• Sonuç bulunamadı

Mantık ve Doğa Bilimleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mantık ve Doğa Bilimleri"

Copied!
110
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

MANTIK VE DOĞA BİLİMLERİ

Özlem Küçükşabanoğlu

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TÜRKÇE VE SOSYAL BİLİMLER EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ….(…) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Özlem

Soyadı : Küçükşabanoğlu Bölümü : Felsefe Grubu Eğitimi İmza :

Teslim tarihi : 07.08.2018

TEZİN

Türkçe Adı : Mantık ve Doğa Bilimleri İngilizce Adı : Logic and Natural Sciences

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürücünde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Özlem Küçükşabanoğlu İmza:

(5)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

……… tarafından hazırlanan “………... ………..” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi ……… Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışmanın: (Unvanı Adı Soyadı)

(Ana Bilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Başkan: (Unvanı Adı Soyadı)

(Ana Bilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Ana Bilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Ana Bilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Tez Savunma Tarihi:

Bu tezin ………...……….. Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Unvan Ad Soyad ………... Eğitim Bilimleri Enstitüsü

(6)

iv

TEŞEKKÜR

Araştırmanın her aşamasında desteğini ve yardımlarını esirgemeyen, bana yol gösterip beni yüreklendiren danışmanım, değerli hocam Dr. Öğr. Üyesi Ekrem Ziya DUMAN’a ve öğretim hayatım boyunca üzerimde emeği bulunan tüm hocalarıma teşekkür ederim. Araştırma sürecinde maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen sevgili ablam Esra KÜÇÜKŞABANOĞLU ve kuzenim Hilal KÜÇÜKŞABANOĞLU’na teşekkür ederim. Hayatım boyunca yardımlarını ve desteklerini her zaman yanımda hissettiğim canım annem ve babama sonsuz teşekkür ederim.

(7)

v

MANTIK VE DOĞA BİLİMLERİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Özlem Küçükşabanoğlu

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Temmuz 2018

ÖZ

Kant’ın ifadesiyle mantıktan yoksun tecrübe ‘’kör’’dür (Grünberg, 2005, s. 373). Bundan dolayı mantık, konusu ne olursa olsun (doğa ve kültür), tüm bilimler için tartışmasız ortak bir nitelik durumundadır (Özlem, 1996, s. 19). Mantık, bilginin biçimini analiz eder. Yani güvenilir çıkarımlar yapmak ve doğru düşünmek için uyulması gerekli kuralları içerir (Taylan, 2011, s. 24). Mantık, doğa bilimlerinin deney ve gözlem sonucu elde ettiği verileri akılsal olarak temellendirir, düzenler ve genellemelerine yardım eder. Dolayısıyla bu ilişkiyi açık bir şekilde ortaya koymak önem taşımaktadır. Bu bağlamda “doğa bilimlerinin yöntemlerinde mantık nasıl kullanılmaktadır?” araştırmanın problemini oluşturmaktadır. Araştırmanın amacı, doğa bilimlerinin, mantık disiplinin içeriğinden yöntemlerinde nasıl faydalandığını ortaya koymaktır. Bu çerçevede araştırmada fizik, kimya, astronomi ve biyoloji bilimleri ile mantık ilişkisi ele alınmıştır. Kavramsal çerçeve bölümde mantık ve konuları tanıtılmıştır. Fizik, kimya, astronomi ve biyoloji bilimlerinin tanımları, tarihçeleri ve kullandıkları yöntemler tanıtılmıştır. Ayrıca bu konuları tamamlar nitelikte olduğu düşünüldüğü için bilimlerin tarihçeleri, bilimsel yöntem ve bilim felsefesinin yöntem fikrine nasıl yaklaştığını göstermek amacı ile de bilim felsefesi bölümü eklenmiştir.

(8)

vi

Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi modelinden yararlanılmıştır. Bu bağlamda nitel araştırma; gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı bir araştırmadır (Yıldırım & Şimşek, 2016, s. 41).Doküman incelemesi ise çalışılacak konular ile ilgili olarak yazılı ve basılı belgelerin analizini içerir (Yıldırım & Şimşek, 2016, s. 189). Huygens, ses olaylarıyla ışık olayları arasındaki benzerlikten ilham alarak, ışığın “suyun atılan bir taşın meydana getirdiği” merkezleri bir daireler şeklindeki dalgaların sonucu olduğunu sezmiştir. Bu örnek, fizik bilimin mantığın bir konusu olan analojiden yararlandığını ortaya koyan araştırma bulgularından bir tanesidir. Araştırmanın son bölümü sonuç ve öneriler bölümüdür. Bu bölümde fizik, kimya, astronomi ve biyoloji bilimlerinin mantığın tanım, bölme, sınıflama, önerme, kıyas ve akıl yürütme gibi konularını kullandıkları sonucuna ulaşılmıştır. Örneğin, biyoloji bilimi canlı-cansız arasındaki farkı ortaya koymak için tanım, beş tümel ve sınıflandırmadan faydalanmaktadır. Beşeri bilimler için benzer bir çalışma yapılması araştırmanın önerileri arasındadır.

Anahtar Kelimeler : Mantık, doğa bilimleri, fizik, kimya, biyoloji, astronomi, yöntem. Sayfa Adedi : 96

(9)

vii

LOGIC AND NATURAL SCIENCES

Master Thesis

Özlem Küçükşabanoğlu

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

July 2018

ABSTRACT

In Kant’s words, experience deprived of logic is “blind” (Grünberg, 2005, p. 373). For that reason logic, regardless of its topic (nature and culture) has doubtlessly a common quality for all sciences (Özlem, 1996, p. 19). Logic analyses the form of knowledge. In other words, it includes the necessary rules to follow in order to make reliable deductions and think reasonably (Taylan, 2011, p. 24). Logic mentally forms the bases of the data of natural sciences obtained experimentally and through observation, designs and helps to generalize it. For that reason, it is of importance to determine this relation clearly. In this sense, the question of “How is logic used in the methods of natural sciences?” comprises the problem of the research. The purpose of the research was to point out how natural sciences benefit from the content of the discipline of logic in its methods. In the part of conceptual framework, logic and its topics were discussed. The definitions of physics, chemistry, astronomy and biology sciences, their history and the methods they use were discussed. In addition, the part of science philosophy was added in order to show how the histories of the science approach to the scientific method and the idea of scientific method. The method of document analysis, as a qualitative method, was used in the research. In this sense, qualitative research is a research where such qualitative data collection methods as

(10)

viii

observation, interview and document analysis are used (Yıldırım & Şimşek, 2016, p. 41). Document analysis contains the analysis of written and printed documents with regard to the issues to be studied (Yıldırım & Şimşek, 2016, p. 186). Huygens realized that the centres which light “brings about by the stone thrown onto water” are as a result of waves in the forms of circles, by inspiring from the similarity between the sound and light events. This example is one of the findings revealing that the science of physics is benefitted from analogy which is a topic of logic. The final part of the research is the part of conclusion and recommendations. In this part, it was thought that the sciences of physics, chemistry, astronomy and biology use such topics as definition, division, classification, proposition, comparison and reasoning in logic. As an example, the science of biology uses definition, five universals and classification in order to show the difference between the alive and dead. It is recommended that a similar study be carried out into humanities.

Keywords : Logic, natural sciences, physics, chemistry, biology, astronomy, method Page Number : 96

(11)

ix

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

TEŞEKKÜR ... iv

ÖZ ... v

İÇİNDEKİLER ... ix

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1

1.1. Problem Durumu... 3 1.2. Araştırmanın Amacı ... 4 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 4

1.5. Konu İle İlgili Araştırmalar ... 4

BÖLÜM II ... 7

KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 7

2.1. Mantık ... 7

2.1.1. Mantık Nedir? ... 7

(12)

x

2.1.3. Mantığın Kısa Tarihçesi ... 10

2.1.4. Aristoteles Mantığı ... 12

2.1.5. Mantığın Konuları ... 16

2.1.5.1. Akıl veya Düşünmenin İlkeleri ... 16

2.1.5.2. Akıl Yürütme Yolları ... 16

2.1.5.2.1. Tümdengelim ... 16

2.1.5.2.2. Tümevarım ... 17

2.1.5.2.3. Analoji ... 17

2.1.5.3. Önerme: Tanımı ve Yapısı ... 18

2.1.5.4. Beş Tümel ... 18

2.1.5.5. Kavram ve Terim ... 19

2.1.5.5.1. Kavramlar Arası İlişkiler ... 19

2.1.5.5.2. Kavram Çeşitleri ... 20

2.1.5.5.3. Kavramların Çeşitli Gösterimleri ... 23

2.1.5.6. Tanım ... 24 2.1.5.7. Bölme ... 24 2.1.5.8.Sınıflandırma ... 25 2.1.5.9. Kıyas ... 25 2.1.5.9.1. Kıyas Çeşitleri ... 26 2.2. Bilimlerin Tarihçesi ... 28

2.2.1. Biyoloji Bilimi ve Tarihçesi ... 31

2.2.2. Astronomi Bilimi ve Tarihçesi ... 37

2.2.3. Kimya Bilimi ve Tarihçesi ... 44

2.2.4. Fizik Bilimi Ve Tarihçesi ... 48

2.3. Bilimsel Yöntem ve Doğa Bilimlerinin Kullandığı Yöntemler ... 53

2.3.1. Bilimsel Metot ... 53

(13)

xi

2.3.2.1. Biyolojinin Kullandığı Yöntemler ... 54

2.3.2.2. Astronomide Kullanılan Yöntemler ... 55

2.3.2.3. Kimya Biliminde Kullanılan Yöntemler ... 56

2.3.2.4. Fiziğin Kullandığı Yöntemler ... 57

2.4. Bilim Felsefesi ... 58

2.4.1. Mantıksal Pozitivistlerin Görüşleri ... 59

2.4.1.1. Doğrulanabilirlik İlkesi ... 59

2.4.1.2. Tümevarım Problemi... 60

2.4.2. Popper: Yanlışlamacılık Yahut Eleştirel Akılcılık ... 61

2.4.3. Kuhn: Bilimsel Devrimlerin Yapısı... 63

2.4.4. Feyerabend: Anarşist Bilim Görüşü ... 64

BÖLÜM III ... 66

YÖNTEM ... 66

3.1. Araştırma Modeli ... 66

3.2. Verilerin Toplanması ... 67

3.3. Verilerin Analizi ve Yorumlanması ... 67

BÖLÜM IV ... 68

BULGULAR VE YORUM ... 68

4.1. Biyoloji... 68 4.2. Astronomi ... 73 4.3. Kimya ... 77 4.4. Fizik ... 80

BÖLÜM V ... 83

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 83

KAYNAKÇA ... 87

(14)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

İnsan başlangıçta doğa karşısında güçsüz haldeyken, doğayı tanıyarak güçlü hale gelmiştir. Doğadan elde ettiği bilgileri kullanarak ve bu bilgilerin üzerine koyarak “bilim” denilen kavram ortaya çıkmıştır. Bilimi tanımlayan farklı görüşlerden birine göre bilim “kendi çevresi üzerinde kontrol kazanan insanların davranış kalıbı”dır (Topdemir & Unat, 2012, s. 1).

Bilim çeşitli alt başlıklara ayrılmıştır. Bunlardan birisi de doğa bilimleridir. Doğa bilimleri: “Nedensellik yasasına dayanmaları, matematiksel kuruluşları, değerleme yapmayan genelleştirici yöntemleriyle kültür bilimlerinden ayrılan, doğa araştırmalarına yönelik bilimler” olarak tanımlanmaktadır (Akarsu, 1998, s. 57). Fizik, kimya, biyoloji, astronomi doğa bilimleri içerisinde yer alan bilimlerdendir.

“Fizik” terimi, Antik Yunanca’da “doğa” anlamında kullanılan “physis” sözcüğünden türetilmiştir. Fizik, cisimlerin içyapılarında bir değişiklik yaratmaksızın onların özellik, durum ya da hareketlerini inceleyen bir bilimdir (Tez, 2008, s. 11).

Kimya, maddenin, özellikle atomik ve moleküler sistemlerin bileşimini, yapısını, özelliklerini ve reaksiyonlarını inceleyen bir bilim dalıdır (Kanışkan, Açıkkalp, Caner, & Güven, 1996, s. 2).

Latince Bios (canlı) ve Logos (bilim) sözcüklerinden oluşan Biyoloji, canlıların yapısını, vücutlarında geçen temel yaşam olaylarını, büyümelerini, gelişmelerini, davranışlarını, çevreleri ile ilişkilerini ve yeryüzüne dağılışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Kısaca biyoloji canlıları incelemektedir (Polat, 2017, s. 13).

(15)

2

Astronomi (gökbilim); gök anlamında olan, astron ve kanun anlamında olan nomi kelimelerinden meydana gelmiş bir kelime olup, gökcisimlerini konu edinen bir bilim dalının adıdır (Göker, 1984, s. 159).

Varsayımlarıyla, yöntemleriyle, araştırma teknikleriyle bir süreç olan bilimsel çalışmalar sayesinde bilgi olarak bir sonuca ulaşılır ve bu süreci inceleyecek olan da bilim felsefesidir (Ergun, 2006, s. 29). Yani felsefe olmadan bilimin temeli olamaz. Çünkü felsefe olmazsa bilimsel bilgi denetlenemez. Bunu yapabilmek için ise bilimin her şeyden önce yönteme ihtiyacı vardır ve doğal olarak onunla tanımlanır. Ayrıca yöntemsiz bilgiler herhangi bir değere sahip olamazlar (Mumyakmaz, 2015, s. 86). Diğer bir ifade ile yöntem bütün bilimler için vazgeçilmez unsurlardan biridir. Bilimler yöntemleri ile elde ettikleri verileri denetlerken veya düzenlerken mantıksal temellere oturtmasıda gerekmektedir. Ayrıca bilim adamları düşüncelerini düzenlemek için de mantığa gerek duymaktadır. Bu bağlamda mantık; düşünme, akıl yürütme veya akıl yürütmeler zinciri olarak tanımlanabilir (Öner, 1986, s. 2).

Mantık biliminin kurucusu Aristoteles’tir. Aristoteles'ten önce de mantıksal düşünme konusunda çabalar ve dağınık bilgiler vardır. Aristoteles mantığı sistemli bir bilgi alanı haline getirmiştir. Bu anlamda, Aristoteles mantığı bulan kişi değil, ama onu sistemli ve düzenli bir biçime dönüştüren ilk kişidir. Gerek İslam dünyasında gerek Avrupa’da Aristoteles’in mantık anlayışı yüzyıllar boyunca egemen olmuş ve Aristoteles tek otorite olarak benimsenmiştir. Bu nedenle mantığın çeşitli alanlara etkisi büyüktür.

Mantık doğru düşünme biçimi ve doğru düşünme biçimini konu alan felsefe disiplinin adıdır (Taylan, 2011, s. 13). Akıl yürütme ve belgeleme tarzındaki düşünmenin kurallarını inceler. Bu anlamda, ileri sürülen düşüncenin doğruluğu ile değil, nasıl doğru düşüneceğimiz ile ilgilenir. Yani mantık, sadece doğrulama bağlamı ile uğraşır (Reichenbach, 2000, s. 172). Dolayısıyla mantık, tüm bilimlerin temelinde yer alır; çünkü bilim gerçeğin bilgisine ulaşmayı amaçlıyorsa eğer, doğru düşünme olmadan gerçekliğin bilgisine ulaşmak olanaksızdır.

Bu bağlamda fizik, kimya, biyoloji, astronomi bilimleri verilerini doğrulamada, veriler arası tutarlılığı sağlamada, kavramlarını temellendirmede, genellemelere ulaşmada, tanımlama ve sınıflama işlemlerinde, olgular ve veriler arasında benzerlikler ve

(16)

3

farklılıkların tespitinde mantığı veya mantık kurallarını kullanmaktadır. Bu araştırmanın konusunu doğa bilimlerinin mantığı yöntemlerinde nasıl kullandığıdır.

1.1. Problem Durumu

Eski Yunanistan’da Sokrat ve Sofistler, mantık yerine münakaşa ve ikna sanatını kullanırlardı. Doğru düşünmenin, herkes tarafından kabul genel kaideleri yoktu (Topçu, 2001, s. 11). Daha sonra mantık, Aristoteles ile birlikte sistemli bir bilgi alanı haline gelmiştir. Kavram, tanım, önermeler, çıkarım gibi konular bu sistemli bilginin oluşmasını sağlayan konulardandır.

Aristoteles’e göre mantık bütün bilimler için ortak bir alet, bir metottur; bilimlere giriştir. Her bilim disiplini, ayrı ayrı kendi gerçeklerini ifade eden önermeler arasında tutarlılık gözeterek mantıksal bir sistem oluşturur. Aristoteles, bu sistemin mantıki örgüsünü denetlemek, işleyişini düzenlemek elbette ki mantık kuralları olmaksızın imkânsız olduğunu ifade etmiştir. (Köz, 2002, s. 372). Bu bağlamda bilimler uzun yıllar boyunca mantığı denetleme, düzenleme ve temellendirme gibi işlemleri yapmak için kullanmışlardır. Örneğin biyoloji bilimine bakıldığında omurgalı- omurgasız hayvanlar arasında yapılan ayrımda mantık konularından olan beş tümelin özellikleri görülmektedir. Biyoloji gibi diğer doğa bilimleri de yöntemlerinde mantığı kullanmalarına rağmen bu bilimlerin mantıktan nasıl yararlandıkları yapılan çalışmalarda ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmamıştır.

Bu çerçevede araştırmanın temel problemini “Doğa bilimlerinin yöntemlerinde mantık nasıl kullanılmaktadır?” oluşturmaktadır.

Yukarıdaki temel probleme bağlı olarak araştırmada yanıt bulmaya çalışılan alt problemler ise aşağıdaki gibidir;

1. Astronomi biliminin yönteminde mantık nasıl kullanılmaktadır? 2. Biyoloji biliminin yönteminde mantık nasıl kullanılmaktadır? 3. Fizik biliminin yönteminde mantık nasıl kullanılmaktadır? 4. Kimya biliminin yönteminde mantık nasıl kullanılmaktadır?

(17)

4

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmanın amacı; doğa bilimlerinde, mantık disiplinin içeriğinden nasıl ve ne derecede faydalandığını ayrıntılı şekilde ortaya koymaktır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Bilim, doğa ve genel olarak somut gerçekler hakkında sistematik bilgi vermeyi amaçlayan bir uğraşıdır. Bu bilgiler önermelerle dile getirilir (Grünberg, 2003, s. 276). Bu bilgiler mantıksal yöntemlerle denetlenir. Dolayısıyla bilimler mantığı bir araç olarak uzun yıllar boyunca kullanmıştır. Fakat bu durum somut bir şekilde ifade edilmemektedir. Bu araştırma, doğa bilimlerinin yöntemlerine mantığı nasıl kullandıklarını ortaya koyması açısından önem teşkil etmektedir. Çünkü mantık ile doğa bilimlerinin ilişkisini ortaya koyan kapsamlı araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle araştırmada mantık ve doğa bilimleri arasındaki ilişki ayrıntılarıyla belirlenmiştir. Dolayısıyla çalışmanın bundan sonra yapılacak araştırmalara temel oluşturabilir.

1.4.Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırmada doğa bilimleri ve mantığın yöntem açısından ilişkisi incelenmiştir. Doğa bilimleri; astronomi, ekoloji, biyoloji, kimya, jeoloji, hidroloji, meteoroloji, coğrafya, fizik ve toprakbilim gibi bilimleri içine almaktadır. Fakat araştırmada doğa bilimlerinden fizik, astronomi, kimya ve biyoloji incelenmiştir. Bu doğa bilimlerinin seçilmesinin sebebi ise eğitim hayatımız boyunca ve günlük hayatımızda bu doğa bilimleri ile sık sık karşılaşmamızdır.

1.5. Konu İle İlgili Araştırmalar

Konu ile ilgili olarak doğrudan yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Formel bir bilim olan matematiğin mantıkla ilişkisini inceleyen araştırmalar aşağıda özetlenmiştir.

Ömerustaoğlu’nun (1995) yüksek lisans tezinde Salih Zeki’nin mantık ve matematik çalışmalarını ve Salih Zeki’nin mantık- matematik ilişki hakkındaki görüşlerine yer

(18)

5

verilmiştir. Araştırma giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Salih Zeki’nin hayatı, eserleri, riyazi mantığının doğuşu ve Türkiye’ye girişi ile temsil edilişi üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde Salih Zeki’nin mantık ve matematikle ilgili düşünceleri ağırlıklı bir şekilde ele alınmıştır. İkinci bölümde Salih Zeki’de mantık matematik ilişkisini incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda ise Salih Zeki matematiğin sembol ve işlemlerini mantıkta kullandığı görülmüştür. Özellikle önermelerin genişletilmesi konusunda matematiğin işaret ve sembollerin önemli bir yararı olmuştur. Çünkü mantıkta işlem yapılırken dilin muhtevasından kurtulmak güçtür. Ama cebirsel mantıkta işlem, sembollerle yapıldığı için dilin muhtevasından kurtulmak mümkündür. Topkaya’nın (2013) yüksek lisans tezi kapsamında matematikte ispat tekniklerinin üzerinde çalışılmıştır. Önermelerin ifadelerinde belirli aşamalarda çıkan sonuçların, tutarlı olup olmadığı ve ispat aşamasında hatalı kısımların bulunup bulunmadığını değerlendirilmesini sağlayan mantıktır. Bu nedenle mantıksal önermelerle ilgili temel bilgiler ön hazırlık için kısaca verilmiştir. İspat tekniklerinden dört ana başlık şeklinde bahsedilmiştir. Bunlar doğrudan ispat, ters durum ispatı, olmayana çelişki yöntemiyle ispat, tümevarım yöntemiyle ispat teknikleridir. Bu ispat teknikleri kullanılarak bazı ispatlar verilmiştir. Sonra ispat teknikleri kullanılarak bazı özel sayıların irrasyonel oldukları ispat edilmiştir. İspat teknikleri sayesinde Fibanacci sayısının nereden çıktığı, elde edilişi ve Binet formülünün tümevarım yöntemi ile ispatı verilmiştir. Sonra Altın oran ve Pascal üçgeninin Fibanacci sayısı ile ilişkisi verilmiştir. Sonuç olarak matematiksel mantığın ispat tekniklerinin bir alt yapısını oluşturduğu görülmüştür. İspat tekniklerin belirli bir alanda sınırlı olmadığını ve ispat tekniklerinin her alanda kullanılabileceğini gösterilmiştir. Farklı bir bakış açısı geliştirilerek ispat tekniklerini kullanmadan geometrik ifadelerin yardımıyla ispat yaparak Pisagor teoremine ulaşıldığı görülmüştür.

Kıras’ın (2016) yüksek lisans tezinde kıyas kalıplarını matematiksel bir gösterim şekli ile daha sembolik hale getirmeye ve farklı bir bakış açısı sunmaya çalışılmıştır. Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde genel hatlarıyla mantık ve matematik bilimleriyle birlikte arasındaki ilişkinin süreç içerisinde nasıl şekillendiği ele alınmıştır. Bu bölümün yazılmasının sebebi olarak kıyas kalıplarının mantık biliminin konusu, gösterim şekillerinin de matematiksel bir ifade olduğu için. İkinci bölüm Venn şemasıyla gösterilen yapıların kıyas konusu içinde olduğu için kıyasın tanımı, unsurları, çeşitleri ve özellikle gösterilen kalıpların yüklemli kesin kıyaslar olması bakımında bu konu üzerinde ayrıntılı

(19)

6

bir şekilde durulmuştur. Bu tezin konusu olan kıyas kalıplarından geçerli olanları belirlendikten sonra her biri için örnekler verilmiştir. Üçüncü kısımda gösterim şeklinin sembolik olması sebebiyle kısaca sembolik mantığın tarihçesi, yapısı ve gelişimi üzerinde durulmuştur. Daha sonra Venn şemaları ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Son olarak önceki bölümde verilen örnekleri Venn şeması ile gösterilmiştir. Bunun içinde birkaç kural oluşturulmuş ve yüklemli kesin kıyasın kurallarından birkaçı verilmiştir. Araştırmanın sonucu olarak bu yöntemin mantık öğretiminin önemli bir bölümüne farklı bir bakış açışı kazandırdığı, yeni bir öğretim tekniği getirdiği, bir kısım öğrenci grubu için daha anlaşılır kıldığını bulunmuştur. Bir diğer sonuç ise bu yöntemin klasik yöntemle birlikte verilebilecek kadar değerli olduğu anlaşılmıştır.

(20)

7

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Mantık

Bu bölümde araştırmada doğa bilimleri ile ilişkisi açıklanan mantık ve mantık konuları anlatılmıştır.

2.1.1. Mantık Nedir?

Mantık kelimesi Arapça “nutk” (nutuk) kelimesinden gelmektedir. Yunanca “Logos” kelimesi, Batı dillerindeki mantık kelimesine kaynaklık etmektedir. “Logos” ve “nutk”, akıl, yasa, doğru söz, düzen, ilke ve düşünme anlamına gelmektedir(Çüçen, 2006, s. 15). “Mantık” sözcüğü, “logos”un içerdiği bu anlamlardan “söz” anlamı esas alınarak Arapça’ya ve Arapça üzerinden Türkçe’ye girmiştir (Özlem, 2004, s. 27). Mantılı düşünmek, doğru ve düzgün düşünmektir. Doğru ve düzgün düşünme formlarını inceleyen bilim dalı ise mantıktır (Çüçen, 2006:15). Görülüyor ki kelime anlamı ile lojik, hem söz hem de akılla ilgilidir. Mantık kelimesi de tıpkı böyledir.

Terim olarak “mantık” uygulamada iki anlamlıdır. İlk anlamıyla o, etimolojik kökenine uygun olarak, “düzgün düşünme”, “mantıksal düşünme” adları verilen bir düşünme türünün ve tarzının adıdır. “Söylediklerinde hiç mantık yok!”, “Mantıklı düşünelim!” gibi ifadelerde, “mantık” terimini bu anlamda kullanırız(Özlem, 2012:27). İkinci anlamıyla “mantık”; “düzgün düşünme”, “mantıksal düşünme” denilen bu düşünme türünü ve tarzını konu edinen felsefe disiplininin adıdır (Özlem, 2012:27).

Mantık, doğru düşünmenin tespitini yaparken, elbette, düşünmeyi ifade eden dil üzerinde durur. Çünkü düşünceler sözlerle ifade edilir (Öner, 1986: 4).

(21)

8

İslam mantıkçılarından olan Farabi de kelimenin açıklamasını şöyle yapıyor:

Bu sanatın (mantık) adı nutk kelimesinden türemiştir. Bu kelime eskilere göre üç şeye delâlet eder: 1. İnsanın makulleri idrak edebileceği kuvvete delâlet eder. Bu kuvvetle ilim ve san'atlar elde edilir ve onunla hareketlerin güzeli ve çirkini ayırt edilir. 2. İkincisi insanın nefsinde anlayış yolu ile hasıl olan makullerdir; bunlara içten konuşma denilir. 3.Üçüncüsü, içeride bulunan şeyi dil ile söylemektir; ona da dıştan konuşma denilir (Öner, 1986:2).

Mantık kavramı; “özellikle makul ve iyi kararlara dayanan belirli bir düşünme biçimi” şeklinde de tanımlanmıştır (Meaning of “logic” in the English Dictionary, 2018).

Mantık kavramının bir başka tanımı da şudur: Mantık; düşünme yasalarının bir bilimidir, doğru ve düzgün düşünme kurallarının ve biçimlerinin bilgisidir, dil ile ifade edilen düşüncelerin formel yasa ve şartlarının bilgisidir (Taylan, 2011, s. 13).

Yukarıda verilen tanımlar, geleneksel veya klasik denilen mantık anlayışına göre yapılmıştır. Burada mantık teriminin anlamı ve kelime anlamı ile birbirine uygundur. Fakat modern mantıkta bu anlayışın değiştiği görülmektedir.

Aradaki farklılığı modern mantık taraftarlarından R. Blanche şöyle açıklıyor:

"Menşede mantık, düşünmenin fiili (effective), işlemleri üzerine bir temmüldü (reflexion). Mantık kendilerini sözlü ifadelerde gösteren, her zaman kullandığını akıl yürütmeleri tahlil eder ve onların geçerliğini sağlayan kuralları meydana çıkarmak isterdi. Şimdi nasıl geometrimiz zorunlu olarak geo- ve zorunlu olarak -metrie değilse, mantık da sıkı olarak bağlandığı logos’dan bağlarını kopardı . Sonda yalnız "logos-calcul" ile meşgul olmak için "logos-raison" ve "logos-langage"ı bırakıyor. Mantık yalnız her ampirik muhtevayı değil, terkip etmek ve uygunluklarını değiştirmek için, meşgul olduğu kendi sembollerinin mantıksal anlamını bile soyutlaştırıyor (Öner, 1986:5).

2.1.2. Mantığın Amacı ve Önemi

Mantık, koymuş olduğu ölçülere uyulduğunda, zihnimizi, düşüncede “yanlışa düşmekten koruma” yı amaç edinir; fikir konusunda geçerli düşünce ile yanlışı, bozuk ve geçersiz düşünceyi birbirinden ayırt etme gücünü kazandırmayı hedefler (Emiroğlu, 2016, s. 31). Yani mantık bizim doğruya ve gerçeğe götürecek şekilde düşünmemiz için kurallar koyar. Bu aynen tabiatta olan düzen ve kurallara benzemektedir. Doğadaki düzeni korumak için de yasa ve kurallara gerek vardır ve bunları otaya çıkarmak bilimin görevidir. Mantıkta düşüncelerimiz arasındaki ilişkiyi belirleyip ortaya çıkarmakta mantığın bir görevidir (Taylan, 2011, s. 17).

Mantık doğru düşünmenin temelini oluşturur. Bireylerin doğru düşünmesini, doğru düşündüğü şeyleri doğru ve anlaşılabilir bir şekilde ifade etmelerinde yardımcı olur. Yani

(22)

9

mantık akla uygun düşünen ve aynı şekilde akla uygun davranan insanlar yetiştirmeyi hedefler.

Mantığın önemini daha iyi açıklayabilmek için kişisel alanda, sosyal ve pratik alanda, bilimsel ve felsefi alanda, teknik alanda oynadığı role yakından bakılmalıdır.

Kişisel Alanda: Mantık günlük yaşamın önemli bir parçasıdır. Bu duruma dilden kaynaklanan sorunlar örnektir. Günlük yaşamda kavram kargaşası yüzünden kaynaklanan iletişim sorunları vardır. Mantık kurallarını ve bu kuralları nasıl uygulanılacağı bilindiğinde kavram kargaşasından doğan sorunların üstesinden gelinebilir.

Bu gibi sorunlar karşısın da sezgisel olarak anlamak yerine bilinçli olarak, sistemli ve mantıklı bir şekilde konuyu ele almak daha yararlı ve çözüme yönelik olur.

Mantık, kişiye, bir inanç veya iddiayı doğru saymanın ne tür kurallara bağlı olduğunu gösterir. Mantıklı denilen kişi iki kurala sımsıkı bağlıdır. Bunlar tutarlı olmak, yeterince ve güvenilir olmayan yoldan elde edilen bilgiyi kabul etmemek, aynı yollardan edilen bilginin doğruluğu konusunda ayak dirememektir (Emiroğlu, 2016, s. 34).

Dini ilimlerin düşünme biçimini koruma görevini üstlenen mantık, hem dini meselelerin izahında doğru akıl yürütmeyi sağlaması hem de dini meselelerle ilgili tartışmalarda adabı ve usulü öğretmesi bakımından, günümüze kadar temel bir ilim olarak yerini korumuştur (Altunya, 2013, s. 57).

Sosyal ve Pratik Alanda: Sağlam bir mantık bilgisinin günlük pratik sorunların çözümünde; davranışlarımızı motive eden birtakım kabullerin doğruluğunun araştırılmasında; grup ve cemaatlerin temel kabullerinin anlaşılması, tartışılması ve değerlendirilmesinde, ikna ve fikirlerin çürütülmesinde, seri ve isabetli kararlar verilmesinde etkilidir (Emiroğlu, 2016, s. 35). İnsanların birbirleri ile olan iletişimin sağlıklı ve doğru bir biçimde gerçekleşmesini sağlayan bir araç mantıktır.

Bilimsel ve Felsefi Alanda: Mantık ve diğer bilimlerin kuruluş tarihleri incelendiğinde mantığın onlardan çok daha önce kurulduğu görülür. Yani insanların bilimlerden çok daha önce mantığa ihtiyaç duyduğu söylenebilir.

Bilim ve felsefe yapan kişilerin herkesle ortaklaşa kullandığı bir şey “ mantıksal düşünme” dir. Çünkü temellendirme, kavramlaştırma, çıkarımlar yapma gibi işlemleri yapmak için bilim ve felsefe mantıksal işlemlere başvurmak zorundadır (Emiroğlu, 2016, s. 36).

(23)

10

Felsefe ve diğer bilimlerin sonuçlarını eleştirmede, kavram ve ilkelerin analizini yapmada ve onların dayandığı temel varsayımları araştırmada, mantığın sağladığı analiz metotlarının bu alanlar için önemi çok fazladır (Taylan, 2011, s. 21).

Teknik Alanda: Bulanık mantığı örnek verebiliriz. Bulanık mantığı kullanarak, bir şeyin başka bir şeye benzediğini bildiren makineler elde edilebilir. Bu; sözcük tanıma, nesne tanıma gibi birçok yapay zeka uygulamasında önemli bir beceridir (Cryan, Shatil, & Mayblin, 2011, s. 105).

2.1.3. Mantığın Kısa Tarihçesi

Mantık biliminin kurucusu Aristoteles’tir. Elea Okulu ve Sofistler mantık biliminin kurulması için hazırlık çalışmaları yapmışlardır (Öner, 2014, s. 17). Bunların aralarındaki tartışmalarda mantıklı düşünmeye dikkat çekilmiştir. Örneğin, Elea Okulu’ndan Parmenides ve onun öğrencisi Zenon’a göre “Varlık vardır, yokluk yoktur. Hareket ve değişme görünüşten ibarettir.” Bu gibi ifadelerde çelişmezlik ve özdeşliğin ilkel formları gözükmektedir. Ve ayrıca Zenon’un delillerinde, o zaman adı konmasa da, hulfi kıyasın kullanıldığı görülmektedir (Emiroğlu, 2016, s. 39). Sofistlere göre, her tez karşıt bir tezle çürütülebilir. Bu tutum, Sokrates, Platon ve Aristoteles’te, kavramları tanımlamanın, bilgiye, hükme dayanıklı temeller bulmanın; genel- geçer öncüllere dayanmanın zorunlu olduğu fikrini ortaya çıkarmış olabilir. Ayrıca Sokrates, düşünce tarihinde kavram konusunu ilk defa açık bir şekilde ele alan ve tanım teorisine öncülük eden bir filozoftur (Emiroğlu, 2016, s. 39-41).

Eski Afrika’nın din, düşünce ve mantık anlayışında ki farklılıklar kıtanın çok eski zamanlardan beri yerleşim yeri olarak kullanılması, çevresinde oldukça etkin kültürel sistemlerin yer alması ve genel olarak farklı düşünce, inançları barındırmasından kaynaklanmaktadır. Fakat Afrika’da mantık düşünce sistemi gelişmemiştir. Afrika’da mantıksal düşünce, ilkel dinlerinin ve geleneklerinin gerisinde kalmış, ön plana çıkmamış ve inancın irrasyonelliği, mantıksal önermelere tercih edilmiştir. Bu nedenle Afrika’da geçmişe dair mantıksal bilgiler elde etmek güçtür (Ersöz, 2014). Mezopotamya’da rasyonel düşüncenin varlığı daha çok Sümer ve Babil uygarlıklarında kendini gösterir. Sümer ve Babil dönemlerinde Mezopotamya’da teknik ve zanaata yönelik gelişmeler yaşanmıştır (Ersöz, 2014). Fakat Sümerler bugün anladığımız manasıyla sistematik bir

(24)

felsefî-11

mantıksal düşünce üretmeyi başaramamış. Evrenin ve insanın kökenini düşünüp tartışan Sümerler, kendilerini tatmin edecek doğruları aramak maksadıyla gözlemsel çalışmalar da yapmışlardır ve bunların sonucunda ortaya koydukları izahlar kendilerinden sonra gelecek kültürlerin yapı taşını oluşturur (Ersöz, 2017). Antik Mısır’da mantıksal- rasyonel düşüncenin varlığı paleografik çalışmalarla kendini göstermiş olsa da tanrısal, mitolojik ve irrasyonel açıklamalardan tam olarak ayrılmış değildir.

İslam dünyasında mantık çalışmaları Aristoteles’in eserlerinin Arapçaya çevrilmesi ile başlamıştır. Yapılan çeviriler sayesinde mantığa olan ilgi artmıştır. Büyük İslam mantıkçıları arasında Farabi, İbn Sina, Fahreddin Razi, İbn Rüşt gibi isimler sayılabilir. İbn Rüşt, Aristoteles’in Ortaçağdaki en büyük yorucusu olarak kabul edilmektedir. Aristotles’in Organon adlı eserini şerh etmiştir. Bu şerhler Aristoteles’in eserleri kadar önemlidir (Çaldak, 2015, s.99).

Farabi, mantığa, felsefe ve diğer bilim dallarından daha fazla emek vermiştir. Bu nedenle Arap dünyasında mantıkla ilgili araştırmalar konusunda ilk uzman denilebilir (Rescher, 2004, s. 178). Farabi mantık- gramer ilişkisini ortaya koymuş ve ondan sonra gelenler örneğin Gazali de bu konudaki görüşlerini Farabi’den almıştır. Farabi’de mantık üç kısımdan (mukaddime, burhan ve netice) oluşsa da onun için burhan daha ön plandadır (Keklik, 1961, s. 162).

Farabi’den sonra Arapça yazan ikinci büyük mantıkçı İbn Sina'dır (980- 1037). İbn Sina, sekiz bölümlük mantığın baş kısmına Eisagoge'yi de getirerek onu dokuz bölümde ele almıştır. Aristoteles'in Yunancadan Farabi'nin tercümeler üzerinden ikinci kez Arapçada kurmuş olduğu mantık, İbn Sina’nın elinde tam anlamıyla anlam kazanmıştır. Kitabu’ş-Şifa’nın mantık bölümü, mantık hacimli mantık metnidir (Durusoy, 2010, s. 15)

İslam mantıkçılarından bir diğeri de Razi’dir. Razi’nin mantık anlayışının oluşmasında ve gelişmesinde Farabi, Gazali ve İbn Sina’nın etkisi büyüktür. Mantıkta çok önemli bir sistemci olan Razi, Yunan mantık eserleri ve tercümelere değil Yunan mantığına dayanan İslam filozoflarının özellikle İbn Sina’nın eserlerine dayandırmıştır (Çapak, 2013, s. 42). Razi’de de görüldüğü gibi İslam dünyasında mantığın gelişmesinde yapılan tercümelerin önemi azımsanamayacak kadar fazladır.

(25)

12

Batıdaki mantık çalışmaları da Aristoteles’in eserlerinin Latinceye tercümesi ile başlar. İlk tercümeyi Boece (470-525), Aristoteles’den Kategoriler ve Önermeler ile Porphrios’dan İsogoji’yi tercüme etmiştir. Aristoteles mantığı, ortaçağ bilimleri için yeterli bir metottur. Rönesans ile başlayan doğa bilimlerindeki gelişmeler sayesinde Aristoteles mantığının metot olarak yetersizliği ortaya çıkmıştır. Bacon ve Descartes, kıyasa karşı koydular ve yeni metotlar aramaya başladılar (Öner, 2014, s. 21).

İlk defa Petrus Ramus (1515-1572) mantığı bölümlere (kavram, hüküm ve akılyürütme) ayırmış ve dördüncü bir bölüm olarak metodu eklemiştir. Bu dördüncü bölüm, ilk defa sistematik bir şekilde Port-Royal (1612-1694) tarafından mantığa işlenmiştir. Modern mantığın ilk habercisi olarak Rymond Lulle (1235-1315) görülür. Mantığı mekanik bir sanat olarak görmektedir. 1646-1716 yılları arasında yaşayan Leibniz, bir taraftan Aristoteles mantığı üzerinde çalışırken, diğer taraftan da yeni bir mantık kurma çabası içine girmiştir (Öner, 2014, s. 22). Leibniz’den mantık simgesel olarak tanımlanmaya başlanmıştır. De Morgan (1806-1882), Boole (1815-1864) ve Jevons (1835-1882) mantığı matematik gibi simgeleştirerek modern mantığın ilk temellerini atmışlardır. Klasik mantığı matematikle temellendirmenin yetersiz kalması sebebiyle bazı mantıkçılar yeni bir matematik ve mantık arayışı haline girdiler. G. Frege (1848- 1925) matematiğin mantıktan çıkartılabileceğini öne sürerek sembolik mantık çalışmalarına başlamıştır. Russel ve A. Whitehead 1911 yılında yazdıkları Matematiğin İlkeleri adlı çalışma ile bugünkü sembolik mantığın kurucuları olmuşturlar (Çüçen, 2012, s. 54-55).

2.1.4. Aristoteles Mantığı

Aristoteles mantığı sistemli bir bilgi haline getiren kişidir. Mantık hakkında yazdığı yazılar daha sonra Organon adı altında toplanmıştır. Organon denmesinin sebebi ise bunlar yöntem sorununu, dolayısıyla bilimsel bilgiye götüren aleti inceler. Aristoteles’in bu konudaki çok büyük başarısı da bilimsel çalışmayı yöntemleştirmiştir (Gökberk, 2011, s. 68). Organon’un bölümlerini Kategoriler, Önermeler, Birinci Analitikler, İkinci Analitikler, Topikler ve Sofistik Deliller oluşturmaktadır. Bunların açıklaması kısaca şöyledir;

Kategoriler kitabı sıkı bir mantıksal metin olmaktan daha çok metafiziksel bir kitaptır. Bu bölüm Organon’un diğer bölümlerinin tamamlayıcısı olarak söz edilmektedir. Orada on

(26)

13

adet en genel ifade/yüklem tipi sunulur (Özel, 2008, s. 151). Kategoriler kitabının konusu terimin ve varlığın türlü cinslerinin incelenmesidir (Aristoteles, 1963, s. 8).

Kategoriler’den sonra Sofistik Deliller ekiyle birlikte Topikler gelmektedir. Burada tartışmalarda karşı tarafı cevap veremeyecek hale getirme veya susturma yollarının işlendiği bölümdür (Çaldak, 2006, s. 43). Topikleri’in konusu diyelektik akıl yürütmelerdir. Buradaki akıl yürütmeler, genel kabul görmüş fikirlerden (müsellemat ve meşhurat) üretilen akıl yürütmeleri içermektedir (Özel, 2008, s. 151).

Önermeler bölümü önerme konularıyla ilgilidir. Özellikle karşıt önerme çiftleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu tür karşıtlıkların üzerinde durulmasının nedeni, Topikler’de sunulan diyalektik argümanlar için ortaya çıkan ihtiyaçtan kaynaklanmış olabilir (Özel, 2008, s. 151). Bu bölümde dil şekilleri yalnız mantık yönünden ve akıl faaliyetlerinin ilkesi olarak tetkik edilmiştir (Taylan, 2011, s. 45).

Birinci Analitikler bölümü mantığın gerçek konusunu oluşturan kıyasın yapısı, kuralları, modları, şekilleri ve çeşitleri yer almaktadır. İkinci analitikler kısmında ise kesin ve en sağlam kıyasların uygulama alanlarının tanıtıldığı bölümdür (Çaldak, 2006, s. 43).

Aristoteles için terim, bir önerme söz konusu olduğunda özne veya yüklem konumunda bulunur. Özne konumunda olan bir terim ya (Ayşe, Fatma gibi) tekil ya (bazı insanlar gibi) tikel ya da tümel olabilir. Terimler arasında kurulan ilişkiler önermeleri oluşturur. Mantık, önermeler arasında ilişki kurma işlemidir (Ural, 2017, s. 225). Tümel önerme, birçok şeylere birden yüklenebilen önerme, tikel önerme ise birçok şeylere yüklenemeyen, yalnız bir şeye yüklenen önermedir (Ülken, 1963, s. 98) .

Aristoteles’e göre hüküm veren, bir şeyin var ya da vakıa olduğunu veya olmadığını bildiren yargılı cümleler veya önermeler bir doğruluk değeri bildirebilir. Bir önerme basit veya bileşik olabilir. Aristoteles’göre basit önerme daha idealdir (Cevizci, 2001, s. 380). Aristoteles’e göre, ancak bir önerme doğru veya yanlıştır. Dolayısıyla bilgi sadece önermelerle kurulur. Önerme ya iki kavramın birleştirilmesi ve ayırt edilmesidir, ya da bir deyidir. Buradan Aristoteles kategoriler öğretisine varmıştır (Gökberk, 2011, s. 71).

Aristoteles kategorilerden eserlerinde bazen "kategoriler dilin genel formları", bazen "gerçek varlığın bize gösterdiği genel formlar için kullandığı= tümel terimler", bazen de "kategoriler Varlığın en genel görünüşleri" şeklinde tarif ettiği görülmektedir (Ülken,

(27)

14

1963, s. 93). Aristoteles, mantığın temelini teşkil ettiği kadar, metafiziğinde ana kavramları olan on kategori saymaktadır. Bunlar cevher, nicelik, nispet, nitelik, yer, zaman, durum, varlığı olma, etki ve edilgidir. Bu kategorileri şöyle ifade etmiştir (Ülken, 1963, s. 93-95);

1- Cevher: altta duran şey = fenomenlerin, değişen şeylerin temeli demektir. Çünkü o bütün değişen şeylerin altında gizlidir. Öteki kategorilerin toplamına arazlar diyor. Böylece genel olarak kategoriler cevher ve arazlar diye ikiye indirilebilir. İlk cevher fertdir. İkinci cevher cinstir. Mesela filan insan bir cevher ise ona nispetle ikinci dereceden insan türü de bir cevherdir.

2- Nicelik (kemiyet) Arapça "kem = kaç?" sorusunun cevabı olduğu için "kemiyet" deniyordu. Türkçede "Nice?" sorusunun cevabı olan miktarları ifade eder. Nicelik matematik ilimlerin ve kısmen fizikin konusunu teşkil eder.

3- Nispet (izafet) : kendinden başka şeyler dolayısı ile var olan veya kendinden başka bir şeye nispet edilen şeyin haline nispet derler: daha büyük, iki misli, yeti, yetililik, güç, bilgi gibi. Çünkü bir kimsenin bilgisi ancak bir şeye nispetledir. Bilgi bir şeyin bilgisidir. Duyu bir şeyin duyusudur. idrâk, bir şeyin idrakidir.

4- Nitelik ( keyfiyet) : Bu terim de Arapça "keyfe" = nasıl? sorusunun cevabı olduğu için kullanılmakta idi. Şeylerin filân ve falan tarzda olmalarını sağlayan yeti halidir.

5- Yer (mahal): Arapça "eyne" = nerede? sorusuna cevap olan kategoridir. Hoca nerede? Çarşıya gittim gibi şekillerde ifade edilir. Yer belirtilmesi kategorilerden (sonradan mekân diye ayrılan) bir ilineği teşkil eder.

6- Zaman: ne zaman? sorusuna cevap olan kategoridir: Sokrates hangi yüzyılda yaşıyordu? yarın gelirim, gibi.

7- Durum (vazı): ayakta durmak, oturmak gibi.

8- Varlığı olmak (mülk): benim kitabım var, filânın çiftçi-çubuğu var gibi.

9- Etki (Fiil) : kesmek, sevmek, kırmak gibi. Türkçede bazen hareket kelimesi ile de karşılanıyor.

10- Edilgi (infial): sevilmek, kesilmek, kırılmak gibi. Bu son iki kategori Aristoteles’te olduğu gibi sonraki filozoflarda da önemli bir yer tutar.

Aristoteles kategorileri ortaya koymanın yanında, bir önermede yüklemin öznesiyle, töz- ilinek ilişkisi dışında, ilişkilendirilebilmesinin alternatif yollarını ele almaktadır. Aristoteles düşüncesinin genel çerçevesini vermesi bakımından bu ayrım klasik mantığa

(28)

15

beş tümel olarak geçmiştir. Tanım, “o şey olmanın ne olduğunu” ifade eder. Hassa bir türe veya kişiye ait olup, aynı cinsten diğer bir tür veya şahısta bulunmayan sıfatı ifade eder (Cevizci, 2001, s. 381).

Cins, bütün özgül ayrım ya da türsel farklılıklara rağmen, birkaç türe ortak olarak yüklenebilen ve dolayısıyla, onların varlıklarının bir parçası olarak görülen genel yapıya karşılık gelir. İlinti ise, bireylerde geçici olarak bulunur fakat varlığı bireyin varlığına bağlı olamayan, diğer bireylerin de paylaştıkları özelliklere denir (Cevizci, 2001, s. 382).

Aristoteles’in mantığının özünü oluşturan tasımı (kıyas) belirli ön kabullerden yeni bir şeyin zorunlulukla çıktığı söylem olarak tanımlanmaktadır. Tasım, sonuçta nedenini içinde taşıyan bir yargıya varmaktır (Cevizci, 2001, s. 383). Tam tasım önceden kabul edilmiş verilerden başkasına ihtiyacı olmayan tasımdır. Eksik tasım: önceden verilmiş terimlere göre zaruri olan, fakat önermeler de açıkça gösterilmemiş birçok verilere muhtaç bulunan tasımdır (Ülken, 1963, s. 100).

Aristoteles için tümevarım bilimsel araştırmanın en önemli yönlerinden biridir. Tümevarım özel veya tekil önermelerden, genel veya tümel önermelere doğru yapılan akıl yürütmedir. Bu tür akıl yürütmelerin geçerli olması zorunlu değildir (Topdemir, 2011, s. 105). Aristoteles’e göre tümellerin bilgisini tümevarımdan başka yolla elde etmek olanaksızdır (Anlı, t.y. s. 6). Tümevarım bizi başlangıç ilkeleri ile tümellere götürür. Tümdengelim ise tümellerden çıkar (Topdemir, 2000, s. 25). Tümdengelim genelden genele ya da genelden özele doğru giden bir düşünce biçimini ifade eder (Anlı, t.y, s. 7).

Aristoteles’e göre mantık ispat etme sanatıdır ve filozofun görevi de kanıtlar ayrıca sebeplik ilişkisi ve yardımıyla ispat yapmaya yardımcı olur. Tam bir ispat için kesin olarak tarif edilmiş terimlerden hareket edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte tariften tarife yükselen zincir sonsuzca uzanamayacağı için, düşünce zincirinin başında daima bazı "tarif edilemezler" in kabul edilmesi gerekmektedir. Bir ispatın(burhan) yetkin olması için tasım (kıyas) şeklini alması gerekmektedir. Yani ferdi içine alan türe, cinse ve öze bağlar (Ülken, 1963, s. 91-92).

(29)

16

2.1.5. Mantığın Konuları

Bu bölümde doğa bilimlerinin yöntemlerinde faydalandığı mantık konularına kısa bir şekilde yer verilmiştir.

2.1.5.1. Akıl veya Düşünmenin İlkeleri

Akıl ilkeleri, zihnimizin hüküm verme ve hükümler arasında bağlantı kurma faaliyetlerine ışık tutan veya zihnin kendi kendisiyle uygunluğunu sağlayan bir takım temel ilke prensiplerdir. Düşüncede ilk hareket noktası olan bu ilkelerin en önemlileri şu şekildedir (Küçük, 1978, s. 50):

Özdeşlik İlkesi: “Düşüncenin kendi kendisiyle uygunluğunun şartıdır.” (Küçük, 1978, s. 50)

Çelişmezlik İlkesi: Bir şey aynı zamanda hem kendisi hem de kendisinden başka bir şey olamaz veya “A’nın A değildir”, şeklinde ifade edilir (Öner, 2014, s. 15).

Üçüncü Halin İmkansızlığı: “İki çelişik ifadeden biri doğru ise öteki zorunlu olarak yanlıştır, ikisi arasında üçüncü bir hal yoktur’’şeklinde ifade edilir (Emiroğlu, 2016, s. 18). Yeter-Sebep İlkesi: Hem akıl hem de tecrübenin ilkesidir. “Çıkarılmış her yargı doğru olmak zorundadır.” Başka bir ifade ile o mantık bakımından bir sebebe dayanması gerekir (Taylan, 2011, s. 106).

2.1.5.2. Akıl Yürütme Yolları

Mantıkta akıl yürütmeler üç tür içerisinde ele alınmıştır. Bunlar 1. tümdengelim, 2. tümevarım, 3. analoji’dir.

2.1.5.2.1. Tümdengelim

Öncüllerin doğru kabul edilmesi halinde sonucun bu öncüllerden zorunlu olarak çıktığı yani geçerli olabilen bir tek akıl yürütme türüne tümdengelim denir (Özlem, 2004, s. 38). Tümden gelim akıl yürütme, genelden genele ya da genelden tikele doğru giden bir düşünme biçimidir (Çüçen, 2012, s. 18).

Bütün insanlar ölümlüdür. Sokrates insandır.

(30)

17 O halde, Sokrates ölümlüdür.

Tümden gelim akıl yürütmeleri zorunlu olarak geçerli çıkarımlardır. Çünkü tümden gelim “geçerli bir çıkarımın sonucunu öncüllerden çıkarma işlemidir.” Diğer iki akıl yürütme türü zorunlu olarak her zaman doğru ve geçerli olmadığı için geçerli akıl yürütme biçimi olarak kabul edilmezler (Çüçen, 2012, s. 19). Ama mantık tüme varım ve analojiyi de kendine konu edinir.

Varsayımlar, yasalar, kuramlar dile getiren bilimsel önermeler tümel olup, tüm bilimsel öncülleri tekil olan tümdengelimli çıkarıma dayalı dolaylı belgeleme yoluyla belgelenemez. Bundan dolayı kısır döngü veya durmadan gerilemeye düşmemek için bazı tümel önermelerin dolaysız olarak ya da tümevarımlı mantığa dayalı bir biçimde dolaylı olarak belgelenmesi gerekir. (Grünberg, 2003, s. 283)

2.1.5.2.2. Tümevarım

Özel veya tekil önermelerden genel veya tümel önermelere doğru yapılan bir akıl yürütme şeklidir. Aklın tikelden tümele, parçadan bütüne, özelden genele doğru çıkarım yapmasıdır (Çüçen, 2012, s. 20). Başka bir ifadeyle genel ve bütün olanı parçalardan elde etme, ortaya çıkarma işlemidir.

Mill’in tanımına göre tümevarım genel önermelerin keşfedilmesi ve kanıtlanması işlemidir (Topdemir, 2011, s. 72).

Gözlemlenen ilk panda siyah ve beyazdır. Gözlemlenen ikinci panda siyah ve beyazdır. Gözlemlenen üçüncü panda siyah ve beyazdır. Gözlemlenen son panda da siyah ve beyazdır. O halde, bütün pandalar siyah ve beyazdır.

Bütün pandaların siyah ve beyaz olduğunu, deney veya gözlemle tespit edilip edilmeyeceğinin saptanamayacağına göre diğer pandaların da siyah ve beyaz olduğuna varsayımlı bir genelleme ile varılır.

2.1.5.2.3. Analoji

Analoji, görülen benzeyişlerden görülmeyen benzeyişleri ortaya çıkarmaktır. Analojide elde edilen sonuçlar deneylerle doğrulanmadıkça kesinlik ifade etmezler (Kulen, 1972, s.

(31)

18

40). X ve Y gibi iki kişi veya nesnenin, “a” gibi ortak bir özelliği var ve X’in “b” gibi başka bir özelliği var. İki nesne arasındaki özelliğe dayanarak Y’nin de “b” özelliğine sahip olduğunu düşünülmesi analojinin temelini teşkil eder (Akıncı & Ünder, 2013, s. 7).

2.1.5.3. Önerme: Tanımı ve Yapısı

Önerme iki veya ikiden fazla terimle yapılmış bir sözdür. Doğru veya yanlış olması gerekir. Bu nedenle dua, emir, soru gibi sözlerden ayrılır (Öner, 2014, s. 63). Örneğin:

Allah’ım, günahlarımızı affet. Bu kitabı masaya koy. Elbisenin rengi ne? Gibi sözle

anlamlıdır. Fakat doğru veya yanlış değildir. Bunlara önerme denmez. Hava güneşlidir.

Vazo düşerse kırılır, gibi ifadeler doğru ve yanlış olabilir. Bu nedenle bunlar birer

önermedir.

Önerme bir hüküm olduğuna göre, bir önermede, bir yüklenen, bir yüklenilen ve bir de bu ikisi arasındaki ilişkiyi sağlayan bir bağ vardır. Yağmur yağarsa sokalar ıslanır. Bu önermede, yağmur yağar kendisine hükmedilen; sokalar ıslanır kendisi ile hükmedilendir, ikisi arasındaki bağsa, “sa” dır (Öner, 2014, s. 63-64).

2.1.5.4. Beş Tümel

Porphyrios İsagogi kitabında beş tümelden bahsetmektedir. Kavramların en genel olanlarından seçilen beş tanesine “beş tümel” denilir. Aristoteles’in mantığına dahil edilen beş tümel şunlardır: Cins, tür, ayırım, özgürlük (hassa), ilinti şeklindedir (Çüçen, 2012, s. 82).

Cins: Porphyrios cinsi şu şekilde tanımlıyor: “Bir tek varlığa nispetle herhangi bir tarzda bulunan fertler topluluğudur.” Başka bir şekilde ifade edilirse “ altında türlerin sıralandığı şeydir (Çüçen, Mantık, 2006, s. 25).”

Cins uzak ve yakın diye ikiye ayrılır. Bir türün doğrudan doğruya bağlandığı terim onun yakın cinsini oluşturur. Araya giren cinsler aracılığı ile bağlandığı terim ise uzak cinsi ifade eder. Örneğin: Bitki-çiçek-gül, terimlerini ele alalım. Burada çiçek(cinsi) ile gül(türü) arasında üçüncü bir terim bulunmadığından çiçek, gül teriminin yakın cinsidir. Bitki terimi ise, gül teriminin uzak cinsini oluşturur (Emiroğlu, 2016, s. 70).

(32)

19

Tür: Cinsin kapsamına dahil olan terimler onun türlerini teşkil etmektedir. Farklı bir ifade ile tür, cinsin altında bulunan ve öz bakımından bağlı bulunduğu cinsle kısmen özdeş olan genel kavramları ifade eder. Cins “içine alan”, tür ise “içine giren” kavram konumundadır (Emiroğlu, 2016, s. 70-71).

Ayrım: Türleri birbirinden ayıran özelliğe verilen isimdir. Yani buna türsel ayrım demek daha da yerinde bir ifade olur. Örneğin; Omurgalı teriminin türlerini; memeliler, kuşlar, kurbağalar, sürüngenler, balıklardır oluşturmaktadır. Yılan teriminin ayrımı, yani türsel ayrımı; onun sürünücü olmasıdır. Yani sürünücü bir hayvan olma özelliği; yılanı kuştan ve kurbağadan ayırmaktadır (Kulen, 1972, s. 25-26).

Özgülük: Özgülük bir türe ait olan ve zorunlu olarak ayrıma bağlı olan özelliktir (Öner, 2014, s. 42). Başka bir tanıma göre, türü cinsten ve diğer türlerden zorunlu olarak ayıran özelliklere özgülük veya hassa denir (Çüçen, 2012, s. 84).

İlinti: Fertlerde geçici olarak bulunmakla birlikte, varlığı ferdin varlığına bağlı olmayan, diğer fertlerin de paylaştıkları özelliklere ilinti denilir (Emiroğlu, 2016, s. 73). Bir tür özellik olan ilinti, o nesneye veya türe zorunlu olarak verilmemiştir (Çüçen, 2012, s. 84). Örneğin; insan olmak için yemek veya koşmak gerekmez.

2.1.5.5. Kavram ve Terim

Kavram, kavramaktan gelir ve bir nesnenin, bir fikrin, düşünceden bağımsız olan bir şeyin, kavranılmasına denir (Emiroğlu, 2016, s. 57). Örneğin “masa” bir kavramdır. Fakat fazla sayıda nesneyi yani cilalı-cılasız, eski-yeni, küçük-büyük, boyalı-boyasız gibi sayısız somut masaları temsil etmaktadir ve hepsinden soyutlanarak elde edilmektedir (Emiroğlu, 2016, s. 57).

Kavram bir obje veya olgunun düşüncedeki karşılığıdır ve terim bu karşılığın dile getirilmesidir (Çüçen, 2012, s. 68).

2.1.5.5.1. Kavramlar Arası İlişkiler

İki kavram arasındaki ilişki dört şekilde ele alınmaktadır. Bunlar: Birincisi, bir kavram diğer kavrama eşit olabilir ve bu iki kavramın eşit olmasına eşitlik denir. İkinci, bir kavram

(33)

20

hiçbir şekilde diğeri ile ilişkiye girmez. Bu da ayrılıktır. Üçüncü, bir kavram diğer kavramı kısmen kapsamasına eksik kapsama veya eksik girişim denir. Dördüncü, bir kavram diğer kavramı tam olarak kapsadığı zaman buna da tam kapsama veya tam girişim denilmektedir (Çüçen, 2012, s. 80).

Eşitlik: İki kavram birbiriyle tam olarak örtüşüyor ise aralarında eşitlik ilişkisi vardır. Yani iki kavramın kaplamı ve içlemi aynı özelliklere ve bireylere karşılık geliyorsa bu iki kavram arasında eşitlik ilişkisini barındırır. Örnekten de anlaşılacağı gibi her akıllı düşünendir, her düşünen de akıllıdır (Çüçen, 2012, s. 80).

Ayrılık: İki kavramdan her biri diğerinin hiçbir ferdini içine almazsa bu iki kavram arasında ayrılık ilişkisi vardır. İnsan ve kuş, dünyalı ve uzaylı örneğinde olduğu gibi. İnsan kavramının hiçbir ferdi kuş kavramını içine, kuş kavramının hiçbir ferdi de insan kavramını içine girmemektedir (Emiroğlu, 2016, s. 69).

Eksik Kapsama: İki kavramdan her biri diğerinin yalnız bazı fertlerinde gerçekleşiyorsa, bunlardan her biri diğerine göre eksik kapsamadır. Yani bu iki kavramdan birinin bir varlıktaki nispetleri doğru, iki varlığa nispetleri ise yanlış olur. Beyaz ve insan örneğinde insanların bazıları beyazdır, beyazların bazılar ise insandır. Ama siyahi insanlarda insandır fakat beyaz değildir (Ahmet, 1998, s. 20-21).

Tam Kapsama: İki kavramdan yalnız biri diğerinin bütün fertlerini içine alırsa bu iki kavram arasında tam kapsama ilişkisi vardır. İnsan-ölümlü, ilahiyatlı-öğrenci, çiçek-sevimli kavramları arasındaki ilişki tam kapsamadır. İnsan kavramı içine giren bütün fertler ölümlü kavramı içine girer. Fakat ölümlü kavramı içine giren bütün fertler insan kavramı içine girmez (Emiroğlu, 2016, s. 69).

2.1.5.5.2. Kavram Çeşitleri

Kavram çeşitlerine terim çeşitleri de denilir. Ama terimlerin çeşitliliği incelenirken terimin içeriği söz konusu olduğu için kavram sözcüğünü kullanmak daha doğru bir ifade olur (Çüçen, 2012, s. 72).

Kavramlar tek tek ele alınışlarına göre ve birbirleriyle olan ilişkilerine göre ikiye ayrılır. Tek tek ele alınışlarına göre kavramlar;

(34)

21

Zihinde bir tasarım şeklinde var olan her kavram ya tekil ya tikel ya da tümeldir. Zihinde tasarlanan bir şey tek bir varlığa karşılık geliyorsa bu kavram tekil bir kavramı ifade eder (Çüçen, 2012, s. 72). Örneğin; Farabi, Ankara gibi.

Kavram kaplamının yalnız bir parçası ile anılıyorsa yani bir sınıfın bir kısmına işaret ediyorsa tikel kavram adı verilir (Emiroğlu, 2016, s. 61). Örneğin bazı hayvanlar, bir kısım şehirler, kimi insanlar gibi.

Bir kavram bir sınıfın tamamına delalet ediyorsa tümeldir aynı zamanda genel kavram da denilir (Küçük, 1978, s. 62). Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün böcekler, bütün öğretmenler gibi.

Klasik mantık bakımından tümel ve tikel kavramlar arasındaki mantıksal ilişkinin önemi fazladır. Çünkü bu ilişkinin sonucunda tikellerin bir sınıfın ya da cinsi üyesi olduğu ve cinsi/sınıfın ortak özelliklerini taşıdığı bilinmektedir (Çüçen, 2012, s. 73).

2. Somut ve Soyut Kavramlar

Bir kavram(terim) bir türden bir nesneye işaret ediyor yani başka bir şeye bağlı olmadan kendi başına var olan bir şeyi ifade ediyorsa somut kavramdır (Taylan, 2011, s. 122). Hayvan, filozof, siyah gibi.

Zihnin dışında konusu bulunmayan, var oluşunu başka bir şeye borçlu olan ve ancak zihinde bir başka şey ile ilişki içinde bulunan nesnelerin niteliğini gösteren kavramlara soyut kavram denir (Emiroğlu, 2016, s. 61). İnsanlık, siyahlık gibi.

3. Kollektif ve Distribütif (Dağıtılmış) Kavramlar

Bir grubu başka grup ve kümelerden ayıran ya da bir fertler grubunu ifade eden kavramlara kollektif kavramlar denmektedir. Bundan dolayı bunlar genel kavramlardan ayrılırlar (Taylan, 2011, s. 124). Meclis, ordu, sendika gibi (Öner, 2014, s. 34).

Bireyler grubunu ifade edip, grup da değil de bireyde gerçekleşen kavramlar ise distribütif kavramlardır (Emiroğlu, 2016, s. 61). İnsan, hizmetli, öğretmen gibi.

4. Olumlu ve Olumsuz Kavramlar

Bir varlığa veya bir özelliğe sahip olmayı niteleyen olumlu kavram, bir varlığa veya bir özelliğe sahip olmamayı niteleyen ise olumsuz kavramdır (Çüçen, 2012, s. 75). Örneğin;

(35)

22

olumlu kavram, zengin, namusludur. Olumsuz kavram ise fakir, namussuz gibi kavramlardır.

5. Bağıl ve Bağıl Olmayan Kavramlar

Bir kavramın işaret ettiği nesne başka bir nesne olmadan düşünülemiyorsa, bu bağıl kavramdır. Örneğin; birine “Baba” denilebilmesi için onun çocuğunun olmasını gerekir (Taylan, 2011, s. 125). Akrabalık ilişkileri sonucu elde edilen kavramların tümü bağıl olmayan bir kavramdır. “Masa” kavramı kavram varlığını başka bir varlıktan almadığı için bağıl olmayan bir kavramı ifade eder (Çüçen, 2012, s. 76).

6. Açık ve Seçik Kavramlar

Açıklık bir kavramın açık olması demektir. Yani onun yüklemi(sıfatı) olabileceği hükümlerin hangi deney ya da mantıki içlemlerle doğru olduğunu anlaşılabilir hükümlerin bilinmesi açık olmak anlamına gelir. Daha farklı bir ifade ile, açık bir fikir demek, hangi konuların o kavramı yüklem olarak alabileceğini bilmektir (Küçük, 1978, s. 65). Örneğin; “midesinin ağrıması” durumundaki “ağrı” kavramı midesi ağrıyana göre açıktır.

Seçik kavram ise, başka kavramlardan ayırt edilen, ayrılmış kavramları ifade eder (Emiroğlu, 2016, s. 65).

7. Kavramların Tek ve Çok Anlamlılığı

Yalnızca bir tek şeyin zihnimizdeki tasarımına karşılık gelen kavramlar tek anlama sahip kavramlardır. Örneğin; “masa” kavramı tek anlama sahip bir kavramdır. Çok anlamlı kavramların hangi anlamlarda kullanıldığını ancak içinde bulunduğu cümleden anlaşılabilir. Örneğin; “gül”, “kara”, “yüz”, “çay”, “asma”, “bağ”, “kaymak”, “başlık” gibi kavramlar birden fazla anlama geldikleri için çok anlamlı kavramların içine girerler (Çüçen, 2012, s. 78).

Birbirleriyle olan ilişkilerine göre kavramlar özsel ve ilintisel olarak ikiye ayrılır.

Özsel-İlintisel: Bir kavram yüklem olarak herhangi bir şeye yüklendiği zaman, yüklenen kavram, o şeyin özünün dışında değilse, yani yüklenilenin varlığı yüklenene bağlı ise, yüklenen kavrama özsel kavram denmektedir. Örneğin, insan akıllı bir hayvandır önermesinde, insan kavramına “akıllı hayvan” kavramı yüklenmiş ve insanın, insan olması onun akıllı hayvan olmasına bağlı olduğu için “akıllı hayvan” kavramı, “insan” kavramına

(36)

23

nispetle özsel bir kavramdır. Eğer yüklenen kavram, yüklendiği şeyin özüne dahil değil ise, yani yüklenen kavram ortadan kaldırılınca yüklenilen ortadan kalkmıyorsa yüklenen kavrama yüklenilene nispetle ilintiseldir. Örneğin; insan neşelidir, önermesinde, neşe insanın özüne dahil olmadığından neşe kavramı insana nispetle ilintisel bir kavraamdır (Öner, 1986, s. 35).

2.1.5.5.3. Kavramların Çeşitli Gösterimleri

1. Nelik, Gerçeklik ve Kimlik

Tümel bir kavram sadece zihinde bir tasarım olarak var olabilir ve bu kavramın neliğidir (mahiyetidir). Her kavram bir neliğe sahip olmak zorundadır. Çünkü her kavram düşünülen bir şey olarak zihinde kavranılan olarak mevcuttur (Çüçen, 2012, s. 78). Öğrenci gibi. Tümel bir kavramın zihin dışındaki fertleri dikkate alınırsa gerçekliktir (Emiroğlu, 2016, s. 66). Lise öğrencisi gibi.

Eğer gerçekliği olan bir kavramı, yani bu kavramın delalet ettiği gerçekliklerden birisini belirtilirse, başka bir ifadeyle, onu nitelikleriyle ortaya koyup da diğerlerinden ayrılırsa, bu gerçekliğe de kimlik denmektedir (Öner, 2014, s. 36). Bahri Alp Ortaokulu öğrencisi gibi.

2. İçlem ve Kaplam

Bir kavramın işaret ettiği konu ve nesneler kaplamdır. Buna karşılık aynı kavram işaret ettiği konu ve nesnelerin ortak özelliklerinin bilgisinin hatırlanmasını sağlar ve bunu sağlayan ortak özellik yani kavramın anlamı da onun içlemini oluşturur. Bir kavramın içlemini belirlemek demek o kavramın anlamını belirlemek demektir. Bir kavramda bulunan veya bulunabilecek özelliktir. Dolayısıyla bir kavramın içlemini belirlemek o kavramın anlamını belirlemektir (Özlem, 2004, s. 94).

İçlem ve kaplam birbirine karşıt olarak değişirler yani kaplam çoğalınca içlem azalır, içlem çoğalınca kaplam da azalır (Öner, 1986, s. 21). Örneğin; selvi kavramının ağaç kavramına geçerken kaplamı artarken içlemi azalmaktadır. Ağaç kavramının kaplamı daha geniştir çünkü ağaç kavramının içine selviden başka gürgen, kestane gibi bütün ağaçlar girmektedir.

(37)

24

2.1.5.6. Tanım

Aristoteles’e dediğine göre tanım özün araştırılmasıdır. Farklı bir deyişle bir kavramın karakteristik içlemini tayin eden zihin işlemleri tanım olarak nitelenir (Öner, 1986, s. 53). Tanım konusu, salt mantık açısından cins-tür ve içlem-kaplam ilişkisinin, önce kavramlara sonra da bu kavramların işaret ettiği konulara bir uygulanımını teşkil etmektedir (Özlem, 2004, s. 103).

Tanım konusu bağlamında bilgi, başka bir ifade ile bir şeyin ne olduğunu veren bilgidir. Bundan dolayı, tanım bir terimin temel karakterlerini ya da özelliklerini belirleyen zihinsel işlem olarak da tanımlanabilir. Yani tanım bir şeyi aynı cinsten olanlarla bir araya getiren ve farklı olanlardan ayıran zihinsel ifadeyi temsil eder. Tanım kaplama, içleme ve tanımlanana göre üçe ayrılmıştır (Çüçen, 2012, s. 86).

2.1.5.7. Bölme

Mantıkta bölme konusu, tanım konusunun tamamlayıcısıdır. Bir terimin veya kavramın içine aldığı fertleri, ortak özelliklerine göre ayırma bölmedir. Bir bütünü kendisini oluşturan parçalarına ayırma işlemidir (Taylan, 2011, s. 160).

Klasik mantıkçılara göre iki tür bölme vardır:

1. Bir bütünün kendisini teşkil eden elemanlarına bölünmesidir. Bu bölmede bölümler, bölünenden ayrılır. Örneğin; suyun, hidrojenle oksijene bölünmesi bu bölmeye örnektir. Hidrojen ve oksijen, bütün olan sudan farklı şeylerdir. Bu tür bölmede, bütün ile parçaları arasında kaplamsal ve içlemsel bir bağlantı bulunmamaktadır (Emiroğlu, 2016, s. 94).

2. Bir tümelin tikellerine bölünmesidir. Bölünenle bölümleri birbirinden farklı şeyler değildir. Ama bölünen bölümlerinden daha geneldir. Örneğin; çizginin doğru çizgi ve eğri çizgi diye ikiye bölünmesi bu bölmeye örnektir. Parçalar tümelin homojen parçaları oldukları için, tam anlamıyla kaplam yönünden yapılan bir işlemdir ve mantık bakımından da asıl bölmeyi ifade eder (Emiroğlu, 2016, s. 94-95).

(38)

25

2.1.5.8.Sınıflandırma

Sınıflandırma, tanımdan ayrılmadan, tanımla birlikte yürütülen bir mantıksal işlemi ifade eder. Sınıflandırma, konu ve nesneleri cins-tür ilişkisine göre sıralamadır. Konu ve nesneler, benzerlik ve ayırım gözetilerek ayrılır ve basitten karmaşığa doğru sıralanmaktadır (Özlem, 2004, s. 120).

Varlıkları ve eşyayı cins ve türlerine göre ayırıp sıralamaya sınıflama denmektedir. Evrendeki varlıklar basitten karmaşığa doğru gidecek şekilde sıralanırlar. İyi bir sıralama yapmak için; sınıflandırılacak bütün varlıklar ve eşya yalnız bir tür içine alınmamalı ve sınıflandırılan varlıkların hiç biri aynı zamanda iki ayrı tür içine konulmaması gerekir (Küçük, 1978, s. 84).

İki çeşit sınıflama vardır: Tabii ve sun’i sınıflama: 1. Yapay Sınıflama

Eşya ve varlıklar özel bir amaçla ve gelip-geçici bir özelliğe göre geçici sınıflama yapılması yapay sınıflandırmadır (Küçük, 1978, s. 84). Kalem kutusundaki kalemleri renklerine göre ayırmak, elbiseleri yazlık, kışlık gibi ayırmak.

2. Doğal Sınıflama

Eşya ve varlıklar, önde gelen niteliklere ve hakim özelliklere göre bölümlere ayrılırsa bu doğal sınıflamadır. Hakim özellik, kendisi ile birlikte birçok özelliği de birlikte sürükleyen temel bir özelliktir (Küçük, 1978, s. 84). Bu tür sınıflamaya örnek biyoloji biliminde yapılan bitki alemi ile ilgili sınıflamalardır.

2.1.5.9. Kıyas

Kıyas, hakkında hüküm bildirilmeyen ferî meselelerin hükmünü ortak illete dayanarak, hakkında hüküm bildirilen asıldan çıkarmaktır (Hakkı & Duman, 2008, s. 153). Aristoteles kıyası şöyle tanımlar: “Kıyas bir sözdür ki kendisinde, bazı şeylerin konulması ile, bu verilerden başka bir şey, sadece bu veriler dolayısı ile gerekli olarak çıkar (Aristoteles, 1966, s. 5).”

Referanslar

Benzer Belgeler

Yarı tepkimelerdeki elektron sayılarının denkleştirlmesi için tepkimeler uygun katsayılarla çarpılır ve tepkimeler taraf tarafa toplanır. tepki- me 8

Bir veya daha fazla amaca ya da sonuca ulaşmak üzere bir arada bulunan ve aralarında ilişkiler olan fiziksel ya da kavramsal birden çok bileşenin oluşturduğu

Simyadan kimyaya geçiş sürecine katkı sağlayan bilim insanlarından bazılarının (Empedokles, Democritus, Aristo, Câbir bin Hayyan, Ebubekir er-Razi, Robert Boyle,

• Atomlar arası etkileşimler genellikle maddenin kimya- sal özelliklerini belirler. Atomlar Arası Etkileşimler

Yüksek Lisans İngiliz Dili Eğitimi Uludağ Üniversitesi 2012 Doktora Yabancı Dil olarak Türkçe. Öğretimi Hacettepe Üniversitesi

“Bilim olarak, gerçeklik kendi öz-gelişimindeki arı özbilinçtir ve kendinin şeklini taşır; buna göre saltığın gerçekliği bilinen Kavramdır ve genel olarak Kavram

Bununla birlikte, bu özerk yönetime Roma’lılar tarafından kargaşa dönemlerinde müdahale edilmektedir Roma İmparatorluğunun, başlangıçta Yahudilerle olan ilişkileri

:VLBSŽEB WFSJMFOMFSEFO IBOHJMFSJ TJNZB JMF LJNZB.. & 5FPSJMFSJOEFOFZMFSMFUFTUFEJMNFTJ 4Ñ[NF Ì[ÑUMFNF EBNŽUNB HJCJ GJ[JLTFM