluk merkeziydi”27.

Bölgenin İslamlarla ilk teması Abbasiler dönemine kadar gitmektedir. Fakat bölge Bizans hakimiyetinde kalmaya devam etmiştir.

1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Beyşehir ve çevresi Türk hakimiyetine girmeye başlamış ve 1116’dan itibaren de Beyşehir, Seydişehir, Şarkikaraağaç, Yalvaç, Senirkent, Uluborlu, Eğirdir, Sütçüler fethedilmiştir. Artık bölge Selçuklu Devleti’nin uç beyleri tarafından idare olunan yer olmuş ve 13.yüzyılda bölgede Türk hakimiyeti kesinleşmiştir. Bugünkü Hüyük’ün 13.yüzyılda Horasandan Anadolu’ya gelen erenlerden Şeyh İdris ve kardeşi Şeyh Bahşi’nin yöreye yerleşmesiyle bölge Türkler için yeni bir iskan alanı olmuştur28.

Beyşehir ve civarında Eşrefoğulları hakimiyetinin tesisi, 12.yüzyılın ikinci yarısına rastlamaktadır. Bu beyliğin kurucusu Eşref Bey’in Selçuklu sultanları nezdinde büyük itibarı

25 Süleyman Özkan, “Beyşehir Civarında Bulunmuş Olan Eserler” Belleten C.LIV, S. 210, Ağustos 1990,

s.583-589

26 Alperen, a.g.e., s.24; Yavuz, a.g.e., s.10; Özkan, a.g.m., s.583

27 W.M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, (Çev. Mihri Tektaş), Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1960, s.

387-388

(20)

bulunmaktaydı. Eşref Bey’in vefatından sonra yerine geçen oğlu Süleyman Bey devrinde ülke hem en parlak devrini yaşamış, hem de Beyşehir (Viranşehir) mamur ve müreffeh bir hale getirilmiştir. Moğol istilası esnasında Eşrefoğlu Beyi Süleyman Şah’ın İlhanlı valisi Demirtaş (Timurtaş) tarafından mağlup edilmesiyle (1326), Eşrefoğulları beyliği yıkılmıştır. Kısa bir dönem İlhanlı hakimiyetinde kalan bölge daha sonra sırayla; Hamitoğulları, Germiyanoğulları ve Karamanoğulları hakimiyetine girmiştir. Bölgenin ilk defa Osmanlı topraklarını dahil edilişi Sultan I. Murat dönemidir29.

III. Kıreli Nahiyesi’nde Osmanlı Yönetimi

Kıreli ve çevresinin Osmanlı yönetimine kesin olarak girdiği tarih 1466’dır. Bu tarihten önce de Osmanlı bu bölgeye egemen olmuştu. Zira bu bölge 1372 yılına kadar Karaman, Moğol, Osmanlı ve Hamit beyleri arasında el değiştirmiştir30. Osmanlı Sultanı I. Murat 1365/66’da Seydişehir’i almış; oğlu Yıldırım Bayezid’in Germiyan beyinin kızı Sultan Hatunla evlilik törenine o zaman Beyşehir ve çevresinin hakimi olan Hüseyin Bey’i de çağırmıştır. Burada I. Murat, Hüseyin Bey’den topraklarını para karşılığında kendisine satmasını söylemiştir. Başta çekingen kalan ve I. Murat’a bu konuda cevap vermeyen Hüseyin bey, I. Murat’ın Germiyanoğlu’nu ziyaret için Kütahya’ya gelişini; kendisi üzerine yapılan olası bir sefer şeklinde yorumladığından Akşehir, Beyşehir, Karaağaç ve Isparta şehirlerini seksen bin altın mukabilinde Osmanlı Devleti’ne satmıştır. Bu arada Karaman beyliğinin tecavüzleri de Hüseyin Beyi böyle bir karar vermeye sevk etmiştir31.

Karaman beyliği ile sınır komşusu haline gelen Osmanlı Devleti, bu bölge için her fırsatı değerlendiren bu beylik ile daha çok mücadele edecektir. Zira, I. Murat satın aldığı bu topraklara kendi askerlerini yerleştirip, Balkanlarda fetih hareketine gidince durumdan faydalanan Karamanoğlu Alaaddin Bey, Beyşehir ve havalisini tekrar ele geçirmiştir. Balkanlardan hızla dönen I. Murat bu toprakları tekrar Osmanlı hakimiyetine katmıştır. I. Kosova savaşında I. Murat’ın şehit düşmesi üzerine Karamanoğlu Alaaddin Bey bu toprakları tekrar ele geçirmiştir. I. Murat’tan sonra tahta geçen oğlu Yıldırım Bayezid, Karaman vilayeti üzerine bir sefer yaparak eniştesi Alaaddin Bey’le bir anlaşma yapmış ve Çarşanba suyu iki beylik arasında sınır kabul edilmişti. 1392 yılında Bayezid’in Balkanlarda

29 Yavuz, a.g.e., s.17-20; Alperen, a.g.e., s.28-38 ; Konyalı, a.g.e., s.26 30 Erdoğru, a.g.e., s.14; Yavuz,a.g.e., s.20; Alperen, a.g.e., s.38

31 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

(21)

seferde oluşunu fırsat olarak değerlendirip Anadolu Beylerbeyi Kara Timurtaş’ı esir almaları üzerine Bayezid, Karaman vilayetine tekrar sefer düzenlemiş; Beyşehir ve Seydişehir dolaylarıyla birlikte Aksaray, Karahisar, Develi, Larende ve Tekeli yeniden Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

1402de Ankara Savaşı’nda Timur’un Bayezid’i mağlup etmesi üzerine bu topraklar Timur tarafından Karamanoğlu Mehmet Bey’e verilmiştir. Çelebi Mehmet Anadolu’da siyasi birliği sağladıktan sonra Karman vilayeti üzerine bir sefer yapmış ve başta Beyşehir olmak üzere Akşehir, Seydişehir ve Bozkır civarını da Osmanlı hakimiyetine katmıştır. 1435 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Beyşehir ve civarı, II. Murat’ın Macaristan üzerine yaptığı seferi fırsat bilerek harekete geçen Karamanoğlu İbrahim Bey’in kontrolüne girmiştir. Karamanoğulları üzerine sefer düzenleyen I. Murat, bu toprakları alarak Karamanoğlu İsa Bey’e vermiştir. Fatih Sultan Mehmet’in tahta çıkışı ile tekrar Karamanoğulları topraklarına dahil edilen Beyşehir ve çevresi, Fatih’in seferiyle tekrar ele geçirilmiş; en son 1466 senesinde Fatih tarafından gerçekleştirilen seferle, İçel hariç bütün Karaman toprakları Osmanlı hakimiyetine kesin olarak girmiştir. Böylece Karmanoğulları ile Osmanlı Devleti arasında sık sık el değiştiren, Kıreli Nahiyesi’nin de içinde bulunduğu, bu bölge bu tarihten itibaren Osmanlı egemenliğine dahil edilmiştir32.

Son olarak Kıreli civarında vuku bulan bir savaştan da bahsedelim. Karaman eyaletinde beylerbeyi olan Şehzade Mustafa ile, Konya’yı alarak Karamanoğulları’na iade etmek suretiyle Anadolu’nun güney ve batısında kukla bir devlet oluşturma düşüncesinde olan Akkoyunlular’dan Yusuf Mirza arasında bir savaş meydana gelmiştir. Kıreli dolaylarında meydana gelen ve tarihte “Kıreli Meydan Muharebesi” olarak geçen savaşı Şehzade Mustafa kazanmıştır33.

32 Erdoğru, a.g.e., s.14-15

(22)

BİRİNCİ BÖLÜM

KIRELİ NAHİYESİ'NİN İDARİ YAPISI VE YÖNETİMİ

C. İDARİ TAKSİMAT

Osmanlı Devleti’nin klasik çağındaki idari taksimat, belki biraz farklılıkla, Selçuklulardan tevarüs edilmişti. XIX.yüzyıla gelinceye kadar, kabaca; eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da karyelere ayrılmaktaydı34.

XVI.yüzyılda Karaman Eyaletine bağlı sekiz sancak bulunmaktaydı (Konya, Kayseriye, İç-il, Aksaray, Niğde, Larende, Beyşehir ve Akşehir). Ayrıca Beyşehir sancağına/kazasına bağlı sekiz nahiye vardı (Göçü, Kıreli, Cezire, Yenişehir, Yağan, Bozkır, Gurgurum ve Kaşaklı)35.

1653’te ülkede 34 eyalet ve 320 sancak bulunuyordu. Bu 34 eyalet XIX.yüzyıl başlarına kadar varlığını devam ettirmiştir. 1653’te Karaman Eyaleti’ne bağlı sancak sayısı yediye düşmüştür (Konya, Beyşehir, Kırşehir, Kayseriye, Niğde, Aksaray ve Akşehir)36. Beyşehir Sancağına bağlı nahiye sayısında herhangi bir değişiklik olmamıştır.

İlk defa 1850 yılı salnamesinde eyalet, sancak, kaza ve nahiye sıralaması yapılmıştır (ayrıntısıyla verilmiştir.). Bu düzenlemede Karaman Eyaletine bağlı sancak sayısı altıya düşmüştür (Hamit, Teke, Alaiye, İç-el, Konya ve Niğde).

1268 H./1852 M. düzenlemesiyle memleket, daha önce görüldüğü üzere, eyaletler sancaklara, sancaklar da kazalara bölünüyordu. Doğrudan eyalete bağlı sancakların idareleri kaymakamlara, kazaların idareleri de müdürlere bırakılıyordu37.

Bu taksimat içerisinde nahiye idaresi de bulunmaktaydı ancak, nahiye idaresinin idari bir birim olarak sistemleştirilmesi 1864 Vilayet Nizamnamesi’ne kadar yapılmayacaktır. 1864 İdare-i Vilayet Nizamnamesi çıkarılıncaya kadar özellikle 1826 sonrasında başlayan gelişme ve değişim idari alanda da görülmüştür. Ancak 1864 ve 1867 nizamnameleri eyaletlerin dağılımını değiştirmesi ve nahiyelerin statüsünü netleştirmesi bakımından önemlidir38. Bu yeni düzenlemeler, ülke gerçeklerinden çok devrin Avrupalı uzmanlarının

34 Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları,

Ankara 1988, s.22

35 Erdoğru, a.g.e., s.23-24 36 Baykara, a.g.e., s.101

37 Mümtaz Talat Yaman, Osmanlı İmparatorluğu Mülki İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında, İstanbul 1940,

s.125

(23)

etkilerini yansıtmaktaydı. Son düzenleme ile vilayetler livalara, livalar kazalara, kazalar nahiyelere, nahiyeler de köylere taksim olunmakta ve umûmi idarenin (vilayetin) en yüksek mercii ise vali bulunmaktaydı39. 1867 Nizamnamesine göre Karaman Eyaleti kaldırılarak valilikler ittihaz edilmiş ve Konya Vilayeti, merkez de dahil, beş sancaktan oluşmuştu (Konya, Teke, Hamit, Niğde ve Burdur). Buna bağlı olarak Konya Vilayeti’ne bağlı 25 kaza, 35 nahiye ve 2135 köy bulunmaktaydı40. İşte bu son düzenleme ile Kıreli Nahiyesi de Beyşehir Kazası’na bağlı bir nahiye olarak Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar, bu statüde, varlığını devam ettirmiştir. Zira elimizdeki salnameler bunun en açık delilidir.

Osmanlı Devleti’nde idari taksimat hakkında genel bir bilgi vermesi bakımından aşağıdaki tabloyu vermeyi yararlı buluyoruz.

Tablo 1: Osmanlı Devleti’nde İdari Taksimat ve İdarecileri41

Zaman Köy/

Karye Nahiye/ Vilayet Kadılık/ Kaza Subaşılık Sancak Liva

Beğlerbeğilik/ Vilayet/ Eyalet

Selçuklu Kethüda Vali Kadı Subaşı

İlk Osmanlı Kethüda Subaşı Kadı Sancakbeği Mirliva Beğlerbeği Geç XVIII Kahya Ayan Ayan Kadı/ Voyvoda Mirliva/ Mütesellim Muhassıl Mutasarrıf Mirmiran Vali 1826-66 Muhtar

Kahya Muhtar Müdür Kaymakam Muhassıl Vali

1867- Muhtar Müdür Kaymakam Mutasarrıf Vali

D. YÖNETİM

a. Kıreli’nin 1840 Yılına Kadar Osmanlı Devleti’ndeki Yönetimi

Kıreli Nahiyesi’nin Beyşehir’le birlikte Osmanlı hakimiyetine kesin olarak dahil edilişinin 1466 senesinde gerçekleştirildiğini yukarıda belirtmiştik. Bu bölgede yani Karaman Vilayeti’nde Osmanlı Devleti’nin askeri ve idari biriminin yerleşmesi ise ancak, Kanuni Sultan Süleyman döneminin ilk yıllarında mümkün olabilmiştir. 1466’da Osmanlı

39 Yaman, a.g.e., s.198 40 Baykara, a.g.e., s.134 41 Baykara, a.g.e., s.22

(24)

hakimiyetine girişinden Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar, Kıreli; Beyşehir sancağına/kazasına bağlı bir nahiye birimi olarak varlığını devam ettirmiştir42. Tabii

nahiyenin idari birim olarak durumu, asırlara göre farklılık arz etmiştir. Nahiye idarelerinin, idari bir birim olarak sistemli bir şekilde yapılandırılması ancak, XIX.yüzyılın ortasından itibaren yapılan düzenlemelerle mümkün olacaktır43.

Osmanlı egemenliğine girdikten sonra Karaman’da idari birimin oluşturulması XVI. yüzyılın başlarında yapılmıştı ve bu durum XVI.yüzyılın sonuna kadar devam etmişti. Burada eyalet sancaklara, sancaklar kadılıklara, kadılıklar da nahiyelere bölünmüştü. 1513’te Karaman Vilayeti’nin toplam yirmi beş kazaya bölündüğü görülmektedir. Bu kazalar; Konya, Larende (Karaman), Niğde, Ereğli, Kayseri, Karahisar, Aksaray, Koçhisar, Gülnar, Akşehir, İshaklı, Belviran, Beyşehir, Ilgın, Seydişehir, Ermenek, Çemenli, Mut, Ortaköy, Ürgüp, Karıtaş, Eskil, Turgutili, Aladağ ve Zengicek’tir. Buna ilaveten Beyşehir sancağının da dokuz nahiyeye bölündüğünü görüyoruz. Bunlar; Kıreli, Yaylasun, Cezire, Göçü, Yenişehir, Kaşaklı, Gurgurum, Bozkır ve Yağan nahiyeleridir44.

Kıreli Nahiyesi, Beyşehir Sancağına/kazasına bağlı olmakla birlikte her alanda(tarım üretimi, hayvan sayısı, vergi verme vb) diğer nahiyelerden önde gelmekteydi. Ayrıca Köysayısı bakımından da diğer nahiyelerin önündeydi. XVI.yüzyılda Kıreli Nahiyesi’ne bağlı köy sayısı 65’ti45. XIX. Yüzyıla gelindiğinde ise Beyşehir Kazası’na bağlı nahiye sayısında değişiklik olacak ve kimi zaman Yenişar Nahiyesi ile birlikte46, çoğu zaman da tek başına Beyşehir kazasına bağlı bir nahiye olarak varlığını devam ettirecektir47.

XIX.yüzyıla ait bazı belgelerde Kıreli için “kaza” tabirinin kullanıldığını görmekteyiz48. Ancak, Kıreli hiçbir zaman kadının idare ettiği bir kaza yönetimi olmamıştır. Daha öncede belirttiğimiz gibi, nahiye idaresinin idari birim olarak bazı dönemlerdeki belirsizliği, belgelerde bu şekilde geçmesine neden olmuştur49.

42 Eroğlu, a.g.e., s.19 43 Ortaylı, a.g.e., s.23 44 Eroğlu, a.g.e., s.23-24 45 Eroğlu, a.g.e., s.248 46 1286(1869) KVS, s.47 47 1291(1874) KVS, s.172; 1300(1883) KVS, s.217

48 BOA ML.VRD.TMT,Defter No: 9819, H.1256/M.1840 ; ML.VRD, Defter No: 5177 ; MLVRD.CMH, Defter

No: 1184

(25)

b. Tanzimat’tan Cumhuriyet’in İlanına Kadar Kıreli’nin Yönetimi 1. Osmanlı’da Nahiye ve Köy İdaresi

Osmanlı Devleti’nde modern “mahalli idare”nin kuruluşu Tanzimat Fermanıyla söz konusu olmuştur. Tanzimat’la birlikte her alanda meydana gelen gelişim ve değişimden yerel yönetim de nasibini almış, bunun neticesi olarak yerel yönetim uygulaması XIX. yüzyılın ortasında başlamıştır50. Tanzimat’la birlikte eyaletlerin adları vilayete çevrilmiştir. Sınırlar daraltılmış ve vilayet örgütü ortaya çıkartılmıştır. Sancaklar liva adını alarak vilayetin alt birimi halinde örgütlendirilmişti. Livalara da kazalar bağlı bulunmaktaydı. 1864 Vilayet Nizamnamesi; vilayeti sancaklara, sancakları kazalara, kazaları da karyelere (köylere) ayırıyordu. Dolayısıyla nizamnamede “nahiye” statüsü açıklıkla belirtilmemiş, yalnızca idari bir birim olarak zikredilmişti51. 11 Rebiulevvel 1293 (6 Nisan 1867) tarihli İdare-i Nevâhi

Nizamnamesi, nahiyeler hakkında oldukça farklı bir düzenleme ortaya koymuştur. Buna göre kaza dahilinde bulunan köy ve çiftlikler, birbirlerine olan uzaklık ve münasebetlerine göre bir veya birkaç daireye bölünerek nahiye denilecekti. Bu düzenleme ile yeni nahiyeler oluşturulmuştur. Yeni kurulan nahiyeler arasında Kıreli de bulunmaktadır52. Kıreli’nin bu tarihten önceki belgelerde “kaza” tabiriyle ifade edilmesi, Kıreli’nin, kadı yönetimindeki kaza merkezi olarak kabul edilmesinden çok nahiyelerinde bu tabirle ifade edilmesinden kaynaklanmaktaydı53.

Nahiye yönetiminin, statüsünü belirleyerek daha etraflı bir biçimde düzenleyen ve taşra yönetiminin bir kademesi haline getiren 1871 tarihli “Vilayet-i Umumiye Nizamnamesi”dir. Bu nizamnameye göre; bir merkezin nahiye olabilmesi için nahiye dairesine girecek köy ve çiftliklerde en az 500 erkek nüfus olması gerekmekteydi.(52. madde)

Her nahiyenin bir müdürü ve müşavere heyeti olarak bir nahiye meclisi bulunacaktı. Nahiye müdürünü vali tayin edecek ve Dahiliye Nezâreti onaylayacaktı. Müdürler adli ve hukuki işlere karışamadıkları gibi, köy muhtar ve ihtiyar meclislerinin görevlerine de müdahale edemeyeceklerdi. Çünkü nahiye köyün üst idari kademesi değildi. Köyün üst idari kademesi kazaydı. Nahiyenin üst idari kademesi ise livadır.

50 Ortaylı, a.g.e. , s. 23

51 Kemal H. Karpat, Osman Nüfusu, (1830-1914), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s.46; Ortaylı,

a.g.e., s.61 1864 Nizamnamesi nahiye için, “birkaç köyün toplanmasıyla meydana gelen yerleşmeler; kaza

olmayıp, kazalara ilhak edilerek nahiye itibar olunacaktır” demekteydi.

52 Yaman, a.g.e., s.215

53 BOA ML.VRD. 5177 Nolu Defter. Bir başka örnek için bkz. BOA ML.VRD.CMH. 1184 Nolu Defter, 30

(26)

Nahiye meclisi ise, nahiyenin idari yönden müzakere ve karar organı olup, 1871 Nizamnamesi ile varlık kazanmıştır. Nahiye meclisleri yılda dört kez toplanırlar ve toplantı süresi her seferinde bir haftayı geçmezdi. Mecliste alınan kararlar ancak, kaza kaymakamının nahiye müdürüne vereceği emir ve talimatla kesinlik kazanıp uygulamaya konulacaktı. Nahiye Melislerinin görevleri; ahalinin çalışmasını sağlayarak bazı binaları, köprü ve köyler arası yolları yaptırmaktı. Ayrıca, otlak ve orman gibi mallara (metruk olanlara) bakmak ve gözetmek; tarım ve ticaretin gelişmesi için köy ihtiyar meclislerinin getireceği teklifleri gözden geçirip, tartışarak karara bağlamaktı. Organlarının içinde merkezi hükümet alanları bulunmadığı için, nahiye örgütü nispeten özerk görünüşlü bir yönetim kademesiydi54.

Burada bir de mahalle ve köy idaresinden bahsetmek gerekmektedir. Zira bu iki birim birbirini tamamlamaktadır. Şehirlerde mahalle ve kırsal alanda da köy toplulukları; Osmanlı yönetiminin klasik devirden itibaren en alt birimleriydi. Tanzimat’a gelinceye kadar mahalle ve köylerde imamların ayrı bir yeri vardı. Kadıların idari etkileri azalıp ellerinden beledi ve güvenlik hizmetleri alınınca mahalle ve köy imamlarının da etkileri o oranda azalmıştır. Zira bu boşluğu muhtarlar dolduracaktır55. Muhtarlıklar, 1833’ten başlanarak mahalle ve köylerde kurulmaya başlandı. Ancak bu arada, eski kethüda/kahya ve ayan tabirleri de kullanılıyordu. Fakat zamanla öteki kullanımlar kaybolup, sadece muhtar tabiri kaldı. 1864 Vilayet Nizamnamesinden sonra şehirlerde mahalle muhtarlıkları zaptiye amirlerince, köy muhtarlıkları da kaymakamlarca denetlenmeye başlanmıştır. 1864 ve 1871 nizamnameleri köylerde, her sınıf halk için seçimle gelen iki muhtarın bulunmasını öngörmekteydi. Bu iki muhtarın seçilebilmesi için bir köyde hane sayısı yirmiyi geçmesi gerekmekteydi. Seçimden sonra muhtarlar kazaya bildirilerek, kaymakamın emriyle tayin olunacaklardı.

Muhtar, halkın temsilcisi olup, en küçük birimde, halk ile devletin ilişkilerini sağlamak gibi bir fonksiyona sahipti56. Muhtarlıklar yaygınlaşınca; vergilerin toplanması,

mahallenin güvenlik işleri ve beledi hizmetleri muhtarlara bırakıldı. Muhtarlar, nahiye müdürü tarafından kendilerine verilen kanun ve nizamları, hükümet emirlerini köylerine duyurmakla mükellefti. Muhtar zincirleme olarak bütün mahallenin veya köyün kefiliydi ve imam da muhtara kefil olmaktaydı. Ayrıca halkın vergi ile ilgili sorunlarında ve diğer davalarında yardımcı olmak muhtarın göreviydi.

54 Ortaylı, a.g.e., s. 100-101

55 Ortaylı,a.g.e., s.107-109 Muhtarlık teşkilatı ilk olarak İstanbul’da başlamıştır. Çünkü Yeniçeri ocağı

kaldırıldıktan sonra İstanbul’da meydana gelebilecek şehrin güvenliğini sağlama, vergilerin toplanması ve mahallelerin düzeninin sağlanması her mahalleye evvel ve sani olarak tayin edilen bu muhtarlara bırakılmıştır.

(27)

Nizamname (1864), yeni bir organ olarak, ihtiyar meclislerini kurduruyordu. Köyün; bekçi, korucu gibi zabıta memurlarının seçimi, okul inşası ve benzeri gibi konulardaki kararların alımı, ticaret ve tarıma ait sorunların çözümü ihtiyar meclisine aitti. Meclis muhtarı denetleyecekti57.

2. Kıreli Nahiyesi Müdürlüğü

Nahiyelerin idari olarak sistemli bir şekilde işlevselleşmesi, yukarıda da belirtildiği üzere, 1864 ve 1867 Nizamnameleri ile olmuştur.

1867 Nizamnamesine göre nahiye müdürü vali tarafından tayin edilip, Dâhiliye Nezâreti tarafından onaylanacaktı. Müdür olacaklar için; o yöre halkından olması, Osmanlı uyruğundan olması, 25 yaşını doldurmuş olması, okur yazar olması ve sicilinin temiz olması gibi vasıflar aranmaktaydı.58 Bu nizamname, müdürlerin görevlerini teferruatlı bir şekilde

ortaya koydu. Bu görevler kısaca; kanun ve nizamları ilan etmek, doğum-ölüm olaylarında muhtarların araştırmalarını kontrol etmek, muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerini takip edip bunlarla ilgili sorunları kazaya bildirmek, nahiye meclisine başkanlık ederek alınan kararları kaymakama bildirmek, nahiyede asayişi sağlamak ve cinayet olaylarına ait bilgileri toplayıp kazaya bildirmek, kaymakamın asayiş ile ilgili emirlerini nahiyede uygulamak, tahsildar ve mültezimlerin hal ve hareketlerini kontrol edip toplanan vergilere nezaret etmekti59.

Müdür, vilayet yönetiminin üst kademlerine karşı nahiyenin mülki amiri olarak sorumluydu.

a. Nahiye Müdürleri

Kıreli Nahiyesi müdürlerini H. 1261 (1845) yılından itibaren BOA belgelerinden ve H.1285/ M.1268 yılından itibaren de Konya Vilayet Salnameleri’nden takip edebiliyoruz.

H.1261-1265 (1845-1848) yılları arasında Kıreli Kazası (Nahiyesi) Müdürü Veli Ağa’dır. Veli Ağa, halktan uygunsuz olarak vergi topladığından dolayı azledilerek yerine Ahmet Bey tayin edilmiştir60. Ahmet Bey de görevine devam ederken 11 Şaban 1267 (11

57 Yaman, a.g.e., s.207; Ortaylı; a.g.e., s.112; Musa Çadırcı, “Tanzimat Döneminde Osmanlı Ülke Yönetimi

(1839-1876)”, IX. Türk Tarih Kongresi, TTK Yay., Ankara 1988, s.354; Meclis üyeleri 3-12 kişi arasında değişiyordu. İmamlar kurulun tabii üyesiydi. Muhtarın herhangi bir yolsuzluk veya uygunsuzluğunu kaymakama bildirmek de meclisin göreviydi.

58 Ortaylı, a.g.e., s.100; Yaman, a.g.e., s.202 59 Yaman, a.g.e., s.203; Ortaylı, a.g.e., s.100

(28)

Haziran 1851) tarihinde vefat ettiğini biliyoruz61. Bundan sonra muhtemelen Halil Ağa müdürlüğe tayin edilmiştir. Zira Kıreli Nahiyesi Müdürü Halil Ağa’nın 1268 (1852) yılında vefatıyla yerine Ömer Ağa tayin edilmiştir62. Ömer Ağa da bir süre sonra görevinden azledilmiştir. Onun yerine bir müddet vekaleten Mehmet Ağa bakmışsa da 1270 (1854) yılında Sadreyn Müsteşarı Tahir Efendi’nin damadı Biga eski müdürü Yahya Efendi tayin edilmiştir63. Yahya Efendi bir yıl müddetle icra ettiği Kıreli Nahiyesi müdürlüğünden istifa edince yerine 1271(1855) yılında Beyşehir Kazası Müdürü Akif Ağa getirilmiştir64. Akif

Ağa’nın ne kadar süre ile müdürlük görevini sürdürdüğünü bilemiyoruz. Yalnız 1273 (1857) yılında müdür Esad Ağa’nın yerine Selim Ağa’nın tayini yapılmıştır65. Daha sonra müdürlüğe, bundan önce Kıreli Nahiyesi Müdürlüğü yapan, Akif Ağa’nın tekrar getirildiği anlaşılıyor. Zira 1279(1863) yılında Akif Ağa’nın yerine, bin kuruş maaşla, Rüstem Ağa tayin edilmiştir66.

H.1285/M.1868 tarihinden itibaren nahiye müdürlerini salnamelerden takip edebiliyoruz. Ancak, bazı yıllara ait salnamelerin olmayışı müdürlerin görev süreleri hakkında kesin bilgelere ulaşmamızı engellemektedir. Şimdi nahiye müdürlerini bir tablo halinde görelim:

Tablo 2: Kıreli Nahiyesinde Görev Yapan Nahiye Müdürleri Tarih Nahiye / Zabıta Müdürü Naib Vekili

1868 Mustafa Ağa /

Mehmet Şerif Efendi

Ahmet Efendi 1869-1870 Osman Şevki Efendi

1871-1872 Arif Efendi

1873 Mehmet Ağa

1874 Salih Ağa Ahmet Efendi

1875 Süleyman Efendi Osman Efendi

1877 Osman Efendi Ahmet Efendi

1879 Ömer Bey Ahmet Efendi

1882-1884 Abdurrahman Efendi Yusuf Efendi 1885 Abdurrahman Efendi Hacı Baba Efendi

1886 Mehmet Efendiye Mehmet efendi

1888 Hakkı Efendi Ali Rıza Efendi

1889-1890 Hamdi Efendi Ali Rıza Efendi

61 BOA A.MKT.UM, 38/87

62 BOA A.MKT.MVL,53/57, 23 Şevval 1268 (10 Ağustos 1852) 63 BOA A.MKT.NZD, 108/37,14 R. ahir 1270 (14 Mart 1854) 64 BOA İ.MVL, 340/14652, 29 Zilkade 1271 (8 Ağustos 1855)

65 BOA A.MKT.MVL.,130/30 30 Muharrem 1278 (23 Mart 1863). (Ayrıca belge için bkz, EK 4)

66 BOA A.MKT.MVL,85/59 2 Şevval 1273 (26 Mayıs 1857); Belgelerde müdürlerin maaşlarıyla ilgili bilgilere

de ulaşıyoruz. Sadece burada değil, başka belgelerde de maaşların genel olarak bin kuruş civarında olduğu görülmektedir.

(29)

1892 Hüsnü Efendi Mehmet Efendi

1893 Ali Faik Efendi Ahmet Efendi

1894-1896 Ali Faik Efendi Necip Efendi 1899 Mehmet Süreyya Efendi Şükrü Efendi 1906 Mehmet Şükrü efendi Mehmet Said Efendi

1867 Vilayet Nizamnamesi gereğince vilayetler dahilinde bulunan kaymakamlıkların mutasarrıf, müdürlerin kaymakam ve nahiyelerdeki zabıta memurlarının müdür unvanı alması kararlaştırılmıştı. Dolayısıyla 1877 yılında görev yapan Osman Efendi’ye kadar gelen müdürlere “zabıta müdürü” denilirken Ömer Bey’den itibaren gelenlere “nahiye müdürü” unvanı verilmiştir67.

Nahiyelerde müdürlerle birlikte görevlendirilen “Naib Vekili”nin görevine gelince; kadıların kendi kazaları dahilindeki nahiyeleri naib ismiyle tayin ettiği bir şer’i memur, kaza kadısı adına o nahiyenin şer’i muamelelerine bakardı68.

Son olarak, Kıreli Nahiyesi’nde, milli mücadele yıllarında Kızılviran’lı Tahir Bey’in müdürlük yaptığını, milli mücadele gazilerinden Hüyük’lü Mustafa İrfan İmdat’ın anılarından öğreniyoruz69.

b. Nahiye Müdürleri Hakkında Şikayetler

Nahiye müdürleri vilayet (vali) tarafından atanmakta ve Dahiliye Nezâretince de bu atama onaylanmaktaydı. Müdürler seçilirken güvenilir olmasına dikkat edilirdi. Ancak, yine de bu müdürler içerisinden olumsuz tavır sergileyenler olurdu. Bu şikayetler, sadarete kadar iletildiğinde Meclis-i Vâlâ ile vilayetler ve kaymakamlıklar arasında yazışmalar yapılır; gerek görüldüğünde de nahiye müdürü görevinden alınırdı.

Kıreli Nahiyesi’nde görev yapan Nahiye müdürleri ile ilgili olumsuzluklar ve buna bağlı olarak şikayetler olmuştur. Şimdi bunlara bir göz atalım;

H.1261-1265/M.1845-1849 yılları arasında Nahiye müdürlüğü yapmış olan Veli Ağa, halktan uygunsuz olarak fazla vergi topladığından dolayı Kıreli halkının şikayeti Meclis-i Vala’ya kadar ulaşmıştır. Nahiye halkından toplam 36 kişinin imzalayıp Meclis-i Vâlâ’ya gönderilen arzuhalde; H.1261/1845 senesinden H.1265/1849 senesine kadar nahiyenin mal

67 Karpat, a.g.e., s.46; Yaman, a.g.e., s.177. Tabi burada 1864 Nizamnamesi ile nahiye müdürü kullanılması

uygulaması getirilmişti. Kıreli’de ise 1877’den itibaren bu unvanın kullanıldığı görülmektedir. Nizamnamede “zabıta memuru” yerine nahiye müdürü unvanı kullanılacağı belirtilmekte idi. Yalnız belgelerde “zabıta müdürü” tabiri kullanıldığını da hemen belirtelim.

68 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1965,

s.117

(30)

vergisi üzerine bir yük (76 bin guruş) zamla, zor kullanarak tahsil eylediği; yine aşar vergisinin üzerine 30 bin guruş zam yaparak tahsil etmiş olduğundan fukara halkın dağlara kaçarak perişan oldukları belirtilmekte idi. Bunu üzerine Meclis-i Vâlâ da, Konya Valisi Selim Paşa’ya gönderdiği tezkirede; “vergiye akçe zammıyla fazladan vergi toplandığından” bahisle müdürün azli ve Konya Meclisi’nde muhakemesini, nahiye müdürlüğüne “münasip birinin” atanmasını belirtmekteydi70.

Yapılan tahkikat sonucunda Veli Ağa’nın suçunun sabit olduğu anlaşılarak Meclis-i Vâlâ’dan Konya Vilayetine gönderilen yazıda Veli Ağa’nın müdürlüğü esnasında halktan fazladan topladığı 51780 guruşun, varsa nahiyenin hazine dairesine olan borcunun kapatılması, yoksa kalan paranın ahaliye dağıtılması ve ayrıca bölgede bu tür olaylara mahal verilmemesi istenmekteydi. Neticede Meclis-i Vâlâ, Veli Ağa’yı görevinden alarak yerine Ahmet Bey’i tayin etmiştir71.

Ayrıca Veli Ağa’nın haktan zorla vergi toplaması nahiyede bazı olumsuz olayların yaşanmasına da zemin hazırlamıştır. Veli Ağa’nın zimmetine geçirdiği paralar münasebetiyle; nahiyeden Deli Süleyman, Şevval oğlu Mustafa, Kel İbrahim, Sekli Köyü’nden Çakıllı oğlu Ali, Çavuş Köyü’nden Abdurrahman, Suludere Köyü’nden Hacı İbiş oğlu Ahmet ve Göçeri Köyü’nden Oruç oğlu Emir Ahmet adlı şahıslar etraflarına topladıkları 150 neferden oluşan kuvvetle, “cümlesi silahlanarak” müdür veli Ağa’yı katletmişlerdir. Bu baskına katılanların yakalanıp gerekli mücazatın (cezalandırmanın) yapılması, Konya valiliğine gönderilen bir tezkirede belirtilmekteydi72.

Başka bir olay da nahiye ahalisi tarafından Dersaadete gönderilen arzuhalde Kıreli Nahiyesi müdürünün zulüm ve haksızlığından şikayet edilmesi üzerine Adliye Nâzırı tarafından, 7 Safer 1311 (20 Ağustos 1895) tarihli bir ârizayı Dâhiliye Nezâreti’ne göndererek gerekli önlemin alınması istenmekteydi. Dâhiliye Nezâreti de Konya Valiliği’ne bir tezkire göndermek suretiyle, Dersaadete gönderilen arzuhal mucibince Kıreli Nahiyesi müdürünün ahaliye “muamelat-ı zulmiye ve gadriyesinden dolayı” Sadarete ulaşan bilgi doğrultusunda olayın etraflıca araştırılarak “iktizasının îfa ve neticesinin bildirilmesi” istenmekteydi73.

Bir başka olayda ise, Kıreli Nahiyesi müdürü müteveffa Halil Ağa ile zevcesinin Saraçhane başında bulunan ve kendilerine ait olan mülkü daha önce kendi rızalarıyla Sarraf Zenbeoğlu Yorgi’ye satmış oldukları (bey’ve temlik) halde, daha sonra Ağa’nın vefatıyla eşi satış akdi gereği sattığı mülkü terk ve teslim etmediği anlaşılmış olup Meclis-i Vala’ya kadar

70 BOA İ.MVL., 175/5208, 28 Şevval 1266 (6 Eylül 1850) 71 BOA A.MKT.MVL.,36/8, 7 Safer 1267 (12 Aralık 1850) 72 BOA A.MKT.UM., 46/31, 17 Rebiulahir 1267 (19 Şubat 1851) 73 BOA DH.MKT., 121/1, 14 Safer 1311 (27 Ağustos 1311)

Şekil

Tablo 1:  Osmanlı Devleti’nde İdari Taksimat ve İdarecileri 41
Tablo 2: Kıreli Nahiyesinde Görev Yapan Nahiye Müdürleri  Tarih  Nahiye / Zabıta Müdürü  Naib Vekili
Tablo 3: Kıreli Nahiyesi’nde Görev Yapan Memurlar (1285-1322/1868-1906 Yılları Arası  Konya Vilayet Salnameleri’nden)
TABLO 4: H.1256/M.1840 Yılında Kıreli Nahiyesi ve Köylerinin Nüfusu ve Diğer Bilgiler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

İncelediğimiz tahrir defterinde Gediz, nahiye 49 olarak geçmekte ve kendi içinde de köylere (karye) 50 ayrılmıştır. Mahalle ve Köy Osmanlı taşrasının en alt

Senv.1500 , Öşri Tenzil:150, sahibi araziyi Priştine sakinlerinden Hacı Şerif hissesi tenzil: 370.. Sadık merkum Prizren Sancağı kazlarından nefsi kazası sakinlerinden

Bunlardan ilki doğal afet (salgın hastalık, kuraklık, deprem vs.) kaynaklı yaĢanan ölümler, diğeri ise bölge dıĢına doğru bir göç veya zorunlu iskân

mesafede olup, ulaşım kolaylıkları, büyük şehre yakınlığı, coğ- rafi konumunun özelii'kle yaz aylarında aranan hava sirkülasyonlarına elverişli oluşu, yeşille

Tanzimat döneminde, öğretim yöntemindeki gelişme ve değişmeler için usul- ı cedide (yeni usul) kavramı kullanılmış, uygulanacak yeni usul ile eğitimde niteliğin

Tablodaki bu verilere göre, Çarşı Mahal- lesi, Usta Mahallesi, Haşariza Mahallesi, Korzul Mahallesi, Mamazimda Mahallesi ve Rebat-Hayteb (Gürcü) Mahallesi ve Er-

Bir başka kaynakta belirtildiğine göre de, İstanbul Zabtiye Müşiriyeti döneminde, Merkez, Fatih, Eyüp, Adalar, Galata, Beyoğlu, Yeniköy, Üsküdar ve Beykoz olmak üzere

Programda muhacirler, yetimler, yangınzedeler, dilenciler, fahişeler sosyal yardıma hak kazanan gruplar olarak kabul edilirken darüleytamlar, darülacezeler sosyal yardım