• Sonuç bulunamadı

C. VAKIFLAR

II. Medrese ve Mektepler

Arapça’da medrese, ders okunacak yer ve talebenin içinde oturup ders gördüğü bina manasına gelmektedir. İslam eğitim ve kültür hayatında önemli bir yeri olan medreseler, vakıflarca idare edilmekteydi. Osmanlı Devleti’nin yükselmesinde, mevcut eğitim ve öğretim kurumlarının büyük rolü vardı. Medrese ve sıbyan mektepleri, eğitim bakımından devletin kontrol ve dayatmasından uzak ilmi bakımdan bağımsız kurumlardı. Osmanlı Devleti’nde, medrese eğitimine ve dolayısıyla ilme ve ilim adamlarına büyük ölçüde değer verilmiş, onların karşılaşabilecekleri sıkıntılar, zamanın imkanları ölçüsünde ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır335.

Başlangıçta ilerlemenin öncüsü olan medreseler, zamanla çağa ayak uyduramamış, gerekli ıslahatlar yapılamamış ve bu durum medreselerin asıl hüviyetlerini kaybetmelerine neden olmuştur336. XVII. Yüzyıldan itibaren her alanda beliren bozulma, eğitim kurumlarına

333 KŞS 251/69, 6 Cemaziyelahir 1324 (28 Temmuz 1906)

334 KŞS 250/126, 2 Mart 1316 (15 Mart 1900); Belgenin bundan sonraki kısmı okunmamaktadır. 335 Kazıcı, a.g.e., s.200-2003

da sirayet etmiş; bu alandaki ıslah çalışmaları III. Murat devrinden itibaren (1577) başlamış ve Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar devam etmiştir337.

Araştırmamıza esas olan döneme ait Kıreli Nahiyesi’ndeki medrese ve mekteplere ait kayıtlar fazla değildir. Nahiyedeki medrese ve mektep sayısını tam olarak 1317 (1899) tarihli salnamede görmekteyiz. Bu tarihte nahiye genelinde 24 mektep ve 6 medrese kaydı bulunmaktadır.338 Bu medreselerde 7 müderris ders vermekte ve 8 talebe de ders almaktaydı. Şimdi belgelere yansıdığı kadarıyla bu medreselerin nerelerde bulunduğuna dair, elimizdeki belgelere göre bilgi vermeye çalışalım.

H.1256/M.1840 tarihli 9819 numaralı Beyşehir Temettuat Defteri’nde iki müderris kaydı bulunmaktadır. Bunlar, Kiçi (Mutlu) Köyü’nde “Müderris Mustafa Efendi” ve Sekli Köyü’nde “Müderris Hüseyin Efendi”dir339.

Yine Kiçi Köyü’ne ait bir vasi tayini belgesinde şahitler arasında, “Dersiam hocalarından Osman Efendi b. Hüseyin” ismi geçmektedir340.

Balganda (İmrenler) Köyü’ne ait bir alacak davasındaki şahitler arasında “Müderris Mehmet Efendi b. Mustafa” ve Selki Köyü’ne ait bir veraset davasında şahitler arasında “Müderris Abdülbaki Efendi b. Hüseyin Efendi” kaydı bulunmaktadır341.

Kıreli’ye ait bir vasi tayini davasında şahitler arasında iki müderris ve bir de mekteb-i ibtidaiyye muallimi bulunmaktadır. Bunlar; “Müderris Hafız Hüseyin Efendi”, “Müderris Mustafa Efendi b. Mehmet Efendi” ve “Mekteb-i İbtidaiyye Muallimi Galip Efendi b. Raşid”dir342.

Hüyük Köyü’nde de bir medrese bulunmaktaydı. Hüyüklü hayır sahipleri tarafından, tedris için kurulan bu medrese, on üç oda ve iki dershaneden oluşmaktaydı. Bu medresenin başına Şükrü Efendi, velayeten getirilmiştir. Fakat Şükrü Efendi’nin “tedris-i ulum ile meşgul olarak” çalışmasına devam etmesi ve ileride müderris olarak “nasb ve tayin” olunması gerektiği de belirtilmektedir. Şükrü Efendi b. Ramazan Efendi’nin “nazır nasb ve tayin” olunması için onay istenmekteydi343.

Bunlara ilaveten Çavuş Köyü’ne ait bir vasi tayini davasında şahitler arasında geçen “Müderriszade Kamil Efendi” kaydının bulunması, burada da bir medresenin olabileceğini düşündürmektedir. Yukarıdaki bilgiler ışığında nahiye merkeziyle birlikte Balganda, Selki,

337 Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, s.241 338 1317 (1899) KVS, s.146

339 BOA ML.VRD.TMT.d, nr:9819, H.1256/M.1840, s.176/186; Medreselerde öğrencilere ders veren hocalara

“müderris” denmekteydi.

340 KŞS 255/50 (tarih kaydı yok) 341 KŞS 259/115-116

342 KŞS 255/41, 5 Şevval 1325 (11 Kasım 1907) 343 KŞS 247/123, 3 Zilkade 1312 (28 Nisan 1895)

Kiçi ve Hüyük köylerinde medrese bulunmaktadır. Bunlara Çavuş Köyü’nü de eklersek, nahiye genelinde bulunan altı medresenin nerelerde bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Şimdi de sıbyan mektepleri hakkında bilgi verelim.

Osmanlı Devleti’nde ilk eğitim ve öğretimin yapıldığı yer “Sıbyan mektebi” (ilkokul) idi. Devletin parlak devrinde zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilen bu okullar, genelde vakıf olarak kurulduğundan statik (durağan) bir yapıya bürünmüşlerdi. Dolayısıyla gelişen ve değişen şartlara ayak uyduramamışlardı344. Bu okulları, devlet adamları ya da varlıklı kişiler

vakıf yoluyla kurarlar ve giderleri vakıf gelirleriyle karşılanırdı. Köylerde, mahallelerde halk elbirliği ile de mektep yapar, o zaman öğretmen ücretini veliler öderdi345.

1847 yılında yapılan bir düzenleme ile yedi yaşına giren çocukların sıbyan mekteplerine devamı zorunlu hale getirilmiş, okulların öğretim süresi dört yıl olarak belirlenmiştir346. 1857 yılında Maarif Nezareti’nin kurulmasından sonra bütün maarif sisteminin bir düzene konulması 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile olmuştur. Sıbyan mektepleri ile ilgili köklü değişikliğin yapıldığı bu düzenlemeden sonra, 1863’lerde ortaya atılıp 1872’de açılan ve sıbyan okulları seviyesindeki iptidai namıyla “iptidai numune mektebi”, ilk bakışta “usul-ü atika” ve “usul-ü cedide” olarak temelde ilköğretimde bir ikilik oluşturmaktaydı. 1882’den sonra Maarif Nezareti bu ikiliği kaldırmak için, ağırlığı iptidai okullarına vermeye başlamıştır. 1909 yılına kadar sıbyan okulları ilköğretimin modernleşmesine uyarak yeni usule dönüştürülmüştür347.

Kıreli Nahiyesi’nde sıbyan mektepleri ile ilgili elimizde detaylı bilgi bulunmamaktadır. Daha çok Beyşehir kazasındaki bilgilerle genel bilgilere ulaşabilmekteyiz. 1874’te Beyşehir’de sıbyan mektebi sayısı 79 (kız talebe sayısı 923/erkek talebe sayısı 1896)348 ,1884 tarihinde 86 (kız 900/erkek 1946)349 idi. Sadece 1317 (1899) tarihli salnamede Kıreli Nahiyesi’ndeki sıbyan mekteplerinin sayısına dair bilgi bulunmaktadır. Bu tarihte nahiyede 24 mektep mevcuttur. Bu mekteplerde eğitim alan talebe sayısı ise 338’dir. Kıreli’de Rüştiye okulu açıldığına dair bir bilgiye rastlanmamaktadır.

344

Ziya Kazıcı, a.g.e., s.203; Bayram Kodaman, Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi, TTK Yay., Ankara 1991, s.57-58; Sıbyan okulları, kuruluşları bakımından ya bir “külliyet” içinde yer alıyordu veyahut da ayrı olarak mahalle ve köylerde bulunuyorlardı. Sıbyan okullarının belli bir yönetmeliği veya devletçe hazırlanmış belirli bir programı mevcut değildi. Bu okulların amacı bir çocuğa okuma yazmayı, İslam dininin kurallarını ve Kur’an’ı öğretmekti. Öğretim ezbere dayanıyordu. Ferdi bir eğitimin hakim olduğu bu okullarda genelde şu dersler okutuluyordu; Elifba, Kur’an, ilmihal, tecvid, Türkçe ahlak risaleleri, Türkçe ve Hat (yazı).

345 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Alfa Yayınları, İstanbul 1999, s.72

346 Kodaman, a.g.e., s.141; Akyüz, a.g.e., s.197; 1892’de çıkartılan bir talimatname ile köy okulları dört yıl

olarak belirlenmiştir.

347 Kodaman, a.g.e., s.60-61 348 1291 (1874) KVS, s.133 349 1301 (1884) KVS, s.171

Son olarak tereke kayıtlarına yansıyan kitaplarla ilgili bilgilere göz atalım. Kıreli Nahiyesi ile ilgili tereke örneklerinde kitap veya yazı eşyalarına dair bilgi oldukça azdır. Sadece aşağıdaki kitap ve eşya kaydı vardır:

İlmihal

Mevlüd-ü Şerif Kelam-ı Kadim Tabirname Divit350

Buradan da anlaşılıyor ki nahiyede okuma oranı oldukça düşük seviyededir. Bunun yanında, muhtemelen, çoğu evde Kur’an-ı Kerim bulunmaktadır. Ancak, bu ve buna benzer dini içerikli kitapların müslümanlar için manevi değeri büyük olduğundan, bunlara herhangi bir değer biçmeyi uygun görmemiş olabilirler. Bundan dolayı tereke kayıtlarına yansımaması muhtemeldir.

Bütün bu bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz: Kıreli Nahiyesi’nde bulunan mektep ve medreselerde eğitim ve öğretim faaliyetleri devam etmiştir. Bu eğitim ve öğretim kurumlarının ihtiyaçları, yukarıda da belirtildiği gibi, vakıflar aracılığıyla giderilmekteydi. Kırelili hayırsever insanlar, bu tür kurumların ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmişlerdir. Ne var ki, bölgede okuma yazmaya olan ilginin azlığı terekelerdeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. Nahiyede Cumhuriyet dönemine kadar rüştiye mektebine dair de kayıt bulunmamaktadır.

Benzer Belgeler