• Sonuç bulunamadı

Sıçan trakeası düz kası kasılma ve gevşeme cevapları üzerine sinnamik asitin etki mekamizmasının araştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sıçan trakeası düz kası kasılma ve gevşeme cevapları üzerine sinnamik asitin etki mekamizmasının araştırılması"

Copied!
53
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SIÇAN TRAKEASI DÜZ KASI KASILMA VE GEVŞEME CEVAPLARI ÜZERİNE SİNNAMİK ASİTİN ETKİ MEKANİZMASININ ARAŞTIRILMASI

Emre KUNDAKCI Yüksek Lisans Tezi Biyoloji Anabilim Dalı

(2)

SIÇAN TRAKEASI DÜZ KASI KASILMA VE GEVŞEME CEVAPLARI ÜZERİNE SİNNAMİK ASİTİN ETKİ MEKANİZMASININ ARAŞTIRILMASI

Emre KUNDAKCI

Dumlupınar Üniversitesi

Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Uyarınca Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalında

YÜKSEK LİSANS TEZİ Olarak Hazırlanmıştır.

Danışman

Prof. Dr. Hayri DAYIOĞLU

(3)

KABUL VE ONAY SAYFASI

Emre KUNDAKCI’ın Yüksek Lisans Tezi olarak hazırladığı “SIÇAN TRAKEASI DÜZ KASI KASILMA VE GEVŞEME CEVAPLARI ÜZERİNE SİNNAMİK ASİTİN ETKİ MEKANİZMASININ ARAŞTIRILMASI” başlıklı bu çalışma, jürimizce Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca değerlendirilerek kabul edilmiştir.

26/10/2017 Üye :Prof. Dr. Hayri DAYIOĞLU (Danışman)

Üye : Doç.Dr. Cüneyt Nadir SOLAK

Üye : Yrd. Doç. Dr. Esengül KÖSE

Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu'nun .../.../2017 gün ve ... sayılı kararıyla onaylanmıştır.

Prof. Dr. Hasan GÖÇMEZ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü

(4)

ETİK İLKE VE KURALLARA UYGUNLUK BEYANI

Bu tezin hazırlanmasında Akademik kurallara riayet ettiğimizi, özgün bir çalışma olduğunu ve yapılan tez çalışmasının bilimsel etik ilke ve kurallara uygun olduğunu, çalışma kapsamında teze ait olmayan veriler için kaynak gösterildiğini ve kaynaklar dizininde belirtildiğini, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından kullanılmak üzere önerilen ve Dumlupınar Üniversitesi tarafından kullanılan İntihal Programı ile tarandığını ve benzerlik oranının %3 çıktığını beyan ederiz. Aykırı bir durum ortaya çıktığı takdirde tüm hukuki sonuçlara razı olduğumuzu taahhüt ederiz.

(5)

SIÇAN TRAKEASI DÜZ KASI KASILMA VE GEVŞEME CEVAPLARI ÜZERİNE SİNNAMİK ASİTİN ETKİ MEKANİZMASININ ARAŞTIRILMASI

Emre KUNDAKCI

Biyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2017 Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hayri DAYIOĞLU

ÖZET

Sinnamik Asit, Cinnamomi cortex (Tarçın) bitkisinde yaygın olarak bulunan bir fenolik asit türevidir ve adını da tarçın bitkisinden almıştır. Antimikrobial, Antitümöral, Antikanserojen ve Antifungal özelliklerinin olduğu ve vazodilatör etkisi saptanmıştır. Bu çalışma kontrol, atropin, fentolamin, propranolol, nifedipin, tetraetil amonyum ve atropin+ fentolamin+propranolol uygulanan gruplar olmak üzere 7 farklı grupta trakea için ayrı ayrı gerçekleşmiştir. Çalışmada KCl veya karbakol ile ön-kastırılmış trakea dokularına farklı antagonist ya da kanal blokörlerinin uygulanması sonrası ilgili dokuların sinnamik aside karşı kasılma-gevşeme cevapları incelenmiştir.

Sinnamik asitintrakeadadoza bağlı kasılma ve gevşeme cevapları gözlenmiştir. Atropin ile yapılan birinci ve ikinci protokol çalışmalarında farklı sonuçlar alınmış, KCl varlığında atropin önemli derecede farklılığa sebep olmamışken karbakol varlığında önemli derecede kasılmalara neden olmuştur.Fentolamin ile yapılan çalışmalarda KCl varlığında gevşemelere neden olurken karbakol varlığında kasılmalaraneden olmuştur. Propranolol ile yapılan çalışmalarda hem KCl hem de karbakol varlığında kasılma ve gevşeme cevapları kontrole kıyasla önemli derecede değişim göstermemiştir. Nifedipin ile yapılan çalışmalarda hem KCl varlığında hem de karbakol varlığında kasılmalara neden olmuştur. Tetraetil amonyum ile yapılan çalışmalarda KCl varlığında kasılma ve gevşeme gözlenmezken karbakol varlığında kasılmalara neden olmuştur. Fentolamin ile yürütmüş olduğumuz çalışmalarda, KCl varlığında gevşemeler gözlenmişken, karbakol varlığında ise kasılmalara neden olmuştur.Atopin, fentolamin ve propranolol karışımından oluşan grup çalışmalarında ise kontrol grubu çalışmalarına kıyasla kasılma gevşeme cevapları KCl varlığında değişmemişken karbakol varlığında kasılmalara neden olmuştur.Sonuç olarak sıçan trakea düz kasları üzerinde uyguladığımız Sinnamik asidin kullandığımız reseptör antagonistleri ve kanal blokörlerinin dışında farklı reseptörler veya yolaklar aracılığı ile de etkide bulunduğu düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Atropin, Fentolamin, Trakea, Nifedipin, Propranolol, Sinnamik Asit, Tetraetil Amonyum.

(6)

INVESTIGATION OF THE EFFECTION MECHANISM OF SINNAMIC ACID ON CONTRACTION AND RELAXATION OF SMOOTH MUSCLES OF TRACHEA OF

RATS Emre KUNDAKCI

Department of Biology, M.S. Thesis, 2017 Thesis Supervisor: Prof. Dr. Hayri DAYIOĞLU

SUMMARY

Cinnamic Acid is a phenolic acid derivative commonly found in Cinnamomi cortex (Cinnamon) plant, and its name is derived from cinnamon. Antimicrobial, Tumoral, Anti-Carcinogenic and Antifungal properties and vasodilator effect have been detected.This study was performed separately in 7 different groups, applied namely as control, atropine, phentolamine, propranolol, nifedipine, tetraethyl ammonium and atropine+ phentolamine+propranolol for the trachea. In the study, the contraction-relaxation responses to cinnamic acid of the relevant tissues were examined after administration of different antagonists or channel blockers to KCl or carbachol pre-contracted trachea tissues.

Cinnamic acid showed contraction and relaxation responses with dosage in trachea. İt has been observed both fist protocol and second protocol with atropine studys. Different results were obtained in the first and second protocol studies with atropine and atropine did not cause significant difference in the presence of KCl, but caused significant contractions in the presence of carbachol. In studies performed with propranolol, both KCl and carbachol showed no significant change in contraction and relaxation responses compared to control. İn the studys with niphedipine, coused contraction in the precence both KCl and carbacol. İn the studys with Tetraethyl Ammonium, did not observed that contraction and relaxation in the precence KCl, coused contractions in the precence carbacol in the study with phentolamine, observed relaxation in the precence KCl, coused contractions in the precence carbacol. Mixture of in group study of atropine, phentolamine and propranolol, did not change in the precence KCl, coused contractions in the precence carbacol compored of control studys. In conclusion, it is thought that cinnamic acid applied on rat trachea smooth muscles, is also influenced by different receptors or pathways other than receptor antagonists and channel blockers preferred by us.

Keywords: Atropine, Trachea, Cinnamic Acid, Nifedipine, Phentolamine, Propranolol, Tetraethyl Ammonium.

(7)

TEŞEKKÜR

Tez çalışmam sırasında benimle bilgi ve tecrübesini paylaşan, gelişmem için bana fırsat veren en önemlisi yüksek lisans yapmama vesile olan değerli hocam Prof. Dr. Hayri DAYIOĞLU hocama teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Tez çalışmam sırasında ve sonrasında desteklerini esirgemeyen büyüğüm sayın Fatih ALAN’a teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Tez çalışmam sırasında, öncesinde ve sonrasında bana katkıları ve yardımları için büyüğüm Sinan DARCAN’a, arkaşlarım Hasan ARİ’ye, Volkan MERCAN’a, Sinem Deniz AKCAN’a, Hülya KÖKDAŞGİL’e, Merve ARAS’a ve Aysun ERDOĞAN’a teşekkür ederim.

Bu günlere gelmemde maddi manevi olarak desteklerini benden esirgemeyen ve hayatım boyunca verdiğim bütün kararlarımda yanımda olan sevgili annem Emine KUNDAKCI’ya, babam Mehmet KUNDAKCI’ya ve kardeşim Buğra Enes KUNDAKCI’ya teşekkür eder saygılarımı sunarım.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v SUMMARY ...vi TEŞEKKÜR ... vii İÇİNDEKİLER ... viii ŞEKİLLER DİZİNİ ... x

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ...xi

1. GİRİŞ ... 1

1.1. Daha Önceki Çalışmalar ... 2

2. GENEL BİLGİLER ... 4

2.1. Kaslar ile İlgili Genel Bilgiler ... 4

2.1.1. İskelet kası ... 4

2.1.1.1. Miyozin filamenti ... 5

2.1.1.2. Aktin filamenti ... 6

2.1.1.3. Transvers tübül - sarkoplazmik retikulum sistemi ... 6

2.1.1.4. Kalsiyum iyonlarının uyarıcı nabzı ... 7

2.2. Kasılma ... 7

2.3. Gevşeme ... 8

2.4. Düz Kaslar... 8

2.4.1. Üniter (visseral) düz kaslar ... 8

2.4.2. Düz kaslarda sinirsel uyarı ... 9

2.5. Nank Sistemi ... 9

2.6. Geçici Reseptör Potansiyeli (TRP) Kanalları ... 10

2.7. Rat Trakeası Anatomi ve Histolojisi... 10

2.8. Trakea Düz Kasında Potasyum Kanalları ... 11

2.9. Voltaj Bağımlı Gecikmiş Rektifiye Potasyum Kanalları ... 12

2.10. ATP Duyarlı Potasyum Kanalları ... 12

2.11. Sinnamik Asit ... 13

2.12. Antagonist ve Blokörler ... 13

2.12.1. Atropin ... 13

2.12.2. Fentolamin ... 14

(9)

İÇİNDEKİLER (devam)

Sayfa

2.12.4. Nifedipin ... 15

2.12.5. Tetraetil amonyum (TEA) ... 15

3. GEREÇLER VE YÖNTEMLER ... 16

3.1. Kullanılan Kimyasal Malzemeler ... 16

3.2. Yöntemler... 16

3.2.1. Deney aşaması çalışmaları ... 16

3.3. İstatistiksel Analizi ... 17

4. BULGULAR ... 18

4.1. Sinnamik Asidin Trakea Üzerine Etkileri ... 18

4.1.1. Atropinin etkileri... 18

4.1.2. Fentolaminin etkileri ... 20

4.1.3. Propranololun etkileri ... 22

4.1.4. Nifedipinin etkileri ... 24

4.1.5. Tetraetil amonyum (TEA)’un etkileri ... 26

4.1.6. Atropin, fentolamin ve propranolol karışımının etkileri ... 28

5. TARTIŞMA VE SONUÇ ... 30

KAYNAKLAR DİZİNİ ... 32 EKLER

EK 1. Deney Hayvanları Yerel Etik Kurulu Onay Belgesi

(10)

ŞEKİLLER DİZİNİ ŞekilSayfa

4.1. Atropin ve kontrol gruplarında SA’in 1. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları. ... 18 4.2. Atropin ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki

kasılma-gevşeme cevapları. ... 19 4.3. Fentolamin ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında

kasılma-gevşeme cevapları. ... 20 4.4. Fentolamin ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında

kasılma-gevşeme cevapları. ... 21 4.5. Propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması çalışmasında trakea

halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları. ... 22 4.6. Propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında

kasılma-gevşeme cevapları. ... 23 4.7. Nifedipin ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki

kasılma-gevşeme yanıtları. ... 24 4.8. Nifedipin ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında

kasılma-gevşeme cevapları. ... 25 4.9. TEA ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki

kasılma-gevşeme yanıtları. ... 26 4.10. TEA ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında

kasılma-gevşeme cevapları. ... 27 4.11. Atropin+fentolamin+propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması

çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları. ... 28 4.12. Atropin+fentolamin+propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması

(11)

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ Kısaltma Açıklama

ACh Asetilkolin

ADP Adenozin Difosfat

ATP Adenozin Trifosfat

cGMP Siklik Guanozin Monofosfat DAG Diaçil Gliserol

IP3 İnozitol 1,4,5-Trifosfat

NA Noradrenalin

NANK Non-Adrenerjik-Non-Kolinerjik

PIP2 Fosfolipidifosfatidilinozitol 2,4-Bifosfat

PLC Fosfolipaz C

SA Sinnamik Asit

TEA Tetraetil Amonyum

TRP Geçici Reseptöt Potansiyeli

TRPA Ankyrin Geçici Reseptör Potansiyeli TRPC Klasik Geçici Reseptör Potansiyeli TRPL Mukolipin Geçici Reseptör Potansiyeli TRPM Melostatin Geçici Reseptör Potansiyeli

TRPN Mekanoreseptör Olmayan Geçici Reseptör Potansiyeli (NOMPC) TRPP Polisistin Geçici Reseptör Potansiyeli

TRPV Vanilloid Geçici Reseptör Potansiyeli VIP Vazoaktif Bağırsak Peptidi

(12)

1.GİRİŞ

Sinamik Asit, Cinnamon cortex bitkisinde oldukça fazla bir şekilde bulunan bir fenolik asit çeşitidir ve ismini bu bitkiden almıştır. Antikanserojen, antitümör, antimikrobiyal, antifungal becerisi olduğu tayin edilmiş ve en önemlisi vazodilatör etkisi olduğu saptanmış olan sinamik asitlerin çalışmamız bakımından önemli olduğu kanaatına tarafımızca varılmıştır.

Son yıllarda yapılan çalışmalarda, bitkisel kaynaklıbesinlerin ihtiva ettiği fenolik bileşiklerin sıklıkla araştırılıp çalışılması, fenolik bileşiklerin insan sağlığı ile olumlu yöndeilişkisinin ortaya çıkmasından ve özellikle kanser riskini azalttığı yönündeki epidemiyolojik sonuçlar açığa çıkmasından dolayıdır. Bazı araştırmacılar flavonoidlerin kansere neden olduğunu iddia etseler de, çoğu bilim insanının ortaya koyduğu raporlar, flavonoidlerin mutasyon ve kanser riskini azalttığı ve hatta ortadan kaldırdığını açıklamışlardır.Fenolik asitler hidroksisinnamik asitler ve hidroksibenzoik asitlere OH ve OCH3 grupları eklenerek meydana

gelmektedir (Alparslan, 2013).

Fenil propan halkasına hidroksil grubunun konumu ve sayılarına göre çeşitlilik gösteren hidroksisinnamik asitler bitkisel kaynaklı besinlerde yoğun bir şekilde bulunurlar. Hidroksisinamik asitler doğada oldukça az miktarda serbest halde bulunurlar. Çoğunlukla asit kaynaklı olarakdoğada mevcutturlar. Hidroksisinamik asitlerin ester biçimleri gıdalarda oldukça yaygındırlar. Ayrıca çoğu bitkide hidroksisinamik asit glikozidleri ve amidleri yaygın olarak bulunmaktadır. Adlandılış şekilleri yapılarında bulundurdukları serbest radikallere göre yapılır. Genellikle C6-C iskelet yapısı üzerine meydana gelen bileşiklerdir (Alparslan, 2013).

Yürütmüş olduğumuz bu tez çalışmasında sinamik asitin(SA) sıçan trakea halkaları üzerinde, farklı dozlara göre alınan kasılma-gevşeme cevaplarına bakıldı ve hangi mekanizma veya mekanizmalarda etkili olduğu gözlemlendi. Çalışmamızda fentolamin, propranolol, atropin, nifedipin, tetraetil amonyum (TEA) gibi reseptör antagonistlerikullanılmıştı. Bu antagonistleregöre ölçülen kasılma-gevşeme yanıtları gözlemlendi.

Çalışmamızın işleyiş şekli iki farklı protokol çalışması üzerine düzenlendi. Birinci protokol çalışmasında 20 dk. boyunca dinlenmeye bırakılan trakea halkalarına farklı reseptör uygulamaları yapıldı ve ardından faklı dozlarda SA takviyesi yapılarak kasılma-gevşeme yanıtları ölçüldü. İkinci protokol çalışmasında ise karbakol ile ön kastırma yapılan organlara kümülatif olarak SA takviyesi yapıldı ve kasılma-gevşeme yanıtları ölçüldü. Her iki protokolde de kontrol gruplarının da olduğu çalışmamızda toplam 56 adet Spraque-Dawley sıçanlar kullanıldı.

(13)

Çalışmamızın amacı SA’in trakea halkaları ürerinde hangi mekanizmaları kullandığı ve kasıma-gevşeme cevapları üzerine etkileri araştırılarak, benzer etkilere sahip madde veya ilaçların üretimine katkıda bulunmaktır.

1.1. Daha Önceki Çalışmalar

SA’nın antikanserojen etkisinin olduğu Liu ve arkadaşlarının 1995’te yürütmüş oldukları çalışmada saptanmıştır.

SA’in antifungal etkisinin olduğu Tavata ve arkadaşları tarafından 1996 yılında yürütmüş oldukları çalışmada ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak yine Tavata ve arkadaşları insan tümör hücrelerinde SA ile yapmış oldukları faklı bir çalışmada antitümoral etkisinin de olduğu saptanmıştır.

İzzo ve arkadaşları 1997’de kobay ileumu üzerinde yürüttükleri çalışmada papaverinin ileum üzerinde farklı reseptör antagonistlerinin etkilerini araştırmışlardır. Çalışma sonucunda fentolaminin, papaverinin inhibe edici etkisini azalttığını, nifedipinin ise kasılmamarı bloke ettiğini gözlemlemişlerdir.

SA’in antimikrobial etkisini 2003 yılında Olasupo ve arkadaşlarının yürütmüş oldukları çalışmada saptanmıştır.

Milchert ve arkadaşları2009’da yürütmüş oldukları çalışmada karbakol varlığında önceden kontrakte edilmiş trakea düz kasında atropin takviyesi gevşemelere neden olmuştur.

SA’in vazodilatör etkisi, Kang ve arkadaşları tarafından 2012 yılında ortaya konulmuştur. Sıçan torasik aortunda yürütülmüş olan çalışmalarında, NO-cGMP-PKG aracılı yolak kullanarak endotele bağlı vazodilatasyon etkisi olduğu gözlemlenmiştir

Moradi ve arkadaşları 2013 yılında yürütmüş oldukları çalışmada ileum organları üzerine Achiella millefolium bitkisi özütünün kasılma-gevşeme yanıtları incelenmiştir. Hangi mekanizmalar üzerine etki edebileceğini araştıran çalışmacılar, KCl ve ACh ile önceden kastırdıkları ileumlarda özütün gevşetici ekileri olduğunu saptamıştır. Antagonist olarak propranolol kullanan araştırmacılar özütün gevşetici etkisini etkilemediği ve özütün gevşetici etkisinin voltaj kapılı Ca+2 kanallarını inhibe ederek neden olabileceği kanısına varmışlardır.

Sedighi ve arkadaşları 2014 yılında R. Damascena özütü ile yürütmüş oldukları çalışmada β-adrenerjik reseptör antagonisti propranololün KCl’nin neden olduğu kasılmaları önemli derecede inhibe ettiğini gözlemlemişlerdir. Özüt içerisindeki etkin olan maddelerin β-adrenerjik reseptörleri etkileyerek,muhtemelen özütün inhibe edici etkisini ortaya çıkarmıştır

(14)

(Borelli vd., 2004). KCl tarafından uyarılan düz kaslarda meydana gelen kasılma ortamda bulunan kalsiyuma bağlıdır (Wang vd., 2002).

Kong ve arkadaşları 2015 yılında vazküler düz kas lifleri ve trombosit kökenli büyüme faktörleri üzerine yapmış oldukları bir çalışmada sinnamik asitin erken elektriksel iletiyi indüklediği ve hücre döngüsü düzenleyici proteinlerin regüle edildiği sonucuna varılmıştır.

Kumar ve arkadaşları 2014 yılında yürütmüş oldukları çalışmada Aegle marmelos yaprağı özütünün ileum, mide ve trakea organları üzerinde etkileri araştırılmıştır. Çalışmada kolinerjik reseptör antagonistleri, serotonerjik ve adrenerjik reseptör antagonistleri kullanılmıştır. İleum organı üzerinde asetilkolin, atropin ve A. Marmelos yaprağı özütü, mide de 5-HT,ketanserin ve A.Marmelos yaprağı özütü, trakea da ise isoprenalin, propranolol ve A. Marmelos yaprağı özütü kullanılmıştır. Sonuç olarak çalışmacılar, A. Marmelos yaprağı sulu özütü izole edilmiş sıçan ileum, mide ve trakea organlarında kolinerjik, serotonerjik ve adrenerjik reseptörler üzerinde agonistik özellik gösterdiği kanısına varılmıştır.

(15)

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Kaslar ile İlgili Genel Bilgiler

Vücudun yaklaşık %10’u düz kas ve kalp kasından oluşurken, %40’a yakını iskelet kasından oluşmaktadır. Bazı özelleşmiş aktivitelerinin dışında hemen hemen tüm kas kümelerinde kasılma kuralları aynen geçerli olmaktadır (Guyton ve Hall, 2001). Tek bir iskelet kas hücresine kas lifi denir ve bağ dokusu tarafından çok sayıda kas lifinin bir arada tutunması ile oluşan yapıya kas denir. Kaslar, yapısal olarak kasılma özellikleri ve kontrol mekanizmalarına göre üç guruba ayrılırlar, iskelet kası, düz kas ve kalp kası (Vander vd., 1994). İskelet kası lifleri arasında anatomik ve işlevsel bağlantı olmasa da oldukça iyi gelişmiş çapraz çizgiler içerir ve istemli olarak kasılır. Kalp kası iskelet kasında olduğu gibi çapraz çizgiler içerir fakat kalp kası görev bakımından bir sinsiyum oluşturur ve dışarıdan bir uyarı olmasa da miyokardda bulunan ve kendiliğinden uyarılar oluşturabilen ritmik kasılmalar gerçekleştirebilir. Çoğu iç organın duvar yapısında yer alan düz kaslar, işlevsel olarak bir sinsiyum oluşturur ve düzensiz olarak uyarılar oluşturan önder odak hücreleri içerirler. Göz ve diğer bazı bölgelerde bulunan düz kaslar ise, kendiliğinden kasılma oluşturmazlar (Ganong, 2001).

2.1.1. İskelet kası

İskelet kası, çok çekirdekli, çapları 10-100 μm arasında değişen ve boyları 20 cm kadar uzayabilen liflerden oluşur (Vander vd., 1994). Her bir kas lifi orta bölgelerinde sonlanmış olan tek sinir ucu tarafından kuvvetlendirilir. Kas liflerinin hücre zarı sarkolemma olarak adlandırılır. Kas lifleriçok sayıda miyofibril bulundurur. miyofibrillerde, 1500 miyozin ve 3000 aktin filamenti vardır. Aktin ve miyozin filamentlerin iç içe girmesi ve düzenli olarak dbağlanmaları ile koyu ve açık bantları oluşur (Guyton ve Hall, 2001). Açık bantlar sadece aktin filamentlerden ibaret olup polarize ışığa izotropiktir (I bandı). Koyu bantlar aktin ve miyozin filamentlerin üst üste gelmesi ile meydana gelir ve polarize ışığa anizotropiktir (A bandı) (Guyton ve Hall, 2001). A bandın orta kısmında yer alan, A bandına oranla daha açık renkli olan, sadece kalın filamentlerden oluşan ve her sarkomerde bulunan iki demet miyozin filamentinin birleştiği bölgeye H bandı adı verilir. H bandın orta kısmı, dar ve koyu renkli olup miyozin filamentlerini birbirine bağlayan protein maddeleri içerir ve M çizgisi olarak bilinir (Vander vd., 1994).

Aktin filamentleri, I bandının ortasında bulunan Z disklerden çıkarak miyozin filamentleri arasına dağılırlar. Z diski kas lifi boyunca miyofibriller arasında çapraz uzanır ve

(16)

bir miyofibrili diğerlerine bağlar (Hole, 1993). Miyofibriller enine bir protein tabakası olan Z diski ile fonksiyonel ünitelere veya sarkomerlere ayrılır. Komşu miyofibrillerin Z diskleri birbirleri ile sıraya dizilerek Z çizgisini oluştururlar (Bullock vd., 1994). Filamentler titin adı verilen filamentoz yapısındaki proteinler içerirler. Bu proteinler Z çizgisinden uzanarak miyozin filamentlerin uçlarına bağlanırlar. Böylece miyozin filamentler, M çizgisi ile birbirlerine ve titin molekülleri ile Z çizgisine bağlanırlar (Vander vd., 1994).

Miyozin filamentlerin, orta kısmı dışında, yanlara doğru çıkan uzantıları çapraz köprülerdir ve bu köprülerle aktin filamentleri arasındaki etkileşme kasılmaya yol açar. Miyofibriller; potasyum, magnezyum, fosfat ile protein enzimleri içeren, sarkoplazma adı verilen ve hücre içi maddelerden ibaret bir matriks içinde bulunurlar. Miyofibrillere paralel uzanan çok sayıda mitokondrinin varlığı kas kasılması için büyük miktarda enerjiye ihtiyaç olduğunun göstergesidir. Kaslarda bulunan ER’a SR denir ve bu yapı iskelet kas liflerinde oldukça gelişmiş ve yoğun olması bu yapının hızlı kas kasılması için ne denli önemli olduğunun bir kanıtıdır (Guyton ve Hall, 2001).

2.1.1.1. Miyozin filamenti

Bu filamentler toplam kas proteinlerinin yaklaşık 2 / 3 kısmını oluştururlar (Hole, 1993). Ortalama 1.6 μm uzunluğunda olan miyozin filamenti, her birinin ağırlığı 480,000 olan yaklaşık iki yüz adet miyozin molekülünden oluşmuştur. Molekül, yapısında iki farklı ağır zincir ve dört farklı hafif zincirden oluşan yapılardan meydana gelir. İki ağır zincir birbiri etrafına spiral olarak sarılır ve her birinin bir ucu kıvrılarak hafif zincirlerle birlikte miyozin başı denilen globuler bir yapı meydana getirir. Zincirin diğer ucuna kuyruk kısmı denir ve bu kuyruk kısımlar demet halinde toplanarak filamentin gövdesini oluştururlar (Guyton ve Hall, 2001).

Yatay bir kesitte izlendiğinde her miyozin filamenti altı adet aktin filamenti tarafından sarmalandığı ve her aktin filamentin üç adet miyozin filamenti tarafından sarmalandığı gözlemlenebilir(Vander vd., 1994).

Kaslarda bulunan uzun bir kuyruk ile iki globüler başı içeren filamente miyozin-II denir. Miyozin başları, aktin ile bağlanan bir bölge ile ATP’yi hidrolize eden katalitik bir bölgeden meydana gelmektedir (Ganong, 2001).

(17)

2.1.1.2. Aktin filamenti

Yaklaşık 1 μm uzunluğunda olan aktin filamenti, aktin, tropomiyozin ve troponin poteinlerinden oluşur. Aktin filamentleri kas proteinlerinin yaklaşık 1 / 4 kısmını barındırırlar (Hole, 1993). F-aktin proteini çift sarmal yapısına sahiptir ve iplikler G-aktin molkekülünden meydana gelmektedir. Her bir sarmal döngüsünde 13 adet G-aktin molekülü bulunmaktadır. Bu moleküllerin her birine birer adet ADP molekülü tutunmuş ve bu ADP tutunan bölgeler, kas kasılması sırasında miyozin filamentinin baş kısmı ile etkileşen aktif bölgelerdir.

Tropomiyozin 38 nm uzunluğunda (Bárány, 1996), F-aktin sarmalın etrafına spiral olarak sarılan, aktin ipliklerin aktif bölgelerini kapatan (her tropomiyozin molekülü yedi aktif bölgeyi kapatır) ve 70,000 molekül ağırlığında olan bir moleküldür. Troponin 26.5 nm uzunluğunda, tropomiyozin molekülüne tutunmuş ve birbirine zayıf olarak bağlı üç protein alt biriminden oluşmuştur. Troponin-I aktin için, troponin-T tropomiyozin için ve troponin-C kalsiyum iyonları için yüksek afinite gösterir (Bárány, 1996; Guyton ve Hall, 2001).

Düz kaslarda bulunan aktin filamenti; tropomiyozin, kaldesmon ve kalponin gibi en az üç protein ile kompleks yaptığı kabul edilir. 75 nm uzunluğunda olan kaldesmon, aktin çift sarmalın ekseni boyunca, tropomiyozin yanında uzanır ve uç uca etkileşmelerine izin verecek derecede aktin ile tropomiyozine güçlü şekilde bağlanmıştır. Ortamdaki Ca⁺ ²-kalmodulin miktarının düşmesi aktomiyozin ATPaz aktivitesini ve dolayısı ile aktin ile miyozin arasındaki etkileşimi inhibe eder. Bazı araştırmalara göre kaldesmon, özellikle aktin ile tropomiyozinin hareketlerini kısıtladığını tespit edilmiştir. Ortamda kalsiyum iyonlarının artması kalmodulin ile kaltropin gibi kalsiyum bağlayan proteinler aktive olur ve bu proteinler kaldesmona yüksek afinite ile bağlanarak etki yapmasını engellerler (Bárány, 1996).

Yapılan incelemelere göre, düz kas aktin filamentlerinde eşit oranda kalponin ve kaldesmona rastlanmıştır. Kalponin, aktomiyozin ATPaz aktivitesini engellemesi yanında aktin filamentlerin hareket yapmalarını da engeller. Kalponin, ortamdaki kalsiyumdan bağımsız olarak etki gösterdiği bilinmektedir (Bárány, 1996).

2.1.1.3. Transvers tübül - sarkoplazmik retikulum sistemi

Transvers tübül (T-tübül), hücre membranından başlayan ve kas lifini bir tarafından diğer tarafına kadar kateden yapılardır. Bu yapılar hücre membranına bağlandıkları yerde hücre dışı ortamla temas halindeler ve aralarında dallanarak bütün miyofibriller için birleştirici bir ağ oluştururlar. SR ise biri miyfibrillere paralel uzanan longitudinal tübüller, diğeri sisterna adı verilen T-tübüllerine bitişik iki büyük parçadan oluşmuştur (Guyton ve Hall, 2001). Bu iki

(18)

sisteme birlikte sarko tübüler sistem denir (Ganong, 2001). SR’un veziküler tübülleri içerisinde yüksek konsantrasyonda kalsiyum iyonları bulunmaktadır. Aksiyon potansiyelinin T-tübüllere ulaşması SR’un özellikle sisterna kısmı üzerinde bulunan kalsiyum kanallarının açılmasına neden olur. Böylece kalsiyum, sarkoplazmaya difüze olur ve kasılmayı başlatmış olur (Hole, 1993).

2.1.1.4. Kalsiyum iyonlarının uyarıcı nabzı

Dinlenim durumunda miyofibrilleri saran SR’da 10⁻ molar kadar kalsiyum iyonu bulunmaktadır. T-tübül ve SR’un uyarılması kalsiyum iyon konsantrasyonunu sitoplazmada 2x10-4 molara kadar yükseltir. Bu düzey maksimum kas kasılması için gereken 2x10⁻ ⁵

molardan 10 kat daha fazladır. Ardından kalsiyum pompası devreye girerek tekrar kalsiyum düzeyini düşürür. İskelet kas liflinde bu kalsiyum pulsasyonu, 1/30 saniye sürerken, kalp kasında aksiyon potansiyelinin yavaş olması nedeni ile 1/3 saniye sürmektedir (Guyton ve Hall, 2001).

2.2. Kasılma

Motor sinirin uyarılması, ACh salgılanması ve nikotinik reseptörlerin aktivasyonu sonucu, motor son plak zarında Na⁺ ve K⁺ geçirgenliği artar ve devamındameydana gelen son plak potansiyeli kas lifinde aksiyon potansiyelini oluşturur (Ganong, 2001). Oluşan aksiyon potansiyeli kas lifi boyunca ilerler, kasın iç kısmına doğru T-tübülleri aracılığı ile yavaş birşekildeyol izler. T-tübülleri dihidropiridin reseptörleri ihtiva eder. Dihidropiridin reseptörleri (dihidropiridin tarafından bloke edilen) voltaj değişikliğine karşı algılama görevi yaparlar ve SR’daki kalsiyum salıverilme kanalı olan RyR’lerine mekanik olarak bağlıdırlar. Aksiyon potansiyeli sırasında dihidropiridin reseptörlerin aktivasyonu RyR’lerin mekanik birşekilde açılmalarınısağlar. Bu reseptörler, liganda bağlı bir kalsiyum kanalı olan ve IP3’a bağlandığında

ER’dan sitoplazmaya kalsiyumun salıverilmesine neden olan IP2R’leri ile benzerdirler. Bunun

sonucu olarak sitozolde artan kalsiyum kas kasılması için gereken düzeye ulaşmış olcaktır. Kalp kasında, Ca+2’un bu kanallar üzerinden hücre içine akışı, SR’dan kalsiyum salıverilmesini

etkilerse de, iskelet kasında, kalsiyumun bu yolla girişi, SR’dan kalsiyum salıverilmesi için gerekli değildir (Vander vd., 1994; Ganong, 2001).

Kalsiyum iyonları, troponinin C alt birimine bağlanır ve bu bağlanma sonucu, troponin-I’nın aktin ile oluşan bağlantıları zayıflamaya başlar ve bu da tropomiyozinin yatay bir şekilde hareket etmesine izin verir. Böylece aktin filamenti üzerinde yer alan miyozin bağlanma

(19)

bölgeleri açığa çıkar. Troponin molekülü, yedi farklı miyozin bağlanma bölgesini açığa çıkartır (Vander vd., 1994).

Diğer taraftan miyozin başındaki ATP hidrolizi sonucu miyozin başının konformasyonunu değişir ve miyozin başı ile miyozin bağlanma bölgeleri arasında çapraz köprüler kurulur. Miyozin baş kısımların, aktine sıkıca yapışması ve ardından bu başların bükülmesi filamentlerin birbirleri üzerinde kaymalarına yol açar (Ganong, 2001). Bu kayma sırasında ne aktin, ne de miyozin filamentlerin boyunda herhangi bir kısalma meydana gelmez (Vander vd., 1994). Hem ATP hem de hidrolizi yapan ATPaz enzimi, miyozinin çapraz köprülerine bağlı olarak bulunmaktadır (Bullock vd., 1994).

2.3. Gevşeme

Kalsiyum iyonları ortamda kaldığı sürece kasılmalar devam eder. Ancak SR’da bulunan kalsiyum pompaları devreye girerek kalsiyum iyonlarını hücre içi organellere geri pompalarlar. Yine SR’da bulunan, kalsekestrin proteini kalsiyum iyonlarını bağlayarak depolama işlemine aracılık ederler (Guyton ve Hall, 2001).

Ortamda yüksek konsantrasyonda kalsiyum bulunduğu sürece, aktin ile miyozin arasındaki bağlantı ve kasılma devam eder. Ancak bu iyonlar Ca+2–Mg+2ATP’az pompası

tarafından hızlı şekilde SR’a geri pompalanır. Böylece aktin ile miyozin arasındaki etkileşim durur ve gevşeme olur (Hole, 1993). ATP’nin hidroliz ürünü yani ADP ve inorganik fosfatın birleşerek yeni bir ATP molüklün oluşumasıyla çapraz köprünün aktinden ayrılması mümkün olur (Bullock vd., 1994).

2.4. Düz Kaslar

İskelet kas liflerine oranla daha kısa olan düz kas hücreleri tek çekirdekli yapıya sahiptirler. Düz kas hücrelerinde, aktin ve miyozin filamentleri düzensiz dağıldıklarından iskelet kasındaki çizgili görünüm oluşmamaktadır. T-tübül yapısı bulunmayan düz kas hücrelerinde SR da az gelişmiştir.

2.4.1. Üniter (visseral) düz kaslar

Üniter düz kas hücreleri arasında çok sayıda yarık bağlantılar (gap junction) mevcuttur. Bitişik hücreleri bir birine bağlayan, uyarı molekül ve metabolitlerin geçişine izin veren bu yapılara yarık bağlantılar denir (Krauss, 2003). Bu yarık bağlantılar sayesinde, aksiyon potansiyeli bir hücreden ötekine kolayca yayılır ve düz kas hücreleri tek bir birim gibi kasılırlar (Hill vd., 2004).

(20)

Üniter düz kas kasılmaları sinirsel, hormonal ve lokal faktörlerlerden etkilenir. Ayrıca gerim gibi uyaranlara da duyarlıdır ve bu durum kasılmalarına yol açar. Üniter düz kas hücrelerin çoğu spontan olarak aksiyon potansiyeli oluşturmasa da, bazı hücreleri spontan aksiyon potansiyeli oluşturur ve bu aksiyon potansiyeli hücreler arası yarık bağlantılarla tüm liflere dağılır (Vander vd., 1994).

Üniter düz kaslar vücutta; barsak, safra kanalları, üreter, uterus ve kan damarları gibi çok sayıda iç organın duvar yapısında yer aldığı için bunlara visseral düz kaslar denir (Guyton ve Hall, 2001). Visseral düz kaslar, dışta longitudinal ve iç kısımda sirküler olmak üzere iki tabakadan meydana gelir. Bu iki kas tabakası, organın çok özel fonksiyonlarını göstermede yardımcı olurlar (Hole, 1994).

2.4.2. Düz kaslarda sinirsel uyarı

Otonom sinirler kas tabakaları üzerine yayılma göstererek dallanırlar. Kas hücrelerinde uyarı, kas liflerinde dış katmanda başlar ve iç katmanlara ya oluşan aksiyon potansiyelinin iletilmesi ile ya da aracı madde emilimi ile yayılırlar(Guyton ve Hall, 2001). Aracı maddeler, düz kaslar liflerini uyaran akson noktalarının genişlemelerindeki (varikozite) veziküllerden salgılanır (Vander vd., 1994). Düz kasları uyaran otonom sinirler tarafından salgılanan en önemli aracı maddelerasetilkolin ve Na+’dur. Amaasla ikisi birlikte aynı sinir

bölgesindensalınmazlar. Bu transmiter maddelerinden birisi düz kası uyarıyorsa diğerideonu engeller (Hole, 1993).

Bir çizgili kasın kasılması şöyle gelişir. Öncelikle motor nöronunda boşalma meydana gelmektedir. Motorun üzerindeki son plak bölgesinde asetilkolin salınımı meydana gelir. Asetilkolin, nikotinik reseptörlere bağlanır. Böylece son plak bölgesinde Na+ ve K+

geçirgenliğinde artma gözlenir. Geçirgenlikteki artma potansiyel oluşumunu tetikler. Kas liflerinde aksiyon potansileyi oluşur. Potansiyel T tübülleri boyunca yayılır. Sarkoplazmik retikulumdan salınan Ca+ aktin ve miyozin flametnlerinde bulunan troponin C’ye bağlanarak

kasılmayı meydana getirir. Gevşeme durumunda ise Ca+2 sarkoplazmik retikuluma tekrar

toplanır ve troponin C’den ayrılır. Böylece aktin ve miyozin arasındaki etkileşim son bulur ve gevşeme meydana gelir.

2.5.Nank Sistemi

Bazı organlarda elektriksel uyarılara vermiş oldukları cevap, farmakolojik olarak sistemlerin indüklenme durumlarından etkilenmemesi ve kalıcı cevaplar meydana getirmesi bu organlar üzerinde kolinerjik olmayan sinir aksonları ya da adrenerjik olmayan sinir aksonlarının

(21)

olduğu konusunu düşündürmüştür. Bu durum sempatik ve parasempatik sinir sisteminin sınıflandırması olan nörokimyasal sınıflandırmada üçüncü bir sistemin varlığını belirtmişler ve bunu non adrenerjik non kolinerjik sinir sistemi(NANK) olarak tanımlamışlardır (Kayaalp, 2005).

Öne sürülen farklı bir fikir de pelvik sinirsel uyarılarına cevap olarak mesane orgalarında atropin antagonistine karşı dirençli olan uyarıların oluşmasıbilgisi, NANK sistemi konusunda ilk ortaya atılmış bilgidir(Langley ve Anderson, 1895). Süre gelen yıllar sonrasında bu kasılmanın atropin ile engellenmesinden sonra gevşeme meydana geldiği ve bunun sebebi olarak gangliyon uyarıcı nikotinik intestinal sitemin olduğu ifade edilmiştir (Tamer, 2007).

NANK sistemlerinin mesane ve bağırsakta da bulunduğuna dair kanıtlar 1960’lı yılların başlarında ortaya atılmıştır. Bağırsakta adrenerjik reseptör blokörü olan bretilyumun hiperpolarizasyonlar meydana getirdiği fakat bu durumun tetrodotoksin tarafından engellendiği gözlemlenmiştir. Bunlara sebep olan durumun NANK sinirlerinin uyarılmasına cevaben meydana gelmiş olan inhibitör kavşak potansiyeli olabileceği ileri sürülmüştür. Atropin varlığında kediler üzerinde yürütülmüş olan çalışmada mide de vagal sinir uyarıları ile meydana gelen adrenerjik sinir inhibe edici ajanların etkisiz bırakıldığı tespit edilmiştir(Tamer, 2007) 2.6. Geçici Reseptör Potansiyeli (TRP) Kanalları

Transient receptör potantial(TRP) kanalları ilk defa Clapham ve arkadaşları tarafından 2003 yılında Drosophila türü sirke sineklerinin göz hücrelerinde tespit edilmiştir. Yedi alt gruba ayrılmaktadır. TRPC, TRPM, TRPP, TRPA, TRPL, TRPV, TRPML, TRPN Grup ayırımları aminoasit benzerliklerine göre düzenlenmiştir. Bu tür kanalların çoğundan fazlası uniport olmayan yani, Na+ ve Ca+2 ko-trasnsportu yapan iyon kanallarıdırlar.

Sinnamik asit ve hidroksi sinnnamik asit türevleri TRPA1 ve TRPV1 grubu kanallarını kullandığına dair bulgular mevcuttur (Andrade , 2006; Hata, Sadofsky vd., 2011).

2.7. Rat Trakeası Anatomi ve Histolojisi

Rat trakeası anatomik olarak insan trakeasına çok benzer, krikoid kıkırdak alt hizasından başlayıp üst mediastinuma kadar uzanır. Rat trakeasında yaklaşık 24 kıkırdak bulunur, lümen çapı yaklaşık 3 mm, duvar kalınlığı 1 mm olup oval şekilde görülür. Uzunluğu karinaya kadar yaklaşık 33 mm’dir ve karinada sağ ve sol ana bronşlara ayrılır. Kıkırdak halkaların arka kısmı transvers düzlemde düz kas liflerinden oluşmuştur.

(22)

Trakea solunumla ve postural hareketlerle yer değiştirebilir. Yalnız solunumla ilgili düz bir boru şeklinde olan larinksden sonra gelen solunum yolu kısmı boyun komşulukları şöyledir. Ön komşuluğunda tiroid bezi, hyoid altı kasları ve fasia kolli superfisialis vardır. Yan komşuluğunda ise a.karotis kommunis, tiroid bezinin yan lobları bulunur. Arka kesimde özefagus bulunur, özefagus ile arasındaki oluktan n.laringeus inferior geçer. Torakal parçası arka mediastendedir veön komşuluğunda a.karotis kommunis sinistranın başlangıç kısmı, trunkus brakiosefalikus, timus artıkları ve vena brakiosefalika sinistra ile komşudur. Bifurkasyon seviyesinde trakeanın ön yüzü arkus aorta ile komşudur.

Histolojik olarak 3 tabakadan oluşur.

1) Tunika mukosa; a. epitel tabakası b. lamina propria c. tunika submukosa 2) Tunika kartilaris

3) Tunika adventisya

Epitel alt seviyelerde üst seviyelere göre belirgin olarak daha incedir. Epiteli tek katlı olmasına karşın çekirdeklerin farklı seviyelerde olmasından dolayı çok katlı gibi görünür. Epitel tabakasında ışık mikroskobu ile görülebilen başlıca 3 tip hücre vardır. Bunlar;

1) Silialı hücreler: epitel hücrelerinin % 35'i bu gruptandır. Apikal kısımlarında siliaları olan uzun, silindirik hücrelerdir. Mikrovilluslarıda vardır ve Silialı hücrelerin sayısı büyük memelilerdekine göre daha azdır.

2) Goblet hücreleri: epitel hücrelerinin % 9,3‟ü bu gruptandır. Kadehe benzeyen, mukus salgılayan hücrelerdir.

3) Bazal hücreler: epitel hücrelerinin % 24,2‟si bu gruptandır. Diğer hücreler için Prekursördürler.

Bazal lamina üzerinde otururlar ve lümene ulaşamazlar. Epitelde bu hücreler dışında lenfositler görülür. Trakeanın lamina propriası incedir ve çoğu longutidinal uzanan elastik lifler ve elastik fibriller içerir. Ayrıca küçük gruplar halinde lenfositler, mast hücreleri, lenf follikülleri ve çok seyrek olarak bez yapıları gözlenir. Dayanıklı olan kıkırdak tabaka hyalin kıkırdak içerir ve difüzyon ile beslenir. Tunika adventisya trakeayı çevre dokulara bağlayan gevşek bağ dokusu özelliği taşır (Baker, 1979)

2.8. Trakea Düz Kasında Potasyum Kanalları

Potasyum kanalları hava yolu düz kas hücrelerinde ve eozinofiller, bazofiller, makrofajlar gibi inflamatuvar hücrelerinde yaygın olarak bulunmaktadır. Örneğin, hava yolu düz kas hücrelerinde Ca, voltaj bağımlı gecikmiş rektifiye K+ kanalları (Kv), KATP gibi

(23)

değişik tipte potasyum kanalları tanımlanmıştır. Bu kanalların uyarılabilen hücrelerde önemli fizyolojik fonksiyonları söz konusudur. Potasyum kanalları dinlenme membran potansiyelinin sağlanmasında ve repolarizan veya depolarizan akımların oluşmasında rol oynarlar. Başlıca etkileri bulundukları hücrelerin uyarılabilirliklerini ve uyarının dağılımını azaltmaktır . Hava yolu düz kas hücreleri -45’den -60 mV’a kadar değişebilen oldukça kararlı bir dinlenme membran potansiyeline sahiptir. insan ve kobay gibi birkaç türde hava yolu düz kas hücrelerinin dinlenme potansiyelinde çok az dalgalanmalar görülür. Bu dalgalanmalar güçlü dışa doğru rektifikasyon nedeniyle nadiren aksiyon potansiyeline dönüştürülebilir. Bunun anlamı membranın depolarize olma çabasının potasyum kanallarının açılmasıyla oluşan membran hiperpolarizasyonu aracılığıyla engellenmesidir. Potasyum kanal kondüktansı hava yolu düz kas hücrelerinin rektifiye iyon akımlarından ve elektriksel stabilitesinden sorumludur.

2.9. Voltaj Bağımlı Gecikmiş Rektifiye Potasyum Kanalları

Hava yolu düz kas hücresindeki Kv kanalları 4 adet α-alt üniteleri ve 4 intraselüler β-alt ünitelerinden oluşmaktadır. Kv kanalları kalsiyumdan bağımsız voltaja duyarlı potasyum kanallarıdır. Sadece 20mV’un üzerinde membran depolarizasyonu kanalı aktive eder ve gecikmiş dışa doğru potasyum akımı gerçekleşir. Bu kanallar üzerinde çalışmak için selektif inhibitörlere ihtiyaç vardır. 4-AP (1-5mmol/L) Kv potasyum kanallarının inhibitörü olup bu tip kanal araştırmaları için uygun bir farmakolojik ajandır. Gastrointestinal, özefagus ve damar düz kaslarında yapılan çalımalar Kv kanallarının düz kasların dinlenme membran potansiyelinin ve dinlenme geriliminin kontrolünde önemli rol oynadığını göstermektedir. Kv kanalları intraselüler kalsiyum konsantrasyonu ve membran kalsiyum kanal aktivitesinin kontrolüyle düz kas uyarılabilirliğini sağlayan önemli bir potasyum kanalıdır.

2.10. ATP Duyarlı Potasyum Kanalları

KATP kanalları por oluşturucu α-alt ünitesi olarak içe rektifiye potasyum kanal ailesinden Kir6.x (Kir6.1 veya Kir6.2) ve düzenleyici β-alt ünitesi olarak ATP-bağlayıcı kaset protein süper ailesinden sülfonilüre reseptörü SUR’dan (SUR1 veya SUR2) oluşan hetero-oktamer bir kanaldır. İlk olarak insülin sekresyonunun düzenlendiği pankreatik β hücrelerinde tanımlanmasından sonra düz kaslar ve çeşitli nöronları da içeren değişik dokularda da belirlenmiştir. Bu kanallar voltaj ve hücre içi kalsiyum düzeylerinden çok az etkilenmesine karşın temel olarak hücre içi ATP/ADP oranı ile düzenlenmektedir. Bu tip kanallar ATP ile inhibe edilmekte, MgADP ile açılmaktadır. Geçtiğimiz on yıl içerisinde kanal aktivasyonu yapan ligandlara benzer şekilde potasyum kanallarını açabilen kromakalim, lemakalim, bimakalim, rilmakalim gibi yeni farmakolojik ajanlar ortaya çıkmıştır. SDZ 217-744 ve KCO

(24)

912 gibi ikinci kuşak benzopiran derivelerinin hava yolları üzerine daha selektif olduğu gösterilmiştir. Ek olarak pinasidil gibi bazı siyanoguanidin deriveleri de geliştirilmiştir. Bu bileşikler potasyum kanal açıcıları olarak adlandırılmaktadır. Glibenklamid gibi sülfonilüre deriveleri ise KATP kanallarının selektif blokörü olarak kullanılmaktadır. Sıçanlarda ve insan hava yolu düz kas hücrelerinde yapılan çalışmalarda dinlenme durumunda glibenklamid’in bazal tonus, dinlenme membran potansiyeli ve intraselüler kalsiyum konsantrasyonu üzerine etkisiz olduğu gösterilmiştir.

2.11. Sinnamik Asit

Son yıllarda yapılan çalışmalarda, bitkisel kaynaklı besinlerin ihtiva ettiği fenolik bileşiklerin sıklıkla araştırılıp çalışımlası, fenolik bileşiklerin insan sağlığı ile olumlu yönde ilişkisinin ortaya çıkmasından ve özellikle kanser riskini azalttığı yönündeki epidemiyolojik sonuçlar açığa çıkmasından dolayıdır. Bazı araştırmacılar flavonoidlerin kansere neden olduğunu iddia etseler de, çoğu bilim insanının ortaya koyduğu raporlar, flavonoidlerin mutasyon ve kanser riskini azalttığı ve hatta ortadan kaldırdığını açıklamışlardır. Fenolik asitler hidroksisinnamik asitler ve hidroksibenzoik asitlere OH ve OCH3 grupları eklenerek meydana

gelmektedir (Alparslan, 2013).

Fenil propan halkasına hidroksil grubunun konumu ve sayılarına göre çeşitlilik gösteren hidroksisinnamik asitler bitkisel kaynaklı besinlerde yoğun bir şekilde bulunurlar. Hidroksisinamik asitler doğada az miktardaserbest olarakbulunurlar. Çoğunlukla asit türevleri olarakdoğada mevcutturlar. Hidroksisinamik asitlerin ester biçimleri gıdalarda oldukça yaygındırlar. Ayrıca çoğu bitkide hidroksisinamik asit glikozidleri ve amidleri yaygın olarak bulunmaktadır. Hidroksi sinnamik asit sentezi bitkilerde, l-phenilalanin ile başlar ve 4 adet enzim varlığında 4 farklı basamakta gerçekleştirilir. Yapısal olarak sinnamik asitler oluşumun ardından serbest radikaller ihtiva ederler ve adlandırılış biçimleri de bu serbest radikallere göre yapılmaktadır. Genellikle C6-C iskelet yapısı üzerine meydana gelen bileşiklerdir (Alparslan,

2013).

2.12. Antagonist ve Blokörler 2.12.1. Atropin

Atropin D ve L hiyosiyamin karışımının aynı oranda karıştırılmasından meydana gelmektedir. Elde etme yöntemleri, solaneserlerden ayırma yoluyla ya da sentetik olarak üretimiyle olmaktadır. Ayırma yöntemi ile elde edilmesi sonucu kristalize baz atropin oluşur. Kristalize atropin suda az eridiğinden sülfat tuzu daha sık kullanılır. Atropin sülfat beyaz ve ya

(25)

reksiz halde kristalize şeklinde bulunur. Atropin vücuda enjekte olduktan sonra doku ve organlarda atropin esteraz enzimi tarafından hidrolize edilir. Hidrolizin devamında enzim aracılığı ile tropanol ve inaktif asit oluşur. Atropin bir muskarinik reseptör antagonistidir. Selektif olarak reseptör alt birimlerini ayıramayan muskarinik reseptörlerin, reseptör alt ünitelerine olan affinitesinin üst üste binmesinden kaynaklanmaktadır (Altınkurt, 1981). M1,M2,M3,M4 ve M5 reseptörlerine bağlanma affiniteleri sırasıyla 9-9.7,8.7-9.3,8.9-9.2,8.9-9.1,8.9-9.7 dir ve oldukça yüksektir (Çabadak, 2006).

Sinir sistemi üzerinde eser dozlarda bazı bölgelerinde psişik eksitasyon öforizan etkilere sahiptirler. Otonom sinir sistemleri üzerinde hızlı parasempatikolitik etkiye sahiptir. Bunu yavaş sempatomimetik etki takip eder. Düz kaslar üzerinde atropin muskarinik reseptör etkilerini azaltır. Nikotinik etkiyide arttırır ve bu sebeple az da olsa arterlerdeki basıncı yükseltir (Altınkurt, 1981).

0,5 veya 1 mg atropin takviyesi önceden deprese edilmiş santral sinir sistemindeki sinir liflerinde etki göstermez. 2-4 mg atropin takviyesi serebral korteks hücrelerini uyarır. Atropinin kan basıncına etki yapması için serapotik dozdan farklı olması gerekir. Ancak yüksek dozda atropin vazokonstrüktör merkezi uyarır ve tansiyonu yükseltir. Atropin yalnızca karın boşluğunda bulunan kan damarlarını daraltır. Tüm bunların yanında atropin ayrıca 0,5-0,6 mg dozlarında solunum merkezini ve vagusu uyarır ve bradikardiye neden olur(Altınkurt, 1981). 2.12.2. Fentolamin

Fentolamin, non-selektifα-adrenerjik reseptör antagonistlerindendir ve bir imidazolin türevidir. Fentolaminin α-adrenerjik reseptörler üzerinde hem α-1 alt reseptör birimlerinde hem de α-2 reseptör alt birimlerinde eşit sayıda bağlanma bölgeleri mevcuttur(Bökesoy, 2000). Fentolamin düz kaslar üzerinde gevşetici ajan olarak kullanılır. Bu etkinin yanında ayrıca kolinomimetik, histaminik ve sempatomimetik etkilerine de sahiptir. Fentolamin ve fentolamin benzeri adrenerjik reseptör modelleri bağlı oldukları pereptör üzerinde etkilerini yarışma yolu ile gösterirler. Az da olsa intrensek aktiviteleri de mevcuttur. Antagonist-reseptör beraberliği sempatomimetik aminlerin etki edebilmeleri için gerekli olan serbestliğini azaltır, azalan buserbestlikle birlikte aminlerin neden olabilecekleri cevapların çoğunluk kısmı azalmış olur. Bu gibi ajanlar kompetitif bloke eden ilaçlar olarak sınıflandırılırlar (Joseph, 1989).

Fentolaminler alfa adrenerjik reseptörler üzerinde inhibe edici etki göstermelerinin yanında 5-HT’nin de neden olabileceği etkileri azaltır. Histamin H1 ve histamin H2 reseptörlerinin üzerlerinde de agonistik bir etkiye neden olabilir (Richard, 2009).

(26)

2.12.3. Propranolol

β blokörleri adrenerjik aracı maddelerin beta adrenoreseptör üzerlerinde etkilerini engellemektedir. En çok bilinen beta adrenoreseptör blokörleri, timolol, pindol, metaprolol ve propranololdür (Labreze, 2008).

Propranolol nonselektif bir β-adrenoreseptör blokürüdür ve β-1 ve β-2 reseptörlerinin her ikisinin de çalışmasını engeller (Dobarro vd., 2013). Bu sinir sistemi haricinde farklı olarak her hangi bir otonom sinir sistemi aktivitesi yoktur. Propranolol, β-1 be β-2 bölgeleri için uyarıcı olan ajanlara özel rekabetçi bir antagonisttir (Pereira-Leite vd., 2013)

Propranolol ayrıca farklı olarak α-adrenoreseptörün aktifliğini, nörepinefrin salınımını veya nörepinefrin geri emilimini inhibe edebilir ve yükselmesini sağlayabilir (Richard, 2009). 2.12.4. Nifedipin

Etkili bir hipertansif engelleyici ilaç grubuna dahil olan nifedipin, 1,4-dihidropiridin kaynaklı kalsiyum kanal blokörlerindendir. Düz kaslarda gevşemeye yol açarlar. Hipertansif engelleyici etkilerini, dihidropiridin kaynaklı kalsiyum blokörleri etkilerini iki farklı yol üzerinden göstermektedir. L-tipCa+ kanallarına bağlanırlar. Dolayısı ile hücre duvarından

içeriCa+alınımınıengelleyerek gevşemeye neden olurlar (Korstanje, 2000).

2.12.5. Tetraetil amonyum (TEA)

Hodgkin ve Huxley yürütmüş oldukları bir çalışmada voltaj bağlı K+ kanallarını

gecikmiş doğrultucu olarak adlandırmışlardır. Voltaj bağlı K+ kanalları depolarizasyon ile aktif

olurlar ve aksiyon potansiyelinin süresi, oluşum şeklini ayrıca ateşleme frekansını düzünlerler. K+ kanallarının gecikmiş doğrultucu olarak adlandırılmalarının en önemli sebebi kanalın aktif

olmasında etken olan sodyum kanallarına kıyasla fazlaca yavaş olması ve bir yönden diğer yöne akımı kolayca aktabilmesindendir. Bu kanallarda uyarı devam ettiği sürece etkide aynen devam eder(Vanhoutte vd., 1986; Gottlieb vd., 1991; Olesen vd.,1993; Demirel vd., 1994;). Gecikmiş dorultucu olmasının yanında depolarizasyonla aktive olan fakat hızlı inaktivasyon gerçekleştiren K+ akımları da tespit edilmiştir. Bu tür akımlara A akımları adı verilir. Yinede gecikmiş

doğrultucu tür akımların çalışmasının engellenmesi voltaj bağımlı K+ kanal blokörleri ile inhibe

(27)

3. GEREÇLER VE YÖNTEMLER 3.1. Kullanılan Kimyasal Malzemeler

1) Glukoz Anhidraz 2) Sodyum Klorid

3) Sodyum Hidrojen Carbonat 4) Asetilkolin Klorid 5) Fentolamin Hidroklorid 6) Propranolol Hidroklorid 7) Atropin 8) Nifedipin 9) Tetra-etil-amonyum Klorid 10) Karbakol 3.2. Yöntemler 3.2.1. Deney aşamasıçalışmaları

İki farklı deney aşaması çalışması üzerine planlanmış deney çalışmamızda toplamda 56 adet hayvan kullanılmıştır. Her grupta 8 hayvan çalışması hazırlanmıştır.

1. Deney aşamasında:

KCl varlığında yapılan deney aşaması çalışmasında izlenen adımlar şu şekildedir;  Her organın KCl solüsyonu ile canlılığı tayin edildi

 KCI ile canlılığıtespit edilen organlar Henselit Solüsyonu ile yıkandı.

 Yıkanan organlar20dk dinlendirildi vereseptör antagonistleri farklı dozlarda verildi.  Antagonist verilen organlar 45 dk dinlendirmenin ardından 10-6 M Sinamik Asit

uygulandı ve hesnelit solüsyonu ile yıkama yapıldı.

 Yıkamanın ardından 20 dk dinlendirilen organlara 10-5 M Sinamik Asit verildi ve

yıkama yapıldı.

 Yıkamanın ardından 20 dk dinlendirilen organlara 10-4 M Sinamik Aasit verildi ve

yıkama yapıldı.

 Yıkamanın ardından 20 dk dinlendirilen organlara 10-3 M Sinamik Asit verildi, etkileri

(28)

2. Deney aşamasımda:

Karbakol varlığında gerçekleştirilen deney aşaması çalışmasında izlenen adımlar şu şekildedir;

 Her organın KCl solüsyonu ile canlılığı tayin edildi.

 KCl ile canlılığı tayin edilen organlara Henselit solüsyonu ile Yıkama yapıldı  Yıkama yapılan organlar 20 dk dinlenmeye bırakıldı ve reseptör antagonisti verildi.  Reseptör antagonisti verilen organlar 60 dk boyunca Henselit solüsyonu içerisinde

dinlendirildi.

 Uzun süre dinlendirilen organlar 60. dk’nın sonunda karbakol ile ön kastırma yapıldı.  Ön kastırmaya maruz kalan organlara artan dozlar halinde doz yoğunluğu yükseltilerek

Sinamik Asit verildi ve kasılma ya da gevşeme cevapları tayin edildi.

Belirtilen deney aşaması çalışmalarında her ikisinde de ayrı olmamak sureti ile 8’er hayvandan oluşan atropin, fentolamin, propranolol, nifedipin, TEA ve atropin+fentolamin+propranolol(mix type) grubu ve bu gruplara ayrıca birde kontrol grubu ile birlikte toplam 7 grup çalışması uygulandı (Güldali Dudlu, Ö., 2012).

3.3. İstatistiksel Analizi

Çalışmamızın istatiksel analizi ‘IBM SPSS’ proğramı kullanılarak tek yönlü anova testi ve dunnet’s kullanılmıştır. Alınan sonuçlar ile birlikte ‘graphpad prism’ proğramında yorumlamalar yapıldı ve grafik dizaynları oluşturuldu. Anlamlılık derecesi “0,05” kabul edildi.

(29)

4. BULGULAR

4.1. Sinnamik AsidinTrakea Üzerine Etkileri

Sıçan trakea halkalarında sinnamik asitin doza bağlıkasılma gevşeme yanıtları 4.1.1. Atropinin etkileri

Sinnamik asitin doza bağlı olarak kasılma-gevşeme cevaplarını atropin, anlamlı olarak değiştirmedi (Şekil 4.1).

Şekil 4.1. Atropin ve kontrol gruplarında SA’in 1. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları.

(30)

Karbakol’ün trakea halkalarında meydana getirdiği kasılma-gevşeme cevaplarını SA önemli derecede değiştirdi ve kasılmalara neden oldu. “p>0,05”, [Şekil 4.2].

Şekil 4.2. Atropin ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme cevapları.

(31)

4.1.2. Fentolaminin etkileri

SA’in doza bağlı kasılma-gevşeme cevaplarını fentolamin anlamlı olarak değiştirdi ve gevşemelere neden olduğugözlemlenmiştir (p>0,05) (Şekil 4.3).

Şekil 4.3. Fentolamin ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında kasılma-gevşeme cevapları.

(32)

Karbakol’ün trakea halkalarında meydana getirdiği kasılma-gevşeme cevaplarını SA önemli derecede değiştirdi ve kasılmalara neden oldu. “p>0,05” , [Şekil 4.4].

- 7 - 6 - 5 - 4 - 3 - 2 0 5 0 0 1 0 0 0 1 5 0 0 L o g S in n a m ik A s it [ M ] K a rb a k o l k o n tro l fe n to la m in e

Şekil 4.4. Fentolamin ve kontrol gruplarında SA’in 2.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında kasılma-gevşeme cevapları.

(33)

4.1.3. Propranololun etkileri

SA’in doza bağlı olarak kasılma-gevşeme yanıtlarını, propranolol anlamlı olarak değitirmemiş ve propranolol grubunda KCl varlığında gevşemeler gözlenmiştir. “p<0,05”, [Şekil 4.5].

Şekil 4.5. Propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 1.deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları.

(34)

Karbakol’ün trakea halkalarında meydana getirdiği kasılma-gevşeme cevaplarını SA önemli derecede değiştirmedi. “p>0,05”, [Şekil 4.6].

- 7 - 6 - 5 - 4 - 3 - 2 0 5 0 0 1 0 0 0 1 5 0 0 L o g S in n a m ik A s it [ M ] K a rb a k o l k o n tro l p r o p r a n o lo l

Şekil 4.6. Propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 2. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında kasılma-gevşeme cevapları.

(35)

4.1.4. Nifedipinin etkileri

SA’in doza bağlı kasılma-gevşeme cevaplarını nifedipin anlamlı olarak değiştirdi ve kasılmalara neden olduğu gözlemlendi. “p<0,05”, [Şekil 4.7].

Şekil 4.7. Nifedipin ve kontrol gruplarında SA’in 1. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları.

(36)

Karbakol’ün trakea halkalarında meydana getirdiği kasılma-gevşeme cevaplarını SA önemli derecede değiştirdi ve kasılmalara neden oldu. “p>0,05” , [Şekil 4.8].

- 7 - 6 - 5 - 4 - 3 - 2 0 5 0 0 1 0 0 0 1 5 0 0 L o g S in n a m ik A s it [ M ] K a rb a k o l k o n tro l n ife d ip in

Şekil 4.8. Nifedipin ve kontrol gruplarında SA’in 2. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında kasılma-gevşeme cevapları.

(37)

4.1.5. Tetraetil amonyum(TEA)’un etkileri

SA’in tetraetil amonyum ile yapılan 1. deney aşaması çalışmasında, kasılma-gevşeme yanıtları önemli derecede değişmedi. “p>0,05”, [Şekil 4.9].

Şekil 4.9. TEA ve kontrol gruplarında SA’in 1. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları.

(38)

Karbakol’ün trakea halkalarında meydana getirdiği kasılma-gevşeme cevaplarını SA önemli derecede değiştirdi ve 10-5 dozundan itibaren kasılmalar olduğu gözlendi. “p>0,05” ,

[Şekil 4.10]. - 7 - 6 - 5 - 4 - 3 - 2 0 5 0 0 1 0 0 0 1 5 0 0 L o g S in n a m ik A s it [ M ] K a rb a k o l k o n tro l te a

Şekil 4.10. TEA ve kontrol gruplarında SA’in 2. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında kasılma-gevşeme cevapları.

(39)

4.1.6. Atropin, fentolamin ve propranolol karışımının etkileri

Doza bağlı olarak sinnamik asit, atropin+propranolol+fentolamin karışımı ile oluşturulmuş antagonist karışımı gruplarından alınan sonuçlarda, kontrol grubuna göre anlamlı bir farklılık gözlemlenmemiştir. “p>0,05”, [Şekil 4.11].

Şekil 4.11. Atropin+fentolamin+propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 1. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları.

(40)

Doza bağlı olarak SA, atropin+propranolol+fentolamin karışımı ile oluşturulmuş antagonist karışımı gruplarından alınan sonuçlarda, karbakol varlığında kontrol grubuna göre anlamlı farklılık gözlemlenmiştir ve kasılmalara neden olduğu görülmüştür (p>0,05) (Şekil 4.12). - 7 - 6 - 5 - 4 - 3 - 2 0 5 0 0 1 0 0 0 1 5 0 0 L o g S in n a m ik A s it [ M ] K a rb a k o l k o n tro l m ix ty p e

Şekil 4.12. Atropin+fentolamin+propranolol ve kontrol gruplarında SA’in 2. deney aşaması çalışmasında trakea halkalarında kasılma-gevşeme cevapları.

(41)

5. TARTIŞMAVE SONUÇ

Çalışmamızda hem kontrol hem de deney grubundaki trakea düz kas preparatları KCl ile kasılmıştır. KCl reseptör aracısız kasılma yapan bir moleküldür. Hücre dışında artan potasyum konsantrasyonu hücreleri depolarize eder. Sonuç olarak voltaj duyarlı kalsiyum kanalları açılarak hücre dışından hücre içine kalsiyum girişi olur ve düz kas kasılır. Meydana gelen kasılma tamamen hücresel mekanizmalarla oluşmaktadır. Bu çalışmada KCL kasılma yanıtlarının değişmemesi kontrol ve deney grubunda hücresel düzeyde bir bozukluğun olmadığını ve düz kasın kasılma fonksiyonunun bozulmadığını göstermektedir.

İlk olarak muskarinik reseptör antagonisti olan atropin ile gerçekleştirdiğimiz grup çalışmasında KCl varlığında önemli derecede farklılık gözlemlenmemişken karbakol varlığında önemli derecede kasılmalara neden olduğu gözlemlenmiştir. Karbakol varlığında muskarinik reseptörlerin gevşemeye neden olduğu bilinmektedir. Milchert ve arkadaşları2009’da yürütmüş oldukları çalışmada karbakol varlığında önceden kontrakte edilmiş trakea düz kasında atropin takviyesi gevşemelere neden olmuştur. Bu da bizim çalışmamızı desteklemez niteliktedir. Bu durumun nedeni olarak SA’in muskarinik reseptör yolaklarını kullanmamış olabileceği, adrenerjik ya da kolinerjik reseptör yolakları üzerinde etkili olabileceği kanısındayız.

Fentolamin ile yürütmüş olduğumuz çalışmalarda, KCl varlığında gevşemeler gözlenmişken, karbakol varlığında ise kasılmalar meydana gelmiştir. Bir alfa adrenerjik reseptör antagonisti olan fentolamin torasik kısımlardaki düz kasların tepkilerini azaltmakta ve gevşemeye neden olmaktadır (Fedin vd.,1993). Servikal segmentlerde herhangi bir etkiye sahip değildir. Adrenerjik nöral lifler düz kas hücrelerinde intramural ganglionların nöronlarında son bulmaktadır. Bu durum KCl varlığında bizi destekler nitelikteyken karbakol varlığında tam tersi durumundadır. Karbakol varlığında kasılmaların gözlenmesinin nedeni olarak α-adrenerjik reseptör yerine bir NANK sistemi yolağı kullanıldığı düşüncesindeyiz.

β-adrenerjik reseptör antagonisti olan propranolol varlığında yapılan deney sonuçlarına bakıldığında hem KCl varlığında hem de karbakol varlığında 10-5 dozlarında azda olsa

kasılmalar gözlendiği, sonuç olarak ise hem KCl hem de karbakol varlığında istatiksel olarak önemli değişiklikler olmadığı gözlemlenmiştir. Bir β-adrenerjik reseptör antagonisti olan isoprenalin’in trakea halkalarında gevşemeye neden olduğu bilinmektedir(Lam vd., 2016). Yürütmüş olduğumuz çalışmada 10-4 ve 10-3 dozlarında her iki deney aşamasıde istatiksel olarak

önemli olmasada gevşemeler gözlemlenmiştir. Bu durum çalışmamızı destekler nitelikte görünmektedir. Propranolol’ün isoprenalin ile eş tepkiler vermiş olduğunu düşünmekteyiz.

(42)

L tipi kalsiyum kanal blokörü olan nifedipin ile yürütmüş olduğumuz çalışmalar sonucuna bakıldığında 10-5 dozundan itibaren 10-3 dozuna doğru gözle görünür ve istatiksel

açıdan önemli kasılmalar meydana gelmiştir. Voltaj bağlı kalsiyum kanalları blokörü olarak yaygın kullanılan nifedipinin, sıçan trakea halkalarında sabit kasılmalara neden olduğu bilinmektedir (Coelho vd., 2004). Yürüttüğümüz çalışmada alınan sonuçlar bu durumu destekler nitelikte gözlemlenmiştir.

Potasyum kanal blokörü olarak kullanmış olduğumuz TEA grubu çalışmaları sonucunda ise KCl varlığında önemli derecede değişiklik gözlemlenmemişken karbakol varlığında istatiksel olarak önemli derece değişimler gözlemlenmiştir. Hava yolları düz kaslarında TEA’nın gevşemelere neden olduğu saptanmış ve bronkokonstriktif hastalarda hiperkontraktil havayolu düz kasını rahatlatmak için yeni bir yaklaşım olabileceği ortaya atılmıştır (Yim vd., 2013). Yapılmış olan bu çalışmanın sonuçları doğrutusuda KCl varlığında yürütmüş olduğumuz çalışmada sonuçlarımızı destekler nitelikteyken, karbakol varlığıda farklı yolaklar kullanılmış olabileceği tarafımızca öne sürülmüş ve NANK sitemi yolaklarının kullanılmış olabileceği kanısına varmamıza neden olmuştur.

Atropin, fentolamin ve propranolol’ün karışımından meydana gelen mix type grubumuzun çalışma sonuçlarına bakıldığında, KCl varlığında istatiksel açıdan önemli derecede farklılık gözlemlenmemiş fakat karbakol varlığında önemli derecede gevşemelerin olduğu saptanmıştır. Bu durum KCl varlığında kontrol grubuna göre önemli farklılık göstermemiş olmasının sebebinin geçici reseptör potansiyeli (TRP) olmuş olmasını düşünmekteyiz (Sadofsky vd., 2011). Karbakol varlığında kontrol grubuna göre farklı sonuçlar vermesinin nedeni olarak NANK sistemi yolaklarını kullanmış olabileceği kanısındayız.

Alınan sonuçlar ışığında, sinnamik asiti’in trakea düz kaslarında adrenerjik veya kolinerjik olmayan farklı yolakların ve geçici reseptör potansiyeli kanallarının kullanılmış olabileceğini düşünmekteyiz. Üst solunum yolları için üretilmesi planlanan madde veya ilaçların üretimi konusunda bu yolak veya kanalların da dikkate alınması gerektiği ve bu konu hakkında çalışmaların yapılmasının bu konuyu daha iyi kavramak konusunda gerekli olduğunu düşünmekteyiz.

(43)

KAYNAKLAR DİZİNİ

Alaygut, D., Kavukçu, S., (2013), Büyüme sürecinde işeme fizyolojisinin klinik önemi nedir? Türkiye Çocuk Hast. Derg./Turkish J Pediatr Dis. 1: 53-56.

Alparslan, P., (2013), “Xanthium trumarium l. bitkisinden biyolojik aktif bileşiklerin izolasyonu, yapılarının aydınlatılması ve asetilkolinesteraz ve butirilkolinesteraz inhibisyon aktivitelerinin incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üni.

Altınkurt, O., (1981), Farmakoloji I, Ankara Üniv Eczacılık Fak Yayınları No: 54.

Altuna, Ç., (2008), İnce barsak hastalıklarının tanısında Bt enterografi: etkinliği ve fizibilitesi, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Radyoloji Kliniği, İstanbul.

Andersson, K. E., Arner A., (2004), Urinarybladdercontractionandrelaxation: Physiology and pathophysiology. Physiological Reviews, 84: 935-986.

Andrade, E. L., Ferreira, J., Andre, E., Calixto, J. B., (2006), Contractile mechanisms coupled to TRPA1 receptor activation in rat urinary bladder, biochemical pharmacology 72, 104–114. Arda B. T., Çakıcı, İ., Melli, M. (ed.), (2000), Farmakoloji ders kitabı, Türk farmakoloji derneği, s.166.

Berridge, M. J., (2008), Smooth muscle cell calcium activation mechanisms, The Journal of physiology, 586, 5047-5061.

Bickers, D., Calow, P., Greim, H., (2005), A toxicologic and dermatologic assessment of cinnamyl alcohol, cinnamaldehyde and cinnamic acid when used as fragrance ingredients. Food Chem Toxicol 43: 799–836.

Borrelli, F., Capasso, R., Pinto, A., Izzo, A. A., (2004), Inhibitory effect of ginger (Zingiber officinale) on rat ileal motility in vitro, Life Sci.; 74:2889–96.

Canda, A. E., Cross, C. R., Chapple, C. R., (2006), Pharmacology of the LowerUrinary Tract and Management of Overactive Bladder, J Turkish-German Gynecol Assoc: 7;146-157.

Cenker, M. M., (2008), İnce barsak hastalıkları tanısında kullanılan yöntemler, Bt enterografi ile Mr enterografi görüntü kalitelerinin karşılaştırılması, Uzmanlık Tezi, Şişli Etfal Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 1. Radyoloji Kliniği, İstanbul.

Charisti, P., Loekito, R. Karyono, S., (2004),The effect of cananga flower’s exctract (Canangium odoratum) as agonıs receptor adrenergıc-β ın the guınea pıg’s ısolated lung strıp,Jurnal Kedokteran Brawijaya, C. XX, No. 3, Desember.

Chen, G., Suzuki, H., Weston, A. H., (1988), Acetylcholine releases endothelium-derived hyperpolarizing factor and EDRF from rat blood vessels, Br J Pharmacol, 95:1165-1174.

Şekil

Şekil  4.1.  Atropin  ve  kontrol  gruplarında  SA’in  1.  deney  aşaması  çalışmasında  trakea  halkalarındaki kasılma-gevşeme yanıtları
Şekil  4.2.  Atropin  ve  kontrol  gruplarında  SA’in  2.deney  aşaması  çalışmasında  trakea  halkalarındaki kasılma-gevşeme cevapları
Şekil  4.3.  Fentolamin  ve  kontrol  gruplarında  SA’in  1.deney  aşaması  çalışmasında  trakea  halkalarında kasılma-gevşeme cevapları
Şekil  4.4.  Fentolamin  ve  kontrol  gruplarında  SA’in  2.deney  aşaması  çalışmasında  trakea  halkalarında kasılma-gevşeme cevapları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Üyelerin Gruba Getirdikleri Fotoğrafa Yükledikleri Anlama Yönelik Bulgular (Form 1) “Neden bu fotoğrafı seçtin, Bu fotoğrafın senin için özel bir anlamı var

Katılımcılar öğrenci izleme ve değerlendirme yöntemlerini kalitenin geliştirilmesi sürecinde temel sorun alanlarında biri olduğu yönünde görüş

Bu rüzgar verileri, sekiz farklı rüzgar türbin güç eğrileri, katalog bilgileri, dört farklı türbin mesafelerinde yerleşim verim değerleri, Muğla Mermer Endüstrisi

Bu çalışmada, hem buz pateni sahasının soğutulması hem de yüzme havuzunun ısıtılmasını sağlamak amacıyla, ısıtma ve soğutmanın aynı anda yapılabildiği

Bir saniyelik bir kasılma sırasında bir miyozin çapraz köprüsü, aktin filamentinin aktif kısmı ile yüzlerce kez birleşip ayrılabilir.  Bunu yapabilmek için miyozin

We report a case of on-the- cartilage placement of EndoButton for ACL reconstruction and its treatment with arthroscopic

Basamaklı polimerizasyonunun ekonomide önemli yeri vardır. Basamaklı polimerizasyon sonucu oluşan büyük moleküler iki ya da daha fazla fonksiyonel grupla rdan

PadiĢah ve Ģehzadelerin vefatları üzerine yazılan mersiyelerin incelendiği bu tez için yedi yüze yakın kaynak aser taranmıĢ, bu eserlerden yetmiĢ üç mersiye