• Sonuç bulunamadı

Asmaya kararlıydılar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Asmaya kararlıydılar"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 ^ -A

Cumhuriyet

/ s / y ^

o

İDAMLARINA...

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin

înan ’ın asılmalarının üzerinden 30 yıl

geçti. Basının tutumu neydi? Muhalefet

var mıydı?Dönemin gazetelerini taradık.

İdamlarla ilgili yazılanları derledik...

M 2 - 3 . S A Y F A L A R D A

i ~ I A

1 İL

MCE KAYEK YA DA AYŞE VE ECE

Erkeklerin hâkim olduğu moda

dünyasında sivrildiler. Artık Paris’in en

beğenilen defilelerinde Dice Kayek

imzası göze çarpıyor. Fransız ve Japon

basını onları öne çıkartmaya özen

gösteriyor, iki kız kardeşin İstanbul’dan

Paris’e uzanan sıra dışı serüveni...

NERMİN SUNGUR / PARİS

D

ünyada modanın kalbi nerede atar denildiğinde akla ilk gelen kenttir Paris. Chanel, Dior, Yves Sa- int Laurent gibi nice moda devleri de bu kentte­ dir, binlerce büyük küçük modaevleri, manken ajansları da. En önemli moda defileleri burada yapılır. Çok zengini, az zengini alışveriş yapmaya, hiç parası olmayan­ lar da hiç olmazsa vitrinlerine bakmaya yine Paris’e gelir. Ece ve Ayşe Ege, iki kız kardeş. Yıllar önce modaya gönül vermişler. Kaderleri de böylece çizilivermiş. İstanbul’dan başlayıp Paris’e ulaşan bir çizgiymiş bu. El ele verip, yıllar­ ca hafta sonu demeden, bayram demeden çalışmış çabala­

mışlar ve Dice Kayek’i yaratmışlar. Ufak tefek görünümle­ ri, sade kıyafetleri ile daha çok lise öğrencilerine benzeyen Ege kardeşlerin adı bugün dünyanın önde gelen genç mo­ dacıları arasında sayılıyor. Günleri defileler, toplantılar, se­ yahatlerle öylesine doluydu ki, Ece ve Ayşe’yi bir araya ge­ tirip bu görüşmeyi yapmak mümkün olamadı. Sözleştiğimiz gün, Ece İtalya’ya uçmuştu. Ertesi gün Paris’e dönüp son­ ra ikisi birlikte Kore’ye gideceklerdi. Hayat öykülerini, Di­ ce Kayek’i, gelecek projelerini, moda dünyasının sorunla­ rını bize Ayşe Ege anlattı.

Önce benim de merak ettiğim bir soruyla başlayayım. Dice Kayek Türkçe bir isim değil. Ne anlama geliyor?

(2)

Deniz Gezmiş, Yusuf

> §

Aslan, Hüseyin İnan’ın

30 yıl geçti. O ¿ünlerin

politikacıları, gazetecileri „

bugün hâlâjpeUHkayapıyorr

CUMHURİYET DERGİ

Cephesi) üyeleri eylemlerle, aydınlar imza kampanyalarıyla idamları önlemeye çalışı­ yordu. Gezmiş, Aslan ve İnan cezaevinde, yoldaşları yurt dışında düzenlenen kampan­ yalarda açlık grevleri yapıyordu. Ancak idamlar önlenemeyecek, 6 M ayıs’ta infaz uygulanacaktı...

Televizyonsuz dönemdi. Olup bitenlerle kamuoyu arasındaki tek bağ, gazetelerdi... Peki gazeteler, Gezmiş, Aslan ve İnan’ın idamlarına dair nasıl bir tutum izlemişlerdi? Bu soranım yanıtını 1 Nisan 1972-31 Mayıs 1972 tarihleri arasındaki Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Tercüman ve S on Havadis ga­ zetelerinde aradık. Gazeteler haberlerinde gelişmeleri birinci sayfalanndan “son dere­ ce yansız” vermeye çalışıyor, idama karşı tu­ tum ya köşe yazılarında ya da “Başyazı’Tar- da ortaya dökülüyordu. Tercüman ve Son Havadis dışında gazetelerin ortak noktası, Kızıldere, SofyaUçağTmn kaçırılması, Jan­ darma Genel Komutanı Kemalettin Eken’ in vurulması dışındaki olaylara ve idamları ön­ lemeye yönelik çabalara haber olarak yer vermemeleri, köşe yazarlarının ise sessiz kalmasıydı. Tercüman ve Sun Havadis, yani idamdan yana olan gazetelerin köşe yazıla­ rında Gezmiş, İnan ve A slan’ın adlan “şaki­ ler” olarak sıkça geçiyordu...

■ U l İ l l i l j n f Haşan p u ,u r; 1941’le- l w I I I I i y C E re dönüp İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun “Türke Doğru” kitabından “ORDU’YA İNAN” yazısının son bölümünü altını çizerek tekrar yazalım: “Türk! İnsanlı­ ğı seversin ve bütün insanların kardeş ve eşit olmasını istersin. Fakat apayrı bir şey. Bütün insanlann birbirini sevdiklerine inanırsan ya­ nılırsın. Banşı seversin, fakat banşınâlem ya­ sası olduğunu kabul ettiğin gün, kendini kay­ betmiş olursun. Bilirsin ki savaş bir gerçeklik­ tir, korkunç bir gerçek! Savaşı acıklı bir zaru­ ret olarak al! Seni vurmak isteyeni açıkgözlü­ lük edip daha önce vur! Türk! Orduya inan!” (6 Mayı s)

Manşet: Gezmiş, Aslan ve İnan idam edildi/ Ankara Merkez Cezaevi’nde infaz­ dan sonra idam mahkûmları Yenimahalle ’ye gömüldü. (7 Mayıs)

Abdi İpekçi: İnsanlar öldü. 38’i yüksek öğretim çağmda, ikisi vatani görevini yapan er. Biri zavallı bir odacı, diğeri masum bir veznedar... ve ülkemizde konuk olarak bulu­ nan dört yabancı... Bombalar patladı... Üniversiteler kapattırıldı... Güvenlik kuv­ vetleri sürekli seferber hale getirildi. İnsan­ lar birbirlerine düşman edildi. Yıllarca din­ meyecek kin duygularının tohumu atıldı... Ulusal ekonomiyi ve eğitimi zaman zaman felce uğratan, demokratik sistemdeki olum­ lu gelişmeleri tersine döndüren durumlar ya­ ratıldı... Yüzlerce kişinin tutuklanmasına, önemli bir bölümünün mahkûm olmasına ve nihayet üçünün idamına yol açıldı...

Bütün bunlar niçin yapıldı ve ne sonuç alındı? Ülkemiz huzursuzdu da huzurlu mu oldu? Ulusumuz mutsuzdu da mutlu mu ol­ duk? Rejimimiz demokratik değildi de de­ mokratik mi oldu? Sorunlarımızı çözmek için şiddete başvurmaktan başka çare kalma­ mıştı da bu yolun haklılığı ve yararlılığı mı ispatlandı? Şimdi önümüzdeki bilanço bu sorulan korkunç bir şekilde cevaplandır­ maktadır. Onu daha da korkunç hale getire­ cek girişimlere, kışkırtmalara artık son vere­ mezsek önümüzdeki kuşaklara çok kötü bir miras devredeceğiz. (7 Mayıs)

Refik Erduran:... Evet, hepinizin böyle uyumanız çok güzel. Gecelerin tadını rahat­ ça çıkarabildiğinize, gündüzlerde

ağzınız-Deniz Gezmiş...

Asmaya kararlıydılar

BERAT GÜNÇIKAN

“Asmayın.”

Otuz yıl önce, aralannda milletvekili ve senatörlerin, Danıştay ile Yargıtay üyeleri­ nin, doktorlann, mimarlann, mühendislerin, gazetecilerin, öğretim üyelerinin, sanatçıla­ rın yer aldığı onlarca aydm, işte bu cümlenin etrafında toplanmış, ölüm cezasının kaldırıl­ ması için imza veriyorlardı...Aralannda yıl­ lar sonra, aynı karanlığın içinde katledilecek olan M uammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ah­ met Taner Kışlalı, Doğan Öz de vardı...

1972’nin ocak ayıydı.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 9 Ekim 1971 ’de, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 N o’lu Askeri M ahkeme’de ölüm cezasına çarptmlmışlardı. Mahkeme, bu kararma, anayasayı zor kullanarak orta­ dan kaldırmaya kalkışmayı içeren T ürk Ce­ za Kanunu’nun 146/1 maddesine dayandır- mı ştı... Oy sa yaşananlar bu suçun oluşmadı­ ğını gösteriyordu. ..12 M art’ta darbe yapan Genelkurmay, bütün sıkıyönetim mahkeme­ lerini Gezmiş Terin ve eylemlerinin benzer­ lerini uygulayanlannTCK’nin 146. madde­ sinden yargılanmaları konusunda uyarmış­

tı... Yani hüküm duruşmalardan çok önce be­ lirlenmişti.. . Daha sonra idamı destekleyen­ lerin başmda gelen Adalet Partisi ’nden mil­ letvekili seçilecek olan mahkeme başkanı Ali Elverdi’nin seçimkonuşmalan da bu hu­ kuk dışı karan belgeleyecekti. Elverdi, oy toplarken “Komünistleri ben astırdım” de­ mekte bir salanca görmemişti.

Onlarca imza işte daha 12 Mart günü, en azından generallerin düşüncesinde kurul­ muş bu idam sehpalannm ortadan kaldınl- ması için toplanmıştı. Karar lOMart 1972’de Türkiye Büyük Millet Meclisi ’nde görüşül­ dü, 450 milletvekilinden 318 ’i oy kullandı, 245 milletvekili idamların kabulü, 63 ’ü red­ di yönünde oy kullandı. 16 M art’ta da Cum­ huriyet Senatosu’nun 183 üyesinden 141 ’nin katıldığı oylamada, 105 senatör ida­ ma kabul, 3 6 ’sı da ret oyu verecekti. Bu ka­ rarlar, 23 Mart tarihli Resmi Gazete’de ya­ yımlanarak kanunlaştırıldı. Cumhuriyet Halk Partisi, kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, kanu­ nu usûl yönünden değerlendirm işle uygu­ lamalım durdurulmasına karar vermişti.

Dosya, 19 N isan’da bir kez daha Adalet Bakanı Komisyonu’na iletildi. Komisyon ilk

kararma bağlı kaldı. 24Nisan’daTBM M ’de, uzun tartışmalar sonunda oylamaya geçildi. CHP adına konuşan İsmet İnönü, idama kar­ şı olduğunu söylerken, parti olarak bağlayı­ cı karar almadıklarım, konunun “vicdani bir mesele” olduğunu söylüyordu. Bu konuşma oylamaya yansıyacak, bir önceki oylamanın 63 retçisi, 48 ’e düşecekti. Cumhuriyet Sena- tosu’ndaki oylamada ise iki senatörün daha idamdan yana olduğu görülecekti.

Gezmiş, Aslan ve İnan’ın aileleri, arka­ daşları, aydınlar CHP ’nin bir kez daha, ama bu kez esas yönünden Anayasa Mahkeme­ si’ne başvurmasını bekliyordu. CHP ise par­ ti içi tartışmalara gömülmüştü. Herkes, bu gömülmenin altında 12 Mart yönetiminin sessiz ültimatomlarının yattığını biliyordu. “Ortanın solu” tartışmaları hızlandırılmış, İnönü-Ecevit arasmda bir iktidar yarışma dönüştürülen kurultay ülke gündemine otur­ tulmuştu... Cumhurbaşkanı Cevdet Su- nay’dı, başbakan ise önce Nihat Erim, sonra Ferit Melen. Gündemi işgal eden diğer konu Cumhurbaşkanı’nin notası, partilerin tepki­ leri ve Erim’ in davranışlarıydı...

THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) ve THKPC (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi

(3)

5 MAYIS 2002. SAYI 841

dan kendinize toz konduracak hiçbir söz işitilmediğine göre, içinizden tekinin bi­ le vicdanında en küçük bir gölgenin bir gölgesi yok demek. Ya da bize öyle geli­ yor. Günahsızlığın bu kadarı ne güzel şey! Ne mutlu size, meleklerden daha melekyurtdaşlanm! Keşke ben de sizin kadar günahsız olup böyle rahat uyuya- bilseydim... (9 M ayıs)

Tercüman

ladı. Devrim dediler. İlericilik dediler. Daha başka isimlerde kullandılar. Ayıp­ tır söylemesi, bizdeki tuvalet kelimesinin gelişimini pek andırıyor. Önceleri ayak yoluydu. Sonra kenef oldu. Sonra abdest- hane. Sonra hela. Sonra yüznumara. Şim­ di de tuvalet. Bilmem anlatabildim mi? (2 Nisan)

Rauf Tamer: İdam edilirler veya edil­ mezler. Edilirlerse ne olur?... Edilmez­ lerse ne olur? Çare? Çaresi şu: Birinci şıkta onlann ölülerini bile totemleştir- meye hazır meçhul kuvveti ezip yok et­ mek. İkinci şıkta ise, onları cezaevinden ka­ çırabilecek muhtemel güçleri tespit edip çı­ karmak. Bir “kök kazıma” lafıdır gidiyor. Lafla olmaz. “Kök kazıma” ameliyesi bu- dur işte. Şayet ameliye yapılabilse, o zaman bırakınız tartışmayı. İster idam edilsinler, ister edilmesinler. Mühim olan huzurve sü­ kûndur (13 Nisan)

Ergun Göze: Türk milleti Yunanlıların camilere doldurup yaktıkları vatandaşları­ nın yanık kokusunu bir gün genzinden çıkarabilir. Ermeni komitacıların karın­ larım deştikleri hamilelerin feci ıstırabı­ nın intihamdan bir gün hafızasını kurta­ rabilir. Am abunlannkini, kıyamete ka­ dar unutsun... Zannetmiyorum. (5 Ma­ yıs)

Manşet: Gezmiş, Aslan ve inan/ ASILDILAR. / 3 Anarşist hakkındaki karar bu sabaha karşı infaz edildi. (6 Ma­ yıs/2. Baskı)

Rauf Tamer:... Defolup gittiler. Keş­ ke öbürlerini de bir otobüse doldurup Bulgaristan’a göndersek. Sürgün gibi fa­ lan değil. Turist gibi... M isafir gibi. Ba­ kalım kaç gün sonra Türkiye’ye iltica hakkı isteyecekler. Bu bir... Düşünün Cumhuriyetimize karşı bir savaş

açmış-YusufAslan...

lar... Savaşı kazanmak için her türlü silaha başvuracaklar, Cumhuriyet ise kendini sa­ vunmak, kısacası, yaşamak için hiçbir sila­ ha başvurmayacak. insan haklarının hangi kitabında yazar böyle şey? Lütfen söyler misiniz? (6 Mayıs)

Birinci Sayfa: 3 infaz iki saat içinde ya- pıldı./Idamdan önce dini telkin istemedi­ ler./ Anarşistler infaz sırasında “Yaşasın Marksizm, Leninizm, kahrolsun faşizm”

Hüseyin İnan...

dediler. (7 Mayıs)

Rauf Tamer: İnfazlardan önce dini tel­ kine gelen hocayı kabul etmemişler... Öyleyse bu çocuklar hakikaten vatan ha­ ini değil azizim. Vatan haini olmak için önce vatandaş olmak gerekir... (8 Mayıs)

edildiler./ Türki­ ye Cumhuriyeti Anayasası ’ nı tağyir, tev- dil ve ilga, Türkiye Büyük Millet Mecli- si’ni silahla cebren, iskat ve komünist bir rejim kurmak suçlan sabit görülerek ölüm cezasma mahkûm edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan hakkındaki hüküm, bu sabah 02.00- 03.40arasında infaz edilmiştir. (Yıldınm Baskı/ 6 Mayıs)

O U 1» Orhan Sevfi

bon Havadis

Orhon:.. Üni­ versiteler istila edilmiş. Marksistlerin, anarşistlerin elinden o müesseseleri kur­ tararak gerçek aydınlan meydana çıkara­ caksınız. Çok şükür bu memleket yeter derecede her türlü değere sahiptir. Bu milli toprak hâlâ içinde dünyaya sahip oldu­ ğu mutlu günlerin feyzini taşıyor! Bir köy çocuğundan, bir çoban Sülüsünden bir baş­ bakan çıkanp veriyor. (3 Nisan)

Tekin Erer: ... Bugünlere işte böyle CHP’nin aşın solculara aşın himayeleri ve kanat germeleriyle geldik... istiyoruz ki, bir daha böyle himayeler tekerrür etmesin. Herkes bugünlere gelişimizdeki kabahati­ ni ve suçunu bilsin... (24 N isan)

Yorum: Anarşi ile mücadelede kesin tavır şarttır. Bugüne kadar alman netice­ de zaferpayı doğrudan doğruya Sıkıyö­ netim ’e aittir. (4 Mayıs / Gazetenin baş­ yazısı)

Manşet: Gezmiş, Aslan ve inan idam edildiler. (2. Baskı 6 Mayıs)

Manşet: Dini telkini reddettiler./Seh­ paya çıkarken çok korkan şakiler bitkin görünüyorlardı. (7 Mayıs)

Yorum: Cezaların uygulanmasında önemli bir unsur vardır: ibreti müessire. Herkesin ve özellikle genç kuşakların bilmesi ve bütün hayatları boyunca unut­ maması gereken husus şudur: Devlet her­ kesten güçlüdür. (7 M ayıs)

beratguncikan@turk.net

Cumhuriyet

\ 2 ™*n

m darbesi, Cumhuriyet gazetesinde de bir dönüm noktası oldu. Ilhan Selçuk’un, tutuklanmasına da yol açan bir yazısı üzerine gazete kapatılmış, bu durum Nadi ailesinde bir tartışma başlatmıştı. Hissedarlardan bir grup, gazetenin darbe karşıtı görüşlerine katılmıyor, Nadir Nadi’yi suçluyor, bunu da okurla paylaşıyordu. Nadir Nadi, 6 Ağustos 1971’de istifa etmiş, arkasından gazetenin yeni yönetimi Nadi ile aynı düşüncelere sahip bir grup çalışanın işine son vermişti. Bir yıl sonra, 20 Temmuz 1972’de Nadi, aralannda Oktay Akbal, Turhan Selçuk, Mehmet Barlas'ın da yer aldığı ekiple Cumhuriyet’e dönecekti. Bu durum, çalışmaya kaynak oluşturan 1 Nisan-31 Mayıs 1972 tarihli gazetelerde de görülüyor:

Cihat Baban: Türkiye’de bütün reformları

yapsak, millî geliri santimi santimine adaletle dağıtsak, şikâyet edilen konulann tümünü ortadan kaldırsak, bunlann kavgası yine bitmeyecektir.

Almanya’da, Fransa’da, Ingiltere’de olduğu gibi.

Ne var ki oradaki mücadele ile az gelişmiş memleketlerdeki mücadele aynı yoğunlukta olmamakta, bunlann sözlerine inanan insan, gelişmiş diyarlarda pek az bulunmaktadır. Aslında bunlar enternasyonal ve emperyalist komünizmin şartlandırılmış beşinci kollandır.

Hal böyle olunca, “Ordu yıpranır” mülâhazasıyla Sıkıyönetimin kalkmasını istemek, silahlı iç savaşın, halk kurtuluş ordulannın amaçlannı bilmemek anlamına gelir. Elbet ordu görevini yaparken yıpranacak, Ordu, Ünye gibi şehirlere ve Kızıldere gibi köylere kadar sıçrayan ve oradaki muhtarları bile kendi bünyesine alan yıkıcı faaliyetlerin karşısına dikilecektir.

“ İdam cezaları kalksın” diye imza toplayanların, öldürülen Ingilizleri; idam mahkûmları tarafından katledildiklerini gördükten sonra herhalde uyanmaları gerekir. Uyanmıyorlarsa ve eski fikirlerinde ısrar ediyorlarsa, onlann kötü

niyetinden şüphe etmek bize düşer. Biz bu sütunlarda “Sol denilen cephenin sınırları belli değildir!” demişti,

hüsnüniyetle düşünme asildir ama... suçlan mazur gören, millî bütünlüğü yıkmak isteyenleri sempati ile karşılayan, gizli örgütlerin dergilerini basan sorumlu kişilerin memleketteki bu kargaşalığı, yardım ettiklerini inkâr mümkün müdür? (2 Nisan)

Kendimize gelme zorunluluğu

....Türkiye’de rejimi kurma heveslerine, ulusu bölüp parçalayıp vatandaşlan birbirine düşürme gayretlerine kesin olarak son vermenin etkili dönemini başlatmak zorundayız. İnsanlarımız, içlerinde anarşizme karşı hissettikleri derin kini bir mücadele şekline

dönüştürmeyi ve bu kararla ulusu, ordusu ve bütün kuruluşlarıyla ortak bir savaş cephesinin güçlü hatlarını kurmayı başarmalıdırlar. Bunun bir adı da Büyük Türk Devletini, her çılgın davranış karışısnda daha güçlü kılma ve her bakımdan gelişmiş Türkiye’yi yaratma karandın.. (8 Mayıs)

3

DERGİDEN

Merhaba,

Bugün Mayıs ’m 5

7

,

yarın da 6 sı.

30 y ıl önce Deniz ierin idamına

gidilen günlerde Türk basını nasıl

bir sınav vermişti? O günün

gazetelerini taradık. Hiç de iç

açıcı olmayan satırları bir bir

aktardık. Basın birkaç kalem

dışında adeta idamlara alkış

tutmuş. Neden bugün hâlâ ölüm

cezası olan üç-beş ülke

arasındayız sorusunu sormaktan

gelin vazgeçelim. Anlaşılan biz

böyleyiz, başka türlü de

olamıyoruz.

Kapak konumuz Paris 'ten iki

başarılı kadının öyküsü. Dice

Kayek 'i yaratan Ayşe ve Ece Ege

uluslararası alanda moda

dünyasına kendilerini kabul

ettirmiş iki kız kardeş.

Arkadaşımız Nermin Sungur

ikisini bir türlü bir arada

bulamadığı için Ayşe Ege ile

konuştu. Geçmişlerini ve

gelecekten beklentilerini sordu.

Dergimizin bir başka özel

röportajı da Sicilyalı fotoğraf

sanatçısı Letizia Battaglia ile.

Mafyayı ve Sicilya ’yı

fotoğraflayan sanatçı Palermo da

Mine Türkili ’nin sorularını

yanıtladı. Battaglia ’nın muhteşem

albümünden fotoğraf seçerken

hangisini yayımlayacağımıza bir

türlü karar veremedik.

16 sayfa olduğumuzdan buyana

dergimizin içine çok zor sığıyoruz.

Dergimizin sürekli yazarlarının

yerlerini de durmadan değiştirmek

zorunda kalıyoruz. Müşerref

Hekimoğlu ’ndan özür diliyoruz.

Ama 16 sayfa içine sığışmak hiç

kolay olmuyor.

Okurlarımıza da bir notumuz var.

Belli günlere dair yazılarla bize

katkıda bulunmak isteyenlerin

birkaç hafta önceden Cumhuriyet

Dergi ’y e ulaşmalarını rica

ediyoruz. Ayrıca uzun değil, kısa

yazmalarını önemle hatırlatıyoruz.

Önümüzdeki hafta yeni bir

dergide buluşmak umuduyla...

CUMHURİYET DERGİ

İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER

AJANSI BASIN VE YAYINCILIKAŞ ADINA İLHAN SELÇUK ■ SORUMLU MÜDÜR: FİKRET İLKİZ ■ GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR Ç O L A K ! BASKI: SABAH YAYIN­ CI Ll K AŞ 1 1 DAR E M ER KEZİ: TÜ R KOÇA­ ĞI CAD. NO: 39-41 CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL: (0212) 512 05 0 5 1 REK­

LAM: PUBLİMEDİA

cumdergi@cumhuriyet.com.tr

Referanslar

Benzer Belgeler

Nâzım 10 Eylül 1959'da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, en değerli mirası olan eserlerinin telif hakkının üçte ikisini karım Münevver ve oğlum Mehmet'e diyerek

parmak proksimal falanks tabanının radyal yüzünde uzama ile sınırlı bulgular gözlenirken, genin tamamı etkilendiğinde; elde orta falankslarda kısalık, 2.. parmak

B ir yandan 'gazeteci­ lik hayatına devam ederken yabancı liselerde 32 yıl ede­ biyat öğretmenliği yapmış, di lim ize de Fransızca’dan bir çok eser

«Hayatımızda bütün faaliyetimiz, memleket işle­ rinde keyfî, müstebitçe hareket edenlere karşı mü­ cadele ile geçmiştir» diyen Atatürk, en kutsal

Hayat hikâyesini 1970'de yayımladığı "Yakın Tarihte Gördüklerim, Geçir­ diklerim" isimli dört ciltlik

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Üzerinde her şeyden ziyade durmak istediğim nokta, Nasuhi Baydar’ın bu tercümesinde her satır ve parçanın aynen ve tamamen lisanımıza nakledilmemiş

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil