• Sonuç bulunamadı

Balkan gazetesi: 1906

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Balkan gazetesi: 1906"

Copied!
254
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM

DALI

TARİH EĞİTİMİ BİLİM DALI

BALKAN GAZETESİ (1906)

UĞUR YILMAZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. HİLMİ BAYRAKTAR

(2)
(3)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM

DALI

TARİH EĞİTİMİ BİLİM DALI

BALKAN GAZETESİ (1906)

UĞUR YILMAZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. HİLMİ BAYRAKTAR

(4)
(5)
(6)

ÖNSÖZ

Matbaanın icadını müteakip Avrupa’da hızla gelişen basın – yayın hayatı toplumları yönlendiren, yöneten ve etkileyen dördüncü kuvvet olarak etkinliğini büsbütün artırmıştır. Benzer şekilde biraz geç de olsa Osmanlı Devleti’nde 19. Yüzyılda önemli bir kuvvet olarak karşımıza çıkmıştır. Ne var ki Osmanlı devlet ve toplum hayatında belirleyici bir rol oynadığı görülen basın – yayınla ilgili olarak, günümüzde yeterli çalışma olduğu kanaatinde değiliz. İletişim enformasyon bölümlerinin Osmanlı Türkçesine hâkimiyetinin bulunmaması, tarihçilerinde daha çok siyasi alanlara dönük çalışmaları basın – yayın çalışmalarını bakir bırakmıştır. Bizde bakir olarak gördüğümüz bu alanla ilgili yapılacak çalışmalara bir nebze dahi olsa katkıda bulunmak düşüncesiyle böyle bir konu seçtik.

Balkan gazetesinin 1906 yılı yayın hayatını incelediğimiz bu çalışmamızda dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel olaylarını tespit etmeye çalıştık. Üç bölüme ayırdığımız çalışmamızın giriş bölümünde basın – yayın kavramları ve Osmanlı basın hayatına kısaca değinerek ilk bölüme geçtik. Burada Filibe ve Ethem Ruhi hakkında bilgi verdik. İkinci bölümde gazete üzerinde durarak, dış ve iç özelliklerinin neler olduğunun, incelediğimiz dönem içerisinde ki meydana gelen değişiklikleri detaylı bir şekilde açıkladık. Son bölümde ise 1906 yılı içerisinde incelediğimiz gazetenin sayılarını kronolojik bir sıra izleyerek açıklamalı bir şekilde fihrist ettik.

Bu alan üzerinde tez yapmam konusunda bana yol gösteren, sürekli moral veren, çalışmamın en başından en sonuna kadar benden desteğini esirgemeyen çok değerli danışman hocam Doç. Dr. Hilmi BAYRAKTAR’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca tez ile ilgili çalışma yaptığım sürede bana tahammül eden ve sabır gösteren eşime de ayrıca teşekkür ederim.

Uğur YILMAZ KONYA 2013

(7)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı UĞUR YILMAZ Numarası 095215011001 Ana Bilim /

Bilim Dalı

ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI / TARİH EĞİTİMİ BİLİM DALI Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. HİLMİ BAYRAKTAR

Tezin Adı BALKAN GAZETESİ (1906)

ÖZET

Balkan gazetesi, 22 Temmuz 1906 tarihinde Bulgaristan’ın Filibe şehrinde

yayın hayatına başlayan bir Jön Türk gazetesidir. Sahibi ve kurucusu Ethem Ruhi Balkan’dır. Ethem Ruhi Bey Balkan gazetesini, 8 Aralık 1905 tarihinde Bulgaristan’ın Filibe şehrinde yayın hayatına başlattığı haftalık Rumeli gazetesine bir ek olarak çıkarmıştır. Ethem Ruhi, bir müddet sonra Rumeli gazetesinin yayın hayatına son vermiş ve tüm ağırlığını Balkan gazetesine vererek 14 Aralık 1920 yılına kadar belli dönemler ara vererek 13 yıl Balkan’ı intişar etmiştir.

13 yıla yakın yayın hayatı olan Balkan gazetesinin 1906 yılı içerisinde yayınlanan 117 gazete nüshasını bu çalışmamızda inceledik. İncelediğimiz dönem içerisinde gazetenin dört sayfadan meydana geldiğini, imzasız ve başka gazetelerden alıntı şeklinde alınmış haberlerin gazetede sıkça yer aldığını tespit ettik. Bu haberlerin içerisinde siyasi haberlerin yoğun şekilde gazetede yer aldığını gördük.

(8)

Ethem Ruhi Bey, İstanbul’a yakınlığı nedeniyle tercih ettiği Bulgaristan’da

Balkan gazetesini çıkarırken Bulgaristan içerisinde yaşayan Türklerin hak ve

özgürlüklerini korumuş ve burada yaşayan Müslüman halkın milli benliklerini kaybetmemesi için gazetesi aracılığıyla mücadele etmiştir. Bunu yaparken de savunduğu meşrutiyet fikrinden asla vazgeçmemiştir. Gazetesini bu amaçlar üzerine kurmuştur. Bundan dolayıdır ki Balkan gazetesi ve Ethem Ruhi Balkan, Bulgaristan Türk Kültürü ve Bulgaristan Türk Basın Tarihi içerisinde müstesna bir yere sahiptir.

Balkan gazetesinin 1906 yılı içerisinde yayınlanan nüshalarını incelediğimiz bu

çalışmamızı üç bölüme ayırdık. İlk bölümde gazetenin çıkış yeri ve sahibi üzerinde durduk. İkinci bölümde Balkan gazetesinin içerik ve şekil bilgisi hakkında bilgi verdik. Son bölümde ise gazetenin incelediğimiz dönem içerisinde haberlerini kronolojik olarak fihristleyerek çalışmamızı tamamladık.

Anahtar Kelimeler: Balkan gazetesi, Ethem Ruhi Balkan, Filibe, Basın, Bulgaristan Türk Basını, Filibe Türk Basını, Jön Türk gazeteleri

(9)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı UĞUR YILMAZ Numarası 095215011001 Ana Bilim /

Bilim Dalı

ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI / TARİH EĞİTİMİ BİLİM DALI Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. HİLMİ BAYRAKTAR

Tezin İngilizce

Adı BALKAN NEWSPAPER (1906)

SUMMARY

Balkan is a newspaper of Young Turks which was established in 22th July, 1906 in Plovdiv, Bulgaria. Ruhi Balkan was the owner and the founder of Balkan. Ethem Ruhi first published Balkan in Plovdiv as an attachment of weekly Rumeli papers. Later, Ethem Ruhi ended Rumeli papers and kept on publishing Balkan 13 years until 14th December, 1920, adjourning at given periods.

117 samples of Balkan having a 13 year old publishing life have been analized in this study. That Balkan consisted of 4 anonymous pages and news quoted from other newspapers frequently has been discovered. Within the news was seen many political news intensively.

As Ethem Ruhi chose publishing Balkan in Bulgaria due to close relations to İstanbul, he protected the rights and freedom of Turks in Bulgaria and fought for the muslim identity. He never relinquished the idea of constitutional monarchy and

(10)

focused on these purposes. Therefore, Balkan and Ethem Ruhi places an important place in the Bulgarian Turkish publishing history and Bulgarian Turkish culture.

This study has been divided into three parts analyzing Balkan published in 1906. In the first part place of establishment was emphasized. In the second part was informed content and form and in the last part news at the given period was completed by putting into chronological date .

Key Words: Balkan, Ethem Ruhi Balkan, Plovdiv, Publishing, Turkish Publishing in Bulgaria, Plovdiv Turkish Publishing, Young Turk papers.

(11)

KISALTMALAR

a.g.e. Adı Geçen Eser

a.g.m. Adı Geçen Makale

a.g.t. Adı Geçen Tez

a.g.b. Adı Geçen Bildiri

A.} MTZ 04 Sadaret Eyalat-ı Mümtaze Kalemi Belgeleri -

Bulgaristan

Bknz. Bakınız

BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

C. Cilt

DH. EUM. EMN Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti

Emniyet Kalemi Belgeleri

DH. MKT. Dâhiliye Nezâreti Mektûbî Kalemi

DH. EUM. VRK Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti

Evrak Odası Belgeleri

İ..TAL İrade Taltifat

MV. Meclis-i Vükela Mazbataları

nr. Numara

s. Sayfa

S. Sayı

TTK Türk Tarih Kurumu

Y..EE. Yıldız Esas Evrâk

(12)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No:

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Tez Kabul Formu ... ii

Önsöz ... iii

Özet ... iv

Summary ... vi

Kısaltmalar Listesi ... viii

GİRİŞ A-BASIN-YAYIN KAVRAMLARI VE BASIN-YAYIN FAALİYETLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİNE GENEL BİR BAKIŞ... 1

B-OSMANLI DEVLETİNDE BASIN HAYATI ... 4

a)Tanzimat Öncesi ve Tanzimat Dönemi ... 5

b) I. Meşrutiyet ve İstibdat Dönemi... 13

c) Konu ve Kaynaklar ... 21

I.BÖLÜM: BALKAN GAZETESİ ÇIKIŞ YERİ VE SAHİBİ 1.1.FİLİBE ... 24

1.1.1. FİLİBE’NİN ADI VE TARİHİ ... 26

1.1.2 OSMANLI DÖNEMİNDE FİLİBE ... 28

1.1.3. FİLİBE’DE TÜRK BASINI ... 34

1.2.BİR JÖNTÜRK: ETHEM RUHİ BALKAN ... 38

1.2.1.ETHEM RUHİ BEY’İN ÇIKARDIĞI GAZETE VE DERGİLER ... 46

1.2.1.1.Rumeli ... 46

(13)

1.2.1.3. Balkan ... 47

1.2.1.4. Eyyam ... 48

1.2.1.5. Resimli Balkan ... 48

1.2.1.6. Mecmua-i Ruhi ... 48

1.2.2.ETHEM RUHİ BEY’İN ESER VE MAKALELERİ ... 49

II. BÖLÜM: BALKAN GAZETESİ YAYIN HAYATI, ŞEKİL VE İÇERİK ÖZELLİKLERİ 2.1.BALKAN GAZETESİ YAYIN HAYATI VE DÖNEMLERİ ... 51

2.1.1.FİLİBE ( 1906 - 1912) ... 52

2.1.2.SOFYA ( 1914 -1918) ... 53

2.1.3.FİLİBE ( 1919 – 1920) ... 53

2.2.BALKAN GAZETESİ ŞEKİL ÖZELLİKLERİ ... 54

2.2.1.TEKNİK BİLGİLER ... 54

2.3.BALKAN GAZETESİ İÇERİK ÖZELLİKLERİ ... 58

2.3.1.YAYIN POLİTİKASI ... 58

2.3.2.DİL VE EDEBİYAT ... 62

2.3.3.MİZAH ... 63

2.3.4.İLAN VE REKLAM ... 65

III. BÖLÜM: BALKAN GAZETESİ TAHLİLİ FİHRİST 3.1.BALKAN GAZETESİ 1906 YILI AÇIKLAMALI KRONOLOJİK FİHRİSTİ ... 69 Sonuç ... 203 Kaynakça ... 206 Dizin ... 217 Ekler ... 225 Özgeçmiş ... 238

(14)

GİRİŞ:

A-BASIN-YAYIN KAVRAMLARI VE BASIN-YAYIN

FAALİYETLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİNE GENEL BİR BAKIŞ

İnsanoğlunun tüm yaşamını etkileyen basın, başta sosyal ve kültürel alanda olmak üzere birçok alanda sebep, sonuç, sorun ve sorumluluklarıyla geniş kapsamlı ve kendine has bir yapıya sahiptir. Özellikle demokrasinin olduğu ülkelerde bu etkileri ile nedeniyle her dönemde gündemdeki yerini korumuştur. Kamuoyu oluşturmak ve onun sözcülüğünü yapmak işlevselliği ile demokrasinin vazgeçilmezleri arasında olduğunu ispat etmiştir. Bu yönüyle büyük bir güç haline gelmiş hatta günümüz toplumlarında yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak kabul görmektedir. Bundan dolayıdır ki basının kesin bir tanımı olmamış, zaman içerisinde çok çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Örnek verecek olursak; Mendes France “modern demokrasinin belli başlı öğelerinden biri“ olarak tanımlarken Tozquevill “ Basın, özgürlüğün en mükemmel demokratik formülüdür“ şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımları çoğaltmak oldukça mümkündür1

.

Basının geniş bir tanımını yapacak okursak her çeşit haberin ya da fikrin zaman dâhilinde topluma ulaştırılmasıdır2

. Aynı açıdan yayının tanımını yapacak olursak da kamuya sunulan tüm kitle haberleşme araçlarının hepsini oluşturur. Yani matbuatın yanında radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları ile yapılan her türlü görsel ve yazınsal araçlardır3

.

Ülkemizde kullanılan başka bir tabir ise süreli yayın’dır. Bu tabir, okuyucusuna haber, bilgi, yorum gibi konularla ulaşan belli bir çıkış periyotu olan yayınlardır. Bu periyotlar; günlük, haftada 1–6 defa, on beş günlük, aylık, 3 aylık, 6 aylık, yıllık gibi olabilmektedir4. Bu zaman aralıkları içerisinde genelde günlük olarak basılan basın

1 M.Nuri İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, Der Yay. , 5. Baskı, İstanbul, 2002, s.19. 2 İnuğur, a.g.e. , s.19.

3

İnuğur, a.g.e. , s.19.

4 Hasan Duman, Başlangıcından Harf Devrimine Kadar Osmanlı-Türk Süreli Yayınlar ve Gazeteler Bibliyografyası ve Toplu Kataloğu (1828–1928), C.1, Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı, Ankara, 2000, s.5.

(15)

ürünlerine gazete, haftalık ya da aylık olarak basılan basın ürünlerine ise dergi denir. Gazete ise kelime olarak dilimize İtalyanca’dan geçmiş bir kelimedir. İtalya’da

Gazetto olarak anılır ve ilk başlarda gazeteye ödenen parayı ifade eder. Ancak zaman

içerisinde gazetenin ismine dönüşmüştür.

Modern devlet sistemlerinde özellikle XIX. Yüzyıl Avrupasında özgürlükçü bir toplum meydana getirmek için, devleti, bireye hizmet eden bir kurum haline getirmek ve geçmişten beri süregelen bireyin üstündeki devleti aşağıya çekmek şart olarak düşünülmüştü. Bu amaçla devleti meydana getiren yasama, yürütme ve yargı güçlerinin yanında başka bir güce daha ihtiyaç duyuldu. Bu da bireyin ve kitlelerin ihtiyaçlarını yansıtacak ve devlet karşısında onları gerektiğinde koruyabilecek olan basın olmuştur5

. Bu konuda basın, gerçekten de birçok kişinin kabul ettiği dördündüncü güç olarak ifade edilebilir. Çünkü toplumu yönlendirmede çok önemli bir malzemedir6.

Matbaa, basın-yayın hayatı için çok önemli bir yönlendirici ve kaynaktır. Zira matbaanın gelişimi doğrudan basın-yayın hayatını etkiler. Basın-yayın hayatı matbaaya bağlı olarak doğmuş ve gelişmiştir. Peki, matbaa ilk olarak nerede doğmuştur? Hangi uygarlığa aittir? Bu konuda tarihi olarak baktığımızda kesin bir bilgi yoktur. İlk olarak VIII. Yüzyılda Asya’da doğduğu XI. Yüzyılda ise Çinliler tarafından geliştirildiği kabul edilir7

. Farklı bir görüşe göre ise Çinlilerin VI. Yüzyılda tahta üzerine harfleri oyarak bir çeşit baskı aracı olarak kullandıklarıdır8

. Genel kanı ise ilk kez Johann Gensfleish Gutenberg matbaayı icat ettiğidir. Ancak kesin olan ise Gutenberg’in matbaayı geliştirip yaygınlaşmasında oynadığı roldür9

. Gutenberg Almanya’nın Mainz kentinde alfabe harflerini hareketlendirerek bir çeşit baskı tekniği geliştirmiştir10. Bu gelişimle Avrupa’da önce Almanya sonra ise

İtalya’da matbaa kullanımı 1460’lardan sonra yaygınlaşmıştır. Osmanlı’da ise tahta aydın bir kişilik olan II. Mehmet vardı ancak matbaa konusunda II. Mehmet’in

5 Orhan Koloğlu, Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Basın Tarihi, Pozitif Yay. , İstanbul, 2006, s.26. 6 İnuğur, a.g.e. , s.173–174.

7 Alpay Kabacalı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Matbaa, Basın ve Yayın, Literatür Yay. , İstanbul, 2000, s.3.

8 Hamza Çakır, Osmanlı’da Basın İktidar İlişkileri, Siyasal Kitapevi, Ankara, Haziran 2002, s.1 9 Kabacalı, a.g.e. , s.3.

(16)

herhangi bir girişiminin olup olmadığı bilinmemektedir. Bazılarına göre II. Mehmet’in matbaayı sakıncalı bulduğundan dolayı ülkesine sokmak istemediğidir. Bundan dolayıdır ki Osmanlı’da matbaayı kullananlar gayr-i müslümler olmuştur. İlk olarak 1493’te Musevîler, 1567’de İtalya’da matbaacılık öğrenen Osmanlı vatandaşı Ermeni Sivaslı Apkar, 1627’de bir Rum Papazı olan Nikrodemes ilk basımevlerini kurmuş ve işletmişlerdir11

. Türkler ise çok sonra 1727’de İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi tarafından ilk türk matbaasına sahip olmuşlardır12

. Bu matbaada basılan ilk eserimiz 1729 yılında Türk âlimlerinden Frablı Cevheri’nin eseri olan Sıhah-ı

Cevheri adlı Arapça-Türkçe sözlüğün tercümesi olmuştur. Vani Mehmed Bin

Mustafa Efendi tarafından tercüme edildiğinden eserin ismi Van Kulu Lugati olarak anılmıştır13

.

Bu gelişmeler içerisinde Türk basınının doğuşu XIX. yüzyılda gerçekleşecektir. Sosyal, ekonomik ve siyasal alanda başlayan değişim süreci ile yeni bir iletişim ortamı ortaya çıkmış, XVIII. yüzyıl sonu XIX. yüzyıl ortalarına kadar dünyada meydana gelen bu değişimler Osmanlı’yı da etkilemiş ve bunun sonucu olarak ilk Türkçe gazeteler ortaya çıkmıştır14. İlk olarak Mısır’da Kavalalı Mehmet

Ali Paşa’nın 1819-1820’de kurduğu Bulak matbaasıyla ilk Türkçe gazete yayın hayatına başlamıştır. Bu gazete 1828 yılında basılan Vekayi-i Mısrî’dir. Şimdi

Vekayi-i Mısrî ile başlayan Osmanlı basın hayatına biraz daha detaylı olarak

bakalım15

.

11 Çakır, a.g.e. , s.2.

12 Kabacalı, a.g.e. , s.19.

13 Enver Behnan Şapolyo, Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönü ile Basın, Güven Matbaası, Ankara, 1971, s.41.

14 Nilgün Gürkan, Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Basın (1945-1950), İletişim Yayınları, İstanbul, 1998, s.25

(17)

B- OSMANLI DEVLETİ’NDE BASIN HAYATI

Basın yayın faliyetlerinin gelişmesinde çok önemli bir rolü olan matbaa 1440’lardan beri Avrupa’da kullanılmış ve buradan tüm kıtaya hızlıca yayılmıştır. Ancak Osmanlı bu hızlı gelişimden zamanında faydalanamamış ve bunun sonucu olarak da basın yayın faaliyetlerinden geri kalmıştır. Osmanlı’da basın yayın alanında ilk gazeteler matbaanın kullanılmaya başlanmasından 400 senelik bir gecikmeden sonra ancak 1820’lerde ortaya çıkmaya başlamıştır16

. Gazetenin gelişmesine devlet adamlarının gazeteyi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemeleri, gazeteyi halka karşı bir propaganda aracı olarak görmeleri bu gelişimi önemli ölçüde etkilemiştir. Tüm dünyada bu şekilde gelişim gösteren gazete Osmanlı’da da aynı şekilde gelişim göstermiştir. Osmanlı padişahlarından II. Mahmut’un gazete konusunda bakış açısı bu alanda önemli ölçüde etki yapmıştır. Zira II. Mahmut, 1821 yılından beri İzmir’de Aleksandre Blacque tarafından yayınlanan Spectateur Oriental adlı gazeteyi yakından takip etmiş ve gazeteye sempati duymuştur. II. Matmut’un gazeteye karşı beslediği tutumu, yapılacak reform hareketlerini halka duyurmak istemesi ile birlikte bizzat ismini kendisi koyduğu ve tarihimizde müstesna bir yeri olan Takvim-i Vekayi adında gazetenin çıkarılmasını sağlamıştır. Bu konu üzerinde yayınladığı bir fermanda “ Mülkçe pek çok yararları

olacağı dahi herkes tarafından kabul edilmiştir ” ifadesi ile gazetenin faydası

üzerinde durmuştur17

.

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa da basın-yayın faaliyetlerinin gücünün farkına varan Osmanlı’da ilk devlet adamı olmuştur. Bu gücü iktidarı kuvvetlendirmek için kullanmak istemiştir. Bu amaçla 20 Teşrin-i sâni 1243’de ( 10 Aralık 1828) bir Osmanlı ülkesi olan Mısır’da Matbaat-ı Divan’ül-Vakâyi-i Mısrî

Mısrıyye’de Arapça-Türkçe olarak yayınlanacak Vakâyi-î Mısrî adı ile ilk gazeteyi

çıkartmıştır18

.

Mısır’daki basın faaliyetleri ve II. Mahmut’un girişimleri Osmanlı’nın basın hayatını canlandırma açısından küçük gelişmeler olarak kalmıştır. Çünkü Osmanlı bu

16 Koloğlu, a.g.e. , s.11 17 İnuğur, a.g.e. , s.173–174. 18 Duman, a.g.e. , s.7.

(18)

alandaki gelişmeyi Avrupa’nın iki asır kadar gerisinden takip etmektedir. Bu açığın kapatılması güçtür. Bundan dolayıdır ki bu gibi gelişmeleri takip etmek amacıyla padişahlar, tercüme odaları kurarak gazeteler burada çevrilmiş ve bu sayede gelişmelerden haberdar olmak istemişler19. Osmanlı’da basın hayatının gelişmesini

engelleyen diğer bir hususta basının kuruluş felsefesine aykırı olarak Osmanlı’da yazan yazarların devlet adamı olmasıdır. Bu ilk yazarlar ya da gazeteciler devletin resmi organlarında görev yapıyorlardı. Haliyle bu durum devlet felsefesi ne ise ona uygun davranmayı gerektiriyordu. Maaşlarını devletten alan bu memurların devletin aleyhinde yazı yazması elbette düşünülemezdi. Böylece bireyi devletten koruması gereken basın tam tersine devleti destekleyen bir hal almıştı20

. a)Tanzimat Öncesi ve Tanzimat Dönemi

Türkçe Yayınlanan Gazeteler

Tarihimiz içerisinde ilk Türkçe gazete olarak Takvim-i Vakayi bilinmekteydi. Oysa Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Kahire’de 20 Kasım 1828 yılında ilk Türkçe – Arapça gazete özelliği taşıyan Vakayi-i Mısrîyye’yi yayımlatmıştır. Bu gazete, Takvim-i Vakayi’den önce çıktığı tespit edildiğinden tarihimizde ilk Türkçe gazete ünvanını almıştır. Ayrıca Mehmet Ali Paşa, 1830 yılında Hanya’da Vakayi-i

Giridiyye adında başka bir gazete daha yayımlatmıştır.21 Tarihimizde ki ilk Türkçe gazete ile ilgili bu tespitten sonra bu dönemde yayınlanan gazeteler hakkımda kısaca şu şekilde bilgi verebiliriz:

Vakâyi-i Mısrî: Kavalalı Mehmet Ali Paşa Mısır valiliği sırasında aynı Osmanlı’da olduğu gibi tercüme odalarına benzer bir kurum olarak “Curnal Divanı” adıyla bir çeviri komisyonu kurmuştur. Bu komisyonda Arap gazeteleri ya da jurnal gazeteleri çevirilir, derlenir ve “Curnal el-Hidîvî” adı ile sorumlulara dağıtılırdı. Bu bültenlerin zamanla yeterli olmaması üzerine Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın emri ile yarı Türkçe yarı Arapça sade bir dille Vakayi-i Mısrî adında ilk Türkçe gazete yayın

19 Koloğlu, a.g.e. , s.21.

20 Koloğlu, a.g.e. , s.26.

(19)

hayatına başlamış oldu22. Mehmet Ali Paşa, bu gazete ile resmi bildirileri, yasal

düzenlemeleri ve yaptığı çalışmaları kamuya yansıtmayı amaçlamıştır. İki sütun üstünde kurulan gazetenin sol sütunu Arapça sağ sütunu ise Türkçe şeklinde basılmıştır. Bu iki dilli yapısını Hıdiv İsmail Paşa dönemine kadar korumuştur23. İlk

başlarda düzensiz bir periyot halinde çıkan gazete zamanla düzene girerek haftada iki gün hükümet propagandasını halka anlatan bir gazete olarak neşredilmeye başlandı. Frasız ve İtalyan gazetelerinin haberleri derlenerek kaynak olarak kullanılmıştır. Ayrıca yine haber kaynağı olarak Girit haberleri de kullanılmıştır. Burada dikkat edilecek husus İstanbul ile ilgili haberlerin çok az oluşudur24. Mehmet Ali Paşa yine kendi görüşlerini yabancılara aktarmak amacıyla 1833 yılında Vakayi-i Misriyye’nin Fransızcası basımı olan Moniteur Egyptien’i yayımlatmıştır25

.

Vakâyi-i Girîdiye: Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Mısır’da çıkardığı Vekayi-i

Mısrî ile matbuatın halk üzerindeki etkisini ve gücünü kavramış ve bu gazete

çıktıktan iki sene sonra Hanya’da Vekayi-i Giridiyye adı ile Türkçe ve Yunanca gazeteyi yayınlamıştır26.

Takvim-i Vakâyi: Osmanlı padişahları içerisinde yeniliğe ve ileri görüşlülüğe sahip olan II. Mahmut, Fransız vatandaşı olup İzmir’e yerleşen ve burada Spectatuer

Oriental adlı gazeteyi çıkaran Alexandre Blacque ve 1821’den beri neşredilen

gazetesine yakından ilgi göstermiştir27

. II. Mahmut’un matbuata olan ilgisi, 1829 Edirne Antlaşması’nın imzalandığı sırada yapılacak olan reformlar için ortaya atılan gazete çıkarma fikri ile iyice açığa çıktı28

ve II. Mahmut bazı projelerini halka duyurmak maksadıyla bizzat kendi verdiği isim ile Takvim-i Vakayi adında gazetenin çıkarılmasını sağladı29. Böylece merkezde, İbrahim Müteferika

matbaasında Avrupa’dan iki asır sonra Osmanlı, ilk gazetesine sahip olmuştur.

22

Hıfzı Topuz, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003, s.13. 23 Girgin, a.g.e. , s.18. 24 Topuz, a.g.e. , s.14. 25 Girgin, a.g.e. , s.18. 26 Topuz, a.g.e. , s.15. 27 İnuğur, a.g.e. , 175. 28 Girgin, a.g.e. , s.18. 29 Gürkan, a.g.e. , s.25-26.

(20)

Gazetenin çıkarıma nedeni ise Mukaddime-i Takvim-i Vakayi başlığı altında şu şekilde beyan edilmiştir30

:

“Eskiden Vak’anüvis denilen resmî tarih

yazarları vardı. Bunlar, yaşadıkları dönemin önemli olaylarını yazarlardı ancak yazılar, 20–30 yıl sonra bastırılabildiğinden halk gerçekleri zamanında

öğrenemiyor; çoğu kez olaylar yanlış

yorumlanıyordu. İşte bu mahsurları önlemek, iç ve dış olayları halka zamanında duyurabilmek için Takvim-i Vakayi çıkmaktadır.”

Yıllık aboneliği 120 Kuruş olarak belirlenen gazete haftalık olarak çıkmıştır31

. 40×27 cm. boyutlara sahiptir. İlk sayı ile birlikte 5.000 adet basılarak taşradaki ve merkezdeki devlet örgütüne, taşra esnağına, elçiliklere gönderilmiştir. 1860’tan sonra resmi bir yayın organı haline dönüşmüştür. 1879’da kapatılmış ve 12 yıl boyunca hiç yayınlanmamıştır32

. 1891 yılında tekrar yayın hayatına başlayan gazete 1892’de 283. sayıda padişahın nişan vermesini konu edinen bir yazıda “nişan itası” kelimesinin “nişan hatası” şeklinde yazılmasından dolayı II. Abdülhamit’in emriyle yeniden kapatıldı33. II. Meşrutiyet’e kadar bu şekilde kapalı kalmıştır. 1908’de tekrar

faaliyete geçen gazete 4 Kasım 1922 yılında yayın hayatına son vermiştir34

.

Cerîde-i Havadis: Takvim-i Vekayi’nin yayın hayatına başlamasından dokuz yıl sonra Ağustos 1840’ta gayri resmi biçimde yayın hayatına başlamıştır35

. İlk özel gazetemiz olan Cerîde-i Havadis İngiltere’de çıkan Morning Herald gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapan William Churchill adında bir İngiliz tarafından Türkçe

30 İnuğur, a.g.e. , 175.

31 Servet İskit, Tercüman-ı Ahval ve Agâh Efendi, Ulus Basımevi, Ankara, 1937, s.6. 32

Topuz, a.g.e. , s.16. 33 Çakır, a.g.e. , s.20. 34 Topuz, a.g.e. , s.16. 35 Şapolyo, a.g.e. , s.107.

(21)

olarak çıkarılmıştır36

. 40×27 cm. boyutlarında önceleri 10 günde bir sonraları ise düzensiz bir şekilde yayınlanmıştır. Gazetenin ilk üç sayısının ücretsiz dağıtılmasına rağmen istenilen başarıyı yakalayamamıştır. Kapanmak üzere olan gazete için Churchill, Bab-ı Ali nezdinde bazı girişimlerde bulunarak 2500 kuruşluk maddi destek sağlamıştır. Bu tarihten sonra da gazete yarı resmi bir devlet organı haline gelmiştir37. Bu dönem içerisinde gazete dört sayfadan oluşmuş ve bu sayfalardaki

yazılar ise iç bölüm ve üç başlıktan meydana getirilmiştir38. Gazetenin şekli, basılış

tarzı, içerisindeki yazı ve münderecatı ilk senelerde Takvim-i Vekay-i gazetesine oldukça benzemekteydi39

.

1854’te Kırım’a giden Churchill, Kırım Savaşı sırasında buradan elde ettiği bilgileri haber şeklinde Cerîde-i Havadis’e de yollamış ve bundan sonra gazete ilgi ve merak uyandırmıştır. Hatta bu haberler için Rûznâme-i Cerîde-i Havadis denilen tek yapraklı özel sayılar çıkarmaya başlamıştır40

. Bu özel sayıların yayınlandığı sırada Tercüman-ı Ahval çıkmaya başlamıştır. Cerîde-i Havadis, Tercüman-ı

Ahval’in çıkmasını iyi karşılamamıştır. Bu durum basın tarihinin ilk rekabetini de

ortaya çıkarmıştır. Bu rekabet ileride dahada şiddetlenecek ve diğer gazetelere de polemi şeklinde sıçrayacaktır41

.

Gazetenin başlıca yazarları arasında önemli kişiler vardır. Bunlar: İbnilemin Kemal, Ali Hafız Müşfik, Ahmet Zarifi, Nüzhet Efendi, Emin Bey gibi tanınmış kişilerdir42

.

Ancak gazete Churchill’in ölümünden sonra eski gücünden yoksun şekilde giderek bulunduğu konumdan aşağıya doğru düşmeye başlayacaktır. Churchill’den sonra idareyi oğlu alsa da bu durumu engelleyemeyecektir. Hatta oğlu Alfred gazetenin ismini Rûznâme-i Cerîde-i Havadis olarak değiştirecek ancak bu kötü gidiş

36 İnuğur, a.g.e. , s.182. 37 Topuz, a.g.e. , s.18. 38 Çakır, a.g.e. , s.23. 39 İskit, a.g.e. , s.9. 40 Topuz, a.g.e. , s.18. 41 Koloğlu, a.g.e. , s.45. 42 İskit, a.g.e. , s.9.

(22)

değişmeyecektir43

. Ceride-i Havadis, özel girişimle kurulan, ilk muhabiri olan, ilk ölüm ilanının yer aldığı ve ilanlardan gelir elde eden ilk gazete olma özelliğini taşır44

.

Tercüman-ı Ahvâl: Türk basın tarihinde ilk resmi Türkçe gazetemiz olan

Takvim-i Vekayı’den 30 yıl, yarı resmi olarak adlandırılan William Churchill’in Ceride-i Havadis’inden 20 yıl sonra 21 Ekim 1860’ta yayınlanmaya başlayan Tercüman-ı Ahval hazineden yardım almadan ve özel teşebbüs tarafından çıkarılan

ilk Türk gazetesidir45. Türklerin çıkarttığı ilk özel gazete ve ilk fikir gazetesi olması

yönüyle basın tarihimizde önemli bir konumdadır46

. Kurucusu Agâh Efendi’dir47. Agâh Efendi Maarif Meclisi’ne vermiş olduğu bir istida ile izin istemiş, bu istidasında memlekette yaşayan ecnebilerin kendi dillerinde gazeteleri olduğunu aynı şekilde kendisinede izin verilmesini istemiştir48. Agâh Efendi, Şinasi’nin desteği ile

21 Ekim 1860’ta gazeteyi yayınlamaya başlamıştır. İlk başlarda hafata iki gün çıkan gazete gördüğü ilgi ile birlikte haftada beş güne çıkmıştır49

.

Tercüman-ı Ahvâl gazetesi, daha önce çıkan gazetelerden farklı bir şekilde

çıktığı için okuyucunun ilgisini çekmiştir. Gazete hem içerik hem de dil açısından bir farklılığı doğurur. Bundan dolayıdır ki diğer gazetelerle polemiklere girilmiştir. İlk defa gazetede edebiyat tarihimiz açısından önemli bir yere sahip olan Şinasi’nin Şair

Evlenmesi adlı tiyatro eseri parça parça gazetede yayınlanmıştır. Ayrıca bu eser ilk

defa noktalama işaretlerinin kullanıldığı eser ünvanınıda elinde bulundurur. Cerîde-i

Havadis’in bu eser için ‘Kocakarılara Mahsus Masal’ diye nitelemesi, ateşli bir

polemiğide başlatır ve daha sonra bu polemiğe başka gazetelerle birlikte Fransızca, Rumca ve Ermenice gazeteler de katılmıştır50

. 43 Kabacalı, a.g.e. , s.62. 44 Topuz, a.g.e. , s.18. 45 Girgin, a.g.e. , s.29.

46 Ali Budak, “Türk Gazeteciliği’nin Dilde Popülerleşmesi”, Sayı:19, Akademik Araştırmalar Dergisi, Maestro, İstanbul, 2003, s.46.

47

Koloğlu, a.g.e. , s.43. 48 Şapolyo, a.g.e. , s.115. 49 Koloğlu, a.g.e. , s.43. 50 Koloğlu, a.g.e., s.45.

(23)

Fikir gazetesi olması devlet ile olan ilişkilerini etkilemiştir. Bundan dolayı gazete zaman zaman kapatılmıştır. Örneğin 1861’de Milli Eğitim kurumunu eleştiren bir yazısından dolayı gazete iki haftalığına kapatılmıştır51. Bu ceza, yine ilkler bakımından Türk Basın Tarihine ilk kapatılma cezası olarak geçmiştir52

. Gazete bu şartlarda altı yıla yakın hayatını sürdürmüştür53. Osmanlı Devleti’nde özel teşebbüs

ile kurulmuş olan Tercüman-ı Ahval 1866 yılına kadar yayın hayatını sürdürmüştür54. Bu sene içerisinde son sayısı olarak Şubat 1866’da çıkan 792.

sayıdır55

.

Tasvîr-i Efkâr: Şinasi’nin çıkarmış olduğu Tasvîr-i Efkâr gazetesi, Osmanlı’da Tercüman-ı Ahval’den sonra bir Türk tarafından çıkartılan ikinci gazete olmuştur. Âgâh Efendi ile birlikte çıkarttığı Tercüman-ı Ahval’de uzun süre çalışamayan Şinasi, 27 Haziran 1862’de Tasvîr-i Efkâr’ı çıkartmaya başlamıştır. Aslen Bolulu bir ailenin çocuğu olan Şinasi,1826 yılında İstanbul’da doğmuştur. İyi eğitim almış, kendisini yetiştirmiş ve gazeteciliğe merak sarmış bir kişidir. Bir müddet Paris’te kalarak burada önemli çalışmaşlarda bulunmuştur. Bu çalışmalarından ötürü takdirname almış hatta maaşı attırılmıştır56

. Paris’te Beş yıl kadar kaldıktan sonra İstanbul’a dönmüş ve burada çeşitli memuriyetlerde bulunmuştur.

Şinasi, Takvim-i Vekâyi ve Cerîde-i Havadis gibi bir gazetecilik hükümet yanlısı bir gazetecilik anlayışında değildir. Kendisi memur olmasına rağmen padişahı ya da önemli devlet adamlarını öven yazılara gazetesinde yer vermez. Tam tersine halkın fikirlerini yansıtan yazıları gazetesine taşırdı57

. Çift sütun üzerinde haftada iki olarak neşredilen gazetenin altı aylığı 80, üç aylığı 40 ve sayısı bir kuruştur58. Şinasi,

1865’te yakın bir arkadaşının sürgüne yollanması üzerine ayrılmış ve Paris’e gitmiştir. Gazeteyi ise Namık Kemal’e emanet etmiştir. Namık Kemal gazetenin 51 Topuz, a.g.e. , s.20. 52 Duman, a.g.e. , s.9. 53 Kabacalı, a.g.e. , s.65. 54 Girgin, a.g.e. , s.36. 55 Kabacalı, a.g.e. , s.65. 56

Necdet Hayta, Tarih Araştırmalarına Kaynak Olarak Tasvîr-i Efkâr Gazetesi (1278/1862– 1286/1869), T.C. Kültür Bakanlığı Yay. , Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2002, s.6. 57 Koloğlu, a.g.e. , s.47.

(24)

başyazarlığını üstlenmiştir. 1867’de “Şark Meselesi” ile ilgili bir yazısından dolayı Namık Kemal Avrupa’ya firar etmek durumunda kalınca gazeteyi Recâizâde Ekrem’e bırakmıştır59.

Dil çalışmaları konusuna ağırlık vererek siyasetten uzak durmaya çalışan Şinasi, 1867’de Fuad Paşa’nın tavsiyesi ile yurda dönerek İstanbul’da bir matbaa kurmuş ve Fransızca’dan çevirdiği şiirleri yayınlamıştır. Türk Matbaacılığına önemli bir katkı yapmıştır. Arap harfleri ile yazılan 500 kadar dizgi parçasını 112’ye düşürerek matbaa açısından çok büyük bir kolaylık sağlamıştır60

.

Tasvîr-i Efkâr, 1862-1864 yıllarında gençler arasında çok büyük bir ilgi

görmüş ve idare binası yeniliğe açık fikirlerin merkezi konumuna gelmiştir61

.

Şinasi, Türk Basın ve Edebiyat Tarihi’ne çok önemli gelişmeler kazandırmıştır. Demokratikleşmeye katkısı, belli bir düzeyde olan dil - edebiyat tartışmalarını başlatması önemlidir62. Ancak Şinasi’nin bu çalışmaları sürdürmesinde ömrü

yetmemiş beyninde çıkan tümor nedeniyle 12 Eylül 1871’de Cihangir’deki evinde hayatını kaybetmiştir.

Muhbir: 1840’ta Churchill’in Cerîde-i Havâdis gazetesinde hamallık ederek işe başlamış olan Filip Efendi’nin sermayesi ile 25 Şubat 1866 kurulan Muhbir’i, önemli bir konuma getiren hiç şüphesiz yazar Ali Suâvi’dir63

. Ali Suâvi, cesur ve gözünü budaktan sakınmayan kişiliği ile hükümeti karşısına alarak hükümet politikalarını eleştirmiştir 64

. Ali Suâvi’nin bu tutumu karşısında gazete sürekli baskı altında tutulmuştur65. Ancak bu baskı Muhbir’i geri adım attırmamış gazete

eleştirilerine devam etmiştir. Bunun sonucu olarak 8 Mart 1867’de bir ay süreliğine gazete kapatılmış, Ali Suavi’de sürgün olarak Kastamonu’ya gönderilmiştir. Gerekçe olarakta “gazetenin hükümet aleyhine yazılar yazmayı alışkanlık haline getirmesi ve

59 Topuz, a.g.e. , s.22. 60 Kabacalı, a.g.e. , s.68. 61 İnuğur, a.g.e. , s.194. 62 Kabacalı, a.g.e. , s.67. 63 İnuğur, a.g.e. , s.207. 64 Topuz, a.g.e. , s.24. 65 Kabacalı, a.g.e. , s.85.

(25)

son sayılarında uygunsuz ve esassız şeyler yazması oluştur” seklinde ifade

edilmiştir66

.

Muhbir, satış için hiçbir kaygısı olmayan, küçük boyda bir fikir gazetesidir. Bu

yönü ile manevi bir heyecana sahiptir67. 25 Şubat 1866’da başlayan yayın hayatı ile

55 sayı çıkarabilmiştir. 27 Mayıs 1867 tarihine gelindiğinde kapanmak zorunda kalmıştır. Ancak Ali Suavi, 1867’de kapanmak zorunda kalan gazetesini Londra’ya taşımış burada da 50 sayı kadar gazeteyi basabilmiştir. Gazete Londra’daki hayatında Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin bir yayın organı olarak yayınlanmıştır68

.

Tanzimat Dönemi Diğer Gazeteleri: Tanzimat Dönemi’nde yayınlanan yukardaki belli başlı gazetelerimizden başka gazetelerde yayınlanmıştır. Bunlara da kısaca değinirsek:

1860’da İstanbul’da çıkan El Cevaib gazetesi hükümetin desteklediği, rejimi savunan ve Araplara yönelik çıkan önemli bir gazetedir69

.

Muhbir’in yayınlanmasından bir müddet sonra basın tarihimizin ilk resimli

gazetesi olan Ayine-i Vatan, 1866 tarihinde yayınlanmıştır. Gazetenin sahipliğini Eğribozlu Mehmet Arif Bey yapmakta idi70

.

1868 yılında yayın hayatına başlayan Terakki Ali Raşit ve Filip Efendiler tarafından çıkarılmıştır. Basın tarihimiz içerisinde ilk kadın gazetesi olarak yayınladığı özel kadın eki gösterilmektedir. Ayrıca bu alanda başka bir ilke daha imzasını atmıştır. İçerisinde karikatürlerinde yer aldığı haftalık mizah eki ilk mizah gazetesi olarak basın tarihimizde yerini almıştır71

.

Namık Kemal, Ebuzziya Tevfik gibi önemli yazarları olan, sanayinin gelişmesi için yazıların yer aldığı ilim ve fen gazetesi Hadika (1869)72

. 66 İnuğur, a.g.e. , s.208. 67 Şapolyo, a.g.e. , s.127. 68 Kabacalı, a.g.e. , s.85. 69 Topuz, a.g.e. , s.29. 70 Şapolyo, a.g.e. , s.151.

71 Münir Süleyman Çapanoğlu, Basın Tarihimizde Mizah Dergileri, Garanti Matbaası, İstanbul, 1970, s. 11

(26)

1869’da çıkarılan basın tarihimizin ilk mizah gazetesi olan Diyojen, ilk müstakil mizah gazetemizdir. Ali Beyler gibi dönemin tanınmış kalemlerinin yer aldığı gazete Teodor Kasap tarafından çıkarılmıştır73

.

Bu gazetelerden başka yine bu dönemde Bunlardan başka bu dönemde Vakit,

Hakayik-ül Vekayi, Medeniyet, Muhip, Utarit, Mümeyyiz, Vekayi-i Zabtiye, Basiret, Muhibb-i Vatan, İbret, Asır, Tarik, Sadakat, İstikbal, Devir gibi irili ufaklı pek çok

gazete çıkarılmıştır.74

Yabancı Dilde Yayınlanan Gazeteler: Osmanlı’ya matbaayı getirenlerin azınlıklar olduğu düşünülürse yabancı dilde yayınlanan gazetelerinde haliyle Türkçe gazetelerden daha önce çıktığı aşikârdır. Bu konuda azınlıklar Müslümanların oldukça önündedir. İlk yabancı dilde yayınlanan gazete Ağustos 1795 yılında Fransız elçiliğinin yayınladığı Bulletin Des Nouvelles adlı gazetedir. Bu alanda ikinciliği ise yine başka bir Fransız gazetesi olan Gazette Française de Constantinople gazetesidir75. Bu iki gazetenin çıkış yeri İstanbul’dur. İstanbul dışında çıkan ilk gazete ise Fransız vatandaşı olup İzmir’e mülteci şeklinde gelen Alexandre Blacque tarafından 1821 yılında İzmir’de çıkarılmıştır. Bundan sonra çıkan gazeteleri sırasıyla şu şekilde ifade edebiliriz: Le Smyrneén (Tükçe manası: İzmirli / sahibi: Charles Tricon / çıkış tarihi: 1824), Le Courrier de Smyrne (Tükçe manası: İzmir Postası / sahibi: A.Blacque), Le Moniteur Ottoman (Tükçe manası: Osmanlı Gazetesi / sahibi: A.Blacque), Journal de Smyrne (1833-1915), Echo de I’Orient (Tükçe manası: Doğu’nun Yankısı / çıkış Aralığı: 1838-1845), Journal de Constantinople (1846-1866), La Turque (1866), İmpartial (Tükçe manası: Tarafsız / 1841-1912), La

Réforme (1869-1922), Le Phare du Bosphore (Tükçe manası: Boğaziçi Feneri /

1870-1890), Levent Herald (1867), Stamboul (Tükçe manası: İstanbul/ 1875-1964)76. Ayrıca ilk Musevi yayın olarakta İzmir’de 1842’de yayınlanan ‘La Buena

Esperansa’ (İyi Ümit) adlı gazetedir77

. 73 Çapanoğlu, a.g.e. , s.11. 74 Topuz, a.g.e. , s.30. 75 Çakır, a.g.e. , s.5-7. 76 İnuğur, a.g.e. , s.170–172.

77 Nesim Benbanaste, Örneklerle Türk Musevî Basınının Tarihçesi, Sümbül Basımevi, İstanbul, 1988, s.19.

(27)

b)Meşrutiyet ve İstibdat Dönemi

İlk Basın Yasası ve II. Abdülhamit Döneminde Sansür

Türk basın tarihi için önemli bir yere sahip olan Abdülaziz Devri’nde (1866-1878) Osmanlı’da 50’ye yakın gazete yayınlanmıştır78. Böylesine zengin dönemden sonra tahta geçen V. Murat’ın üç aylık padişahlığı sırasında ülkeye özgürlük gelmiş, Abdülaziz döneminde sürgüne gönderilen gazeteciler yurda dönmüşlerdir. Ancak V. Murat’ın ruh sağlığının yerinde olmaması V. Murat’ı tahtan etmiş ve yerine meşrutiyeti ilan edeceğini beyan ederek II. Abdülhamit tahta çıkmıştır. Sultan Hamit söz verdiği gibi 23 Aralık 1876’da Kanun-i Esasi ilan ederek meşruti yönetime geçildiğini ilan etmiştir79

.

1876’da tahta çıkan Abdülhamit, saltanatının ilk yıllarında bir hayli liberal davranmış, kendisi aleyhinde yazılıp çizilenlere karşı açıkca cephe almamıştır. 1.5 yıl kadar süren bu devirden sonra II. Abdülhamit, 1878’den sonra baskı politikasını uygulamaya başlamış ve tahtan inene kadarda bu politikayı uygulamıştır80

. 1876’da kabul edilen ve ilk anayasa özelliği taşıyan Kanun-i Esasi’nin 12. maddesi olan

“matbuat kanun dairesinde serbesttir” hükmüne rağmen bu maddeyi

uygulamamıştır. Aksine basından rahatsız olmuş ve Sadrazam Mithat Paşa’yı bu konuda birçok kez uyararak kendi görüşleri dışında yazılara yer verilmemesini istemiştir81

. Kanun-i Esasi’deki basın özgürlüğü ile ilgili maddeye rağmen bu politikasından vaçgeçmemesi Sadrazam Mithat Paşa ile arasındaki anlaşmazlıkların temeline oturmuştur82

.

Padişah, yeni bir basın kanunu tasarısı hazırlatmak için hazırlıklara girişmiş ve Mithat Paşa’nın sadrazamlığında bir komisyon kurulmuştur. Hazırlanan tasarı, 1877 Nisanı’nda Mebusan Meclisi’ne getirilmiştir83

. Bu kanun tasarısının içeriği dört bölümden oluşmaktaydı ve 51 madde içeriyordu. İlk bölüm basımevleri, ikinci

78 Cevdet Perin, Tarih Boyunca Düşünce ve Basın Özgürlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1974, s.92. 79 İnuğur, a.g.e. , s.254.

80 Koloğlu, a.g.e. , s.61–62. 81

Alpay Kabacalı, Başlangıçtan Günümüze Türkiye’de Basın Sansürü, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 1990, s.49.

82 Koloğlu, a.g.e. , s.61–62. 83 Girgin, a.g.e. , s.68.

(28)

bölüm süreli yayınlar, üçüncü bölüm basın suçları ve dördüncü bölüm ise basın ile ilgili davalara bakacak mahkemeler ile ilgili açıklamalardan oluşuyordu. Ancak bu kanun tasarısı Osmanlı Mebusan Meclisi’nde görüşülürken oldukça hararetli tartışmalar çıkmıştır. Basımevi ve gazete açmak maddeleri ile ilgili hükümetten ruhsat alınması milletvekillerince tepkiye neden olmuştur84

. Bunlardan başka gazete çıkaracaklardan alınacak Kefarat Akçası ve mizah gazetelerinin kapatılması ile ilgili hükümler tasarıya sonradan eklenmiş ancak bu hükümler parlementoda yapılan görüşmeler neticesinde onaylanmayarak yürürlükten kaldırılmıştır85

. Kanun tasarısı 2 Mayıs 1877’de bu haliyle parlementoda onaylanmıştır86

. II. Abdülhamit kanun tasarısının ilk haliyle istediği şekilde onaylanmadığını görünce Matbuat Kanunu’nu onaylamayarak yürürlüğe koymamıştır.87

Özellikle mizah gazetelerine hiçbir şekilde taviz verilmemiş, hemen hemen hepsi kapatılmış ve 1908 İkinci Meşrutiyet’e kadar mizah gazetesi çıkarılamamıştır88

.

İçeride bu gelişmeler yaşanırken dışarıda da önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. 1877’ de başlayan Osmanlı – Rus Savaşı tehlikeli bir duruma doğru ilerlemekteydi. Bu gelişmeler üzerine Padişah Abdülhamit, Kanûn-ı Esâsî’nin 36. ve 113. maddelerine dayanarak olağanüstü yetkilerini kullanmıştır. Kanun-i Esasi’nin 36. Maddesine göre 2 Ekim 1877’de İdare-i Örfiyye Kararnamesi çıkartarak ülkede sıkıyönetimi ilan etmiştir. Sıkıyönetim neticesinde başta Mithat Paşa olmak üzere bazı milletvekilleri ile gazetecileri sürgüne yollamış ve halkın yeni geçilen bu yönetim biçimine hazır olmadığını beyan ederek 13 Şubat 1878’de Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı kapatmıştır 89. Bu durum 30 yıl sürecek İstibdat Dönemi’ni

başlatmıştır90

.Bu 30 yıllık süre içerisinde Osmanlı’da yayın yapan pek çok gazete ve dergi kapatılmıştır. Kapatılamayanlarda çok çeşitli engellerle karşılaştırılarak

84 İnuğur, a.g.e. , s.257-258. 85 Topuz, a.g.e. , s.53. 86 İnuğur, a.g.e. , s.258.

87 Alpay Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara, 1994, s.49.

88

İnuğur, a.g.e. , s.258.

89 Fatmagül Demirel, İkinci Abdülhamit Devrinde Sansür, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2007, s.37-38.

(29)

yayınlarına engel olunmaya çalışılmıştır. Geriye kalan gazeteler ise padişah ve hükümet yanlısı gazeteler olmuştur91

.

Padişahın meclisi kapattıktan sonra 20 Eylül 1877’de ilan ettiği sıkıyönetim nizamnamesi ile gazeteleri kapatma yetkisi ele almış ve bu yetkiyi uygulanmıştır. Böylece bu nizamname ile sansür faaliyetleride devreye girmiş, 1882’den sonra hertürlü süreli yayın sansürün kontrolüne alınmıştır92

. Ancak Abdülhamit için bu nizamname pek yeterli görülmediğinden 1888 ve 1895 yıllarında Matbaa Nizamnameleri adında yeni kararlar çıkarılmış basılacak her türlü yazınsal malzeme kontrol altına alınmıştır. Ve bu uygulamalar içinde ağır hükümler getirilmiştir93

. Yine bu nizamnamelerden başka 1898, 1900 ve 1901 tarihinde çıkarılan padişah iradeleri ile Osmanlı basın hayatı adeta zincirlenmiştir. Bu fikir kurumlarının kapatılması, yazarların cezalandırılması basın özgürlüğünü hiçe saymıştır94

. Oluşturulan bu sansürün sınırları belirlenmediği için kanunda olsun olmasın artık sözcükler bile sınırlandırılmıştır. Kullanılamayacak sözcüklerden bazı örnekler verecek olursak: Namık Kemal Bey, suikast, anarşi, sosyalizm, hal edilme, müsâvat,

istibdat, Mithat Paşa, Grev, inkılâp, ihtilal, dinamit, kanuni esasi, büyük burun, vatan, musavat, Bosna, istibdat, Hersek, beynelminel, Makedonya, Girit, infilak, Kıbrıs, Yıldız, hürriyet, Murat, veliaht, Cumhuriyet, bomba bu kelimelerden

bazılarıdır 95

.

Sadece gazeteler değil kitaplarda bu durumdan kötü etkilenmişler sansür tarafundan uygun bulunmayan tüm yazınsal ürünler toplattırılarak yaktırılmıştır. Uygulamaya konulan bu yasaklar matbuat müdürler aracılığı ile gazetelere bildirilmiş ve bu yasaklara uymayanlar ağır şekilde cezalandırılmışlardır96

.

Bütün bu yasaklara rağmen Abdülhamit’in Devrinde uygulanan başka yöntemlerde olmuştur. Bu yöntemlere ise her şekilde basını susturmak için gazeteciler satın alınmış, çeşitli maddi destekler sağlanarak gazeteler susturulmaya

91 Kabacalı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Matbaa… , s.95. 92 Topuz, a.g.e. , s.54.

93

İnuğur, a.g.e. , s.260. 94 İnuğur, a.g.e. , s.261.

95 Hıfzı Topuz, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1973, s.61-62. 96 İnuğur, a.g.e. , s.262.

(30)

çalışılmıştır. Hatta bazı gazetecilere nişanlar verilmiştir97

. Sadece yurt içinde değil yurt dışında faaliyet eden gazetelerinde susturulmasını isteyen Abdülhamit burada da aynı yöntemleri uygulamış, muhabirleri satın almış ya da yurt içinde olduğu gibi gazeteye maddi destekte bulunarak yanına çekmiştir. Bu sayede hakkında oluşabilecek olumsuz yazılarıda engellemiştir98

. Bu dönemde çıkan gazetelere baktığımızda tablo oldukça ürkütücüdür. Örneğin 1879- 1887 yılları arasında yılda 10 gazete çıkıyorsa bu sayı 1888-1908 yılları arasında ortalama bire düşmüştür99

. Dönemin gazetelerine kısaca bakacak olursak:

Tercüman-ı Hakikat: ileri görüşlü olan ve aynı zamanda cahilliğe karşı verdiği savaşla bilinen Ahmet Mithat Efendi, 25 Haziran 1878’de Tercüman-ı

Hakikat adlı gazeteyi çıkarmıştır. İlk dönemler 4 sayfa olan gazete daha sonra 8

sayfa olarak çıkarılmıştır. Dili oldukça sade olan gazete halk arasında önemle takip edilmiştir100

. Kuruluşunun ilk üç yılında gazete Ahmet Mithat Efendi’nin ilmi yazıları ve tercüme eserleri ile meşgül olmuştur101. Ahmet Mithat Efendi, yazılarında

halkın eğitim seviyesini yükseltmeyi amaçlayan, gazetenin bir eğitim kurumu gibi çalışması gerektiğinin üzerinde önemle durmuştur102. Daha sonra damadı Muallim

Naci’nin görev almasıyla 1883-86 yıllarında edebi polemiklerin merkezi konumuna gelmiştir. 1886-88 yıllarında ise daha çok ekonomik yazıların yer aldığı, devletçiliği savunan bir konuma gelmiştir103

. Abdülhamit, aynı fikirde olduğunu düşündüğü Ahmet Mithat Efendi’yi padişah sözcüsü gibi de kullanmıştır104

.

Türk Basın Tarihi’ne baktığımızda Tercüman-ı Hakîkat’ın önemli bir yerde olduğu başka bir açıdan da görülür. Bu açı basın tarihine damga vurmuş pek çok gazetecinin yetişmesini sağlamasıdır. Bu kişilere baktığımızda ise bu durumun çok doğru olduğu görülür. Zira gazetede Halide Edip Adıvar, Hüseyin Rahmi Gürpınar,

97

Topuz, II. Mahmut’tan… , s.59. 98 İnuğur, a.g.e. , s.269.

99 Koloğlu, a.g.e. , s.63. 100 İnuğur, a.g.e. , 279. 101

İnuğur, a.g.e. , s.280.

102 Kabacalı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Matbaa…, s.97. 103 İnuğur, a.g.e. , s.280.

(31)

Ahmet Rasim, Necip Âsım, Veled İzbudak, Nigar Hanım, Ahmet İhsan Tokgöz ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi yazarların çalıştığını görürüz105

.

Tercüman-ı Hakîkat, Ahmet Mithat Efendi’nin ölümünden sonra da yayınına

devam etmiş olan 1922’ye kadar yayını sürdürmüştür106

.

Sabah: ilk olarak 1875 yılında Papodopulos adında bir Rum tarafından çıkarılan Sabah’ın bu dönemdeki başarısından bahsedemeyiz. Asıl başarısı 1882 yılında Kayserili Mihran Efendi’nin gazeteyi satın almasıyla başlar. Mihran Efendi satın aldığı Sabah’ın başyazarlığına Şemsettin Sami’yi getirince gazetenin havası değişmiş ve yukarıya doğru ivme kazanan bir başarıya yönelmiştir107

.

Miladi takvimi ilk kullanan gazete ünvanını elinde bulunruran gazete Mihran Efendi’den sonra büyük boyda basılmaya başlamıştır. Yazılarından ötürü başyazar Şemsettin Sami’nin Trablusgarp’a sürülmesinden sonra gazete Mihran Efendi’ye kalmıştır. Mihran Efendi, İkdam gazetesi sahibi Ahmet Cevdet Bey ile zaman zaman hadsiz tartışmaların içerisine girmiştir108

. I. Dünya Savaşı sırasında gazetenin başyazarlığına geçen Emin Yalman ile gazete satışında önemli başarılar elde edilmiştir. Bu dönemde gazete tırajı 15.000’e kadar çıkmıştır. Savaş devam ederken yeniden değişen başyazarlık koltuğuna ittihatçı düşmanı ve Peyam gazetesi sahibi Ali Kemal gelmiştir. Ali Kemal Bey, gazetenin ismini değiştirerek Peyam-ı Sabah olarak yeniden isimlendirmiştir. Milli Mücadele’ye kadar gazetenin başyazarlığında kalan Ali Kemal Bey, Milli Mücadele karşıtı bir tavır içerisine girince İzmir’in kurtuluşu ile birlikte son yazısını yazmış109

ve bundan sonra bu görevden alınmıştır. Ali Kemal Bey’in gitmesi ile birlikte gazete yeniden Sabah olarak yayın hayatına devam etmiştir110. Mihran Efendi, Ali Kemal Bey’in Milli Mücadele’ye aldığı tavır

nedeniyle kendisinden hesap sorulacağını düşünerek kısa bir sürede her şeyini

105 Girgin, a.g.e. , s.74.

106 Kabacalı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Matbaa…, s.97. 107

Girgin, a.g.e. , s.75.

108 Topuz, II. Mahmut’tan…, s.68. 109 İnuğur, a.g.e. , s.276.

(32)

satarak Avrupa’ya iltica etmiştir. Bu durumla birlikte 47 yıllık yayın hayatı olan

Sabah yayın hayatına son vermiştir111.

İkdam: Ahmet Cevdet tarafından 5 Temmuz 1894 yılında çıkarılan gazetenin çıkış kaynağı olarak Sabah gazetesi olmuştur. Ahmet Cevdet İkdam’ı, Sabah gazetesine rakip olarak kurmuştur112

. Ahmet Cevdet’in İkdam’ı başarılı bir yayın hayatı sürdürmüştür. Bunda ki en büyük etken ise Ahmet Cevdet’in saray ile yakın ilişkiler kurmasıdır.113

. Gazetenin yazar kadrosuna bakıldığında dönemin önemli yazarlarının olduğu görülür. Abdullah Zühtü, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri, Şinasi Hikmet, Ahmet Rasim, Teodor Kasap, Mahmut Sadık, Necip Asım, Falih Rıfkı gibi yazarlar gazetede yazılarıyla yer almışlardır114

.

Ayrıca gazetenin başka bir özelliğide Türkiye’ye ilk defa “Rotatif” adı verilen binlerce baskı yapabilen bir baskı makinesinin yurda getirilmesini sağlamıştır. Milli Mücadele yanlısı bir tutum izleyen gazete mütarekeden sonra da bu tutumunu sürdürmüştür115

. 1926 yılına kadar varlığını sürdüren gazete bu tarihte el değitirmiştir. Ahmet Cevdet İkdam’ı Ali Naci’ye devretmiş aynı yıl ise gazete kapanmıştır116

.

Jön Türk Gazeteleri: I. Meşrutiyet’i ilan ettirmek için büyük mücadele veren Jön Türkler bu mücadeleyi Abdülhamit ile birlikte gerçekleştirmişlerse de bu durum çok uzun sürmemiş meşruti yönetimin kaldırılmasıyla özgür basın ortamı da dağıtılmıştır. İstibdad devri adı verilen bu dönemde birçok gazete kapatılmış ve gazeteciler alakasız yerlere sürgüne gönderilmişlerdir. İşte bu sürgüne giden gazeteciler ya da bu istibdat devrinden kaça Jön Türkler bu mücadelelerini yurt dışında da sürdürerek çıkardıkları gazeteler aracılığı ile inandıkları davayı savunmuşlardır. Yurt dışında çıkan ve Jön Türk Gazeteleri olarak bilinen gazetelerden bazıları şunlardır:

111 İnuğur, a.g.e. , s.277.

112 Girgin, a.g.e. , s.75. 113

Topuz, II. Mahmut’tan…, s.68. 114 Koloğlu, a.g.e. , s.65.

115 İnuğur, a.g.e. , s.286. 116 Çakır, a.g.e. , s.110.

(33)

Meşveret Gazetesi: Ahmet Rıza tarafından Paris’te 3 Aralık 1859 tarihinde çıkarılmıştır. Abdülhamit’in korkusundan Paris’e kaçan Ahmet Rıza, Türkçe ve Fransızca olarak gazeteyi çıkarmış ve meşrutiyeti savunmuştur117

. Gazetenin Fransızca ismi ‘Mechveret’ şeklindedir118

. Fikir gazetesi kimliğini taşıyan ve yurt dışında basılan gazete Fransız Postahanesi aracılığıyla ülkeye sokulmaktaydı119

. Abdülhamit tarafından yasaklı bir gazete olarak belirlenen Meşveret için Fransa’ya Osmanlı’nın resmi bir başvurusu olmuştur. Bu girişim karşısında Ahmet Rıza gazetesini önce İsviçreye sonra ise Belçika’ya taşımıştır120

.

Mizan Gazetesi: İyi bir öğrenim görmüş, 17 yıl mülkiye mektep hocalığı yapmış olan Mizancı Mehmet Murat tarafından 21 Ağustos 1886 yılında İstanbul’da yayın hayatına başlamıştır. Burada 159 sayı çıkardıktan sonra121

1896’da yazmış olduğu özgürlük ile ilgili yazısından ötürü hükümetle başı derde giren Murat Bey, 1896’da Kâhire’ye kaçmış ve gazeteyi buraya taşımıştır. Burada da İttihat yanlısı yazılarına devam etmiştir122

. Kahire’de neşredilen 159- 184 sayılarından sonra gazete Paris’e taşınmıştır. Burada İttihat ve Terakki’nin yayın organı haline gelmiştir123. Bir müddet sonra gazetenin Paris’teki yayın hayatı yazarlar arasında

ihtilaf çıkınca burada son bulmuş ve gazete Cenevre’ye taşınmıştır124

. II. Meşrutiyet’in ilan edilince tekrar İstanbul’a Gelen Murat Bey gazetesini burada yayınlamaya devam etmiştir. 31 Mart Olayı ile ilgili yazdığı yazısından dolayı gazetesi 31 Mart’ı savunduğu için kapatılmış ve kendiside Rodos’a sürülmüştür125

. Bunların dışında Şuray-ı Ümmet ve Osmanlı gazetesi Jön Türklerin çıkardığı diğer etkili gazetelerdendir.

117 İnuğur, a.g.e. , s.291.

118 Muammer Göçmen, İsviçre’de Jöntürk Basını ve Türk Siyasal Hayatına Etkileri, Kitabevi Yay. , İstanbul, 1995, s.103.

119

Çakır, a.g.e. , s.78.

120 Topuz, II. Mahmut’tan…, s.42.

121 Ayşegül Ergişi, Mizan Gazetesi İnceleme, Tahlili Fihristi Seçme Yazılar, Fatih Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007, s.10-14

122

İnuğur, a.g.e. , s.294. 123 Çakır, a.g.e. , s.111. 124 Ergişi, a.g.t. , s.15-18 125 İnuğur, a.g.e. , s.297.

(34)

Yurt Dışında Çıkan Diğer Gazeteler: Ezan (1896- Cenevre), Terakki (1896),

Hürriyet (1896-Londra), Kanun-ı Esâsî (1897-Kahire), Hakîkat (1897-Cenevre), İntikam (1900-Cenevre), Enini Mazlum (1899- Kahire), La Foundre (1901), Selamet

(1901-Falkestone), Le Moniteur Otoman (1901), Le Libéral Otoman (1901), İçtihat (1904-Cenevre), La Fédértion Ottomane (1903), Ahali (1905), El-Rakip (Rio De Janerio), El-Eyyam (New York), Die Freie Osmanische Post (Viyana), Le Courrier

des Balkans (Sofya)…vb126. c) Konu ve Kaynaklar

Yazının bulunuşundan sonra insanlık için atılan en önemli adımlardan birisi de hiç şüphesiz matbaanın icat edilmesidir. Her ne kadar matbaanın icadının menşei konusunda kesin bir bilgi olmasa da bilgiyi biriktirmek ve aktarmak için oynadığı vazife ile bu bilgi eksikliğini hiçbir zaman aratmamıştır. Bilgi için yapmış olduğu bu görevde matbaanın, bulunduğumuz coğrafyadaki gelişmelerini takip ettiğimizde; 15. Yüzyılda Avrupa’da yaygınlaşmaya başladığını görürüz. Matbaanın Avrupa’da kullanılmaya başlanmasıyla birçok kitap basılmış, bu sayede Avrupa’nın sosyal ve fikir hayatı değişmeye başlamıştır. Rönesans ile başlayan bu değişim olgunlaşmaya dayalı bir şekilde ilerleyerek Reform, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi ve 20. Yüzyıldaki bilimsel ve teknolojik hayata etki etmiştir. Bu gelişim içerisinde kamuyu yönlendirme, bilgilendirme, her türlü fikri halka ulaştırma gibi önemli güçleri bünyesinde barındıran; yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü bir güç sayılabilecek “ Basın Hayatı” doğmuştur.

Basın - yayın faaliyetleri içerisinde Türk basın tarihine baktığımızda bu tarihin önemli bir kesiminde Bulgaristan’daki Türkçe basının yer aldığı görülür. Hem payitahta yakınlığı hem de özerk Bulgaristan sınırları içerisinde kendilerini daha iyi ifade edebilen aydın Osmanlılarının buradaki varlığı ile Türkiye dışında yaşayan Türkler içerisinde en fazla gazete ve dergi burada çıkarılmıştır. Bizde çalışmamıza konu olarak Bulgaristan’daki Türkçe basın içerisinde önemli bir konumda bulunan

Balkan gazetesini seçerek, bu gazeteyi inceleme fırsatı elde ettik. Bu çalışmada

126 Topuz, II. Mahmut’tan…, 43.

(35)

Balkan gazetesinin 1906 yılı sayılarını inceleyerek o dönemin toplumsal

reflekslerine, siyasi ve kültür hayatının karakteristik özelliklerine ulaşmaya çalıştık. 22 Temmuz 1906 tarihinde Bulgaristan’ın Filibe şehrinde yayın hayatına başlayan Balkan gazetesinin ilk sayısından aynı sene içerisindeki 31 Aralık 1906’da yayınlanan 117. sayısı dâhil gazetenin tüm içeriğini inceleyerek çalışmamızı tamamladık. Tüm bu sayılara, Beyazıt Kütüphanesi bünyesinde yer alan Hakkı Tarık Us Koleksiyonu’nun Osmanlıca süreli yayınlar kısmının, kütüphane ile Tokyo Üniversitesi’nin ortak projesi sonucu dijital ortama aktarılması neticesinde çok rahat bir şekilde ulaştık. Eksik olan sayıları da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı süreli yayınlar kısmından tamamlamaya çalıştık. Sadece çalışmamızda 36. Sayıya ulaşamadık. Milli Kütüphane de dâhil olmak üzere gazetenin bulunabileceği başlıca kütüphanelere baktık ancak bir sonuç elde edemedik.

Gazete ile ilgili yaptığımız diğer kaynak taraması da Osmanlı matbuatı, Filibe ve Ethem Ruhi Balkan hakkında yapılmış ya da değinilmiş akademik çalışmalar olmuştur. Bunların yanında konu ile ilgili ansiklopedileri de söylemek gerekir. Tüm bu kaynaklar ile Osmanlı Arşivi’nden ulaştığımız belgelerden elde ettiğimiz bilgilerle çalışmamızın kaynak bilgi kısmını tamamlamış olduk.

Çalışmamızda bizi en çok zorlayan kısım ise yabancı kişi, yer ve gazete isimlerini ile okuyabilmek oldu. Bu isimlerin doğru bir şekilde okunabilmesi yoğun bir mücadele verdiğimiz yadsınamaz. Yabancı gazete isimlerini okurken başvurduğumuz kaynak Osmanlı Arşivi’nde bu konu ile ilgili yapılan “ Yabancı

Gazete İsimleri ” adlı çalışma olmuştur. Yer isimleri konusunda Devlet Arşivleri

Genel Müdürlüğü Yayınlarından Tahir Sezen’in “ Osmanlı Yer Adları ” ile ilgili çalışmasından faydalandık. Kişi isimlerine ise dönem hakkında bilgi veren siyasi kitapları inceleyerek ulaştık.

(36)

I.BÖLÜM:

(37)

1.1.FİLİBE

Bugünkü Bulgaristan’ın sınırları içerisinde yer alan Bulgarların Plovdiv, Osmanlı’nın Filibe adını verdiği şehir Bulgaristan’ın Sofya’dan sonra ikinci büyük şehridir127

. Nüfusu: 720327 ilin 14 kasabası ve 184 tane köyü bulunmaktadır128. Balkan yarımadasının en eski yerleşim yerlerinden biri olan Filibe129,Güney Bulgaristan’da Meriç ırmağı üzerinde yer alır130

. Greenwich’e göre 42° ,9’ ve 15’’ kuzey enlemi ve 24°, 23’ ve 24’’ doğu boylamı üzerindedir131

. Kuzeyden ve güneyden Rodop ve Balkan dağlarının paralel olarak kestiği tarıma elverişli düz bir ova konumunda olup İstanbul’dan 373, Sofya’dan ise 140 km. uzaklıktadır 132.

Harita 1 Bulgaristan Siyasi Haritası

127

Machiel Kiel, “Filibe”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XIII, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1999, s.79.

128 Pars Tuğlacı, Bulgaristan ve Türk Bulgar İlişkileri, Cem Yayınevi, İstanbul 1984, s.335. 129 Neriman Ersoy, XIX. Yüzyılda Filibe Şehri ( 1839 – 1876 ), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2003, s.12.

130 Tuğlacı, a.g.e. , s.335. 131 Ersoy, a.g.t. ,s.13.

(38)

Filibe’nin kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir. Bu durum bölgenin karasal iklimde olmasının başlıca nedenidir133. Şehrin dağlarla çevrili olması zengin ormanlara sahip olmasını da beraberinde getirmiştir. Çok çeşitli ağaçların Filibe’de bulunmasından dolayı Bulgaristan’ın en zengin orman bölgesi olarak da adlandırılır134

.

Şehrin merkezinin kayalık tepelerde olması da yazın güneş ışınlarından dolayı bu kayaların kızması ile bunaltıcı hava görülür. Kışları ise kar yağışının artması ile bazen ulaşım kızaklarla yapılır. Şehrin ortasından geçen Meriç Nehri kışları genelde donmuş vaziyettedir. Filibe ovası kuzeyinde kalan ovalara nazaran daha ılıman bir iklimdedir. Bundan dolayı sıcak iklimlerde yetişen ürünler bu ovada da yetişmeye müsaittir135

. Çeşitli ve zengin bir toprağı bulunan ovada kırmızı domates, biber, üzüm, tütün, kiraz, ahududu, şeftali, buğday, pirinç ve ay çiçeği gibi ürünler yetiştirilir. Ayrıca Plovdiv önemli bir gülyağı ihracatçısıdır.

Günümüzde önemli bir sanayi şehri olan Filibe’de ticarette önemli bir yere sahiptir. Her yıl geleneksel olarak uluslar arası ticaret fuarı düzenlenir ve yapılan anlaşmalarla ticaret kıtalar arası bir vaziyet alır. Filibe’nin önemli özelliklerinden biri de kültürel turizm etkinliğinin oldukça önemli bir yere sahip oluşudur. Şehir geçmişten gelen tarihsel-kültürel zenginliği ile adeta bir müze şehir sıfatındadır. Bu kültürel zenginlik beraberinde Filibe’yi bir eğitim merkezi haline getirmiştir. Şehirde çok sayıda eğitim kurumu bulunmaktadır 136

. Bunun yanında Filibe yer altı kaynakları bakımından oldukça fakirdir. Sadece Hasköy civarında bir linyit ocağı bulunmaktadır137 . 133 Balkanlı, a.g.e., s.84. 134 Balkanlı, a.g.e. , s.86. 135 Balkanlı, a.g.e. , s.85. 136 Tuğlacı, a.g.e. , s.335. 137 Balkanlı, a.g.e. , s.86.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ortodoks dünyası üzerin­ de Moskova Patrikhanesi­ nin artan nüfus ve kud­ retine dikkati çeken W al­ ter Zander, Patrikhanenin İs­ tanbul’dan Moskova'ya

• Geleneksel Otorite: yönetme gücünün kaynağını geleneksel alışkanlıklar veya yapılar belirler.. Yaşa, soya, veya dini normlara dayalı otoriteler buna örnek

Bütün bunların yanı sıra o dönem için yenilik olan Müslüman Hayriye Cemiyeti’nin 1872 yılında kurulması da Azerbaycan aydınlarının faaliyetlerinde önemli adımlardan

Based on the belief that the harmonious incorporation of Intuitive Pedagogical processes in our teaching domain would enhance the personal development of our

Serious health issues due to corrosion and wear of metal-metal implants based on Cobalt and Chromium [6][7] Implants derived Cobalt-Chromium and molybdenum (CoCrMo

Yapı Kredi Bankası Bursa şubesi Samsun ,İş Bankası binası Ankara Sağlık Memurları OkuluY. İskilip kasabası kesin İmar

La Primera Guerra Mundial estalló en el año 1914 y enfrentó a “los países aliados” — Francia, Inglaterra, Rusia, Japón, Bélgica, Serbia, Italia, Estados Unidos de América

0.1N KMnO4 solution is used in Permanganometric titrations. There are situations to be considered during the preparation of the solution. Permanganate solution is easily degraded