• Sonuç bulunamadı

[Kahve]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Kahve]"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

f î a f o i f a A

í

I

vyv

^

'T 'î- A ,l& v i

J f L11

\

D ü k k ân lard a «atılan kahvelerden^ bir kısmının hileli olduğu, içtiğimiz? kahvelerin nohut, arp a k o k m asın d an ^'.^

• - — . . . . , P < s .

-

-

î

'L UeLviijlh/

,4fco**rv

belli. Elimize verilen fincanlarda k ahvenin o güzel kokusile nadiren} karşılamıyoruz. K okusu olınıyan k ah4

l&

v e hakikî bir kahve tiryakisi içilip taham m ül edilir şeylerden değildir. O nun için kahve tiryakileri kahvele­ rini kendi ellerde alıyor, kendi elle­ rd e kavurup taze taze içiyorlar.

Ü stadım ız G alip A ta'ııın söyle­ diği gibi: «Kahvenin bütün meziyeti her türlü levanta kokularının üstün­ d e olan güzel kokusundadır. A ncak o .güzel koku, her güzel gibi, pek naziktir. K ahveye şeker bile karıştı­ rılınca koku derhal bozulur. H ele kah v e tozu arp a »tozu ile bir araya gelince kahve kokusu hiç kalm az...»

Z aten tiryakilerin sad e kahveyi tercih etm elerinin sebebi d e o güzel koku içindir. K endilerini kah v e tir­ yakisi gibi gösterm ek hevesine k a ­ pılanlar sad e kahve içmeğe kalk tık ­ ları zam an neden m idelerinin b u la n ­ dığını bir türlü anlıyam azlar. Ç ü n ­ kü onlar henüz tiryaki değildirler; yani kahve kokusunun künhüne v a ­ ram am ışlardır.

Kahvenin Avrupaya

geçişi

T ürklerin kahve tiryakiliği pek es­ k id ir H a ttâ A v ru p alılara kahveyi tü rk ler tanıtm ışlardır. K ahve n e b a ­ tının ilk göründüğü yerin H abeşis­ tan olduğu sanılıyor. B uradan Ye­ m en taraflarına geçen kahve n e b a ­ tının kavrulm uş ve çekilmiş çekir­ dekleri pek eskiden beri A rabistan- da haşlanarak bir içki diye kullanı­ lırdı. Kahve içmek âd eti A rabistan- dan İstanbula gelmiş, bilâhare bu itiyad on yedinci asırda T ü rk elçileri vasıtasile V enediğe, İngiltereye ve A vrupanın diğer m em leketlerine gö­ türülm üştür.

V iyana m uhasarasında T ürk akın­ cıları şehri sıkıştırırlarken istirahat zam anlarında bol bol kah v e içiyor­ lardı. B eraberlerinde çuvallarla kahve götürm üşlerdi. V iyanalılar türklerin çuvallardan boşalttıkları kahveleri ateşte k av u rd u k tan sonra öğütüp küçük fincanlarla içm elerini hayretle seyrediyorlardı. N ihayet türkler V iyana önlerinden çekildik­ ten sonra bıraktıkları şeyler arasın­ da beş on çuval kahve ile birçok cezve de kaldı. T ürkler araşm da yaşam ış ihtiyar bir M acar kahveleri kavurup V iyanalılara ikram etti. Evvelâ öldürücü bir şeydir diye iç­ meğe korktular. A ncak hekim ler b u ­ nun zararsız bir m ad d e olduğunu söyledikten sonra içmeğe başladılar. Bu suretle V iyanalılar kahvenin ta­ dını almış bulunuyorlardı.

Bir k ah v e dalı daki kahve ağaçlarının b abası ağaçtır, derler.

K ahve ağaçlarının boyları bu iki m etre ile yedi m etre arasın d a

deği-şir. K ahve ağaçları çok güzel koku- verir» derm iş.

tım ıak hilesini X II nci asırda — şim­ diki gibi gene Ingilizlerin A v ru p a sahillerine karşı kurdukları b ir a k ­ ta r a zam an ın d a — Felem enkliler icad etrpişlerdi. H a ttâ bunun fa y d a ­ sı olduğu d a id d ia ediliyorm uş.

Bazıları hilesiz k ah v e içebilecek­ lerini u m arak , çekilmiş kahve p a h a ­ sının iki misli p a ra verip çekirdek k a h v e alırlar. H alb u k i çekirdek k ah ­ veye d e türlü türlü hile karışır. En basiti b a lm u m u n a kalıpla kah v e çe­ kirdeği şekli verip k a h v e yeşiline b o ­

yam aktır. *

K ahvenin hileli olup olm adığını an lam ak için çare şu d u r: A rp a y a­ h u t n o h u t kanştrrılm ış kahve tozun­ d a n b ir p arça, bir b a rd a k su üze­ rine dökülürse k ah v e bir m ü d d e t suyun yü zü n d e kaldığı halde için­ d ek i diğer m a d d e le r hem en aşağı çöker.

Jlk kahve

D ü n y ad a k a h v e içm enin ilk defa kim in ta ra fın d a n akıl edildiği belli değildir. Y alnız dokuzuncu asırda m eşhur A ra p hekim lerinden Razi k ah v ed en b ah setm ek te v e bazı âtıl hastalarının k afaların a küsayiş verm ek m ak sad ile ilâç o larak içir­ m ekte idi.

K ahve cüm lei asabiye üzerine te ­ sir edeci o ldukça kuvvetli bir m ü- nebbihtı'r. Yerrtekten sonra içilen bir fincan k ah v e hazm ı kolaylaştırır. H ekim B artez: «K ahve insanı h ay­ v anlıktan uzaklaştırır, fikrine cilâ

Kahve ağacı

lu beyaz çiçekler açar, sen ed e iki üç defa m ahsul verir. M eyvası tıpkı kiraza benzer. K ıpkırm ızıdır. K a­ vurduğum uz kah v e bu kiraza benzi- yen m eyvanın çekirdeğidir. Ç ekir­ dekler kurutulup k av ru ld u k tan so n ­ ra nefis kokusunu bırakır. Ç ünkü bu esnada kafein denilen uçucu ve kokulu bir y ağ ile diğer kim yevî m ad d eler teşekkül etm ektedir.

Kahveye neler

karıştırılır?

M adem ki gene kahvenin k o k u ­ şumu hatırladık. Biraz d a bu k o k u ­ yu k ay b ed en hilelerden, kahveye neler karıştırıldığından bahsedelim . K ahveye yalnız nohut, arp a, fın­ dık kabuğu değil, havuç, pancar, incir, fasulye, acı bakla, b ad em , h u r­ m a, kızarm ış ekm ek, m eşe ağacının palam utları karıştırılır. G ene üsta­ dım ız B. G alip A tan ın h ab er v e r­ diğine göre A v ru p a d a kahveye en çok karıştırılan yabancı şey k a ­ lın köklü h indibağ otudur. K avhe- y e kavrulm uş h in d ib ağ kö k ü k an

ş-K ahve h e r tarafta b aşka türlü pişirilir. Pişirm ek bak ım ın d an T ü rk kahvesi b irço k m em lek etlerd e m eş­ h urdur. H ak ik aten ustası tarafın d an pişirilm iş b ir k ah v e önünüze fincan içinde getirilm iş küçük bir şaheser­

dir.

k k

Dünkü ihracat

i

Dünkü ihracat yekûnu son hafta­ lardaki yekûndan daha fazladır. Dün muhtelif memleketlere İki milyon li­ ralık ihracat yapılmıştır. İhracatın mühim yekûnu Yugoslavyaya gönde­ rilen pamuklar teşkil etmektedir.

Kahve ağacı sıcak m em leketlerde yetişir. H araretin asgarî 1 5 - 1 6 d e ­ rece olması lâzımdır. D eniz seviye­ sinden 300 - 600 m etre yüksek m e­ yilli yaylalarda, volkanik erazinin kül rengi to p rak ların d a yetişir. Bu­ gün büyük m ikyasta k ah v e yetişti­ ren m em leketler başta Brezilya ol­ mak üzere Kolom biya, V enezüella, M eksika, A rabistan, Sudan, H in ­ distan, A ntiller, H av ai ve Filipin adalarıdır.

Bugün yeryüzünde kahve istihsa­ linin onda dokuzunu vücuda geti­ ren A m erika kahve orm anları hikâ­ ye edildiğine göre bir tek ağaçtan türem iştir. C av ad ak i Felem enk k a h ­ ve fidanhğından celbedilen birkaç kahve ağacı Fransa kralına hediye edilmişti. K ral bu ağaçları ço ğ alt­ m ak üzere A ntillere yolladı. Seya­ hat pek fırtınalı bir h a v a d a olmuş ve çok uzun sürm üştü. A ğaçlar y o l­ da susuzluktan birer birer kurudu. A ncak bir ağaç sağlam kaldı. Bun­ ları A ntillere götürm ek vazifesini «lan adam krala «udakatini göster­ m ek m aksadile içtiği suyu kahve ağacına verm iş, bu suretle ağaç A n ­ tillere varabilm işti. İşte Yeni

dünya-T ah a dünya-Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Mitologiye ait bir mozayik - Roma devrine ait bir binada bulunmuştur... III - IV üncü yüzyıl Antakya civarında

Böyle etrafında odalar bulunan avlu Mezopotamyada, Suriyede ve Mısırda en müteamil tarz olduğu halde Hitit ika- metgâhlarında hiç yoktur ve sadece mabetlerde tat- bik

[r]

[r]

İstenilen miktarda ahizeler bağlanmasına imkân veren (anten takviye tertibatı) nı havi müşterek antenler bilhassa büyük apartmanlar için elverişlidir.. Böyle bir tesi-

Genel bina İskeletinin statik ve neticede maliyette eko- nomik, azlık, suların akışında temizlik ve evin içine alabil- mek imkânı; düz çatıda dilatasyon ve neticesi dam - bahçe

(Bugünkü yollar; kurunu vustadan kalmış keçi yolları üzerine kaldırım döşenerek meydana gelmiştir. Bunlar mo- dern teknik neticesi hasıl olmuş değildir. Eşeklerin sallana

Bugün de 'betonla ve demirle yapı yapıldığı için, niçin o memleketin ve o milletin âdetleri, vaziyet, ik- lim ve ihtiyaçları göz önünde tutulmadan he- pmiz ayni mimariye