• Sonuç bulunamadı

Süleyman Nazif

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Süleyman Nazif"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ülei) m an ,\ a z

W 4zm vfıUuCt

if

9 Şubat 1919 sabahı Hâdisat.» gazetesinde bir başmakale çıktı: «Kara bir gün».

Bir saat sonra, işgal orduları karargâhında General Franchet d’Esperey’nin emri görülüyordu:

— Arrêtez le!... Fusillez le!,.. Türkçesi:

— Onu yakalayınız!... Onu kur­ şuna diziniz!

Bu ölüme çarpılan O, Süley­ man Nazif'ti!

Ben onu ilk defa Edebiyat F a ­ kültesinde. imtihan odasında gör­ müştüm: Başında, kenarlan ku­ lak uçlanna değen koyu kırmızı bir fes, arkasında koyu lâcivert bir esvap, kolalı gömlek, kolalı yaka, kolalı ve altın düğmeli kol­ luklar vardı. Bir Diyarbakır çıba- niyle tırmalanmış yüzü esmer ve çetindi. Kaşları simsiyah ve ça- tıkçaydı. Gözleri simsiyah ve pa­ rıl parıldı. Sakalı simsiyah ve vahşiydi. Karşısında mutlaka ür­ kek bir saygı duyardınız. B âki’nin Kanunî Sultan Süleymana yazdığı mersiyeyi okuyordum. Vezin bili­ şime âdeta öfkelenerek şaşmıştı, Ama, ne tatlı bir öfke, ne bahti­ yar bir hayretti görseniz!

Konuşurken, gülerken, ön diş­ leri bıyıklarının siyah çalısı ara­ sından parlayınca, yırtıcı bir kap­ lan oluyordu o!

Bu kaplan, elli yedi yıllık öm­ rü boyunca, zulme karşı, kahra karşı pençeleşmiştir.

Daha yirmi yaşın ilk yıllarm- dayken, doğu illerinde bir Erm e­ nistan kurulacağını duyunca, k â­ ğıda kaleme sarılmış, korkunç bir telgraf yazmıştı. Kime m i?... Bu daha korkunç: Abdülhamid’o!

Saltanatlı bir üslûbu vardır: Yaldızlar, nişanlar içinde... Gök gürler gibi konuşur, kılıç şakır­ dar gibi yazardı.

Halil Nihat Boztepe:

Dinlemez «Türk sazı» mn nağme-i hâbîdesini. Sever elfaz-ı şütûnıun bile

nâdîdesini! diyor.

Süleyman Nazif tanıdığım in­ sanların en gözü peklerinden bi­ riydi. İnancında sağlamdı. Sap­ landığı fikirden sökemezdiniz, Hele izzeti nefsine, onun kadar

4

alınganlıkla düşkün insan görme­ dim.

Ama bu granit yüzlü adamın kalbi kadifedendi. Bu sert adam zarifti. Bu acı adam, tatlı ve nük­ tedandı.

Gel ey vürûdunu bir öııır içinde beklediğini, Bir âşina-yı hayaliye ihtiyacım

var! Mısralarını yazan şairdi. Bağdat Valisi iken, Üçüncü Or­ du Kumandanı Hafız İsmail Hak­ kı aşadan şu acayip telgrafı al­ mıştı:

«On bin okka şekerle bin okka çayın yirmi dört saat içinde teda­ rik edilerek şev ki,.,»

Süleyman Nazif’in buna verdiği cevap şudur: ^

«Çin İmparatoruna yazmış ol­ duğunuz telgrafın yanlışlıkla vi­ lâyetimize gelmiş olduğu maruz­ d u r!.,.»

Yine bu Süleyman Nazif Ahmet Haşim’in Bağdatlı olduğunu söy­ leyen bir şom ağızlıyı:

— Bağdat’ı kaybettik Haşim’i kaybetmiyelim!

Diye susturuvermişti.

Abdullah Cevdet için cömert bir ilham ile söylediği yüzlerce nükte­ den biri pek güzeldir:

— Çok samimî adamdır, derdi, siyretini sûretinde taşır!

ömrünün son yıllarında, kış akşamları. Divanyolunda Şûle’ye gelirdi. Bu, kibar bir İstanbul e- fendisinin açtığı meyhane idi. A- ma, AvrupalI bir meyhane: T a­ van, duvar, koltuk, masa, her sey zevk ile. anlayışla seçilmişti. Y a ­ bancı müşteri girmezdi kapısın­ dan. Gelenler, hep edebiyat adam­ larıydı: Abdülhak Hâmit, Süley­

man Nazif, Halil Nihat, Hamamı zâde Ihsan, Enis Behiç. Fuat Köp­ rülü...

Nedimhn:

Hoş geldi bana meygedenin âb-'. havası, Billâlı ne hoş yerde yapılmış

Y ık ıla s ı!

beytindeki «Yıkılası» nın aynı za­ manda meyhane adı olduğunu, o- rada Süleyman Nazif'ten öğren­ miştim.

m

Mithat Cemal, onun için yazdı­ ğı güzel şiirinde:

Görmedim başka gülen zulme senin tarzında, Hande bir mucize olmuştu mehip ağzında! Diyor. Bu iki mısra da onun iç ve dış yüzünden bir görünüştür.

Demin de söyledim: İzzeti nef­ sine çok düşkündü: ikramınıza iki kadehle karşılık veremiyecekse bir kadeh kabul ettiremezdiniz.

B ir gün sigarayı bıraktı: Pa­ rası, tütün almaya yetmediği için. B ir başka gün, yine aynı sebep­ le her akşam severek, gülerek,

konuşarak içtiği yarım şişe ra­ kısından ayrıldı.

Ama bu ayrılıklar biraz da dünyadan ayrılmaktı onun için

Hafif bir üşütme, bir akşam oıu yatağa serivermişti. Ateşler için­ de, kalorifersiz, sobasız, manevi­ siz bir odada, günlerce titreyerek yandı.

Sonra?...

Sonrasını, yakın dostlan söyle­ sinler. Sami Paşazâde Sezai Bey: «Herkes bilir ki insanlar ölür. Hiç kimse bilmiyordu ki Süleyman Nazil ölebilir» diyor.

Abdülhak Hamit, aynı hayret i. Çındedir:

Nasıl hâk olur bir Süleyman Nazif, O ruh-u mübarek, o oisrn-i lâtif. Denilmez ki medfıın-ı makberdir o, Bu milletle hâlâ beraberdir o!...

En eski, en yakın dostu, gelini­ nin babası ve oğlunun Kainbabası Cenab ise, onun ölümünden üç sa­ tırlık bir vecize çıkardı:

«Hayatta ölü gezeııer vardır. Bence Nazif^ bilâkis mevte diri girdi!»

Yalnız diri de değil, Bağdat, Basra, Trabzon vilâyetlerinde, yıl­ larca OsmanlI imparatorluğunun valiliğini yapan bu ünlü Türk ya­ zan, arkada kalanlara, yelek ce­ binde üç tane nikel kuruş bıraka­ rak ancak!

Ama 6 Aralık 1927 günü, kış yağmuru altında, Ayasofya’dan Edimekapı’ya kadar bütün İstan­ bul «Kara B ir Gün» yazarının ar­ kasından ağlaya ağlaya yürüdü.

Mezar taşmda, kardeşi Faik Âlî onu şu iki mısrayla anlatıyor: Şimşek mürekkep olmalıdır, yıldı­

rım kalem, Tahrir içüı kitâbe-i senk-i me-zânnı!

Yusuf Ziya ORTAÇ

«Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır»

— ATATÜRK —

i HATTI MÜDAFAA»

Referanslar

Benzer Belgeler

En tout cas, les qualités artistiques et professionnelles dont l'architecte Vasfi Egeli et ses collaborateurs viennent de nous donner la preuve à la Mosquée de

Yiizyrlda Batr Roma ve Do[u Roma (Bizans) olarak ikiye aynlrr.. Karga- qa igindeki Roma Imparatorlu- fu'nun

Lübnan Komü­ nist Partisi’nin Ermeni bü­ rosu yetkililerinden Ga.nlk Attaryan, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’ne gönderdiği mesajda şöyle diyordu:. «Aras’m bir

Abderialılar üzeri­ ne yazdığı bir roman trilogyası- nın ikinci kitabını Eşeğin Gölgesi­ ne hasretmiş, daha sonra Richard Strauss bu konuda modern b i-

Güzel anısı, Mavi Yolculuk takasının Ege de­ nizinde bıraktığı ince beyaz köpüklü iz gibi, sa n ­ ki som utlaşm ış olarak, yaşıyor gönlüm üzde.. Aynı

[r]

The rearrangement of mitochondrial DNA in luteinized granulosa cells was determined in order to evaluate the fertilization capacity of oocytes and

‘Prebiyotik’ çorbadan, örne¤in 100 amino asit- lik ‘ifle yarar’ bir ‘polipeptid zinciri’nin oluflmas› için; çorbadaki amino asitlerden L-aktif olan